Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - DİL YARASI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
hilal_asena
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: May 23, 2005
İletiler: 199
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Sal Haz 21, 2005 9:01 pm    ileti konusu: DİL YARASI Alıntıyla Cevap Gönder

DİL YARASI


Büyük millet, büyük ve şerefli tarihe sahip olan milletdir. Türk milleti en şerefli, en büyük milletlerin başında gelir. Türk tarihine destan tarihte diyebiliriz.
Büyüklüğün kalıcılığını sağlayan yegâne unsurlar ise, ilim, sanat ve edebiyattır. Devamlılık, dünü bugüne ve bugünü yarına aktarmak ile mümkündür. Bu da ancak dil ile olur. Dil kültürün anahtarıdır.
Bizim maalesef tarih köprülerimiz yıkılmak üzere. Kültür abidelerimiz karanlıklara gömülüyor. Sanatımız edebiyatımız anahtarını kaybettiğimiz dehlizlerde çürüyor. Kendimize her bakımdan ters düşen yabancıları örnek almaya başladık. İzine düştüğümüz batı aleminin tozunu yuta yuta ciğerimiz kirlendi. Yine de arkalarından koşmak bedbahtlığını bırakmıyoruz.
Ahmet Yesevi'yi, Yusuf Has Hacib'i, Ali Şir Nevai'yi, ibni Sina'yı, Yunus Emre'yi, Şeyh Galip'i, Baki'yi, hatta Yahya Kemal'i, Necip Fazıl'ı okuyup tam mânâsıyla anlayacak kaç liseli gencimiz var?
Birileri çıkıyor uydurukça kelimeler üreterek beyinleri bulandırıyor. Gaye tarihi bağları koparmak. Eski eserlerimize tamamen yabancı yeni bir nesil yetiştirmek. Biz dedelerimizin eserlerini okumayacağız ve torunlarımız bizim eserlerimizi okumayacaklar. Okuyamıyoruz ve okuyamayacaklar zaten. Bozguncuların istediği gerçekleşiyor.
Bir de batıdan gelip dilimize yerleşen kelime ve isimler var ki istilaya uğradığımızın acı delilidir. Geçmişte kendi mührümüzü vurup, bizim ettiğimiz kelimeleri kullanmak tenkide tabi tutuluyor. Yazarımız, politikacımız, iş asamlarımız yabancı kelimeleri tercih ediyorlar. "Aydın" geçinen ukalalarımız hep geçmişimize düşman ve bizden olmayan şeylere sevdalı, dost ve yakın.
(R) harfiyle başlayan bazı yabancı kelimelerden bazılarını örnek olarak verelim. Her kesimden insanımızın yazı ve konuşma hayatında dilinden düşürmediği ve kimsenin itiraz etmediği kelimeler işte:
"Risk, radikal, referandum, reaksiyon, riziko, resepsiyon, rotasyon, rezervasyon, reform, revizyon, randıman, restorant, rötar, raunt, randevu, resital, rasyonel, realite, refleks, referans, rekolte, refüze, röportaj, ritim, rejim, repertuar, romantik v..s."
Bunları yazdığım için bazıları beni "eskiye özlem duyan bir gerici" olarak görecektir. Umrumda bile değil. Ben geçmişime özlem duyarım. Geleceğimi de kendi malzememle inşa ederim. Maymun taklitçiliği ilericilik ise orda yokum.
Ağaç kökünden uzakta yaşamaz sevgili okuyucularım. Bizleri kökümüzden uzaklaştırmak isteyenleri iyi tanıyınız ve oyuna gelmeyiniz
Tek başınıza kalsanız da...


Abdürrahim KARAKOÇ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
bozkurtcebe
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Apr 16, 2004
İletiler: 15

İletiTarih: Çar Haz 22, 2005 1:26 am    ileti konusu: dil yalnız yaramı Alıntıyla Cevap Gönder

Dilini kaybeden millet bence tarihini,fikrini,ifadesini,müziğini,sanatını,şiirini,edebiyatını ve kültürünü kaybeder bu değerlerini kaybeden milletinde akibetininde köle olması kaçınılmazdır:Allah milletimize şuur nasip etsin.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
reisim25
Özel Üye
Özel Üye



Kayıt: Mar 25, 2005
İletiler: 779
Şehir: TR

İletiTarih: Çar Haz 22, 2005 6:57 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Dil konusunda Abdurrahim Karakoç'un eskiden güzel bir şiiri vardı.
Teşekkürü yaptık mersi,
Yönümüz ilimin tam tersi
Çıplak göbek ilim dersi
Gülermisin, ağlar mısın?

(Tamamını bulup yazacağım).

Milletleri millet yapan onları millet yapan en öenmli unsur DİL ve ÜLKÜ birliğidir.

DİLİ ve ÜLKÜSÜ bir olmayan insanlar bir millet olamazlar.

Dilimizi kasıtlı olarak diğer TÜRKLERLE anlaşmamızı önlemek için bozmuşlar ve tahrif etmişlerdir.

Dışarıdan gelen ithal bazı teknolojik kelimelerin dilimize girmesi engellenemez. Bu kelimeleri ister istemez kabul edip ve kullanıyoruz.

Dilimizi bozmak için Devletimizden maaş alan Türk Dil Kurumu, dili bozma ve anlaşılamama, edebi olrak şiir yazamama veya şiirlerimizi duygusuz ve kulağa hoş gelemeyecek tarza ve şekle sokma gayreti sonucunda dilimizde ahenk ve anlaşılır bir hal kalmamıştır.

Olanak ve olasılıkla başlayan dilimizi bozma kelimeleri artık bizim bile kullandığımız hale gelmiştir. "Mesala"yı bırakıp "ermenice olan "örneğin" kelimesini almışız.
"şeref", "haysiyet", "gurur", "vakar", "vakur","asalet", gibi ve buna benzer ve anlamı her birisinde ayrı mana taşayan kelimeler yerine gene ermenice kökenli "onur" kelimesini almışız.

Kitap okuduğum zaman solcu bir yazarı okuyorsam illa TDK sözlüğünü yanımda bulundurmam gerekiyor. Çünkü çoğu kelimeyi bilmiyorum.
Bu uydurma dilin en kötü aksi Rahmetli dedelerimizin kullandığı ve yazdıkları "mektubat, vasiyetleri" anlayamamış olmamızdır.
Bir IRK anca tarihinden DİLİ ile koparılabilir.

Almanlardan örnek vermek istiyorum:
Almanlar dilleri konusunda da milliyetçidirler ve dillerini muhafaza etmişlerdir. Tıp dili olan latince yerine tıp dillerini almanca olarak tanzim etmişlerdir, ki Biz Hala latinceyi bırakın şimdi zoraki ingilizce olarak bilim dilimizi yerleştirmeğe çalışıyoruz.

Türkiyede ilim dili Türkçe olmalıdır.
Bunu yazarken ybancı dil öğrnme karşıtı olduğum düşünülmesin, ancak ben ilim ve konuşma dilimizin türkçe olması gerektiğine inanıyorum.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
akustik26
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Aug 31, 2003
İletiler: 20
Şehir: eskişehirr

İletiTarih: Sal Ekm 04, 2005 11:08 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

hersey
TÜRK için
TÜRK e göre
TÜRK tarafından

T Ü R K Ç E
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
dilsad66
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Sep 12, 2005
İletiler: 44
Şehir: Bursa

İletiTarih: Pts Kas 07, 2005 8:14 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum
Göreniniz, bileniniz duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı:
"Bugünden sonra, divanda, dergahta bargahta, mecliste,
meydan da Türkçe’den başka dil konuşulmaya" diye.
Hatırlayanınız var mı?
Dolanın yurdun dört bir yanını,
Çarşıyı, pazarı, köyü, şehri,
Fermana uyanınız var mı?
Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim.
Dolandığımız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?
Tanıtımın demo, sunucunun spiker
Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun discjokey,
Hanım ağanın firstlady olduğuna şaşıranınız var mı?
Dükkanın store, bakkalın market, torbanın poşet,
Mağazanın süper, hiper, gros market,
Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?
İlan tahtasının billboard, sayı tabelasının skordboard
Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
Merakın, uğraşın hoby olduğuna güleniniz var mı?
Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
Beldelerin girişinde welcome
Çıkışına, goodbye okuyanınız var mı?
Korumanın, muhafızın bodyguard,
Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
İtibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?
Sekinin, alanın platform, merkezin center,
Büyüğün mega küçüğün mikro, sonun final,
Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?
İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
Sergi yerlerimizi center room, showroom,
Büyükşehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?
Yol üstü lokantalarımızın fast food
Yemek çeşitlerimizin menü
Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?
İki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?
Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya, sponsorluk diyeniniz var mı?
Mesireyi, kır gezintisini piknik,
Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?
Çarpıcı önemli haberler, flaşlı haber
Yaşa varol sevinçleri oley oley,
Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?
Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
Cafe show levhasının altında,
Acının da acısı kahve içeniniz var mı?
Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?
Masallarımızı, tekerlemelerimizi ata sözlerimizi unuttuk,
Şarkılarımızı türkülerimizi ninnilerimizi kaybettik,
Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?
Karamanoğlu Mehmet Beyi arıyorum,
Göreniniz bileniniz duyanınız var mı?
Bir ferman yayımlamıştı...
Hayal meyal hatırlayıp da sahip çıkanınız var mı?
Yusuf YANAÇ abimize sevgilerle.


Türklüğün vicdanı bir, dini bir, vatanı bir.
Fakat hepsi ayrılır, olmazsa lisanı bir...
Ziya Gökalp


haydi arkadaşlar biz de Türkiye Cumhuriyeti ferdi olarak Türkçe yi kullanmaya ve kullandırtmaya özen gösterelim.. inandığımız her amaç uğruna atacağımız en ufak adım büyük sonuçlar doğurur.. çok köklü ve uzun bi geçmişe sahip nadir dilerden biri olmakla beraber içerisinde çok çesitli sözcükleri ihtiva eden Türkçe miz bugün gelişen bilim ve teknoloji karşısında yetersiz kalmıştır. avrupa dillerinin sömürgesi altında baltalanmakta ve yozlaştırılmaktadır.hadi arkadaşlar dilimize sahip çıkalım değerlerimize sahip çıkalım.. biz sahip çıkmazsak kimse çıkmaz..
Tanrı Türk ü korusun..
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
erol74
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Jan 24, 2006
İletiler: 18
Şehir: TÜRKiYE-BARTIN

İletiTarih: Sal Şub 07, 2006 8:20 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ülkücü her manada kültürüne sahip cıkmalıdır.dilimizin yabancı kelimelerle yozlaştırıldıgını görüyoruz.benim değinmek istediğim ise üye kardeşlerimizden bazılarının üye isimlerini yabancı kelimerden secmiş olmaları.bir kardeşiniz olarak bu hatayı yapan kardeşlerimize sesleniyorum;eger burda biz böyle gaflete düşersek ne olur bu işin sonu?ülkücü kenddinden sonra gelen nesile örnek olabilmelidir.gelin bu hatanızdan vazgeçin.güzel dilimiz Türkçemizde kendinizi ifade edebileceğiniz sayısız kelime mevcut...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
mustafayaman
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 09, 2006
İletiler: 315
Şehir: türkiye

İletiTarih: Sal Şub 07, 2006 11:40 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Değerli Ülküdaşlarım
Kendim hiç yorum yapmadan :Prof OKTAY SİNANOĞLU'nun
TÜRKÇE VE TÜRK'LÜK hakkındaki şu söyleşisini gönderiyorum ve hepinizin okumasını rica ediyorum







Bir Soylesi ||




Bir söyleşi:

-Nerede kaliyordunuz? Yurtta herhalde .

-Ögrencilerin bir kooperatifi vardi bir apartman binasi alt katinda da yemekhanesi. Ben yakin bir evde bir oda buldum bir odadasim var. Odadasin soyadi da '' Türk'' . Irlanda asilli kirmizi saçli falan '' Türk '' çünkü Irlandalilarin Türklere sempatileri var Ingilizler Irlanda'ya çok çektirdi ya Sultan Abdülhamit Ingilizler orada milleti açliktan öldürürken Irlanda'ya yardim göndermis bunlar hiç unutmaz. Türkler'i severler bir de tabii Ingiliz'in karsisinda olan herkesle Sultan Abdülhamit ilgilenmis. Bu yüzden hala '' Türk'' soyadini kullanirlar.

ATATÜRK'ÜN RUSYA'DAKi AYAK iZLERi

- Hayran kaldiniz tabii...

- Yedi yasimdan beri dünyanin neresinde olursa olsun degisik Türk'lere merakli oldugumdan o yasta Asya haritalarindaki Türkçe yer adlarini tespit ederdim ilkokul 1'de 2'de filan. Buna ragmen Baltik Denizi kenarinda da Türk olacagini hiç tahmin etmiyordum. Karay Türkleriymis megerse. Eski Ankaralilar da Kirim Tatar kökenlidir Kumanlarda eski Kirim Tatar Türkleri'nin dedeleri oluyormus. Neredeyse akraba çikiyorduk. Baltik Denizi'nin kenarinda Türklerin ne isi var ? Köy ayni eski Ankara avlulu evler dut agaçlari Yutsis'in ''ahbabim'' deyip tanistirdigi köyün en kidemlisi yasli zatin evine gittik. Sanki rahmetli dedem ! O kadar benziyor. Sakir sukur Türkçe konusuyoruz onunla. Karaylar da meger Kumanlar'dan gelmeymis.15. yüzyilda efsanevi ''Büyük Litvanya '' Krali Vitutas -ki Litvanya Polonya ile birlesik o zaman Baltik'tan Karadeniz'e kadar uzaniyor kendine Kirim Tatar Türkleri'nden muhafiz alayi yapmis onlarda Vitutas'a çok sadik iyi hizmet etmisler iyi cengaverler. Mükafat olarak Vitutas onlara iki timar vermis : Biri bu ''Tirakay Köyü '' ve gölü biri de daha ilerde '' Kirk Tatarlar '' adinda bir köy. Iki köy birbirinden kiz alip vermisler. Adam beni bir odaya götürdü ''kimse giremez ama sana gösterecegim '' dedi. Kral Vitutas'in bunlari getirdigi zamandan beri kiliçlar bayraklar tuglar dedelerinin Türkçe yazdigi destanlar siirler Kimsenin haberi yok Yalniz sonunda dedi ki ''Atatürk zamaninda Türkiye'den birileri gelirdi bize Türkçe Dergiler filan getirirlerdi Atatürk'ten sonra ses kesildi ne oldu size ? Biz tabii daha tam farkinda degildik o zaman Atatürk'ten sonra bize neler yapildiginin . Dinledim gördüm Unutulmaz bir gün geçirdik orada ve Vinlius'a sehre döndük.

Çok genç yasta profesörlüge ulastiniz. Bütün bunlar nasil oldu? Bizim bütün sülalemiz millet için hiçbir menfaat düsünmeden çalismistir. Biz de yaratilis olarak böyleyiz. Onlar hep içtimai konularla yazdilar, çizdiler. Biz de çocukken edebiyata merakliydik, hatta 15-16 yasina kadar yazardim. Sonra baktim, babam dahil ailede bir sürü yazar-çizer var. Rahmetli annem Rüveyde Sinanoglu da kalemi çok kuvvetli bir gazeteciydi. Ben onunla nasil rekabet edebilirim diye düsünmeye basladim. 6 yasindan beri fen, fizik, kimya meraki vardi. Iyisi mi bilimi seçeyim dedim. O zaman "bu islerde aç kalirsin" dediler ama benim para kazanma merakim yoktu. Eger sen hak için halk için çalisirsan Allah rizkini veriyor. Biz aç kalacagiz diye bu islere girdik, bir- kaç sene sonra bütün dünyadan birseyler yagmaya basladi. Bir is yapabilmek, yaratabilmek, insanliga millete faydali olabilmek için kendini unutacaksin.

Bir Türk 26 yasinda nasil profesör oldu? Biz nelerle ugrastik oralarda, adeta yedi düvelle. Profesör olmak için merak ettigimiz konularda yeni kuramlar, teoriler falan çikardik. Biz, dünyanin bilim adamlarinin "50 senede çözülemez" dedikleri isleri pat diye, Allah nasip etti, çözdük. Ondan sonra dünyada kiyamet koptu. Dünyanin her tarafindan bizi profesör yapmak istediler. Birçok üniversite beni çagirip konusmalar yaptirmaya basladi. Yasim 24, 25. Yale'de de yardimci profesör olarak baslamistim. "Yahu bu adam parladi, bizden kaparlar. Biz bunu profesör yapalim" demisler. Normal isleyise göre 40 yasindan önce olunamiyor. Her taraftan çullanilinca bizi kaçirmamak için bütün ara basamaklari atlatarak profesör yaptilar.

O günler, hayatinizin en hareketli günleri... Kendi kendime dedim ki, "bunlara ne oluyor. Ben bu kurami 1 yil önce buldum ve bularak mükafatimi zaten aldim. Gecenin üçlerinde bir çözüm çikiyor ben havalara uçuyorum. Tasavvuf gibi birsey, âlemlere daliyorsun neler görüyorsun, neler. Gece üçte çikiyorum okuldan, kar yagiyor, hava buz gibi. Yarim saatlik yere kosarak gidiyorum, kafa ne biçim açiliyor. Simsekler çakiyor kafamda. Çünkü, kafa matematiksel olarak çalismaya basladi mi, her konuda çalisir. Kosarken bir yandan da marslar söylüyorum.

Hangi mars? Dumlupinar'i söylüyorum.

Bu arayis nasil basladi, ne kadar sürdü? Ömür boyu. Zannedilir ki ben hep burnunu kitaplara gömmüs bir adam olarak bilinirim. Biz 17 yasinda nasil oralara gittik! Simdikiler gibi kapagi oralara atalim düsüncesi yok. O siralarda Ankara bir nevi isgal edilmis durumda, Amerikan askerleri falan var. Daha ilkokulda, "Türkiye 2. Dünya Savasi'na girmedi. Nasil oluyor da isgal ediliyor. Kurtulus Savasi'ni niye yaptik?" diyorum. Amerikan askerlerinin yaptigi rezillikleri görüp, sinir oluyordum. Amerika'ya gönderme niyetlerinin bizi devsirme yapmak oldugunu bildigim için karsi çikiyordum. Bir yakinim, "Senin bir anan var. Ona birsey olursa okuyamazsin" deyince gitmeye karar verdim. Giderken Türk bayragi önünde "Gidecegim. Allah kismet ederse orada söz sahibi olacagim. Ondan sonra gelip onlarla daha kuvvetli mücadele edecegim" diye yemin ettim ve yeminimi hiç unutmadim.

Yani Sinanoglu hep, kendisini 26 yasinda profesör yapan sistemle hesaplasma içindeydi... Beni onlar profesör yapmasaydi, Avrupalilar da Ruslar da profesör yapardi. Niye kendimi borçlu hissedeyim! Zaten ben egitimimin yarisini tamamen Türkçe dille, Türkiye'de liseyi bitirinceye kadar aldim. Bu egitimle Amerika'ya gidip üç sene birden atladim. Yani beni yetistiren Türkiye'dir.

1962'den beri Türkiye'ye gelip gitmeye basladiniz. "Harika Türk" diye iltifat gördünüz ama elinizi de hiçbir ise sürdürmediler... Her gittigimiz yerde medar-i iftiharimiz derler, ama bize hiçbir is yaptirmazlar. Bu ülkede bilimsel arastirma yapmamiza dahi mani olmuslardir. Dünyanin her tarafina profesör yetistirdik, Türkiye'de bunu yapalim dedik, yaptirmadilar. Kazayla bir mevkide olan samimi biri çikar "aman söyle yapalim, böyle yapalim" der. Iki üç hafta sonra bize merhaba bile demez. Çünkü, bir yerden telefon gelir. 40 senedir bunlari yasiyoruz. Bir keresinde cuntaci komutanlara dedim ki: "Beni kapidan atsaniz bacadan girerim. Benim dedelerim Karacabeyler 2. Murad'dan beri var ve mezarlari Ankara Kalesi'nin dibindedir. Siz nereden geldiniz?" Neticede elimi hiçbir ise sürdürmediler. Bir pozitif bilimci olmaniza ragmen... Müsbet bilimci... Evet, müsbet bilimci olmaniza ragmen farkli bir formülünüz var. "Bilim + gönül" diyorsunuz.

Ne demek bu? Bizim eski alimlerimizde söyle bir anlayis vardir: Bir alimin alim olabilmesi için hem maddi hem de manevi ilimlerde bilgi sahibi olmasi lazimdir. Biz bunu sonradan kesfettik ve akil ve bilimle, gönülle maneviyati birlestirmenin geregini anlattik. Bati herseyi akla dayamistir halbuki akil bir uzuvdur. Dogu'da aklin üstünde bir sey vardir o da gönüldür. Akli, gönlün yönetmesi gerekir. Bilgisayar yazilimi gibi. Toplumun da gönlü vardir ve bu da harstir, kültürdür. "Türk Aynstayni" benzetmesi nereden çikti? Sahsen kimseye benzemek istemem, ben benim. Kitabin adini öyle koymuslar. Onun için yani, estagfurullah... Einstein'a yetisemedim ama onun gibi ünlü birçok bilim adamini tanidim ve onlarla arkadas oldum. Özel hayatlarina girdim. Ben 26, 30 yasindayken benim mesleki akranlarim 60 yaslarindaydi ve hepsi de arkadaslarimdi. Bu arada Einstein'in bilinmeyen bir yönünü söyleyeyim. Einstein'in iki önemli kitabi vardir. Biri biliyorsunuz, Izafiyet Teorisi üzerine, digeri de Yahudi Tasavvufu üzerine. Çünkü, Einstein son derece dindar bir Yahudi'ydi.

Türk diline ve Türk kimligine çok önem veriyorsunuz. "Bilim dili Türkçe olmali" diye kampanya baslattiniz. Bu, neden gerekli? Biz her insanin haysiyetiyle serefiyle yasayabilme hakkina inaniyoruz. "Türk diyor baska bir sey bilmiyor" diye anlasilmasin. Bakanlarin hayat hikayelerine bakiyorsunuz. Filanca bakan... "Evlidir, iki çocuk babasi ve Ingilizce bilir." Peki baska ne bilir? Bu adam matematik bilir mi, devlet idaresi bilir mi, isiyle ilgili birsey bilir mi? Bütün sömürgelerde sömürgeci, kendi dilini dünya dili oluyor diye yutturmustur. Fransizlar da Cezayir'de bunu yapmistir. Oyun budur Türkiye'de. Akli basinda her ülkede egitim dili kendi resmi dilidir. O da çogunlugun dilidir. Bilim niye Ingilizce yapilmaz? Çünkü, bir insan biraz ögrenmekte oldugu bir dilde birsey ögrenmesi mümkün degildir. Size bilimi ögretecek de yarim buçuk bir yabanci dille fizigin temel kavramlarini anlatiyor. Yahu, bunu kendi dilinde anlatsa zor anlarsin zaten. Dünyada Ingilizce bitiyor, Amerika'da bile Ispanyolca almis yürümüs, Çince geliyor. Biz hâlâ Ingilizce derdindeyiz.

Sizin Türk ve Müslüman kimligi üzerine yaptiginiz tesbitler de ilginç... Türk olmak, Alman olmak ya da Rus olmak, irk meselesi degildir. Bir biyolojik gen, yani kalitim var. Bir de kültür genleri var. Bir millete mensup olmak demek kafa ve gönül meselesidir. Soyunu sopunu tartismak anlamsiz. Orta Asya'da bakiyorsunuz biyolojik olarak tip tam Türk ama agzini açiyor, Rusça konusuyor ve bundan da övünüyor, kendini Rus saniyor dangalak. Bunlara mankurt derler. Biz ise gönüllü mankurtluk yapiyoruz.

Bu tarifte Islami nereye oturtuyorsunuz? Din, kültürün en önemli unsurudur. Biz lisedeyken üçüncü mevkide Anadolu seyahatleri yapardim. Köylüler oturmus. Gider sorardim: "Türk ne demek?" Adam da derdi ki "Türk demek, Müslüman demek." Peki, Müslüman ne demek? "Türk demek." Dünyada birçok yerde de böyle biliniyor. Türkler bin sene Islami temsil etmis, koruyucusu olmustur. Bizim kimligimizdeki Türklük ile Müslümanligi ayirmak bir Amerikan oyunudur. Daha dogrusu, yeni dünya düzenci küresel kraliyetçi takimin ve oradaki buradaki gizli cemiyet uzantilarinin marifetiyle yapilmistir. Türkü Müslüman lafina, Müslümani Türk lafina düsman ettiler. Türkiye Cumhuriyeti içinde, kendisini nasil tanimliyorsa tanimlasin herkes Türk'tür.

Tarih tahteravalli gibidir... Simdi sira bize geliyor Siz, israrla geri kalmisligin bir kader olmadigi noktasindan hareket ediyorsunuz... Olur mu öyle sey. Bati bilimi bizden ögrendi. Böyle, sürekli geçmisle övünmek ne kadar anlamli? Övünmüyoruz, layik olmaya çalisiyoruz. Hedef budur. Tarih bir tahteravalli gibidir. Bunun matematiksel denklemlerini yazabilirim. Besyüz sene Bati tarafi yükselir, öbür tarafi asagi iner, besyüz sene de tersi olur. Simdi, sira bize gelmistir. Bati, Amerika'siyla Avrupa'siyla içinden çürüyor. Onun için sira bize geliyor kimse merak etmesin.

Kitabin sonunda "Türkiye'yi Kuvayi Milliye ruhu kurtaracaktir" diyorsunuz. Bu devirde nasil bir Kuvayi Milliye hareketi tasarlanabilir? "Milli" deyince hamaset, irkçilik falan yapmiyoruz. Herkese hitap ediyoruz ve simdi birlik ve beraberlik zamanidir. Yoksa gizli cemiyet üyeleri de dahil hepimiz hapi yutacagiz. Bu gizli cemiyetlerin isimleri nedir? Kim üstüne aliyorsa onlari kastediyorum. Bütün devlet kademelerinde, çesitli partilerin baslarinda, üniversitelerde, özel kuruluslarda, vakiflarda hatta bilmem ne derneginin basinda bu gizli cemiyet üyeleri vardir. Asil patronlari da disaridadir. Bunlarin niyeti dünya hakimiyeti kurmaktir. Bunlarin arkasinda gizli cemiyet önünde daha az gizli cemiyet, en önde de açik gibi görünen ama gayesi gizli cemiyetler vardir. Isleri böyle yürütürler. Oralara da vasifsiz ve serefsiz olduklari için birtakim adamlari koyarlar.

Onlar da Türkiye'yi teslim ederler. Bu ana yapiyla ugrasmadan Türkiye'de hiçbir sey hallolmaz. Ama, sunu da söylemek lazim ki, yeni dünya düzencilerin isi Amerika'da da Avrupa'da da bitiyor. Müjde! Sizin bir müjdeniz de "Türk dünyasinin 100 senelik plani." Bunu açar misiniz? Açar miyim yahu. Biz, kagit falan oynamiyoruz ama elimizi de göstermeyiz yani.

ABD'de yillarca yasadiniz ve hâlâ gidip geliyorsunuz. Neden Amerikan vatandasi olmadiniz? Niye olayim? Kimligimden niye vazgeçeyim? Bir tarihte Türkiye Disisleri Bakani Nev York'a gelmisti. Bana "Oktaycigim çifte vatandaslik çikardik. Sen de ABD vatandasi olsana" dedi, adamcagizi azarladim. Niye ABD vatandasi olayim, biz Porto Riko muyuz? Peki bu sözünü ettiginiz gizli cemiyetlerden hiç teklif almadiniz mi? Bakin size söyleyeyim: Bu cemiyetlere vasifsiz adamlari alirlar. Kendi fikri ve düsüncesi olan adamlara de teklif edemezler. Bana hiçbirinden hiçbir zaman teklif gelmedi çünkü 5 yasindan beri ne adam oldugumuzu biliyorlar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Delikanli66
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Apr 08, 2004
İletiler: 1042

İletiTarih: Çar Şub 08, 2006 5:55 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Dilini kaybetmek hatalarin en buyugudur.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
MeRsİnLi
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 15, 2005
İletiler: 186
Şehir: TÜRKİYE (MERSİN)

İletiTarih: Çar Şub 08, 2006 1:20 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

dilini kaybedersen kendini savunma hakkınıda kaybetmiş olursun.herşeye boyun eğmek zorunda kalırsın.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
hasan1299
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Oct 25, 2005
İletiler: 806

İletiTarih: Çar Şub 08, 2006 1:46 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

türk milleti büyük bir hızla yozlaştırılıyor.türk milletinin milli ve manevi duygularını köreltiyorlar.kültürümüzü.ananelerimizi elimizden alıp batının yozlaşmış kültürünü bizlere aşılamaya çalışıyorlar.öncelikle dilimizi bize unutturuyorlar çevremize dikkatlice baktığımızda türkçe işyerleri,mağazalar vs yerler bulmak çok zordur.geneli yabancı isimler kullanıyorlar.öncelikle devletimiz okullardan zorunlu ingilizce dersini kaldırmalıdır.türkçe ve din derslerine ağırlık verilmelidir.isteyen ingilizceyi okul dışında özel derslere giderek öğrenebilir.bir devletin en iyi üniversiteleri odtü ve boğaziçi ingilizce eğitim veriyorsa o devletin dili yok olmaya mahkümdur.kendi ellerimizle ,çabalarımızla türkçeyi unutmaya başladık.dilimiz bizi bir arada tutan en önemli etkendir.türkçeyle duygu ve düşüncelerimizi ortaya koyuyoruz.türkçeyle anlaşıyoruz.tarihimizle dilimiz sayesinde ilişki kurabiliyoruz.dilimizi kaybettiğimizde yok olmuşuz demektir.ALLAH TÜRK ü korusun ve yüceltsin
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Bozkurt-68
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 348

İletiTarih: Çar Şub 08, 2006 2:44 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bugün Türkce Dünyanin en Eski ve Köklü diliyse Arkadasinda dedigi gibi Bizimde Dilimize Sahip cikmamiz gerek!Bakin Avrupa'da bugün ne Kadar Türk Evlati yetismisse bunlarin %45'i cok az Türkce konusuyor Bazilari Hic Konusamiyor!AB nin istegide Bu Zaten...Bugüne Bugün 300 Mil. u geckin Insan TÜRKCE konusuyor!...Artik Türkiyemizin AB den Umudunu Kesip kendini gelistirmesi gerek...Ingilizce her Yerde ögrenilir ama TÜRKCE Hayir!Dünyanin en zor Dili'ni Bizden Baskasi kousamaz...Konussa bile O Kadar iyi Anlayamaz!!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Cum Şub 10, 2006 2:09 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

TÜRKÇE ÖĞRETİMİ ÜZERİNE


Türkçe öğretimindeki en büyük eksiklik, “Türkçe”nin sadece bir ders olarak görülmesi ve değerlenmesidir.

Türkçe, her şeyden önce Türk milletinin duygusunun, düşüncesinin, hayalinin, edebiyatının, irfanının, medeniyetinin kaynağıdır. Türkçe; Türk milletinin ruhudur, hamurudur. Türkçe, Türk milletinin en kıymetli hazinesidir. Türk’ü Türk yapan en kıymetli değerdir. Onun için Türkçe’nin öğretimi, bir dersin öğretimi meselesi değil; her yönüyle Türk kimliğinin, Türk’ü Türk yapan değerlerin öğretimi meselesidir. Teşbihte hata olmaz: Nasıl ki dinin direği namazsa, Türk milletinin direği de Türkçe’dir.

İlköğretim çağının sonuna gelmiş birçok çocuğa “ Hangi millettensin?”, “Milletinin adı nedir?” ya da “Mensup olduğun milletin adı nedir?” diye sorular yönelttiğimde Türk oldukları kesin olan bu çocukların çok büyük bir çoğunluğu “Türk milletine mensubum” ya da “Ben Türk’üm” cevabını veremedi. “Bize neden Türk diyorlar?”, “Türk ne demektir?” soruları karşısında da aynı durumla karşılaştım. Yıllardır eğitim ve öğretim faaliyetinin içerisinde yoğrulan, ilköğretimin 1. kademesinde her sabah ezbere “Türk’üm, doğruyum, çalışkanım.” diyen bu çocuklara, bu Türk çocuklarına “Türk” olmanın ne demek olduğunu bile öğretememişiz. Kendinden emin bir şekilde “Ben Türk’üm” demesini bile öğretememişiz... Türklük gururunu yaşatamamış, Türklük hazzını tattıramamışız... Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!”, Mehmet Emin Yurdakul’un “ Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur.”, sözlerini büyük bir gururla söyleyememiş, söyletememişiz; bu sözleri duyduğumuzda bütün hücrelerimizi titretememiş, zihinlere bu sözleri yerleştirememişiz... En yüksek eğitim kademesinde bile Türk olmanın ne demek olduğunu idrak edemeyen nice insanlarımız var. Böyle bir ayıp, hem bizlere hem de eğitim sistemimize yeter de artar bile. Bu hâlimiz de aldığımız ve verdiğimiz eğitimin ne durumda olduğunu çok açık bir şekilde göstermektedir. Bir Türk’e Türk olduğunu bile öğretememiş bir eğitim ve öğretim faaliyetinin neyi tartışılmaz ki?...

Hâl böyle iken “Nasıl bir Türkçe öğretimi yapılmalıdır?” sorusuna cevap aramaya çalışalım:

Atatürk’ün dediği gibi “Eğitim, her şeyden önce millî olmalıdır.” Öğretim programlarında da bu kriter esas alındığında hedeflenen amaçlara ulaşmak güç olmayacaktır. Eğitimimizin başında “millî” ifadesi olsa da, öğretim programlarımızda “millîlik” ilkesi esas alınsa da Atatürk döneminden sonra bunlar soyut olmaktan öteye gidememiştir. Bu değerleri soyut olmaktan kurtaracak olan da, bu eğitim ve öğretim faaliyetini üstlenen kurumlar ve insanlardır. Bunun için Türkçe öğretimi, her şeyden önce “millî” bir mesele olarak değerlendirilmelidir ve uygulanmalıdır.

Kendi kimliğimize karşı millet olarak duyarsızlığımız ortadadır. Türklük ütopya değildir; Türklük ne gök kubbede, ne yer altında, ne de Kaf Dağının ardındadır. Türklük duygusu ve Türklük bilinci soyut değildir, somuttur. Kimlik meselemizi somutlaştıracak, öğretecek olan da eğitim sistemimiz ve bu sitemimiz doğrultusunda verilen dersler olacaktır.

Türkçe; Türk kimliğinin ve Türklük bilgisinin verildiği, duyurulduğu, hissettirildiği, gösterildiği ve bütün bunların sevdirildiği, yaşattırıldığı derstir. Bu dersin öğretiminin en öncelikli amacı da budur.

Türkçe; Türklük bilincinin, gururunun, sevgisinin verildiği derstir.

Dil, bir milletin varlığının sebebidir. Türkçe de Türk milletinin varlığının sebebidir. Onun için Türkçe’den ya da Türkçe öğretiminden verilecek en küçük bir taviz bile varlığımızı tehdit eden bir sebep olacaktır. Türkçe dersi, bu şuurun verileceği ve kazandırılacağı bir derstir.

“Kamus, bir milletin namusudur.” diyor, Cemil Meriç. “Türk milletinin namusu da Türkçe’dir.” Nasıl ki bir insanın onuru, şerefi, haysiyeti “namus”undan geçiyorsa, Türk milletinin namusu, şerefi, haysiyeti de “Türkçe”den geçmektedir. Nasıl ki bir insan namusunu korumak için her türlü titizliği, dikkati ve özeni gösteriyorsa, hayatında hep bunun için yaşıyorsa; Türk milleti de Türkçe’yi korumak için aynı titizliği, dikkati ve özeni göstermelidir ve bunun için yaşamalıdır.

Türkçe; Türk’ün, Türk milletinin varlığından bu tarafa bir meşale gibi elden ele, asırdan asıra devredilerek bugüne kadar gelmiştir; Türk milleti var oldukça da, kıyamete kadar da bu şekilde gidecektir. Kaynağını ata yurdundan alan Türkçe önce pınar, dere, çay ; sonra ırmak, nehir, göl ve en sonunda da deniz, okyanus olmuş, şekilden şekile girmiş Türk milletini yaşadığı coğrafyalarda beslemiştir.

“Emaneti ehline veriniz” buyuruyor, Peygamberimiz. Türk milletinin sahip çıkması, koruması gereken en önemli emaneti de Türkçe’dir. Böylesine kutsal bir emaneti de ehil kimselere, yani iyi bir Türkçe, Türk Dili ve Edebiyatı eğitimi almış olanlara vermek gerekir. Türkçe ve edebiyat öğretiminde bugünkü tartışmalardan ve müfredat programlarından önce hâlledilmesi gereken de bu konudur: Türkçe ve edebiyat öğretiminin ehil kişilere verilmesi. Bugün Türkçe eğitiminde ve öğretiminde aksaklı


Kaynak; tdtkb.org
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
TUNGA_ALP
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Feb 11, 2006
İletiler: 5

İletiTarih: Sal Şub 14, 2006 11:42 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Merhaba,

Milleti bir ve bütün olarak bir arada tutan temel unsurlardan biri ve içinde bulunduğumuz iletişim çağını da dikkate alacak olursak belki de en önemlisi dilidir. Bu gerçek, milliyetçiliği düstur edinen bizler için daha da önemli bir sorumluluğu önümüze koymaktadır. Milli kimliğimizi teşekkül eden bütün değerlere azami önemi göstererek varlıklarını zenginleştirip, kuvvetlendirmek, onları en doğru şekilde öğrenip yaşamak ve gelecek nesillere eksiksiz aktarılmasını sağlayarak ilelebet yaşatmak boynumuza borçtur.
Burada çok önemli bir hususu dikkatinize sunmak istiyorum. O da, bu sayfalarda fikir beyan eden arkadaşlarımızın maalesef güzel dilimizi çok kötü kullanıyor olmalarıdır. Bir çok kural ihlali yapılıyor. Biliyorum bu hataların asıl sebebi bilgisizliğimiz değil, zamanımızın dar olmasıdır. Ancak, her ne olursa olsun Türkçe daha fazla önemi hak ediyor. Bütün ülküdaşlarımın bu vesile ile daha fazla özen göstermeye gayret edeceklerine yürekten inanıyor ve hassasiyetiniz için şimdiden teşekkür ediyorum.

Lütfen TÜRKÇE'ye saygı ve itina ile muamele edelim.

ALLAH(C.C.) yar ve yardımcınız olsun,
Sevgiyle...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
thegreen_wolf
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 12, 2006
İletiler: 466
Şehir: trabzon

İletiTarih: Sal Şub 14, 2006 2:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kardaslarım duydunuz mu hiç bılmem ıngıltere ıcın gunesı batmayan ulke denır duyanımız varsa hıc sordumu kendıne ki neden boyle denılıyor dıye somurge ve somurduklerı her ulkede dıllerını bıraktıkları ve dıllerını dunyanın dort bır ucuna yaydıkları için. aslında bızım sanlı ve serefli dılımız TURKÇE en eskı dıllerden bırısıdır ve cok köklüdür. dılımıze yeterınce deger vermıyoruz bazen bu yanlıslıgı cok dıkkat etsem de ben de yapıyorum
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM ICQ
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 3 sayfa)

Sayfa: 1, 2, 3  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1