Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Bizde Hiç mi Suç Yok?
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
karadereli
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Mar 23, 2003
İletiler: 15
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Pzr Haz 01, 2008 7:18 pm    ileti konusu: Bizde Hiç mi Suç Yok? Alıntıyla Cevap Gönder

Bizde Hiç mi Suç Yok?


Resul Kürşat Şahsi




Bugünlerde yayında olan bir televizyon dizisi hakkında, Ülkücü hareketi karaladığı ve olaylara yanlı yaklaştığı, komünist propaganda ve yalanları içerdiği gerekçesi ile çeşitli vesilelerle Ülküdaşların tepkilerine şahit oluyoruz. O diziyi hiç seyretmedim ancak Ülküdaşların haklılığına inanıyorum.



Komünistler bu yalanları on yıllardır söylerler. Onların bu yalanları söylemelerini yadırgamak bence oldukça yersiz bir davranıştır, zira Rus uşaklarının, ümitlerini tarihe gömen bir hareket hakkında doğru konuşmalarını beklemek yersiz olurdu. Diğer komünist propagandalarda olduğu gibi o dizide de KGB Başkanının “Güneydeki sivil direnişi kıramadığımız için Sovyetler dağıldı” itirafına yer vereceklerini sanmıyorum. Gezmişlerle çağdaş, Avrupa’daki komünist öğrenci hareketlerinin kısa sürede son bulmasına karşın, Türkiye’de bu kadar uzun sürmesinin sebebinin o dizide irdeleneceğini de sanmıyorum. Hele ki, o devirde Sovyet Rusya tarafından işgal edilememiş tek bağımsız Türk toprağının Türkiye olduğu ve esasında mücadelenin Komünizmle değil, Rus yayılmacılığı ile yapıldığı, Türkiye’yi “düşürmede” izlenilecek yolların birçok komünist dergide basıldığı gerçeğine de asla o dizide vermeyecekler. Yıldıray Çiçek’in sorduğu “ 5000 Ülkücü’yü uzaylılar mı öldürdü?” sorusu gayet yerindedir. Gördüğüm gerçek odur ki; Türk Milliyetçiliği tarihi bir haklı olma ve haklı çıkma tarihidir. Türk Milliyetçiliğinin savunulmaya ihtiyacı yoktur; Tarihi gerçekler objektif olarak ortaya konulduğu taktirde Türk Milliyetçiliği tarihi kendini savunmaya yeterlidir.



Ancak, bu gerçekler bizi temize çıkarmaz. Sözüm ne şehitlere, ne gazileredir. Sözüm ne vuranlara ne vurulup şehit olanlaradır. Sözüm Ülkücü hareketi tanımayıp kendini Ülkücü olarak tanımlayan Ülkücü Türk Gençliği’nedir. Ne yazık ki Ülküdaşların önemli bir kısmı söz konusu mücadele hakkında sadece kulaktan dolma bir fikre sahiptir. Söz konusu mücadele ile ilgili toplumun genelinde hakim olan saçma sapan “Sağ-sol çatışması” “kardeş kavgası” tabirleri Ülküdaşlarımızın büyük bölümü tarafından, kabul edilip kullanılır olmuştur. Biz Ülkücülerin bilgi yetersizliği sadece bu konuda değildir. Kulaktan dolma bilgi sahiplerinin bilgilendirmesiyle fikir sahibi olma durumumuz aşağı yukarı fikir sistemimizle ilgili her konuda kendini gösteriyor. Sloganın fikrin üstüne çıkması, fikirden ve doğrudan daha muteber hale gelmesi durumumu da bizimle ilgili her konudadır. Şu gerçeği ifade etmeliyim ki; Yazanının ve fikir üreteninin bunca çok olduğu, fikir kaynakları bunca çok olan, ancak okuyanı ve bileni bunca az bir fikir sistemini tarihin gördüğünü sanmıyorum, gerçek bu kadar acıdır. Geçtiğimiz günlerde bir Ülkü Ocağında “Bizde de yazar var mı yahu” şeklinde bir cümle işittim. Benzer cümleleri daha önce de duymuştum. Bir ilimizin semt ocağına mensup Ülküdaşımızın ol ilin merkez ocağında ; “Yahu buralarda 9 Işık ‘tan bahsediyorsunuz, bizim ocakta kimsenin bundan haberi yok, yazıp verin bize de anlatalım” şeklinde yakınan bir Ülküdaşla karşılaşmıştım. Birkaç ay önce bir ilin bir üniversitesinin mensuplarına yönelttiğim (yaklaşık 50 kişilik bir fakülte teşkilatı) “) “9 Işık nedir?” sorusuna “Ünlü bir romanın adı” ,“Bir Türk Destanı” gibi cevaplar aldım. O gruptan bu soruyu doğru cevaplayan sadece bir kişi oldu. Yine aynı gruba yönelttiğim “Türk Milliyetçiliği nedir?” sorusuna elle tutulur bir-iki cevaptan fazlası gelmedi. Bunlar kimi Ülküdaşlara uç örnekler gibi görünebilir, ama gerçek odur ki bunlar halimizin tasviridir. Ocaklarda-teşkilatlarda aktif görev yapan Ülküdaşlar bu gibi durumlara her gün şahit oluyorlardır. Naylon yazar Soner Yalçın’ın bütün kitaplarını satın alan biz Ülkücüler, Erol Güngör’ün adını biliriz ya da bilmeyiz. Suçlu arayan bir mantık bu durumu ocakların pasifliğine yorabilir. Ancak bu kanaatimce tam olarak ocakların pasifliği ile ilgili değil, Ülkücülerin okumadaki yetersizliği ile ilgilidir. Zaten ocağa kısıtlı bir zaman ayıran gencin kendisini yetiştirme eğiliminde olmaması durumunda bu zaman diliminde ocakta fikren yetişmesi mümkün değildir. Yani bu durumun sebebi biziz, başka kimse değil. Ayrıca bu acı tablo küreselleşmenin kimliksizleştirme hedefinin Ülkücü hareket üzerinde ne derece başarılı olduğunu gösterir. Biz Ülkücüler, ciğerlerimizi patlatırcasına slogan atsak da, kapitalist canavarın başarısı ortadadır; Komünist Rus yayılmacılığını yenen Ülkücü Hareket Kapitalizm ve Küreselleşmeye karşı olan mücadelesinde kan kaybetmekte ve başarısızlığa uğramaktadır.



Bu bağlamda, bizce dahi doğru bilinmeyen Türk Milliyetçiliği’nin, Türk Milliyetçiliğinin ezeli düşmanların tarafından doğru anlatılmasını beklemek, kesinlikle haksızlıktır. O dizi önemli değildir, bir propagandadır ve bir propaganda başka bir propaganda ile yıkılır. Ancak şu soruyu kendimize yönetmeliyiz ki; O dizi ile ilgili olarak ya da başka bir vesile ile bize 1980 öncesi Türk Ülkücülerinin mücadelesini anlatmamızı isteyen sıradan bir arkadaşımıza vereceğimiz cevap, o arkadaşımızı Türk Ülkücülerinin haklılığı noktasında yeterince aydınlatacak mıdır? Yada Türk Milliyetçiliği ile alakalı herhangi bir konuda kendimizi aydınlatacak objektif bilgiye ne kadar sahibiz? Bu derece cehalete bulanmış bir hareketin gençleri olarak Türkiye’yi yönetmeyi ne kadar hak ediyoruz, Turan davamızda ne kadar gerçekçiyiz, sorularını da kendimize yönetmeliyiz. Artırılabilecek bu sorulara vereceğimiz cevaplar, eğer samimi bir Türk Milliyetçisi isek bizi bilmeye ve bilhassa okumaya yöneltecektir.



Elbette ki, Ülküdaşlarımız arasında Ülkücü fikir sistemini kavramış, çokça okuyan, aydın binlercesi vardır. Bunlar fikriyatımızın yüz akları olmakla birlikte ne yazık ki sayıları Ülkücü Hareket’in genel görüntüsünü değiştirecek kadar değildir. Ayrıca sloganın fikrin önüne geçmesinin zamanımızda her fikir hareketinde görülüyor olması, kulaktan dolmanın her fikir hareketinde tercih edilen öğrenme biçimi olması da kendimizi tanımamamızın gerekçesi olamaz, olmamalıdır. Ülkücü bir adam, kendisini her hangi başka bir fikrin mensubu ile bence karşılaştıramaz, karşılaştırmamalıdır.



“Baba” filminin sanıyorum 3. bölümünde oradaki papazın Al Pacino’ya söylediği halimizi bir anlamda tasviridir. Hatırladığım kadarı ile anlatayım;



Al Pacino günah çıkarmaya gittiği papaza hayatında işlediğinin düşündüğü bütün günahları anlatır. Papaz yakındaki havuzdan bir taş alır ve kırar, taşın içi kurudur. Papaz; Biz Avrupalılar yüzyıllardır Hıristiyan’ız ve Hıristiyanlığın içindeyiz, ancak suyun içindeki bu taş gibi Hıristiyanlık içimize işlememiş” der. Bu cümleyi günümüzdeki Ülkücü Hareketle alakalı olarak düşünüp değerlendirmemizin gerekliliğine inanmaktayım.



Ol televizyon dizisinin içeriğini doğru yorumlamak ve ilgili tarihlerdeki olayları anlamamız bakımından Hakkı Öznur’un Derin Sol adlı eserini okumamızda fayda görüyorum, mutlaka okunmalı ve okutulmalıdır. Konuyla ilgili Ülkücü yazarlarca yazılmış onlarca eser vardır.



Erhan Öztunç un konu ile ilgili “Ülkücüler Oniki Eylül’ü Anlatiyor” adlı eseri sanıyorum son basılan eserdir.



Televizyonlarda yayınlanan, milli kimliği yok etmeye yönelik, bilhassa toplumun çökerten ahlaksızlığın yaygınlaştırmak başka bir amacı olmadığını düşündüğüm onlarca dizi, film vs. vardır. Medyamız ne yazık ki milletimizi kimliksizleştirme silahı olarak kullanılagelmektedir. Milletimiz ve milli varlığımız açısından bu yayınlar yukarıda bahsettiğim diziden çok daha tehlikelidir. Çoluk çocuk, bir millet yıllardır bu yayınları seyrediyoruz. Gerçektende milli varlığımız bu dönemde olduğu kadar Türk Tarihi’nin hiçbir döneminde tehdit altında olmamıştı. Daha büyük tehlike bizce bu tehdidin fark edilmemesi ve hiçbir tedbir alınmamasıdır.



Kün Tuğ Bolgıl Kök Kurıkan…
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Sal Haz 10, 2008 1:17 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

bizdede büyük suç var elbet.dışarda okadar kötü imajımız varki,bu imajı oluştururken dış kuvvetler biz ne yaptık koskoca bir hiç.dışardan ülkücü dendiğinde kitap okumayan,dünyadan ve ülke gündeminden bi haber,tek işi kavga gürültü olan beyaz çoraplı boş insanlar böyle görüyor dışardakiler.milletle oturup konuştuğumuzda biz sizi böyle bilmiyordukdiyolar.ilk yapılması gerek kendimizi iyi bir şekilde ifade etmektir.onun için bütün ülkücüler kendi fikriyatını davasını anlatan kitaplar okumalı konuya hakim olmalı etkileyici bir üslupla anlatıp karşı tarafı etkilemeli.her ülkücü günlük bir gazete ayda en az bir kitap ve bir dergi okumalı.gündemi takip etmeli sorunlara çözüm aramalıdır.2.yapmamız gereken ise medya da kendimize yer edinmeliyiz en büyük propaganda aracı günümüzde televizyondur kendimizi anlatabilecek programlar,diziler,sinema filmleri yapmalıyız.boş oturup laf üretmekle peynir gemisi yürümze.bu kutlu davaya layık olmak isteyen her ülkücü elini taşın altına koymalıdır.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Sal Haz 10, 2008 9:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Hatırla Sevgili'den Unutma Sol'a


Kahpelerin sevdası da kahpedir...



Kahpeliğin, kaypak meşrebiyle kendi marifetlerinin alkışını lütuflaştıran soytarılar, suratlarında sırıtan çıbanın olanca sevimsizliğine estetik anlamlar yüklemektedirler…



Böylece, taşlanma yerine alkışla alakalanmaktadırlar…



Şairin ”Tarihe sızan soytarılar gördük, genç ömrümüzde” işaretine anlam olan bu garabetler gündeme taşıdıkları, (Hatırla sevgili) dizisiyle gerçeği gölgeliyorlar…



Gölgelenmiş, gerçek çıbanlı bir halken, estetik bir algıda genç dimağların maniple edilmesine sebebiyet veriyor…



Malumunuz “manipülasyon” insan zihnini hedef alır.



Fetihçi bir zihniyet tasarrufuyla, gücü, aktiviteyi, enerjiyi alanından saptırarak bu potansiyel sahiplerini tesirsiz kılar…



Fetişleştirdikleri ikonlarını” rol model karakter” olarak sunumlaştıran bu zihniyet aynı zamanda ciddi bir tarihsel saptırma yapmaktadır…



Olay ve olguları, kendi bağlamından saptırma konusunda oldukça marifet sahibi sayılan sol, her alanda olduğu gibi sanatı kullanarak da istediği gündemi oluşturmaktadır.



Bir dönemin muhasebesini, tek taraflı işleyerek kendilerini masumlaştıran bu eli kanlı zihniyet masumları oynayarak, genç dimağlara nüfus etme ustalığıyla “ötekileştirmenin” referansını da sunmaktadırlar…



“Öteki, cehennemdir!” İşaretinde karşıtını, ”Yok edilmesi gereken zararlı haşarat” olarak telakki eden bu zihniyet kamplaşmanın alt yapısını inşa ederek düşmanlık tohumlarını da ekmektedir…



Oysa bu es geçilen basit, sıradan, romantik yansıma, geçmişte ülkenin potansiyel enerjik guruplarının sağcı, solcu kamplaşmasıyla heder edilmesine sebebiyet vermiştir.



Bu heder edilişin pay sahipleri taraftarlığın masumları olarak yansıtılıp, ülkücüler ise eli kanlı katiller olarak topluma anlatılmaktadır.



Hafızalarının koordinatları, kin, nefret ve ajitasyonda hep belli alanı kodlayan solun” kin hafızası” aynı tekrar marifetiyle kitleleri aptallaştıramaya yönelik, çevir gazı yanmasın teraneleriyle seyrine devam etmektedir…



Dümen kırdığı suların köpek balığıyken orkinos balığı maskesi giyinip, hüzün demlemenin yoluna yolcu davetler sunmaktadırlar…



Ortaya koydukları sunumda maskelenmiş yüzleri kahraman olarak yansıtmaktadırlar…



Kin hafızalarında iflah olmazlık olarak oldukça geniş yer kaplayan nefretlerini, Ülkücü düşmanlığıyla, akıl, fikir ve izan kabul etmez bir şekilde her şartta kusmuklaştırmaktadır.



Tasması kopmuş it hüviyetiyle her bölümde havlaya havlaya, aynı tekrarı iffetsiz bir illetlik olarak, yalanlarla süsleyip durmaktadırlar…



Hatırla Sevgiliye, ”Hatırla Sol” diyecek namus, haysiyet ve vicdan sahipleri de olmadığından bir dönemin faturası genç dimağların hafızasına kazınıp, yalan, yanlış, saptırma bilgilerin füğüratif yönelimine konu edilmektedir…



Herşeyde olduğu gibi, Fatsa gerçeğini de çarpıtan bu nostalji istismarcısı soytarılar, devrimci kahraman olarak yansıttıkları tiplerin, Fatsa’da öldürecek yetişkin ülkücü bulamadıklarından imam hatipli, kuran kurslu çocukları nasıl kurşuna dizip öldürdüklerini unutmuş görünmektedirler…



Öyle ya unutmak, insanın bir gözünü, hatırlamak iki gözünü kör edermiş.



Hatıralara önem atfeden bu tek gözlü korsanlar, öyle nostalji rüzgarlarını hüzün atmosferine kaydırarak oluşturdukları iklimin masumiyetinde” Kahramanlaştırdıkları ve masum heder edilmişler” olarak yansıttıkları karakterlerin hangi mirası kendilerinden sonraki nesle bıraktıklarını unutup, yok hükmüne sokmaktadırlar…



Oysa Deniz Gezmişlerin, Mahir Çayanların mirasında hayat bulanlar, kanla beslenip, tarihe kin, nefret, acılar soluklatmışlardır…



Üç binin üzerinde Ülkücüyü katleden bu katiller sürüsünün, yedi sülalerini alakalandıracak daha nice vahşi cinayet ve katliamlar Hatırla Sevgili dizisinin masum karakterler olarak yansıtılan o mirasın eseridir…



Kamboçya’nın Kızıl Kemerler adlı Marksist örgütüne taş çıkartacak kadar vahşetin sahibi olan Türkiye Solu bir dizinin çarpıtmalarıyla temizlenmeyecek kadar da bozuk sicilli ve kirlidir.



Kızıl Kemerler örgütü katlettiği insanların kafataslarından yığma tepeler oluşturmakla hafızalarımızda resmedilmektedir…



Aynı şekilde Türkiye’nin her yerindeki kabristanlarda bu eli kanlı katillerin katlettiği Ülkücüler yatmaktadır.



Yine bu ülkenin kabristanlarında, öldürülen, eski Başbakanlar, eski Bakanlar, eski Milletvekilleri, eski Gazeteciler, Hâkimler, Savcılar, Generaller, Polisler yatmaktadır…



Bunlar ecelleriyle değil bir dönemin kinini, nefretini, katliamlara dönüştürenler tarafından öldürülmüşlerdir.



Bu insanların hayatlarına kast eden, gözünü kırpmadan onların hayatlarına son veren, artlarında binlerce dul, yetim yaralı bırakanlar da öyle uzaydan falan gelmiş insanlar değildi…



Nostalji rüzgârı hüviyetine büründürülüp, masum hal maskesi giydirilerek, kamuoyuna heder edilmiş üç beş gariban genç olarak yansıtılan” Hatırla Sevgili” dizisinin kahramanlarının mirasçısı işbirlikçi, yabancı uşaklığına ram olmuş solculardı…



Vahşi Batının Dangalak süvarisi hüviyetinde resmedilen Ülkücüler, bu dizinin senaryosunu yazan, senaristlerin anlayıp, tahayyül edemeyeceği kadar da Anti Kapitalist bir mücadelenin inanç insanlarıydılar.



İnanıp, iman ettikleri inançları; dünya sulhu, dünya adaleti ve dünya nizamı tesis edip yeryüzüne ahlak, edep, hayâ ve vicdanı hakim kılmaktı…



Ahlak, edep, hayâ ve vicdan gibi hasletlerden nasiplenmeyenler, onların mücadelesini anlayamazlar.



Hele hele Liboşlaşma potansiyeli genetik şifre kodu hüviyeti taşıyan, özelleştirme yanlısı garip ve garabet reklamcı sol çapulcularının onları tasviri hiç mi hiç mümkün değildir.



Bu diziye Sponsorluk yapan, Kayserin muhafazakâr tüccarı da, elbet bir gün bu ülkenin namuslu, haysiyetli, şanlı, şerefli insanlarının hayatlarına kasteden, eli kanlı katillerinin yaptıklarının neye bedel olduğunu ve olacağını anlayacaktır.



Birçok Yahudinin seçtiği bir çözüm vardır; ”Seçilmiş halk olma” özelliklerini tarihin kurbanlarına transfer etmek…



Tarihin kurbanlarını ikonlaştıran Hatırla Sevgili dizisinin aynı zamanda bir kutsal arama ihtiyacına düşen solun trajedisi olarak da değerlendirmek gerekir.



Malumdur her beden vicdan sahibi değildir.


Alisan Satilmis
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Cmt Haz 21, 2008 6:17 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

birkaç gün önce bir haber sitesinde okudum.EMİNE IŞINSU nun SANCI adlı romanı dizi filme çevrilecekmiş.bu roman da ÜLKÜCÜ ŞEHİDİMİZ ÖNKUZU nun hayatı anlatılıyor.ben kitabı okuduüumda çok etkilenmiştim.bu diziyi kabul edecek tv kanalı aranıyor eğer yayına girerse ozaman hatırla sevgili adlı soytarıların yalanlarını unutturup 70 li yılalrı tüm gerçekleriyle izleyip görecez.sabırsızlıkla bekliyorum.ALLAH yar ve yardımcıları olsun
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1