Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - TEMEL GÖRÜŞLER
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Pts May 22, 2006 10:26 pm    ileti konusu: TEMEL GÖRÜŞLER Alıntıyla Cevap Gönder

Ülkü Kavramı


Ülkü" kavramı Türkçe olup, Türkler arasında uzun zaman "Hedef, gaye ve varılması, elde edilmesi arzu edilen, düşünce" olarak tarif edilip, anlaşılarak, kullanıla gelinmiş bir kelimedir."

"Ülkü" kavramı Türkçe olup, Türkler arasında uzun zaman "Hedef, gaye ve varılması, elde edilmesi arzu edilen, düşünce" olarak tarif edilip, anlaşılarak, kullanıla gelinmiş bir kelimedir.
Ayrıca bu kelimenin Türk Milleti' nin istikbalde hedeflediği varılması gereken bir gayeyi temsil ettiği de, anlaşılanlar arasındadır.

Yeryüzünde her milletin gelecekten beklentisi, umudu ve kavuşmayı hedeflediği bir gayesi, bir ülküsü vardır. Yeryüzünde gayesi ve ülküsü olmayan bir millet yoktur. Bakınız, şöyle ki: Bugün İsrail parlamentosunda şu ibare yazılıdır:"Bizim sınırlarımız Fırat ve Dicle Nehirleri' nin doğduğu yerden başlar, Şattü' l Arap (Birleşik Arap Suyu) da biter.

Yunanlılar Megaelo-İdea (Büyük Ülkü/Büyük Ülke) isteğiyle Ege' yi, İstanbul' u ele geçirerek Bizans yeniden var edilecektir"
Ruslar ise çarları Deli Petro' nun İstanbul ve Çanakkale Boğazları üzerinde ayakta duran, elinde beyaz bir güvercin bulunan tablosunu müzelerinde sergilemekte ve:

"Er geç Rus hayal kuşu boğazlardan geçecektir" yazısını altında bulundurarak, isteklerini açıkca belirtmektedirler.
Ermeniler "Büyük Armenia/Büyük Ermenistan" kurulacaktır ve "Başkenti Garin/Erzurum olacaktır." Türkülerinde ise "Pampa oradan, pampa oradan Türkleri kovacağız Anadolu' dan" diye çalıp oynamaktadırlar.

İngiltere "Dünya' da düzeni biziz. Gitmediğimiz yerde, denge düzeni kurulamaz" iddiasıyla hareket ederek, petrol bölgelerine inmek ve buralarını ele geçirmek istemektedir. Boğazları ele geçirmek ve İstanbul' a sahip olmak ise en büyük istekleridir.

Fransızların, İngilizler' den geri kalır yanı yoktur. Akdeniz sahillerinde hakimiyet kurmak tek isteğidir.
Senelerce bize dost olarak tanıtılan ve görünen, fakat gerçekte en büyük düşmanımız olan olup, fırsat buldukça bize zarar verekten ve aleyhimizde bulunmaktan çekinmeyen Almanları unutmamak lazımdır.

Almanlar 1.Dünya Savaş' ında bizleri hile yanlarına çekip savaşa sokarak müttefik oldukları ve itilaf deletleri ile birlikte savaşımıza rağmen, İngilizler bizden Kudüs' ü alınca, ülkelerinde Hristiyanlık adına bayram yapmışlardır.

Bu ihanetlerin dışında, istihbarat teşkilatlarının verdiği rapor çerçevesinde Osmanlı Devleti' nin elinde bulunan Orta Doğu petrol bölgelerini ele geçirmek için Münih-İstanbul-Ankara-Diyarbakır-Bağdat-Musul hattını ihtiva eden Bağdat Demiryolu projelerini fırsat bulunca icra safhasına koymaya niyetlenmişlerdir.

Burnumuzun dibinde bulunan ve uzun seneler kuyumuzu kazıp, Anadolu' yu ele geçirmek isteyen İran' ı ve faaliyetlerini de göz ardı etmemek gerekir. Onların "Büyük Medya" arzusu hala içlerinde kor bir alev gibi yanmaktadır.

Suriye' nin ise bugün bastırmış olduğu haritalarında "Hatay Vilayeti" mizi kendi sınırları içinde göstermeleri ilginçtir.

Hal böyle iken, bizim mensubu olduğumuz Büyük Türk Milleti' nin de gelecekten bir beklentisinin olması ve bir ülküye sahip olup, ona hizmet ruhuyla dolu olması, bunu icra safhasına koyacak nitelikte düşünmesi gerekmez mi?

Bugün Türk Mileti' nin şöyle büyük bir ülküsü vardır. Bu ülkü "Vatanın, milletin, bayrağın, hürriyetin, törenin, dilin, adetin, tarihin, dinin korunması, yaşanması, yaşatılması" şeklindedir. Ayrıca milletimizin ilim, irfan, teknik gibi medeniyet sahasına giren sahalarda yükselmesini sağlamak için çalışmayı arzulaması şeklindedir.
Gelecekten beklentisi ve istikbalde sahip olacağı ve olması gerekenleri de içinde alacak boyutludur.

Üzerinde yaşadığımız dünyada, her millet bizim aleyhimizde çalışır ve faaliyette bulunurken, istikbalden bir beklenti içindeyken, bizim başıboş ve beklentisiz yaşamamız elbette ki mümkün değildir.

Tarihte ecdadımızın aldığı, fakat düşmanlarmızın elimizden kopardığı "Tarihi Türk Yurtları" nı ve "Dünyanın neresinde bir Müslüman Türk varsa, onun hakkını savununcaya kadar mücadele ve hakimiyet" yine bu milletin ve evlatlarının tek ve vazgeçilmez ülküsü olmalıdır.İla-i Kelimetullah' ı yaymak ve hakim kılmak gerçeği de zihinlerde yeralmalı, ön plana geçirilmelidir.

Müslüman Türk' ün dünyaya yayılırken, araya düşmanlarının girmesiyle kopukluk meydana gelen ve bizden ayrılan ırkdaşlarımızın ve dindaşlarımızın varlığını, birliğini ve bir an önce hür ve bağımsız ülkeler topluluğunu katılmalarını sağlamak düşüncesi de hakim olmalıdır.

Düşmanlarımızın ise boş oturmadıklarını ve aleyhimizde faaliyetlerde bulunarak bizi, zaman zaman engellemeye kalkıştıklarını, insanlarımızın zihinlerini bulandırdıklarını, bazılarını ise ele geçirip kendi isteklerini doğrultusunda kullandıklarını bilmek lazımdır.

KAYNAK: Ülkücünün El Kitabı-Kamer Yayınları

Türkufku

ÜLKÜCÜLÜK




Ülkücülük, batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir. Ülkücülük ve idealizm, insan kafasını içinde elde edilmesi varılması en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamı taşır."

Ülkücülük, batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir. Ülkücülük ve idealizm, insan kafasını içinde elde edilmesi varılması en mükemmel, en güzel, kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu gösterilmesi ve çalışılması anlamı taşır. İnsanlar arasında idealistler yetişmeseydi insanlık bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmelerini, birçok alanlardaki yükselişlerini sağlamazlardı. Her gerçek, her fikir önce insanların kafasında bir hayal olarak doğar. İnsanlar hayal ederler. Hayal kurarlar. Bu hayallleri kendileri için iyi olan, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk duyacakları birtakım özleyişleri belirtir. İnsanlar hayalleriyle büyük ölçüde insan olurlar. İnsanlar hayalleriyle diğer canlılardan bir ayrıcalık gösterirler ve gerçekten insanlık vasfını kazanmış olurlar. İşte ülkücülük de yani idealizm de insanların ve toplulukların kendileri için varılması mutluluk sağlayacak, varılmasıyla en gelişmiş en yükselmiş bir durum sağlayacak, bir hayalin düşünülmesi ve insan beyninde tasarlanarak şekillendirilmesidir.

Her toplumda idealistler vardır, ülkücüler vardır ve ülkücülerin, idealistlerin bulunuşu toplumlar için bir saadettir; büyük bir talihtir! Türk Milleti için, bizim düşündüğümüz ülkü nedir? Türk Milleti için, tasarladığımız ideal nedir?

Herşeyden önce Türk Milleti' nin ahlakta, maneviyatta, insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en ileri gitmiş varlığı haline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre geliştirmiş ve modern sanayii kurmuş, refahlı bir toplum haline gelmesi, Türk toplumu için bir Türk milliyetçisinin düşüneceği ülkünün esaslarından mühim bir kısmını teşkil etmektedir.

Türk milliyetçiliğin, ülkücülüğün sınırları içinde sadece bunlar mı vardır? Sade bunlar değil başka düşünceler, başka hedefler de vardır. Bu hedefler Türk Milleti' nin merhamet dilenmiyecek, lütuf dilenmeyecek bir duruma gelmiş, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık haline gelmesi düşüncesidir.

Bunun yanısıra Türk Milleti' nin haklarını, herzaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi düşüncesidir ve yine bunun yanısıra bütün Türkler' in kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan kurtulması ve Self Determination, yani kendi mukadderatına kendilerinin hakim olması kutsal prensibine göre, hepsinin bağımsız hale gelmeleri, bağımsız olmaları Türk ülkücülüğünün bir diğer görüşü, düşüncesidir. Bunun için milli doktrinin önemli bir ilkesi olarak ülkücülüğü almış bulunmaktayız.

Türk milliyetçiliğinin, ülkücülük tarifinin sınırları içinde bulunacak görüşleri, fikirleri ancak genel olarak işaret etmiş bulunmaktayız. Türk ülkücülüğünün hedef aldığı düşünceler, genel olarak belirtilmiş olan bu fikirlerden ibaret değildir. Ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup Türk milliyetçilerinin, kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için, gerek insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. Bir Türk milliyetçisi kendi toplumu için, kendi milleti için idealizmi daima göz önünde bulunduracak, bu genel idealizm prensipleri ile birlikte kendi sahası, kendi branşı ile ilgili çalışmalarında da bu temel ve genel mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir halde kendi branşı ile ilgili ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir. ülküler uzak hedeflerdir, uzun cadelidir. Bir ülkünün hemen yarın gerçekleşmesi mümkün olmayabilir. Ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları kapsayabilir. Ama ülkü insanın kalbini aydınlatan bir ışıktır. Ülkü insanlara yönünü tayin etmesini sağlayan bir klavuzdur. Milletler için de milli ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan güneşidir. Ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi gibidir. Bunun için her Türk milliyetçisi, her DokuzIŞIK' cı mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü sahibi bulunacaktır. Hem milli ülkü sahibi olacaktır, hem insani ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki, hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin, hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın, insanlığa yararlı faaliyetler gösterebilsin. Bunun için DokuzIŞIK doktrininin çok önemli ilkelerinden olan ülkücülüğe büyük değer vermekteyiz.

"Biz, ülkücülüğümüzde daima gerçekci olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye' yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul ederiz."

Ülkücüyüz! İnsanlık ailesi, yeyüzünde yaşayan bütün insanlar, milletler denen ayrı ayrı üyelerin bir araya gelmesinden meydana gelir. Bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse, evvla kendi milletine hizmet etmeli, kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmağa çalışmalıdır. Bunu yaptığı taktirde aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olur. Çünkü bir insan kendi ailesini düşünür ve ona karşı vefalı kalırsa, insanlık duyguları en olgun seviyeye erişeceği için, kendi ailesi dışında insanlara karşı da yararlı ve vefalı olur. Bir insan kendi milletine faydalı olamaz, kendi milletine karşı bağlılık duymazsa, onun insanlığı düşünmekten bahsetmesi nihayet bir fantazi olur. İnsan, yetiştdiği toprağın, yetiştiği milletin refahını, iyiliğini, saadetini ve şerefini temin etmelidir. Bunu yaptığı taktirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için, dolyısıyla insanlığa da hizmet etmiş olur.

Ülkücülüğümüz nedir? ülkücülüğümüz; Türk Milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.

Kişilere hürriyet, milletlere istiklal başta gelen prensiplerimizdendir. İnsanlar hür ve eşit haklara sahip olarak doğarlar. Kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip kılınmalıdırlar.

Toplum içerisinde insanlar şahsi liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya konulmalıdır. Bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkan eşitliği sağlanmalıdır. İmkan eşitliği derken mücerret anlamda bir eşitlik anlaşılmalıdır.

Bu ülkücülüğümüz içine bu günkü sınırlarımızın dışında bulunan Türklere ait herhangi birşey girer mi?

Türk adı taşıyan herkes bizim sevgi ve ilgimizin çevresi içindedir. Bundan vazgeçemyiz. Bu her milletin tabii hakkı olduğu gibi Türk Milleti' nin de tabii hakkıdır. Bu günün Birleşmiş Milletlet Anayasası, yeryüzünde yaşayan her millete "kendi mukadderatına hakim olma" (self determination) hakkı kutsal bir hak olarak tanınır ve bunların herbiri yabancı boyunduruğundan, sömürgecilerin elinden kurtulup bağımsızlığını alırken, başkalarının boyunduruğu altında tutsak bulunan Türkler' in tutsaklıktan kurtulmasını istemek, dilemek, bunun için iyi niyetler taşımak, Türk olan herkes için en tabii ve kutsal bir haktır.

Fakat biz, ülkücülüğümüzde daima gerçekci olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye' yi hiçbir zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul ederiz. Ülkücülüğümüz bir macera fikri değildir. Ülkücülüğümüz, Türk Milleti' nin en kısa yoldan, en kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hale getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan uzak olarak, hür, müstakil yaşaması ülküsüdür. Bu ülkü aynı zamanda Türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu dilemeyi ve onların mutluluğunu, Türkiye' yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın, bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışması içine alan bir ülkücülüktür.



KAYNAK: DokuzIŞIK-Kamer Yayınları
Alparslan Türkeş-Sayfa:141-145




ÜLKÜCÜLÜĞÜN TEMEL ESASLARI

Gayemiz iyi bir Türk olmaktır. İyi bir Türk olmak, Türk'ün törelerini, dilini, dinini, ülküsünü iyi bilmek, iyi yaşamakla olur. Türk'ün gücü imanıdır. İmanının özü ise kendi öz kültürüdür. Türk kültüründe, milletin aynı kültür doğrultusunda yaşamasının sağlanması için, üç unsura kayıtsız şartsız bağlanılması gerekmektedir. Lider, doktrin, Teşkilat. Bu üç unsuru iyi bilmek, anlamak, yaşamak zorundayız. Bu üç unsur milletin birlik, dirlik ve güçlülüğünü sağlayan temel prensiplerdir. Türk kültüründe güçlü devlet kurabilme, Turan'ı gerçekleştirebilmek ve Kutlu Düzeni sağlamak için gerekli olan bu üç unsuru tek tek tetkit etmek gerekiyor.

LİDER

Liderlik, okullarda okuyarak, ihtisas yapılarak elde edilebilecek bir mefhum değildir. İnsanlar birbirinden ayıran bir özellik şahsi karakteridir. Bazı insanlar inançlarına tam anlamıyla bağlıdır. Yaşayış tarzını tamamen inançlarına göre düzenler. Duygularını ve düşüncelerini bu inanç istikametinde yönlendirir. Bu kişilerde bu inançlarına bağlılık karakteristik bir özelliktir. İşte Cenabı Allah bazı şahsiyetli insanlara, kendi kültür öğelerini iyi yaşama vasfını nasip etmiştir. Türk lideri de, Türk kültürünün bütün öğelerini en iyi bilen, en iyi uygulayan şahsiyet sahibi olmalıdır.

Türk'lerde liderlik vasıflan ve Türk kültürü içerisinden çıkarılmış bazı öğeler şunlardır:

Lider, özü sözüne uygun olan kimsedir.
Lider, yüksek bir ahlakın, üstün bir seciyenin sahibi olan kişidir.
Lider, ölüme giderken de inançlarından taviz vermeyen kişidir.
Lider, teşhisinde yanılmayan, kolay kolay aldatılmayan, aldanması mümkün olmayan kişidir.
Lider, milli olanı milli olmayana her zaman tercih eden, bu tutumunda her zaman kararlılık gösteren kişidir.
Lider, her türlü haksızlığın karşısında başını dimdik tutan ve zorbalıklar önünde eğilmek nedir bilmeyen kişidir.
Lider kişinin, sınıfların, baskı gruplarının yararına değil, öncelikle milletin menfaatlerini düşünmesini bilen kişidir.
Lider, milli olmayan her düşüncenin, her ekonomik sistemin ve devlet anlayışının karşısında milli olanı büyük bir faziletle, korkusuzluk ve cesaretle savunmasını bilen kişidir.
Lider, milleti meydana getiren dil, din, kültür, tarih ve soy birliğine, vatan kavramına sadakat ile bağlılık ile göstermenin bir zaruret olduğuna inanan kişidir.
Lider, sosyal hafiflikleri değil, milli vakar ve üstünde tutulmasını isteyen ve bu konuda her türlü dikkat ve titizliği gösteren kişidir.
Lider, gerek iç politikada, gerekse dış politikada olsun, millet ve devlet yararına alınması ve geliştirilmesi gereken meseleleri kendi politik ve kişisel çıkarları için bir araç olarak kullanmak heveskarlığına kapılmayan kişidir.
Lider millet devlet felsefesini "Devleti Ebed müddet" ilkesi doğrultusunda ve kendi soylu esprisi dahilinde yaşatmayı amaçlayan kişidir.
Lider, milleti, devleti ve ülkeyi tehdit eden her alçakça girişimin tam zamanında karşısına dikilen kişidir.
Lider, milletin ruh ve gönül yapısı ile sosyal alışkanlıklarını daima göz önünde bulundurarak, millete en yararlı olması gereken çare ve tedbirleri almada başarı gösteren kişidir.
Lider, nazizme, faşizme olduğu kadar komünizme de, millet varlığı için tehlikeli gördüğü her türlü kozmopolit akım ve sistemlere de olmaz demesini, durdurucu, caydırıcı ve önleyici tedbirler koymasını bilen kişidir. , Lider, günübirlik meselelerin yerine büyük ülküleri gerçekleştirmeyi, milletin, devletin ve ülkenin 10-15 yıl sonraki geleceğini değil, 50-100-200 ve hatta 500 yıl sonraki geleceğini düşünen bunun ilmi hesaplarını, aritmetiğini varsayımdan, ihtimallerden ötede değerlendirme cihetine yönelen kişidir.
Lider, kanunların örf, gelenek ve adetlerle modern teknikte ilim ve uygarlık anlayışının birbirinin tamamlayıcıları olarak benimsenmesi üzerinde önemle duran kişidir. Bu gerçeğe inanan,iman eden kişidir.
Lider, milli istiklal, toprak bütünlüğü, milletin birlik ve beraberliği yolunda ölümü bile ehvenden sayan kişidir.
Lider, milletini çağların üstünden sıçratarak milletine bu ruh, bu inanç ve bu şuuru aşılayarak, onun ilim de, teknikte ve uygarlıkta en ileri milletlerin de önünde yer almasının mücadelesini veren kişidir.
Lider, hiç bir ön yargı ve siyasi yatırım amacıyla yahut maddi menfaatleri karşılığında devlet sırlarını açıklamayan, bu zavallılığı, benimsemeyen kişidir.
Lider, her türlü iftira, yalan ve hakaret ifade eden kelimeyi sözlüğünden çıkartıp atan kişidir.
Lider, ön sezgisi kuvvetli, kararlı isabetli, fikir ve kanaatleri istisnasız bir şekilde en mükemmel, en iyi ve en doğru olan kişidir.
Lider, güçlüklerden yılmaz, tehditlere papuç bırakmaz, vatanını bir pula satmaz.
Lider, kavgadan kaçmaz, kaçırılmaz.
Lider, dün neyi savunuyorsa, bugün de, yarın da yine aynı şeyleri savunarak savaşını sürdürür, daima ileriye bakar, ufku daima ilerisidir.
Türk töresinde liderde aranan vasıflar bunlardır. Bu vasıflara sahip bulunan şahsiyetler daima hedefe varır. Türk İslam davasını sistemli hale getiren dava önderinde mutlaka bu vasıflar bulunmalı. Zira dünya milletleri kendi menfaatleri için başka milletler üzerinde hesaplar yapmaktadır. Bu vasıflara sahip şahsiyetler başka milletlerin kendi ülkelerindeki hesaplarını bozar. Bu vasıflara sahip olmayanlar ülkeyi başka milletlerin güdümüne bilerek veya bilmeyerek sokarlar.

Cenabı Allah sevdiği Türk milletine en buhranlı günlerinde mutlaka kurtarıcı bir lider nasip etmiştir. Alparslan Türkeş yüzyılımızın bu vasıflara yegane sahip lideridir.Onun hayatı başlı başına bir mücadele başlı başına bir davadır. O lidere bağlılık ve teslimiyet, kendini Türk kabul edenlerin yapması gereken şeylerdir. Hele de bu Türk ufkunu Nizamı Alem'e yöneltmiş bir ülkücü ise, liderini iyi tanımalı ve ona teslimiyet bilinci ile bağlanmalıdır.

1944 yılından beri fikirleriyle bütün Türk dünyası için hürriyet mücadelesi veren, doktrinleriyle de Türk Devleti'ni güçlü, kılmak milletinin mutlu olmasını sağlamak ve dünya insanlık aleminin gerçek adalete kavuşması için çizgisinden taviz vermeyen her türlü çileye rağmen Hak yolunda mücadeleye devam eden ve Türk milliyetçiliğinin milletimizin milli meselesi olmasını sağlayan 1300 yıl sonra Türk kurultayı yapan ve bu kurultayda Hakan'lık unvanı alan Dünya Türk'lüğünün değişmez Lider'i Alparslan Türkeş'tir. Makamı "Başbuğ’luktur.

DOKTRİN

Bir milletin kendi kültürüyle yönetilmesi o milletin milletlerarası mücadelesinde zafer kazanmasına sebep olur. Liderlik anlayışımızda olduğu gibi devletin, kalkınma meselelerini çözümde kendi kültürümüzü örnek alıyoruz.

Dolayısıyla devletin kalkınma politikasını, Türk Kültürünü incelediğimizde bazı dilimlere ayırmak zarureti hasıl oluyor. Bu konu uzmanları tarafından 9 dilime ayrılmıştır. 9 rakamı Türk Kültüründe ve İslam inançlarında kutsal sayılan bir rakamdır. Türkiye'nin kalkınmasını 9 farklı maddeler halinde dilimlere ayırıp her birini ayrı ayrı kültür potasında çözümleme yoluna gidilmiştir.

Türkiye’nin bugün ileri gitmiş modern milletlerin, modern devletlerin seviyesine ulaşması için dünya çapında ilim adamları ve teknik insanlar kadrosuna ihtiyaç vardır. Bu kadrolarla tamamen, %100 milli bir tutumla eksikleri tamamlamak, hataları gidermek gerekir.

Kendi öz değer ve kültür kaynaklarımızla milli ihtiyaçlarımızı esas alarak telafi etme ve çare bulma düşüncesiyle 9 ışık ortaya konmuştur. "Herşey Türk için, Türk'e göre, Türk tarafından" sloganında manalaşan ve Ozan Arifin söylediği "Doktorun Türk, ilaç İslam olacak" mısralarına akseden milli kurtuluş ve milli yükseliş hamlesi dün olduğu gibi bugün de hatta yarın da Türk Milletinin yegane kurtuluş reçetesidir. Çünkü diğer bütün fikri ve siyasi ideolojilerin karşısında tek Milli Doktrin'dir. Çünkü kaynağını, özünü Türk kültüründen almaktadır. Çünkü doktriner yapımız "Türk'lük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve faziletidir."

Bu doktriner yapımızı maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz.

1. Milliyetçilik
2. Ülkücülük,
3. Ahlakçılık,
4. Toplumculuk,
5. İlimcilik
6. Hürriyet ve Şahsiyetçilik
7. Köycülük,
8. Gelişmecilik ve Halkçılık
9. Endüstri ve Teknikçilik

Türkiye bu maddelerde izah edilen dilimleri iyice anlamadan , bu doktirinleri uygulamadan dışarıdan ısmarlama alınan yabancı sistemlerle yükselişini ve kurtuluşunu sağlayamaz. Bu doktrin Türk’ün özü , Türk’ün kurtuluş reçetesidir.

TEŞKİLAT

İnsanları milliyetçi , toplumcu fikir yapımızla aydınlatma , koordine etme ve ülkücünün yakın hedefinin iktidar olmasını temin için birer eğitim yuvası olan Ocaklarımız ve ocaklarımızda yetişen , yetişirken de devleti kurtarma , topraklarımızı vatan yapma , milletin milli değerlerini yüceltme , insanlara şahsiyet kazandırma ruhunu almış kadroları iktidar yapma vasıtası olarak da M.H.P her ülkücünün teşkilatıdır. Ocaklarımız birer ilim irfan yuvasıdır ve de öyle olmalıdır. Biz Ülkücüler bu ocaklarda devletimizin bekası için yetişmek ve hazır olda beklemek mecburiyetindeyiz. Çünkü devletine sahip çıkan , millet için çalışma arzusu taşıyanlar ülkücülerdir. Öyleyse ülkücülerden başkası devleti için var gücüyle çalışmazlar. Bizler kadrolarda yerimizi alarak , ocaklarda aldığımız ruhu iktidara taşımalıyız. Bu yol partilerden geçer. Var oluşlarının gayesi milli kurtuluş hamlesi olan tek siyasi vasıta Milliyetçi Hareket Partisi’dir.

Çünkü Milli kurtuluş ve yükseliş davası diye kendi kültürümüzde bulduğumuz Dokuz Işık’ı doktrin halinde savunan ve iktidara geldiğinde uygulanacak tek çare olarak gören siyasi parti M.H.P’dir.



TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ

Türk Milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunulması duygusu ve iradesinin şuurunun bir ifadesi olmuştur.

Türk Milliyetçiliği, Türk Milletinin kendi varlığını meşru savunma isteğinden, meşru savunma duygusundan doğmuş bir şuur ve duygusudur. İmparatorluğun uzun yüzyıllar bütün yükünü taşıyan Türk halkı, Türk unsuru imparatorlukta en çok ezilen ve en çok da, ihmal gören bir unsurdur. Biraz önce temas ettiğim gibi İslam birliği, Osmanlıcılık fikirleri içinde, o da bütün bu fikirlerin tahakkuku için elinden gelen bütün imkanları harcamış, her şeyi yapmıştır. Fakat zamanla bakmıştır ki, bir taraftan Sırbistan bağımsızlık alıyor, bir taraftan Bulgaristan, bir taraftan Romanya, derken müslüman oldukları halde Araplar ve başka müslüman unsurlar, onlar da "Biz Türk değiliz" diyorlar, bağımsızlık peşinde koşuyorlar. İşte bu akımlar Türk Milletinde derinden derine kendi milli benliğini duymaki milli şuuruna ermek ve artık sadece kendi halkından, kendi cinsinden, kendi milletinden medet ummak, beraber olmak, bir araya gelmek fikrini, duygusunu meydana getirmiştir ki; bu da meşru bir savunma duygusudur, Türk Milliyetçiliği hiçbir zaman şoven olmamıştır. Hiçbir zaman başka bir milleti küçük görmek, yok etmek veyahut o millete zulüm etmek fikri le, duygusu ile alkası olmamıştır. Eğer öyle olsaydı 500 sene, 800 sene, 900 sene bizim idaremizde, elimizin altında kalmış olan milletlerin 500 sene sonra, 900 sene sonra ayrı bir millet hüviyeti, varlığı gösterememiş olmaları, içimizde eriyip gitmi olmaları icap ederdi.

Türkçülük, milliyetçilik anlayışımız; manevi şuurlanmaya dayanır. Bu temel üzerinde Türklük şuuruna erişmiş, samimi olarak "Ben Türküm" diyen herkes Türktür. Türçülük ve Türkün tayininde, sapık ölçülere, özellikle mezhepçiliğe, coğrafyacılığa, laboratuvar ırkçılığına inamıyoruz. Başka milletleri küçük gören, dünya barışını tehlikeye koyan antrepolojik ırkçılık, Türk Milliyetçilik ülküsünün dışındadır. Milliyetçilik anlayışımız, maneviyatçı, akılcı, demokratik, çağdaş bir milliyetçiliktir. Nazist Hitler ırkçılığının komünist ırkçılığının, her türlü antidemokratik, insan sevgisine dayanmayan emperyalist ırkçılığın kaşısındayız. Emperyalist ırkçılık, milli devlet fikrini tanımaz. Milliyetçi Hareket, milli devlet fikrine inanır, bütün devletlerin eşitlik ve bağımsızlığını savunur, her milli devletin ülke ve millet bütünlüğüne saygı duyar.

Türk Milliyetçiliği meşru savunma, yüksek insanlık duyguları ve Türk Milletinin kendi tabii haklarının savunulması, korunulması duygusu ve iradesinin şuurunun bir ifadesi olmuştur.

Türçülük fikri de bu şuur ve bu duygudan doğmuştur. Türkçülüğü kısaca şu şekilde özetleyip tarif edebiliriz: "Her faaliyetin Türk Milletinin milli menfaatlerine uygun bie şekilde düzenlenmesi, yürütülmesi görüşüdür."

KAYNAK:DokuzIŞIK-Alparslan Türkeş
Sayfa:58,59,60




NEDEN MİLLİYETÇİLİK? (Genel Görünüş)
"Bir tarafta altı yaşından itibaren sorumluluk yüklenen ve fabrikalarda motorun gürültüsünü, tarlada güneşin hararetini bölüşerek sosyal adaletin tatbikatını veren vatan çocukları; öte yanda yüksek apartmanların gölgesinde ve sıcak odalarında sosyal adalet nutukları hazırlayan adaletsiz, şuursuz, ruhsuz bir topluluk..."

Bugün Türkiye' nin genel görünüşü kısa çizgilerle şöyledir:
Dudaklar çatlak, mideler boş, köyler karanlık, dağlar tepeler çıplak, halk yoksul, millet düne küskün, gelecekten ümitsizdir.
Bugüne kadar tatbikatına şahit olduğumuz siyasetin hile, iftira, ylan ve tertip gibi basit ve çirkin silahları imanlı Türk halkının siyasi hareketlerini zayıflatmakta, inancını sarsmaktadır.

-Bir tarafta toprağı seyreden tok insanlar, öte yanda toprağı yoğuran aç insanlar...
-Bir tarafta güzel vatanımızın toprağını süren, tohum saçan yabancı teknisyenler, köylerimizde inek sağan misyoner genç kızlar; öte yanda günün tıklım modasına takılıp giden ve kulüpleri tıklım tıklım dolduran memleket çocukları...
-Bir tarafta altı yaşından itibaren sorumluluk yüklenen ve fabrikalarda motorun gürültüsünü, tarlada güneşin hararetini bölüşerek sosyal adaletin tatbikatını veren vatan çocukları; öte yanda yüksek apartmanların gölgesinde ve sıcak odalarında sosyal adalet nutukları hazırlayan adaletsiz, şuursuz, ruhsuz bir topluluk...
-Bir tarafta yılda bir kaç milyar lirayı bulan içki masraflarından yükselen kahkahalar, öte yanda, bir damla su için sabahtan akşama kadar nöbet bekleyen susuzluktan çoraklaşmış köyler.

Bütün bu çizgiler üç-beş yılın, üç-beş kişinin eseri değildir. Yüzyılların yüzyıllara taşıdığı yüktür.
Türkiye' nin jeopolitik güç istihsal değeri ve Türk halkının moral ve fizik güç olarak tam anlaşılmaması, tanınmamasını asıl sebep olarak görmekteyiz.

NEDEN MİLLİYETÇİLİK? (Halk İçin Çalışma)

"Bizim dertlerimizin çaresi millet olarak hep birlikte aynı anlayış içinde seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir. Bu da halka dava ve meselerelerimizi anlatmak, maletmek ve onun güvenini kazanmakla olur."

Halka hizmet ve halka sevgi, hürmet ve güvenle bağlı olmak faziletlerin en büyüğüdür. İdare edenlerin halktan olması, halk gibi yaşaması, halkın içinde halkla beraber, halk için çalışması memleketin dertlerinin çözümü için başlıca yoldur.

Çocukluk ve gençlik yıllarımdan beri Türk Milleti' nin eski kutdretli, huzurlu günlerden neden böyle geri kalmış, yoksul ve güçsüz hale düşmüş olduğunu düşünürdüm.

Bu zayıf durumdan kurtularak tekrar kendi gücüyle ayakta durabilen ve kimseye avuç açmayan rahat, huzurlu bir devlet haline gelebilmesi nasıl mümkün olacak diye araştırmalar yapardım.
Başka milletleri, bilhassa ileri gitmiş modern memleketleri inceler ve bizim de onlara ulaşmamızı sağlayacak çareler bulmak için çırpınırdım. Bir halk türksü var. Şöyle diyor:

"Yer beni, yer beni
İçime bir kurt düştü
Gece gündüz yer beni,
Ben bu işi haketmezsem
Kabul etmez yer beni.

İşte yıllarca önceden beri bizim de içimize bir kurt düştü... Miletimizin ve yurdumuzun en kestirme yoldan hızla kalkındırılması için her çabayı gösterme isteği halinde bir kurt düştü. Şimdi memleketi adım adım dolaşıyorum. Ve bütün vatandaşlarla görüşüp konuşuyorum. Fakat bunu ne için yapıyorum.

Para herşey demek değildir. Bir takım insanlar önümüze dikilip her iş için esas olarak parayı ileriye sürüyorlar. Yanlıştır. Her işte esas olan millettir, insandır. Ve insanların inanç, ülkü, irade ve heyecan sahibi olmasıdır. Bir dava halka mal edilmedikçe tutunamaz ve başarıya ulaşılamaz. Bizim dertlerimizin çaresi millet olarak hep birlikte aynı anlayış içinde seferber olmak ve halk enerjisini harekete geçirmektir. Bu da halka dava ve meselerelerimizi anlatmak, maletmek ve onun güvenini kazanmakla olur.



KAYNAK: Temel Görüşler-Kamer Yayınları
Alparslan Türkeş-Sayfa:11,12,13



MİLLİ AHLAK

Medeniyetler para ile değil, ilimle, imanla, ahlakla kurulurlar; medeniyetler parasızlıktan değil ilimsiz-imansızlık, ahlaksızlıktan çökerler.

Bugün devletlerin hayatında en büyük düşmandan behsedilebilir. Fakat en büyük dosttan hayır. Unutmayınız ki Türk milletine en büyük dost yine Türk milletidir, Türk milletine en büyük yardımcı yine kendi çalışma ve gayretidir.

Yakın bir gelecekte insan varlığını tam ve doğru olarak kıymetlendirmeden inşa edilen bütün doktrin ve tatbikatlar ıslaha muhtaç veya yıkılmaya mahkum olacaktır.

İnsanın kainata denk yaratılışından faydalanmak, haset ihtiraslarına duvar çekmek, işte üçüncü yolun karakteri budur.

Bizim gözümüzde mülk insanlara ilahi bir emanettir. Bu emanet üzerinden tasarruf, manevi planda Rabbin rızasını, maddi planda kişinin ailesini, milli iktisat ve milli gelirin artışını, hedef tutar. İlmin ve ahlakın gösterdiği yoldan ayrılamaz, aksi takdirde devlet mülke müdahele eder.

Mülk inkar edilemez, fakat mülk üzerinde hudutsuz bir tasarrufta düşünülemez. Hedefimiz Batı medeniyeti değil Türk - İslam medeniyeti ve cihan tekniğidir. İlim ayda da olsa gidip alacağız. Fakat Türk-İslam medeniyetinden ebediyen ayrılmayacağız. Unutmayınız ki omuzlarımızda Türk Milletinin yüce kaderini, Türk Milleti de gönlünde insanlığın kaderini taşıyor.



KAYNAK: Temel Görüşler - Alparslan Türkeş
Sayfa: 109,110



KIZIL ELMA ÜLKÜSÜ

"Türk' ün göz koyup fethetmnek istediği yere ve onu gerçekleştirme idealine Kızıl Elma Ülküsü denir."

Yiğitler kan döker başak solmaya,
Anadolu başlar vatan olmaya,
Kızıl Elmaya hey Kızıl Elmaya,
En güzel marşını vurmada mehter,
Ya Allah Bismillah, Allahuekber!

Orta Asya' da çok eskiden yaşayan bir Türk kavmi, komşu bir düşman kavmin saldırısına uğrar. Düşmanlar, Türk kavmini çok perişan ederler.
Aradan bir zaman geçer, düşman saldırısından ve kıyımından kaçıp kurtulanlar bir yurtta toparlanıp, büyüyüp, gelişirler. Kendilerini idareye başlarlar.
Fakat düşman kavmin yaptıklarını da bir türlü unutamazlar. Düşman kavmin idarecisi ise ipekten bir otağ içinde yaşamakta ve otağın tepesinde altından bir top şeklinde Kızıl Elma bulunmaktaydı. Türkler o haliyle o Kızıl Elmalı altın top şeklindeki bu görünümü kafalarına işlediler. İpekli düşman başbuğunun çadırını ele geçirmeyi hedeflediler ve bunu bir ülkü şekline getirdiler.
Bir müddet sonra istediklerini gerçekleştirdiler ve yaptıkları saldırı sonucu düşmanarını perişan ettiler. Başnuğlarının ipekli ve tepesinde altın top şeklindeki Kızıl Elmalı çadırını ele geçirdiler. Böylece ideal düşünce aksiyon safhasındaki başarı ve zaferle bitti.

Bu ülkü gerçekleşince, iş başka ülkülere dönüştü. Birbirini takip eden fetih arzuları neticesinde Türkler göz koyup almak istediği yerleri bu idealleri vasıtasıyla gerçekleştirdiler. Onun içinm Kızıl Elma Ülküsü diye tanımlanan ve ifade edilen bu düşünceyi şöyle tanımlayacağız. "Türk' ün göz koyup fethetmek istediği yere ve onu gerçekleştirme idealine Kızıl Elma Ülküsü' denir."

Tarihimizde bir çok Kızıl Elma Ülküleri belirlenir ve hemen hemen hepsi gerçekleşir. Anadolu Kızıl Elması, İstanbul Kızıl Elması, Budşn Kızıl Elması, Viyana Kızıl Elması (Bu gerçekleşmedi).
Yine tarihçilerimizin ortak görüşüne göre Anadolu' yu fetheden Türk atlılarının Marmara sahillerine ulaşması ve oradan Kadıköy ve Üsküdar sahillerine geçince, Ayasofya Mabedi' nin tepesindeki altın topa benzeyen elma şeklindeki görünümünden dolayı, burayı da almaya göz koyup, ya Ayasofya veya İstanbul Kızıl Elması şeklindeki bir görüş belirttikleri, verilen bilgiler arasındadır.

Daha önceden anlattığımız üzere, ülkcülerin bir bakıma aldlar ile ifadesi olan Kızıl Elma Ülküsü ve geleneği bugün de aynı ruh ve şuurla devam etmeli, Türk illeri ve eski kaybettiğimiz yerlerin üzerinde hakimiyet tesisi için kullanılmalıdır. Bu hakimiyet kuvvetli olmak ve inanmak ile mümkündür.

Rahmetli Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu ağabeyimizin "Malazgirt Destanı" isimli şiirinin şu kıtası ise asla unutulmamalıdır.

Yiğitler kan döker başak solmaya,
Anadolu başlar vatan olmaya,
Kızıl Elmaya hey Kızıl Elmaya,
En güzel marşını vurmada mehter,
Ya Allah Bismillah, Allahuekber.


Dokuz Işık'ın Kısa ve Öz Tanımı

DOKUZ IŞIK IN KISA VE ÖZ TANITIMI

--------------------------------------------------------------------------------




MİLLİYETÇİLİK
Her şey Türk milleti için, Türk milleti ile beraber ve Türk milletine göre sözleriyle özetlenebilecek, Türk milletine bağlılık, sevgi ve Türkiye devletine sadakat ve hizmettir.

ÜLKÜCÜLÜK
Türk milletini en ileri, en medeni, en kuvvetli bir varlık haline getirme ülküsüdür.

AHLAKCILIK
Türk milletinin ruhuna, örf ve adetlerine uygun yüksek varlığını korumayı ve geliştirmeyi ön gören esaslara dayanır.

İLİMCİLİK
Olayları ve varlığı ön yargılardan ve art düşüncelerden sıyırarak ilim mentalitesi ile incelemek ve girişilecek her çeşit faaliyette ilmi önder yapmak prensibidir.

TOPLUMCULUK
Her çeşit faaliyetin toplumun yararına olacak şekilde yürütülmesi görüşüdür. İçtimai ve iktisadi olmak üzere iki ayrı bölüme kapsamaktadır. İktisadi görüş olarak mülkiyeti esas kabul eder, fakat mülkiyetin millet zararına kötüye kullanılmasına karşı olan bir görüşü belirtir. Karma ekonomiyi ve ana stratejik iktisadi faaliyetlerin devlet kontrolünde bulunmasını öngörür. Sosyal görüş olarak sosyal adalet düzeni, fırsat eşitliği, sosyal güvenlik ve sosyal yardımlaşma teşkilatı kurulmasını kabul eder.

KÖYCÜLÜK
Köyleri tarım kentleri haline birleştirerek kalkındırmayı öngörür. Köylünün tefecilerin elinden kurtarılması ve ihtiyacı olan kredi ve diğer yardımların sağlanması için kooperatifleşmeyi hedef alır. Bilhassa orman bölgesinde yaşayan köylüleri öncelikle ve hızla refaha kavuşturmak amacını güder.

HÜRRIYETCILIK VE ŞAHSIYETCİLİK
Birleşmiş Milletler Anayasasında yazılı bütün hürriyetlerin sağlanmasını gaye edinmiştir. İnsanların şahsiyet olarak geliştirilmesini toplumun kalkınması için yararlı bir yol olarak kabul eder.

GELİŞMECİLİK VE HALKCILIK
İnsanlar ve medeniyetler daima daha iyi, daha güzeli, daha mükemmeli istemek ve aramakla gelişir. Elde edinenle yetinmemek ve daima daha ilerisini istemek ve bunu elde etmek için gayret göstermek şuurudur. Ancak bu gayret ve çabalarda Türk milletinin tarihinden, milli benliğinden ve kökünden kopmadan yükselmek ve ilerlemek gayedir. Yapılacak her işte halka doğru, halkla beraber olmayı ilerlemenin, yükselmenin vazgeçilmez bir prensibi olarak kabul ederiz.

ENDÜSTRİ VE TEKNİKCİLİK
Türk milletinin kalkınması için acele sanayileşmesi lazımdır. Dokuz Işık görüşümüzün esasları gayet özet olarak bunlardır.






Dokuz Işık, nasıl kapitalizmi, Marksist sosyalizmi reddediyorsa, nasyonal-sosyalizmi ve faşizmi de reddeder.Nasyonal-sosyalizm ve faşizm, kapitalizmin dejenere bir sapması olup, insan hak ve hürriyetlerine inanmayan gerici diktatörlüklerdir. Dokuz Işık ise, insan sevgi ve saygısına dayanır, ferdi ve iktisadi hürriyetleri bir bütün olarak gerçekleştirmek isteyen demokratik bir görüştür. İlahlaştırılmış faşist devletçiliğe, putlaştırılmış nazist ırkçılığa inanmıyoruz. Fosilleşmiş şöhretlerin yaptığı gibi siyasi kariyerinin belirli bir dönemde faşist, belirli bir döneminde kapitalist, diğer bir döneminde sosyalist olmak, bizim politika ahlakımızda yoktur. Biz, Türk´e aşık, Türk vatanına aşık Dokuz Işıkçılarız. Amacımız bu kutsal vatan üzerinde Büyük Türk milletinin ebediyen bağımsız yaşamasını sağlayacak milli görüsü çizmek, bunu savunmaktır.
Dokuz Işık ilkelerinin başında yer alan milliyetçilik, diğer ilkelerin arasında bulunan toplumculuk ilkesinin kavramından daha geniş bir kavramdır. Milliyetçilik kavramı içinde toplumculuk da vardır. Fakat, iktisadi ve sosyal kalkınma görüşlerimizi belirtmek için düşüncelerimizi ayrı bir toplumculuk ilkesi altında ifade etmek yararlı görülmüştür. Toplumculuk derken, milletin varlığını, toplum menfaatinin ,fertlerin üzerinde olduğuna işaret etmek isteriz. Bu arada şu noktayı tekrar önemle belirtelim ki Nasyonal – sosyalizm, kapitalizmle, laboratuar (Antropolojik)ırkçılığa ve antidemokratik bir siyasi espriye sahipken, Dokuz Işıkçılık, Türk toplumculuğuna, sosyal-psikolojik (manevi) bir soyculuğa ve gerçek demokrasiye inanmaktadır. Türk milletinin gönül ve tasvibinden, tercih ve oyundan geçmeyen iktidar yollarına inanmıyoruz. İktidar olduktan sonra da, demokratik yolların gerçek bir şekilde işlemesine inanıyor, bunu savunuyoruz. Türk milliyetçilinden devamlı şekilde korkanlar, Türk´ü hiç bir zaman benimsemeyen enternasyonalistler, milli olan her görüşe daima karsı çıkmışlardır. Bunu asla, bir an için dahi unutmamalıyız.
Bugün Anadolu yaylasında yalnız Türk milletinin değil, tüm insanlığın kaderi yoğrulmaktadır. Bu bakımdan Türkiye´deki milliyetçiliği, köklü moral gelişmeleri, içte ve dışta desteklemek gerekir.On altı büyük imparatorluk kurmuş bulunan ve insanlığa örnek bir ahlak sunan üstün manevi değerlere ve dünyada emsali az, zengin bir ülkeye sahip bulunan Türk milleti, iktisaden geri kalmış basamakta olamaz. Bugünkü sonuçta hiç bir iktidar bu hatayı bulup ortaya koymuş değildir. Daima keramet anayasada görülmüş, devrimlerin ruhu, şekillere mahkum olmuş, muhtevaya inilmemiştir. Demokrasi anlayışı havada kalmıştır. Demokrasi insan varlığına sevgi ve insan iradesine saygının bir ifadesidir. Taklit ve kopyacılık ise milli şahsiyetimizin zedelenmesine sebep olmuş, Türk aydını dış dünyadan kendi toplumumuza ilim, teknik getirmek yerine Batının batıl ve kokmuş itikat ve itiyatlarını getirmiştir.
Ülkeyi, devlet varlığını ve millet hayatını büyük belalardan kurtaran Kuvay-i Milliye ruhu cepheden tarlaya, tarladan laboratuara ve dengeli iktisadi kalkınma alanlarına intikal ettirilmiş olduğundan ötürü milletçe büyük fırsat kaçırılmış ve büyük bir zaman kaybedilmiştir.
Türkiye´nin bugün başta insan varlığı ve insan gücü olmak üzere bütün imkanları ilim, ahlak ve adalet şuuru içinde seferber edilmelidir. Bu hareket var olmak, yok olmak endişesi ve korkusuna dayanmamalı, büyük devlet olmak azim ve kararı iradesinden doğmalıdır. Türk milleti elbet bu hedefe ulaşacak, insanlığı hayıra çağırmak, kötülükten men eylemek ve iyiliği emretmek gibi tarihi ve manevi görevini yerine bir kere daha getirecektir. Tarih buna ait ispatlarla doludur.
Türk milletinin yükselişi için bu büyük hamleleri yapmak zorundayız. Millete hizmet yolunda ne kadar büyük güçlükler ve tehlikelerle karşı karşıya olduğumuzu bilmekteyiz; fakat güçlükler bizim azmimizi ve mücadele gücümüzü bir kat daha arttırmaktadır. Muvaffak olacağımıza emin bulunuyoruz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
EgE
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 1129
Şehir: EGE DENİZLİ

İletiTarih: Sal May 23, 2006 2:04 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu degerli bilgileri buraya tasidigin icin tesekkürler Ülküdasim.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Bozkurt-68
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 348

İletiTarih: Sal May 23, 2006 1:23 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

EgE demiş ki:
Bu degerli bilgileri buraya tasidigin icin tesekkürler Ülküdasim.


Evet,aynen öyle...Allah razi olsun!!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Sal May 23, 2006 2:23 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder



sevgili gönüldasım kardeslerimizin dediği gibi bu bilgileri
buraya tasıdıgın için teşekkur eder ve ALLAH(cc) ım senden razı olsun...


Türk duygusu her Türkçüye en tatlı kımızdır;
Türk ülküsü candan da aziz bayrağımızdır.

Bayrak ki onun gölgesi Bozkurtları toplar;
Bayrak ki bütün kaybedilen yurtları toplar.

Nerden geliyor? Tanrıkut'un ordularından!
Lakin bize bir beyt okuyor kutlu yarından:

Darbeyle gönüllerde yatan ülkü silinmez!
Can yere düşmekle bu bayrak yere inmez!..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Sal May 23, 2006 2:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:


KIZILELMA



Bir milletin yürütücü kuvvetine “ülkü” denir. Toplumlardaki kişileri birbirine bağlayan nesne, sadece kök birliği, çıkar ve ihtiyaç değil, bunlarla birlikte ve aynı zamanda ülküdür.
Ülküsüz topluluk yerinde sayan, ülkülü topluluk yürüyen bir yığındır. Sözlük anlamı “and” ve “uzak hedef” demek olan “ülkü”, topluluğu aynı yolda yürüten bir kuvvettir ki, bu uğurda insanlar birbirlerine karşı içten sözleşmiş gibidirler.

Ülkü, ilkönce, insanların gönüllerinde, gönüllerinin derinliğinde, şuuraltında, hayallerinde doğar ve kendini önce destanlarda gösterir. Sonra şuura geçer, büyük kılavuzlar tarafından açıklanır. Daha sonra da büyük kahramanlar, onu gerçekleştirmek için büyük hamleler yapar. Bu hamle sırasında da ülkülü millet, kahramanlar ardından gönül isteği ile koşar. Bütün bu uğraşmalar arasında da millet yürür; önce manen, sonra maddeten ilerler, olgunlaşır, erginleşir.

Türk destanlarından çıkan anlama göre, Türklerin ülküsü, fetihler sonunda büyük ve üstün bir devlet kurarak bu devletin içinde bolluğa ve mutluluğa kavuşmaktır. Aşağı yukarı, her millet, aynı şekildeki milli gayelerin ardındadır. Milletlerin çapına, kaabiliyetine göre milli ülkülerin ayrıntılarında farklar olmakla beraber, ana çizgiler bakımından hepsi birbirine benzer: Büyümek ve rahatlığa kavuşmak!

Türkler, kendi ülkülerine niçin “kızılelma” demiştir, bunun sebebini bilmiyoruz. Yalnız bu addaki saflık ve tabiilik, Türk ülküsünün çok eski olduğunu göstermek bakımından manalıdır. Kızılelma adı, ülkünün aydınlardan önce halk arasında doğduğunu gösterse gerektir.

Kızılelma ülküsü, Osmanlıların parlak çağlarında iyice belirip şekillenmiş ve konak konak, Türk büyüklüğünün, yükseklik fikrinin, ilahi bir gayenin timsali haline gelmiştir. Bu büyük düşünce olmasaydı, XI. Yüzyılda Anadolu’ya gelen, ençok bir milyon Türk, Bizans’ın Asya ve Avrupa’daki topraklarında rastladıkları diğer Türklerin birkaç tümenlik hrıstiyanlaşmış döküntülerinin yardımı ile de olsa, bu dünya çapında devleti kurup dört kıta “dördüncüsü Okyanusya’dır” üzerindeki teşkilat ve medeniyet şaheserini yaratamazdı.

Milletlere milli inanç ve güvenç veren ülkünün ne büyük bir kuvvet olduğunu anlamak için bugünkü olaylara bakmak yeter:

60 milyonluk bir millet olmalarına rağmen dağınık, teşkilatsız ve geri olan Araplar, milli ülküleri olan Arap Birliği düşüncesi sayesinde toparlanma yoluna girmişlerdir. Ülkülerinden aldıkları güçle, Filistin işinde İngiltere ve Amerika’ya kafa tutmaktadırlar. Ülkü sahibi millet oldukları için de dünyada itibarları ve değerleri artmıştır. Bizim için çok büyük isret ve ders olan şu olay, Arapların itibarını göstermesi bakımından manalıdır: Birleşmiş Milletler teşkilatının 11 üyeli Güvenlik Konseyi’nin beşi “Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin” daimi, altısı geçicidir. 1945 yılında, bu altı üyelik için seçim yapıldı. 900 yıllık büyük bir geçmişi ve tarihi olan, askeri devlet olarak nam kazanmış bulunan Türkiye bu seçimde ancak bir tek oy alarak Konsey’e giremediği halde, İngiliz işgalinden henüz kurtulamamış olan ordusuz, donanmasız Mısır, 45 oy alarak bu üyeliğe seçildi. Demek ki, o zamanki Birleşmiş Milletler teşkilatına dahil bulunan 50 devletten 45’i, Mısır’ı bizden daha itibarlı ve üstün görmüştü.

1946’da geçici üyelik için yapılan seçimde de, Türkiye’ye kimse oy vermediği halde, Suriye 45 oy aldı. Bir iki yıllık bir devlet olan o zamanki üç milyon nüfuslu Suriye’nin Türkiye`ye tercih edilmesinin sebebi açıktır: Suriye, bir ülkünün ardındadır. Yani prensip sahibidir. Bundan dolayı da, düşmanlarının bile saygısını kazanmıştır.

Yahudiler de, ülkü sahibi olmanın ikinci bir ibret verici örneğidir. Korkaklığı atasözü haline gelen bu millet, bugün, bir milli ülkünün ardında, herhangi bir millet kadar cesaretle çarpışıyor. Milli kahramanlar ve bu milli kahramanlar, idama mahkum edildikleri ve bağışlanma dileğinde bulunurlarsa ölümden kurtulacakları halde, İngiltere’den af dilemeyerek milletlerine şeref vermek suretiyle ölüyorlar. Bu milli ülkü sayesinde, Filistin’deki yarım milyon yahudi (O zaman Filistin’de yarım milyon Yahudi vardı), yalnız Araplarla değil, koca İngiltere ile savaşı göze alıyor, Amerika’ya meydan okuyor. Milli ülküye yapışmak sayesinde Yahudiler o kadar kuvvetlenmişledir ki, bugün İngiltere imparatorluğu onlara karşı bir şey yapamıyor. Tebaasında bir tek kişinin hapse atılmasını savaş sebebi saban İngiltere, bugün, İngiliz askerlerinin öldürülmesine, İngiliz subaylarının kaçırılıp dayak atılarak horlanmasına, masum İngiliz çavuşlarının Yahudiler tarafından canice asılmasına ses çıkaramıyor.

Bütün bunların en önemli sebebi Arapların ve Yahudilerin olağanüstü kuvvetli olmasıdır. Bu kuvvet maddi değil, manevidir, Yani ülkü kuvvetidir.

Kızılelma ülküsüne “tehlikeli maceracılık” diyenler, bugünkü Araplar ile Yahudilere bakıp düşünmelidirler. Hele Yahudiler 2000 yıl önce kaybettikleri vatanlarını yeniden ele geçirmek ve yalnız kitaplarda kalmış olan İbrani dilini diriltip bir konuşma dili haline getirmek uğrundaki çalışmaları ile dünyaya örnek olmuşlardır.

Biz ise bir yandan “bir Türk dünyaya bedeldir” vecizesine inanmış görünürken, bir yandan da kendimizi baltalayıp inkar ettik. Büyüklükten korktuk. Küçüklüğü benimsedik ve milli ülkü ile delilik diye alay ettik. Güvenlik Konseyindeki seçimler göstermiştir ki, kimseden bir şey istememek, herkesle hoş geçinmek, ittifaklar yapmak bir millete itibar sağlamıyor. Kızılelma ülküsünü bir delilik sayacaksak, büyüklükten değil, yaşamaktan da vazgeçmeliyiz. “Tarihi görevini yapmış ve artık ölmeye yüz tutmuş bir topluluk” olmayı kabul etmeliyiz. Eski Asurlular, Hititler, Romalılar gibi haritadan silinmeye razı olmalıyız. Buna razı değilsek milli ülkünün peşine düşmeliyiz ve demiryolu yapmakla birkaç fabrika kurmayı ülkü diye göstermek gafletinden çekinmeliyiz.

Ülküler için “maddi faydası nedir?”, “uygulanabilir mi?” diye düşünmek doğru değildir. Hiçbir inanç riyazi mantığa vurulmaz. Tanrı’nın varlığı da riyazi metod ile isbat edilememiştir. Fakat yüz milyonlarca insan ona inanmakta ve bu inançtan güç almaktadır. Ülküler de böyledir.

Kızılelma ülküsünün gerisinde savaşlar ve büyük sıkıntılar görüp de korkanlar bulunabilir. Kendi rahatı ve keyfi kaçmasın diye insanlık davası (!) güdenler, ülküyü inkar edenler her zaman, her yerde çıkabilir. Fakat bir milletin içinde büyük bir çoğunluk milli ülküye inandıktan sonra, geri kalanlar da ister istemez bu milli akıntıya uymaya mecburdurlar. Bizim için önemli olan, dost kılıklı yabancıların milli ülküyü güya milli çıkar adına baltalamasının önüne geçmektir.

Bir topluluktan ortak ülküyü kaldırın, insanların hayvanlaştığını görürsünüz. Ortak düşüncesi olmayan toplulukta, herkes, yalnız kendi çıkar ve zevkini düşünür. Böyle bir toplulukta fedakarlık, saygı, nezaket kalmaz. Bencillik, kabalık, rüşvet, iltimas ve namussuzluğun türküsü alır yürür. Maddileşmiş bir insan vatan için ölür mü? Bencil bir insan muhtaçlara yardım eder mi? Milletine inanmayan bir adam yabancı ile işbirliği yapmaz mı? Erdemi gülünç bulan birisi çalıp çırpmaz mı? Kızılelma, Türk milletinin manevi besinidir. Açlar yiyecek bulamadıkları zaman nasıl faydasız, zararlı, hatta zehirli nesneleri yerlerse; Türk milleti de “Kızılelma” kendisine yasak edildiği için marksizm ve kozmopolitizm gibi zararlı ve zehirli fikirlere el uzatıyor.

Fakat artık bu devir kapanmıştır. Gittikçe uyanan milli şuur karşısında gafiller ve hainler, Türk milletini daha çok aldatamayacaklardır. Kızılelmanın yolunu kapatamayacaklardır.

Ziya Gökalp’ın mısraları düsturumuz olacaktır:

Demez taş, kaya
Yürürüz yaya...
Türküz, gideriz Kızılelmaya.


Kızılelma, 1.sayı, 31 Ekim 1947

H.Nihal Atsız
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Sal May 23, 2006 2:35 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder




ülkü milletleri ayakta tutan idealleri, hedefleri ve ihtiyaçlarıdır.
Milli ülküler, milletleri yönlendiren kutup yıldızlarıdır.
Alman şair Goethe'nin dediği,
'Büyük ülküler yıldızlara benzer. Onlara erişemeyiz ama onlara bakarak yolumuzu bulabiliriz.'

Bir de karıncanın
"Ulaşamasam da Kâbe yolunda ölürüm ya" darbımeseli bilinir.
Milli ülküler milletlere itici güç veren,
onları geleceğe hazırlayan, tehdit ve tehlikelere karşı da kalkan vazifesi gören büyük davalarıdır.

Ülkü Türk milletini büyütmek, kalkındırmak, yüceltmek ve mevcudiyetine yönelen tehdit ve tehlikeleri bertaraf etmektir.

Önümüzde bu kadar tuzağın kurulduğu bir dönemde, bunları bertaraf etmek, Türk milletini birlik ve bütünlük içerisinde kalkındıracak ve yüceltecek, dünya milletleri arasında itibarlı, güçlü bir mevkiye yükseltmektir.
Bunun için de sadece Türkiye'deki Türkler’le değil, dünyadaki diğer Türkler’le de bağlantıyı geliştirip, onlarla da güç ve işbirliği yaparak bu gücü beslemek, milli ülküleri yaymak ve bütün
Türkler’in ayni gaye etrafında buluşmasını sağlamak, bir anlamda paktlar oluşturmaktır.

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Sal May 23, 2006 3:48 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

raflarımızın bir köşesinde sakladığımız bu güzel önümüzü aydınlatacak olan bilgileri tekrar gündeme getirdiğiniz için teşekkürler.ülkü hedef ,amaç,gaye anlamlarını taşır ,insanlardan başlayarak ta devlete kadar herkesin bir ülküsü vardır ve olmalıdır çünkü ülküsü olmayan hiç kimse gelecekten birşey bekleyemez.bizim devlet olarak ülkümüzü atatürk cumhuriyeti kurarken belirtmişti ve bu ülküyü amaca getirmek için devletin kuruluş ideolojisi olarak türkçülüğü seçmiştir.türkçülüğü yaşamının her dakikasında yaşamıştır atatürk.atatürk sovyet rusyanın çökeceğini biliyordu ve yıkılan sovyet rusyadan bağımsızlığına kavuşacak olan türkleri bir bayrak altında toplamak için çalışmalara başlamıştı.evet bizim devlet olarak ülkümüz türk birliğidir.bu birliği kurmak için zork-luklara boyun eğmeden bizden öncekiler gibi çalışmamız gerekiyor.türkçülük fikrini tekrar devletin ideolojisi yapmalıyız.bunu başaramaz isek hiçbirşeyi yapamayız.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Sebas
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 18, 2003
İletiler: 510
Şehir: Bordeaux / KahramanMaras

İletiTarih: Sal May 23, 2006 5:55 pm    ileti konusu: Türk ve Yunan savaş uçakları it dalaşında çarpıştı Alıntıyla Cevap Gönder

Türk ve Yunan savaş uçakları it dalaşında çarpıştı

Ege Denizi'nde it dalaşı yapan Yunan ve Türk savaş uçaklarının çarpıştığı açıklandı. Türk pilotun kurtulduğu bildirildi. Türk savaş uçağının pilotu Kıdemli Üsteğmen Halil İbrahim Özdemir kurtuldu. Yunanlı pilot ise hayatını kaybetti.


Olay saat 12.48'de Ege Denizi'nin güneyinde Yunanistan'ın Rodos Adası'nın 35 mil açığında, uluslararası hava sahasında meydana geldi. Balıkesir'deki 9'uncu Ana Jet Üs Komutanlığı'nda konuşlanan 192'nci Filo'ya ait 4 savaş uçağı bu sabah saatlerinde planlı açık deniz görevi için önce Dalaman'a intikal etti.

Dalaman'daki askeri meydandan saat 12.00'de önce 2 F- 16C tipi tek kişilik savaş uçağı havalandı. Yaklaşık 20 dakika sonra 2 F- 16C daha kalktı. Akdeniz ve Ege'nin uluslararası hava sahasında planlı açık deniz görevini yapan Türk savaş uçakları Yunanistan'ın Kerpe Adası açıklarına ulaştığında, Girit Adası'ndan Türk uçaklarını önlemek üzere Yunan Hava Kuvvetleri'ne ait F- 16 uçakları havalandı. Yunan uçaklarının bölgeye intikali ve Türk uçaklarını önleme girişimiyle havada ‘it dalaşı’ başladı.

YUNAN PİLOT HAYATINI KAYBETTİ

Pilotların limitlerini zorladıkları ‘it dalaşı’ sırasında, birbirine üstünlük sağlamak için füze kilidi atmaya çalışan 1 Türk ve 1 Yunan savaş uçağı çarpıştı. Bu uçaklar Ege Denizi'nin sularına çakılırken, Türk savaş uçağının pilotu Kıdemli Üsteğmen Halil İbrahim Özdemir, fırlatma koltuğunu kullanarak atladı. Türk Dışişleri Bakanlığı, çarpışmada kaybolan Yunan pilotun hayatını kaybettiğini duyurdu. Bakanlık "Yunan pilotun hayatını kaybettiğini üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz" açıklaması yaptı.

TÜRK PİLOT HASTANEDE

Türk Hava Kuvvetlerine mensup F-16 uçağı ile Yunanistan Hava Kuvvetlerine mensup F-16 uçağının Ege ve Akdeniz'in uluslararası hava sahasında çarpışması sonucu sağ olarak kurtarılan Pilot Üsteğmen Halil İbrahim Özdemir, Fethiye'ye getirilerek Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. Özdemir’in hastaneye getirilirken uçaktan atlayış sırasında boynunda yaralanma meydana geldiği görüldü. Çarpışmadan sonra saatteki hızı ortlama 800-900 kilometre olan uçaktan fırlatma koltuğunu kullanarak çıkan Üsteğmen Özdemir’in paraşütünün boynuna dolanarak yaralanmanın meydana geldiği belirtildi.

KURTARMA EKİPLERİ BÖLGEDE

Kazadan hemen sonra havada bir paraşüt görüldüğü bilgisi hem Türk hem de Yunan pilotlar tarafından merkezlerine iletildi. Her iki ülkedeki üslerden pilotlara dönmeleri emri verildi. Dalaman'dan havalanan 4 uçaktan önce 2'si, bir süre sonra da diğer 2 uçaktan 1'i askeri alana dönerken, bölgeye iki ülke de arama kurtarmak ekipleri sevketti. Dalaman'da uçakların kalkışı ve dönüşünü, Dalaman Havalimanı'na bir görev için giden DHA muhabirleri görüntüledi.

Kaza sırasında bölgeden geçen Panama bandıralı bir Türk ticaret gemisi, havada tek paraşütü görerek, Sahil Güvenlik'le irtibata geçip arama kurtarmaya katılacağını bildirdi. Kısa süre sonra Pilot Kıdemli Üsteğmen Özdemir, Türk gemisi tarafından kurtarıldı.

KURTULAN PİLOT GEMİDEN ALINDI

Türk pilot Kıdemli Üsteğmen Özdemir'i almak için İzmir Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı ile Aksaz Deniz Üssü'nden özel eğitimli kurtarma ekipleri bölgeye intikal etti. Çiğli'den kalkan, özel arama kurtarma personel ve ekipmanına sahip iki As532 Mk1 Cougar helikopteri ile Aksaz'dan sevkedilen hücumbot, kısa sürede kaza bölgesine ulaştı.

SON TATBİKATTA TACİZ OLMUŞTU

Yunan savaş uçakları, Ege Denizi’nin uluslararası sularında 10 Mayıs'da arama kurtarma tatbikatına katılan Türk helikopterleri ve uçaklarını da taciz etmişti.
Ege'de 10 Mayıs'ta arama kurtarma faaliyetleri ile görevli askeri ve sivil kuruluşların koordinasyonunu sağlamayı amaçlayan 10 Mayıs'taki tatbikata ABD, İspanya, Azarbeycan, Masır, Bangladeş, Birleşik Arap Emirlikleri, Hırvatistan, Bosna- Hersek, Arnavutluk ve Hindistan’dan 18 yabancı gözlemci de katıldı. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, denizde kazaya uğramış kişilere yönelik olarak gerçekleştirdiği Deniz Aslanı 2006 Tatbikatı, Ege Denizi’nin Karaburun, Midilli ve İskiri Adaları arasında kalan uluslararası sularında üç safha halinde gerçekleştirildi.

Sakız adası açıklarında uluslararası sularda tatbikat sürerken Yunan Hava Kuvvetleri’ne bağlı Mirage uçakları arama faaliyetini yapan Türk Hava Kuvvetleri’ne bağlı helikopterler ile uçağı önleme faaliyetinde bulunarak taciz etti. Yunan Mirage ile Türk F 16 uçağı arasında herkesin gözü önünde it dalaşı tatbikatın ikinci safhasına kadar sürerken, Çiğli 2'nci Ana Jet Üs Komutanlığı’nda kalkan Türk F- 16 uçakları müdahale etti.

TACİZE KARŞILIK VERİLMİYORDU

Askeri kaynaklar, son dört yıldır Yunanlılar tarafından yapılan tacizlere karşılık verilmediğine dikkat çekerken, bugünkü olayın Yunan uçağının askeri havacılık kurallarına uymadan, Türk F- 16 savaş uçaklarına tehlikeli biçimde yaklaşmasının neden olabileceğini belirtti.
Türk uçaklarının Ege'de gerçekleştirdiği her uçuşu takip etmek üzere Yunan uçaklarının havalandığını belirten askeri uzmanlar, birçok defa tehlikeli yakınlaşmaların meydana geldiğini ifade etti.




Pilot Üsteğmen Özdemir, Denizcilik Müsteşarlığı Arama Kurtarma Merkezi'nin Türk Silahlı Kuvvetleri Arama Kurtarma Merkezi ile yaptığı ortak operasyonla Türk Hava Kuvvetleri'ne ait bir helikopterle ”Gazcentry” adlı gemiden alındı.



kardes bu konuyu forma iletirseniz memnun olurum bu öglen saatlerinde olmus olay !!

saygilar sevgiler
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder MSNM
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Sal May 23, 2006 9:33 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Milliyetçilik Neden Hakim Olmalı? Türk Milliyetçiliği'nin devletin kurucu felsefesi olmaktan uzaklaştırılması öyle soyut, hayattan uzak bir hadise değildir. Bu etkileme sadece dış politika ile de ilgili değildir.Aksine günlük yaşamımızın her boyutunu etkiler. Banka sisteminden eğitim sistemine kadar uzanan bir boyutta her şey milliyetçiliğin devletin kurucu felsefesinden uzaklaştırılmasından etkilenir.

Türk üniversite sistemi gayri milli yapılanmadan etkilenen kuruluşlardan sadece bir tanesidir. Türkiye'de üniversite sistemi ile ilgili temel sorun YÖK değil, gayri milli duruş ve akademik anlayıştır. Bu konuda Ankara Üniversitesi DTCF araştırma görevlisi Mustafa Kemal Coşkun'un Radikal İki'de 14 Mayıs 2006'da yayınlanan "Uluslararası Yayın ve Akademik Yükselmeler" adlı makalesinde yaptığı tespitler çok önemli olduğu için bu genç akademisyenin görüşlerini özetleyerek sizinle paylaşmak istedim.

Türkiye'de akademik yükselme yani araştırma görevliliğinden profesörlüğe giden süreçte akademisyenlerin bilimsel araştırma ürünü olan yayınlar yapmaları gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizde bazı üniversitelerimiz yükselme için sadece İngilizce veya bir başka yabancı dilde yapılmış yayını yükselme ölçütü olarak kabul etmekte, Türkçe yayınları değerlendirmeye almamaktadırlar. Diğer üniversitelerde ise İngilizce yayınlara Türkçe yayınlara verilenden daha fazla not verilmekte, Türkçe düşünme ve bilim üretme cezalandırılırken, İngilizce "düşünme" ve "üretme" teşvik edilmektedir.

Mustafa Kemal Coşkun demektedir ki, "İnsanın kendi anadilinde düşünmesi/okuması/yazması kadar doğal bir şey" yoktur. "Bir kediye havlatmaya çalışmak ne kadar meşru ise insanı da bir başka dilde düşünmeye zorlamak da ancak o kadar meşrudur." "Düşünmek insanın en birincil edimi olduğuna göre insanı da kendi anadili dışında başka bir dil kullanarak bilim üretmeye zorlamanın da tam bu nedenle bilim dışı olacağını baştan söyleyelim".

Mustafa Kemal Coşkun, yabancı dilde üretmeye zorlama ile ortaya çıkan sonucu da şöyle özetlemektedir: " Yani basitçe söylenirse, örneğin sosyolog ya da siyaset bilimciyseniz, burada önemli olan sosyolojiyi ya da siyaset bilimini ne derece de iyi bildiğiniz, bu alanda ne derecede iyi olduğunuz değil, kendi anadiliniz olmayan bir başka dili ne kadar iyi bildiği/kullandığı olacaktır."
Coşkun haklı olarak, "Söylemeye gerek yoktur ki, böyle bir durumda ortada ne bilim kalacak ne de kendi anadilimizde bir bilim dilinin geliştirilmesi mümkün olacaktır" demektedir. Ve Mustafa Kemal Coşkun sonuç olarak şöyle demektedir: "Lafı dolandırmadan söyleyecek olursak, yabancı dilde yazılan bir makaleyi Türkçe yayınlardan daha önemli saymak(…)yurtdışına, (…) o dili kullanan topluma/devlete/üniversiteye ve o dille yapılan bilime biat" etmek demektir. (…)"Sömürülmek istenen bir toplum varsa o toplumun öncelikle dilinin değiştirilmesi gerektiği de böylece doğrulanmış olur"
Türk milliyetçiliği Türkiye'yi A'dan Z'ye yeniden inşa etmek görevi ile karşı karşıyadır. Yapılacaklar arasında üniversitelerde Türkçe dışında öğrenim dilinin yasaklanması da gelmektedir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Çar May 24, 2006 9:43 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ÇAĞIMIZ GERÇEKLERİ VE TÜRK GENÇLİĞİ

Türkiye büyük mücadeler içinde olan bir ülkedir. Mücadelenin en büyüğü gerikalmışlık, yoksulluk çemberini kırmaktır. Bu mücadeleyi yürütmek ve devam ettirmek için akıllı hareket etmek ve çok çalışmak zorundayız.

Milliyetçi Büyük Türkiye, tarihi itibarını kazanmış, ilimde, teknikte ve sanayide en yüksek dereceye ulaşmış bir ülke olacaktır. Türk' e düşman olanlar ve Türk Milletinin güçlenmesinden kuşku duyanlar, her zamanki haince davranışları ile güçlenmeğe engel olmağa çalışacaklardır.

Milliyetçi Büyük Türkiye' yi kurmak, atom çağının, uzay çağının, elektronik çağın ve ileri teknolojinin bütün icaplarını yerine getirmek için, sıçramak mecburiyetindeyiz. Çağlar üzerinden yapılacak sıçrayışta güçlü bir devlet anlayışına ve cesur hareketlere ve atılımlara ihtiyaç vardır.

Türk Milletini kainatın içinde bir güneş gibi parlatarak yeniden doğuşunu sağlayacak yüce atılımların dinamizminin enerjisi ancak ve ancakm Ülkücü Gençlikte vardır. Bu dinamizme sahip olan şuurlu, Ülkücü Gençlik ve Türk Milletinin kaderini yenme savaşı ve azmi içerisinde olan Milliyetçi Hareketin gençliğidir. MHP' nin Genel Başkanı, lideri olarak bu partinin mensuplarının samimi duygularına tercüman olarak, ülkücü gençliğimizle iftihar ediyoruz.

Yurdumuz, dışardan yönetilen çeşitli kargaşalıklar ve saldırılarla karşılaşmaktadır. Özelikle yabancı ideoloji ve yabancı kültür saldırıları karşısındayız. Bir takım sapık ağızlar, bir takım şartlanmış kafalar memleketimizde, Türk milletinin hayatıyla yakından ilgili olan bu mücadeleyi, Türk halkına yanlış bir şekilde duyurma çabası içindedirler. Bu çarpık ağızlar, bu çarpık kalemler, 'karşıt gurupların çatışmaları' ndan bahsetmektedirler. Türkiye' de karşıt guruplar yoktur. Türkiye' de karşıt gurupların çatışması yoktur. Türkiye' de Türk Milliyetçiliğini siyasi aksiyon yapark, Türk milletinin fakirlik, yoksulluk, geri kalmışlık kaderini yenme mücadelesi veren ve Türk milletini cihanın medeniyet hayatı içinde yeniden varlık haline getirmek isteyen, şuurlu, ülkücü, memleket evlatları ile Türk milletini köleliğe götürmek, Türk milletinin parçalamak ve Türkiye' yi kanlı kardeş kavgaları içinde boğarak, yeryüzünün biricik Türk devletinin hayatına son vermek isteyen gafiller sürüsü vardır.

Bir tarafta, yüce Türk bayrağının burçlarda, direklerde dalgalanmasını korumaya çalışanlar, diğer tarafta Türk bayrağını parçalayanlar, yerlerde çiğneyenler. Bunların ikisini bir görmeye imkan yoktur. Aklı başında her Türk memleketini, devletini düşünen her yurtsever vatandaş, Türk devletini yaşatmak isteyenlerle beraber olmaya ve el ele vermeye mecburdur.

Toplumdakş büyük huzursuzluklar, patlamalar ve buhranlar her çeşit haksızlıklardan doğar. İnsanlar zahmetlere, sıkıntılara katlanmağa razı olabilirler, fakat haksızlıklara tahammül etmeyi kabul edemezler.

Şer kuvvetlerle mücadele ve buhranları yenmede sosyal adalet ve sosyal güvenlik üzerinde önemle durulması ve hiç zaman kaybetmeden gerçekleştirilmesi gereken işlerdir.

Saygı duyulan ve güvenilir bir adalet cihahızının varlığı ile demokrasi ve hürriyetler teminat altına alınmış olur. 'Adalet mülkün temelidir' sözü, laf olsun diye söylenilmemiştir. Bu vecizenin maksat ve manasına uygun bir şekilde hareket edilmelidir.

Büyük Türk Milletine düşman olanlar, dün olduğu gibi, bugün de, kirli emelleri uğruna; birlik ve beraberliğimizi bozmak için komünizm tahrikçiliği, bölgecilik, mezhepçilik gibi bölücü ve yıkıcı davranışlar içindedirler.

Komünistlerin, bölücülerin, mezhep ayrılıklarını kışkırtıcaların, yabancı ideolojilerin gafil kölelerin düşmanca niyetlerini bildiğimiz için her türlü yıkıcı davranışların daima karşısında olduk ve olmaya da devam edeceğiz.

Türk gençliği olarak Türkiye' mizin meselerini bilmek ve çok yi değerlendirmek zorundasınız. Büyük imtahanlardan geçtiniz. Şuurlu davranışlarınızla tarihe geçecek şerefli hizmetleriniz olmuştur.

Türk milletinin kurtuluşu en kısa zamanda ve en kısa yoldan her çeşit fesadın kökünü kazıyarak, her çeşit ahlaksızlığın, karaborsacılığın kökünü kazıyarak Türk millliyetçiliği ideolojisini siyasi aksiyon yaparak, Türk milletini atom çağına, uzay çağına, elektronik çağına yükseltecek dinamizm ve enerji, Milliyetçi Hareket Partisi' ndedir. Kendilerine milliyetçi diyen aydınlar, yerlerini doğru olarak kestirip, almaya mecburdurlar. Aksi halde gafletleri, hıyanetleriyle bir ölçüyü bulacaktır. Milliyetçilerin toplanma yeri, milliyetçilerin aksiyon yeri yalnız ve yalnız MHP' dir.

1830' dan bu yana Türkiye' yi idare edenlerin bir çoğu Batı kapitalizmin taklitçisi olmaktan ileri gitmemişlerdir. Batı kapitalizmin taklitçisi Türk milletini bir yere götürememiştir. Bugün hala milletimizin fakirliği, bugün hala milletimizin yabancıların ekonomıik sömürüsü altında bulunuşu, Batı kapitalizmin taklitçilerinin sebep olduğu bir neticedir. Batı kapitalizminin taklitçisi olan bir partinin 'milliyetçisiyim', 'milliyetçiler burada birleşeceksiniz' diye milliyetçiliği istismar yolu ile gaflet temin etmek politikasına kapılan bir insan, milliyetçi kabul edilemez. Yahut, halkın bazı kimselere karşı beslediği, merhamet duygularını sömürmek için geçmiş yıllarda bir takım hataların haklı veya haksız tutumların neticesi vefat etmiş olan kimselerin ölülerini, kefenlerini kendilerine bayrak yaparak, onu istismar ederek milliyetçilik iddiasında bulunanlar vardır. Büyük gaflet işlemişlerdir. Onların da Türk milletine bir hizmet sağlamaları mümkün değildir. Doğru yolu bulmaya, doğru yolu kabul etmeye mecburdurlar. Aksi halde omuzlarınıza düşen milli ve tarihi vazifelerini yapmamış insanlar durumunda kalacaklardır.

MHP' nin bayrağı, DokuzIŞIK bayrağı, gerçek kurtuluş bayrağıdır. Bu bayrağın altına dürüstlüğü, bu bayrağın altına millet varlığını kişi varlığının üstünde tutan görüşü kabul edenleri, bu bayrağın altına milletimizin yükselişi için her türlü fedakarlığı yapmayı kabul edenleri, bu bayrağın altına memleket ve millet için her mücadeleye göğüs germe azminde olanları çağırıyorum. Kolay başarı arayanlar, koltuk peşinde olanlar, menfaatçiler, çıkarcılar, dalevaracılar bu bayrağın altına giremezler.

Yabancı ideoloji ve yabancı kültürlerle mücadele etmek zorundayız. Bu mücadeleyi yapmayan milletler köleliğe mahkumdur. Milli ülkü, milli kültür davasını onun için güdüyoruz. Bu sebeple Milli Doktrinimiz DokuzIŞIK' ı herkesin okumasını bilmesini ve yaymasını istiyoruz.

Türk töresini korumak ve yaşatmak mecburiyetindeyiz. Büyüğe saygı ve itaat, küçüğe sevgi ve şefkat Türk töresinin en güzel hasletlerindendir.

Kanun ve nizamlarda manevi değerlere ve ahlak kurallarına bağlı, disiplinli bir millet anlayışı ile, millet varlığını kişi varlığının üstünde utan bir görüşü savunuyoruz.

Milliyetçi Büyük Türkiye' yi kurmak için Türk Milletini çağlar üzerinden bir sıçrama yaptırarak, onu ilimde, teknikte, yüksek manevi değerlere sahip olmada en yükseğe çıkarmanın savaşını devam ettiriyoruz. Bu mücadelede yüksek vasıflara sahip, dünya çapında, faziletli, bilgili ilim adamlarına ve teknisyenler kadrosuna ihtiyacımız vardır. Bu şuur ve anlayış atılım ve dinamizm yalnız Milliyetçi Hareket Partisi' nde ve onun Ülkücü gençlerinde vardır. Bu açık gerçeği bütün aydınlarımıza ve halka anlatmağa, onun büyük enerjisini seferber etmeğe, harekete geçirmeğe mecburuz.

Halkın enerjisini güven ve sevgiye dayanan gönül seferberliği ile tutuşturmalı, coşturmalıyız. Bunun için güzel sanatları, toplum için harekete geçirmek şartını ortaya atıyorum.

Birlik ve beraberliğimize yönelen, bölücü ve yıkıcı faaliyetlerle mücadeleye amansız bir şekilde devam edceğiz. Mücadelemizi engellemek isteyen davranışlar, cılız kalmağa ve sönmeğe mahkumdur.

Ülkücülüğü hiç bir zaman elden bırakmayacağız. Bununla beraber gerçekçiliği de elde bulunduracağız. Yurdumuzun içinde bulunduğu şartları dikkate alarak milletimizin, kalkınmasını ileri g,tmesini sağlayacak tedbirleri, başkalarına taklit etmeksizin kendi milli tarihimizden kuvvet alarak kendi milli ve manevi değerlerimize dayanarak ve fakat modern ilmi ve tekniği de önder yaparak, mutlaka selametli ve başarılı bir yönde geliştireceğiz.

Türk milletinin, parçaları nerede olursa olsun, Türk adını taşıyan insanların kaderiyle her zaman ilgileneceğiz. Onların akıbetini, durumlarını iyiye götürmek için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Dünya üzerinde nerede Türk varsa, Türk milliyetçileri onlarla beraberdir, onlarla ilgilidir, onlar Türk milliyetçilerinin sevgisiyle, saygısıyla, ilgisiyle çevrilidir.

Her zaman hakkın tarafını tutmuş olalım. Her zaman hakkın, hukukun, adaletin, her idare ettiği yerde düzeni sağlamış olan büyük bir millete mensubuz. Kendi milletimiz için de, insan hakları beyannamesinde yer almış olan hakların verilmesinin her zaman savunuculuğunu yapacağız.

Kıbrıs milli davamız ve bunun gibi diğer milli davalarımızda milletimizin ülküsünü ve yüksek menfaatini gerektirdiği her şeyi yapmak kararındayız. Kıbrıs meselesinden bahsederken sizlere Ege adalarını, kıyılarımızın dibine kadar sokulan yabancıların eline geçmiş olan adaları da unutmamızı tavsiye ederim. Bir milletin milli davaları kalplerde yaşadığı müddetçe o davalar kaybedilmiş olmazlar. O davalar bir gün mutlaka kazanılır.

Bugün şartlar ne olursa olsun, şartlar daima aynı kalmaz. Türk milleti, içinde bulunduğu geri kalmışlık, yoksulluk, zayıflık kaderini mutlaka değiştirecektir. Mutlaka yeryüzünün güçlü, ilimde, teknikte ve medeniyette eb ileri gitmiş, kendini saydıran, varlığı olma davasını da halledecektir.

Ülkücü ve inançlı davranışlarınızla her engeli yenecek, her karanlığı aydınlatacaksınız. Milliyetçi Hareket, muzaffer olacak ve Türk Milletinin yüzünü güldürecektir. Bu zafer, ülkücü gençlik olarak sizlerin eseriniz olacak ve mutlu büyük Türkiye sizlerin ülkücü başlarınızdan ve deniz gibi engin, inançlı yüreklerinizden doğacaktır.

KAYNAK: DokuzIŞIK - Alparslan Türkeş
Sayfa: 434,441
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per May 25, 2006 9:09 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

mustafayaman ülküdaşımızın buraya büyük bir emekle taşıdığı yazılar için teşekkür ederim.Zaman zaman bu tür hatırlatmalara büyük ihtiyacımız var.Cinnet geçiren insanlar gibi,günlük hadiselere takılıp,asıl işimizi unutuyoruz.Bunların zaman zaman bu şekilde hatırlatmalarla,bu davaya yeni ısınmaya başlayan genç kardeşlerimiz için faydalı olacağı,bizim gibi eskilerin de hedeflerimizi günlük kısır tartışmalarla saptırmamamız için çok faydalı olduğu muhakkaktır.Bu şekilde ocaklara gitme imkanı bulamayan genç ülküdaşlarımızın eğitimi de sağlanacaktır.Bu tür hatırlatmaların çok faydalı olacağını düşünüyor ve bu konulara diğer ülküdaşlarımızın da katılımlarını bekliyorum.Eğitim bizim hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır.Eğitimsiz bir ordu ile zafer kazanılamaz!Ülkücü ne yaptığını,niçin yaptığını bilmek zorundadır.Ülkücü robot değildir.Mekanik bir adam ,sadece emirleri yerine getiren adam da değildir.Ülkücü inisiyatifini kullanabilen adamdır.Bunu olumlu kullanması ve hata yapmaması için ,her ülkücünün bu konuları çok iyi bilmesi gerekir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Per Haz 01, 2006 8:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Teşkilat

Teşkilat kelimesi, Arapça teşkil kelimesinden dilimize geçmiş ve yerleşmiş bir kelimedir. Anlam olarak tertipli, düzenli ve bir program doğrultusunda çalışmayı öngörür. Bir teşkilat müşterek gayelere yönelmiş, fiiller dolayısıyla bir araya gelmiş insanlar takımıdır. Bugün; bazı şahıslar, çok yerde, teşkilat kelimesinin yerine "Örgüt" kelimesini kullanmaktadırlar. Bu kelime de hemen hemen ayni manayı ifade etmekle birlikte, uydurma bir kelimedir. Müslüman Türk milletini geleceğe taşıyacak değerlerini planlı bir şekilde uygulama safhasına koymada, yapılacak çalışmaları belli bir düzen ve disiplin içinde yürütme işlemidir. Bütün milli değerleri üzerinde taşıyan ideal Müslüman Türk insani yetiştirmek için o insanları bir teşkilatın organizasyonunun içinde idare etmek gerekir. Çeşitlilik kazanan ilişki ve irtibatların bir çerçeve içine sokulması da teşkilatçılığın ve teşkilatın bir başka yönüdür.

Bir inanç, fikir karar ve hareket birliğine de teşkilat denilebilir. Teşkilat merkezi otoritenin direktiflerine şuurlu itaat ile sağlanabilir. Teşkilat mahiyeti itibarıyla bir inanç ve program etrafında fertlerin toplanması, eğitilmesi ve mücadeleye sevk edilmesi demektir.

TESKILATI KIM KURAR..? KIM CALISTIRIR..?

Teşkilatı fertler kurar, cemiyet yaşatır, Teşkilatsız bir mücadele düşünülemez. Teşkilatı ehliyetli kişiler kurar ve çalıştırır. Beraberlik içinde, birlikte hareket etme metodu teşkilat mensuplarının prensibi olmalıdır. İnsanlar çoğaldıkça, teknoloji geliştikçe sosyal ve kültürel değişmeler oldukça, insanların bunları fark edebilmesi ve zamanın ihtiyacına ve gidişatına göre hareket tarzı belirlemesi de, teşkilatlanmanın gerekliliğini ifade eder.

Bir milletin kaderi, hiç bir zaman, pasif çoğunluk tarafından tayin edilemez. Milletin çoğunluğu, yapısı icabı, teşkilatlı güçlerin zulmü karsısında, yeni bir teşkilatlı güç ortaya çıkarması ve mücadele etmesi gerekir. Milliyetçi mücadelenin başarıya ulaşmasında, teşkilatçılığın rolü büyüktür- Milliyetçilerin ve onların sürdürdüğü milliyetçi mücadelenin bütünüyle milletin geleceğine hakim olabilmesi ve hedef yaklaşması için gayet düzgün, planlı, programlı islerlik kazanmış bir vaziyette çalışma içinde bulunmaları icap eder.

Teşkilatın istenilen ölçüye ve esvaba uygun insan yetiştirmeyi gaye edindiği gerçeği bizim tarafımızdan anlaşıldığı ve kabul edildiği sekliyle düşünülürken, aleyhte çalışan teşkilatlar da vardır. Bu aleyhte çalışan teşkilatlar karsısında tutunmak ve onların çalışmalarını sekteye uğratabilmek için, o teşkilatı ve mensuplarını da tanıyıp, ona göre hareket etmesi lazımdır.



SOSYAL BAKIMDAN NASIL TESKILATLANMALIYIZ..?

Rahmetli "Seyyid Ahmed Arvasi" Hazretleri ise teşkilatlanmayı sosyal bakımdan, İslam' a göre tarif ederken, su ibareyi kullanıyor: " Allah ve Resulü' nün emir ve ölçüleri içinde teşkilatlanmak gerekir". İyi faydalı kadrolaşmanın yolu, mükemmel bir teşkilatlanmada ve teşkilatın aktif faaliyetlerinden geçer. Her milliyetçi insanimizin bu şarta göre kendini hazırlaması ve yetiştirmesi gerekir.

"Teşkilat ve İdare" kitabini yazan "Metin Kaplan" bey, kitabinin girişinde milliyetçi kadroyu su ibare ile tanımlayıp, teşkilata dahil etmeye çalışır : " Ben ülkücüyüm. Dünya görüşümün felsefi temeli İslamiyet, ideolojisini Türk Milliyetçiliği meydana getiriyor".

İnsanlığın rahat ve huzuru için çalışmak ve Hak Dini İslam' i hakim kılmak için de çalışmak milliyetçiliktir. Bu çalışmanın metodu İslam’da mevcuttur. İslam başlı başına teşkilat ile ilgilidir, teşkilatlanmayı ve çalışmayı zorunlu sayar. İslam devletleri ve milletleri iyi teşkilatlanmalarının eseri büyümüş ve dünya hakimi devletler olmuşlardır.

Bütün insan hayatı da bir teşkilat içinde geçer. Esnafından, isçisinden, memurundan, amirine kadar herkes teşkilatın içindedir ve mensubudur. Onlar teşkilat sayesinde görevi görür ve ayakta dururlar.

TESKILAT HAKKINDA KISA BILGILER :

1- "Devletten başka bütün teşkilatlar, kanunlara bağlıdır, arada bir tane fark vardır: Devletlerden başka teşkilatlar zor kullanamazlar"

2- "Teşkilat, kurumlar ve ilkeleriyle Türk Milleti' ni kesin olarak imhaya hazırlanan Bati kapitalizmi veya Doğu marksizmi, ama her iki halde de emperyalizmin Türkiye üzerindeki sultasına devirmek ve milli devleti kurmak için kurulmuştur".

3- "Teşkilatta demokrasi vardır fakat merkezi otoritede ve o merkezi otoriteye " itaat " vardır. Lider ne diyorsa ne istiyorsa o olur. Lider ne yapıyorsa doğru olan odur. Her teşkilat mensubu, milletine ve liderine karşı sorumlu olduğunu bir an dahi aklından çıkarmamalı, lider ve ideolojisine ters düşmemelidir".

4- "Teşkilatlarda Dava topyekün olduğu için, fertçilik yoktur, nefsi hareket yoktur, hislere kapılma yoktur, milliyetçilik vardır".

5- "Teşkilatın birliğini bozma eğilimini gösterenler acımayarak ihraç edilmelidir, çünkü teşkilat, inançta birlik demektir. Düşman bu birliği parçalamaya muvaffak olursa Türk Milliyetçiliği kitle üzerindeki etkisini kaybeder".

6-" Teşkilata gönül verenlerin teşkilatlarına istekli gelmeleri icap eder. Yürekli, imanlı, inançlı, sağlam ahlaklı ve bünyeli, fikir sahibi ve davasını götürecek, sürdürecek, taviz vermeyecek nitelikte elemanlar olmaları dava açısından çok faydalıdır".

7- "Türk Milliyetçilerinin mensubu olduğu teşkilat, ferdi çıkarların hesaplandığı ve ön plana çıkarıldığı yerler olarak düşünülmemeli ve görülmemelidir; teşkilat böylelerinin elinde ve bünyesinde olursa iflas eder".

8- "Zafer´in de, disiplinin de ilk şartı merkezi otoriteye münakaşasız inanmak ve muhakemesiz bağlılıktır. Askerin vazifesi cephede kursun yağmuru altında meydan savası veren komutanın " Hücum" veya "Ric" emri üzerinde fikir yürüterek kendi aklinin doğru kabul ettiğini uygulamak değil, komutu kanun sayarak düşünmeden itaat etmektir ki biz buna mücadelede disiplin diyoruz".

9- Disiplin; sözde, fikirde, harekette lidere uymak. lidere uygun davranış içinde bulundurmak, ondan işaret beklemek, gösterdiği hedefe mermi hızı ve mermi doğrultusunda fırlamaktır. Doğru olan, müstakil mantıkların kabul ettiği şey değil, liderin emrettiği şeydir.

10- Yalnız Anadolu Türklüğünü değil, yeryüzündeki bütün Türkleri kurtarmak gibi bir soylu ülküye gönül veren Türk Milliyetçileri, asırların omuzlarına yüklediği sorumluluğu bir an dahi unutmadan, gerçek bir askeri disiplin içinde teşkilatın disiplinine riayet etmelidirler.

11- Teşkilatın başarısızlığı teşkilatın kusurlu islediğini gösterir.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bozkurt_1312
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Feb 08, 2006
İletiler: 198
Şehir: Mardin

İletiTarih: Cmt Haz 03, 2006 9:46 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu bılgılerı bızle paylastıgın ıcın tesekkur ederım gardasım
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Cum Tem 07, 2006 9:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

TÜRK TÖRESİ
Türk Töresi, yüksek vazife duygusu demektir. Türk Töresi, devlet hizmetinde, insanların münasebetlerinde millete hizmeti ve insanlara saygıyı esas alır. Türk töresi, büyüğe saygı küçüğe şefkat ve sevgi demektir."

Türk Töresi: "Türk hukuku", "Türk nizamı" demektir. Türk Töresi' nde her Türk' ün toplum içindeki yeri, sırası ve vazifeleri belirli kaidelerle tesbit edilmiştir. Türk Milletinin teşkilanması, Türk devletlerinin ve ordularının teşkilatlanması hep bu töre esaslarına göre olmuştur. Tarihte karşılaştığımız o büyük Türk Medeniyeti, Türk Töresi' nden, Türk zekasından Türk kabiliyetinden doğmuştur.

Türk Töresi: Evvela Türk Milletini sevmek ve Türk Milletinin kuvvetine, büyüklüğüne inanmak demektir.

Türk Töresi, yüksek vazife duygusu demektir. Türk Töresi, devlet hizmetinde, insanların münasebetlerinde millete hizmeti ve insanlara saygıyı esas alır. Türk töresi, büyüğe saygı küçüğe şefkat ve sevgi demektir.

Türk Milleti, ağırbaşlı, vakarlı, ciddi, çok konuşmayan, gerektiği zaman az ve öz konuşan, soğukkanlı olan, birden öfkelenmeyen, cesur, ahlaklı, azimli, sözüne ve vazifesine sadıktır.

Avrupa' da fertler karşılıklı münasebetlerinde "Türk sözü mü?" derler. Onlar Türk sözüne güvenileceğini bilmektedirler. Büyüğünün emrinden çıkmamak, küçüğe karşı sevgi, şefkat göstermek, onu itaat altında bulundurmak, hakka riayet etmek Türk Töresinin esas unsurlarıdır. Türkler bütün devletlerini bu töre ile kurmuşlar, töreyi bozunca da yıkılmışlardır.

EsKi Türklerde suç: "şerefi" suç: "şerefsiz suç" diye ikiye ayrılırdı.

Hanedan mensuplarına ölüm cezası verilince kendi yayının kirişi ile boğulurdu. Osmanlılar devrinde bile bu böyle olmuştur. Namussuzluğun, iffetsizliğin cezası ölümdü. O da okla şerefsizce öldürüldü. Türklere büyük kuvvet veren, onlarda disiplini sağlayan bu töre esasları olmuştur.

Kuvvet, birlik ve beraberlikten doğar. Milletimizin uğradığı bütün felaketler; birlik içinde yaşayamadığımızdandır. Törelere riayet etmeyerek, birbirimizi sevmememizden, birbirimizi çekememeliğimizdendir. Memeleket hizmeti, itiastsizliği, ihmalkarlığı, ciddiyetsizliği kabul etmez. Evvela kendimizi yoklayacağız. Bir Bozkurt, Bir Ülkücü olarak ruhen, karakter itiberiyle kendimizi yetiştirmemiz lazımdır. Bencillikten Türk Milleti, Türklük çok zarar görmüştür. Hepimiz Türk Milleti olarak bu bencillik duygusunu atmalıyız; atmalısınız. Hepiniz birbiriniz için olmalısınız.

Milletimizin kurtuluş ve yükselişi, fikirlerimizin tatbiki, bizim iktidarda olmamıza bağlıdır. Onun için gençliği, halkı kendimize bağlamalıyız. Kendimizi onlara sevdirmeliyiz. Sadakat, vefa, şefkat ve yardım duygusu, sevgi ve saygı aranızda geliştirmeniz icab eden en yüksek duygulardır. Bu duygular olmazsa mükemmel bir insanlık olmaz. Birbirimizle kaynaşmak için, diğer gençleri, vatandaşları kazanmak için her şeyden evvel insanları hafife almamayı, onları hor görmemeyi, kim olursa ona "insan" gözüyle bakmayı öğrenmeliyiz.

Bir Bozkurt, Bir Ülkücü her hareketi, davranışı, oturması, kalkması, konuşması ile Türk Milliyetçiliğinin, propagandasıdır. Kötü, yanlış hareketlerimizle insanları kndimizden nefret ettirmemeliyiz. Bir ülkücüye yaraşır şekilde hareket etmezsek hepimiz şahsımızda davamıza zarar vermiş oluruz. Türk Milleti, bize kötü hareketlerimizle "Şunlara bakın" "şu milliyetçi geçinenlere bakın" demesin. Biz, güzel hareketlerde bulunarak dedirtmeyin. Ülkücü gençleri tam bir Türk insanının örneği olarak görmek istiyorum. Ciddiyetinizi muhafaza etmeli ve cıvıtmamalısınız.

Müslüman Türk geleneğinde, kadına saygı vardır. Türk cemiyetinde kadının yeri, erkeğinin yanıdır. Türk kadını toplumumuzun faal bir unsuru, saygıdeğer bir varlığıdır.

Türk vakurdur. Kişi olarak, Bozkurt olarak bu olgunluğu elde etmezseniz, insanca vasıflarla varlığımızı süslemezseniz, memlekete beklenen faydayı vermesseniz, parasız hasta muayene etmeyen doktorlardan, çimento demir çalan mühendislerden olurusunuz.

Asla başkalarının işine karışmayın ve sır saklayın. Daima iyilik getirecek söz ve hareketlerde bulunun ve bunu adet edinin. Dinimiz dahi bazı ahvalde yalan söylemeyi serbest bırakmıştır. Doğruyu söylediğiniz zaman fitne fesat çıkacaksa, ortalık karışacaksa, yalan söyleyin demiştir. Gayet disiplini olmalısınız. Disiplin; Türk Töresine, ahlakına, kanunlarına, nizamlarına uymak, büyüğün küçüğün hakkına riayet etmek, hürmetkar olmaktır.



KAYNAK:DokuzIŞIK, Alparslan Türkeş
Sayfa:201-204
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

Sayfa: 1, 2  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1