Leş Kargaları
LEŞ KARGALARI
Vatanımızın gündemini son dönemlerde AB ile iliskiler belirlemeye devam ediyor..Önce ilerleme raporu,ardından başbakanlığa bağlı bir kuruluşun“ el çabukluğu „ ile ortaya attığı bir ihânet belgesi,ve başbakanımızın Avrupa anayasasının imza töreninde kuyruk rolünde sahneye çıkışı .Papa’nın gölgesinin sahne dekoru olarak kullanıldığı bu tiyatroda “gözlemci„ sıfatıyla bu metnin altına imza koyuşu..Türkiyedeki “sahibinin sesi„ paçavraların ,bu utanç ve zül belgesini ,gurur belgesi olarak kamuoyumuza yutturma gayretleri...
Her zaman yazmışımdır..Batıya söyleyecek tek sözüm yok..Zayıf gördüğü anda gırtlağımızı sıkmaya çalışması yeni değildir..Anadolu coğrafyasından Türkü söküp atabilmek ise Batının Malazgirt zaferimizden beri içinde kalan bir uhdedir .Her devirde bunu başarabilmeyi denemiştir, halâ da denemektedir. Niçin böyle yapıyorsunuz diye onlara sormak abes, yapmamalarını beklemek ise “af buyurun“ enayiliktir..
Buradaki asıl mesele bizim güçlü olup olmamamızdır..Güçlü dönemlerimizde Batı bu faaliyetlerini kış uykusuna yatırmış ,bizimle dost geçinmiştir.Bizi boğmaya çalıştıkları zamanlar ise ya güçsüz olduğumuz yada batının bizi güçsüz zannettiği zamanlardır. Yani Türk milleti barış içinde yaşayabilmek için çok güçlü olmaya mecburdur..
Türk milleti ne zaman milli-manevi değerlerinden uzaklaşmışsa ,kimliğine sarılamamışsa güçsüz düşmüştür..Büyük Türk Hakanı Bilgehan, ölümsüz Orhun kitabelerinde bu konunun altını çok net bir şekilde çiziyor.Gelecek nesillerin aynı hatalara düşmemesi için adeta haykırıyor.Ancak ne yazıkki geçen asırlar boyunca aynı yanlışlara düşmeye devam etmişiz..
Son dönemlerimizde de bu tarihi yanlışın içine düşmüşüz yine..Batının sanayı devrimini yakaliyamamız ,üstüste geçirdiğimiz batı saldırıları ,Mustafa Kemâlle başlayan öze dönüş hareketini ,şekilciliğe çevirmemiz ve sekteye uğratmamız ,ekonomik bağımsızlık mücadelesini yapmayıp ,batıyı kendimize payanda kabul etmemiz, çağdaşlaşmayı milli-manevi degerlere sırt dönme olarak yorumlamamız ,milli varlığımızı ve ülkemizi teslim edeceğimiz kayfiyetli bir nesil yetiştirememiz bizi içinden çıkılması çok zor bir noktaya getirmiştir..
Bu nokta Bilge Hanın anlattığı kara günlere ne kadar benziyor...
Buyrun “Çin milleti„ yerine “Avrupa Birliği„’ni koyarak okuyun:
“ Çin milleti hilekâr ve sahtekâr olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, | kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evladı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı. Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini alı vermiş. Türk milleti şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Düşman olup, kendisini tanzim ve tertip edemediğinden yine teslim olmuş. Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden, Türk milletini öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş. Yok olmaya gidiyormuş. „
Evet bugünümüzde o günlere benziyor..İnsanımız kendi vatanından kaçıp Avrupada ,Amerikada horlanarak yaşamayı istiyor..İçimizdeki bizden gözüken zamanın Abdullah ibn-i Sebeleriyle ,makam ve mevki için ruhunu Seytana satmış yerli işbirlikçilerle,yavaş yavaş özgüvenimizi bizlere kaybettirdiler.Devlet adamlarımız ,devlet adamı olmanın gterktirdiği vakarı kaybettiler ,Batının en basit memurları karşısında Samar oğlanı durumuna düştüler...
Birde başımıza ,zamanın olgunlaştığını zannederek gaklamaya başlayan leş kargaları çıktı..
Birçoğu dönme soyu olan ,adları Türk olanların ise sadece mankurtlardan ibaret olduğu bu karga sürüsü, bizim hareketlerimiz ,seslerimiz,tepkimiz kesilince ürke ürke yaklaştılar. Her an kaçmaya hazır bir şekilde birkaç gaga darbesiyle bedenimizi yokladılar..
İşte başbakanlığa bağlı“ BAŞBAKANLIK İNSAN HAKLARI DANIŞMA KURULU „ adlı leş kargası sürüsünün de yaptığı bundan ibarettir..
Bu leş kargalarına göre ,şu anda tepemizde bulunan işbirlikçilerin yaptıkları çok azdır. Türkler hakim kimlik olmaktan vazgeçip etnik bir azınlık seviyesine inmelidir.Türkiye demek yanlıştır.Türkçe devlet dili olamaz.Ülkemizde yaşayan veya yaşadığı bize yutturulmaya çalışılan her gruba milli kimlik giydirilmesi teşvik edilmeli ,Türkün milli yapısı ise üzerinden çıkarılmalıdır.Çevremizdeki Türk düşmanı tüm ülkelerin arzuları yerine getirilmeli,Türkün çiğnenen hakları ise „demokrasi-çağdaşlık“ hatırına unutulmalı, çöpe atılmalıdır...Tarihte Osmanlılık ,Selçukluluk vardır, Türklük yoktur..
Bu köpekler,Selçuklu zamanında Bizans kaynaklarında Anadolu coğrafyasına Türkiye dendiğini bal gibi bilirler..Osmanlı döneminde posta pullarının üzerinde fransızca TURQUIE yazıldığını bilirler.Devletlerarası ilişkilerde her zaman Osmanlının Türkiye devleti olarak zikredildiğini de bilirler..Fakat gizledikleri soylarından ve mankurtluklarından gelen şuuraltlarındaki kompleks, onları Türklük mevhumunun her değerine karşı mücadeleye zorlar..
Bu kargaların gaga darbelerine cevabımız çok sert olmalıdır..Aksi taktirde nerden çıktıklarını bile anlayamıyacağımız binlerce karga üzerimize çullanacaktır.. Türkiye Kamu-Sen Genel Sekreteri ve Türk Büro-Sen''in genel başkanı Fahrettin Yokuş ile Türk Dünyası İnsan Hakları Derneği Başkanı Abdullah Büksür Türk olmanın gereğini yapmışlardır. Arkası gelmelidir......
Evet..Maalesef hem dıştan ,hem içten sarılmış durumdayız..Ülkemizin ve milletimizin üstünde kapkara bulutlar dolaşıyor...
Ben iman ediyorum ki,Yüce Rabbim nasıl bu necib milleti tarihte defalarca düştüğü Ergenekonlardan çıkarmışsa yine çıkaracaktır...
Kemik yalayıcıların tüm havlamalarına rağmen bu ülke Türk vatanı olarak kalacak ,bu millet üzerindeki ölü toprağını silkerek cevher-i aslisine dönecektir..
Dün parçalayıp sahiplerinin suratına çarptığı emperyalizm zincirlerini yine paramparça edecektir...
Ama sadece lafla bu olmaz..
Şuurlu insanlarımızın artık birbirini yemeyi bırakıp ,Kürşat fedakârlığında mücadeleye girmesi şart..
Bu karanlık günlerde hala düşmanı güldürerek birbiriyle uğraşanlara ,mevki makam, gurur,benlik yüzünden milli duruşu sekteye uğratanlara lanet olsun….
Kendi gururu defalarca çiğnendiği halde yine de mücadeleden vazgeçmeyen ,kardeş darbelerini sineye çekip ,kırılan kolunu düşmana göstermemek için yeniyle kapatan , şehitlerimizin emânetini omuzlarında hisseden ve bu yükün şuuruyla hareket eden isimli- isimsiz yiğitlere selam olsun..Ellerinden büyük küçük demeden hürmetle öpüyorum…..
Türkçe çarpan yüreklere hürmetlerimle İlhan Esen
|
|