Erciyes 2003
ERCİYES 2003
Günlerdir kavuşma heyecanıyla yaşadığımız Erciyes artık tam karşımızdaydı. Gençler, çadır direkleriyle uğraşırlarken, uzakça bir köşeye çekilip Erciyesin muhteşem zirvesini, Ağustosun yakan sıcağına inat, ak saçlar gibi tepeden aşağıya çizgi çizgi sallanan karları, her gördüğümde beni cezbeden haşmetini seyretmeye koyuldum.
Erciyes yavaş yavaş gözlerimde, bin yıldır Anadolunun Türkleşmesini tepeden seyreden, bu mübarek topraklarda kazanılan her zaferin, her sevincin, her acının şahidi olmuş bir ulu Türkmen kocası olup çıktı. O konuştu, ben dinledim : -Oğul! diyordu koca Erciyes.- Ben nice zaferlerin, nice ihanetlerin canlı şahidiyim. Sevinçleri de yaşadım, kederleri de. Bin yıldır kanla, gözyaşıyla, çilelerle, gönül tezgâhında Anadolunun nakış nakış vatan olarak örüldüğünü gördüm. Kaç kez Türkmenin Ergenekonlara sıkışmasını, Börte Çinelerin acı acı uluyarak geceleri yırtmasını, her defasında Türk ün cevherinin dağları eritmesini gördüm. Zaman, eteklerimden zirveme kadar beni Türk ruhuyla doldurdu. Bana iyi bak, beni iyi seyret, bu toprakların vatan oluşunu daha iyi anla, daha iyi sahip çık…. Gençlerin çağırmasıyla bu tatlı sohbetten adeta koparıldım. Hoşgeldine gelenlerin ikrâmı çayları yudumlayıp sohbete daldık. Herkeste az çok kaygı vardı. Katılımın geçen yılki kadar olamıyacağından, bütünleşmeye en fazla ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde şahsi kırgınlıkların, gururların, nefislerin bir kısım gönüldaşlarımızın, durumun vehametini anlamalarına engel olacağından korkuluyordu. Çok şükür bu endişeler yersiz çıktı.Yeni bir Ergenekona doğru sürüklenmek istenen Türk milletinin asil evlatları, seller gibi akarak Tekir yaylasını doldurdu. Hükümette olan bir Ülkücü harekete şirin görünüp, menfaat umanlar yoktu . Gölgesinden korkanlar da gelmemişti. Ama yüreğinde Türklük sevdası yananlar, görev şuuru taşıyanlar, karşılıksız hizmeti Ülkücülüğün en önemli vasfı bilenler dağı taşı doldurdu. Uzaklarda sinsi sinsi dolaşıp, umutla dönen çakallar, sırtlanlar, geceler boyu Erciyesi inleten bozkurt sesleri karşısında ortadan kayboldular, sesleri kısıldı. Benim Erciyeste gözyaşları içinde gördüğüm en önemli manzara şudur : Bu vatanı ve milleti canından çok seven Ülküdaşlarımız, dosta düşmana kararlılıklarını ve bu vatana sahip çıktıklarını göstermişlerdir. Birlik, beraberlik mesajı vermişler ve Ülkücüyüm diyebilen herkesten bunu talep etmişlerdir . Bu mesajı hepimiz iyi almak zorundayız. Bir yangının tüm hızıyla yayılıp kapımıza dayandığı coğrafyamızda, halâ sen-ben meselesini düşünebilmek, bu millete ihânettir. Tekir yaylasını hıncahınç dolduran yüzbinler, Ekim ayında Ülkücü hareketin çelik bir yumruk gibi sımsıkı birleşmesini bekliyor. Ülkücünün Ülkücüyle uğraşması, içimizde yaşayan mikroplara yaradı. Türkiyede ve dünyada Türk olmanın bu kadar zor olduğu bir dönem tarihte hiç olmadı. Yükümüz gittikçe ağırlaşıyor, bir an önce omuz vermeliyiz . Erciyesten Türk milleti adına bir çağrı yapılmıştır, Ülkücüyüm diyene uymak düşer.
ÜLKÛCÛLER ! GÔREV BAŞINA
İlhan Esen
|