Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - TÜRKÇE'DE İMLA KURALLARI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 9:49 am    ileti konusu: TÜRKÇE'DE İMLA KURALLARI Alıntıyla Cevap Gönder

İMLÂ KURALLARI VE UYGULAMASI


Seslerle İlgili Kurallar
Eklerle İlgili Kurallar
Kelimelerle İlgili Kurallar
Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler

İmlâ, kelimelerin ve dil birliklerinin yazımı demektir. Türk imlâsında sese (söyleyişe) bağlı bir imlâ düzeni benimsenmiş olmakla birlikte imlâ konusundaki tartışmalar henüz bitmiş değildir. 1929’da Dil Encümeni tarafından hazırlanan İmlâ Lûgati’nden Türk Dil Kurumu tarafından 2000 yılında yayınlanan İmlâ Kılavuzu’na kadar yazımda epeyce değişiklikler yapılmıştır. Bu macerayı İmlâ Kılavuzu’nun sunuş kısmından okuyabilirsiniz.

Burada, tartışmaya girmeden, eğitimde birlik olmalı ilkesinden yola çıkarak, Türk Dil Kurumu tarafından hazırlanan ve son baskısı 2000 yılında yapılan İmlâ Kılavuzu’nun kurallar bölümü; ana hatlarıyla, öğretimde kolaylık sağlayacağı düşüncesiyle, başlıklar halinde özetlenmiş ve kurallara uygun birkaç örnek ilâve edilmiştir:
Seslerle İlgili Kurallar




1. Bugünkü Türkiye Türkçesinde kökeni Türkçe olan kelimelerin sonunda tonlu b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz: ağaç, ak, büyük, ip, ot, saç, yurt. Ancak, anlam farkını belirtmek üzere ad, od, sac gibi birkaç kelimenin yazılışında buna uyulmaz: ad (isim), at (binek hayvanı);od (ateş), ot (bitki); sac(yassı demir), saç (kıl).

Dilimizdeki alıntılar da hac, şad, yad gibi birkaç örnek dışında, kelime sonunda tonsuzlaşma kuralına uymuştur: kitap (<kitab), muhtaç (<muhtac), cilt (<cild), ahenk (<aheng). Bu gibi alıntılar ünlü ile başlayan bir ek aldıklarında tonsuz (sert) ünsüzler tonlulaşır (yumuşar): sebep>sebebi, kitap>kitaba, cilt>cildi, renk>rengi.

2. Düz, geniş ünlüyle (a ,e) biten fiiller şimdiki zaman çekimi dışında daralmaz.

Bekle-yor > bekliyor, anlama-yor > anlamıyor, sakla-yor > saklıyor.

Anla-y-an (doğru) anlıyan (yanlış), gözleyecek (doğru) gözlüyecek (yanlış)

3. Uzun ünlüler, belli durumlar dışında yazıda gösterilmez: adalet (ada:let), işaret (işa:ret), kaide (ka:ide).

4. Düzeltme (^) işareti aşağıdaki durumlarda kullanılır:

a) Nispet î’sini göstermede kullanılır. Böylece iyelik eki ve belirtme hâli ekiyle aitlik eki birbirine karıştırılmamış olur: Asker-î (askere ait, askerle ilgili) Türk asker-i (iyelik eki). Komutan, asker-i çağırıyor. (Belirtme hâli eki) Millî (millete ait, milletle ilgili) - milli (mili olan), dinî (dinle ilgili), resmî, insanî, ciddî, mizahî, idarî, iktisadî, meslekî, fizikî.

b) Arapça ve Farsçadan dilimize giren birtakım kelime ve eklerde g, k, l ünsüzlerinin ince okunduğunu göstermek için, bu ünsüzlerden sonra gelen a ve u sesleri üzerine düzeltme işareti konur: dergâh, yadigâr, ordugâh, karargâh, imkân, dükkân, kâğıt, sükût, evlât, billûr, üslûp, ahlâk, ilân.

Batı kökenli kelimelerde de l ünsüzünün ince okunduğunu göstermek için kullanılır: plâk, plâj, plân, reklâm.

c) Yazılışları bir, anlamları ve okunuşları ayrı olan kelimeleri ayırmada kullanılır:

adem (yokluk) âdem (insan)

adet (sayı) âdet (alışkanlık, gelenek)

alem (bayrak). âlem (dünya, evren)

ama (fakat) âmâ (kör)

aşık (ayak bileğindeki kemik) âşık (seven,tutkun)

dahi (bile) dâhi ( deha sahibi,yaratıcı gücü olan)

hakim (hikmet sahibi) hâkim (yargıç)

hal (pazar yeri,çözme) hâl (durum)

hala (babanın kız kardeşi) hâlâ (henüz)

kar (bir yağış şekli) kâr (kazanç)

mani (ruh hastalığı) mâni (şiir türü; engel)

nar (bir meyve) nâr (ateş)

şahıs (kişi) şâhıs (sırık)

şura (şu yer) şûra (danışma kurulu)

yad (yabancı) yâd (anma)

yar (uçurum) yâr (sevgili)

5. Alıntı kelimelerde s ünsüzünden sonra gelen b sesi ünsüz benzeşmesine uğrayarak p’ye dönüşür ve p ile yazılır: ispat, kispet ,müspet, nispet,tespih, tespit.

6. Dilimize Farsçadan geçen –dar ekindeki d sesi sert ünsüzlerden sonra ünsüz benzeşmesine uğrayarak t olur: minnettar, silâhtar, taraftar.

Arapçadan geçen Hayrettin, Seyfettin, Necmettin gibi özel adlarda da d sesi t’ye dönmüştür.



Eklerle İlgili Kurallar



1. Soru eki her zaman ayrı yazılır: Öğreniyor musunuz? Ölür müsün, öldürür müsün? Kalem mi? İnsanlık öldü mü?

2. -ki aitlik eki ünlü uyumlarına uymaz ve daima bitişik yazılır: Yarınki, akşamki, yoldaki, yazıdaki, Turgut’unki.

Birkaç örnekte ünlü uyumlarına uyar: bugünkü, dünkü, öbürkü.

3. -ma /-me fiilden isim yapma eki ile biten kelimeler -a, -e, -ı, -i ekleriyle genişletildiğinde araya y koruyucu ünsüzü girer: kazanma-y-a, okuma-y-a, sevme-y-i.

-mak / -mek ile bitenlere ise -a, -e, -ı, -i eklerinden biri gelirse -k ünsüzü yumuşar: yazmak-a > yazmağa, okumak-a > okumağa. Ancak günümüzde y’li yazılışa doğru güçlü bir eğilim vardır.

4. -ken (<iken) eki büyük ünlü uyumuna uymaz. Getirildiği kelimenin ünlüleri kalın da olsa, ekin ünlüsü ince kalır: okurken, yazarken, durgunken, başlarken.

5. İ- ek-fiili ayrı yazıldığında ünlü uyumlarına uymaz: okuyor idik, çalışacak imişiz, yorgun ise.

Ancak, imek fiili bugün daha çok ekleşmiş olarak kullanılmakta ve ünlü uyumlarına uymaktadır: bakıyordu, süslenecekmiş, neyse, güzelmiş, alırsa.

6. Ki bağlacı her zaman ayrı yazılır: demek ki , bilmem ki,

Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer.

Olmaz ki!

Böyle de yatılmaz ki! (Orhan Veli)

7. Da, de bağlacı ayrı yazılır. Bu bağlacın ayrı yazılacağı çoğu kişi tarafından biliniyor ancak bulunma hâli ekiyle karıştırılıyor. Bunları şöyle ayırt edebiliriz:

· Bağlaç olan da, de’nin -ta / -te şekli yoktur.

· Bir isim, hâl eklerinden sadece birini alabilir. Kelimede hâl eklerinden biri varsa bunu takip eden da, de bağlaçtır ve ayrı yazılmalıdır: Bu soruyu da bildi. Size de selâmı var.

· Hâl eki çıkarılacak olursa belirgin bir şekilde, cümlede kopukluk olur.

Ya sözüyle kullanılan da mutlaka ayrı yazılır (ya da). Araba ya da otomobil, ne bulursan tut.



Kelimelerle İlgili Kurallar



Dilimizde yeni bir kavramı karşılamak için yararlandığımız yollardan biri, kelime birleştirmesidir. Kelime birleştirmesi yoluyla kurulan sözlere birleşik kelime adı verilir. Bu terim için bileşik kelime denilmesi yanlıştır.

İmlâmızla ilgili tereddütlerin çoğu, kelimelerin ayrı mı, bitişik mi yazılacağı bahsinden kaynaklanmaktadır. Ayrı ve bitişik yazılan kelimeler için uzunca bir açıklama yapmak yerine pratik bir kaç kural vererek ana hatlarıyla bu bölümü özetleyeceğiz:

· Birleşme sırasında anlam kaymasına uğrayan birleşik kelimeler, bitişik yazılır: hanımeli, kaynanadili, dokuztaş (oyun), deveboynu (boru).

· Birleşme sırasında ses olayı görülen birleşik kelimeler bitişik yazılır: kayın ata > kaynata, sütlü aş > sütlaç, ne için > niçin, emir etmek > emretmek, sabır etmek > sabretmek, kayıp olmak > kaybolmak.

Reddetmek, hissetmek, reddolunmak, affetmek, zannetmek, hiss > his, his-etmek >hissetmek.



1. Bitişik yazılan birleşik kelimeler

Birleşik kelimelerden bitişik yazılanlara bitişik kelime diyoruz. Birleşik kelimelerden hangilerinin bitişik yazılacağı aşağıda özetlenmiştir:

a) Kurallı birleşik fiiller bitişik yazılır:alıverdi, düşeyazdı, bakakaldılar, anlayabilirseniz, , yazabilirsiniz.

b) Kelimelerden biri veya ikisi, birleşme sırasında benzetme yoluyla anlam değişmesine uğrarsa bu tür birleşik kelimeler bitişik yazılır:

Aslanağzı, keçisakalı, keçiboynuzu, karagöz (balık), balıkgözü (halka), sıçandişi (dikiş), kadınbudu (köfte), dilberdudağı(tatlı), acemborusu (bitki), kuşyemi (bitki), beştaş (oyun), camgüzeli (bitki), yalıçapkını (kuş), Samanyolu (yıldız kümesi), Demirkazık (yıldız), ayşekadın (fasulye), hafızali (üzüm), karafatma (böcek).

c) –an /-en, -r / -ar / -er, ve –maz / -mez ekleriyle kurulmuş sıfat-fiil gruplarından kalıplaşmış birleşik kelimeler gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır: ağaçkakan, çöpçatan, oyunbozan, saçkıran, gökdelen, akımtoplar, betonkarar, çoksatar, sanatsever, tekerçalar (cd), uçaksavar, kuşkonmaz, varyemez, töretanımaz, değerbilmez.

d) -dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu / -tü ) ekiyle kurulan kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır: albastı, ciğerdeldi, gecekondu, günindi, kolbastı, imambayıldı, mirasyedi, zıpçıktı, toprakbastı, şıpsevdi.

e) Her iki ögesi de –dı (-di / -du / -dü, -tı / -ti / -tu/ -tü) veya –r / -ar / -er eklerini almış ve kalıplaşmış birleşik kelimeler bitişik yazılır: dedikodu, kaptıkaçtı, oldubitti, biçerdöver, uyurgezer, okuryazar, yanardöner, yüzergezer.

f) Hayvan, bitki, organ ve çeşitli nesne adlarıyla kurulan ve içinde renklerden birinin adı veya renk sözü geçmeyen renk adları bitişik yazılır: baklaçiçeği, balköpüğü, camgöbeği, devetüyü, fildişi, vişneçürüğü.

g) Renk adlarıyla kurulan ve bitki, hayvan veya hastalık türlerinden birini gösteren birleşik kelimeler bitişik yazılır: akağaç, akkavak, akmantar, karadut, karaçalı, alabalık, karakuş, bozayı, beyazsinek, sarıçiçek.

ğ) Somut olarak yer bildirmeyen üst ve üzeri sözlerinin sona getirilmesiyle kurulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: akşamüstü, ayaküstü, bayramüstü, ikindiüzeri, olağanüstü, sırtüstü, suçüstü, yüzüstü.

Somut olarak yer bildirmeyen alt sözüyle kurulan birleşik kelimeler de bitişik yazılır: ayakaltı, bilinçaltı, gözaltı, şuuraltı.

h) İki veya daha çok kelimenin birleşmesinden oluşmuş kişi adları, soyadları, lâkaplar ve Türkçe yer adları bitişik yazılır:Alper, Birol, Gülseren; Atatürk, Adıvar, Tanpınar;Tepedelenli Ali Paşa; Çanakkale, Pınarbaşı, Beşiktaş, Yenişehir, Batıkent, Çengelköy, İncesu, Acıgöl.

ı) Şahıs adları ve unvanlarından oluşmuş mahalle, meydan, köy vb. yer ve kuruluş adlarındaki unvan grubu ; unvan kelimesi sonda ise, gelenekleşmiş olarak bitişik yazılır: Abidinpaşa, Bayrampaşa, Necatibey (Caddesi), Gaziosmanpaşa (Üniversitesi).

i) Ara yönleri belirten kelimeler bitişik yazılır: güneybatı, güneydoğu, kuzeydoğu,kuzeybatı

j)Senet, çek vb. ticarî belgelerde geçen sayılar bitişik yazılır: yediyüzyirmibeşmilyonaltmışsekizbinsekizyüzon lira.

k) Her iki ögesi de aslî anlamını koruduğu halde yaygın bir şekilde gelenekleşmiş olarak bitişik yazılan kelimeler de vardır:

· Baş sözüyle oluşturulan sıfat tamlamaları: başkomutan, başyazar, başfiyat, , başrol, başköşe, başparmak, başkent, başçavuş, başeser.

· Başı kelimesiyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları: aşçıbaşı, binbaşı, onbaşı, çarkçıbaşı, ustabaşı, yüzbaşı..

· Oğlu, oğulları, kızı sözleriyle oluşturulan belirtisiz isim tamlamaları: Caferoğlu, Topaloğlu, Osmanoğulları, çapanoğlu, dayıoğlu, eloğlu, hinoğluhin, teyzekızı.





· Ağa, bey, efendi, hanım, nine vb. sözlerle kurulan birleşik kelimeler: ağababa, ağabey, beyefendi, efendibaba, hanımanne, hanımefendi, hacıağa.

· Açıortay, ağırbaşlı, akarsu, akaryakıt, anamal, anaokulu, anapara, anayasa, atasözü, aybaşı, babaanne, basmakalıp, başörtü, birdenbire, bozkır, bugün, buzdolabı, delikanlı, erbaş, gökyüzü, ilkbahar, ilkokul, ilköğretim, ipucu, milletvekili, tıpkıbasım, topyekûn, vazgeçmek, yarıçap, yarımada, yeryüzü, yüzyıl gibi kelime ve deyimler de gelenekleşmiş ve yaygınlaşmış olarak bitişik yazılır.

· Biraz, birazı, birkaç, birkaçı, birtakım, birçok, birçoğu, hiçbir, hiçbiri, herhangi kelimeleri de bitişik yazılır.

l) Hane kelimesiyle Farsça kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: çayhane, dershane, eczahane, hastahane, postahane, pastahane, yemekhane. Bu sözlerde geçen hane kelimesindeki h’nin yazılmaması yanlıştır.

m) Perver, perest, zade ve name kelimeleriyle Farsça kurala göre oluşturulan birleşik kelimeler bitişik yazılır: vatanperver, hayalperest, Resulzade, dayızade, beyanname, Oğuzname, Battalname.

n) Kanunda bitişik geçen veya bitişik olarak tescil ettirilen kuruluş adları bitişik yazılır: İçişleri, Dışişleri, Genelkurmay, Yükseköğretim.

o) Oto, tele, matik ögeleriyle kurulan alıntılar da bitişik yazılır: otobiyografi, otomobil, otogar, otopark, telekart, telekız, telefon, bankamatik.



2. Ayrı yazılan birleşik kelimeler
a) Deyimler ayrı yazılır: göze girmek, etekleri zil çalmak, ağzı kulaklarına varmak.

b) İkilemeler ayrı yazılır: bata çıka, yavaş yavaş, güle oynaya, çoluk çocuk, ev bark, konu komşu, eş dost, kitap mitap, süklüm püklüm, soy sop.

c) Yardımcı fiillerle kurulan birleşik fillerde ses olayı olmuyorsa ayrı yazılır: arz etmek, adam olmak, dans etmek, soracak olmak, not etmek, oyun etmek, sağır olmak, yok olmak, yardım etmek, yarış etmek.

d) Birleşme sırasında kelimelerden hiçbiri anlam değişikliğine uğramıyorsa bu tür birleşik kelimeler ayrı yazılır:

· Hayvan türlerinden birinin adıyla kurulanlar: ada balığı, ardıç kuşu, tarla kuşu, bal arısı, Pekin ördeği.

· Bitki türlerinden birinin adıyla kurulanlar: çörek otu, acı ot, yayla çiçeği, yumru kök, kuş üzümü, dağ armudu, Japon gülü, kuru fasulye, kuru incir, yaban gülü.

· Nesne, eşya ve alet adlarından biriyle kurulanlar: bakır taşı, dikili taş, Arap sabunu, el kitabı, alt geçit, toplu iğne, dolma kalem, yemek masası, yapma çiçek. yatak örtüsü.

· Yol ve ulaşımla ilgili birleşik kelimeler: Arnavut kaldırımı, çevre yolu, deniz yolu, kara yolu, keçi yolu.

· Durum, olgu ve olay bildiren sözlerden biriyle kurulanlar: açık oturum, ana dili, dil birliği, baş ağrısı, çıkış yolu, iş bölümü, masa başı, sofra başı, ses uyumu, yer çekimi.

· Bilim ve bilgi sözleriyle kurulanlar:anlam bilimi, gök bilimi, dil bilgisi, halk bilimi, ses bilgisi.

· Yuvar ve küre sözleriyle kurulanlar: ışık küre, yarı küre, ağır küre, hava yuvarı, göz yuvarı, ısı yuvarı.

· Yiyecek, içecek adlarından biriyle kurulanlar: balık yağı, Urfa kebabı, dil peyniri, tas kebabı, İnegöl köftesi, havuçlu kek, çiğ köfte, maden suyu, vişne suyu, işkembe çorbası, koz helvası, kesme şeker, çiğ köfte, dolma biber, kuru yemiş, süzme yoğurt.

· Gök cisimleri: Çoban yıldızı, kuyruklu yıldız, gök kuşağı, gök taşı.

· Organ veya organ yerine geçen sözlerden biriyle kurulanlar: aç göz, sulu göz, bel kemiği, takma bacak, gaga burun, kuru kafa, karga burun.

· Benzetme yoluyla insanın bir niteliğini anlatmak üzere bitki,hayvan ve nesne adlarıyla kurulan birleşik kelimeler: ağır top, çetin ceviz, eksik etek, sağmal inek, deli balta, çöpsüz üzüm, eski toprak.

· Zamanla ilgili birleşik kelimeler:bağ bozumu, gece yarısı,gün ortası, hafta başı, hafta sonu, ay sonu, yıl sonu.

e) –r / -ar / -er, -maz / -mez ve –an / -en ekleriyle kurulan sıfat tamlaması yapısındaki birleşik kelimeler ayrı yazılır:bakar kör, çalar saat, çıkar yol, döner kapı, döner kebap, güler yüz, yazar kasa, çıkmaz sokak, görünmez kaza, tükenmez kalem, uçan daire, uçan top.

f) Renk sözü veya renklerden birinin adıyla kurulmuş isim tamlaması yapısındaki renk adları ayrı yazılır:bakır rengi, kül rengi, portakal rengi, ten rengi, gece mavisi, limon sarısı, boncuk mavisi, duman rengi,Çingene pembesi.

g) Yer adlarında kullanılan Batı, Doğu, Güney, Kuzey, Kuzeybatı, Kuzeydoğu, Güneydoğu, Güneybatı, Aşağı, Orta, Yukarı, Küçük, Büyük, Eski, Yeni, İç, Yakın, Uzak gibi kelimeler ayrı yazılır: Orta Asya, Uzak Doğu, Güneydoğu Anadolu, İç Erenköy, Küçük Çamlıca, Büyük Menderes, Aşağı Ayrancı, Yeni Kızılelma.



ğ) Yer adları :Yunus Emre Mahallesi, Bahçelievler Mahallesi, Sakarya ırmağı,Van Gölü, İstanbul Boğazı, Erciyes dağı, Ağrı Dağı, İzmir Körfezi, Nene Hatun Caddesi.

h) Şahıs adlarından oluşmuş mahalle, bulvar, cadde, sokak, ilçe, köy vb. yer ve kuruluş adlarında sondaki unvanlar hariç, şahıs adları ayrı yazılır: Gazi Osmanpaşa Mahallesi, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Sütçü İmam Üniversitesi, Koca Mustafapaşa.

ı) Şehirlere sonradan verilen unvanlar ayrı yazılır: Kahraman Maraş, Gazi Antep, Gazi Magosa, Şanlı Urfa.

i) Ev, ocak, yurt kelimeleriyle kurulan birleşik kelimeler ayrı yazılır: aş evi, bakım evi, radyo evi, ordu evi, öğretmen evi, yayın evi, aile ocağı, Türk Ocağı, sağlık ocağı, öğrenci yurdu, yetiştirme yurdu.

j) Ara, dış, öte, sıra sözlerinin sona getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: milletler arası, devletler arası, uluslar arası, yasa dışı, din dışı, fizik ötesi, mor ötesi, olağan dışı, aklı sıra, ardı sıra.

k) Somut olarak yer belirten üst sözüyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: arka üstü, böbrek üstü, sırt üstü, tepe üstü.

l) Alt, üst, ana, ön, art, arka, yan, karşı, iç, dış, orta, büyük, küçük, sağ, sol, peşin, bir, iki, tek, çok, çift sözlerinin başa getirilmesiyle oluşturulan birleşik kelime ve terimler ayrı yazılır: alt yapı, alt yazı, ana bilim dalı, ana fikir, ana vatan, ön lisans, ön söz, art niyet, yan cümle, iç kulak, dış gezi, orta öğrenim, büyük anne, büyük şehir, peşin fikir, çok hücreli.

m) Birden fazla kelimeden oluşan sayılar ayrı yazılır: bin dokuz yüz yirmi altı, yetmiş sekiz,kırk bir.

n) Kanunda bitişik yazılanlar dışında kuruluş adları ayrı yazılır: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Devlet Malzeme Ofisi, Türk Dil Kurumu, Yüksek Seçim Kurulu, Emekli Sandığı, Atatürk Orman Çiftliği.

Türk devlet ve topluluklarındaki özel adlar ünlüler bakımından Türkiye Türkçesindeki söylenişine göre yazılır: Azerbaycan, Bakû, Semerkant, İslâm Kerimov.

Ünsüzlerin yazılışında özgünlük korunur: Saparmurad Niyazov.



Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler



Büyük harfler, aşağıda sıralanan yerlerde kullanılır. Burada yazılmayan yerlerde büyük harfler kullanılmaz.

1. Cümle büyük harfle başlar: Hayatta en hakikî mürşit ilimdir.

İki noktadan sonra gelen cümleler de büyük harfle başlar:

Orhon Kitabesi’nde, Türk hakanı şöyle diyor: Türk Tanrısı, Türk milleti yok olmasın diye atalarımı gönderdi ve beni gönderdi. Ben hakan olunca gündüz oturmadım, gece uyumadım.

(Z. Gökalp, Türkçülüğün Esasları)

Ancak iki noktadan sonra cümle niteliğinde olmayan örnekler sıralanırsa bu örnekler büyük harfle başlamaz:

Bazı örneklerde -sız eki kalıplaşmıştır: densiz, hırsız, ıssız, öksüz.

Konya'da yetişen sebzeleri sayalım:marul, ıspanak,pırasa...

Rakamla başlayan cümlelerde rakamdan sonra gelen kelime büyük harfle başlamaz: 1986 yılında fakülteyi bitirdim.

2. Mısralar büyük harfle başlar:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi;

Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. (Kanunî Sultan Süleyman)



Savaş dediğin söz değil,

Bayrak dediğin bez değil,

Vatan için bir kez değil,

Bin ölmüşlüğümüz vardır. (N. Y. Gençosmanoğlu)



3. Belli bir tarih bildiren ay ve gün adları büyük harfle başlar: 29 Mayıs 1453 Salı günü, 29 Ekim 1923, 1919 senesi Mayısının 19’uncu günü, 29 Ekim 1923’te.

4. Levhalar ve açıklama yazıları büyük harfle başlar: Giriş, Vezne, Başkan.

Levhadaki yazı birkaç kelimeden oluştuğu zaman ilk kelime büyük harfle başlar: Otobüs durağı, Şehirler arası telefon, Öğrenci işleri bürosu.

Levhaların ilk kelimesi rakamla yazılmış bir sayı adı ise sonraki kelime küçük harfle başlar: 5. kat, IV. sınıf, I. blok.

Uyarı: Kat 3, Bölüm 6, Sınıf 3 şeklindeki yazılışlar yanlıştır.

5. Özel adlar büyük harfle başlar. Özel adların neler olduğu örnekleriyle birlikte aşağıda sıralanmıştır:

· Kişi adları, soyadları ve takma adlar: Mustafa Kemâl Atatürk, Yunus Emre; Demirtaş (Ziya Gökalp), Deli Ozan (Faruk Nafiz Çamlıbel).

· Kişi adlarından önce ve sonra gelen saygı sözleri, unvanlar ve meslek adları: Sayın Hasan Eren, Prof. Dr. Mehmet Kaplan, Yzb. Cengiz Topel.

Tarihî kişilerin adlarından önce gelen unvanlar ve lâkaplar da büyük harfle başlar: Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Genç Osman, Deli Petro, Avcı Mehmet, Kanunî Sultan Süleyman.

Akrabalık bildiren kelimeler büyük harfle başlamaz: Fahriye abla, Ayşe teyze, Fatik nine, Ali enişte.

Resmî yazılarda saygı bildiren sözlerden sonra gelen ve makam, mevki, unvan bildiren kelimeler de büyük harfle başlar:

Sayın Bakan,

Sayın Vali,

· Hayvanlara verilen özel adlar: Tekir, Minnoş, Düldül, Karabaş.

· Millet,boy,oymak adları: Türk, Alman, Kırgız, Türkmen, Karakeçili.

· Dil ve lehçe adları:Türkçe, Rusça, Kazakça, Oğuzca, Yakutça.

· Devlet adları: Türkiye Cumhuriyeti, Azerbaycan Cumhuriyeti.

· Din ve mezhep adları ile bunların mensuplarını anlatan sözler: İslamiyet, Müslüman, Hristiyanlık, Katolik,Budist, Hanefî.

· Din ve mitoloji kavramlarını karşılayan özel adlar:Tanrı, Allah, Cebrail, Zeus.

· Gezegen ve yıldız adları: Merkür, Dünya, Neptün. Dünya, güneş, ay kelimeleri coğrafya ve gök bilimiyle ilgili yayınlarda terim olarak kullanıldığı zaman büyük harfle başlar.

· Yer adları: Asya, Avrupa, Taşkent, İstanbul Boğazı, Konya Ovası, Zafer Meydanı, Türk Ocağı Sokağı, Gazi Caddesi, Atatürk Bulvarı.

Yer adlarında ilk isimden sonra gelen deniz, nehir, göl, dağ, boğaz vb. tür bildiren isimler küçük harfle başlar: Marmara denizi, Tuna nehri, Erciyes dağı. Ancak ikinci isim özel isme dâhil ise ve ikisi birden kastedilen kavramı karşılıyorsa, ikinci isim de büyük harfle başlar: Van Gölü, Konya Ovası, Ağrı Dağı, Tuz Gölü, Çanakkale Boğazı.

· Saray, köşk, han, kale, köprü, anıt vb. yapı adlarının bütün kelimeleri büyük harfle başlar:Topkapı Sarayı, Horozlu Han, Çankaya Köşkü, Mostar Köprüsü, Bilge Kağan Anıtı.

· Kurum, kuruluş ve kurul adları: Selçuk Üniversitesi, Türk Dil Kurumu, Millî Kütüphane, Emek İnşaat, Çankaya Lisesi, Yeşilay Derneği, Danışma Kurulu, Türk Ocağı.

Kurum, merkez, bakanlık, üniversite, fakülte, bölüm vb. kuruluş bildiren kelimeler, belli bir kurum kastedildiği zaman büyük harfle başlar: Bu yıl Meclis, fazla mesai yapacak. Son günlerde Üniversitemizdeki canlılık iyice hissedilmeye başlandı.

· Kitap, dergi, gazete, tablo, heykel ve hukukla ilgili kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge, genelge adlarının her kelimesi büyük harfle başlar: Nutuk, Safahat, Suç ve Ceza, Turfanda mı, Turfa mı?, Leylâ ile Mecnun; Türk Yurdu, Türkiye, Halı Dokuyan Kızlar (tablo), Düşünen Adam (heykel), Borçlar Hukuku (kanun).

Özel ada dahil olmayan gazete, dergi, tablo vb. sözler büyük harfle başlamaz: Milliyet gazetesi, Türk Dili dergisi, Türk Yurdu dergisi.

· Millî ve dinî bayramların adları: Ramazan Bayramı, Cumhuriyet Bayramı, Nevruz Bayramı. Bayram niteliği kazanmış günlerin adları da büyük harfle başlar: Anneler Günü, Öğretmenler Günü, Tıp Bayramı

· Tarihî olay, çağ ve dönem adları: Kurtuluş Savaşı, İlk Çağ, Millî Edebiyat Dönemi.

· Özel adlardan türetilen kelimeler: Türklük, Türkçülük, Türkçe, Konyalı, Türkoloji, Avrupalı, Asyalı.

Yer ve millet adlarıyla kurulan birleşik kelimelerde özel adlar: Antep fıstığı, İngiliz anahtarı, Van kedisi, Hindistan cevizi, Japon gülü, Maraş dondurması, Brüksel lâhanası.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 9:56 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi

Bir milleti ayakta tutan, onun varlığını ve devamını sağlayan, millî şuuru besleyen, bir millete mensup olma hazzını veren ve bireylerini birbirine yaklaştırarak onlar arasında birlik yaratan unsur olarak dilin, millet hayatındaki yeri çok önemlidir. Öyle ki milletin varlığı, dilin varlığıyla mümkündür.

İnsanın geçmişini öğrenmesinde, gününü yaşamasında, geleceğine yön vermesinde, kişiliğini kazanmasında, aynı dili konuşan diğer insanlarla iletişim kurmasında ve kendisini ifade etmesinde dilin çok önemli bir araç olduğu muhakkaktır. Bu bakımdan dil bir anlamda bireye hizmet eder. Ancak, insan tabiatı gereği toplu hâlde yaşamaya ihtiyaç duyar. Çevresinde kendiyle aynı değerleri paylaşan insanların bulunmasını ister. Bu ortak değerlerin oluşturulmasında, paylaşılmasında, nesilden nesile aktarılmasında, milletin varlığını devam ettirmesinde dil, çok önemli bir görevi yerine getirir. Çünkü millet olmanın birinci şartı, aynı dili konuşmaktır.

Dil, milletin ortak kültürüyle yol alarak varlığını devam ettirir. Milleti oluşturan bireyler arasında birleştirici bir rol üstlenen dil, aynı zamanda ortak şuurun, millî şuurun ortaya çıkmasına hizmet eder. Millî birliği ve beraberliği sağlar. Dilin bu özelliği Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyetini kuran; Türk halkı, Türk milletidir. Türk milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk milleti için kutsal bir hazinedir. Çünkü Türk milleti, geçirdiği nihayetsiz felâketler içinde ahlâkının, an’anelerinin, hatıralarının, menfaatlerinin, kısacası, bugün kendi milliyetini yapan her şeyinin dili sayesinde muhafaza olunduğunu görüyor. Türk dili, Türk milletinin kalbidir, zihnidir.” sözlerinde veciz ifadesini bulmuştur.

Millî varlığın korunmasıyla dilin korunması arasında çok sıkı bir ilgi vardır. Dilini unutmayan fakat bağımsızlığını kaybeden bir toplum milliyetini koruyor demektir. Bu toplum, bağımsızlığını kazanıp bir devlet kurarak, bir millet olarak yeniden tarih sahnesine çıkabilir. Sovyet Rusya’nın dağılmasıyla Türklerin ve diğer milletlerin bağımsız birer devlet olarak yeniden tarih sahnesine çıkmaları bunun en yeni örneğidir. Tarihte bunun başka pek çok örneği vardır. Ancak dilini kaybeden milletlerin tarih sahnesinden silindikleri de bilinmektedir.

Bir milletin dili bozulursa kültüründe sıkıntılar ortaya çıkar. Düşünce, sanat ve edebiyat alanlarında çöküntü başlar. Dil asıl işlevini (insanlar arasında anlaşma aracı olma) yerine getiremez. Kitleler birbirlerini anlayamaz hâle gelir ve yavaş yavaş kopmalar başlar. Bu gerçek, tecrübeyle sabit olduğu için bir milleti içten yıkma yönteminde işe önce dilden başlanır.Yeni neslin kültürel değerleri öğrenmemesi ve bireylerin, kuşakların birbiriyle sağlıklı iletişim kurmalarını engellemek için ne gerekiyorsa yapılır. Bu yüzden dil üzerinde oynanan oyunlara karşı her zaman uyanık olmak gerekir. Adres bulmada kolaylık olsun gibi bir bahaneyle meselâ; Yunus Emre Caddesi’ni 4. Cadde şeklinde değiştirmek bile kültür bakımından son derece yanlıştır. Çünkü, cadde adını rakamla ifade ettiğiniz zaman bu tabelayı okuyan kimsenin buradan caddenin numarası dışında öğrenebileceği bir şey yoktur. Fakat Yunus Emre adının yaşatılması hâlinde en azından yetişen nesil Yunus Emre’nin kim olduğunu, bu caddeye neden bu ismin verildiğini merak edecektir, öğrenmek isteyecektir ve sonuçta kendi kültüründen birşeyler bulacaktır.

Bir milletin ruhu, karakteri, anlayışı... çoğunlukla sanatkârların ortaya koydukları eserlere yansıdığından bu yönüyle de dil, sosyal yapının ve kültürün aynası durumundadır. Dolayısıyla bu eserlerin dikkatle incelenmesi o milletin karakteri hakkında sağlam ipuçları verecektir. Gelişmiş ülkelerin kendi kültürlerini ve başka kültürleri öğrenmek için araştırmalar yaptırmalarını, bunlar için bütçelerinden önemli paylar ayırmalarını yabana atmamak lâzımdır. Her milletin kendine göre birtakım kültür özellikleri olduğu gibi milletlerin zayıf ve güçlü olduğu yönler de vardır. Kültür araştırmalarıyla bunların tespiti mümkündür. İzlenecek politikaların belirlenmesine bu araştırmalardan elde edilen veriler ışık tutmaktadır. Sömürgeci ülkeler günümüzde stratejik araştırma enstitüleri adı altında dünyanın dört bir tarafında yaptıkları araştırmalarda o ülkenin veya bölgenin etnik yapısını, özellikle de yerel dilleri gündeme getirmektedirler. Tarihte ve günümüzde bunun pek çok örneğini görmek mümkündür.Özetlemek gerekirse dil, milletin manevî gücünün aynasıdır. Bir milletin kültürel değerlerini oluşturan ve o milleti ayakta tutan; edebiyatı, sanatı, bilim ve tekniği, dünya görüşü, ahlâk anlayışı, müziği... geçmişten günümüze ancak dil sayesinde aktarılmaktadır. Dolayısıyla dilin korunmasıyla millî varlığın korunmasını aynı seviyede algılamak gerekir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 10:02 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

BUGÜNKÜ TÜRK YAZI DİLİNİN KULLANILDIĞI BÖLGELER

Batı Türkçesi (Güney-Batı Türkçesi) kolundaki

Türkiye Türkçesi: Türkiye ve KKTC’de; Irak, Suriye, Yunanistan, Bulgaristan, Yugoslavya’daki Türkler arasında; Rusya’daki Ahıska (Meshet) Türkleri arasında ve Avrupa’daki, Amerika’daki, Avustralya’daki, Arap ülkelerindeki Türk vatandaşları arasında,

Gagavuz Türkçesi: Moldavya, Ukrayna, Bulgaristan ve Romanya’daki Türkler arasında,

Azerbaycan Türkçesi: Kuzey Azerbaycan’da (Azerbaycan ve Gürcistan’da), Güney Azerbaycan’da (İran’da),

Türkmen Türkçesi: Türkmenistan’da, İran’ın Horasan bölgesinde; Afganistan ve Pakistan’daki Türkmenler arasında konuşulmaktadır.

Kuzey-Doğu Türkçesi (Doğu Türkçesi) kolundaki

Özbek Türkçesi: Özbekistan’da, Afganistan ve Pakistan’daki Özbekler arasında,

Uygur Türkçesi: Doğu Türkistan’da (Çin) ve Kazakistan’daki Uygur Türkleri arasında,

Kazak Türkçesi: Kazakistan’da ve Doğu Türkistan’daki (Çin) Kazak Türkleri arasında,

Kırgız Türkçesi: Kırgızistan’da ve Doğu Türkistan’daki Kırgızlar arasında,

Kazan (Tatar) Türkçesi: Tatar Muhtar Cumhuriyeti’nde,

Başkurt Türkçesi: Başkurdistan’da,

Kırım Türkçesi: Kırım’da, Romanya’daki Kırım Türkleri arasında,

Karakalpak Türkçesi:Aral gölü çevresinde Karakalpaklar arasında,

Altay Türkçesi: Altay Muhtar Cumhuriyeti’nde,

Hakas (Abakan) Türkçesi: Dağılan Sovyetler’deki Hakas Türkleri ve Çin’in Kansu Eyaletindeki Hakaslar arasında,

Tuva Türkçesi: Tuva Muhtar Cumhuriyeti’nde ve Moğolistan’daki Tuvalar arasında konuşulmaktadır.

Kuzey Kafkasya’da ise, Nogay, Karaçay, Malkar (Balkar) ve Kumuk Türkçeleri konuşulmaktadır.

Sovyet politikasının bir sonucu olarak eski Sovyetlerdeki nüfus dağılımının çeşitlilik gösterdiğini hatırlatmakta yarar vardır. Günümüz için bile meselâ, Türkmenistan denilince nüfusunun çoğunluğunu Türkmen Türklerinin oluşturduğu ülke akla gelmektedir. Ancak sayıları az olmakla beraber milliyetleri farklı grupların yanında değişik Türk boylarından Türklerin de bu ülke sınırları içinde yaşadığını belirtelim. Bu durum, diğer Türk Cumhuriyetleri için de geçerlidir. Türkçenin konuşulduğu yerleri değerlendirirken bu özellik de göz önünde bulundurulmalıdır.

Günümüzde Türk dili, üç değişik alfabe ve yirmiden fazla yazı diliyle varlığını devam ettirmektedir: Türkiye, KKTC, Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya’daki Türkler Lâtin temeline dayalı Türk alfabesini; dağılan Sovyetlerdeki Türkler kiril harflerine dayalı alfabeleri; Çin, İran, Afganistan ve Irak’taki Türkler, Arap harflerine dayalı alfabeleri kullanmaktadırlar. Azerbaycan, Türkmen, Özbek, Kırım, Gagavuz ve Karakalpak Türkleri Lâtin temeline dayalı alfabelere geçiş yapmışlardır. Türk Cumhuriyetleri ve muhtar cumhuriyetlerden bazılarında ise Lâtin temeline dayanan alfabeye geçiş hazırlıkları devam etmektedir.

Burada saydığımız Türk yazı dillerinden Türkiye Türkçesine en uzak olanları Altay ve Tuva-Hakas Türkçeleridir. Bunun sebebi hem coğrafî uzaklık hem de kültür farklılığıdır. Esasen Altay ve Tuva-Hakas Türkçeleri, asırlarca sadece konuşma dili olarak kullanılmış, son yıllarda yazı dili haline getirilmiştir.

Türkçenin Kuzey- Doğu koluna giren yazı dilleri kendi aralarında; Batı koluna giren yazı dilleri de kendi aralarında birbirine çok yakındır. Meselâ bir Azerbaycan Türkü ile, Türkiye Türkü daha ilk karşılaşmalarında yüzde 80-90 oranında anlaşabilirler. Türkiye’ye gelen bir Azerbaycan Türkü veya Azerbaycan’a giden bir Türkiye Türkü en geç bir hafta içinde yüzde yüze yakın bir anlaşma seviyesine ulaşırlar.

Kuzey-Doğu koluna giren Özbek ile Uygur Türkçesi, yahut Kırgız Türkçesi ile Kazak Türkçesi arasındaki durum da aynıdır. Gerçekte Türkçenin Kuzey-Doğu ve Batı olmak üzere iki yazı dili vardır. Diğerleri aslında birer “ağız”, birer “konuşma dili” iken son asırlarda yapay olarak yaratılmış yazı dilleridir. Bunlar arasındaki temaslar kesilmekte, her birinin ağız malzemesi olan gramer şekilleri ve kelimeler yazılı eserlere geçirilmekte ve böylece farklılıklar artırılmaya çalışılmaktadır. Bunun yanında Türkiye Türkçesinde meydana getirilen yeni kelimeler de diğer Türk yazı dillerinde bulunmadığı için farklılığı artıran bir sebep olmaktadır. Meselâ hayat ve zevk gibi kelimeler hemen hemen bütün Türk yazı dillerinde vardır; fakat yaşam’ı ve beğeni’yi hiçbiri tanımaz.

1920’lerden itibaren ağızları ayrı yazı dilleri haline getirilen Rusya’daki Türk kavimlerinin birbirleriyle temasları da kesilerek anlaşma imkânları kaldırılmak istenmiştir. Bu durumu şöyle bir örnekle açıklayabiliriz: Söz gelişi Muğla ağzında bulunan “gelibatı, gidibatı, alıyomas” gibi şekiller ve yazı dilimizde bulunmayan Muğla ağzına mahsus yüzlerce kelime gazetelere, dergilere, kitaplara geçirilerek ayrı bir yazı dili oluşturulursa ve bu dili kullananlar bizlerle elli yıl temas ettirilmezse anlaşmayı az çok zorlaştıran bir durum ortaya çıkar. Aslında Azerbaycan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasındaki fark, hemen hemen Muğla ağzı ile yazı dilimiz arasındaki fark kadardır. Hatta Doğu Karadeniz ağzı daha da farklıdır; Rizeli Türk celdum, Azerbaycan Türkü geldim der. Bugün, aradaki temas kopukluğu yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır.

Daha 13. yüzyılda iki ayrı yazı dili haline gelmiş bulunan Batı Türkçesi ile Kuzey-doğu Türkçesi arasındaki fark bugün biraz daha fazladır. Ancak bu fark, anlaşmayı tamamen ortadan kaldıracak kadar değildir. Çeşitli sebeplerle Türkiye’ye gelmek zorunda kalan Kazak, Uygur, Özbek Türkleri; en geç bir ay içinde Türkiye Türkçesini anlar hale gelmekte; öğrenim için Türk cumhuriyetlerinden ve akraba topluluklarından Türkiye’ye gelen, bulundukları sınıflara intibak ettirilen öğrenciler, fazla güçlük çekmeden dersleri takip edebilmektedirler. Yabancı bir dili konuşanlar için bu intibak mümkün değildir.

Türk dilinin bugünkü durumu ve yayılma alanları genel çizgileriyle böyledir. Ancak birkaç noktayı daha belirtmek gerekir:

Rumeli Türklerinin büyük ekseriyeti Türkiye’ye göçmüş bulunmaktadır. 1912’den önce Bulgaristan ve Batı Trakya’daki Türklerin sayısı, şimdi oralarda bulunan milletlerin sayısından fazlaydı. Batı Trakya bölgesinde ve Ege adalarında kalan 190.000 kadar Türk ile Kıbrıs ve Yugoslavya’daki Türkler, Türkiye Cumhuriyetinin resmî alfabesini ve yazı dilini kullanmaktadır.

Irak Türkleri yazı dili olarak Türkiye Türkçesini kullanırken, Arap harfli Türk alfabesiyle yazmaktadırlar. Irak Türklerinden de Türkiye’ye göçenler bulunmaktadır.

Suriye’nin kuzeyinde ve Lâzkiye bölgesinde yaşayan Türklerin herhangi bir neşriyatı yoktur. Bunlar Türkiye Türkçesinin Güneydoğu ağızlarına yakın bir ağızla konuşurlar.

İran’daki Azerbaycan Türkleri, şahlık rejiminin sonuna kadar yayın faaliyetinde bulunamıyorlardı. 1978’den beri Azerbaycan Türkçesiyle gazete, dergi ve kitap çıkarmakta ve radyo yayını yapmaktadırlar. Kullandıkları alfabe, Arap harfli Türk alfabesidir.

Kırım Türkçesi aslında Kuzey-Doğu Türkçesinin bir kolu olmakla birlikte Kırım, 1475-1774 yılları arasında 300 yıl Osmanlı idaresinde kaldığından büyük ölçüde Batı Türkçesinden etkilenmiştir. 1783 yılında Rus hakimiyetine giren Kırım Türklerinin büyük çoğunluğu muhtelif tarihlerde Romanya ve Türkiye’ye göçmüşlerdir. Türkiye’dekiler konuşma dili olarak Kırım Türkçesini hâlâ kullanmakta, yazı dili olarak Türkiye Türkçesine bağlı bulunmaktadırlar. Kırımlılardan tahminen 40-50 bin kişilik bir grup da ABD ve Kanada’da yaşamaktadır.

Rus hakimiyetinden sonra, geçen asrın ikinci yarısında Kuzey Kafkasya’daki bazı Karaçay ve Kumuk Türkleri de Anadolu’ya göçmüşlerdir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerine yerleştirilen Karaçaylarla, Kumuklar kendi ağızlarını konuşma dili olarak hâlâ kullanmaktadırlar. Türkiye’de, sayıları birkaç bin civarında Kazan ve Batı Sibirya Tatarı da bulunmaktadır. Birkaç bin Tatar da Finlandiya’da yaşamakta ve Latin harflerine dayalı bir alfabe kullanmaktadır.

Kafkasya’daki Karaçay ve Malkar (Balkar) Türkleri 1944 yılında Sibirya’ya sürülmüş, 1958’de tekrar yurtlarına dönmelerine izin verilmiştir. Bir kısmı hâlâ sürgünde bulunmaktadır.

1989 nüfus sayımında Sovyetler Birliği’nde 207.369 kişi Türk gösterilmiştir. Sovyetler Birliği’nin resmî politikasında oradaki Türk boylarının Türk olduğu kabul edilmemekte; her biri Özbek, Kazak, Azerî vb. adlarla ayrı millet sayılmakta; dilleri de ayrı dil kabul edilmektedir. Nüfus sayımında Türk olarak geçen 207.369 kişi ise Posof (Kars) sınırına yakın bölgelerde oturan Ahıska (Meshet) Türkleridir. Ahıska Türklerinin önemli bir kısmı hâlâ Taşkent civarında yaşamaktadır.

Uzun mücadeleler sonunda Doğu Türkistan’da 1944-1949 yılları arasında “Şarkî Türkistan Cumhuriyeti” kurulmuş, fakat Çinliler tarafından göçe zorlanmaları üzerine birkaç bin Kazak ve Uygur 1953-1954 yıllarında Pakistan ve Hindistan üzerinden Türkiye’ye iltica etmiştir. Bir kısmı ise Suûdî Arabistan’a göçmüştür.

Son olarak Afganistan’da meydana gelen olaylar, Güney Türkistan denilen Afgan Türkistanı’ndaki Özbek, Türkmen, Kazak ve Kırgızların önemli bir kısmının Pakistan’a sığınmasına yol açmıştır. Bunlardan 5.000 kadarı Türkiye’ye göçmen olarak kabul edilmiştir.

Türkiye Türklerinden sayıları milyonlarla ifade edilebilecek miktarda Türk’ün, başta Almanya olmak üzere Avrupa ve Arap ülkelerine hatta Amerika ve Avustralya’ya beyin ve iş gücü dolayısıyla gittiklerini, bir kısmının oralarda kaldıklarını kaydetmek lâzımdır. Kıbrıs Türklerinin önemli bir bölümü Türkiye’ye göçmüş, 80.000 kadarı İngiltere’ye yerleşmiş, 200.000 kadarı ise KKTC’de kalmıştır.

Bugün dünyada Türkçe konuşan kişiler için kesin bir sayı vermek, mevcut istatistiklerin ve rakamların çok eski ve sağlıksız olması yüzünden oldukça zor olmakla birlikte tahminler 200-250 milyon civarındadır. Pratik bir hesapla her 100 Türk’ten 40’ı Türkiye ve Kıbrıs’ta; 40’ı Orta Asya’daki Türk cumhuriyetlerinde ve muhtar cumhuriyetlerle Rusya’da; 10’u diğer ülkelerde yaşamaktadır. Kalan 10’u ise Çin Halk Cumhuriyeti’nin idaresinde (Doğu Türkistan’da) varlığını devam ettirmektedir. Dünya dilleri sıralamasında ise “başka dil ailelerinin üyeleri ile karşılaştırılırsa, bütün lehçe ve şiveleriyle Türk Dili Çin, Hind, Roman, Cermen, Slav, Arap ve İndonezya’dan sonra sekizinci sırada yer alır.”[1]

Türk dilinin bugünkü durumu için tablonun çok iç açıcı olduğunu söylemek zordur. Osmanlı Türkçesinin çekildiği yerlerde Türkçe gittikçe zayıflamaktadır. Dağılan Sovyetlerdeki Türk yazı dillerine Rusça kelimeler sokulmuş, uygulanan alfabelerle bazılarının fonetik sistemi alt üst edilmiştir. Türkiye’de batı dillerine ait kelimelerin istilası yanında, sadeleşme adına kültürsüz ve medeniyetsiz bir kabile diline doğru hızla yol alınmaktadır. Türkçenin zenginliklerinden, anlatım kolaylıklarından, inceliklerinden yararlanılamamaktadır. Kaba sözlerin ve argonun kullanımındaki sıklık her geçen gün artmaktadır. Sezgiye dayalı bir anlaşma yolu tercih edilerek günlük kullanımdaki kelimelerin sayısında bir azalma görülmektedir. Basın yayın organlarında ana dilimize gereken önemin verilmemesi, saygının gösterilmemesi, bu alandaki kontrolsüzlük ve Türkçeyi Koruma Kanunu’nun çıkarılamaması sebebiyle olumsuz bir gelişme gözlenmektedir.

Bu olumsuzlukların yanında Türk dili ve Türklük âlemi açısından son yıllarda -aşağıda bazılarını sıraladığımız- sevindirici gelişmelerin olduğunu da belirtelim:

· Sürekli Türk dili kurultaylarında, Türk dünyasından bilim adamlarının da katılımlarıyla Türk dilinin bugünkü meseleleri, ortak yazı dili, ortak alfabe gibi konular tartışılarak bu yolda epeyce mesafe alınmıştır.

· Düzenli olarak, Türk devletleri ve topluluklarıyla dostluk, kardeşlik ve işbirliği kurultayları yapılmaktadır.

· Türkçe konuşan ülkelerin devlet başkanları her yıl bir araya gelerek Türk dünyasının sorunlarını tartışmaktadırlar.

· Fen-Edebiyat Fakültelerinin bazılarında, Çağdaş Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Bölümleri açılmıştır.

· Kazakistan’daki Ahmet Yesevî Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nde 1991’den beri Türkçe öğretim devam etmektedir. Yine Kırgızistan’daki Bişkek Manas Üniversitesinde de Türkçeyle eğitim yapılmaktadır. Ayrıca Türk Cumhuriyetlerinden bazılarındaki üniversitelerde Türk Dili ve Edebiyatı Bölümleri açılmıştır.

· Millî Eğitim Bakanlığınca, Türk Cumhuriyetlerinde açılan Türkiye Türkçesi Eğitim Öğretim Merkezleri, İlköğretim Okulları ve Anadolu Lisesi statüsündeki okullarda eğitim öğretim devam etmektedir.

· Orta dereceli okullarımızdaki Türk Dili ve Edebiyatı dersinin müfredat programına dış Türklerin edebiyatlarından örnekler de dahil edilmiştir.

· Türk Cumhuriyetlerinden ve akraba topluluklarından gelerek Türkiye’de yüksek öğrenim gören gençler, eski bağların yeniden canlanmasında köprü görevini üstleniyorlar. ÖSS’de Türk cumhuriyetlerindeki üniversiteleri tercih ederek aynı maksatla buralara giden gençler, soydaşlarıyla kaynaşma imkânını da buluyorlar.

· Çağdaş Türk lehçelerinin çoğunun grameri Türkiye Türkçesiyle de yazılmıştır. Yeni bir alan olarak lehçelerle ilgili çalışmalar ağırlık kazanmıştır.

· Ortak Türk edebiyatı ve ortak tarih projesi tamamlanmak üzeredir.

· Türk Cumhuriyetlerinin tarihi konusunda müstakil kitaplar, farklı alfabelerle basılmıştır.

· Sözlüklerle ilgili çalışmalar devam etmektedir. Türkmen Türkçesi Sözlüğü, Gagauz Türkçesinin Sözlüğü, Karaçay Lehçesi Sözlüğü,... gibi sözlüklerden bir kısmı Türkiye Türkçesiyle yayınlanmıştır.

· Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü, 1991 yılında tamamlanarak basılmıştır.

· Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü, epeyce uzun bir zamandan beri yayınladığı Türk Kültürü adlı dergisinde Türk dünyasıyla ilgili geliş­melere, yeniliklere, kültür faaliyetlerine yer vermektedir.

· Türk Dil Kurumu, altı ayda bir yayınladığı Türk Dünyası Dil ve Edebiyat dergisinde Türk lehçeleriyle ilgili yazılara yer vermektedir.

· Yıllardan beri yayınlanan Kardaş Edebiyatlar dergisini de burada özellikle anmak gerekir.

· Ankara Üniversitesi TÖMER, 1995 yılından beri iki ayda bir Türk Lehçeleri ve Edebiyatları Dergisi’ni çıkarmaktadır.

· Bir çoğu T.C. Kültür Bakanlığı tarafından yayınlanan, Türk lehçeleri ve edebiyatlarından seçmelerle oluşturulan antolojileri ve bu lehçelerin seçkin edebî eserlerini Türkiye Türkçesine aktarılmış şekliyle bulmak mümkündür.

· Ankara’da yıllardan beri yayınlanan Emel ve Emel’imiz KIRIM dergileri Kırım ve Kafkas Türklerinin dil ve edebiyatlarından örnekler vermektedir.

· Türkiyeli iş adamlarının Orta Asya’nın hemen her yerindeki ticarî faaliyetleri, buralarda Türkiye Türkçesini öğrenmeyi cazip hâle getirerek Türkçenin İngilizce’den daha muteber bir dil olmasını sağlamıştır.

· Türk boylarının yaşadıkları yerleri, 1990 yılı öncesinde haritada gösteremeyecek vatandaşlarımız bile ticarî faaliyetlere katılma veya inşaat sektöründe çalışma gibi sebeplerle bu yerleri artık çok iyi bilmektedirler.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 10:08 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Noktalama İşaretleri ve Uygulaması


Nokta (.)
Virgül (,)
Noktalı Virgül (;)
İki Nokta - Üç Nokta

Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere kullanılan özel işaretlere noktalama işaretleri denir. Noktalama işaretleri, anlamı aydınlatır, yanlış anlaşılmaların önüne geçer, okumayı kolaylaştırır.

Nokta (.)


1. Cümlenin sonuna konur: Türk Dil Kurumu, 1932 yılında kurulmuştur. Türk’üm.
2. Kısaltmaların sonuna konur: Prof., Cad., T.(Türkçe), Ar. (Arapça).

Ancak, bazı kısaltmalardan sonra nokta kullanılmaz: TDK (Türk Dil Kurumu), TBMM, cm (santimetre), g (gram), l (litre).

3. Sayılardan sonra sıra bildirmek için kullanılır: 3.(üçüncü), II. Mehmet, 2. Cadde, 20. Sokak, XV. yüzyıl.
4. Bir yazının maddelerini gösteren rakam veya harflerden sonra kulla­nılır:

I. 1. A. a.

II. 2. B. b.

5. Tarihlerin yazılışında gün, ay ve yılı gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: 29.5.1453, 29.X.1923.

Tarihlerde ay adları yazıyla da yazılabilir. Bu durumda ay adlarından önce ve sonra nokta kullanılmaz: 29 Mayıs 1453.

6. Saat ve dakika gösteren sayıları birbirinden ayırmak için konur: Tren 09.15’te kalktı.

Saat ve dakika sayılarını ayırmak için kesinlikle iki nokta işareti kullanılmaz.

7. Bibliyografik künyelerin sonuna konur:

Agâh Sırrı Levend, Türk Dilinde Gelişme ve Sadeleşme Evreleri, Ankara, 1960.

8. Üçlü gruplara ayrılarak yazılan büyük sayılarda gruplar arasına ko­nur: 16.551.000, 22.465.660.

9. Matematikte çarpı işareti yerine kullanılır: 4.5=20.




Virgül ( , )




1. Birbiri ardınca sıralanan eş görevli kelime ve kelime grupları arasına konur:

Fırtınadan, soğuktan, karanlıktan ve biraz da korkudan sonra bu sıcak, aydınlık ve sevimli odanın havasında erir gibi oldum. (H. Edip, Kalp Ağrısı)Sessiz dereler, solgun

ağaçlar, sarı güller
Dillenmiş ağızlarda tutuk dilli gönüller. (F. Nafiz)

2. Sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için kullanılır:Umduk, bekledik, düşündük. Geldim, gördüm, yendim.

Fakat yol otomobillere yasak olduğundan o da herkes gibi tramvaya biner, kimse kendisine dikkat etmez.(F. Rıfkı Atay, Denizaşırı)

3. Cümlede özel olarak vurgulanması gereken ögelerden sonra konur:

Binaenaleyh, biz her vasıtadan, yalnız ve ancak, bir noktainazardan istifade ederiz. ( Atatürk)

4. Uzun cümlelerde yüklemden uzak düşmüş olan ögeleri belirtmek için konur:

Saniye Hanımefendi, merdivenlerde oğlunun ayak seslerini duyar duymaz, hasretlisini karşılamaya atılan bir genç kadın gibi, koltuğundan fırlamış ve ona kapıyı kendi eliyle açmaya gelmişti. (Y. Kadri, Panoroma)

5. Cümle içinde ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için konur:

Şimdi, efendiler,müsaade buyurursanız, size bir sual sorayım.
(Atatürk)

6. Anlama güç kazandırmak için tekrarlanan kelimeler arasına konur:

Akşam, yine akşam, yine akşam,
Göllerde bu dem bir kamış olsam! (Ahmet Haşim)

İkilemelerde kelimeler arasına herhangi bir işaret konmaz.

7. Tırnak içinde olmayan alıntı cümlelerden sonra konur:Datça’ya yarın gideceğim, dedi.

8. Kendisinden sonraki cümleye bağlı olarak ret, kabul ve teşvik bildi­ren hayır, yok, yoo, evet, peki, pekâlâ, tamam, olur, hayhay, baş üstüne, öyle, haydi, elbette gibi kelimelerden sonra konur: Peki, gideriz. Hayhay, memnun oluruz. Haydi, geç kalıyoruz.

Evet, kırk seneden beri Türkçe merhale merhale Türkleşiyor.

9. Bir kelimenin kendisinden sonra gelen kelime veya kelime gruplarıyla yapı ve anlam bakımından bağlantısı olmadığını göstermek için kullanılır:

Bu, tek gözlü, genç fakat ihtiyar görünen bir adamcağızdır.
(Halit Ziya Uşaklıgil)

Bu gece, eğlenceleri içlerine sinmedi.
(Reşat Nuri Güntekin)

10. Hitap için kullanılan kelimelerden sonra konur:

Efendiler, bilirsiniz ki, hayat demek, mücadele, müsademe demektir. (Atatürk)
Sayın Başkan,
Sevgili kardeşim,

11. Yazışmalarda, başvurulan makamın adından sonra konur:

Selçuk Üniversitesi Rektörlüğüne,

12. Yazışmalarda, yer adlarını tarihlerden ayırmak için konur:

Konya, 25 Eylül 2000

13. Sayıların yazılışında, kesirleri ayırmak için konur: 38,6 (otuz sekiz tam onda altı).

Sayıların kesirli kısımları ayırmak için araya nokta işareti konmaz. Bu şekildeki sayılar usulüne göre okunmalıdır: 6,7 (altı onda yedi).

14. Bibliyografik künyelerde yazar, eser, basım evi vb. maddelerden sonra konur:

Atay, Falih Rıfkı, Tuna Kıyıları, Remzi Kitap Evi, İstanbul 1938.

Metin içinde ve, veya, yahut bağlaçlarından önce de sonra da virgül konmaz.




Noktalı virgül ( ; )




1. Cümle içinde virgüllerle ayrılmış tür veya takımları birbirinden ayır­mak için konur: Erkek çocuklara Doğan, Tuğrul, Aslan, Orhan; kız çocuklara ise İnci, Çiçek, Gönül, Yonca adları verilir.

2. Ögeleri arasında virgül bulunan sıralı cümleleri birbirinden ayırmak için konur: Sevinçten, heyecandan içim içime sığmıyor; bağırmak, kahkahalar atmak, ağlamak istiyorum. Sabahtan beri bekliyorum; ne gelen var, ne giden. İş işten geçti; artık gelse de olur, gelmese de.

3. Virgülle ayrılmış örnekleri farklı örneklerden ayırmak için konur: Türkiye, İngiltere, Azerbaycan; İstanbul, Londra, Bakû.

4. Kendilerinden evvelki cümleyle ilgi kuran ancak, yalnız, fakat, lâkin, çünkü, yoksa, bundan dolayı, binaenaleyh, sonuç olarak, bununla birlikte, öyleyse vb. cümle başı bağlaçlarından önce konur:

Halis bir şiir fena okunabilir; lâkin sahte bir şiir iyi okunamaz.
(Yahya Kemal Beyatlı)

Bir millet ordusunu kaybedebilir, bağımsızlığını da kaybedebilir; fakat dilini sakladıkça, o millet yaşıyor demektir.
(N. Atsız)

Sıralı cümleler arasında ancak, fakat, çünkü vb. cümle başı bağlayıcılarından önce yazar, araya nokta, virgül, noktalı virgül koymakta serbesttir. Bu husus, yazarın üslûptaki tercihiyle ilgilidir.





İki nokta ( : ) - Üç nokta ( ... )



1. Kendisinden sonra örnek verilecek cümlenin sonuna konur: Millî Edebiyat akımının temsilcilerinden bir kısmını sıralayalım: Ömer Seyfettin, Halide Edip Adıvar, Ziya Gökalp, Mehmet Emin Yurdakul, Ali Canip Yöntem.

Yeni harfler alındıktan sonra eski yazı ile bir tek kelime bile yazmayan iki kişi görmüşümdür: Atatürk ve İnönü! (Falih Rıfkı Atay, Çankaya)

2. Kendisinden sonra açıklama yapılacak cümlenin sonuna konur:

Bu kararın istinat ettiği en kuvvetli muhakeme ve mantık şu idi: Esas, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. (Atatürk)

Derler: İnsanda derin bir yaradır köksüzlük;

Budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük (Yahya Kemal)

3. Kütüphanecilik alanında yazar adı ile eser başlığı arasına konur: Yahya Kemal Beyatlı: Kendi Gök Kubbemiz.

4. Ses biliminde uzun ünlüyü göstermek için kullanılır: a:ile, i:cat.

5. Edebî eserlerdeki karşılıklı konuşmalarda, konuşan kişinin adından sonra konur:

Bilge Kağan: Türklerim, işitin!
Üstten gök çökmedikçe
alttan yer delinmedikçe
ülkenizi, törenizi kim bozabilir sizin?
Koro: Göğe erer başımız
başınla senin!
Bilge Kağan: Ulusum birleşip yücelsin diye
gece uyumadım, gündüz oturmadım.
(A. Turan Oflazoğlu)

6. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 56:8=7.



Üç nokta ( ... )
1. Tamamlanmamış cümlelerin sonuna konur:

Ne çare ki, çirkinliği hemencecik ve herkes tarafından görülüveriyordu da, bu yanı...
(Tarık Buğra, Dönemeçte)

2. Kaba sayıldığı için veya bir başka sebepten ötürü açıklanmak isten­meyen kelime ve bölümlerin yerine konur: Kılavuzu karga olanın burnu b...tan çıkmaz.

B..., 7 Nisan (Reşat Nuri Güntekin, Çalıkuşu)

3. Alıntılarda; başta, ortada ve sonda alınmayan kelime ve bölümlerin yerine konur: Mümtaz, bu dükkâna bakarken hiç farkında olmadan Mallarmé’nin mısraını hatırladı: “Meçhul bir felâketten buraya düşmüş...”
(A. Hamdi Tanpınar, Huzur)

Alınmayan kelime ve bölümlerin yerine parantez içinde üç nokta konması da mümkündür.

4. Sözün bir yerde kesilerek geri kalan bölümün okuyucunun muhayyilesine bırakıldığını göstermek veya ifadeye güç katmak için konur:

Karşı sahilde mor, fark olunmaz sisler altındaki dağlar, korular, beyaz yalılar... Ve bütün bunların üzerinde bir esatir rüyasının havaî hakikati gibi uçan martı sürüleri...
(Ömer Seyfettin, Bahar ve Kelebekler)

Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı...
(Faruk Nafiz Çamlıbel, Sanat)

5. Ünlem ve seslenmelerde anlatımı pekiştirmek için konur:

Gölgeler yaklaştılar. Bir adım kalınca onu kıyafetinden tanıdılar:
-Koca Ali... Koca Ali, be!.. (Ömer Seyfettin, Diyet)

6. Karşılıklı konuşmalarda, yeterli olmayan, eksik bırakılan cevaplarda kullanılır:

― Yabancı yok!
― Kimsin?
― Ali...
― Hangi Ali?
― ...
― Sen misin, Ali usta?
― Benim!...
(Ömer Seyfettin, Diyet)

Türk imlâsında iki nokta yan yana kullanılmaz.
Uyarı:İki nokta üst üste şeklinde bir adlandırma yanlıştır.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 11:21 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Mükemmel bir başlık.Bu konunun devam ettirilerek,güzel Türkçe'mizin imla ve dilbilgisi kurallarını kısa ifadelerle anlatırsak;yapmış olduğumuz pek çok hatadan kurtulacağımızı düşünüyor ve bu başlığa;ülküdaşlarımızdan yoğun bir katılım ve destek bekliyorum.gelibolulu ülküdaşım çok güzel bir girişimde bulunmuş.Kendisine teşekkür ediyorum.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 11:44 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Eyvallah Kadir21 ağabey...

İnşallah, Ülkücülük sevdalısı kardeşlerimize bir faydamız dokunabilir.

Tanrı yar ve yardımcımız olsun...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
ozaktas
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Feb 01, 2006
İletiler: 2
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 2:23 pm    ileti konusu: Bravo kardeş Alıntıyla Cevap Gönder

Bu hataların oluşumunda bizim kendi zararımız ve kararımız var.Kelimede yumuşatmayı (yani yumuşatma şekli(şapka))kaldıran yine türklerdir.Olsun sağolasın.Ülkücü kardeşin Alparslan.[/u][/i][/b]
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
tatvanbozkurt
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 11, 2005
İletiler: 512
Şehir: ....

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 4:00 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
Mükemmel bir başlık.Bu konunun devam ettirilerek,güzel Türkçe'mizin imla ve dilbilgisi kurallarını kısa ifadelerle anlatırsak;yapmış olduğumuz pek çok hatadan kurtulacağımızı düşünüyor ve bu başlığa;ülküdaşlarımızdan yoğun bir katılım ve destek bekliyorum.gelibolulu ülküdaşım çok güzel bir girişimde bulunmuş.Kendisine teşekkür ediyorum.




Kadir Ağbinin dediklerinin tamamına katılıyorum güzel bir başlık olmuş gerçekten... Ülküdaşlarımın okumasını isterim.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et AIM YIM MSNM
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 5:01 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Allah (c.c.) razi olsun Ülküdasim...

Herhalde gün, okul yillarina geri dönüp bütün kurallari ile Türkcemizi yeni bastan ve dogru ögrenme günüdür...

Dilini kaybeden kendini kaybeder... Öyleyse ne kendimizi ne de dilimizi kaybetmeyelim......

Konunun önemine binaen lütfen gereken ilgi gösterilsin...

Saygilarimla....
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 6:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Noktalama İşaretleri ve Uygulaması


Soru İşareti (?)
Ünlem İşareti (!)
Kısa Çizgi (-) ve Uzun Çizgi ()
Eğik Çizgi (/)

Duygu ve düşünceleri daha açık ifade etmek, cümlenin yapısını ve duraklama noktalarını belirlemek, okumayı ve anlamayı kolaylaştırmak, sözün vurgu ve ton gibi özelliklerini belirtmek üzere kullanılan özel işaretlere noktalama işaretleri denir. Noktalama işaretleri, anlamı aydınlatır, yanlış anlaşılmaların önüne geçer, okumayı kolaylaştırır.

Soru İşareti (?)


1. Soru bildiren cümle veya sözlerin sonuna konur:

Ne zaman tükenecek bu yollar, arabacı? (Faruk Nafiz Çamlıbel)

Sular mı yandı? Neden tunca benziyor mermer? (Ahmet Haşim)

2. Bilinmeyen yer, tarih vb. durumlar için kullanılır:

Yunus Emre (1240?-1320), (Doğum yeri:?).

3. Bir bilginin şüpheyle karşılandığı veya kesin olmadığı durumlarda yay ayraç (parantez) içinde soru işareti kullanılır:

Ankara’dan Konya’ya 1,5 (?) saatte gitmiş.

1496 (?) yılında doğan Fuzulî ...

Soru ifadesi taşıyan sıralı ve bağlı cümlelerde soru işareti en sona ko­nur:

Çok yakından mı bu sesler, çok uzaklardan mı?

Üsküdar'dan mı, Hisar'dan mı, Kavaklar'dan mı? (Yahya Kemal)

Ruhunu karatan neydi, yağmur mu yağıyordu; yoksa şimşekler mi çakı­yordu?

Uyarı: mı / mi eki -ınca / -ince anlamında zarf-fiil işleviyle kullanıldığı zaman soru işareti kullanılmaz: Akşam oldu mu sürüler döner.
Ünlem İşareti (!)




1 Sevinç, kıvanç, acı, korku, şaşma gibi duyguları anlatan cümlelerin sonuna konur:

Ne mutlu Türk’üm diyene!

(Atatürk)

Gurbet o kadar acı

Ki ne varsa içimde

Hepsi bana yabancı

Hepsi başka biçimde!

(Kemalettin Kamu)



Hava ne kadar da sıcak!

Aşk olsun!

Ne kadar akıllı adamlar var!

2. Seslenme,hitap ve uyarı sözlerinden sonra konur:

Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri!

(Atatürk)

Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı: İlerle!

(Yahya Kemal)



Dur yolcu! Bilmeden gelip bastığın

Bu toprak bir devrin battığı yerdir.

(Necmettin Halil Onan)

3. Bir söze alay, kinaye veya küçümseme anlamı kazandırmak için ayraç içinde ünlem işareti kullanılır:

İsteseymiş bir günde bitirirmiş (!) ama ne yazık ki vakti yokmuş(!)

Adam, akıllı (!) olduğunu söylüyor.
Kısa Çizgi ve Uzun Çizgi (- )




1. Satıra sığmayan kelimeler bölünürken satır sonuna konur:

Soğuktan mı titriyordum, yoksa heyecandan, üzüntüden mi bil-

mem. (Sait Faik)

2. Ara sözleri ve ara cümleleri ayırmak için kullanılır: Örnek olsun diye -örnek istemez ya- söylüyorum.

3. Dil bilgisinde kökleri ve ekleri ayırmak için konur: al-ış, dur-ak.

4. Dil bilgisinde fiil kök ve gövdelerini göstermek için kullanılır: al-, oku-, yazdır-, okut-, bil-, sevdir-, anla-...

5. Dil bilgisinde eklerin başına konur: -den, -lık, -ış, -t, -m, -sı, -ak...

6. Dil bilgisinde heceleri göstermek için kullanılır: a-raş-tır-ma.

7. Kelimeler arasında “-den... –a, ve, ile, ilâ, arasında” anlamlarını ver­mek üzere kullanılır: Türkçe-Fransızca Sözlük, Aydın-İzmir yolu, Ankara-İstanbul uçak seferleri, Türk-Alman ilişkileri, 10.30-11.30, 2000-2001 öğretim yılı.

8. Bazı terim ve kuruluş adlarında kelimeler arasına konur:sıfat-fiil, zarf-fiil, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Fen-Edebiyat Fakültesi.

9. Adres yazarken semt ile şehir arasına konur: Kurtuluş-ANKARA

10. Matematikte çıkarma işareti olarak kullanılır: 50-30=20

Uzun çizgi ( ¾ )
Yazıda satır başına alınan konuşmaları göstermek için kullanılır. Buna konuşma çizgisi de denir.

¾ Yoo, güvercinlerime dokunmayınız, dedi.

(Yakup Kadri Karaosmanoğlu)

Uyarı: Konuşmalar tırnak içinde verildiği zaman uzun çizgi kullanıl­maz.
Eğik Çizgi (/)



1. Şiirlerden yapılan alıntılarda, mısraların yan yana yazılması gereken durumlarda mısraları belirlemek için kullanılır:Ne sen ,ne ben / Ne de hüsnünde toplanan bu mesâ / Ne de âlâm-ı fikre bir mersâ / Olan bu mâî deniz.

(Ahmet Haşim)

2. Adres yazarken apartman numarası ile daire numarası arasına konur: Altay Sokağı, Nu:21/6

3. Adres yazarken semt ile şehir arasına konur: Altay Sokağı, Nu:21/6 Kurtuluş/ANKARA

4. Dil bilgisinde eklerin farklı şekillerini göstermek için kullanılır:-a /-e, -an /-en, -madan / -meden.

5. Matematikte bölme işareti olarak kullanılır: 70 / 2=35
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 7:09 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Vuslatim demiş ki:
Allah (c.c.) razi olsun Ülküdasim...

Herhalde gün, okul yillarina geri dönüp bütün kurallari ile Türkcemizi yeni bastan ve dogru ögrenme günüdür...

Dilini kaybeden kendini kaybeder... Öyleyse ne kendimizi ne de dilimizi kaybetmeyelim......

Konunun önemine binaen lütfen gereken ilgi gösterilsin...

Saygilarimla....



Allah (cc) hepimizden razı olsun reisim...

Öğrenmenin yaşı yoktur. İyi bildiğimi düşündüğüm, imla kuralları ile ilgili pekçok eksiğim olduğunu farkettim...

Öğrenmeye çalışıyorum. Ben lise mezunuyum. Yukarıdaki yazılar, Selçuk Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümü ders notlarıdır. Böylesi bir imla bilgisi, tam Türkçe'dir diyebilirim...

Bu gün yanlış olduğunu öğrendiyim ve değiştirdiyim bir bilgim;
Alıntı:
Akrabalık bildiren kelimeler büyük harfle başlamaz: Fahriye abla, Ayşe teyze, Fatik nine, Ali enişte.


Akrabalık veya geleneklerimize göre saygı belirten ağabey (abi yada ağbi değil), abla gibi kelimeleri hep büyük harfle yazardım...

Yaşadığım ve sağlığımın müsade ettiği sürece, öğrenmeye, yani insanca yaşamaya devam edeceğim... Bilgi en büyük hazinedir...

Vuslatım ülküdaşım;
Ukalalık olarak görmeyin lütfen ama ''Türkçemizi'' değil ''Türkçe'mizi''
Yazılarınızdan imla kurallarına hassasiyet gösterdiğinizi biliyorum. Yalnızca örnek olması bakımından değindim... Hakkınızı helal edin...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bedii
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Aug 22, 2003
İletiler: 119

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 9:01 pm    ileti konusu: Türkçe'de İmla Kuralları Alıntıyla Cevap Gönder

Aziz Dosttum Gelibolulu,

Böylesine önemli bir başlık açmış olmanız, değerli Ülküdaşlarımız gibi, bizi de son derece mütehassis etmiştir.
Çok teşekkür ediyorum.

1- İmla Kuralları ve Uygulaması
2-Eklerle İlgili Kurallar
3-Bitişik Yazılan Birlleşik Kelimeler
4-Dilin Millet Hayatındaki Yeri ve Önemi
5-Bugün Türk Yazı Dilinin Kullanıldığı Bölgeler
6-Noktalama İşaretleri ve Uygulamaları

Ara başlıklar altında sunduğunuz çalımayı, büyük bir ilgiyle okudum ve müstefit oldum.Doğrusu fevkalade güzel hazırlanmış bir eser.(Not:Eğer bir ara, bu kıymetli çalışmayı hazırlarken istifade edilen kaynakları da verirseniz, bizi ayrıca sevindirmiş olacaksınız)Arkadaşlarımız muhakkak ilgilenecekler ve yeteri kadar istifade edeceklerdir.Bundan enim olabilirsiniz.
Gelibolulu Ülküdaşım,
Güzel yazmak, güzel konuşmak ve güzel yaşamak bir insanlık sanatıdır.
Malumunuz, bu hayatta başarılı olmanın üç şartı vardır.
1- Ehliyet
2- Disiplin
3- Doğru ve dürüst olmak

Ehliyet: Yapılan şeyi-mümkünmertebe- en iyi ve en doğru şekilde yapmak.
Disiplin: Kısaca saat gibi yaşamak.Ne ileri gitmek ve ne de geri kalmak.
Doğru ve dürüst olmak:Kişinin kendisine ve "benim" dediklerine yapılmasını istemediği-maddi ve manevi- herhangi bir şeyi, başka hiç bir insana(ve hatta hiç bir canlıya)yapmaması.

Bu itibarla her bir TÜRK , her iki cihanda mes'ut olması için, tabii ki dilini güzel yazmalı; dilini güzel konuşmalı ve ALLAH'ın kendisine lütfettiği zaman nimetini de çok güzel değerlendirip güzel yaşamalıdır.
Dünyada başarılı olmak ve ukbada HAKK'ın rızasını kazanmak buna bağlıdır.
Ülküdaşlarım,
Vatanı korumak Türk milletinin birlik ve beraberliğini muhafaza etmek için, mutlaka dilimizi ve dinimizi korumak ve kollamak mecburiyetindeyiz
Çünkü; milleti millet yapan unsurların birincisi din ve ikincisi de dildir.

Evet Dlin Önemi Sanıldığından Çok Daha Fazladır.

Alemde canlı ve cansız her varlığın bir terkibi bulunduğu gibi; milletlerin de bir terkibi vardır. Milletlerin terkibinde; Din, Dil, Hukuk ve Sanat gibi unsurlar birince derecede yer alır..

Bun un için;

Çin'in büyük filizofu Konfüçyüs şöyle diyor:"Bir memleketin idaresini ele alsaydım, yapacağım ilk iş, hiç şüphesiz dilini gözden geçirmek olurdu. Çünkü dil kusurlu ise, kelimeler düşünceyi iyi ifade etmez. Düşünce iyi ifade edilmezse, vazife ve hizmetler gerektiği gibi yapılamaz. Vazife ve hizmetler gerektiği şekilde yapılamadığı yerlerde adet, kaide ve kültür bozulur. Adet, kaide ve kültür bozulursa adalet yanlış yollara sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şakınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilmez. İşte bunun içindir ki, HİÇ BİR ŞEY DİL KADAR MÜHİM DEĞİLDİR".
Here şeye rağmen(düzene ve düzenin düzenbazlarına da rağmen)dilini güzel yazanlar, onu güzel konuşanlar ve dolayısıyla hayatı güzel yaşayan dostlar!
Selam sizlere.
Yolunuz, yolumuz, bahtınız ve bahtımız açık olsun inşallah.

Saygı ve sevgilerimle.
ALLLAH(c.c.)'a emanet olunuz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Per Şub 16, 2006 11:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

gelibolulu demiş ki:

Vuslatım ülküdaşım;
Ukalalık olarak görmeyin lütfen ama ''Türkçemizi'' değil ''Türkçe'mizi''
Yazılarınızdan imla kurallarına hassasiyet gösterdiğinizi biliyorum. Yalnızca örnek olması bakımından değindim... Hakkınızı helal edin...



Allah (c.c.) razi olsun Ülküdasim...


Not; sakin Ülküdasin "ü" harfi kücük yazilmali deme... :))
Mukaddes bildigimiz her kelimeye büyük harfle basliyoruz... Bu hataysa böylesi hatalari bilerek yapiyoruz... Saygimizdan biliniz...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Cum Şub 17, 2006 10:01 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayın Bedii ağabeyimiz, bir eksiğimizi hatırlatmış. Allah(cc) kendisinden razı olsun...

Bu yazıların alındığı adres aşağıdadır :

http://farabi.selcuk.edu.tr/suzep/turk_dili/konular_1_donem.html#KX2


Bizlere internet ortamında ve günlük hayatımızda faydalı olabileceğini düşündüğüm diğer adres:

http://www.tdk.gov.tr/tdksozluk/sozara.htm

Bu adreste Türk Dil Kurumu'nun, Türkçe sözlük ve imla kılavuzu bulunmaktadır.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1