Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - DAVA VE SAMİMİYET ADINA
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
mus25
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: May 18, 2005
İletiler: 473
Şehir: türkiye

İletiTarih: Cum Haz 16, 2006 12:01 pm    ileti konusu: DAVA VE SAMİMİYET ADINA Alıntıyla Cevap Gönder

Dava ve samimiyet konusunda konuştuğumuz bu günlerde duygu ve düşüncelerimizin vicdan muhasebesini tekrar gözden geçirmenin daha iyi olacağı kanısındayım.Tarih boyunca
Hiçbir zaman haksızlığın yanında yer almadık,alkış tutmadık,onun arkasında yürümedik.Her zaman çıkıp mertçe yüreklice doğru bildiklerimizi çekinmeden korkmadan söyleyebildik.
Ne kralın dalkavukları olduk nede onun ihtişamlı gücünden korktuk.Çıktık o muhteşem gücün karşınında baş eğmeden boyun bükmeden Kral çıplaktır deme cesaretini bulduk.Ama bunu yaparken her zaman kendimizde davamıza inanmışlığın vermiş olduğu samimi duygularla dileklerimizi ve şikayetlerimizi dile getirdik.Ne makam korkusu,nede mevki sevdası oldu yüreğimizde.
Bazen bu duyguların mevki,makam ve nefsin esiri olduğunu düşününce ve şahit olunca üzülmemek elden gelmiyor.Bakın şair
"Faydası olmayan bahardan , yazdan
Yüce dağ başının kışı makbuldür,
Cahilin yaptığı sohbetten, sözden,
Âlimin hayalî düşü makbuldür,
Lokma yeme muhannetin elinden,
Kurtulamazsın acı dilinden,
Namertlerin kaymağından balından,
Merdin kuru yavan aşı makbuldür,
Hüdai söyler incecikten
Hal ehli olmayan ne bilir halden,
Bilgisiz, görgüsüz, duygusuz,
hoşgörüsüz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbuldür."
Evet, böyle diyor Şair Hüdai.
Ne güzelde diyor.Kişilerin yaptıklarında davranışlarında hatta yazdıklarında samimiyetten bahsetmek artık çok zor.Samimiyet:’’12 yaşında iman edip Allah’ a teslim olan Hz.Alinin,babasın verdiği söz uğruna korkmadan bıçak altına yatan İsmailin,geçtiği bahçelerden kopardıkları her salkım için bir altın bağlayan Yavuzun askerlerinim,inandığı uğruna yüzlerce gemiyi karadan denize indiren mubarek komutan Fatihin yüreklerinde sakladıkları inancın ve buna yürekten bağlarla samimi duygularla bağlanan iman dolu bedenlerinde saklıdır.Bu tür samimi duyguları hissetmiyorsan başkalarını eleştirirken onun hakkında yazı yazarken daha insaflı ve daha ogun olmayı bekleyemezsin.
İnsanların yaşamları boyunca edindikleri mesleki, ya da insanlığa hizmet alanındaki meşguliyetleri ne olursa olsun onun hakkını vermeleri sadakat ve samimîyetle sürdürmeleri kendisine o hususiyeti bahşeden Rabbi'ne şükür de bulunmaları lâzım gelir. Aksi taktirde cemiyet içindeki yerini kendi elleriyle yok etmiş olur ki, böyle insan olmaktan Cenab-ı Hak muhafaza buyursun. Bu noktadan hareketle Rabbimiz'in bizleri Müslüman Türk milleti'nin bir ferdi olarak yaşatmış olmasına ne kadar şükretsek azdır. Gerek Allah'ın dinîni yeryüzünde yaymak adına, gerekse insanlık tarihînde hakkın hukukun ve adaletin tesis edilmesi yolunda şan ve şerefle hizmet vermiş olan ecdadımızın yolundan bir an sapma göstermiş isek başımıza çeşitli gaileler açılmış ve zelil olmuşuzdur. Bu nedenle hak bildiğimiz yoldan hangi şartlar altında olursak olalım asla bir an olsun ayrılmamalıyız. Yorgun düşen ! ve artık köşesine çekilmeyi düşünen ve çekilenlere birkaç sözümüz olacaktır elbette... Sizler ecdadınızın kutsal emanetlerine ihanet etmeyi mi düşünüyorsunuz? o emanetleri koruyacak gücünüzün kalmadığını mı ifade etmek istiyorsunuz ? samimîyet, liyakat, vakar, şahsiyetli olma, fedakârlık, yardımlaşma gibi duygularınızın köreldiğini mi söylemek istiyorsunuz? Yooo, bunları anlatmak istediğinizi sanmıyoruz. Bir Müslüman Türk çocuğu böyle düşünemez düşünmeye hakkı da yoktur. Çünkü, ezilen, horlanan dünyadan nesli yok edilmeye çalışılan senin milletin, senin dindaşın, senin öz be öz kardeşlerindir. Eğer her şeye rağmen kendinî bu mukaddes Türk-İslâm davası saflarından tecrit etmek arzusunda isen yukarıda şairin dediği gibi "senin gibi insanlardan ölülerin mezar taşı makbuldür."
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
ihtilal33
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 28, 2005
İletiler: 45
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Cum Haz 16, 2006 3:38 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

gardaş Allah razı olsun gerçekten çok güzel şeyler yazmışsın.

İHANETİN BAĞRINA HANÇER OLUP SAPLANDIK VE SONUNDA MÜKAFAT YİĞİTLİKTE SUÇLANDIK İNSANLIKTA SUÇLANDIK.
PRANGAYA VURULDUK HÜCRELERE KONULDUK BUNLAR YETMEZMİŞ GİBİ CELLATLARA SUNULDUK CELLATLARA YEM OLDUK.


BU DAVA BU YERLERE O KADAR KOLAY GELMEMİŞTİR.LÜTFEN DAVAMIZA SAHİP ÇIKALIM
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Cum Haz 16, 2006 4:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

biz türk milliyetçileri davamızda samimiyiz.hiç bir güç bii davamızdan geri döndüremez.bizden öncekilr samimiyetlerini can vererek yada zindanlarda tırnakları çekilerek göstermişlerdir.kuşku yokturki bizlerde aynı özveriyi göstereceğiz.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
otuken17
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Apr 01, 2006
İletiler: 162
Şehir: Remscheid

İletiTarih: Cum Haz 16, 2006 5:17 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Maglesef samimiyet Muhsin, Celebi ve Ozan Arif olaylarindan sonra bozulma göstermistir. Ama Allah yardimcimiz olsun.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Cum Haz 16, 2006 11:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

otuken17 demiş ki:
Maglesef samimiyet Muhsin, Celebi ve Ozan Arif olaylarindan sonra bozulma göstermistir. Ama Allah yardimcimiz olsun.


Değerli ülküdaşlarım dinimizde ahde vefa diye bir karam vardır.

Sözünde durmamak, ahde vefasızlık bir nifak alâmetidir.O şahıslarda
sözlerinde durmamış ve bu davaya ihanet etmişlerdir.

Peki nedir ahte vefa ve neden önemlidir.

Mevcut dünyamızda yitirmiş olduğumuz, çok kıymet taşıyan bir özellikten bahsetmek istiyorum: Vefa… Unuttuğumuz ya da unutturulduğumuz çok güzel bir haslettir vefa… Çok yakın bir zamana kadar var olan ama günümüzde çok az rastladığımız bir özellik vefa… Toplumu toplum yapan, cemaati cemaat yapan bir güzelliktir vefa… Dostlar arasında, kardeşler arasında olmazsa olmaz bir haslettir vefa…

Bir âşığın maşukuna, bir dava adamının davasına ve bir idealistin ülküsüne her şeye rağmen sadık kalmasıdır vefa. Bu uğurda her şeye katlanması ve her şeyi sineye çekmesi, gerçek dava adamına düşen vazifelerin en önemlisidir belki de, davasına karşı vefa göstermesi. Niceleri var ki, o vefa sayesinde hedefine ulaşmış ve tarihe mâl olmuştur.

Sözlükler, vefayı şöyle açıklıyor; “Sözünde durmak, sevgi ve dostlukta sebat ve devam. Ödemek, yetişmek.” İnsanların birbiriyle kaynaşıp bütünleşmesini temin eden, fertleri birbirine bağlayan yüce bir duygu, bir mıknatıstır âdeta. Yuva, vefa duygusu üzerine kurulmuş ise, devam eder ve canlı kalır. Millet, bu yüce duygu ile faziletlere erer. Devlet, kendi vatandaşına karşı ancak bu duygu ile itibarını korur.

Vefa, sevgide devamlılık demektir. Vefa demek, ihtiyaç hâlinde ona yardım etmektir. Arkadaş, öldükten sonra, onun çoluk çocuğunu, yakınlarını sevmek, onlarla ilgiyi kesmemek de vefadandır. Müslüman vefakâr olur. Vefa, dostlukta, bağlılıkta sebat etmektir. Arkadaşına yaptığı iyiliği az görüp, onun yaptığını çok bilmektir. Vefa demek, gerek hayatta iken ve gerekse öldükten sonra sevgi ve ilgiyi devam ettirmek demektir. Şair ne güzel söylemiş:

“Vefalı çıkarır dostluğun tadını,

Vefasızlar alır dostunun âhını.”

Eski zatlardan birinin oğluna vasiyeti şöyledir:

“Oğlum, herkesle arkadaşlık edilmez. İhtiyaç içinde olduğun zaman senden uzaklaşan, genişlik zamanında malına göz diken ve yükseldiği vakit sana üstünlük taslayan kimse ile arkadaş olma!”

Atalarımız, “Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır.” derken vefanın ne kadar önem arz ettiğini ve yıllar öncesinde bu özelliğin nasıl yaşandığını bizlere anlatmışlardır. Ya şimdi? Bu güzellikten ne kadar da uzak yaşamaktayız. Bizi biz yapan değerler arasında olan vefadan ne kadar da uzaktayız.

Her sene bir çok kimselerle karşılaşmakta, tanışmaktayız. Bunlarla muhabbet eder, kimisinin manevi, kimisinin de maddi dertlerinin çözümü için gayret sarfederiz. Kimiyle bir yıl, kimiyle dört yıl beraber olur, beraber çalışır, beraber koşuştururuz. Yeri gelir bir çok sıkıntılarına göğüs gereriz. Yediğimizden yedirir, içiririz. Manen huzura kavuşmaları için, gerek dünya ve gerekse ukbada rahat etmeleri için elimizden geleni yaparız. Rabbim kabul buyursun.

Bunlardan kimi işi bitince bir daha aramaz sormaz. Menfaati bitmiş, bu yüzden de bizleri unutmuş, yaşanan güzellikleri eliyle bir kenara itmiş, insanın nankör olduğunu bir kez daha göstermiştir. Kimisiyle ise, çok güzel dostluklara yelken açarız elhamdülillah. Hem bu dünya için, hem de ahiret için dostluğa devam ederiz. O dostlar “bir fincan kahvenin hatırını” değil kırk yıl, bir ömür boyu devam ettirirler. Hatta ahirette de…

Kimiyle bir yemeklik kadar, birkaç sohbetlik kadar muhabbetimiz olur ama yıllar sonra görüştüğümüzde hemen hatırlar ve “hakkınızı nasıl ödeyebiliriz” diyerek gözyaşlarıyla kucaklaşırız. Böyleleri bize vefayı hatırlatır. O güzel hasletin ne kadar önemli olduğunu gösterir. Kimiyle ise yıllarca beraber olursunuz ama “Hakkını helal etse de, etmese de benim için önemli değil, bu benim sorunum değil, kendi sorunu.” diyerek vefasızlığı ortaya koyar, insanın nasıl nankör olabileceğini gösterir.

Bu dava ancak vefakar ve cefakar gerçek ülkü erleriyle hedefe varacaktır.
YUFKA YÜREKLİLERLE ÇETİN YOLLAR AŞILMAZ.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
muamma
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 04, 2003
İletiler: 10
Şehir: stuttgart

İletiTarih: Cmt Haz 17, 2006 12:35 am    ileti konusu: Kalemine Diline ve Yüreyine saglik olsun Alıntıyla Cevap Gönder

Kardes senin bu yazini okumakta benimicin bir vefa kaynagi idi Allah yar ve Yardimcin olsun.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kocakurt_adil
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 104

İletiTarih: Cmt Haz 17, 2006 8:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

OZAN ARİF VE ONU KIŞKIRTANLARA SESLENİYORUM SAMİMİ OLARAK
YALANA SARILMADAN 3 KASIM 2004 DE OYLARINI KİME VERDİLER
AÇIKLASINLAR ,MHP'YE OY VEDİNİZMİ VERMEDİNİZMİ ÜLKÜCÜ ,MİLLİYET
CİLERİ AYDINLATIRSANIZ İYİ OLUR DİYE DÜŞÜNÜYORUM.

EŞEĞE ALTIN SEMER TAKSAN EŞEK YİNE EŞEKTİR.

ARİF'E TARİF GEREKMEZ.

ATASÖZLERİMİZ NE KADAR DOĞRU SÖZLER DEĞİLMİ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Tem 03, 2006 5:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Güzel düşün,iyi hisset,yanılma, aldanma.
Ne varsa doğrudadır, doğruluk şaşar sanma…”



Bir ailenin evinde televizyon arıza yapar.

Tamirci gelir ve TV’nin arkasını açar ki ne görsün;bir sürü ekmek kırıntısı…

Tabii kimin yaptığı hemen anlaşılmıştır,evin beş yaşındaki yaramaz kızı!

Bu durum hangi ailemizde gerçekleşirse,gerçekleşsin tepki bellidir.

Tamircinin yanında çatur,çutur çocuğa olmadık laf,söz,azar…

Anne öyle yapmamış,çocuğuyla konuşmayı denemiş,öğrendiklerinden sonra hüngür hüngür ağlamış.

Çocuk,ekranda afrikadaki aç çocukları gördükçe,mutfaktan ekmek alıp tvnin açık bulduğu tek yerinden,arkadaki ızgara alanından içeri atıyormuş…

Evet ne dersiniz,herkes dinlenilmeye değer değil mi?

“Dışardan seri bir şekilde farklı sesler geliyordu.

Biri hiç kesilmeyen motorlu araç sesleri,diğeri dışarıda oynayan çocukların sesleri,öbürü diğer katlardan gelen tamirat ve tadilat sesleri,bir başkası ise apartman aralarına seneler önce dikilmiş ağaçlardaki kuşların sesleriydi…
Dört ayrı yerde,aynı sesleri duyan
dört kişi vardı…

Biri dedi ki;-şu motorlu taşıt seslerinden nefret ediyorum,hele gereksiz yere kornaya basmıyorlar mı,

asabım bozuluyor bu seslerden!

Diğeri;-Muhitimiz ve apartmanımız iyi,ama şu bitmez tükenmez çocuk gürültüleri olmasa…

Öbürü;-Bu evlerin ne tamiratı ne tadilatı bitiyor,hele vakitsiz,

Vakitsiz insanı rahatsız etmiyorlar mı,dayanılır gibi değil!

Ve en sonuncu;-Kuş seslerini,cıvıltılarını duymuyormusunuz?

Ne güzel,değilmi?

Yanındaki sordu:-ya öbür sesler?

Kuşları,yüzüne yayılan gülümsemeyle
mutlulukla içinde dinleyen,dedi ki;

-Hangi sesler?...”


Alisan Satilmis

Kaynak; www.alisansatilmis.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pts Tem 03, 2006 8:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



ALLAHın Selamı ve Selameti üzerinize olsun sevgili Dava arkadaslarım

Yıllar var ki bu mağmum coğrafyada hemen her zaman bir diriliş esintisi ve fevkalâdeden bir sur sesi bekleyip durduk. Allah daha fazla bekletmesin; fakat, biz, yitirdiğimiz değerleri elde edeceğimiz güne kadar hep böyle aktif bir bekleyiş içinde bulunmaya kararlıyız. Ama acaba, böyle önemli bir beklenti adına, mevcut donanımımız, metafizik gerilimimiz, Hak karşısındaki duruşumuz yeterli mi.! Değilse, böyle pasif bir duruşa beklenti denmeyeceği açıktır; o hâlde, eğer beklediğimiz “Dava adamı” duyguda, düşüncede, kalbî ve ruhî hayatta kendimiz olma şeklinde bir diriliş unvanı ise ki öyle olduğunda şüphe yok– beklentilerimizle beraber durumumuzu bir kere daha gözden geçirmemiz icap edecektir.
Zira, halihazırdaki tavır ve davranışlarımızla beklentilerimiz arasında illiyet kanununa göre bir tenasübün bulunması, olmazsa olmaz esaslardandır. Aslında bu büyük beklenti, cahillere, mefkûresizlere, dava düşüncesinden mahrum olanlara ve hikmet fakirlerine göre bir iş değildir; o, ilm ü irfan erbabına ve hakikate adanmış ruhlara göre bir gaye-i hayaldir.. eğer bir gün makus talihimiz değişecekse, şartı adi planında “Allah’ın izniyle” işte bu kahramanların eliyle değişecektir. Şimdiye kadar hep öyle oldu Allah bilir bundan sonra da yine öyle olacaktır; öyle olacaktır ve harici-daili düşmanlar saldırılarına devam edecek, dostlar beklenen vefayı göstermeyecek, tahribatları tahribatlar takip edecek, ruh ve mânâ köklerimiz sürekli hırpalanacak, gönüller sevgiye hasret gidecek, her yanda ölüm iniltileri duyulacak.. ve tabii bunca olumsuzlukların yanında her yana hayat üfleyen diriliş süvarileri de hiçbir zaman eksik olmayacaktır.

Tarihin değişik dönemlerinde bizim coğrafyamızda çok farklı kırılmalar, dökülmeler yaşandı.. defaatle insanımıza zehir içirildi ve onun gözlerine kezzap döküldü.. milli ve dini değerleri elinden alınarak ona gurbetlerin en acısı yaşatıldı.. güneşi çalındı, ayı söndürüldü ve iç içe küsüflara maruz bırakıldı.. onun, bir yandan düşman cefasıyla kıvranırken diğer yandan da dost vefasızlığıyla inlemesi hiç mi hiç eksik olmadı; yıkılıp giden şer gürühunu arkadan yenileri takip etti ve her zaman gelenler gidenleri arattı.
Öyle ki, ne müstebit tiranların baskıları sona erdi ne de din düşmanlarının kin ve nefreti; sona ermedi ve bu dünyayı onun hakkında Cehennem’e çevirdiler.

Bugün de hiçbir şey değişmeden aynı tagallüpler, tahakkümler, tasallutlar devam etmekte; insanımızın ümit ışıkları söndürülmeye çalışılmakta, hak ve adalet çiğnenmektedir.
Fert, devlet/devletler ve toplumlar olarak inandığını yaşamak isteyenlere fırsat verilmemekte;
hatta onlara engizisyon uygulanmaktadır. Tabii bütün bunlara rağmen göz doldurucu bir keyfiyette olmasa da gelecek adına vaad ettiği değişik buudlardaki işaretleyen ümit meşaleleri de par par yanmakta ve her şeyi sevgiye ve saygıya göre yorumlayan günümüzün o aydınlık ruhları onca gayz, nefret ve tecavüzlere takılmadan ve hız kesmeden yüksek insani değerlerimizi ihya istikametindeki yolculuklarını devam ettirmektedirler. Aslında, Allah hiçbir zaman, baskıcı zalim ve tiranlara karşı kapısının sadık kullarını inayetini üzerlerinden eksik etmesin yalnız bırakmamıştır.

Gerçi yer yer batıl düşünce çevreyi gürültüye boğmuş, sürekli esmiş savurmuş, etrafta panik hasıl etmeye çalışmış, hakkın sesinisoluğunu kesmek için yapmadık şey bırakmamıştır ama toplumdaki sinmeler de hep gelip geçici olmuş ve arkasından hakikatin sesi daha bir tiz perdeden duyulmaya başlamıştır.
Allah, bazı dönemlerde zalimlere mehil üstüne mehil verse de, çok defa “gayretullah”a dokunma durumlarında onları der-dest edip cezalandırmış, mazlumları tutup kaldırmış ve onlara derlenip toparlanma yollarını göstererek böylelerini ilmi, içtimai, akli, kalbi ve ruhi diriliş yollarına uyarmıştır.

İşte, Allah’ın tutup desteklediği/destekleyeceği bu kimseler, bugün olmasa da çok yakın bir gelecekte sevgiden ve merhametten oluşturdukları değişik enstrümanlarla ruhlarında sürekli köpürüp duran o derin şefkat hislerini mutlaka seslendirecek; bulundukları her yerde birer sıyanet meleği gibi, karşılaştıkları mazlumları, mağdurları kucaklayacak; bütün zalimlere, tiran bozması müstebitlere ve o acımasız gaddarlara “Bugün sizi kınayıp serzenişte bulunacak değilim (değiliz). Allah ettiklerinizi bağışlasın;
O merhametlilerin en merhametlisidir.”1 diyecek ve o zamana kadar hep kan düşünmüş, kan konuşmuş, kan dökmüş ve kan içmiş en kanlı delilere dahi sinelerini şefkatle açmadan geri kalmayacaklardır.

Evet, bir gün mutlaka, böyle engin bir rahmet tecellisini temsil edecek olan o mefküre insanları, o iman ve aksiyon kahramanları ve o Allah’la münasebetlerinde temkin ve teyakkuz erleri, tecessüm etmiş birer inayet şeklinde dört bir yanda belirecek ve bize kase kase diriliş şerbetleri sunacaklardır.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Pts Tem 03, 2006 8:45 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



Gayesiz ve hedefsiz mü’minlerin, his ve heyecan yorgunu kimselerin, kendileri tam diri olmadıkları gibi diriliş adına başkalarına bir şey ifade etmeleri de söz konusu değildir; bir kere Allah, Kendisine yürekten yönelen kimseleri ihya edeceği ve bu kimseleri başkalarının dirilişine vesile kılacağı vaadini onların peygamberane azim ve kararlılığına bağlamıştır. Bunlar, sarsılmayacak bir imana sahip, durdukları yerde hep sağlam duran, sağdan soldan gelen tazyiklere asla aldırmayan, bela ve musibetler karşısında hiçbir zaman sarsılmayan;
aksine çevrelerindekilere karşı her zaman moral kaynağı olan, hizmet ve vazife anında ta ilerilerin ilerisinde bulunan, ücret ve mükafat takdirlerinde ise gerilerin gerisine çekilerek sessizlik murakabesine dalan öyle samimiyet abideleridir ki, Allah özel bir teveccühte bulunacaksa işte bunlara bulunur ve birilerine hayat nefhedecekse onların soluklarıyla eder.
Zaten, kendilerini insanlığın ihyasına adamış bu Dava adamları samimi kahramanları, Allah’ın onlara ihsan ettiği kabiliyet ve kapasitelerini, mefkürelerini ikame etme istikametinde son santimine kadar kullanmada kararlı, hep en yüksek fedakarlık hisleriyle kanatlı, üzerlerine aldıkları emaneti görüp gözetmede olabildiğine emin, her zaman derin bir teslimiyet duygusuyla Hakk’ın takdir ve teveccühlerini aktif bir sabır içinde beklemektedirler ki, gerçekten Hakk’a adanmış bir ruhun yapması gerekli olan da işte bunlardır. Böyleleri derlenip toparlanmak, doğrulup ayakları üzerinde durmak adına ifa etmeleri gereken her şeyi yapsalar da, sonucun bir “vakt-i merhûn”u olduğu realitesine binaen yıllar ve yıllar boyu beklemesini de bilir ve asla paniğe kapılmazlar.

Evet, bazen bütün sorumluluklar yerine getirilmiş olmasına rağmen doğrulup kendini ifade etme ve bir diriliş eri olduğunu ortaya koyma hemen gerçekleşmeyebilir. Bu bazen, diriliş bekleyen kimsenin henüz tam kıvamına ulaşamayışından, ulaşıp bütün enerjisini kendi ruhunun abidesini ikameye teksif edemeyişinden kaynaklanır;
bazen de üzerine lazım olmayan şeylerle meşgul olup dağınıklığa düştüğünden konunun vetireye farklı düşmesine sebebiyet vermiş olabilir.

Bunların yanında, bu yoldaki hasların hamlardan ayrılması, zalim ve gaddarların da toplumun her kesimi tarafından bilinip tanınması çok önemlidir ve böyle bir ilahi imhalle her zaman yanılabilen ve yanıltılabilen yığınların bazılarında ehl-i ilhada taraftarlık hissiyle bu biraz da her şeyin ayan beyan ortaya çıkmamasından kaynaklanır Dava adamı, kahramanlarına karşı tavır almalar olabilir; bu itibarla ak-kara birbirinden ayrılacağı, alim-ami herkesin nerede durduğu/duracağı belli olacağı ana kadar herkese bir fırsat verilir;
dolayısıyla netice de biraz gecikmiş olur.

Sebep ne olursa olsun bize, kurallarına göre ve hikmet dairesinde vazifemizi yapıp ötesini Allah’a havale etmek düşer. Her diriliş eri bilmelidir ki, o, Allah ve Resülü’nün çağrısına icabet ettiği takdirde
Cenab-ı Hak da ona diriliş yollarını gösterecek ve onun dökülüp yollarda kalmasına asla meydan vermeyecektir.



TANRI TÜRK'ü KORUSUN ve YÜCELSİN

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1