Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - MASONLUK ve YAHUDİLİK
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
mus25
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: May 18, 2005
İletiler: 473
Şehir: türkiye

İletiTarih: Çar Tem 06, 2005 10:12 am    ileti konusu: MASONLUK ve YAHUDİLİK Alıntıyla Cevap Gönder

Muharref Tevrat' ta Yahudi ırkının Dünya milletlerine yapması emredilen vahşet ve katliam şekilleri ayrıntılı bir şekilde belirtilirken, gizli, dikkat çekmeyecek yöntemler detaylı olarak anlatılmış çeşitli yollar gösterilmiştir. Bu yöntemler uygulandığında, milletler içten çökertilecek, ne hedef alınan milletler bunu farkedebilecek, ne de olayların arkasında bir Yahudi'nin ismi duyulacaktır.

Yalnız kendi ritülellerinde Yahudilikle ilişkileri anlaşılan MASONLUK Tevrat'ın telkinlerini aynen benimseyen, Yahudiliğin işte bu gizli kollarından biridir.

Masonlar Yahudi'lerle olan ilişkilerini gizli tutmayı lüzumlu görmektedirler; çünkü siyonizm ile aynı amacın güdüldüğünü anlatarak faaliyet göstermek yerine, yardım kuruluşlarını paravan yapıp hayırsever kişiler görünümü altında bu amaca hizmet etmek kendileri açısından daha verimli sonuçlar
doğurmaktadır.

Masonluk Yahudilik ile doğrudan alakalı olduğu için mason
mahfillerinde uygulanan törenler ve ritüeller, aynı zamanda mason düşünceleri tabiatıyla Tevrat'tan alınacaktır.

"Ritüellerimizde Tevrat'tan sayısız alıntı mevcuttur" (Mimar Sinan-1983, Sayı:47, Sayfa:39)

Ve kral Salamon gönderip Sûr'dan Hiram'ı getirtti. Naftoli sıptından dul bir kadının oğlu idi. Ve babası Sûr'lu bir adamdı. Tunç işçisi idi. Hiram bütün tunç işleri işlemekte hikmetle ve anlayış ve hünerle dolu idi. Ve Salamon gelip bütün onun işlerini yaptı.

Hiram Usta'nın hikayesi yukarıda ki Tevrat ayetleri ile başlamaktadır.

Hiram efsanesi bir rittir ve tekrisin vereceği bütün ilkeleri de kapsamaktadır. Adayın yaşadığı ve bizzat hiramı temsil ettiği Hiram efsanesi tekris töreni sembolik bir oyundur. (Çırak, Kalfa, Usta-S:102) Zaten masonluk mutlak hakikatin ancak bu ihata ve sezişlere ve bizzat tekamül etme neticesinde
yaşanabilecek bir sırdır. Bu sır mühr-ü süleyman' ın iç dıl'ında ne güzel resm ve remz edilmiştir. Birbirine irca etmek suretiyle mütemadi bir devrin sayrureti Hiram'da en mükemmel şeklini bulur
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Alper_Tunga72
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Feb 04, 2005
İletiler: 665
Şehir: TC-İzmir

İletiTarih: Çar Tem 06, 2005 11:35 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Masonlar ve tapınak şovalyeleri konusu oldukça karmaşıktır.Yahudilerle 'kader' ortaklığı yapanlar olduğu gibi, alenen din karşıtlığı yapan ve mafya yapılanmalarıyla ilişkide bulunanları da mevcuttur.Yani kendi aralarında da mason ve tapınakçı ayrılığı olduğu söyleniyor.
http://www.biriz.biz/merak/tapinak.htm adresinde mason ve tapınakçıların 'icraat'larını görebilirsiniz.Özellikle 'karındeşen jack' olayı çok ilginç..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
Emren
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: May 27, 2005
İletiler: 9

İletiTarih: Cmt Tem 09, 2005 5:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

www.masonluk.net sizleri masonluk ve yahudilik konusunda aydınlatabilir kardeşlerim.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
hilal_asena
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 23, 2005
İletiler: 199
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Cmt Tem 09, 2005 7:35 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Abdülhamid Han zamanında ele geçen mason teşkilatının 21 maddelik düsturları;


1) Genç nesilleri ahlâka aykırı telkinlerle bozulmalıdır.
2) Aile hayatı yıkılmalıdır.
3) İnsanlar aşağı sınıflara karşı zorbalığa yönlendirilmelidir.
4) Sanat zayıflatarak edibayat müstehcen ve şehvetli bir hale sokulmalıdır.
5) Kutsal şeylere saygıyı yıkmalı, saygıyla anılan kimseler hakkında rezil edici olaylar uydurulmalıdır.
6) Sınırsız bir lüks, baş döndürücü modalar icad etmeli, çılgınca harcamaya teşvik edilmelidir.
7) Kalabalıkların vakitleri, eğlence ve oyunlarla geçirilmeli, herkes düşünmekten alıkonulmalıdır.
8) Aşırı giden teorilerle fikirler zehirlenmeli, gürültü ve kargaşalıklar yaratılmalı, sınıflar arasına kin ve güvensizlikler sokulmalıdır.
9) Aristokratlara (aydın sınıf) müthiş vergiler koyarak onları bunaltmalı, aralarına kin ve güvensizlik sokulmalıdır.
10) Mal sahipleriyle işçilerin arasını bozmalı, grevler, sabotajlar tertip edilmelidir.
11) Yüksek tabakanın (zengin kesimin) maneviyatı her çareye başvurarak yıkılmalıdır.
12) Sanayinin tarımı ezmesine zemin hazırlamalı, böylece köylü sınıfı ortadan kaldırılmalıdır.
13) Saçma teoriler ortaya atılarak halk, yapılması mümkün olmayan fikirlerle dolambaçlı yollara sevkedilmelidir.
14) Hayat pahalılığı körüklenmeli. ücret arttırılmalıdır.
15) Milletlerarası meseleler ortaya çıkartılarak milletler arasına kin ve nefret tohumları saçılmalıdır.
16) Milletin kaderi tahsil ve terbiyeden yoksun kimselerin eline verilmelidir.
17) Bütün hükümet şekli değiltirilmeli, devletin tüm sırları açığa çıkarılmalıdır.
18) Mevcut hükümet tarzlarında mutlak bir baskı ortamı oluşturulmalıdır.
19) Siyasi, ikdisadi bunalımlar yaratılmalı (mesela;ekonomik krizler), servetleri mahvedilmelidir.
20) Mali düzeni bozmalı, ekonomik krizler çoğaltılmalı, spekülasyonlara yol açılmalı, altını sınırlı kişilerde toplamalı, insanlar elem, ıstırap ve yoksulluk içine atılmalıdır.
21) Hükümetlerin ölümleri hazırlanmalı, büyük servetleri felce uğratılmalıdır.


İşte bizim üzerimizde ki oyunları...
(devrik cümleler ve anlam karışıklıkları için özür dilerim. Hata benimdir bu maddelerde anlaşılmayan birçok osmanlıca sözcük olduğu için lugat ile tercüme yaparak yazdım. Umarım anlaşılıyordur...)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hilal_asena
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 23, 2005
İletiler: 199
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Pzr Tem 10, 2005 11:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu kurallar "İSLAM KÜLTÜRÜNÜN GARBI MEDENİLEŞTİRMESİ -AHMET GÜRKAN" adlı eserden bir alıntıdır. Şu sıralar okuyacak iyi bir kitap arayan arkadaşlara duyrulur. Çok ilginç bir kitap...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 5:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



TAPINAKÇILARIN KARANLIK TARİHİ



Haçlı Seferleri her ne kadar Hıristiyan inancının bir ürünü olarak bilinse de, aslında temeli bütünüyle maddi çıkarlara dayalı olan savaşlardır. Avrupa'nın büyük bir yoksulluk ve sefalet içinde yaşadığı bir devirde, Doğu'nun ve özellikle de Ortadoğu'daki Müslümanların refah ve zenginliği, Avrupalıları özellikle de Kilise'yi cezbetmiştir. Bu cazibenin, Hıristiyanlığın dini öğretileriyle de süslenmesi sonucunda, dini görünüm altında, fakat gerçekte dünyevi amaçlara yönelik bir "Haçlı" zihniyeti ortaya çıkmıştır. Hıristiyanların, daha önceki devirlerde temelde barışçı bir siyaset izlerken, ani bir dönüşle savaşçılığa eğilim göstermelerinin asıl nedeni de budur.

Haçlı Seferleri'nin başlangıç noktası, 1095 yılının Kasım ayında, Papa II. Urban'ın başkanlığında ve üç yüz din adamının katılımıyla gerçekleşen Clermont Konseyi oldu. Bu konseyde o zamana kadar Hıristiyan dünyasında hakim olan barışçı doktrin terk edildi ve Haçlı Seferleri'nin temeli atıldı. II. Urban, Clermont Konseyi'nin sonunda, farklı toplumsal sınıflara mensup bir kalabalık önünde yaptığı konuşma ile bu durumu ilan etti.

Papa II. Urban bu meşhur söylevinde, Hıristiyanlardan kendi aralarındaki çekişme ve savaşları bırakmalarını istedi; zengin, fakir, "asil", "köylü" herkesi tek bir bayrak altında birleşmeye ve "kutsal toprakları Müslümanların elinden kurtarmak için" savaşmaya çağırdı. Ona göre bu, "kutsal bir savaş" olacaktı.

Tarihçilerin iyi bir hatip olarak tanımladığı II. Urban'ın amacı, Hıristiyanları, Müslüman Türklere ve Araplara karşı kışkırtmaktı; bunda da başarılı oldu. Doğu'daki Hıristiyanların zor durumda olduğunu, hacıların taciz edildiğini ve engellendiğini, Hıristiyanlarca kutsal sayılan yerlere saygısızlık edildiğini iddia etti.1 Elbette bunlar gerçeklere tamamen aykırıydı.

Zira tarihçilerin de ifade ettikleri gibi, o dönem, Müslümanlar Ehl-i Kitaba büyük bir hoşgörü ve adaletle davranıyor, her türlü ibadetlerine de izin veriyorlardı. Kutsal topraklarda yaşayan tüm azınlıklar İslam ahlakının getirdiği bu huzurlu ortamdan faydalanıyorlardı. Bununla birlikte dönemin günümüze kıyasla son derece ilkel haberleşme ve iletişim koşullarında, Avrupalıların bu gerçeklerden haberleri yoktu elbette. (Latince yerine Yunancayı kullanan Bizanslılar ve Ortodoks mezhebi hakkında bile az şey biliyorlardı; İslamiyet ve Müslümanlara dair bilgileri ise bundan daha da azdı, yalan yanlış kulaktan dolma şeylerden ibaretti.) Bu nedenle, Papa, dinleyicilerin duygularını tahrik etmeyi başardı. Dahası önemli bir teşvik olarak, söz konusu seferde görev alanların tüm günahlarının bağışlanacağı vaadinde bulundu. Konuşmanın sonunda büyük bir coşkuya kapılan dinleyiciler, elbiselerine dikmeleri için kendilerine dağıtılan kumaştan yapılmış haçları aldılar ve "kutsal savaş" çağrısını herkese duyurmak için harekete geçtiler.


11. yüzyıldan bir Haçlı Şövalyesi çizimi.
Tarihin akışına etki edecek bu çağrı "olağanüstü" yankı uyandırdı. Kısa sürede hem profesyonel savaşçıların hem de on binlerce sıradan insanın katıldığı dev bir "Haçlı Ordusu" oluştu.

Bazı tarihçiler Doğu'nun zengin kaynaklarını sömürmeyi amaçlayan Hıristiyan kralların Papa'ya böyle bir "kutsal savaş" çağrısı için baskı yaptığını ifade ederler. Kimi tarihçiler ise, Papa II. Urban'ın bu girişiminde, kendisine rakip olan bir diğer papa adayını gölgede bırakabilme isteğinin rol oynadığını düşünürler.

Papa'nın çağrısına heyecanla tabi olan Avrupalı krallar, prensler, aristokratlar veya diğer insanlar da aslında temelde dünyevi niyetlerle bu savaş çağrısını kabullenmişlerdi. "Fransız şövalyeleri daha fazla toprak ummuş, İtalyan tacirleri Doğu Avrupa limanlarında ticareti büyütmeyi hayal etmiş, çok sayıdaki yoksul insan da, sadece gündelik sıkıntı ve zorluklarından kaçabilmek için bu seferlere katılmıştı."2 Nitekim bu aç gözlü kitle, yol boyunca pek çok Müslümanı -ve hatta Yahudiyi- sırf "altın ve mücevher bulma" hayaliyle öldürdü. Hatta Haçlılar, öldürdükleri insanların karınlarını deşerek, "ölmeden önce yuttuklarına" inandıkları altın ve değerli taşları araştırıyorlardı. Haçlıların maddi hırsı o kadar büyüktü ki, IV. Haçlı Seferi'nde Hıristiyan Konstantinopolis'i (yani İstanbul'u) dahi yağmalamaktan çekinmemişler, Ayasofya'daki Hıristiyan fresklerinin altın kaplamalarını sökmüşlerdi.



www.masonluk.net
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
ozbeken
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Aug 24, 2004
İletiler: 566

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 5:24 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

.......

En son ozbeken tarafından Cum Şub 01, 2008 1:19 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 6:02 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Haçlı Barbarlığı
İşte kendilerine "Haçlılar" denen bu güruh, üç büyük grup halinde 1096'nın yaz aylarında yola çıktılar; farklı rotaları izleyerek Konstantinopolis'de bir araya geldiler. Bizans İmparatoru I. Alexius'un elinden gelen desteği verdiği bu topluluk, yaklaşık 4.000 atlı şövalye ve 25.000 yaya askerden oluşmaktaydı. Ordunun kumandanları, Toulouse Kontu Raymond, Taranto Dükü Bohemond, Godfrey of Bouillon, Vermandois Kontu Hugh ve Normandiya Dükü Robert'di. Manevi liderliği ise, II. Urban'ın yakın arkadaşı olan Piskopos Adhemar of Le Puy üstlenmişti.


Haçlı Seferleri, barış içinde yaşayan Ortadoğulu Müslümanlara karşı barbar bir saldırıydı.
Haçlılar yol boyunca pek çok yeri yakıp-yıktıktan, pek çok Müslümanı kılıçtan geçirdikten sonra 1099 yılında Kudüs'e vardılar. Yaklaşık 5 hafta süren uzun bir kuşatmanın ardından şehrin düşmesiyle kente girdiler. Bir tarihçinin ifadesiyle, "Buldukları tüm Arapları ve Türkleri öldürdüler... Erkek veya kadın, hepsini katlettiler."

Kudüs'e giren Haçlılar karşılaştıkları herkesi akla hayale gelmez işkencelerle öldürdüler, kılıçtan geçirdiler; buldukları herşeyi yağmaladılar. Camilere sığınan masum insanları çoluk çocuk, genç yaşlı demeden katlettiler, Müslümanların ve Yahudilerin kutsal mabetlerini tahrip ettiler. Şehrin sinagogunda saklanan Yahudileri, sinagogu ateşe vermek suretiyle yaktılar. Eşine az rastlanır bu barbarlık şehirde öldürecek kimse kalmayıncaya kadar devam etti.

Haçlılardan biri, Raymund of Aguiles, bu vahşeti "övünerek" şöyle anlatıyordu:

"Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları -ki bunlar en merhametlileriydi- düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki, yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın dizlerinin boyunu aşıyordu."

Araştırmacı Desmond Seward ise, The Monks of War (Savaşın Rahipleri) isimli kitabında bu vahşeti şu şekilde tasvir ediyordu:

"Temmuz 1099'da Kudüs ele geçirildi. Yağmalamanın vahşiliği, Kilisenin soydan gelen içgüdüleri Hıristiyanlaştırmakta ne kadar az başarılı olduğunu ortaya koyuyordu. Kutsal kentin tüm nüfusu kılıçtan geçirildi; Yahudiler, Müslümanlar, erkek, kadın ve çocuk toplam 70.000 kişi üç gün süren bir soykırımda katledildiler. Bazı yerlerde askerler ayak bileklerine kadar yükselen kan gölü içinde yürüdüler ve sokaklarda gezen atlıların üzerlerine kan sıçradı."

Bir tarihi kaynağa göreyse, Haçlıların vahşice öldürdüğü Müslümanların sayısı yaklaşık 40.000'dir. Her ne kadar öldürülenlerin sayısına ilişkin rakamlarda farklılıklar olsa da, Haçlıların kutsal topraklarda yaptıkları büyük bir barbarlık örneği olarak tarihte yerini almıştır.

Birinci Haçlı Seferi, 1099 yılında Kudüs'ün düşmesi ve yaklaşık 460 yıldır Müslümanların egemenliği altında bulunan toprakların Hıristiyanların eline geçmesiyle sonuçlandı. Haçlılar, Kudüs'ü kendilerine başkent yaptılar ve sınırları Filistin'den Antakya'ya kadar uzanan bir Latin Krallığı kurdular.

Bu tarihten sonra Haçlıların Ortadoğu'da tutunabilme mücadelesi başladı. Kurdukları devleti ayakta tutabilmek için örgütlenmeleri gerekiyordu. Bu nedenle daha önce benzeri bulunmayan "askeri tarikatlar" kuruldu. Bu tarikatların üyeleri, Avrupa'dan Filistin'e göç edip, burada bir tür manastır hayatı yaşıyor, bir yandan da Müslümanlara karşı savaşmak üzere askeri eğitim görüyorlardı.

İşte bu tarikatlardan biri, diğerlerinden farklı bir yol tuttu. Ve tarihin akışına etki edecek bir değişim yaşadı. Bu tarikat, "Tapınakçılar" tarikatıydı.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 6:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Tapınakçılar'ın Kuruluşu

Tapınakçılar, Haçlıların Kudüs'ü ele geçirmelerinden ve bir Latin Krallığı kurmalarından yaklaşık 20 yıl sonra tarih sahnesine çıktılar. 1118 yılında kurulan ve herkesçe tanınan adı "Tapınakçılar" veya "Tapınak Şövalyeleri" (İngilizce'de Templars ya da Knights Templar) olan bu tarikatın tam ismi "İsa'nın ve Süleyman Tapınağı'nın Yoksul Şövalyeleri" idi. ("Pauperes Commilitones Christi Templique Salomonis") Kurucuları ise toplam 9 şövalyeden oluşuyordu: Hugues de Payens, Godfrey de St. Omar, Godfrey Rossal, Gundemar, Godfrey Bisol, Payen de Montdidier, Archibald des St. Aman, Andrew de Montbard ve Provins Kontu. Ortaçağ Avrupasının en güçlü, en etkili ve hakkında en çok konuşulan örgütlerinden biri olacak bu tarikatın kuruluşu Kudüs'te sessiz sedasız gerçekleşti. (Bu tarikat hakkındaki bilgilerin önemli bölümü, 12. yüzyılda yaşayan tarihçi Guillaume de Tyre kanalıyla günümüze ulaşmıştır.)


Yukarıda adı geçen kurucular dönemin Kudüs Kralı II. Baldwin'in huzuruna çıktılar ve Birinci Haçlı Seferi'nin ardından Kudüs'e akın eden Hıristiyan hacıların mallarını ve canlarını koruma işine talip olduklarını belirttiler. Kral Tapınakçılar'ın ilk "Büyük Üstadı" olan Hugues de Payens'i yakından tanıyordu. Kendilerine büyük destek verdi; aynı zamanda onlara bir zamanlar Süleyman Tapınağı'nın yer aldığı (Mescid-i Aksa'yı da kapsayan) bölgeyi tahsis etti. Büyük İslam kumandanı Selahaddin Eyyubi'nin Hıttin Savaşı'nın ardından Kudüs'ü geri almasına kadar geçen 70 yıl süresince "Tapınak Tepesi", Tapınakçılar'ın merkezi oldu. Kendilerine "Süleyman Tapınağı" ile bağlantılı bir isim verilmesinin nedeni de işte buydu. Özellikle burasını kendilerine üs olarak belirlemeleriyse rastgele bir seçim değil, bilinçli bir tercihti. Tapınak, Hz. Süleyman'ın gücünün bir simgesiydi; Tapınak'tan geriye kalanlar ise büyük gizler barındırıyordu.

Kurucu şövalyelere göre, bir araya gelmelerinin, diğer bir deyişle bu tarikatı kurmalarının amacı, kutsal toprakların ve Hıristiyan hacıların güvenliğini sağlamaktı. Ancak Tapınakçılar'ın gerçek amacı çok farklıydı.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bozkurt_1977
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 28, 2005
İletiler: 401
Şehir: turkiye

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 6:12 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

yahudiler ya üzerlerine basilip yürünecek kadar kücük, yahut ta yildizlara degecek kadar büyüktür, orta büyüklük yoktur.
(TALMUD).
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 6:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Tapınakçılar'ın Amacı

O dönemde Kudüs'te Tapınakçılar'dan başka askeri tarikatlar da vardı. Ancak onlar kuruluş amaçlarına uygun işlerle iştigal ediyorlardı. Örneğin Tapınakçılar'la aynı dönemde kurulan ve büyük bir teşkilat olan St. John Şövalyeleri ya da diğer adlarıyla Hospitaler Şövalyeleri örgütü hayır işleri yapıyor, kutsal topraklardaki hastaların ve fakirlerin yardımına koşuyordu. Diğer taraftan, 9 Tapınak şövalyesinin, ilan ettikleri gibi, Hayfa'dan Kudüs'e kadar olan bir bölgeyi kendi başlarına korumaları fiziksel olarak imkansızdı. Tapınakçılar'ın yardımseverlik değil, aksine ekonomik ve siyasi çıkarlar peşinde oldukları açıktı.


Masonluğun en tanınmış isimlerinden biri olan 33. dereceden büyük üstad Albert Pike (1809-1891), masonluğun temel eserlerinden biri kabul edilen Morals and Dogma (Ahlak ve Dogma) adlı kitabında, Tapınakçılar'ın gerçek amacını şöyle açıklamıştır:

"1118'de, aralarında Geoffroi de Saint-Omar ve Hugues de Payens'in bulunduğu, Doğu'daki dokuz haçlı şövalyesi kendilerini dine adadılar ve Photius zamanından beri Roma'nın dinsel otoritesine gizli ya da açık daima düşmanlık gösteren bir Piskoposluk olan Constantinople'nin Patriğinin önünde ant içtiler. Tampliyelerin ilan edilen görevi, kutsal yerleri ziyarete gelen Hıristiyanları korumaktı. Gizli amaçları ise, Ezekiel'in haber verdiği modele uygun olarak Süleyman Mabedi'ni yeniden inşa etmekti... Tapınakçılar, en baştan beri Roma'nın (Papalık) ve onun krallarının egemenliğine karşıydı. Amaçları, zenginlik ve güç elde etmek ve gerekirse savaşarak Kabalistik dogmayı yerleştirmekti."

Her ikisi de mason olan İngiliz yazarlar Christopher Knight ve Robert Lomas da, The Hiram Key (Hiram Anahtarı) adlı kitaplarında Tapınakçılar'ın kökeni ve amaçlarına yer vermektedirler. Onlar Pike'ın verdiği bilgilere bazı ekler yaparlar. Yazarların tezine göre, Tapınakçılar Kudüs'te bulundukları dönemde gerçekten de büyük bir değişim yaşamışlar, Hıristiyanlık inancı yerine başka öğretiler kabul etmişlerdir. Bunun temelinde ise, Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'nda "keşfettikleri bir giz" yatar. Zaten Tapınakçılar'ın Kudüs'teki asıl hedefleri, Süleyman Tapınağı'nın harabelerini araştırmak olmuştur. Yazarlar, Tapınakçılar'ın "Filistin'e giden Hıristiyan hacıları korumak" şeklindeki görüntüsünün sadece bir kılıf olarak kullanıldığını, tarikatın asıl hedefinin çok daha farklı olduğunu şöyle açıklarlar:

"Tapınakçılar'ın kurucularının herhangi bir zaman hacılara koruma sağladıklarına dair hiçbir kanıt yoktur, ama öte yandan Herod Tapınağı'nın (Süleyman Tapınağı'nın yeniden inşa edilmiş hali) yıkıntıları altında yoğun araştırma kazıları yaptıklarına dair son derece ikna edici kanıtlar buluyoruz."

Bu konuda kanıtlar bulan yegane araştırmacılar The Hiram Key kitabının yazarları değildir. Fransız tarihçi Gaetan Delaforge şu benzer yorumu yapmaktadır:

"(Tapınakçılar tarikatını kuran) Dokuz şövalyenin gerçek amacı, Yahudiliğin ve Eski Mısır'ın gizli geleneklerinin özünü içeren kalıntılar ve yazıları bulabilmek için bölgede araştırma yapmaktı. Bu özel görevi yerine getirdiklerine hiç kuşku yoktur"

19. yüzyılın sonlarında Kudüs'te arkeolojik bir çalışma yürüten İngiliz Kraliyet araştırmacısı Charles Wilson da, Tapınakçılar'ın Kudüs Tapınağı'nın kalıntılarını araştırmak için oraya gittikleri kanısına varmıştır. Wilson, Tapınak'ın temellerinin altında bazı araştırma ve kazı izlerine rastlamış ve incelemeleri sonucunda bunların Tapınakçılar'a ait araçlar olduğunu belirlemiştir. Söz konusu araçlar halen Tapınakçılar hakkında büyük bir arşive sahip olan İskoçyalı Robert Brydon'un kolleksiyonundadır.

The Hiram Key kitabının yazarları, Tapınakçılar'ın bu araştırmalarının sonuçsuz kalmadığını, bu tarikatın gerçekten de Kudüs'te, "dünya görüşlerini değiştiren" önemli bir şeyler bulduklarını yazmaktadırlar. Pek çok araştırmacı da aynı kanıdadır. Tapınakçılar'ın Hıristiyan bir dünyada doğmalarına, Hıristiyan kökenden gelmelerine rağmen, Hıristiyanlıktan tamamen farklı bir inanca ve felsefeye bağlanmalarına neden olan, onları sapkın ayinlere, kara büyü ritüellerine yönelten bir "kaynak" olmalıdır.

İşte bu kaynak, pek çok tarihçinin ortak görüşüyle, Kabala'dır.

Kabala, kelime anlamıyla "sözlü gelenek" demektir. Ansiklopedilerde veya sözlüklerde, Yahudi dininin mistik, ezoterik (batıni) bir kolu olarak tarif edilir. Bu tanıma göre, Kabala, Tevrat'ın ve diğer Yahudi dini kaynaklarının gizli manalarını araştıran bir öğretidir. Ancak konuyu biraz daha yakından incelediğimizde, karşımıza daha farklı gerçekler çıkmaktadır. Bu gerçeklerin bizi ulaştırdığı sonuç ise, Kabala'nın, Yahudiliğin temeli olan Tevrat'tan da önce var olan, Tevrat'ın vahyedilmesinden sonra Yahudiliğin içinde yayılan, "pagan" yani putperest kökenli bir öğreti olduğudur.

Kabala, binlerce yıldır hemen her türlü büyü ritüelinin temel taşlarından birini oluşturmuştur. Yahudi olmayan pek çok insan da Kabala'nın gizeminden etkilenmiş, bu öğretiyi kullanarak büyü ile uğraşmıştır. Tapınakçılar da bunlardandır; "büyü gücüne sahip olmak" için Kabala üzerinde çalışmalar yapmışlardır. Dahası gerek Kudüs'de, gerekse Avrupa'da Kabalacılarla ilişkilerini sürdürmüşlerdir. (İlerideki bölümlerde detaylı olarak ele alınacaktır.) Bu görüş, konuyu araştıran pek çok araştırmacı tarafından paylaşılmaktadır.



Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bozkurt_1977
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 28, 2005
İletiler: 401
Şehir: turkiye

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 6:38 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Endülüs Emevi devletinin son hükümdari Abdullah, 2. Beyazid Han'a mektup yaziyor ve yardim istiyor.

Dünya tarihinin bugünkü seklini almasinda bu olayin büyük bir etkisi ve önemi var ülküdaslar.

1478 yilinda 2.Bayezid Han'in gönderdigi donanma bugün özenle her firsatta reklami yapilan ve gündemde tutulan, Malaga ve Balear adalarini vuruyor.

ispanyollari Cebelitarik bogazinin avrupa yakasina atiyor ve müslümanlari bogazin afrika tarafinda emniyet teskil ediliyor ama arada kalan 2 unsur daha var. Moriskolar ve yahudiler.
Moriskolar kismen müslüman olup afrika kismina giderken, cogunluguda hristiyan tarafa yani avrupa kismina geciyor.
yahuiler ise ne afrika tarafi nede ispanyol tarafinda hos karsilanmadiklari icin onlari Osmanli aliyor ve bugünkü Istanbul'un bazi semtlerine ve bugünkü bazi yunan sehirlerine yerlestiriyor.

isin aldigi boyut bundan sonra basliyor.
ispanyollar ve portekizlerin niyeti aslinda Afrika'yi sömürmek.
Osmanli Cebelitarik bogazindan Afrika tarafini emniyete aldigi icin onlarda mecburen hayali yolculuklara cikiliyor.
krallarindan izin alan bircok portekiz ve ispanyol denizciler, yanlarinda baska olarak cermenler ve normanlarla birlikte kafile kafile denize aciliyorlar.
iste Osmanlinin elinde Amerika kitasinin bugünle ayni olan haritasi bile varken, Kristof Kolomb amerikayi kesfetmis oluyor, gerci kendi ölmüs ama neyse.

dünya icin bu Osmanli donanmasinin yaptigi akin iste bu seyirle dönüm noktasidir.
bu sefer yapilmamis olsa, ispanyollarin ve portekizlerin denizasiri yerlere gitmeye niyetleri yok cúnkü basucundaki afrikayi önce sömürecek.

iste bize 1914-1915 yillarinda bile soykirimi yakistiran avrupa bizim onlarin engizisyonlarindan kurtardigimiz yahudileri cok cabuk unutmus görünüyor. 1914-1915'de biz caniyiz, geriyiz ve barbariz ama ne hikmetse ondan 450 sene önce bile dünya'ya adaleti dagitan biziz. onlarin onlarin sözde kesfettikleri yeni kara yani adi batasica amerika kitasinin bizim elimizde tam teskil haritasi mevcuttu hemde daha onlar denize yola cikmadan önce.

lafi uzatmak istemiyorum, dünya yahudilik tarihi binlerce sene eski iken, yahudilerin Osmanli tarafindan kurtarilmalari ve kabulleri sonrasi baslayan harekatlari, masonlugun temellerini atmak ve siyonizmin bugünkü seklini vermek suretiyle olmustur ve sonrasindada, bugünlere gelmis bulunuyoruz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
turkiyem20
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Sep 06, 2004
İletiler: 301
Şehir: DENİZLİ

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 7:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



TÜRKİYE'DE MASONLAR
(YA DA TAPINAK ŞÖVALYELERİ)

Masonluğun Türkiye'de ortaya çıkışı 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanmaktadır. Türkiye'de masonluk tarihi konusunda yapılan ciddi çalışmalarda genellikle 5 dönemden söz edilmektedir. Bunların birincisi "1909 yılı öncesi" dönemdir. Bu dönem, Osmanlı İmparatorluğu içerisinde bir takım locaların kurulduğu, ancak özellikle Sultan Abdulhamid'in sistemli çalışmaları dolayısıyla bunların bir türlü toparlanamadıkları dönemi kapsamaktadır. Mason locaları bu dönemde dışa bağımlıdır ve yönetim mekanizmaları da yabancı localar tarafından belirlenmektedir.

Türk masonluğunun ikinci dönemi "1909-1935 yılları arası"nı kapsar. 31 Mart (13 Nisan 1909) ayaklanmasının ardından Abdulhamid'in tahttan indirilmesi ile başlayan bu dönemde masonlar siyasi iktidarı ele geçirmiştir. Yurt dışından yönetilen mason locaları, halktan gelen tepkiyi hafifletmek amacıyla göstermelik olarak ilk kez milli bir kimliğe bürünmüşlerdir. Bu dönemin başlarında masonların kontrolündeki İttihat Terakki Cemiyeti ön plana çıkmıştır.

Üçüncü dönem "1935-1948 yılları arası" dönem olarak bilinir. 1935 yılında Atatürk'ün, kökü dışarıda ve zararlı kuruluşlar olduğunu söyleyerek locaları kapatması üzerine masonluk Türkiye'de "uyku" dönemine girmiştir. Ancak bu 13 senelik uyku döneminde masonlar faaliyetlerini Halkevlerinde sürdürmüşlerdir.

Türkiye'de masonların örgütlenmeleri "1948-1966 yılları arası"nda yeniden canlanır, ancak masonlar bu dönemde Fransız ve İskoç ritleri paralelinde ikiye bölünmüşlerdir.

Son dönem olarak da kabul edilen ve "1966 yılı ve sonrası"nı kapsayan dönemde masonlar, bölünüp iki farklı çatı altına girdikten sonra, faaliyetlerini sürdürmeye devam ederler. Günümüzde de hala bu durum geçerlidir.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
bozkurt_1977
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jul 28, 2005
İletiler: 401
Şehir: turkiye

İletiTarih: Çar Ağu 10, 2005 7:57 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ülküdaslar bizim mücadele verdigimiz amansiz karsi oldugumuz fikir komunizm yada marksizmdir.

bunun icin önce Sovyet devletinden baslayalim.
ilk devrim yani LENIN itinden bahsettigimiz zaman isin boyutu anlasilacaktir.

bir kaynaktan alinti olarak su isimleri ön plana cikaracagim.

verecegim isimlerin siralamasi söyledir, ilk yazan devrimdeki ismi ve ikinciside gercek ismidir. arkasinada milliyetini ekleyecegim her sahsin.
Bunlari aslinda Türkiye'de kendini komunist veya asiri sol veya her ne sekilde adlandiripta bunlardan habersiz olanlara anlatmak daha dogru olur ama, sanmiyorumki vazgecsinler.

Bolsevik devrimini gerceklestiren LENIN ve onun baskanligindaki siyasi buro uyeleri:

LENiN, gercek ismi Ulianow, milliyeti: RUS ve mason
Braum, gercek ismi Braum, safkan yahudi
Trocki, gercek ismi Bronstein, safkan yahudi
Steckloff, gercek ismi Nachamkes, safkan yahudi
Martoff, gercek ismi Zederbaum Rus ve mason
Zinovieff, gercek ismi Amfelbaum, safkan yahudi
Kameneff, gercek ismi Rosenfeld, safkan yahudi
Souchanoff, gercek ismi Gimel, safkan yahudi
Sagerski, gercek ismi Krochmal, safkan yahudi
Bogdanoff, gercek ismi Sieberstein, safkan yahudi
Urikzky, gercek ismi Radomislsky, safkan yahudi
Larin, gercek ismi Lurie, safkan yahudi
Kamkovv, gercek ismi Katz, safkan yahudi
Ganetzky, gercek ismi Furstenberg, safkan yahudi
Dan, gercek ismi Gourevitch, safkan yahudi
Meschovvsky, gercek ismi Goldenberg, safkan yahudi
Parvus, gercek ismi Hepfand, safkan yahudi
Riasanovv, gercek ismi Goldenbach, safkan yahudi
Martinovv, gercek ismi Zibar, safkan yahudi
Chernomorsk, gercek ismi Chernomordik, safkan yahudi
Zolnzevv, gercek ismi Bleiclann, safkan yahudi
Piatnisky, gercek ismi Zivin, safkan yahudi
Abramovich, gercek ismi Rein, safkan yahudi
Zvesdin, gercek ismi Voinstein, safkan yahudi
Maklakovsky, gercek ismi Resenblum, safkan yahudi
Lapinsky, gercek ismi Lovenschein, safkan yahudi
Babrow, gercek ismi Natansohn, mason
Axelord, gercek ismi orthodox, safkan yahudi
Garin, gercek ismi Garfield, safkan yahudi
Glasounow, gercek ismi Schultze, alman ve mason
Ioffe, gercek ismi Ioffe, safkan yahudi

Amerika'dan 1 milyon dolar bu siyasi buro uyelerine verilmistir.
kaynak: "grande encyclopedie francaise"

yukarida ismi gecen Parvus, Osmanli'dada cok etkili ugras vermistir.

gelelim 1923'de idareyi devr alan Stalin kadrosuna,

Stalin, mason ve karisi yahudi
Kaganovic, safkan yahudi
Yebriye, safkan yahudi
Shivernik, safkan yahudi
Kricinstin, safkan yahudi
Gurkin, safkan yahudi
Molotoff, anasida yahudi ve karisida yahudi.

1948 yilinda yahudi devletini tanimada 2.ciligi kazanan bu Rus devlettir. 7. dakikada. ama sampiyon tabiki amerikadir, 5. dakikada tanimistir yahudi devletini.

yahudi komunizm'den sonrada isleri ayarlamis ve Boris Yeltsin'i basa getirmistir.

bu o yillarindan bugune degin bütün dogu bloku icin gecerlidir,
macaristandan, polonyaya ve romanyadan cekoslovaklara kadar, gelen gecen butun idareler, hep mason ve safkan yahudilerden kuruludur.

Kuba'da Fidel castroyuda anmadan gecemeyiz, cok degerlidir kendisi, onun israil isbirligi o kadar ileri safhadaydiki, 63'te israil baskani olunce, kuba'da yas ilan edilmistir.
bu olayi arastiran Fransiz yazar Roger Brift'de castro uzerine yaptigi calismalardan sonra onun yahudi oldugunu ispat etmistir.

geri gelelim avrupaya, yugoslavyada Tito mason degil safkan yahudidir.

o zamanlarda komunist dalga islam devletlerinide sarmis ve sunlar olmustur.
Misir'da komunist parti kurulmus ve kurucusu Rus yahudisi olan Joseph Ronborg'tur.

Suriye ve Lubnandaki komunist partiyide Jacob Taiber kurmus, yahudidir. yine bir yahudi olan Wuzurhtain isimli sahista Filistin'de komunist partiyi kurmustur.
Bulgaristan'dada Todor Jivkov'dan daha bircok devlet baskanlarina kadar hepsi ya mason yada safkan yahudidir.
Cin'dede CunYat Sen ve Can Kay Sek gibi bircok idarecileride mason aleminin onderlerindendir. bu kaynak suanki birlesmis milletler ve daha bircok uluslararasi kurumun tum yonetimindeki, yahudi ve mason hakimiyetini, tek tek gercek isim ve kullandiklari kod isimleri ile veriyor ama, o gunden bugune yonetimler degistigi icin, guncel olmayan o sahislar listesini uzatmamak icin kaydetmiyorum.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1