Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - ŞERİAT'TEN ERGENEKON'A KİRLETİLEN KAVRAMLAR
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
DeliMavi69
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 10, 2005
İletiler: 18

İletiTarih: Çar Tem 16, 2008 10:00 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Degerli Ülküdasim,Vuslatim
Benim ögrenmek istedigim yazinin tamamiyla ilgili görüslerindi.(osmanliyla, darbelerle vede kulandigi uslubla ilgiliydi ) yinede nazik cevabin icin tesekkür ederim.
ALLAHA emanet olun.
Tanri Türkü Korusun ve Yüceltsin. Amin.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
DeliMavi69
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 10, 2005
İletiler: 18

İletiTarih: Çar Tem 16, 2008 10:47 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kadir 21 efendi,
Sana cevap yazmakla yazmamak arasinda cok düsündüm.
Bu yazacaklarim seni yine kizdiracak ama ben kizsanda fikrimi söyleyeyim.
1-Yazi uslubunu begenmedim.
2-Begenmesende baskalarinin görüslerinede saygi göstermesini ögren.
3-Unutmus olmalisin ben kisaca hatirlatayim Koyun faydali bir hayvandir yani Etinden, derisinden, sütünden faydalanirsin hatta kurban edersin,Lakin bazi hayvanlar vardirki asalak olarak yasarlar.
Sellamlar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Çar Tem 16, 2008 10:58 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Forum kurallarina uymayip bir de hakaret ettiginden sadece banliyoruz.

Ilk sorusunda ne demek istedigini anlayacak kadar aklimiz var cok sükür. Lakin yine de bir Ülküdasimizin kalbi kirilmasin diye yanitlamaya gayret ettik. Kadir agabey de sabretti.

Sabir bir yere kadar.

Artik forumlari sadece okuyabilirsin.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Tem 17, 2008 6:12 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

İlk yazılarından itibaren bize muhsin yazıcıoğlunu yedirmeye kalkan
bu şahsa gerçekten de çok sabrettim.
Dincilik,Osmanlı ve darbe konularındaki yazılarımızdan rahatsız olmuşmuş!
Zaten tipik bir koyun olduğunu bana yazdığı son iletisinde göstermiş ve kabullenmiş oluyor.
Dinciliği ve dincilerinTürkiye de yaptıklarını zaten kabullenmemiş olmakla,kendisinin de bir dinci olduğunu apaçık göstermiştir.
Biz Osmanlıyı yazarken;bugün devleti ve sistemi yıkarak şeriat idaresi getirmeye kalkışanların sarıldığı Osmanlıyı ihya etme düşüncelerinin sakatlığını açıklamak için,tarih de Osmanlının yapmış olduğu önemli hatalardan bir kaç kesit sunduk!
Yazılarımda Cumhuriyet döneminde yapılan önemli hataları da zaman zaman açıkladık.Bunları yazmak ne Osmanlı karşıtlığı ne de Türk düşmanlığıdır.
Biz ;yazılarımızda sürekli olarak Türk tarihinin kesintisiz bir bütün olduğunu,hepsinin de mirascısı olduğumuzu,hatası ve sevabı ile bunun bizim tarihimiz olduğunu defalarca yineledik.
Ama Türk tarihinin sırf din nedeni ile Osmanlı ve Selçuklu dan ibaret olduğunu düşünen dar kafalı ümmetçilere de hep karşı çıktık!
"Ata ite put a yuh "diyen ,hep bu ümmetçi kafadır ve biz onlarla sürekli boğuştuk.Bozkurtu,ergenekonu,şamanı,kımızı aşağılayan zihniyet ile sürekli boğuştuk.Türk ün islamdan önceki kültürünü aşağılayan ve reddeden, zihniyetle sürekli boğuştuk.
Türk ün başından beri tek tanrıya inandığını,yasalarına baktığımızda islami ahlakın zaten ta başından beri Türk milletin de bulunduğunu;Türkün zaten mazbut yaşantısı ile islamdan önce de adeta islamı zaten yaşadığını,islamı kılıç zoru ile kabul ettiklerinin yanlış bir tarihi bilgi olduğunu,pek azının bunu kılıçla kabul ettiğini ve kalanının başta islama direndiğini,ama arapların asyaya yakın temas ve genişlemeleri sonucu
bir arada yaşamaya başladıklarında,islami kuralların kendilerine çok uygun geldiğini görerek müslümanlaşmaya başladıklarını söyledik!
Osmanlının sadece din ve iman gücü ile büyük bir devlet kurmadıkların;çok ince siyasi taktikler geliştirdiklerini,Bizansın ,Selçuklunun,Balkanlar ve avrupanın zayıf durumundan çok iyi yararlandığını söyledik.Osmanlının bir şeriat ve din devleti olmadığını defalarca vurguladık.
Osmanlının idare sistemi olarak çok da yeni bir şeyler bulmadığını,geçmişdeki Türk devlet gelenekleri ve kurumlarını biraz daha geliştirdiklerini söyledik.Nasıl bugün laiklik sistemini de biz bulmamışsak!
Bu gün milletimizin ne kadar kötü yönetildiği,insanlarımıza kan kusturulduğu,inançlarının,mallarının ve canlarının ,emeklerinin nasıl sömürüldüğü ortadadır.Bizden bir kaç kuşak sonra,ülkenin bu halini ,şu dönemini yazan;rte yi eleştiren ve tarih önünde mahkum edecek kuşaklar
;şimdi bu akıl vicdandan uzak,dar görüşlü insana soruyorum kadir21 in bugün yazdıklarını yazmayacaklar mı?Onlar o zaman asalak mı olacaklar?Türk ve Osmanlı düşmanı mı olacaklar?
Asıl asalak hayvanlar;bu milleti uyutup da,din ile uyuşturan ve kanını emen kişilerdir.Asıl aslak hayvanlar,rte nin bugün ülkeye ettiklerine gözlerini kapayıp da,hala daha insanları inançlı inançsız diye kafadan damgalayıp,dine zarar vermeyeceğim diye dallamaları dinin temsilcisi ve sözcüsü olarak görmekte devam edenlerdir.
Bizim ne verecek etimiz ne de sütümüz var!Biz dinin şekilcisini kabul etmediğimiz gibi ülkücünün de şekilcisini kabul etmiyoruz.
Ülkü gibi yüksek bir hedefe ahmakça düşünceler,yobazlıklar ve bağnazlıkla ulaşılamaz!Kendisini ve bu milleti kurbanlık koyun gören kafa;ne ülkücü tanımına sığar,ne de onun cesaret ve fedakarlığını gösterebilir.Biz ;ülkücülerin bu tür insanlar olmadıklarını ispatlamak için buradayız.Şu yazılarda site dışında; geçmişte ülkücü harekete omuz ver
miş,çarpışmış insanların düşüncelerinden ve bilgilerinden harman da yapıyoruz yazılarımızda.Bilinsin ki;er geç ülkücü hareket yobazların,çakalların ve o asıl kan emici parazitlerin saldırılarından kurtularak;yüksek ahlak ve fedakarlık üzerine yoluna devam edecekir.
Ülkücü hareket; oy için insanları kandıran,HAKK ve din DİYEREK HAKKI VE DİNİ TEPELEMEYE KALKIŞAN insanlardan arındırlacaktır.
Ülkücü hareket;davasını terkedip de o parti senin bu parti benim diyerek dolaşan,Türkçülüğü bir taraf bırakarak sözde islam adına dinciliğe soyunan,dar-ı harp ile devleti ve milleti hayvanlar gibi sömürüp onunu kanlarıyla beslenen parazitleri içinden temizlemeye devam edecek!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Tem 17, 2008 3:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Neredeyse önemli fikirlerin paylaşıldığı tüm başlıklarda, en az bir fitneci çıkıyor...

Konu konu olmaktan çıkıyor...
Bir bırakın iki satır birşey öğrenelim... Ama olmaz! Çünkü işlerine gelmez... İhtiyaçları olan son şey kültür düzeği yüksek insanlar... Bilen insanlar... Değil mi ya ? O zaman nasıl kandırıp kendi saflarına çekebilecekler...

Konu başlıklarının kısır çekişmelerle kirletilmemesi dileklerimle...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Cum Tem 18, 2008 10:02 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

gelibolulu demişki;

Alıntı:
Neredeyse önemli fikirlerin paylaşıldığı tüm başlıklarda, en az bir fitneci çıkıyor...

Konu konu olmaktan çıkıyor...
Bir bırakın iki satır birşey öğrenelim... Ama olmaz! Çünkü işlerine gelmez... İhtiyaçları olan son şey kültür düzeği yüksek insanlar... Bilen insanlar... Değil mi ya ? O zaman nasıl kandırıp kendi saflarına çekebilecekler...

Konu başlıklarının kısır çekişmelerle kirletilmemesi dileklerimle...


Gelibolulu ülküdaşıma teşekkür ediyorum.
Belkide pek çok kişinin hislerine tercüman oldu.Bazı yazılara baktığımızda amaç üzüm yemek mi bağcı dövmek mi anlayamıyorum.
Çeşitli fikirlerle ufkumuzu genişletmek, bir şeyler öğrenmek yerine işi hakarete varan tartışmalara götürmenin kimseye faydası yok.
Amacım;bu başlık altında, kirletilen, anlamları farklılaştırılan, dünle bugün arasında tamamen farklılaşan kavramlar üzerinde bir tartışma (seviyeli) ve bilgi alışverişinde bulunmaktı.
Kavram kargaşasının yaşandığı günümüzde konu hakkında fikir jimnastiği yaparak zihnimizi bilgi kirliliğine karşı sağlam tutmaya çalışmalıyız.
Başlığın amaca uygun olması için istismar edilen bir kaç kavramı görüşlerinize sunuyor ve ülküdaşlarımdan katkı bekliyorum.

Milliyetçilik-ulusalcılık
Laiklik
Atatürk, Atatürkçülük, Atatürk Milliyetçiliği
Şeriat
Tarikat
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pts Tem 21, 2008 8:11 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

tercüman dan alıntı:
Alıntı:
Bu da PKK’lı-tarikatçı(!) sapık

21.07.2008
BEHİÇ KILIÇ
behic.kilic@tercuman.com.tr



--------------------------------------------------------------------------------

ADI Hüseyin Bulut... Kimdir bu Hüseyin Bulut derseniz, size önce bir haberin giriş bölümünden birkaç satır sunayım...
“Batman’da DTP bünyesinde oluşturulan ‘İnanç komisyonu’ üyesi ve Saidi Nursi cemaatine mensup dini cemaat lideri Hüseyin Bulut’un da aralarında bulunduğu tutuklu 14 sanık hakkında, 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı...”
Atatürk’e, Türk Milleti’ne saydıran soysuzların insanlıktan nasipsiz suretlerini afişe etmeyi sürdürelim...
Sürdürelim de, bu çapsız yaratıkların nasıl aşağılık mahluklar oldukları ortaya çıksın iyice...
Birkaç gün önce, malum cephe tarafından piyasaya “araştırmacı-aydın” diye itelenen bir “sapık” herifin, Atatürk ve Devrimlere saldırısı ve kalibresi üzerine yazmıştık... Şimdi de size bir başka “sapık-serseri”yi takdim edelim..! Sözüm meclisten dışarı, bu puşt hem PKK, hem de Said-i Nursi hareketini kalkan edinerek saldırıyor ve şu sözleri sarf ediyor;
“Adaletsizlik, zulüm var. Ne zaman harf inkılabı olursa demek ki deccal (Atatürk’ü kastediyor) ne olmuş çıkmış, kim harf inkılabı yaptı, deccal olayı bitmiştir. Harf inkılabı yapana destek veren de deccal’dir!..”
Dikkatinizi çekiyorum; bu kişi Nevruz olayları sırasında, Güneydoğu’da vatandaşı isyana teşvik eden PKK gösterileri sırasında boy gösterip bu sözleri sarf ediyor... Aynı sözlerin, farklı mekanlarda, farklı zamanlarda, farklı mensubiyetler içindekilerce de birbirlerinden habersizce edilmesi, bu maşaların tek elden programlandıklarının göstergesidir...
Bu alçağın sözlerine göz atmayı sürdürelim;
“Keşke Rusya’nın, İsrail’in işgalinde olsak, İsrail ne kadar vicdanlı, merhametli şefkatli. Yani Türkiye’ye göre ha...”
Görüleceği gibi burada “İngilizler olsa daha iyi olurdu!”nun yerini Ruslar ve İsrail almış!.. Satılmış çete piyasaya sürülmeden nasıl programlanmış apaçık ortada...
Bu sefil serseri, “‘Türk milleti’ denen millet ..” diye başlattığı saldırısında bakın Kuran-ı Kerim için neler diyor vatandaşlara;
“Piyasadaki Kuran’ın vallahi fen kitabı kadar kıymeti yok. Yani hiçbir b...k Kuran da yok. Bakın size b...k diyorum. Yani git bir meal getir hiçbir b...k yok, milletin kafasındaki Kuran yeterli değil. Artık her yerde söyleyin, sizin anlattığınız peygamber, Allah yeterli değil, onların anlattığı Allah vallahi Bediüzzaman kadar büyük olmuyor, onların Allah’ı neyi biliyor? Ben size söyleyim hayali bir şeye inanmışlar. Hiçbir şey ifade etmiyor...”
Görüyor musunuz Allahsız Kitapsız satılmışın sözlerini... Bu provakatör, Saidi Nursi üzerinden de tırmanışa geçip milleti “azdırma” gayretine bürünüyor;
“Bediüzzaman’ın bahsettiği Kuran ise denizde mürekkep olsa bunu bitiremiyor. Onların bahsettiği Kuran’ı getirin bana, bir şişe mürekkeple sabaha kadar yazar bir gecede bitiririm...”
Bitmedi, Hüseyin Bulut adlı bu alçağın takdimi konusunda yazacaklarım... Yakası şimdi devletin elinde “PKK işinden” ve marifetleri telefon dinlemelerinde mevcut... Mesela;
Bir telefon görüşmesinde ‘Mustafa’ adlı kişinin çocuğuna Melis adını koyacağını belirtmesi üzerine, “Marya koy. Süryani ve İbranice daha hoş” diyor...
Söz konusu alçak saldırganların, İslami kimliği kullanıp karşılarındakileri nasıl siyonizme munsubiyetle karadıklarını hatırlayıp, kapalı kapılar ardındaki gerçek yüzlerinde ise nasıl Yahudi kimlikli olduklarının göstergesidir bu durum... Devam edelim...
‘Nuri’ adlı kişinin askere gidip gitmeme konusunda görüşünü sorması üzerine de, “Seni çürük yaparız. Başka tarz olmaz. Kendini deliliğe vur, her tarafından hastalık uydur” diyen bu Hüseyin Bulut’un daha net ilişkileri de var... Hakkındaki iddianameden; “Sanık Bulut’un ayrıca 21 Mart’taki nevruzdan 5 gün önce DTP Batman Milletvekilleri Bengi Yıldız, Ayla Akat, Belediye Başkanı Hüseyin Kalkan ve eski DTP İl başkanı Salih Altun’a randevu verip görüştüğü, nevruz günü sanığın cemaatine bağlı grubun alanda Said-i Nursi posterleri taşıdığı ve bu şekilde DTP ile koordineli çalıştığı, telefon konuşmalarında, ‘Bediüzzaman ile ilgili bilgileri Roj TV’ye versek nasıl olur? Valla Musa Anter’in başaramadığını bence biz başardık’ dediği ifade edildi...”
Şimdi gene soralım “Kimdir bu Hüseyin Bulut?” diye...
Kim biliyor musunuz bu PKK-Tarikat görünümlü Hüseyin?.. Üzerine yapışmış bir CIA patenti -ilişkileri var!.
Sıkı da bir cinsel sapık!..
Anlatacağız, bu alçakların meşrebini açıklayacağız...





Sayın Behiç Kılıç ın yazısından da iapatlanmış oluyor ki;
Bizim Allahımız ile nurcunun Allahı,bizim Kitabımız ile nurcu nun kitabı apayrı.Bakın islamı karpuz gibi ortasından nasıl bölüyor kürt sait hayranı dallama!
Şu mukaddes kitabımızın Türkçe açıklaması içinkullandığı lafa bakın.

Alıntı:
“Piyasadaki Kuran’ın vallahi fen kitabı kadar kıymeti yok. Yani hiçbir b...k Kuran da yok. Bakın size b...k diyorum. Yani git bir meal getir hiçbir b...k yok, milletin kafasındaki Kuran yeterli değil. Artık her yerde söyleyin, sizin anlattığınız peygamber, Allah yeterli değil, onların anlattığı Allah vallahi Bediüzzaman kadar büyük olmuyor, onların Allah’ı neyi biliyor? Ben size söyleyim hayali bir şeye inanmışlar. Hiçbir şey ifade etmiyor...”

Bu foruma ülkücüyüm diye gelip de dinciliğe arka çıkanlar;önce şu laflara bir yorum getirsinler.Bu düşünceler sanmayın bu dallamanın düşünceleri yanlızca.Bu düşünce said nursi denen cahil kürt e inanan milyonlarca koyunun ortak fikirleri.Nereden biliyorsun?Çünkü bunlarla çok konuştum ve çok tartıştım.Çünkü o sohbet dedikleri fitne fesat toplantılarında bunlarla beyinleri yıkanıyor da ondan.
Şu yüce kitabı fen bilimleri ile nasıl karşılaştırdıkları,fen kitaplarına ne kadar düşman odukları,KURANIN HER TÜRLÜ BİLİMİ İÇİNDE BULUNDURAN AYNİ ZAMANDA BİR FEN KİTABI OLDUĞUNUN NASIL APAÇIK İNKAR EDİLDİĞİNİ GÖRÜYORSUNUZ.
KARADELİKLERİ,ADİYAT SURESİNDE TANKLARI,YASİN SURESİNDE YÜRÜNGELERİ VE YILDIZLARIN BUNUN ETRAFINDA NASIL YÜZDÜKLERİNİ,TEKVİR SURESİNDE KIYAMETİN TARİFİNİ,ONLARCA AYETTE GEBE KALMANIN SIRLARINI DAHA BURADA SAYMAYA SAYFALARIN YETMEYECEĞİ YARATILIŞ,ASTRONOMİ,FİZİK KANUNLARINI ANLATAN O KİTAP BİR FEN KİTABI DEĞİL SANKİ!
Nasipsiz it Kurban bayramında aç kalır.İşte böyle nasipsiz itlerin Kuran dan anladıkları da nasipleri de bu kadar.
"Efendim ama bu saidi nursi yi kullanıyor,o öyle değildi ki..."diyecek bir çok adam çıkacak.
Hayır o da öyle idi.O da radyoyu cinler ve meleklerle tarif edecek derecede bilim kaçkını,cahil bir kişi idi.
İslamın bilim ile tanışmasını istemeyen,ve islam ile bilimin arasına oturan yol kesicilerdir bunlardır!
Çünkü bilim ile aydınlanmış kafalara bunları yedirebilmek ve koyunlaştırmak mümkün değildir.
Kuran ı bundan güzel tahrif etmek mümkün mü?
Risale-i Nur denilen sayıklama;bir meczubun Kuran ı saptırmasından başka bir şey değildir.Fethullah denilen herifin de yaptığı bundan farklı bir şey değildir!Risale i nur,laf salatasından ibaret bir saptırmadır.
Aman ülküdaşlarım.Lütfen!
Dava adına sizden çok rica ediyorum.Bu dallamalardan,şettandan nasıl kaçmaya çalışıyorsanız öylece kaçın.
Size inançsızlıkla suçlasınlar,din düşmanı ilan etsinler,ne çamur atarlarsa atsınlar.
NE O PIRIL PIRIL VATAN AŞKI İLE YANAN YÜREKLERİNİZİ NE DE BEYİNLERİNİZİ BU CEMAATLERİN EMRİNE VERİP DE KOYUNLAŞMAYIN!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Sal Tem 22, 2008 10:30 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu "hüseyin bulut" denen zevzeğe inanacak insanlar yaşıyor mu hala bu ülkede ?

Hiç inanasım gelmiyor. Ama malesef hala böylesi kara cahiller (bunlar sadece okumamış olanlar da değil) var ki bu herifler prim yapıyor...

Vah bize, yuh bize...

Misyonerleri imam olarak, hahamları öğretmen olarak görevlendirirsen eğitim böyle hallere gelir işte...

Güzel dinimiz, Yüce Kitabımız böyle heriflerin ağzından verilen eğitimle(!) bambaşka hallere bürünüverir.

Dünya nimetleri için analarını bile satmaktan çekinmeyen bu şeytanlardan Yüce Tanrıma sığınırım...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mus25
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: May 18, 2005
İletiler: 473
Şehir: türkiye

İletiTarih: Sal Tem 22, 2008 12:54 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

İslamın kendı tekelınde olduğunu zanneden ahmeklar halen daha fil kulağında kışlamaktadırlar.Her zaman her katıldıkları sohbetlerde üstadlarından örnek veren bir kelime dahi Peygamber Efendimizden (s.a.v)sünnetinden bahsetmeyen bu budalalardan bu tarz açıklamalar gelmesı benı hıçte şaşırtmıyor.Çünkü bunlar her Namazdan sonra Said Nursi kitapları okutuyorlar üstadlarından başka bır şeyı örnek göstermıyorlar.
O kadar kı hapse atılan Saıd Nursının yarım saat sonra öğlen namazını camiide kıldırdığını dahı ıdda edecek kadar kustah olmuşlardır.
Sorduğumuzda bır fanı aynı anda ıkı yerde nasıl olur dıye cevapları ılk önce bır üstümüze soralım sonrasında gelen cevap ise ınanç meselesi olduğudur.
Bunların aymazlıkları o kadar çızmeyı aşmıştır kı ınsanların ınançlarını ölçecek kustahlığa kadar varmıştır.
Bu ınsanların kendılerıne saygıları kalmamış kı İslama saygıları kalsın.
Bakın
Adamın biri ailesiyle yolculuk ederken bırden arabanın hakımıyetını kaybedıyor ve araba hızla uçuruma doğru hareket edıyor.Tam bu sırada bu zavallı ''KURTAR BİZİ YA HAMZA ''diye bağırıyor.Ama tabı tık yok araba uçurumun dıbını boyluyor gerısı malum.
''SİZE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM'' diye buyuran bir Rabbın varken kendısıne bıle faydası olamamış bır fanının sana ne faydası olabılırkı.
Böyle düşüncede olanlardan başka ne beklenebılır kı.Bunlara bızlerın dıyecek bır kelımesi yok.
Herşeyı en ıyı en doğru bilen bizlerın Yaratcısı Yüce ALLAH'TIR.Ona havale ediyoruz sadece.......
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Tem 30, 2008 7:24 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yağmur Atsız'dan iki alıntı.Kemalizm veya Atatürkçülük kavramlarının ne hale getirildiği...



Alıntı:

Öfke burunda, burun Kafdağı’nda Yağmur ATSIZ yagmuratsiz@stargazete.com
Ülkenin başına tebelleş olmuş müz’iç bir zümre var. Kendilerine ‘Atatürkçü, Ulusalcı, Kemalist, Kuvá-yı Milliyeci’ filan gibi yaldızlı isimler münásib gören bir zümre. Üstelik ceháletlerinden ‘kuvvet’in çoğulu olan ‘kuvá’ yerine ‘kuvvá’ yazıyorlar. ‘Kuvvet’de iki V var ya... Yáni kendi isimlerinin de cáhili bir ‘cemaat’ . Bunlar Türkiye, Türk Milleti ve Atatürk sevgisini kendi tekellerinde addediyorlar. Eğer karşılarında elpençe dîvan durup her söylediklerine bir kul saygısıyla ‘Evet, Efendimiz! Kerámet buyurdunuz, Sultánımız!’ nidálarıyla hayran kalmazsanız derhál ‘Yalaka, Dönek, Liboş, Satılmış’ îlán edilmeniz işden değil. Öfkeleri burunlarında, burunlarıysa Kafdağı’nda! Bu memleketde kavramların nasıl altüst ve tersyüz edildiğine en çarpıcı örneklerden birini oluşturuyorlar. Türk Toplumu içindeki en gerici, en bağnaz unsurlardan birini teşkîl etdikleri halde sıkılmaksızın kendilerini ‘İlerici’ olarak niteliyorlar.

Yüzleri kızarmaksızın kendilerine ‘örnek’ olarak Yüce Önder’i aldıklarını iddia ediyorlar ama düşünmüyorlar ki Atatürk ‘Pozitivizm ve Pragmatizm’in şekillendirdiği bir dehá idi. Aklın yol göstericiliğine bel bağlamış bir entellektüeldi Atatürk. ‘Hayatda en hakıykıy mürşîd ilimdir!’ cümlesini başka nasıl îzáh edebilirsiniz?

Ama bu bahsetdiğim zevát Atatürk’ü bir ‘Put’ onun nefret etdiği fikir ve uygulamaları ise kara taassubdan gözü dönmüş bir tarîkatin değişmez, değiştirilmesi teklif dahî edilemez kuralları háline getirmişlerdir. Atatürk’ün ‘Yapma!’ dediği ne varsa yapmışlar ve üstelik bizlere bunları ‘Atatürk’ün vasiyeti, emáneti’ gibi maskaraca ambalajlar içinde yutturmaya yeltenmişlerdir.

Atatürk askerin politikaya bulaşmasını şiddetle menetmişdi. Bunlar 1960’dan bu yana kaç darbe ve darbe teşebbüsünün planlayıcısıdırlar ben sayısını şaşırdım. Atatürk millî hákimiyetin ‘yegáne tecellîgáhı’, tek kendini gösterdiği yer olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni işáret etmişdi bizim milletvekilleri enselerine yedikleri sillelerden sallabaş oldular. Atatürk ‘Tek Meclis’ demiş ve o meclisin yanına, önüne, ardına ve hele üzerine başka hiçbir müessese gelmesine izin vermemişdi. Osmanlı’da hem senato hem de anayasa mahkemesi vardı. İstese o da koyabilirdi. Onları koymamakla bir tavır koymuşdu. Sahte Atatürk Havárîleri bu iki kurumu da TBMM’ye ‘şirk’ koşmuşlardır!

Samîmiyetsiz oldukları bütün bunlardan apáşikáre ortadayken kendilerini Yüce Önder’in ‘várisleri’ olarak lanse etmeleri artık gülünçlükden de öteye bir haddini bilmezlikdir!

Üstelik dehşet uyandırıcı bir saldırganlık içerisindeler. Tornadan çıkmış gibi aynen kendilerine benzemeyen kimi görseler o şahsı mahvetmek için, belden aşağı vurmak da dáhil olmak üzere, başvurmayacakları yol yok bunların. Sádece Prof. Attilá Yayla ile Prof. Şerif Mardin’e etdikleri ibretlikdir:

Prof. Yayla, sırf Atatürk sevgi ve saygısından ötürü söylediği bir söz ‘tersyüz’ edilerek ‘15 ay hapis ve 24 ay Atatürk’e dáir görüş beyán edememe cezásı’na çarptırıldı, üniversitedeki işinden kovuldu ve şimdi İngiltere’deki Buckingham Üniversitesi’nde ders veriyor. Prof. Mardin ise Atatürk’ü onlar gibi yorumlamadığı için yıllardır ‘Türkiye Bilimler Akademisi’ne üye yapılmıyor. Artık ne mene bir ‘Bilimler’ akademisi ise!!!

Dikkat buyrulsun, 16. Yy. Enkizisyon mahkemeleri icraatından bahsetmiyoruz. 21. Yy. ‘Kemalist’ icraatinden bahsediyoruz!

Bütün bunlar hatırlatmak isteyişimin sebebi şu:

Bu takım sádece ülke içinde bir terorizm havası estirmekle yetinmiyor. İláveten hem ABD’yi ve hem de AB’yi, yáni tümüyle demokratik ve insan haklarını en yüksek ilke edinmiş Amerika ve Avrupa’yı düşman bellediği için bu ülkelere karşı bir ölüm-dirim savaşı da veriyor. Amaçları Türkiye’yi, Atatürk’ün gösterdiği Batı ile bütünleşme (muásır medeniyet!!!) dávásından kopararak ve kendi diktatörlükleri altındaki bir ‘zulmet prensliği’ne dönüştürmek. Siz bunların ‘Gericiler Türkiye’yi ëran’a benzetecekler!’ diye riyákárca feryád etmelerine kanmayın! ëran modeli, tabii ‘İslámiyet’ yerine ‘Kemalizm’ kisvesi altında, bunların asıl tercîh edeceği modeldir.

Öte yandan Türkiye’yi vızır vızır sollayanların çetelesini de artık tutamaz hále geldik. Bakınız evvelki gün Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Yeremiç aynen şöyle dedi:

‘2008 sonuna kadar AB’ye aday ülke statüsü kazanmaya kararlıyız!’

Olacaklardır da!

Peki, biz neye kararlıyız?


Alıntı:


Kemalistler ve Humeynîciler Yağmur ATSIZ yagmuratsiz@stargazete.com
Pazar günki yazımda, kendini ‘Kemalist, Atatürkçü, Ulusalcı, İlerici’ vs. şeklinde niteleyerek tepemizde küstahça ‘Ali-Kıran-Baş-Kesen’lik taslayanların ikiyüzlülüklerine değinmiş ve eklemişdim ki ‘Siz bunların ‘Gericiler Türkiye’yi ëran’a benzetecekler!’ diye riyákárca feryád etmelerine kanmayın! ëran Modeli, tabii ‘İslámiyet’ yerine ‘Kemalizm’ kisvesi altında, bunların asıl tercîh edeceği modeldir.’ .

Başlığı ‘Öfke Burunda, Burun Kafdağı’nda’ başlıklı bu yazı epeyi yankı buldu. Orada sözkonusu etdiklerim ber-mûtád sövüp saydılar, akıllarınca aşağıladılar ki normaldir. Bundan ötesine záten akılları ermez. Ama ileri sürdüğüm görüşlerden samîmî olarak şaşkınlığa düşenlerin sayısı da az değildi. Ne dediğimin daha iyi anlaşılması için bu konuda bir iki husûsa daha işáret etmek istiyorum:

Ben ëran Modeli’nin Kemalistlere daha uygun geleceğini iddia ederken orijinallik veyá bir nükte peşinde değilim. Son derece ciddîyim. Bakınız, ëran’daki Molla Takımı ‘Rehber Humeynî’yi putlaştırıyor, ilahlaştırıyor. Kemalist Táifesi ise aynı şeyi ‘Ulu Önder Atatürk’le yapmakda. Ben kendimi bildim bileli Atatürk’e derin bir sevgi ve hayranlıkla bağlı biriyim. Bütün yazarlık hayátım boyunca kalemimden Atatürk’e dáir tek bir saygısızca cümle akmamışdır. Fakat ben Atatürk’ü bu Atatürk Tekelcileri Gürûhu ‘sáyesinde’ değil onlara ‘rağmen’ seviyorum. İNSAN ATATÜRK’ü!!! Eğer onların etkisinde kalmak ahmaklığına düşmüş olsaydım Atatürk’den ödüm patlaması ve için için nefret etmem gerekirdi.

Benzerlik tek değil

Ayrıca benzerlikleri bununla kalmıyor. ëran’da Humeynî’yi en utangaç bir tarzda eleştiriniz. Ananızdan emdiğinizi burnunuzdan getirirler. Hem de fitil fitil! Türk olarak bu size bir şeyler tedáî etdirmiyor mu?

Bitmedi!

Kılık-kıyáfet meselesi de öyle. ëran’da kadın olarak örtünmezseniz canınıza okurlar, bizde örtünürseniz!

Yine yanlış anlamalara karşı: Ben şu türban adı verilen serpuşu sevmiyorum. Bunda muhtemelen o (yanlış olarak!) türban denen nesnenin, Istanbullu hanımların hárikuláde ince zevkıne yüz çevirip taşralı ikinci sınıf Lübnan zevkıne prim vermesi muhakkak ki rol oynuyor. Ne dediğimi anlamak için 1890’larda yayınlanan ‘Hanımlara Mahsus Gazeta’daki nefîs başörtüsü, yaşmak ve hattá çarşaf modellerindeki zeráfete bakılabilir. İsteyen o eski nüshaları Ayvansaray taraflarındaki Kadın Müzesi’nde veyá Beyazıd Kütübhánesi’nde bulabilir. Fakat benim şahsen bir giyim tarzını beğenip beğenmemekliğim önemli değildir. Önemli olan 18 yaşını bitirmiş genç kadınlara birilerinin çıkıp ‘Sen şöyle giyineceksin!’ şeklinde ukalálık etmesidir. Ben türbanı sevmiyorum ama buna da karşıyım.

Bitmedi!

Erkek giyiminde de durum pek farklı değil. Doğrusu kısa süre öncesine kadar değil idi. ëran’da kravat takmak neredeyse suçdur. Bizde ise yakın geçmişe kadar takmamak suçdu. 1970ler sonu Fikret Otyam bir keresinde kravatsız olarak TRT ekranlarında arz-ı endám etdiği için o muallá, mücellá ve dahî her türlü cavalacozluğa müheyyá medyamız haftalar boyu asma budamışdı. Hattá bázı bakanlarımızın güzîde görüşleri de manşetlere çıkarılmışdı.

Hálá bitmedi!

ëran’da Humeynî námına her türlü kepázelik yapılır, yetmez, üstelik bir de Rehber’i SEVMEK zorunda bırakılırsınız! Sevmediniz mi darağacına kadar yolu var.

Ya bizde?

Yüce Önder’i sevmediğini ‘fáşetmek’ cür’etinde, daha doğrusu enáyiliğinde bulunan kaç kişinin başı náre yanmadı mı, yanmıyor mu?

Resmî dayatmaların bir milim dışına çıkdıkları için kaç bilim adamının kariyeri mahvedilmedi mi? Hálá edilmiyor mu?

Atatürk sahtekárları ‘NUTUK’u bile tahrîf etmediler mi?

Yapdıkları şu ána kadar yanlarına kár kalmadı mı?

Faşizm nedir?

Roland Barthes (1915 - 1980) diye bir filozof, eleştirmen, besteci ve piyanist var. Onun bir cümlesi, ilk okuduğum 1989 Martı’ndan bu yana hiç silinmeyecek tarzda zihnime kazılıdır:

‘Le fascisme, ce n’est pas l’interdiction de dire, c’est l’obligation de dire.’

Faşizm söyleme memnûiyeti değil söyleme mecbûriyetidir.

Humeynîciler Kemalistlerin aynadaki aksidir!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Çar Tem 30, 2008 10:35 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yağmur Atsız ın bu makalelerini okurken dehşete düştüm.
Atsız Atam nerede;yağmur nerelerde dolaşıyor?Atsız Ata nın bizzat kendisine yazdığı vasiyeti;Yağmur nasıl okumuş,nasıl değerlendirmiş,ne derecede yerine getiriyor?
Yağmur; chp nin bizim de eleştirdiğimiz ve adını İSMETİZM OLARAK KOYDUĞUMUZ CHP KAFA YAPISINI ELEŞTİRİRKEN NASIL BELDEN AŞAĞI VURDUĞUNU GÖRMEMEK İÇİN İNSANIN TARİHİMİZİ BİLMEMESİ YA DA SAPTIRMASI GEREKİR.
Hele hele sırbistana imrenerek,onların ab ye girme kararlığını göklere çıkaran Yağmur un;bizim bu işin neresinde olduğunu esefle söylemesi ve sorması tam bir felakettir.
Asıl Yağmurun yaptığı tahrifatı anlamak için,hangi gazetede yazdığına bakmak bile yeterli bir kanıt olacaktır.
Ab ve Hüseyin Nihal ATSIZ!Tanrı dağlarına uçmaka varan yüce Atsız,bugün yaşasaydı;ab için neler derdi?
Evet Türkiyede Atatürk üzerinden geçinen;onu sömüren bir anlayış var.
Daha sağlığında İsmet Paşa ile ters düşen Atatürk ün;onu nasıl görevden aldığını çok iyi biliyoruz.İsmet Paşa nın;kişisel görüş ve ihtiraslarını nasıl Atatürkçülük maskesi altında gizleyip de millete nasıl kan kusturduğunu da biliyoruz.Atatürk ün ölümünden sonra saf bir insan olana Mareşal Çakmak ın yardımlarıyla ülkenin başına nasıl da bela olduğunu hep biliyoruz.Bunlar hep doğru.Bunları Yağmur yazamamış,ya da yazmamış.
Bizim Yağmur gibi bir gazeteden para kazanma ihtiyacımız olmadığı için;biz bildiğimiz inandığımız şeyleri,Yağmur dan çok daha açık ve net yazarız.İsmet Paşa dan sonra gelenlerin de en az İsmet Paşa kadar bu ülkeye zarar verdiklerini neden yazamıyor ya da yazmıyor Yağmur?
Yağmur meclisin burnundan kıl aldırmıyor,ordunun siyasete karışmasına daha doğrusu bozulan düzeni oturtup kışlasına çekilmesine kafasını takıyor,Bu MECLİSLERİ ATATÜRK MECLİSİ İLE KIYASLAMAYA KALKIŞIYOR.MİLLİ İRADEYE ŞİRK KOŞMAKTAN BAHSEDİYOR.
ŞİRK MİŞ!SANKİ TANRI BU MECLİS!
Başkomutanlık görüşmelerinde,Atatürk ile tartışmaya kalkan milletvekili de o zaman bu kafa yapısı içerisinde buranın mahalle kahvesi olmadığını söyleyen Atatürk e"Hayır Türk ün kabesi!"cevabını vermiş,"öyleyse hürmet etmesini öğren!"diyerek azarlanmıştı.
Bu nasıl bir anlayış,nasıl bir kafa,nasıl bir Türkçedir?Ortak desen kıyamet mi kopar Yağmur Bey?Babandan bu kadar mı Türkçe öğrenebildin?
Atatürk ün bir defa orduyu siyaset dışı tutmasının en büyük nedeni;bunu rahatlıkla yapabilmesi ve kendisinin ve temsil ettiği makamın ayni zamanda Başkomutanlık olmasıdır!Atatürk ;devrim diyemiyorum(komünistler sahip çıktı bu lafa);bu ülkeyi bugünkü çizgisine oturtacak yenilikleri yaparken;bunlara direnen kafaları hareketsiz ,kımıldayamaz hale getirirken;arkasındaki en büyük güç Türk Ordusudur!
Atatürk Cumhuriyetin korunması ve yaşanmasını,geliştirlmesini,düşünce olarak Türk gençliğine,fiili olarak da Ordumuza emanet etmiştir.
Yani bunalımlardan ordunun desteği ile çıkılacaktır.Atatürk bunun için diğer devrimciler gibi çeteler gerillalar,ya da halk sınıflarından birisi ile işi götürmemiş en kısa zamanda Meclisin emrinde milli bir ordu oluşturmuştur.
Atatürk ne lenin dir,ne guavera dır,ne bilmem kimdir.Atatürk herşeyi meclis ile yapmıştır ama o meclisin arkasındaki en büyük dayanak da Türk Ordusudur.
Yağmur ve onun gibiler millet ordu ikilemi ile;ayni "Türk müsün,yoksa müslüman mısın?"diyenlerin yaptığı işi yapmaktadır.Türk ün ordusu ve milleti et ve tırnak gibidir.Türk ordusu profesyonel bir güç değildir.
Her ne kadar yöneten kadro devletin ücretli elemanı ise de;Türk ordusu ;sen ,ben ,o;yani bizzat Türk milletinin ta kendisidir!
O günün göklere çıkardığımız meclisini de koruyup muhafaza eden Türk ordusudur,o meclislerin toplanabilmesini ve kurultaylarını yapabilmesini de sağlayan gene Türk ordusudur.
Atatürk zamanında bu milletin korunan değerleri,oluşturulan kurumları,çıkarılan kanunları ile ondan sonra gelen meclislerin yaptıklarını kıyaslamak mümkün değildir!
Atatürk,Sakarya da o zor günlerin haricindeki idare şeklinde bu ülkeyi hiçbir zaman KANUN HÜKMÜNDE KARARNAME İLE YÖNETMEMİŞTİR!
ONUN KARARNAME İLE İLGİLİ YAPTIĞI İŞLER ORDUNUN HIZLA DONATILMASI VE GÜÇLENDİRİLMESİ KONUSUNDA ÇOK ACELE ALDIĞI TEDBİRLERDİR.MECLİSİN YASAMA YETKİSİNİ ÜZERİNE ALMAMIŞTIR!
Bugün meclis iradesine ortak koşan siyasiler;çıkıp da bana bugün neden hala daha KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER İLE HÜKÜMET İDARE ETTİKLERİNİ,BUNLARLA YASA VE ANAYASALARIN KENARINDAN NASIL ÇALIM ATIP DA DOLAŞTIKLARINI,BAKANLARA NASIL BOŞ KAĞITLAR İMZALATIP DA ÜZERİNİ DOLDURDUKLARINI AÇIKLAMAK DURUMUNDADIRLAR!
Bunları yaparak,kendileri meclise ortak koşmuşlardır.
Yağmur bunları kime yutturuyor?
Atatürk ün meclisleri,bu milleti bağımsızlığından edecek hiçbir kanun çıkarmamışlardır.Ama İsmet Paşa ve ondan sonra gelenler için Yağmur bunu söyleyebilir mi?
Atatürk anlayışı bu ülkeyi sadece 15 yıl yönetebilmiştir.İsmet Paşa yı yerden yere vuranlar,bu ülkeyi sanki milli irade doğrultusunda dört dörtlük mü idare ettiler?
Bütün darbe ve ihtilallerin gerçeği;ekonominin çökmesidir.
Bir türlü denk bütçe yapamıyarak,devlet hazinesini tamtakır edenler;köşeye sıkıştıklarında;sistemle kavga etmeye başlamışlar ve darbeye davetiye çıkarmışlardır.Ayni bugün rte nin,geçmişde Menderes in,şunun bunun yaptığı gibi!Demokrasiyi getiren fransız halkı;neden ayaklanmıştır?Aç kaldığı,perişan olduğu için!"Ekmek bulamıyorsanız pasta yiyin"diyen anlayışla yönetildiği için.
Yağmurun makaleleri ,bu ülkenin gerçeklerini bilen beyinlerce okunduğunda;altında nasıl bir ordu düşmanlığı ve Cumhuriyet karşıtlığı yattığı apaçık görülmektedir.
Yağmur bunları yazacağına,Atsız Atamız gibi,bu ülkenin nasıl kürtleştirilmeye kalkışıldığını,bu meclis de nufusu temsilen çok daha fazla kürt vekilin bulunduğunu,bakanlıkların tamamen bunlara ayrıldığını;ülkeyi asıl bir kürt çeteleşmenin yönettiğini;düşünce özgürlüğü diyerek etnik yapıyı kaşıyan ve federasyonlara razı bir iktidarın ne halt ettiğini yazsa;bence babasına daha layık bir evlat olur!
Chp yi yerden yere vurur gibi görünürken;orduyu demokrasi düşmanı ilan etmek,hızlı ab ci olmak,hatta ve hatta kafasını cemaatlerle bozmuş olmak;bir Ulu Türkçünün evladına yakışmaz!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Çar Tem 30, 2008 11:20 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yağmur Atsız'ın özellikle ikinci yazısında işlediği Kemalizm adı altında yapılanlara dikkat çekmek istedim.
Sadece o bölümleri cımbızlamak yazının ahengini bozacağı için tamamını aldım.AB konusunda yazdıklarına katılmıyorum.
Yağmur Atsız'ın farklı bir dünya görüşü ve meselelere farklı bir bakış tarzı var.Kişilerin farklı düşünmesi söylediklerinin değerini düşürmemeli.
Yağmur Atsız'ın avukatı değilim.Yazdığı gazeteyle değerlendirmenin doğru olduğuna inanmıyorum.Yazdıkları kendine özgü olduğu sürece nerede yazdığı çokta önemli değil.Cumhuriyette yazdı, Milliyette yazdı, Tercüman'da yazdı, Türk Edebiyatı Dergi'sinde ise yıllardır kesintisiz yazıyor.
Mehmet Niyazi Hoca "Zaman" adlı cemaat borazanında yazıyor.Bazen internette yazılarını okuyorum.Ocak'ta bize ne anlatmışsa gazetede aynısını yazıyor.fikirlerinde veya duruşunda sapma olmadığı sürece nerede yazdığının önemi yok.

Son Söz: Yağmur Atsız'ın yazıları sadece Kemalizm veya Atatürkçülük kavramlarının kullanılarak millete zulüm edilmesine örnek amacıyla alınmıştır.
Selamlar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Çar Tem 30, 2008 12:09 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Son Söz: Yağmur Atsız'ın yazıları sadece Kemalizm veya Atatürkçülük kavramlarının kullanılarak millete zulüm edilmesine örnek amacıyla alınmıştır.
Selamlar.

Ben de bunun aksine bir şey söylemedim.Yazının başka bir maksatla buraya alıntı yapıldığını düşünmüyorum.Ama yazıda büyük çelişkiler var.
Turbanı sevmem diyor,nefis çarşaf modelinden bahsediyor;yemeninin yanına bunu sokuşturuyor.Bakın;chp içinden epeyi çok miktarda bir kesim nasıl Atatürk ü kullanmaya kalkıyorsa;karşı taraftan da bir kesim chp ye saldırırken Atatürkü çok seviyorum diyor,toz kondurmuyor gibi görünüyor;ama sistemi sorgulamaya kalkışıyor.
Bir Türkçünün oğlunun,bir Türkçünün Atatürkü seviyorum,hayatta hiç eleştirmedim falan diye bir sürü şeyler yazması zaten gereksiz.
Nesini eleştireceksin ki;sanki daha iyisini ortaya koyabilen var mı?
Tamam meclis kutsal yapımız,demokrasi ile de derdimiz yok.
Ama bugüne kadar bu çalkantıda,bu kadar ekonomik krizde,bu kadar ülkeyi manda haline sokacak anlaşmalarda,bu kadar kötü yönetimde;bir tane delikanlı siyasetçi çıkıp da;bu iş benim hatamdır,Türk milletinden özür dilerim;ben bu ülkeyi iyi yönetemedim "dedi mi?
Tüm her şey yolunda imiş gibi;bu ülkenin bu hale geliş sebeplerini hangi vicdan Türk Ordusunun üzerine yıkabilir?Bu ülkede demokrasi her şeye rağmen bir parça varsa,biz şu ülkede çok az bir can güvenliği ile yaşayabiliyorsak,her şeyi bir yana bırakın;fikren ve ruhen bu kadar parçalanmış bir millet;hala daha devlet olarak ayakta durabiliyorsa bunu sanıyor musunuz ki;siyaset ya da siyasetçiye borçluyuz.
Size soruyorum,bu hükümetlerden,bu iktidarlardan ne esirgenmiştir yetki olarak da bunlar utanmadan iktidarız ama muktedir değilz diyebilecek sahtekarlık ve ikiyüzlülük içerisinde bulunuyorlar?
Ey siyasetçi,bu ülke senin babanın çiftliği olsa;kafana göre idare edemezsin;bırak devleti!Baban "napıyorsun lan sen "dediğinde,kuyruğunu kıstırı oturursun.
Ya adam kalkıyor;devletin sistemini değiştireceğim diyor,serbest model ekonomisini anayasaya koyacağım gelecek iktidarlar bunu değiştiremiyecek diyor;senin bağımsızlık senedin lozanı kendi eliyle yırtıp atacak kanunlar çıkarmaya kalkıyor.Kalkışmakla kalmayıp başarıyor.
Siz isterseniz biz hilafeti de getiriz diyor.Diyor oğlu diyor,sınırı yok bunun!
İşte seçilen cumhurbaşkanını görüyoruz.Bizi kaygılandıran ne kadar iş varsa hepsini yaptı tek tek.
Yani işleri çığrından çıkarana kimse dur demeyecek,o bildiği haltı yiyecek;kendisini iktidara getirenlere çalışacak,onların kılıcını sallayacak,diyetini ödeyecek ve ondan sonra da herkes oturup seyredek.Ne var;demokrasi var ülkede,milli iradeye ipotrk koyamazsın,meclise şirk koşamazsın bir sürü laf salatası.
Ya nerede var böyle bir demokrasi?Buna izin verecek hangi devlet var dünya da?
Şimdi ülkede bir kapatılma davası var.Yağmurun bu yazısı kimin işine yarıyor?Yağmurun söyledikleri rte nin ya da müridlerinin bire bir söylediği!
Onların sığındığı bahaneleri yağmur almış chp ye saldırarak millete pompalıyor.İyi kardeşim,yap,saldır chp ye.Rahmetli Atsız da saldırmıştı zamanında chp ye.
Ama onun saldırışı ile bu bir mi?Ne diyordu Atsız?
"Siz Türkçüyüz diye geldiniz,komünizme götürüyorsunuz"?Haklı mı?Yerden göğe kadar!
E bu ne diyor?Yahu resmen akepenin ,dengir fıratın söylediklerini söylüyor.Ben bunun nesine itibar edeyim ki?
Biz burada bir kez ismet paşa yı methettik mi?Ona haklı bu adam dedik mi?Kimsenin adını koyamadığı şeyi koydum ben ve diyorum ki,chp Atatürkçü değil,İSMETCİDİR!
ŞU Yağmur un söylediğinin birebir aynisini dinci de söylüyor.Ne demek Atatürk ü bilmem kim chp den farklı yorumlamış.
Atatürk ün chp ye göre yorumu,bilmem kime göre ayrı yorumu mu olur?
Asıl bu riyakarlık ve ikiyüzlülüktür.Biz chp yi değil Atatürkü konuşacaksak;onun eserleri ile ilgili konuşalım.Ne alakası var bunu chp bilmem ne iile?
Yağmur benim gördüğüm kadarıyla şu anda ağır bir depresyon geçiriyor.
Her tarafı çelişki;yalan yanlış tesbitler ve chp yi kötüleme maskesi altında sistemi sorgulama.Bugün ülkenin gerçek derdi ve problemi akepe dir!
Yağmur vatanı sattığını düşünüyorsa akepenin,çıkar bizim gibi gerçek muhalefeti yapar.Ya bana ne chp den,Baykal dan bilmem neden?
Şu anda tehdit chp mi akepe mi?Şu anda vatana kast muhalefet den mi,iktidardan mı?
Zamanlama olarak da çok talihsiz ve berbat bir yazı!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Pts Eyl 01, 2008 11:50 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kirletilen kavramlardan bir tanesi de TÖRE.
Günümüzde yeni nesil, töre kavramını ilkel bazı yaratıkların kendi çocuklarını öldürmelerinde arkasına sığındıkları bahane olarak biliyorlar.
Töre; bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünüdür.
Türk"ün binlerce yıllık tecrübesinin adıdır TÖRE.

Alıntı:

Türk Töresi nedir;ne değildir?
--------------------------------------------------------------------------------


Divanü Lûgatit-Türkde töre evin en önemli yeri ve sediri olarak ifade edilirken, kavram asıl mânâsı ile törü şeklinde geçmekte olup, görenek ve âdet olarak açıklanmıştır. Buna göre;

1. Töre, Türk örf ve geleneklerinin kesin hükümleri birliğidir. Orhun kitabelerinde töresiz bir devlet veya topluluk olamayacağı belirtilmiştir. Bundan hareketle eski Türklerde kanunsuz veya hükümdarın şahsî iradesine bağlı bir yönetim şekli olmamıştır. Dolayısıyla kağanlar emirlerini, yargıçlar kararlarını töreye göre vermişlerdir. Yani halk doğrudan doğruya törenin himayesindedir. Bozkırlarda fiilen yaşanan hayatın zamanla hukukî-sosyal değer kazanmış davranışlarını ihtiva eden ve genellikle kanun mânâsına alınan töre (törü) , eski Türk sosyal hayatını düzenleyen mecburî normlar bütünüdür. Bu bütün, yani kanunlar, millîdir. Türklerde töre kanun mânâsına gelmekle birlikte, onunla sınırlı değildir. Çünkü yazılmış kanunlarla, yazılmamış teamüller de törenin içindedir. Hattâ, hukukî töreden başka dinî, ve ahlâkî töreler de vardır. Dolayısıyla, Türk töresi, eski Türklere atalarından kalan bütün kaidelerin toplamı demektir. Töre, ahlâkî, sosyal, siyasî birçok prensip koymuş, müesseseler kurmuş, insanlığa kendi hakikatlerini bildirmek ve onları sükûnetle refah içinde yaşatmak maksadıyla devlet gibi insanlığa en büyük faydayı getiren yüksek bir merkez müessese vücûda getirmiştir. Yani törenin devleti de, insanı kendi hakîkatine götürmek maksadının bir vasıtasıdır. Bu bakımdan töre büyük bir ihtimalle eski Türk dininin adıdır.

Türk töresi, oldukça sert ve kesin hükümler ihtiva etmiştir. Cezaları ağır olmakla birlikte, töre, Türk cemiyetinin belkemiğini teşkil ettiği için hiç kimse bu cezaları haksız ve adaletsiz görmemiştir. Törenin daima doğru ve adaletli olanı emrettiğini herkes baştan kabul etmiştir. Çünkü töre, milletin yüzlerce yıllık hayat tecrübesinden süzülmüş kaidelerden ibarettir.

Gökalp, töre kelimesinin, Türk kelimesiyle aynı cevherden olabileceğini söylemektedir. Buna göre, Türk kelimesi töreli mânâsına gelebilir.

Töre ile birlikte kullanılan bir diğer terim de yasadır. Yasa (yasağ) terimi Moğol istilâsından sonra İslâm tarih ve etnoğrafya edebiyatına girmiş ve yayılmıştır. Gök Türkler, Hakanlılar ve Selçuklularda kanun ve nizam ifade eden törü-türe teriminin yerini tutmuştur.

TÖRENİN OLUŞUMU VE GELİŞİMİ

Bütün bozkırlarda belki binlerce seneden beri yaşayan bir töre vardır. Büyük Türk hükümdarlarının bizatihi kendileri, halkın sosyal yapısında yaşayan bu törelere tâbî olmuştur. Türk beyleri, devlet ve milletleri eskiden beri müteamil olan töreye tâbi kaldıkça, Türk cemiyetinin hayatı tam yolunda ve normal olarak cereyan ediyor demektir; hükümdardan istenen de ancak bu törenin geçerliliğini temin etmektir.

Töre üç kaynaktan oluşur. Bunlar halk, kurultay ve handır. Yani bir kısım töre doğrudan doğruya halk içerisinde zuhur eder. Bunlar gelenek şeklinde nesilden nesle intikal eder. İkincisi beylerin, kurultayda aldıkları kararlardır. Üçüncüsü ise bizatihi Hanın teşebbüsleri ile gelişir. Töre nesilden nesle intikal ederken, hakanlar ve beyler bunlara kendilerinden bazı şeyler ilâve etmişlerdir. Her büyük tarihî olaydan ve yeni bir sülâle tahta geçtikten sonra töre, kurultaylarda gözden geçirilmiş ve bazı hükümlerin münakaşası yapılmıştır. Ancak buradan Hanın tek başına istediği töreyi koyma selâhiyetinin olduğunu düşünmek hatalı olur. Nitekim, Bilge Kağanın Budizmin kabûlünü istemesine rağmen isteği reddedilmiştir.

İslâmla müşerref olmayı müteakip, töre-din çatışması bazı noktalarda görüldü ise de, hanlar ve beyler, aile ve askerlik işlerinde XV. asra kadar töreyi tatbikten vazgeçmediler. Uluğ Bey gibi islâm bilgini olan bir hükümdarın bir çok işlerde yasa, türeye ihtiyacımız vardır demesinin sebebi de budur.

Selçuklu ve Osmanlılar, dedelerinden kalma teamüllere Oğuz töresi derlerdi. Ancak töre, yalnız Oğuzların teamüllerinden ibaret değildir. Bütün Türklük âlemi için geçerlidir.

Töre günümüzde de yaşamaktadır. Nitekim Eröz, Yörük ve Türkmen oymakları ile yaptığı araştırmalarında, töre kelimesinin kullanıldığını tesbit etmiştir. Görüşülenlerin hemen hepsi kavramı El âdeti, Türkmen töresi olarak dile getirmişlerdir.

SOSYAL HAYATTA TÖRENİN YERİ VE ÖNEMİ

Orhun âbidelerinde, bir çok yerde töre ve öneminden bahsedilmektedir.

Yedi yüz er olup ilsizleşmiş, kağansızlaşmış milleti, cariye olmuş, kul olmuş milleti, Türk töresini bırakmış milleti, ecdadımın töresince yaratmış, yetiştirmiş.

İli tutup töreyi düzenlemiş.

Üstte mavi gök, altta yağız yer kılındıkta, ikisi arasında insan oğlu kılınmış. İnsan oğlunun üzerine ecdadım Bumin Kağan, İstemi Kağan oturmuş. Oturarak Türk milletinin ilini, töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş.

Babam kağan öylece ili, töreyi kazanıp, uçup gitmiş.

Türk, Oğuz beyleri, milleti, işitin: Üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk milleti, ilini, töreni kim bozabilecekti?

Töreyi kazanıp, küçük kardeşim Kül Tigin kendisi öylece vefat etti.

Yine törenin önemini ifade etmesi bakımından Divanü Lûgatit-Türkde geçen ifadeler oldukça dikkate değerdir. Nitekim bu ifadelerden birinde devlet gitse dahi törenin bakî olduğu vurgulanmaktadır. Buna göre vilâyet (devlet) terkedilir ama töre terkedilemez: El kaldı törü kalmas.

Bahaeddin Ögel, törenin devlet ve halk töresi olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmektedir. Çıkış noktası olarak da büyük oğlanla küçük oğlanın devlet ve millet hayatında ayrı yerlerinin olmasını almaktadır. Bu çerçevede eski Türk töresine göre, babanın tahtına daima büyük oğul çıkardı. Halbuki halk töresine göre küçük oğul önemlidir. Çünkü küçük oğlan, babasının evinde oturan ve baba ocağını devam ettiren çocuktu. Ancak buradan iki törenin birbiri ile çatıştığı sonucu çıkmamalıdır. Zira, devlet hayatı için tecrübe, dirayet ve bilgi önemlidir. Bu vasıfları da en iyi taşıyan olarak büyük oğlan görülmektedir. Ayrıca küçüklerin büyüğe riayet etmeleri daha kolaydır. Ancak aile ocağının devamı meselesinde vazife tabiî olarak küçüğe düşmektedir. Büyüklerin sıra ile kendi ailelerini kurarak baba ocağından ayrılmalarıyla, en sona küçük oğlan kalmaktadır. Bununla birlikte, devlet hayatında büyük oğlandan yana bir törenin bulunmasına rağmen, Türk tarihinde liyakat da önemli bir faktör olarak yer aldığından, tahta küçük oğlanların geçtiği de görülmektedir.

Törenin kendisini gösterdiği önemli müesseselerden biri de ordudur. Halk ile ordunun bütünleşmiş olduğu Türklerde, konar-göçer hayat tarzı halkı her zaman dinamik olmaya zorlamış, böylece güçlü bir ordunun sürekli olarak hazır bulundurulması elzem olmuştur. İşte Kara-Han Oğlu Alman-Bet destanında, Alman-Bet babasına İslâmiyete girmesini teklif eder. Ancak babası reddedince, buralardan gideceğini söyler. Bunun üzerine babası il ve yurdunu toparlar ve oğluna hitaben şöyle der:

Gel, gitme ayrılma! Bu Geyik Kayasından!

Töremizle büyüdün, yuğruldun mayasından!

Atamın yuvasından, Keçilerkayasından,

Gel gitme, ayrılma! Ananın yuvasından!

Yine Çinliler Meteden karısını isteyince, devlet ileri gelenleri bu duruma karşı çıkarken töreye vurgu yaparak Mete Hana şöyle derler. Bu Tung-hular, töre diye bir şey tanımıyorlar! Bu defa da Hatunumuzu istiyorlar! Biz onlara derhal hücum ederek, hepsini ortadan kaldırmağı teklif ediyoruz!

Töre müessesesinin önemi sadece töreye gösterilen saygı ve itaatten ibaret değildir. Aynı zamanda Türk devletlerinde töreyi bilenlere karşı gösterilen derin saygı da önemin bir göstergesidir.

SOSYAL BÜTÜNLEŞME VE TÖRE

Töre, sosyal bütünleşmenin temel kaynağıdır. Bilhassa normatif bütünleşmenin temel kaide ve teamüllerini töre sunmaktadır. Törenin buradaki etkisi, geleneği temsil etmesinden doğmaktadır. Çünkü, bu normun oluşması ve kabul görmesi onun gelenekselleşmesine bağlıdır. Gücünü geçmişten alan norm etkilidir ve kendi merkezi etrafında birleştiricidir. Bu çerçevede en güçlü normlar töre olarak nitelendirilmektedir. Töre buradaki gücünü, uzun geçmişe sahip olmasından ve görmüş olduğu genel kabulden almaktadır. Sosyal bütünleşmeyi temin etmesi açısından Divanü Lûgatit- Türkde törenin yayılması ile birlikte şaşkın kişilerin ayılacağı, kurtla kuzunun birlikte yürüyeceğini belirten şu dörtlük dikkate değerdir.

Endik kişi?

El törü yetilsün

Toklu böri yetilsün

Kadhgu yeme savılsun.

Böylece törenin toplumun nizamının sağlanmasındaki fonksiyonu da oldukça kuvvetli bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Çünkü sosyal nizam, ancak eksiksiz bir şekilde anlaşılan bir kurallar geleneği ile mümkündür. Bu gelenek bizatihi törenin kendi içerisindedir. Yüzyılların derinliğine kök salmış olan töre, büyük bir birikim ve tecrübeyi temsil eder. Bu bakımdan, milliyet bağının güçlü kılınmasına hizmet eden de odur.

TÜRK YÖNETİM SİSTEMİ OLARAK TÖRE

Töre, Türk sosyal hayatını düzenleyen kaideler bütünüdür. Başka bir ifadeyle, kişiler ve zümreler arası münasebetleri düzenleyen; idarecilerle idare edilenler arasındaki işleri, hak ve vazifeleri belirten usullerdir.24 Yönetim sistemine baktığımızda ise hükümdarın yetkilerini meclisler (Kurultay ve Hükûmet meclisi) sınırlandırmakta, hem hükümdarın hem de meclislerin üzerinde ise Töre bulunmaktadır. Ne halk ne de yönetim sisteminin herhangi bir unsurunun, çevresini törenin çizmiş olduğu normlar bütününün dışına çıkması mümkündür. Bu noktadan hareketle, Türk devletini kanun devleti olarak nitelendirebiliriz. Çünkü devletlerinin nevi şahsına münhasır bir yönetim sistemine sahip oldukları görülmektedir. Ancak, mutlaka bir isim vermek gerekiyorsa, eski Türklerde yönetim sistemine Töre Sistemi demek yanlış olmayacaktır. Zira il gider, töre kalır.




http://www.takanobasi.net.tc
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 2. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1