Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Hala hata yapılıyor..
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 10:32 pm    ileti konusu: Hala hata yapılıyor.. Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli kardeşlerim...
Malum kutlu mitingimiz arefesinde ..yine sitemizi boş bulduklarını sanan birtakım yeni üyeler türediler..
Ve din derslerine devam ediyorlar.
Hele bir tanesi o kadar kara cahil ki...
Hem islamiyette milliyetçilik yoktur diyor...
Hemde yazısının bir yerinde böyle davranılırsa yabancı devletler..milletleri zayıf düşürür diyor..
Yahu bir milletin millet olduğunu kabul ediyorsunda ..milliyetçiliğimi kabul edemiyorsun...
Milliyetçilik olmadan ..millet olur mu?...
Yahu kardeşlerim siz de bunları ciddiye alıp..bunlara cevap veriyorsunuz..
ULan senin din bilgin..ABD'nin izin verdiği kadardır..
Sen kimi kandırıyorsun.. ABD izin verirse müslüman kesilirsiniz ..izin vermezse başka birşey....
Zaten senin ajan provakatör olduğun tuşlara w harfini basmandan belli..
Sen benim bulunduğum camiye gelde bir cuma günü ...ben sana islamiyette milliyetçilik var mı yok mu..göstereyim....
Değerli kardeşlerim,
Bu asalaklara hiç bir şey için açıklama yapmak zorunda değilsiniz..
Bunlar özelikle ülkenin en hassas dönemlerinde ortaya çıkıp...
Böyle ortamı bulandırmaya çalışıyorlar..
Bu gibi tiplere karşı ..TÜRK _İSLAM ÜLKÜSÜNÜ inadına yaşatıp sahip çıkacağız...
saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kaganos
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 02, 2005
İletiler: 1034
Şehir: TÜRKİYE

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 11:07 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli kardeşim..
az önce kullandığım ulan kelimesinden rahatsız oldum..
Onun için özür dilerim..
genelde ..TÜRK örf ve adetleri sebebiyle böyle bir üslub kullandığım görülmemiştir..
Yalnız ...sizleri gördükçe ..kan beynime çıkıyor..
Yahu yazıktır günahtır..be kardeşim...
ATA'mız...milliyetçilik dediğin şey olmasaydı..
Değil sen belki anan baban bile olmayacaktı...
senin dünyaya gelmeni sağlayan ..ATA'ya ve millete ve milliyetçiliğe olan düşmanlığınızı anlamak mümkün değil....
Kusura bakma ama ben senin inandığın İSLAMA inanmıyorum..
Ve sizin gibi.insanlar ile aynı camide bulunmaktan nefret ediyorum..
ALLAH hepimize doğru yolu göstersin...ve hepimizi affetsin..
Saygılarımla.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 11:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Arkadaşına Gönder Yazıcıya gönder
KURULUŞ İDEOLOJİMİZ VE İSLAM (1)
Gündüz AKTAN
9 Ekim 2004
Türkiye'nin AB üyeliğinden bile önemli sorunu Cumhuriyet'le İslam'ın 'barışması'. Diyanet İşleri Başkanı Sn. Bardakoğlu'nun yeni Kur'an tefsiri ve bu bağlamda söyledikleri çok önemli. Bu sütunda zaman zaman misafir ettiğim genç okurumun bu konudaki yazılarını ilginç bulacağınızı umuyorum. Söz şimdi onda: "Türkiye hâlâ zihninde ülkenin kuruluş ideolojisi ile İslam'ı bağdaştırabilmiş değil. Cumhuriyet'e yönelik dini referanslara dayalı eleştiriler devam ediyor. Buna karşı Cumhuriyet'i dini referanslarla savunmak ise tabu. Tartışmanın böyle bir zemine kaymasını laiklik açısından tehlikeli bulanlar var.
Ama korumaya çalıştıkları rejimin kurucusunun Cumhuriyet'i dinen de savunduğunu unutuyorlar.
Şu sözler Atatürk'e ait: 'Bilirsiniz ki, şer'i esaslarda, ilahi emirde hükümet şekli yoktur... Yalnız hükümetin nasıl olması lazım geleceğine dair esaslar ifade olunmuştur. Bu esasların biri de şûradır, meclistir. Hükümetin behemehal meclis olması lazımdır.
O kadar ki bizzat Cenab-ı Peygamber şûrasız muamele yapmazdı, Allah tarafından menedilmişti. İkinci esas adalettir. Şûra adaletle hükmünü icra eder.' Şimdi kim İslam'da bir devlet şekli verilmiştir diyebilir? Kim Peygamber'in muamelat alanında (iman ve ibadetler dışındaki alan) şûrasız hareket ettiğini ve Kuran'da bunu meneden bir ayetin bulunmadığını iddia edebilir? İslam'ın söz konusu yönetim esasları şöyle sıralanabilir: Maslahat (halkın menfaatleri), Ehliyet (iş ve emanetlerin ehline verilmesi), Biat (seçim), Şûra (meşveret) ve Adalet.
Yine Atatürk'e dönelim: 'Millet her noktadan kendi yararlarını muhafaza edecek olan (maslahat) ve yararları korumak için lazım olan vasıfları, meziyetleri toplamış (ehliyet) bulunduğunu kabul ederek seçtiği (biat) insanlardan kurulu bir şûraya malik olursa ve bu şûra, adalet üzere hareket ederse işte Allah'ın ve Kuran'ın istediği hükümet olur.'
Cumhuriyet'in İslami esaslara aykırı olduğu iddiası hangi temele dayandırılabilir? Kuran'da şûra ve biat hükmü yok mu? Adalet emri yok mu? İslam siyasal düşüncesinde maslahat kavramı bin yıldır savunulmuyor mu? Ehliyet esas değil mi? Cumhuriyet'in İslam'a karşı kurulduğunu düşünenler için bakın Atatürk yukarıdaki sözlerini nasıl tamamlamıştır: 'Çok iftihara şayandır ki milletimiz ancak 1300 sene sonra bu Kur'an hakikatlerini fiili halde göstermiş oldu.'
Atatürk'ün din ve devlet işlerini ayırmasına ise 'İslam böyle bir şeyi kabul etmez' diyenler, ibadet ile muamelat ayırımından haberdar değiller midir? Büyük fakih Necmeddin et-Tufi'nin (ölm. 716/1316) 'Muamelatta hükümler maslahata (halkın menfaatlerine) göre belirlenir, bu alanda dinin verileri sadece birer örnektir, tüm zamanları bağlamaz..' demiştir. Kadı Abdül Cebbar ise (ölm. 415/1025) 'Eğer (akıl ile vahiy) çatışır gibi bir görünüm ortaya çıkarsa akıl esas alınır, vahyin verileri akla uygun hale getirmek üzere yorumlanır' hükmünü vermiştir.
Bakalım Atatürk ne diyor: 'Özellikle bizim dinimiz için herkesin elinde bir ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla ve halkın menfaatine uygundur, biliniz ki o bizim dinimize de uygundur.' Tufi ve Abdül Cebbar deyince fetva oluyor da, Atatürk deyince küfür mü oluyor?
'Atatürk orduyu İslam'ı ezmekle görevlendirdi' dediler, O Genelkurmay ile Diyanet İşleri başkanlıklarını aynı günde kurdu. 'Milleti Hıristiyanlara teslim etti' dediler, O Hıristiyan misyonerleri ülkeden defetti. 'İslami hakikatleri milletten saklamak istedi' dediler, O insanlarımız okuyup anlasınlar diye Meclis kararı ile Kuran'ı Türkçeye tercüme ettirdi, üstelik bunun masraflarını da kendisi karşıladı. 'Bizi ümmetten kopardı' dediler, İslam Konferansı Örgütü'ne başkan seçilen O'nun Cumhuriyeti oldu. 'Hâkimiyet milletindir diyerek Allah'ın hâkimiyetine isyan etti' dediler, O hâkimiyeti 'milletten zorla gasp eden Osmanoğullarından' geri alıp halka verdi. 'Hilafeti kaldırdı' diye feryat ettiler, ilgili yasa metninde O'nun 'Hilafet TBMM'nin manevi şahsiyetinde mündemiçtir' sözleri yer aldı. 'Milleti dinsiz yapmak istedi' dediler, O 'Türk milleti daha dindar olmalıdır' dedi.
El insaf artık daha ne desin?

KURULUŞ İDEOLOJİMİZ VE İSLAM (2)
Gündüz AKTAN
12 Ekim 2004
'Cumhuriyet yeni bir insan tipi oluşturmayı hedeflemiştir. 'Özgür birey'i yaratmayı amaçlamıştır. Zihnini ve kalbini hurafelerden, batıl inançlardan, bidatlardan kurtarmış; kaderini şeyhlerden, mürşitlerden, dervişlerden, falcılardan, büyücülerden, cincilerden, üfürükçülerden geri almış; bilimi itikadına tehdit olarak algılamak yerine bilimin Sünettullah'ın iç işleyişine açılan bir pencere olduğunun şuuruna varmış; türbelerin kenarında sürünen, tekke köşelerinde saklanan değil, bunların kapılarını parçalayarak dışarı çıkan insanı hayata davet etmiştir. Bireyi halifelerin, sultanların, padişahların, Allah'ın sözde gölgelerinin değil, sadece Allah'ın kulu olmaya çağırmıştır. Bu 'ben' diyebilme gücüne sahip olan bir toplumun başkaldırısıdır. Anadolu İhtilali yabancı emperyalistlere ve yerli tağutlara (canlı putlara) karşı tarihin kaydettiği en şahsiyetli isyandır. Ama devrimler sonradan korunsun diye değil devam ettirilsin diye yapılır. Devrimi korumak devrimi öldürür. Görünen putları parçalamak yetmez. Ruhlarında tecdit yapamamış insanlar bu sefer giderler ve Muhammed İkbal'in dediği gibi kaldırım taşlarından kendilerine put yaparlar. Artık kuruluş ideolojimizle İslam anlayışımızı yeniden gözden geçirmek kaçınılmaz hale geldi.
Türk laikliği, ne Anglosakson sekülarizimi gibi din ve devletin birbirine ilişmediği, ne de Fransız Devrimi'nin laisizmi gibi devletin kalkıp hayatın her alanından dini kazıyıp atmaya çalıştığı bir anlayışın ürünüdür. Türk Devrimi topyekûn bir devrimdir ve onun temsil ettiği zihniyet dönüşümü dini de kapsar. 'Biz dini kamu hayatından bireysel alana aktaralım da, orada insanlar nasıl inanırlarsa inansınlar' gibi bir anlayışa dayanmaz. Devrim bizzat bireyin iç dünyasına kadar müdahale edip onun 'Din' ve 'Allah' tasavvurlarını yeniden şekillendirmeyi amaçlamıştır. Çünkü yıkıma yol açan dinin kendisi değil, dini inancımıza belli bir teolojinin hâkim oluşudur. Bu teoloji yeniden inşa edilmezse kurtuluş imkânsız olur. (Burada 'teoloji' kelimesini kelam olarak değil de, Batı'daki geniş anlamıyla kullanıyorum.)
Bu teolojik yeniden inşa süreci tamamlanmadan siz bireye özgürlük verebilirsiniz, ama onu aynı zamanda ahlaklı bir birey yapamazsınız. İktisaden mülksüz, siyaseten hükümsüz ve dinen iradesiz bırakılmış olmayı din zannetmeye devam eden bir topluma bunların hepsini verseniz, bu defa mülkü Karun (rantçı/soyguncu), siyaseti Firavun (despot) ve dini Bel'am (saltanat dincisi sınıfı) gibi kullanırlar. İslam medeniyetinin ölüm fermanı aslında, İslam tarihinin ilk 3-4 asrında birbiriyle mücadele eden dini/fikri ekollerden bir tanesinin sonunda baskın çıkıp ümmetin kollektif şuurunda içselleştiği an imzalanmıştır. O noktada Sünni teolojiye Hanbeli-Eşari doktrini egemen olmuştur. Tarihin bir cilvesi olarak da, bugün çoğunlukla kendisini Hanefi olarak tanımlayan Sünnilerin inanç sistemi aslında Hanbelilikten esinlenmiş Eşariliğe dayanır. Kula zerre kadar özgür irade alanı bırakmayan bir kaderciliğe inanan, Allah'ın kendi vazettiği kanunlara bağlı kalmadan hükmettiğini savunan, insanların imanını amelleriyle yargılama hakkını kendinde gören, bir kere başa geçince en zalim diktatöre bile itaat etmeyi neredeyse Allah'a itaat etmekle eşdeğer gören, bağımsız akıl yürütmeyi 'heva ve heves' olarak damgalayıp eskilerin sorgusuzca taklidini esas alan bir teolojidir bu. Atatürk, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurduktan sonra ona Hanefi-Maturidi çizgisinin esas alınması talimatını vermiştir. Bu tercih bir rastlantı değildir. Bu teolojik çizgi kulun özgür iradeye sahip olduğunu, Allah'ın kendi vazettiği kaidelere bağlı kalarak hükmettiğini, ne kadar günahkâr olursa olsun başkalarının imanının yargılanması işinin Allah'a havale edilmesini, kişi değil kanun hâkimiyetini savunur. Taklidi putperestlik, bağımsız aklı en büyük dinsel kıstas sayar.
Sünni İslam düşüncesinde son 1000 yıl Eşari'nin oldu. Sonuç ortada. Önümüzdeki 1000 yıl Maturidi'nin olmalıdır. Bu bir hayat memat meselesidir."


KURULUŞ İDEOLOJİMİZ VE İSLAM (3)
Gündüz AKTAN
14 Ekim 2004
Genç okurumun (Uygar Aktan) 3. ve son yazısı aşağıdadır: "Bin yıl öncesinin mezhep tartışmalarının bugünkü hayata yansımadığını düşünmek büyük bir yanılgıdır. Teolojinin sosyolojiyi doğurduğunu artık keşfetmek zorundayız. Teolojik sorulara toplumun verdiği cevap zaman içerisinde o toplumun kültürünü şekillendirir. Örneğin bir toplum kader-özgür irade tartışmasında kader doktrininden yana karar kılarsa ne olur? Fay hattı üzerine çürük bina diktikten sonra depremde ölenler için 'takdiri ilahi' diyen müteahhitler çıkar karşınıza. Arabanın arkasına 'Allah korusun' yazısı taktıktan sonra gazı kökleyen 'trafik canavarları' yolları kana bular. Kendisinin kurbanı olduğu suçluları 'kader kurbanı' olarak gören koca bir halk çıkıverir ortaya. Yaptıklarının sonuçlarının sorumluluğunu Allah'a, devlete, sisteme, çevreye, kısacası kendinden başka herkese yükleyen bir insan tipi ile baş başa kalırsınız.
İnsanların zihnindeki 'Allah' tasavvuru onların dolaylı olarak 'otorite' konseptlerini de şekillendirir. En büyük otorite olan Allah'ı algılayışınız ister istemez yeryüzündeki küçük otoritelere olan bakışınıza da yansır. Mesela 1000 yıldır Sünni teolojisine egemen olan Eşarilikte olduğu gibi Allah'ın evreni yönetişinde hiç bir kaideye bağlı kalmadan ve kendi koyduğu kanunlar çerçevesinde davranma durumu olmadan hükmettiği doktrinini benimsemiş toplumlar ancak despot üretebilirler.
Ayrıca böyle bir 'Allah' tasavvuru Allah-kul ilişkilerinin niteliğini de tayin eder. Evreni muazzam dengeler üzerine halk etmiş ve onu ezeli kanunları çerçevesinde çekip çeviren bir Yaratıcıya şuurlu teslimiyet yerine, anlayamadığı bir kudrete korkudan itaat eden kullar çıkar ortaya. Böyle bir toplumda despotlar kendi koydukları kanunların kendileri için geçerli olmadığını ileri sürerler ve toplum da onlara itaat eder. Bu despotlar iktidarlarını 'Allah'ın kaderi' olarak dayatırlar ve toplum onlara yine itaat eder. Bunu sorgulayan kahramanlar çıkarsa 'Allah'ın hikmetinden sual olunmaz' diye susturulurlar. Ve bu despotlar 'Peygamber'in vekili', 'Allah'ın gölgesi' gibi sıfatları aldıklarından kendilerine isyan eden kahramanları, Allah'a isyan etmekle itham edip ezerler. En sonunda Atatürk gibi birisi gelip o despotu devirir, ama o döneme gelinene kadar Allah'ın kevni (ontolojik) hâkimiyeti ile beşerin siyasi hâkimiyeti o denli özdeşleşmiştir ki millete verilen egemenliğin Allah'tan gasp edildiği zannedilir.
Böylesi bir teolojinin vücut verdiği zihniyet bugünkü toplumsal hayatın bütün hiyerarşik ilişkilerini de şekillendirir. Eline yetki geçiren herkes firavunlaşır. Aşağıdakiler, yukarıdakilere bir yandan saygı kisvesine bürünmüş bir dalkavuklukla itaat ederken, diğer yandan ilk fırsatta onun ayağını kaydırarak kendisi firavun olmanın haset dolu hayali ile yanıp tutuşur. Ve böyle bir topluma Atatürk gibi birisi gelip padişahı devirdikten sonra bile, karşınıza 70 milyon küçük padişah adayı çıkar. Siz de neden yönetebilen bir demokrasi oluşturamadık diye kara kara düşünürsünüz. Aralarına katılmak istediğiniz bazı ülkeler 'İslam demokrasi ile bağdaşır mı?' başlıklı seminerler düzenleyip dururlar. Siz de o panellere katılıp 'Vallahi bağdaşır' diye yeminler ederek, onları ikna için çırpınırsınız.
Demokrasi ile bağdaşmayan İslam değil, İslam'a bin yıldır musallat olmuş Hanbeli-Eşari teolojisinin yarattığı toplumdur. Atatürk kurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı'na Hanefi-Maturidi teolojisini esas alma talimatı vermişti. Çünkü bu doktrine dayalı bir toplum demokrasi ile bağdaşmak şöyle dursun, Batı'ya demokrasi dersi verecek noktaya ulaşabilirdi. Ama Cumhuriyet'in bu teolojik yeniden inşa misyonu devam ettirilmediği için, boşluğu Türkiye'ye 'ılımlı İslam' adı altında dışarıdan giydirilen BOP'a uyumlu İslam doldurur. TSK 'devrim muhafızı' durumuna düşürülürken, ona karşı çıkanlar 'mücahit' mertebesine yükseltilir.
Tek kurtuluş teolojinin yeniden inşasıdır. Teoloji düzelmeden toplum düzelmez: 'Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez.' (Ra'd,11)."






İDEOLOJİ, TEOLOJİ VE DEVLET
Uygar AKTAN
12 Kasım 2004
Cumhuriyet'in aşmayı hedef seçtiği 'çağdaş uygarlık'tan kastın Batı olması ve Batı'nın da bir ideolojisi varsa bunun 'İslam olmaması' Cumhuriyet'imizi İslam dışı ilan etmeye yeterli sayılıyor

Sayın Gündüz Aktan'a, 9, 12, 14 Ekim tarihlerinde 'Kuruluş İdeolojimiz ve İslam' başlıklı üç makalemi köşesinden yayımladığı için teşekkür ederim. Bu arada Yeni Şafak gazetesi yazarı Sn. Hayrettin Karaman, 17, 22, 24 ve 29 Ekim'de bu makalelere karşı bir yazı dizisi yayımladı. Bunlara ilişkin yorumlarımı aşağıda sunuyorum.
Sn. Karaman'ın bana cevap verirken, Cumhuriyet'in temel inanış sistemi olan Hanefi-Maturidi akait üzerinde durmasını beklerdim. Buna karşılık Sn. Karaman'ın görüşleri Seyyid Kutub'un (ölm. 1966) 'Yoldaki İşaretler' adlı kitabındaki ideolojiyi çağrıştırıyor.
Bu kitap siyasal İslamcılığın manifestosu niteliğinde. Buna gö-re, varlık nedeni hayatın her ayrıntısını İslam'a göre düzenlemek olmayan tüm rejimler kategorik olarak tekfir yani din dışı ilan edilir. Sonra da bu 'küfür rejiminden' coğrafi ve manevi anlamda hicreti, yani göçerek ayrılmayı öngörür. Yeterli güce ulaşıldığında da bu rejimlerin cihat ile yıkılmasını savunur.
Üç unsurdan ikisi
Sn. Karaman bu üç unsurun ilk ikisini benimsemişe benziyor. 'Laikler'le iç içe değil, yan yana yaşamayı mümkün kılacak ayrı alanlar yaratmayı savunuyor. "Biz sizi değiştirmeye kalkmayacağız, ama siz de bizim manevi hicretle çekildiğimiz alana girmeyin" der gibi. Cumhuriyet ile 'barışma' seçeneğini çoktan unutmuş, bir çeşit 'mütareke' öneriyor. Bunu da İslam ile Cumhuriyet'in uzlaşabileceğinden değil, İslam'a aykırı bulduğu bu düzenin altında yaşamaya mecbur kalışından ötürü, Cumhuriyet'e 'tahammül' ettiğinden yapıyor. Kutub gibi Sn. Karaman'ın da öngördüğü düzende, hayatın her alanında toplumun karşılaşacağı bütün sorunları Allah'ın maksadına uygun olarak çözümleme görevini müçtehitler (İslam âlimleri) üstlenecek. Ekonomi, hukuk, dış ve iç politika, strateji, bilim, teknoloji, eğitim vb. tüm alanlardaki tüm çalışmalar, kararlar ve uygulamalar, bu konuları hakkıyla bilmesi mümkün olmayan ulemanın onayına tabi olacak. Devlet politikasından bireyin özel yaşamına kadar bütün faaliyetler din âlimlerinin fetvalarıyla çerçevelenecek.
Oysa İslam ruhbaniyet, teokrasi, ruhani hükümet, kilise gibi kavram ve kurumları reddeder. Dinimiz bunları şirk (putperestlik) kurumları olarak nitelendirir. Kuran'da geçen 'din adamlarının ilahlaştırılmasının' nasıl olacağı sorusuna Hz. Peygamber'in getirdiği tanım çarpıcı: "Din adamlarının serbest bıraktıklarını helal, karşı olduklarını haram görmek, onları ilahlaştırmaktır." (Tirmizi, Tefsiru'l Kuran, 9). Burada şirkin kriteri din adamlarına fiilen tapmakta veya onların verdiği hükümlerin dine uygunluk derecesinde değil, kullanılan yetkinin geçici de olsa bağlayıcı sayılmasındadır.
İslam'da şeri kaidelerin en az dörtte üçü doğrudan Kuran ve Sünnet'e değil, ulemanın içtihatlarına dayanır. Kutsal metinlerdeki hukuki hükümlerin sınırlı sayıda olmasının yol açtığı bu geniş beşeri yorum alanında müçtehidin bir şeyin dine göre caiz olup olmadığı yönündeki fetvası bir öneri olmanın ötesine geçip, mülzim (bağlayıcı ve yükümlülük altına sokan) bir nitelik kazanırsa şirke girilmiş olunur. Yani en iyi niyetli müçtehitler bile, bütün temel konularda nihai onay mercii gibi içtihat verirlerse tağut (canlı put) olurlar ve onlara itaat edenler de müşrik (putperest) olmaktan kurtulamazlar.
İslam kulun kula kulluk ettiği bütün saltanatları yıkmak üzere inmiştir. Buna ister ismi rahip, haham, papa olsun, ister müçtehit, ulema, fukaha olsun, din sınıfının saltanatı da dahil. Âlimin görevi halkı aydınlatmaktır, ona hükmetmek değil. Çünkü "Hüküm Allah'ındır" (En'am 57, 62; Yusuf 40, 67; Kasas 70, 88; Gafir, 12) ve müçtehidin görevi hükmü Allah'a havale etmektir, onu gasp etmek değil. Ama teolojiniz ne ise ideolojiniz de ona göre şekillenir. Kutub'un teolojisini izleyenler kendi etraflarına ideolojik bir kale inşa ederler. Bu kalenin surları daha önce tarihte yenilmiş, bu teoloji/ideolojinin kimliğini taşıyanların, yani yenilen Osmanlı ile özdeşleşen ve kazanan Cumhuriyet'e yabancılaşanların son savunma hattını oluşturur. Dış dünyanın bütün 'gerçekleri' ancak o ideolojik prizmadan kırılarak içeri ulaşır.
Kuruluş belgelerinde 'İslam'a hizmet' ifadesi geçtiği için Osmanlı'nın İslami ilkelerle örtüşmeyen yönleri mazur görülür. Cumhuriyet'in ulaşıp aşmayı hedeflediği 'çağdaş uygarlıktan kastın Batı olması, Batı'nın da bir ideolojisi varsa bunun İslam olmaması' Cumhuriyet'i İslam dışı ilan etmeye yeterli olur. Cumhuriyet'in 'çağdaş uygarlık' tasavvurunun temelinde akıl ve bilimin bulunması ve bunların İslam'ın da makbulu olması sonucu değiştirmez. Akıl ve bilimin, dine değil, din kisvesine bürünüp medeniyetimizi yıkan hurafeler yığınına karşı esas alındığını vurgulasanız da kabul görmez. Sizin "Bu şekilde Batı'yı aşmak mı İslam'a aykırı, o hurafeleri din diye savunarak Batı karşısında intihar etmek mi İslam'a hizmet" gibi sorularınız muhatap bulmaz.
Hilafet ve Osmanlı
Osmanlı'da bir beşere 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' sıfatı verilmesinin ve yalnız Allah'a kulluk edilmesini emreden bir Kitab'ın bağlılarını, padişahın da kulları olarak tanımlanmasının alenen şirk olduğunu yeterince eleştirmezler. Osmanlı ulemasının çoğunun, padişahın seçilmesini savunduğu gibi fantezilerle kendilerini oyalarlar. Hilafeti önce Emevilerin saltanata dönüştürmüş olmasını, aynı yapının Osmanlı'da sürdürülmesinin mazereti haline getirirler. Saltanatın İslam'a aykırı olduğunu ve müminlerin ödevinin 'Her zaman ve durumda Allah'ın muradını gerçekleştirmek' olduğunu vurgulamalarına rağmen, Osmanlı'nın bunu asırlarca yapmamasına tarihi şartları bahane ederler. Gerekli şartları Cumhuriyet gerçekleştirince de rahatsız olurlar. Bu ideolojik prizmanın Osmanlı'ya tanıdığı geniş ve esnek 'anlayış', Cumhuriyet'e karşı 'ödünsüz bir dogmatizm' olarak yansır. Cumhuriyet'in kuruluşuna ilişkin olağanüstü tarihi şart veya zorunluluklar göz önüne alınmaz. Laikliğin dini kale almamak olduğu şeklindeki içi boş iddiadan hareketle mesele baştan kestirip atılır.
Türk tecrübesinin bu klasik tanımın dışına çıkan bütün unsurları unutulur. Cumhuriyet'in dayandığı esasların, İslam'ın da yönetim esasları olduğunu bizzat devletin kurucusunun vurgulaması bile yetersiz görülür. Adalet ve temsil gibi ilkeler her rejimde ortak olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet, faşist ve komünist sistemlerle bir tutulur. Bu ilkelerin içini 'aklın ve maslahatın' (kamu yararının) dolduracağı; bunların aynı zamanda İslam'a uygunluğun da ölçütü olduğu ve nihayet bu ölçütleri belirleyecek toplumun Müslümanlardan oluştuğu vakıası bile onların gözünde durumu değiştirmez. Atatürk'ün, masraflarını bizzat karşılayarak, Kuran'ın Meclis kararı ile Elmalılı Hamdi Yazır'a dokuz ciltlik Türkçe meal ve tefsirini yaptırması ve on bin adet bastırarak ülkenin en ücra köşelerine kadar ulaştırması umursanmaz. Diyanet İşleri Başkanlığı'nı kurmuş olmasına da değinilmez. Diyanet'e Hanefi-Maturidi akaidini esas alması için verdiği talimatın olağanüstü anlamı üzerindeyse hiç durulmaz.
Eşariliğe prim
Osmanlı'nın Hanefi-Maturidi akaidini göklere çıkarıp, medreselerde tam tersi bir çizgiyi savunan Eşariliği okutmasının yıkılışımıza nasıl yol açtığına dair tek analiz yapmazlar. Eşariliği içselleştirmiş bir toplumun her türlü ilerlemesinin donduğunu irdelemezler. Allah'ın verdiği aklı 'heva ve heves' olarak damgalayıp, eskinin körü körüne taklidini savunan Eşarilik doktrininin fikri yaratıcılığı kuruttuğunu algılamazlar. İnsana zerre kadar özgür irade alanı bırakmayan kaderciliğin nasıl sorumsuz ve ahlaksız bir toplum yarattığını göremezler. Başkalarının imanını amelleriyle yargılama hakkını kendinde gören bu inanışın, sadece dini hayatımıza değil, hayatın her alanına riya ve şekilcilik saplantısının bir kanser gibi yayılmasına sebep olduğunu idrak edemezler. Allah'ın hükümlerinin sebep ve gayelere bağlı olduğunu reddetmenin, dünyevi egemenliği keyfi şekilde icra eden despotlar ürettiğini anlayamazlar. Bu akaidin fert ve toplumu 'iktisaden mülksüz, siyaseten hükümsüz ve dinen iradesiz' kıldığını göz ardı ederler. Ve inanç sistemimizi yeniden inşa etmeden, demokrasi çerçevesinde bile topluma 'mülk, hüküm ve iradesinin' geri verilemeyeceğini, verilirse de bunun yeni sorunlar yaratacağını umursamazlar.
Aslında bizim bu konuları tartışıyor olmamız lazım. Devrim şartlarının eleştirilerine saplanıp kalmak esas meseleden kaçıştır. Atılmış temelin üzerine bir tuğla koymayanlar devamlı olarak temelin yanlış atıldığından 80 yıldır yakınıyorlar. Oysa sorunun özüyle yüzleşmekten başka kurtuluş yolu yok. Modernite ve laiklik gibi kavramların herkesin üzerinde uzlaşacağı teknik bir tanımını yapmakla iş bitecek mi? Bu kavramları fetiş haline getirmek bile işin esasına girmekten kaçtığımızın kanıtıdır. Akıl-vahiy, Allah'ın külli iradesi-kulun cüzi iradesi ve iman-amel ilişkileri konularında içselleştirilen inanış tarzı, toplumun karakterini şekillendirir. Bu tartışmada Eşariliği mi savunuyorsunuz, yoksa Maturidiliği mi, onu söyleyin!
Cumhuriyet'in başlangıçta dini altyapı olarak halka Maturidiliği benimsetme girişimini, herkesten çok dönemin âlimleri desteklemişti. 80 yıl sonra buna Selefilik adına hâlâ direnen bazı hocalarımızın, Diyanet'in dini düşüncemizde tecdit amacıyla çıkardığı yeni Kuran tefsirini hazırlayan ekipte bulunması tereddüt uyandırıyor. Sn. Karaman, Cumhuriyet'in ilk Adalet Bakanı Seyyid Bey'in tarihi Meclis nutkuna atıf yapmış. Aslında Seyyid Bey, Cumhuriyet'in bu inanış sisteminin şahdamarını o konuşmasında şöyle ortaya koymuştu: "Kuran 'Maruf ile emret' (Araf, 199) diyor... Bu ayet hakkıyla tetkik edilmemiş, manası işlenememiştir... Meselede Eşarilerle yani Şafi ulemasıyla Maturidilerin, yani Hanefi ulemasının fikirleri birbirine karşıdır. Bunu ayırt etmek lazımdır. Şafi uleması tarafından yazılan tefsirlere bakarsanız, marufun, 'şeriat tarafından güzel ve iyi olduğu bildirilen şeydir' diye tefsir edildiğini görürsünüz. Halbuki Hanefiler tarafından yazılan tefsirlere bakarsanız, marufun, 'aklın güzel ve iyi olarak belirlediği şeydir' diye tefsir edildiğini görürsünüz."
İşte din-devlet ilişkileri meselesinde hayati kırılma noktası burada. Hayatın bize dayattığı binbir sorun karşısında halkın menfaatlerinin ne olduğu, kim tarafından, nasıl belirlenecektir? Bu konuda aslında sadece iki seçenek var. Halk kendi menfaatlerinin ne olduğunu ya bir din sınıfının 'şeriat tarafından güzel ve iyi olduğu bildirilen şey' iddiasıyla kutsadıkları fetvalar ile ya da kendi 'aklının güzel ve iyi olarak belirledikleri' ile tayin edecektir. Ya teokrasi olacaksınız ya da demokrasi. Ya Eşarilik hâkim olacak ya da Maturidilik. Ya insanın akıl ve iradesini Allah adına prangalayacaksınız ya da onu Allah adına özgürleştireceksiniz. Ya tek tek vahiy hükümlerinin zahiri lafzına ve indiği döneme kayıtlı kalacaksınız ya da bir bütün olarak o hükümlerin gerçekleştirmeyi amaçladığı zaman üstü ahlaki değerleri yegâne referans noktaları yapacaksınız.
Tercihler ve sonuçları
İnsanoğlu asla o değerlerin dayattığı tercihlerden ve tercihlerin sonuçlarından kaçamaz. Ama o değerlerin ilahi kaynağını unutup, her birini izafileştirebilmek için devamlı sapma eğilimine girebilir. Siz de onları devamlı uyarıp hatırlatacaksınız. Bunu devlet aygıtını ele geçirip cebir yoluyla yapmayı düşünmek bile yenilginin örtülü bir itirafı. Devlete küsüp aranıza set çekmekse açık itirafı. Mesele kanunları değiştirmek değil, çünkü sorun hukuki değildir. Sorunlarınızı ne kadar kanunları değiştirerek düzeltmeye çalışırsanız, iç dünyanız o kadar sakat demektir. Bu yüzden Selefi devrimciliğe heveslenmeden, tevhit bilincine dayanan ahlaklı bir toplum inşa etmek en zahmetli, ama en büyük zaferdir. Bu zaferi kazanmak için Kutub'un Tekfir-Hicret-Cihat döngüsünü kırıp, yerine Tevhit-Ahlak-Adalet üçlüsünü yerleştirmek gerek. Bireyin kalbine yerleşen tevhit bilinci topluma ahlak olarak, devlete de adalet olarak yansır. Çünkü ahlaklı bir toplumun fertlerinin yöneteceği devlet, ismi ne olursa olsun, mutlaka adaletli olur. O zaman da Cumhuriyet'in mahkeme duvarlarında Atatürk büstünün altındaki Hz. Ömer'in "Adalet Mülkün Temelidir" sözlerinde ifadesini bulan Allah'ın en büyük muradı zaten gerçekleşmiş olur.
Atatürk, İnönü ve Seyyid Bey'in vb. söylediklerini sonsuza kadar tartışabiliriz. Son analizde önemli olan tek şey bizatihi Cumhuriyet kavramının kendisidir. Bu kavramın içinde bir teoloji keşfedilmeyi bekliyor. Onu keşfetmek zorundayız. Bunu ben yapamam. Bunu yine değerli hocalarımız yapabilir. Ancak şunu biliyorum ki bu başarıldığı an 'Güneş tekrar doğudan doğmaya başlayacaktır.'


kaynak :http:// www.avsam.org/TR/giris3.asp
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 11:21 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kaganos abi inan ayni konuyu acacaktim, sizin actiginizi gordum cok sevindim Allah razi olsun.
Ne tesadufse 2 haftadir ulkucu ayaklarina yatip bizleri hak yolundan cikarmaya calistiiiiilar. Tabiki basarili olamadilar.
Buyuk mitingin arefesinde yuce dinimizi kullanacak kadar cahillestiler!
Irkcilika milliyetciligi ayiramayan, milliyetciligin ne oldugunu bilmeyenler bilmediginiz ayirt edemediginiz konuda nasil fikir sahibi olabilirsiniz?
SONUMUZ HAK YOLU OLSUN.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 11:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kurtoglu gonuldasim,
bunlar okumaya zahmet etmiyorlar, islerine gelmiyor gercekler. Havadan ezbere iki cumle soylemeyi huner sanmaktalar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cmt Ekm 01, 2005 11:35 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

adigek demiş ki:
Kurtoglu gonuldasim,
bunlar okumaya zahmet etmiyorlar, islerine gelmiyor gercekler. Havadan ezbere iki cumle soylemeyi huner sanmaktalar.



Dogru dur Ülküdasim
yine de belki seytanlari kova biliriz böylelikle !!!

saygilar sevgiler
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 1:21 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

LAN ESEOGLÚESEK HALA AKIL;LAN MADINIZ MI ???
NEDIR DERDINIZ ADAM GIBI CIK BARI KONUSA CAK LAFIN VARSA EFENDI EFENDI KONUS !!!

SENIN DE BIZIM DE ÜLKEMIZ GIDIYOR ELDEN HALA NARALAR AT;TI YORSUNUZ !!!
OLDU MU BU TERBIYSIZLIK BAK RAHAT OL YA ÖZÜR DILERSIN YADA SENI YAKINDA SALLANDIRIZ !!!

CIK BARI ADAM GIBI KARSIMIZA
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 1:29 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

SEN DE BURAYA BAK GÖRÜYOR MUSUN !!!!!


www.stratejitr.com/images/bild3.jpg
www.stratejitr.com/images/bild4.jpg
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 1:35 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

SEN DE BURAYA BAK GÖRÜYOR MUSUN !!!!!


www.stratejitr.com/images/bild3.jpg
www.stratejitr.com/images/bild4.jpg
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
TurkPatriot
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 06, 2005
İletiler: 29

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 1:39 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yürekliysen gelde karsimda bu naralari at seninde sonun digerleri gibi cehennem olucak.!

Türk askeri seninde kafana bir tane SI KI CAK.!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
TurkPatriot
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 06, 2005
İletiler: 29

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 1:47 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Seni si ker öyle öldürürüm kö pek soyu.!Daha öncekiler gibi intihar eylemcisiymis korkmazmis.!

eroinci hapcilar!

Sizin ne oldugunuzu biliyoruz.!

Doguda tanik olduk korkmazmisiniz.!Hepiniz altiniza isiyorsunuz sahide gerek yok kendim tanigim.!

Siz anca kahpe sekilde sirtan kahpece insan öldürürsünüz.!

Hepinizi kurutucaz.!Mehmetcik seninde kafana bir tane SI KI CAK.!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
KursunBey
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jul 19, 2005
İletiler: 24
Şehir: Belçika/Brüksel

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 2:22 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

TurkPatriot demiş ki:
Seni si ker öyle öldürürüm kö pek soyu.!Daha öncekiler gibi intihar eylemcisiymis korkmazmis.!

eroinci hapcilar!

Sizin ne oldugunuzu biliyoruz.!

Doguda tanik olduk korkmazmisiniz.!Hepiniz altiniza isiyorsunuz sahide gerek yok kendim tanigim.!

Siz anca kahpe sekilde sirtan kahpece insan öldürürsünüz.!

Hepinizi kurutucaz.!Mehmetcik seninde kafana bir tane SI KI CAK.!


Iyimisin Karde$ Sen?? 1. Ulkucuye Küfür Yakisiyormu???? Ülkücümüsün sen??? 3 AYlardayiz!?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
BoZKuRTCuYuM
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Oct 02, 2005
İletiler: 10
Şehir: Denizli

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 2:27 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

TurkPatriot kardesim sinirini anliyorum ama biraz sinirine hakim ol be kardesim. Küfür etme be kardesim ayip oluyor bak! O kendini bilmezin tekidir buraya satasmaya gelmis. Ne diyeceksek diyelim ama küfürsüz olsun bu.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tuni
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 03, 2003
İletiler: 3

İletiTarih: Pzr Ekm 02, 2005 11:22 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

merhaba arkadashlar bilmem bu sorumlar nasil cozyulecek ama ben burada 4 KIRO HASTANELIK YAPTIM gelin kirolar BULGARISTANA goreceksinis ki BURADA KI TYRKLER DE SIZDEN NEFRET EDIYOR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1