Bizans Oyunları




BİZANS OYUNLARI

Surlara hilâl diktik,
Adı İstanbul oldu,
Kahpe Bizans’ı yıktık,
Mikrobu bize kaldı…….

Bizansın son dönemleri, toplum ilişkilerinde entrikanın, yalanın, iftiranın zirvede olması ve saraydan tutun, toplumun her tabakasına yayılmasıyla bilinir…
Bu kötü huyları Bizans mı icad etti, önceleri yokmuydu?. Elbette vardı. Fakat Bizans bu konularda o kadar ustalaştı ki, Bu pisliklerin toplandığı kategoriye bileğinin hakkıyla ismini verdi.

Bu pis adetler yavaş yavaş Osmanlı sarayına da sirayet etti. Saraydaki uygulamalar da tabii ki yavaş yavaş toplumda yankısını buldu..

Taht kavgalarında, vezirlik, v.s makamların ele geçirilmelerinde, Viyana gibi önemli bozgunlarımızda, iç ihtilâllerde, Balkan felaketinde, Bizans oyunlarının perde arkasından sinsi sinsi olayları yönlendirdiğini görüyoruz…

Tarihin gördüğü en muhteşem cihan imparatorluğu yıkıldıktan ve yerine mirasçısını bıraktıktan sonra da bu mikroptan kurtulamadık, günümüze kadar etkisini sürdürerek geldi..
Yakın geçmişimizde ve günümüzde ise özellikle makam/iktidar ele geçirmede, Bizans oyunlarını en büyük silah olarak kullanan ve bu oyunların sayesinde koltuklara oturan, iktidar elde eden sözde devlet adamlarıyla her tarafımız sarıldı…

Kendi değerlerinin yüceliğiyle değil, rakiplerinin değerlerini çamurlayarak öne geçme bugünkü siyasetçilerimizin en büyük stratejisi..

Peki tüm bunlara karşı Türk milletinin yüce değerlerini omuzlayarak sahneye çıkmış Ülkücü Hareket, bu mikroptan kendini arındırabilmişmidir ?

Buyrun cennetmekân Başbuğumuzun ülkücülere hitaben sözlerini bir kere daha hatırlayalım:

”Türk Milletine Bizans‘dan geçme bir Hastalık vardır. Gevşeklik, lâubalilik, dedikodu, fitne, fesat, terbiyesizlik, birbirini beğenmemek, sır saklayamamak, rastgele lâf söylemek...
Bu hastalık sizde de var. Bu hastalığı tedavi etmeniz lâzımdır. Bu hastalığı tedavi edmezseniz, kendinize yol seçiniz. Milliyetçi Hareket’te bir saniye daha fazla kalmayınız. Benimle dava arkadaşlığı edecekseniz, her şeyden önce vasıflı Türk olmaya mecbursunuz.
Türk Milletini batıran, Bizans’ı batıran, Osmanlı İmparatorluğunu batıran hastalık budur.”

Rahmetli başbuğumuzun kendi döneminde şikayet ettiği ve mutlaka temizlenmesini istediği ”Bizans oyunları” mikrobu, acaba onun Hakka yürümesinden sonra birdenbire temizlendi mi?

Bu mikrop, Türk milletinin yegâne ümidi olan Ülkücü Hareketi kemirmeye devam ediyor..Gururları ve benlikleri kendine en müsait ortam olarak seçen bu hastalık, milletimizin bize en fazla ihtiyaç duyduğu bu karanlık günlerde , enerjimizi gücümüzü birbirimize yönlendiriyor, Türk düşmanlarını rahatlatıyor..

-Bizim üstümüzdekileri ,araya adam koyup onun üstündekilerle yönetmeye çalışmamız, 
-Yıpratmak istediklerimiz hakkında dedikodu çıkarmamız,
-” Biz haklı çıkalım” uğruna, fitne çıkmasına göz yummamız,
-Benliğimizin ve gururumuzun yaralandığını hissttiğimiz anda gözümüzün kararıp,herşeyi çiğneyecek hale gelmemiz, 
-Kendimize rakip gördüğümüz ülküdaşlarımızı ”şunun/bunun adamıymış diyorlar”, ”falanla,filan yerde görülmüş”,”ajanmış” çamur atmalarıyla,iz kalmasını ve yıpranmasını ümid etmemiz, 
-Bize yapıldığını düşündüğümüz haksılığın, milli meseleleri bir tarafa iterek Ülkücü gündemin tepesine oturmasını beklememiz,
-Duygu sömürüsü yapmamız, ”Otuz yıldır davaya herşeyimi verdim, beni kenara ittiler” miyavlamasıyla genç ülkücülerin kafasını karıştırmamız,
-Ülkücülüğün sadece fedakârlıktan ibaret olduğunu başkalarına anlatıp, kendimize uygulamamamız, 
-Oturduğumuz başkanlık koltuğunun yük ve vebalinden çok nimetlerini, gururunu kucaklamamız,
-Karşımızda ”emret başkanım” diyenlerin, bizlerin ”bulunmaz hint kumaşı” olmamızdan değil, davamıza bağlılıklarından dediklerini unutmamız,
-Çenemizin elastikiyetini kaybederek her yerde düşmesi, konuşulması gereken yerlerde susup,kahve köşelerine, umuma ait yerlere meselelerimizi taşımamız,
- ………………………… ………………………………………………

Bu saydıklarımın size çok yabancı geldiğini zannetmiyorum.

Yazımıın hedefi hiç bir şahıs değil, ”Ülkücüyüm” diyebilen herkestir..

Ülkücü Hareketin yaşayabilmesi, dinçleşmesi ve vatanımızın, milli varlığımızın tüccar zihniyetlerce ve fütursuzca pazarlandığı bu karanlık günlerde asli vazifemize, yani Türk milletinin hizmetkârlığına lâyıkiyle sarılabilmemiz için ”Bizans oyunları” nı içimizden, önceliklede kendi benliğimizden temizlememiz gerekir..

İşte o zaman gerçek gücümüzü ortaya koyabiliriz.

Allaha emânet olunuz…

İlhan Esen




Site adresi: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Yazının sitedeki adresi:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=Conteni2&pa=showpagina&pid=19