Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - 12 Eylül Yazıları...
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 7:25 am    ileti konusu: 12 Eylül Yazıları... Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

AKP iktidarı 28 Şubat'ın değil 12 Eylül'ün ürünüdür!

12 Eylül darbesi, ülkenin kaderini “böyle gelmiş; böyle gitmemeli” diyerek bir biçimde değiştirmeye kalkanların sağcı/solcu, ülkücü/devrimci, ilerici/gerici demeden tepesine inmiştir. Dönemin Amerikancıları, Batıcıları ya da ajan provokatörlerinin hiçbirisi bu darbeden zarar görmemiştir. Onlar için kâh ABD, kâh da İsrail ve AB o süreç içerisinde devreye girerek adamlarını tereyağından kıl çeker gibi çekip kurtarmışlardır.
Dönemin idealist gençliği ezilmek, örselenmek, sürülmek, hapsedilmek, idam edilmek ve lanetlenmekle kalmamış; ülkenin geleceğinde etkili olmaktan “sakıncalı” ilan edilerek çıkartılmıştır. 12 Eylül, sokaklarda “Kızıl Bayrak” taşınmasına karşı çıkan ülkücüyü de, Amerikan postalı görmek istemeyen devrimciyi de acımasız bir biçimde ülkenin gündeminden çıkarmıştır. İdealist gençlik devre dışı bırakılmak ya da etkisizleştirilmekle kalmamış, sonsuza kadar sakıncalı da ilan edilmiştir. Ülkenin geleceği en zeki, en duyarlı, en idealist unsurlardan soyutlanınca; Türkiye’nin yönetimi “çaycılara”, “neme lazımcılara”, “etliye ve sütlüye karışmayanlara”, “ot” lara ve “çöplere” kalmıştır. Ülke yönetimi iddiasız, idealsiz kişilerin egemenliğine o günlerde terk edilmiştir. Bugün karşılaşılan sorunların büyük bir kısmı da bu süreçten kaynaklanmıştır.

12 Eylül, gençliğin idealist duygularını tahrip etmiştir
Birileri, kendilerinden başka hiç kimsenin vatanı, bayrağı, milleti ve devleti sevme hakkının bulunmadığını düşünüyorlardı. Kan gövdeyi götürürken ortada görünmeyen yetkililer, tutukladıkları gençlere “Çapulcular! Size mi düştü bayrağı sevmek! Tam Bağımsız Türkiye istemek! Bu ülkenin ordusu, polisi var!” demişlerdir.
Saldıranla savunan, testiyi getirenle kıran bir tutulmuş, gençler “size mi düştü ülkeyi korumak!” diye işkencelerden geçirilmiştir. Dünyadan tecrit edilerek hücrelere tıkılmış olan gençler, akla gelen ve gelmeyen yöntemlerle işkencelerden geçirilmiştir. Bu durum gençleri ülkeyi, devleti ve milleti kurtarmayı bir kenara bırakıp kendilerini kurtarmanın yollarını aramaya sevk etmiştir. Ülkücüler devletle zindanlarda, mahkeme salonlarında ve darağaçlarında yüzleşmek zorunda kalmışlardır. “Devlet Baba!” geleneğinin mensupları, bilinçlerinde inşa ettikleri devletin somut yüzünü 12 Eylülde görmüşlerdir. Uğruna fedayı can etmek üzere yemin ettikleri devletin egemenleğinin onları hasım olarak gördüğünü, onları ezmek ve yok etmek için ellerinden gelen her şeyi yaptıklarına orada şahit oluyorlardı. Devletin “iktidar ilişkilerinin ürettiği siyasi bir varlık” olduğunu ilk kez orada görüyorlardı.
12 Eylül’ün üzerinde 27 yıl geçti. Bugünlerde etnik/mezhepçi/bölücü terör gemiyi azıya aldığında artık gençler bunlara karşı sokağa çıkmaya, protesto etmeye bile gerek duymuyor. Suya sabuna dokunmayan, kokmayan bulaşmayan, fincancı katırlarını ürkütmemeye yemin etmiş, yemek, içmek, müzik dinlemek ve sevişmek duygusunun dışındaki duygularla ilgilenmeyen gençlik, 12 Eylülün ürünüdür.
Darbeciler, adeta “ezin günahkârı” talimatlarıyla bir silindir gibi ülkücülüğün, devrimciliğin ve vatan sevgisinin üzerinden geçmiştir. Birilerinin önü işte o zaman açılmıştır.
Darbeci anlayış Türkiye’nin bağışıklık sistemini felç etmiş ve bunu fırsat bilen ihanet çeteleri için de gün doğmuştur. İlkesiz, iddiasız ve idealsiz bırakılan gençlik, sonunda kendi kimliğine karşı kurulan komplonun bir parçası haline gelmiştir. Gençlik arasında kendinden uzaklaştıkça kendini bulacağını sanan bir anlayış hızla yerleşmiştir. Kendini bilmeden, kendisi olmadan başkası olmaya özendirilen bir gençlik yaratma gayretleri ayyuka çıkmıştır. Gençliği milli, ahlaki, insani ve manevi değerlerden mümkün olduğunca uzak tutmak gayretlerinin altında küreselci güçlerin Türkiye ve Türklüğe karşı yabancılaştırdığı yerli etki ajanlarının rolü de sanıldığından fazla olmuştur.
Günümüzde Türk milletini ve Türk kültürünü aşağılayan olguların başlangıç tarihi 12 Eylüldür. 12 Eylülün milliyetçiliği ve milliyetçileri ezmesiyle başlayan tarihi arıza,bu günkü süreci beslemiştir. Yaşanan bu süreç sonucunda milliyetsizliği kutsayan, Müslümanlığı edilgenleştiren ve Türksüzlüğü öneren bir anlayışın yolu o günlerde açılmıştır. Kısacası bugünkü iktidarın yolunu 28 Şubat değil 12 Eylül açmıştır.


Özcan YENİÇERİ
Yeniçağ Gazetesi


En son orhan3307 tarafından Çar Eyl 12, 2007 7:39 am tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 7:26 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

12 Eylül zulüm dönemi şehitlerine rahmet...

Azîz Okuyucularım, bugün 12 Eylül... Demek ki 12 Eylül 1980 darbesinin yapıldığı, sonrasında denge politikalarıyla özellikle ülkücülerin ezildiği o meşum günün üzerinden tam 27 yıl geçmiş oluyor.
Hepimiz biliyor ve görüyoruz ki 12 Eylül döneminde işkence, zulüm, sürgün ve işten kovulma gibi aşağılayıcı uygulamalara muhatap olan solcu okur - yazarlar, yaşadıkları o aşağılık muameleleri, çileleri, acıları, hatıra, hikâye roman ve senaryolar halinde yüzlerce defa kitaplaştırdılar, filmleştirdiler. Hele hele bu konuda solcular tarafından, gerçek hayat hikâyeleri esas alınarak çekilen filmler, zaman zaman gişe rekorları kırdı. Bu filmleri seyreden, 12 Eylül 1980’de belki dünyada bile olmayan gençlerimiz, seyrettikleri dramlar karşısında gözyaşları döktüler.
Buna karşılık devlete karşı suç işlemedikleri, böyle bir suçlamayı asla kabul etmedikleri, genellikle meşru müdafaa haklarını kullandıkları halde “ABD’nin görevini yapan çocukları” tarafından, “papatya falı metoduyla” en ağır işkencelere tabi tutulan, Marksist - Leninist terör çeteleri tarafından kullanılan diğer bazı saf ve idealist gençlerle birlikte, denge politikaları uğruna darağaçlarına gönderilen, zindanlarda çürütülen, bir kısmı halen çürütülmeye devam edilen; sürgünlerle, zindanlarla yıldırılamayan; açlık - yokluk, sefalet karşısında nefislerini terbiye eden, ancak ömürleri hebâ olan ülküdaşlarımızın yazdıkları ise, bir elin parmaklarıyla sayılabilecek ölçüde az...

’Söz uçar yazı kalır...
Bunun sebebi, Ülkücü Hareket’in “Yusufiye” lerde ömür tüketen çilekeş neferlerinin, bizzat çok sevdikleri bu devlet adına hareket etme iddiasındaki zavallılar tarafından, kendilerine yapılan insanlık dışı işkenceleri ve zulümleri, bu sebeple yaşadıkları aile dramlarını anlatmayı zûl saymalarıdır.
Bu tavır, hassasiyet taşıyan haysiyetli bir tavır olmakla birlikte, zulmün gelecek nesillere anlatılması ve ibretler çıkarılması bakımından yanlış bir tavırdır. Birilerinin yeniden darbeye, işkenceciliğe, zalimliğe heves etmemesi için, o yaşanan insanlık dışı uygulamalar, milletimize bütün ayrıntılarıyla anlatılmalıdır. Eskilerin yerinde ifadesiyle; “Söz uçar, yazı kalır”... 12 Eylül istibdat dönemiyle ilgili edebiyat ve sanat eserleri, gelecek nesiller tarafından incelenirken; “bütün zulmün, işkencenin, haksızlığın sadece solcu-devrimci gençlere ve aydınlara yapıldığı” gibi eksik, hatta yanlış bir netice ortaya çıkacaktır.
12 Eylül istibdat döneminde bizzat yaşadıkları ve şahit oldukları insanlık dışı uygulamaları; muhatap oldukları işkenceler karşısında, kendilerinin ve şehadet şerbeti içen ülküdaşlarımızın olağanüstü iman ve sabırla “dik duruşlarını”, hatıra veya roman olarak kitaplaştıran Zihni Açba’ya, Yusuf Ziya Arpacık’a, Haluk Kırcı’ya, Oğuzhan Cengiz’e, Ahmet Aytaç’a, Yunus Meral’e, Nizamettin Coşkun’a ve isimlerini sayamadığım diğer kalem ve iman ehli ülküdaşlarımıza teşekkür borçluyuz. Elbette sadece bu dostlarımıza değil, bütün ülkücü şehitlerimizle ilgili araştırmalar yapan, antolojiler hazırlayan genç kalemleri, bu hayatları romanlaştıran üstad kalemleri ve okuyucuya ulaştıran yayınevlerini de minnetle anmalıyız.

Sözde hâkim özde mahkumlar
Azîz gönüldaşlarım, evet, 12 Eylül 1980’den önce Türkiye kan gölüne dönmüştü. Bir tarafta ABD emperyalizmine karşı çıktıklarını zannederken, sadece Sovyetler ve diğer Doğu bloğu ülkelerinin değil, ABD gizli servisi tarafından da kullanılan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yıkmayı, Komünist uydusu yapmayı gaye edinen, ellerindeki silahlarla ve kızıl bayraklarla ölüm kusan komünist militanlar... Ve onlar karşısında uyuyan devlete, mazlum millete karşı siper olan, “Tuğ gibi 5 bin şehit” veren Ülkücüler... Ancak ABD’li “AB” ilerinden darbe yapma talimatı alıp, 11 Eylül gününe kadar yaşananları film gibi seyredenler, Ülkede uzun süreden beri sıkıyönetim ilan edildiği halde 12 Eylül sabahına rağmen yetkilerini kullanma konusunda kıllarını kıpırdatmayanlar, daha sonra kendilerini “şişe tıpası”na bile benzeteceklerdi yaptıkları darbeyi meşrû gösterebilmek için... “darbe şartlarının olgunlaşmasını bekledik” diye, müthiş mi müthiş (!) açıklamalar yapmaktan da geri durmayacaklardı!...
Dostlarım, elbette işkence, zulüm ve diğer yollarla aşağılama, asla ve asla hiçbir insanın diğerine yapmaması gereken, alçak kere alçak bir insanlık suçudur. Bu suçu pervasızca işleyen, bu suçun işlenmesi için emir veren, üstelik “asmayıp da besleyecek miydik” zavallılığıyla itiraf eden kişilerin yargılanamaması da günümüz Türkiye’si için çok büyük bir ayıptır.
O devirde talimatla kalem kıran “sözde hâkim - özde mahkumlar” biliyoruz ki şimdilerde hesap veremedikleri zayıf vicdanlarını rahatlatmak için değişik yollar deniyorlar. Kimi televizyon ekranlarında günah çıkarmaya çalışırken, kimi de “nü” resimler çiziktirerek ve “eyalet saçmaları” atarak gün sayıyor...

’Tek Ülkücü kaldıkça!..’
Kıymetli Ülküdaşlarım, Azîz vatanımız Türkiye’nin dirliği, Müslüman Türk Milleti’nin birliği uğruna şehadet şerbeti içmiş bütün şehitlerimizi, rahmet-i Rahmân’a kavuşmuş gâzîlerimizi, şanlı ecdadımızı minnet ve rahmetle yâd etmeliyiz. Ancak 12 Eylül Cuntası’nın “tahterevalli politikasıyla” işlettiği darağacı cinnetini asla unutmamalıyız. 12 Eylül dönemi mağduru bütün ülküdaşlarımıza, bütün vatan evlatlarına minnetli selamlar olsun!..
12 Eylül Cuntasının darağacına göndererek suçsuz günahsız şehid ettirdiği ülküdaşlarım, can şehitlerim!..
Selçuk Duracık, Halil Esendağ, Cengiz Baktemur, Mustafa Pehlivanoğlu, Fikri Arıkan, Cevdet Karakaş, Ali Bülent Orkan, Ahmet Kesre!..
İnşallah Başbuğumuz ve bütün dâvâ büyüklerimizle berâber, Cennet-i Âlâ’da, Hz. Peygamber efendimizin sağ yanında durursunuz!.. Ülkücü nesiller, Türk Milliyetçileri ve Müslüman Türk Milleti sizleri asla unutmayacak!.. Allah (cc) hepinize rahmet eylesin!.. Bu Mukaddes Dâvâ yaşadıkça, “Yeryüzünde tek Ülkücü kaldıkça” sizler gönüllerimizde, dûalarımızda olacaksınız!..


Servet KABAKLI
Yeniçağ Gazetesi
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 7:28 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

12 Eylül muhasebesi...

Yine 12 Eylül geldi... Üzerinden 27 koca yıl geçmesine rağmen o travmayı ve darbenin izlerini halen silebilmiş değilim. Sabah saatlerinde solcu bir genci öldüren tabanca ile öğleden sonra ülkücü gencin katledildiği günlerin üzerinden kocaman 27 yıl geçmiş. Devletin polisine-askerine kurşun sıkan ile devleti ebed-i müddet görüp, memleketi savunanların aynı kefeye konduğu adalet yüzünden bugün milli refleksin nedereyse ortadan kalktığını gördükçe 12 Eylül’e daha fazla sövüyorum.
Hadi bizm 78 kuşağı adı verilen “yitik kuşak” bütün bunlardan nasibini aldı, bedelini en ağır şekilde ödedi. Ama bizden sonraki kuşaklar ve bizim çocuklarımızda yaşatılan etkiyi affetmek mümkün değil. Darbeyi yapanların niye yaptıklarını bilemedikleri gibi bugünkü sonuçlarını hesaplayamadıkları için pişmanlık duymayışları da kahrediyor beni...
Darbenin sosyolojik sorgulamasını yapmadığı için Türk Milliyetçileri bugünkü içler acısı halde. Zülfü yare dokunacak endişesiyle, kudsiyete gölge düşecek korkusuyla bazı konuları tartışamadığı için ülkücü hareket bunalımda değil mi?
Yıldönümünde 12 Eylül üzerine istatistik bilgileri hatırlatma yerine birazda özeleştiri yapmaya ne dersiniz?
Necip Fazıl’ın “Zindan iki hece Mehmedim lâfta, Baba katiliyle baban bir safta” dizelerini tekrarlamak yerine 12 Eylül’ün gerçeğine dair Türk Milliyetçisi aydınlar, darbenin sosyolojik sorgulaması üzerine kaç eser meydana getirebilmiştir?
Savunmalar, anılar, birkaç roman girişimi, Ozan Arif dışında akılda kalmayan yüzlerce şiir, birkaç iyi niyetli beste dışında bırakınız sinema filmini, tv dizisini doğru düzgün belgesel bile yapılamadı 12 Eylül’ün...
Çuvaldızı başkası yerine kendimize batırarak üzerimize düşeni yapamadığımızı itiraf ediyorum. Yaklaşık on yıldır sürdürdüğüm belgesel kitapları bile titizlik arkasına sığınıp tembelliğim yüzünden henüz baskıya veremedim. Türk Milliyetçileri olarak ilik defa bir televizyon kanalına sahip olmanın heyecanı ile 12 Eylül belgeselini kitapla beraber görsel hale getirme fantezim, biraz daha erteleme bahanesinden başka bir şey değil! Huzurlarınızda Yeniçağ televizyonu ile beraber artık bahane kalmadığını müjdeleyelim. Mübarek Ramazan ayının bereketi ile belgesel ile beraber kitabın üçüncü cildini de tamamlamak üzere olduğumuzu belirtelim.
Gün 12 Eylül olunca; 12 Eylül’e dair kafama takıldığı gibi canımı da sıkan “kara kutu” ya gelmek istiyorum.
Süleyman Demirel’e yakınlığı ile bilinen gazeteci Yavuz Donat’ın kaleme aldığı “Cumhuriyet’in kara kutusu Süleyman Demirel Anlatıyor” adlı kitap, aslında geçen yıl yayınlanmıştı. Biraz gecikmeyle anıları okurken aklıma yeni hazırlanmakta olan anayasa taslağı geldi. Malumunuz büyük Atatürk’ün adının silinmeye, değişmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerin törpülenmeye kalkışılması üzerine sigortalarım attı. Demokrasi, insan hakları adına değişikliklerden bahsedilmesine rağmen “Anayasanın geçici 15. maddesi” ne ilişkin çıt yok.
Bakın Donat kitabında ne diyor:
“Demirel’e 12 Eylül sürecini sorduk.
-Kenan Paşa parti kurar mı?
-Hayır o hatayı yapmaz.
-Ya yaparsa?
-Siyasetçi Kenan Evren çok tartışılır. Ve bu tartışmaların altından kalkamaz. Öyle bir laf ederiz ki...
-Mesela?
-Sorarım... 13 Eylül günü duran kan, 11 Eylül günü neden akıyordu?.. Siz 11 Eylül 1980 tarihinde Antalya Tapu Müdürü mü idiniz?” (Sayfa 44)
Siyasetin daniskasını yapan Evren’den bunun hesabını sormayan Demirel, 6 ncı defasında 91’de Başbakanlık, 7 nci defada 93’de Cumhurbaşkanlığı makamına oturdu. Kenan Evren ise bugün yeni nesil tarafından 15 nci geçici madde ile korunan darbeci yerine “Marmaris’te oturan ressam” olarak tanınıyor.
Bugün 12 Eylül 2007... Bu akşam Yeniçağ Tv’de o ateşten günleri “Ufuk Çizgisi Özel” de konuşacağız. Yerinizde olsam kaçırmazdım... Konuklarımız Mamak Cezaevi müdavimlerinden Hakkı Şafak Ses ve darbenin insafsız mahkeme ve infazlarının canlı tanığı Av. Şevket Can Özbay... İlk sahurunuzda boğazınıza lokmalar dizilse de 12 Eylül konulu programımızı kaçırmayın...


Yavuz Selim DEMİRAĞ
Yeniçağ Gazetesi
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 7:37 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Yıllar Sonra 12 Eylül


12.09.2007

Bu satırların yazarı 12 Eylül askeri darbesinde sadece 3 yaşındaydı. Bilmedi, görmedi, yaşamadı ama o karanlık günleri gençliğinin en güzel yıllarında hep dinledi.

Görmeden, bilmeden sevmenin tadına varmış yüreğin kaleminden damlayan bu satırlar, Türkiye’nin yarınlarını baltalayan zihniyete de aslında bir isyandır.

12 Eylül’e ithafen şimdiye dek binlerce yazı yazıldı, çizildi analiz edildi. Bu konu elbette ki farklı. İşin o kısmını daha ziyade o dönemi yaşamış ve o dönemde ciddi mağduriyetler yaşamış insanlara bırakmak daha doğru olacaktır.

Özellikle bizim kuşağın kimlik ve şahsiyet olgusuna erken kavuşmasının yegane sebeplerinden biri de ihtilal sürecidir.

Bu kadar bedel ödemiş insanlar arasında bizim kuşağın hayata toz pembe rüyalarla bakması imkansızdı.

Zira Milliyetçilik olgusu hayatınız boyunca size farklı bir misyon yükler. Bu misyon gereğidir ki 12 Eylül zulmü en çok Milliyetçileri mağdur etmiştir.

Hep düşünürüm.

Dünyada hani ülke kendisi için yaşayan, kendisi için nefes alan evlatlarına nasıl böyle bir muamaleyi reva görür?

Milletlerin şuur ve ahlaktan yoksun gelecek hayalleri olamaz. Bu şuur ve ahlakı verecek insanlar da Milli ülkü ve Milli fikirler ile donatılmış Milliyetçi yüreklerden başkası değildir.

Bu misyon üzerine yaşayan insanları bünyenizde kanser olarak görüp kesip atarsanız bedelini onlara değil mensubu olduğunuz millete ödetirsiniz.

Tam 27 yıl geçti ihtilalin ardından.

Hala konuşuyoruz, hala sohbetlerde adı geçiyor ve hala yaradana havale ediyoruz içimizi yakanları..

Şehitler, Cenabı Hakkın onlara vaat ettiği en güzel ırmaklar akan cennette Firdevs makamındalar.

Ya Gaziler…

“Onlar güzel severler bade içerler” diyor Galip Ağabey ve devam ediyor “bir lokma, bir hırka yeter onlara”…..

Aslında onları birleştiren bu çileydi. Yanmanın tadına vardıklarından olsa gerek. Bir gün rahat yüzü görmeden o cenazeden bu cenazeye hep ülküdaşlarını taşıdılar sırtlarında ve hakka uğurladılar.

Şimdi aramızdalar..

Kimi Ahmet, kimi Mehmet, kimi Cengiz, kimi Nizamettin, kimi Şaban, kimi Zihni, kimi Cafer.. ve yazamadığımız binlercesi…

Onların şerefli mücadelesi ve göz yaşları ile anlattıkları sevdaları bizlerin adeta başucu kitabı gibi.

Şu an istedikleri sadece vefa..

Bu kadar fedakarlığın üstüne de bu hakka sahip olduklarını düşünüyorum.

Bir de bazıları var. Verdikleri mücadeleyi pazarlayanlar. Onlar için yazmıyorum. Gerçekten inananlar için bu satırlar o yiğitler o kahramanlar için…

Bundan sonra ne olacak peki..

Aradan yüzyıllar da geçse unutulmayacak o kara Eylül..

Bizler yaşadıkça gelecek kuşaklara anlatacağız. Onlar bir sonraki kuşağa, onlar sonraki kuşağa derken sürüp gidecek bu hal..

Unutulmaması gereken aslında kara Eylül değil bizler için..

Yarınlara daha sağlam adım atmak için verdiğimiz canların hesabıdır unutulmaması gereken.

Unutmayacağız, unutturmayacağız.


___________________________________
Önder KARAYILAN
http://www.ulkuocaklari.org.tr/ocak.asp?ocak=gundemyazilari&yazi=541

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 7:53 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

12 Eylül'ün Faturası Hala Ödenmedi
12 Eylul 2007 08:47
12 Eylül darbesinin 27. yılı. Darbeden milyonlarca inan etkilendi, insanlar darağacında, işkencelerde öldürüldü. Fakat hala darbecilere yargı yolu açık değil...

--------------------------------------------------------------------------------

Türkiye, 12 Eylül 1980 sabahına, Silahlı Kuvvetler'in, dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren komutasında yönetime el koyduğu haberiyle uyandı. Askeri yönetim döneminde 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. Darbeyle birlikte açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam istendi, 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi idam edildi.

98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. Darbe sonrası 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarılırken 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirirken, 144 kişi kuşkulu biçimde ölü bulundu. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı, 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin görevine son verildi. Darbe sonrasında gazetecilere toplam 3 bin 315 yıl altı ay hapis cezası kesildi. 31 gazeteci cezaevine girerken, 300 gazeteci saldırıya uğradı. Üç gazeteci suikast sonucu öldürüldü. Gazeteler toplam 300 gün yayın yapamadı.

O günleri cezaevinde geçirenler "travma"yı hala atlatamadı. Kurbanların aileleri o günleri acıyla hatırlıyor. Siyasi hayattaki bölünmüşlük oniki eylül'ün hediyesi ve hala giderilemedi.

Tüm bunlara sebep olanlara geçen otuz yıla yakın zamana rağmen yargı yolu kapalı. İşkenceler, haksız idamların müsebbibleri, her konuda "açılan" Türkiye'de yargılanamıyor.


http://www.etikhaber.com/content/view/41455/77/


Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 3:42 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

12 eylül TÜRKİYENİN gelişimine vurulan büyük bir darbedir.çünkü 12 eylül de vatan sevdalısı binlerce<idealist geçen hapşislere atıldı kimisi asıldı kimisi yurt dışına çıkartıldı kimisi ise hapishaneler çürüdü gitti.bu darbe TÜRKİYEYİ 50 yıl geri götürmüştür.12 eylül dış güçler tarafından vatan sevdalılarının üzerine yapılmıştır.en büyük darbeyi vatan sevdalısı ülkücüler görmüştür ve böyle olmasına rağmen devletçilik geleneğimizden dolayı devleti küçük düşürecek hareketlerde bulunmadı vatan sevdalısı ülkücüler.bunun yanında sol kesim 12 eylülü kitaplaştırdı tiyatrolarda oynadılar dizi yaptılar sinema aptılar kendilerini mağdur olarak gösterdiler.biz kendimizi anlatamadık bu darbenin en çok ülkücüleri vurduğunu anlatamadık.artık silkinme zamanı ülkücüler derin uykudan uyanmalılar.12 eylül döneminin idealist ülkücülerinin davalarını yaşatmamız için uyanmamız gerekiyor.ALLh BÜYÜN ECDADIMIZI ve vaan için can veren geçmişimizin mekanını cenent eylesin.onların taşıdığı bayrağı düşürmeyeceğiz.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kozenir
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 25, 2007
İletiler: 58

İletiTarih: Çar Eyl 12, 2007 4:06 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

12 EYLÜL!

Selçuk DURACIK!

Halil ESENDAĞ!

Ali Bülent ORKAN!

Mustafa PEHLİVANOĞLU!

Ahmet KERSE!

Cevdet KARATAŞ!

Fikri ARIKAN!

Cengiz BAKTEMUR!

Mamak zindanlarında asker dipçiği ile şehit edilen Hüseyin KURUMAHMUTOĞLU!

Ruhları şad olsun.

Mekanları cennet olsun.

YIL 1980!

Eylül'ün 12'si!

Şan ve şerefle dolu Türk tarihinin utanç sayfası,kara gün!

Bayrak inmez,Ezan susmaz diyen, vatan evlatlarının anadan yardan serdengeçen koç yiğitlerin zindanlara,işkencelere,dar ağaçlara yollandığı kap kara bir dönem!

Türklük Bedenimiz,İslamiyet Ruhumuzdur diyen,bunu sevda edinen gönüllere vurulan kahpe kelepçeler!.

Vatana,Millete,Mukeddasata,Bayrağa sahip çıkanların ülkemiz üzerinde oynanan oyunları birebir yaşayanların çektikleri zulümdür bugün!

Türk Milliyetçiliğinin,İlay-ı Kelimetullah Ülküsünün yok edilmek istendiği ,hapsedildiği kara gün,12 Eylül!

Ülkücüler,bu millete,bu dine,bu devlete,bu vatana zarar gelmesin diye mücadele etmişlerdir..

Bu değerleri canları pahasına da olsa savundular.

Cihaddan başka bir düşünce içinde olmadılar.

İşte bu değerler için yapılan bu fedakarlıkla cezaeviyle tanıştı ,Ülkücüler.

Hakkı düşünen beyinlerin zindanlarda hücrelerde yeniden doğuşuydu!

Bu ihtilalin planlayıcıları,marmaris paşaları,11 Eylül 1980 günü yada daha önceleri neredeydiler?

Akan kanları durdurmak için sistemi işler hale getirmek adına mücadele neden etmediler,neden seyirci kaldılar?

Bu devletin 67 ilinin yarısından çoğunda sıkıyönetim vardı.

Ve Devlet böyle idare ediliyordu.

Sıkıyönetim mahkemeleri kurulmuş ,fakat ne acı bir tablodurki çalışmıyor,çalıştırılmıyordu.

Ülke gerçeği görmezden gelinerek,ülke idaresinde söz sahibi olmak isteyenler sistemi zora sokuyor,zaten iş görmez haldeki kurumsal yapıları da bitirmek için elinden geleni yapıyorlardı.

Ülkücüleri sorgulayanlar ,vatan ve millet sevgisini sorgulayanlar,nihayetinde bu işi ücret karşılığında yapan görevli kimi devlet memurlarıydı.

Üzerilerindeki üniformaları meslek üniforması gibi görmüşler,Türk Devletini temsil ettiklerini unutmuşlar,bu haksız,adaletsiz ve acımasız muameleleri Ülkücülere reva görmüşlerdi.

Yetkili ağızlar her nekadar ihtilalin vatan hainlerine karşı yapılmış olduğunu söylensede zaman bunun doğru olmadığını ortaya koymuş ve göstermişti.

Vatan sevgisi ile sevdalı gönüllere prangalar vurulmuş, darağaçlarında son nefeslerini vermişlerdir.

Vatanseverle,vatan haininin adaletsizliğine şahittir bir nesil!

Zülmü reva görenler dış baskılar neticesinde hazırlanmış oldukları anayasaya güvenoyu için kendilerine teminat olarak göstermişler,halkın % 96'sının evet oyuylada yaptıkları çirkinliklerini milletimizin oyuylada ayıklamışlardır.

Çünkü bu anayasa ihtilalcileri güvence altına almıştır.

Bugün sorgulanması gereken çok şey vardır.

Bu karanlık günler enine boyuna masaya yatırılmalı,yapılan zulümler,haksızlıklar kısaca gerçekler ortaya çıkarılmalıdır.

Tarafsızlık ilkesi ile hareket ettiklerini söyleyenler,bir neslin katledilmesine çanak tutanlardır.

Tanrı Türkü Korusun.
http://kozenir.blogcu.com/
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kozenir
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 25, 2007
İletiler: 58

İletiTarih: Per Eyl 13, 2007 5:00 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِي
UNUTMADIK!
UNUTMAYACAĞIZ!
UNUTTURMAYACAĞIZ!
"Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz. Bilakis onlar diridirler, ama siz farkında olmazsınız."(el-Bakara, 2/154)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Per Eyl 13, 2007 10:57 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:


EYLÜLLERE İNAD VAR OLACAGIZ
Alişan Satılmış
-----------------------------------
13.09.2007
Ben, size kirpiklerinizi yakmayın dedim.

Siz,kirpiklerinizi yaktınız…

İnsan, kirpiklerini yakarmı?

Siz,kirpiklerinizi yaktınız…

O,muhteşem çocuk,"Ali Bülent Orkan",dardayım dedi…

Siz,dar'ı koridor bildiniz…

Oysa o,muhteşem çocuğun yani

"Ali Bülent Orkan'ın boynu kırıldı dar'da…

Dar,yağlı urgandı…

Urganda boy verdi onlar…

Güneş ondan kırık doğdu o,şafak…

Gün,bundan eksik ağardı o,vakit…

Tüm gülüşler eskil zaman hoyratlığına kahrını böyle hatıralarda sızılaştırdı…

Sızı,dokuzların yadıdır şimdi yüreğimde…

Dokuzlar adına tevellüt hiç kimse olmaktır.

Hiç kimse olmuş bir nesildir onlar…

Eylüllere inat hep var olacak…

Eylül mevsimden çok öte zaman adıdır…

Ruhu, çalınmış bir zamanın zemheri sözü güz yaprağı…

Hangi kırılmış dalın incinmiş yanıdır…

Keskin rüzgarlar bilebilir…

Çile nakışlı analar…

Varlıgı bedeninin içine çökmüş babalar…

Bir de gül nefesli yavuklular tanır…

Kadirlik etmiş o sırıtkan rüzgarı…

Öyle esti ki,kırıp,dökmediği,alıp silip süpürüp götürmediği kalmadı…

Yok öyle değilmi diyenlermi var?

Hadi canım sizde!

Sırıtışlarınızdan belli neyinizin kalıp kalmadığı…

Ben size kirpiklerinizi yakmayın dedim.

Siz,kirpiklerinizi yaktınız…

İnsan kirpiklerini yakarmı?

Siz kirpiklerinizi yaktınız…

O,muhteşem çocukların boyunları kırıldı dar'da…

Dar,yağlı urgandı…

Mustafa,Fikri,Ali Bülent,

Halil, Selçuk, Cengiz, Cevdet, İsmet Her şafak, bu asılışlar kahrına lekelendi……

Dokunmayın kelebeklere dedim.

Dokundunuz.

Ve kelebekler dokununca renk değiştirir,bunu geç örgendiniz…

Ondan kelebek ömürlü kaldı o, muhteşem çocuklar!

"HAFIZAM DA YİTİK GÜNLER

HEPSİNİ TOPLAYIP GURBETE BÖLDÜM"

TAPU KADOSTRO MÜDÜRÜ

Dönemin Genel Kurmay Başkanı, 12 Eylül ile birlikte Millî Güvenlik Konseyi Başkanı ve daha sonrasında da Türkiye'nin 7'nci cumhurbaşkanı olan "netekim" lâkaplı Kenan Evren Paşa, kendisiyle yıllar önce yapılan bir söyleşide:

"Ülkede 1970'ler boyunca her gün 50-100 insan sağ-sol çatışmasında ölürken, neden darbe yapmak için 12 Eylül sabahını beklediniz"

şeklindeki bir soruya şu unutulmaz cevabı vermişti:

"1970'lerin ortalarında halk henüz bir askerî yönetim fikrine tam olarak hazır değildi. 1980 yılı sonbaharına kadar olayları izleyerek koşulların iyice olgunlaşmasını bekledik."

Ne kadar inanılmaz değil mi? İnanılmaz, ama o oranda da gerçek bu sözler. Güncel Türkçe'ye tercümesi de gayet net:

"Birkaç on bin kişinin daha ölmesini sabırla bekledik ki tanklarımız caddelerde dolaşmaya başladığında, anarşiden iyice bıkıp usanmış olan halk bizi ayakta alkışlasın."

Darbeye muhatap olan zamanın Başbakanı Süleyman Demirel'in "Darbe olayının olgunlaşması" konusunda darbe lideri Kenan Evren'e şöyle bir sorusu var:

"11 Eylül'de akan kan 13 Eylül'de nasıl durdu? Zaten ülkede sıkıyönetim vardı ve bütün asayiş askere havale edilmişti. Siz o dönemde Antalya'da tapu kadastro müdürü müydünüz? "

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Eyl 12, 2011 9:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kara Eylulun bu gün 31.yıldönümü.Ülkücü hareketin üzerinden silindir gibi geçen bu acı tarihi unutmayacak ve yaşadıkça bizden sonra gelen nesillere aktarmaya devam edeceğiz.60 lı yılların ikinci yarısından itibaren,kökeni dışarıda bulunan bazı hareketlerden esinlenerek Devletin bekasına kasteden azgın bir sol,marksist hareketlere kürtçülüğü de eklemek suretiyle bir kalkışma hareketi başlatmıştır.Hiçbir milli yönü olmayan,gösteri ve toplantılarında başka devletlerin bayraklarını dalgalandıracak kadar rezil ve alçakça hareket etmiş ve ülkede bir terör fırtınası estirmeye başlamıştır.Ege ye gidip tarım kesimini ayaklandırarak kır gerilla hareketi başlatmaya kalkıştılar.Güneydoğu da fakirlik edebiyatı yaparak,dandik tahta köprüler kurarak onlara yardım adına kürtçülük davasını kaşıdılar.Terör hücreleri oluşturup,sözde halk mahkemeleri kurup adam yargılamaya ve infaza kalkıştılar.Bol bol da bağımsız Türkiye diye bağırdılar.Sözde abd karşıtlığı yapıyorlardı.Kökü dışarıdan beslenen ve ideolojisini oradan almış,devlet geleneklerimize,milli örf ve adetlerimize uymayan bir idare şekli nasıl bağımsızlık anlayışıdır?Bunu dahi düşünemediler.Militanların çoğu ve en azgınları doğu ve güneydoğu kökenli idi.Oysa 64 lerde abd nin özellikle Kıbrıs konusundaki kazığı ile uyanan iktidar zaten abd tahakkümünden kurtulmaya çalışıyor,Ruslarla Seydişehir Aliminyum tesisleri ve İskederun Demir Çelik fabrikalarını yapıyordu.Ve üreterek kalkınmaya çalışıyordu.İşte sol,ülkeyi 12 Eylüle getirmekle;Türk milletinin kaderini degiştirecek ve bizi bugünün üretmeyen,yabancı para ve sermayenin açık pazarı olmuş bir manda devlet haline gelmemize neden olacak bu projenin Türkiye deki mimarı yattığı yerde huzur bulmasın Özal yönetimine taşıdı.Hala daha bazı muhafazakarların ve hatta bazı ülkücülerin bu kişiden rahmetli diye bahsetmesini anlamakta güçlük çekiyorum.Sol,başlattığı kalkışma ile ülkede yanlız huzuru degil,üretimi de durma noktasına getirdi.Grevler ,boykotlar,lokavtlar,karşılıklı restleşmeler ekonomiyi çökertip mahvetti.İşte ülkücü hareket böyle bir kalkışmanın karşısına aslanlar gibi çıktı ve kendini feda etme bahasına devletinin yanında yer aldı.Peki sonra ne oldu?Destiyi kıranla,suyu getiren ayni kefeye konulup yargılandı.Ülkücü bir nesil neredeyse yok edilmenin eşiğine getirildi.Haksız idamlar,agır hapis cezaları yetmedi,yetişecek yeni nesli güdülecek bir koyun haline getiren uygulamalar yürürlüğe konuldu.Bu gün çok net olarak anlaşılıyor ki 12 Eylülün arkasında abd ve israil vardı.12 Eylül de yönetime el koyanlar buna alet olarak,"bizim oğlanlar"deyimini hakedecek uygulamalarla ülkeyi bugünlere hazırladılar.Darbe devletin bekasını sağlamak üzere yapılsaydı,Türkçülük bilinci geliştirilse idi,darbe dış kökenli degil,milli bir hareket olsaydı ve gerçek suçlular ceza görseydi,bu gün bu kara gün belki bir Bayram olabilir,biz de bunlar yazmak zorunda kalmazdık!Onca sıkıyönetim ve hükümetçe alınan tedbirlere rağmen 11 eylül e kadar olayların hızla tırmanması,12 Eylül günü de bıçak gibi kesilmesi,olayın perde arkasını ispatlayan en büyük göstergedir.12 Eylül,bop için düğmeye basılan bir gün olmuştur.Bugün rte ne ise,ÖZAL DA İŞTE TAM OLARAK O DUR!uMARIM,MİLLETİMİZ BU GERÇEĞİ FARKEDER VE BU YIKILIŞA GİTTİĞİMİZ GÜNLERDE RTE ye dur der.
O acı günlerin bedelini canları ile ödemiş ülkücü dava arkaaşlarımızı bir kez daha rahmet ve minnet ile anıyor,yaşayan magdurları ülküdaşlarımıza da gemiş olsun diyorum.12 Eylül Türk milliyetçileri için,lanet,karanlık ve uğursuz bir gündür.3 Mayıs Felaketinin çok daha ağırıdır.Ülkücüler bu vatanı sevmenin bedelini çok ağır ödediler.Artık ödeyecek bedelimiz yoktur.Tersine ödetecek bedelimiz vardır.Ve bu bir gün mutlaka yapılıp,12 Eylül uzantısı lanetlerden bunun hesabı sorulacak!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1