Bozkurt NET

[saltukB]

Şeffaf politika berrak icraat,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.
Beşiğini sallar mamasını yer,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Basireti bağlı cesareti yok,
Bizi merak etmez çünkü karnı tok,
Küresel dadıda masal ninni çok,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Hep hasta adamdan sayarlar bizi,
AB kapısında soyarlar bizi,
Terörün önüne koyarlar bizi,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Sözde azınlıklar eziliyormuş,
Demokrasi buna bozuluyormuş,
Hakkımızda ferman yazılıyormuş,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Ilımlı Müslüman sarılmış haça,
İtibar bulacak alacak akça,
Başının altında kirli bir bohça,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Düşük enflasyonu koluna takmış,
Enkaz ekonomi ayağa kalkmış,(?)
Memlekette fakir fukara yokmuş,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Kıyamet mi kopar uyusa biraz?
İşine gelmeyen etsin itiraz,
Babasına sitem anasına naz,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

Yorgan döşek yastık yuvası onun,
Sınırsız saltanat rüyası onun,
Bozmayın keyfini halinden memnun,
Uyur mışıl mışıl Siyasettin Bey.

[Vuslatim]

GÖTÜRME DESTANI

Biri sağdan, biri soldan doldurur
Kazan aynı, kepçe aynı, küp aynı
Biri yağdan biri baldan doldurur
Kazan aynı, kepçe aynı, küp aynı

Bu nasıl iş böyle bu nasıl düzen
Makbul adam olur düzeni bozan
Suçlu olur doğru söyleyip yazan
Puşt elinde urgan aynı, ip aynı

His yok, merhamet yok sanki makine
Hak neymiş, hukuk ne, gider dikine
Al birini dostum vur ötekine
Çehre aynı, sima aynı, tip aynı

Kimi hayalici, kimi hortumcu
Kimi gümrükçüdür,kimi tapucu
Yukarıya varır bu ipin ucu
Nalın aynı, keser aynı, sap aynı

Kimi siyasetçi, kimisi memur
Kimisi bürokrat, kimisi amir
Kimi lağım suyu, kimisi çamur
Hepsinin dolduğu kirli kap aynı

Kiminin hesabı hakka havale
Kimi pir aşkına satar ihale
Dizilen perişan düzen şahane
Sürer bu hikaye gider hep aynı

Biri Atam Atam deyip götürür
Biri hu hu çeker toplar, batırır
Biri hortumlarken tekbir getirir
Kasa aynı, hesap aynı, cep aynı

Çoktur bu işlere kafayı bozan
Yoktur bu çirkefin kökünü kazan
Elbet oturtanlar değişir bazen
Halkın oturduğu kazık hep aynı

Vahdet Nafiz Aksu

[mus25]

Çileyi koklayıp gül niyetine
Zindana girersen beni de çağır
Sabrı, kanaati bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime
Bazen iki güneş doğar içime
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden
Gözyaşın aktıysa minarelerden
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan beni de çağır.

Ezelin ezelden öncesi vardı
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı
Zaman yumağına bizi kim sardı
Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek
Taahhüt ehline tahammül gerek
Mazlum yarasına merhem diyerek
Gözyaşı sürersen beni de çağır.


Abdurrahim Karakoç

[saltukB]

Seferzade Sefer sefere çıkmış,
Aklına başına aldı mı dersin?

Kanaat aşıyla doymazdı karnı,

Hoşafın yağını buldu mu dersin?

Seferin kervanı katar katardı,
Mavilerle doğar kızıl batardı,
Güneşi kandırır gölge satardı,
Kirli Çıkınları doldu mu dersin?

Gökte bulut görse ıslanan Sefer,
Canı sıkıldıkça paslanan Sefer,
Kardan yalanlara yaslanan Sefer,
Baharda ayakta kaldı mı dersin?

Tilkiler avlanır kafatasında,
Seferin davası sefer tasında,
Son yarım yüzyılın haritasında,

Solun kılavuzu oldu mu dersin?

Tepeden tırnağa heybetti Sefer,
Doğruları tek tek kaybetti Sefer,
Vazgeçmez huyundan hâlâ muzaffer,
Muhalefet marşı çaldı mı dersin?

Dediler yiğitsin gözlerin kara,
Giy samur kürkünü buyur çıkara,
Ardına bakmadan düştü yollara,
Demirden dağları deldi mi dersin?

Köhne efsanenin devamı idi,
Mertliğin sulanmış kıvamı şimdi,
Dağların taşlara kıyamı şimdi,
Hizip namazını kıldı mı dersin?

[Hakan_Kurt]

TÜRKİYEM, ANAYURDUM, SEBEBİM, ÇAREM!


Ben, kağnılarla yaylılarla büyüdüm geldim
Çocuk yüreğimi yakan türküler dinleye dinleye.
Mahzun kağnılarla, nazlı yaylılarınla
Ve tozlu yollarınla sevdim seni Türkiye!

O tezek topladığım kırlar, yaylalar...
Başına oturduğum, yemek yediğim atandır.
Türkiye'm, anayurdum, sebebim, çarem...
Taşına toprağına vurgunluğum bundandır...

Akşam karanlığıyla başlardı kurbağalar
Susar gökyüzü kadar, dinlerdim biteviye.
Gecemi besteleyen cırcır böceklerinle.
Kurbağa seslerinle sevdim seni Türkiye!

Bir Peygamber sofrasıydı soframız:
Biraz tandır ekmeği, biraz çökelek...
Yoksulluğunla da bağlandım kaldım sana
Mecnunlar gibi üstelik.

Yağmurlar başlayınca, odalarımız damlardı
Dizlerini döve döve ağlardı anam.
Şimdi kırkikindiler boyunca sırılsıklam
Küçük kerpiç evlerin çıkmaz aklımdan!

Türkiye'm! Hasretim! Kınalı türküm!..
İç içe güzellik, uc uca kahır
Yüreğimi bin parçaya bölseler
Her parçası yine seni çağrışır.

Yavuz Bülent BÂKİLER