Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - DOGU TÜRKISTAN
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, 13  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 10. sayfa (Toplam 13 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
Gokcebala
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Dec 20, 2008
İletiler: 172

İletiTarih: Pzr Ekm 11, 2009 1:49 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Doğu Türkistan olayları ve Uygurların var olma mücadelesi

Doğu Türkistan'da olaylar fırtına gibi gelişip, dünya gündemine yıldırım gibi düştü. Meydana gelen tepkiler çok karışık ve farklı oldu. Durum hala ciddiyetini sürdürmekte, olayların üzerinden bir haftadan fazla zaman geçmesine rağmen Uygurlar sokak ortasında yürürken veya bisikletle işine giderken vurulup öldürülmekte... Bütün bunlara rağmen dünyadan yükselen tepkiler son derece cılız kalmakya devam ediyor. Daha da fenası, medyayı kontrol eden Çin, öldürülenlerin Han Çinlileri olduğunu dünyaya bildirmekte ve olayların tüm yükünü Uygur Müslümanlarının üstüne yıkmaktadır.
Olayları anlamak için bir kaç değişik açıdan tahlil etmek gerekmektedir.

Olayların panaromik tespiti:

Doğu Türkistan Türkleri kendi vatanlarında, yıllardır büyük bir baskı rejimi altında yaşamakta olup Doğu Türkistan topraklarına sistemli bir şekilde "Han Çinlileri" yerleştirilmektedir. Yeni gelenler kendilerini üstün görüp, en iyi işleri elde etmekte, bölgedeki ekonomik kalkınmadan en çok Han Çinlileri pay almaktadır. Uygurlar kendi ana yurtlarında ikinci ve hatta üçüncü sınıf vatandaş muamelesi görmektedirler. Adeta yıllar öncesi Güney Afrika'ya Avrupa'lı beyazların gelerek, tüm kaynakları ele geçirmeleri ve toprakların sahibi haline gelmeleri gibi.

Son olaylarda da bir sivil protesto hareketi olarak başlayan hadiselerde Han Çinlileri ellerindeki iri sopalarla Uygurları linç etmiş ve olayları bastırmaya gelen Çin askerleri de kaçan Uygurları vurup, öldürmüştür. Dahası evlere "kimlik kontrolü" yapma bahanesi ile giren Çin polisi, evdekilerin boğazlarını kesip, öyle dışarı çıkmışlardır.

Çin devleti için asıl mesele, toplum düzeni, insan hakları veya demokratik ifade falan olmayıp, Çin devletinin, "mutlak devlet otoritesini en sert şekliyle ihdas etmek" olmuştur. Gözaltına alınanların geleceği veya nerede oldukları belli olmayıp, Çin hükümeti "olaylara sebep olanları idam edeceğini" ilan etmiştir. Son yıllarda hazırlanan Çin anayasasında "bölgesel şovenizm" yasaklanmış olup, şiddetle cezalandırılacağı belirtilmiştir. Yani diğer bir deyimle kimsenin milli kimliğini öne çıkartma hakkı yoktur. Ne var ki bunu Han Çinlileri yaptığında, bunun adı, "büyük Çin milleti adına " bir hareket olmakta, ama ezilmeye ve haksızlığa karşı ayaklanan Uygur Türkleri veya başka gruplar olursa, adı, "bölücü şovenizm" olmaktadır.

Kısacası Çin, son 25-30 yıldır, Batı'ya ve dünyaya ekonomik olarak açılıp, son derece ucuz mallarla dünya piyasalarından büyük sermayeler toplarken, yüzü güller açan "Çin bebekleri" gibi şirin hareket etmiş ama içeride "demir bir yumrukla" idare ettiği gruplardan herhangi bir "demokrasi ve insan hakları" talebi geldiğinde derhal "korkunç yüzlü ve yırtıcı güçlü dragon-canavar" haline gelmiştir.

Çin'in yeni düzeni, kapitalist kıyafet içinde, hırçın ve katı bir komünist kişiliğin ifadesi olmuştur. Veya bir başka anlatışla, çok eskilerden beri Çin'de mevcut olan ezici "sömürgecilik" alışkanlığının ve eski "Çin Kapitalizm"inin acımasız sömürüsünün yeni şartlar ve metodlarla tekrar su yüzüne çıkması diye de tarif edilebilir.

Bir de Doğu Türkistan'a bakmak gerekir. Burası çok büyük bir ülkenin ikiye bölünmüş şeklidir. Batı Türkistan, uzun yıllar Rus hâkimiyetinde kalmış ve daha sonra daha çok Rusya'dan etkilenen bağımsız bir ülke olmuştur. Doğu Türkistan ise Çin hegemonyası altına düşmüştür.

Doğu Türkistan sadece 20. yüzyılın başından beri en az dört-beş defa bağımsızlık mücadelesi vermiş ve hürriyetleri için ölümü göze almıştır. Sonunda Çin tarafından Özerk Uygur bölgesi olarak tanınmış bulunmaktadır.

Çinliler bu yöreye "Sincan" adını yani Çince: "kazanılmış yeni topraklar" anlamına gelen bir ad vermişler ve bu tabirin ifade ettiği anlamda, kazanılan bu "yeni topraklara" Çinlileri yerleştirmeye başlamışlardır. Doğu Türkistan 1,680,001 Km2 alandır. Yani yaklaşık Türkiye'nin iki katı bir alan.

1920'larda 35 milyon kadar olan Uygur Türkleri, şu anda orada mevcut bulunan 21.3 milyon insan içinde sadece 8 veya 8,5 milyon kalmışlardır. İç göçle getirilen Han Çinlileri ise 7 miyon'u bulmuştur. İlaveten 1,5 milyon Kazak ve 16 değişik milletten azınlık, bu topraklara yerleştirilmiştir. Uygurlar bugün nüfusun sadece yüzde 45'ini oluşturmaktadırlar.

Anayasa'da "özerk bölge" denmesine rağmen ve her türlü haklara sahip görünmelerine rağmen uygulamalar bunların tam tersi istikamette ilerlemektedir. Din baskısı vardır. Camilere gidiş kısıtlı ve kontrollüdür. 18 yaşına kadar Kur'an öğrenmek yasaklanmıştır. Birkaç yıl önce kadir gecesi bir evde kendi aralarında Kur'an okuyan kadınlara baskın yapılmış, ikisi öldürülmüş, diğerleri cezalandırılmış ve bu olay , "rejime karşı bir toplantı" olarak polis kayıtlarına geçmiştir.

Çin hiçbir şekilde Türkiye'nin oralarda etkili olmasını veya oradaki olaylara karışmasını arzu etmemekte ve buna karşı çıkmaktadır. Son olaylarda da Türkiye tarafından ifade edilen, "ülkede bir an önce sükûnet ve adaletin gerçekleşmesi arzu ve temennisi" çarpıtılarak, "Türkiye, Uygurlara düzeni bozmaktan vazgeçin" dedi şeklinde yansıtılarak, oradaki Uygur Türk ve Müslümanlarının tüm ümit ve gayretlerini kırma yoluna gidilmiştir.

Doğu Türkistan'ın jeo-stratejik önemi:

Tiyen Şan ve Pamir Dağları arkasında ve Gobi Çölü'nün bir kenarında var olan bu geniş topraklar, inanılmaz zenginlikleri bağrında barındırmaktadır. Burada zengin petrol ve doğal gaz yatakları mevcuttur. Burada yine uranyum madeni ve diğer önemli madenler de bulunmaktadır. Bu kadar zenginlik üstünde oturan insan sayısı ne yazık ki kocaman bir devin inanılmaz iştahı karşısında durabilecek kadar çok değildir. Sayı zaten az iken, göç politikaları, ölüm programları ve sürgünler yolu ile daha da azaltılmıştır.

Doğu Türkistan adeta dünyaya açılan bir ana giriş-çıkış kapısı gibidir. Sadece sınırı olan komşularını saymak bir fikir vermeye yeter. Komşuları Pakistan, Afganistan, Keşmir, Kırgızistan, Kazakistan, Rusya, Moğolistan ve içindeki Nepal. Bir bakıma Çin'in en uzak, en Kuzey Batı köşesidir. Eski ticaret kervan yollarının başlangıç noktasıdır. Bugün de orada inanılmaz modern merkezler kurulmuş olup, enerji kaynaklı ticaretin beyni gibi işlemektedir. İşte böyle bir yerde, oranın ana sahipleri istenmemektedir.

Bu kadar gelişmenin olduğu yerde Uygur Türkleri'nin bir kısmı işsiz kalmaktadır. İş bulmak bahanesi ile alınıp, Çin'in diğer uzak köşelerindeki fabrikalara gönderilmektedirler. Gönderilenlerin çoğu kadın ve kızlardır. Böylece aile parçalanmaktadır. Gönderildikleri yerlerde 12 saatlik vardiyalarla adeta köle gibi çalıştırılan Uygur kız ve kadınları çok daha düşük bir ücret almakta ve hatta kazançları kendilerine verilmeyip, bölgedeki resmi yetkililer eliyle ailesine gönderilmektedir. Kızların pekçoğu, bulundukları yerlerdeki erkeklerle evlenmeye mecbur bırakımakta ve birden fazla çocuk yapmalarına izin verilmemektedir.

Diğer taraftan Han Çinlileri çocuk yapma tercihlerini "erkek evlat" edinme yönünde kullanmakta ve ortaya çok daha agresif, daha çok erkek-egemen bir Han toplumu çıkmaktadır. Son olaylar bile bir dedikodu ve bir yalanla başlamıştır. İki Uygur Türkü'nün bir Çinli kıza tecavüzü yalanı ortaya atılmıştır. Bizzat hükümet bunun böyle olmadığını ilan etmesine rağmen, Han Çinlileri "intikam tugayları" ile harekete geçmişlerdir.

Doğu Türkistan'ın kültür merkezleri, aşina isimlerden meydana gelmektedir: Kaşgar, Hotan, Tufan, Yarkand, Gülce, Kumul, Aksu ve Altay. Bunları hafızalara kazımak gerekir, çünkü Çin bunların hepsini yeni Çin isimleri ile değiştirmiştir. Çocukların eski tarihlerini öğrenme şansları da pek yoktur zira böyle bir tutum, "şovenizm" olarak nitelendirilmektedir. Yeni nesiller zaman içinde "geçmişlerini, kimliklerini unutarak ve tamamen Çin kültürü içinde eriyip kaybolarak yetiştirilmeye" çalışılmaktadır. İşte Uygurların mücadele verdiği en büyük konu da budur. KİMLİK VE VAR OLMA savaşı.

Tepkiler ve Sebepler:

Doğu Türkistan'da gerçekleşen olaylar asimetrik bir mücadelenin en canlı örneği. Bir tarafta koskoca bir Çin Komünist Halk Cumhuriyeti, diğer tarafta ona karşı Çin'in en uzak Kuzey Batı bölgesindeki bir avuç "DoğuTürkistanlı"nın "özerklik" mücadelesi.

Hemen belirtilmelidir ki, Uygurların çoğunluğu bağımsızlık iddiasında değillerdir. Bunun olamayacağını bilecek kadar gerçekçidirler. Uygurların isteği ve talebi, kendi yurtlarında daha çok söz sahibi olmak, o yurdun yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden daha çok pay almak ve herkes kadar iyi yaşamaktır.

Doğu Türkistanlılar kendi insanlarının, kendi yurtlarında iş bulmasını, kız ve kadınlarının uzak bölgelere gönderilmemesi ve bu ekonomik kalkınma sürecinde ana yurtlarına, dışardan gelen grupların kendilerinden daha hâkim ve üstün bir sınıf meydana getirmesini istememektedirler.

Kendi dinlerini ve kültürlerini her zamanki gibi yaşayabilmek, Uygur benliğini yaşatmak istemektedirler.

Olayların karşısında dünya devletlerinin ve milletlerinin tepkisi gözden geçirilmeye değer.

a- Büyük devletler ve özellikle Batılı ülkeler:

Her fırsatta "insan hakları", hak ve hukuk üstünlüğü" iddiası ile ortaya çıkan bu ülkelerin hiç bir tanesi dikkat edilecek bir tepki ortaya koymamıştır. Bunun nedeni daha çok ekonomik ve siyasidir. Artık Çin bir dünya ekonomik devidir. Muazzam bir nüfusa ve etkileyici bir kalkınma hızına sahiptir. Bir nükleer güçtür. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesidir. Yani veto hakkına sahiptir.

Ne ABD ve ne de Rusya Federasyonu şu sıralarda Çin'i karşılarına almayı düşünmemektedirler. Her ikisi de Çin'le iyi geçinme politikası içindedirler.

Asya'da Japonya veya Endonezya ve Malezya gibi ülkelerle Çin'in bir çekişmesi yoktur. Pek çoğunda Çinli nüfus büyük azınlıklar halinde bulunmakta ve onların ekonomisine büyük katkılarda bulunmaktadır. Kendi ülkelerinde pek çok sayıda faal azınlık grupları olan bu devletler, Çin'le uğraşmak istememektedirler.

b- Asya komşuları:

Pakistan ses çıkartamamaktadır. Pakistan ve Çin arasında stratejik ortaklık mevcuttur. Kaldı ki şu günlerde, ABD bir taraftan Swat vadisini vururken, diğer taraftan Rusya ve Hindistan'la işbirliği içine girerken, ekonomik olarak, yatırım ve altyapı inşaatları ile Pakistan'a yardım eden tek ülke Çin'dir. Kırgızistan ve diğer orta Asya Türk Cumhuriyetleri zayıf ve korumasızdır. Yeraltı zenginlikleri çok ama nüfusları azdır. Dolayısı ile Çin'e karşı taraf tutacak durumda değildirler.

c- Diğer Ülkeler:

Diğer Arap ülkelerinin pek çoğu Çin'le büyük ticaret ilişkisi içindedir. Hemen yanlarındaki Filistinlilere yardımcı olamıyorlar. Mısır, zaten Gazze'de süre giden abluka olayına yardımcı olmaktadır.

İslam Konferansı Örgütü bu konuda öne çıkabilecek tek kuruluştur. Onun da telkinleri sadece insan hakları, yaşam hakkının korunması, demokrasinin gelişmesine izin verilmesi gibi konularda uzlaşmacı bir yaklaşımla mümkün olabilir.

Çin gücünün farkındadır. Çin, etrafındaki herkesle başa çıkabilecek durumda olduğunu da bilmektedir. Girdiğimiz yüzyılın Asya yılı olacağını çok iyi bilen Çin, oradaki avantajlarından tekini bile feda etmeye niyetli değildir. Bugünkü şartlar altında Çin'in bileğini bükecek veya ona dur diyebilecek ve de böyle bir çatışmayı isteyecek bir gücün mevcut olmadığını da tartabilmektedir.

Bugün Çin tekrar eski emperyal tutumuna bürünmüş olup, komünist rejimin getirdiği katılık ve sertlik içinde hedefine doğru ilerlemektedir.

d- Türkiye'nin tutumu:

"Mazlumun " yanında yer almış tarihi bir misyonun mirasçısı olarak Türkiye haklı olarak Uygurların katliamına sert bir tepki göstermiş bulunmaktadır. Bu ölen, ezilen ve baskı altında işkence ve eziyet gören kendi insanlarımız, soydaşlarımız ve dindaşlarımızdır.

Türkiye haksızlık ve zulme karşı sesini yükseltmeyi bilmiştir. Nitekim Saadet Partisi tarafından organize edilen 12 Temmuz 2009 Çağlayan Mitingi de bunun en güzel örneği olmuştur. Orada partili ve partili olmayan ama tüm Türkiye'nin çeşitli kesimlerini temsil eden gruplar bulunmuş ve haksızlık karşısında yekvucut hissiyatlarını belirtmişlerdir.

Türkiye'nin de bazı açmazları mevcuttur. Mesela, daha çok kısa bir süre önce Türkiye Cumhurbaşkanı Çin'i ziyaret etmiş ve iki ülke arasında yeni anlaşmalar yapılmıştır. Bu yapılan 19 önemli anlaşma ile Çin, 230 milyon dolarlık Türk malını almayı taahhüt etmiştir.

Çin'den ucuz mal getirerek geçimini temin eden ve bunlardan yararlanan büyük bir kesim de mevcuttur. Şimdi bu öfke dalgası içinde büyük bir "Çin malı boykotu" yapıldığı takdirde kimlerin zarar göreceği de doğru hesap edilmelidir. Çin'in 2009 yılı dünya ticaret hacmi 2.6 trilyon dolar meblağındadır. Aynı dönem içinde Türkiye ile olan ticareti ise 13 Milyar dolar tutarındadır. Herkes bu boykota katılsa bile, bunun Çin üstündeki etkisi ne olabilir, bu düşünülmeye değer. Bugün, IMF bile kısa dönem için Çin'den borç almış bulunmaktadır.

O halde varılan nokta maalesef tamamen küreselleşen ve kapital düzenin hâkim olduğu günümüzün dünyasında, Çin gibi bir ülkeye kolay, kolay bir şey yapılamayacağı ve onun da bundan pek etkilenmeyeceği hususudur. Sadece, İtalya'da yapılan G-8 veya zengin ülkeler toplantısında sergilenen fütursuzluk, ve Çin'e tek söz söylememe durumu, olayı anlatmaya yeter.

Nükleer denemelerini de Doğu Türkistan'da gerçekleştiren ve oradaki insanların sağlığı ve genetik yapısı ile ölümcül şekilde oynayan Çin'e yine kimse bir şey söylememektedir. İran için sürekli plan ve gürültü çıkartanların Çin için benzeri bir eylem girişimi henüz vaki olmamıştır.

İşin içine bir de 1998-99 arasında imzalanan Duşanbe Deklarasyonu olayı da girmektedir. Bu da işin hukuki yönünü izah etmektedir. Çin bu deklarasyona imza atmadan önce, şöyle bir maddenin yazılmasında ısrarcı olmuştur:" Çin'in mevcut sınırlarının tanınmalı ve Sincan bölgesi dahil ( Çince Kazanılmış, fethedilmiş topraklar demektir) iç işlerine karışılmayacağına dair taahüdün verilmelidir. Bu madde eklenmiştir. (Bu, Çin için yeni bir uygulama değildi)

Bunun üzerine Rusya da benzer bir madde ile Çeçenistan işini garantiye almıştır. Böylece her iki Asya gücü de en az Güvenlik Konseyi'nde herhangi bir müdahale girişimine karşı iki oyu garantilemişlerdir. Bunu diğer ülkelere kabul ettirmişlerdir çünkü bu durum diğerlerinin de işine gelmiştir.

Daha sonra, 1999 yılında Ecevit'in Moskova ziyareti sırasında imzalanan "Teröre karşı mücadele anlaşması" içine bu deklerasyon maddeleri yerleştirilmiştir.

Şimdi, bir çok kişinin merak ettiği ve acaba "Çeçenlere neden daha çok yardım etmiyoruz?" veya "Uygur Türkleri için neden daha büyük bir mücadele yürütmüyoruz?" ve de onlara "neden kolay vize vermiyoruz?" suallerinin pek de konuşulmayan hukuki yapıları ve gizli cevapları ortaya çıkmaktadır.

Sonuç:

Durum ve güçlükler veya engeller ne olursa olsun, dünya bu kadar gaddarlığa ve haksızlığa sessiz kalmamalıdır. Dünya kalsa bile, biz kalmamalıyız ve vicdanımızın sesine göre akıl çerçevesinde birşeyler yapmalıyız.

Çin'e karşı yürütülebilecek en etkili politika "kapalı veya gürültüsüz diplomasi" yolu ile yapılmalıdır. Kapalı diplomasi, daha çok evrensel değerler üstünde durarak yapılan vurgu ve talepler daha iyi dinleyici bulur ve daha etkili olabilir.

Türkiye, Uygurlar için yaptığı Çağlayan Mitingi'nde toplumun sesini yansıtmış ve kamu vicdanını konuşturmuştur. On bir maddelik bir eylem planı ortaya konmuştur. Bu önemlidir. Halkların ne düşündüğü ve ne hissettiği de bilinmelidir. Bunun yanı sıra çeşitli baroların, meslek odalarının, spor klüplerinin, tcaret odalarının, sivil toplum kuruluşlarının göstermiş olduğu tepkiler de fevkalade önemlidir.

Türkiye'nin yanı sıra İran'da da birçok dini otorite böylesine mezalime karşı sessiz kalınmaması hususunda çağrı yapmışlardır.

İslam Konferansı Örgütü genel sekreterliği bir bildiri yayımlayarak itidal, insan haklarına saygı ve demokrasi konularında Çin'i daha hassas olmaya davet etmiştir.

Bütün bunlar devam etmeli ve dostluk bağları koparılmadan, dostluk çerçevesi içinde yardımcı olmak konusunda her fırsat değerlendirilmelidir. Bu iş tehditten ziyade ikna yolu ile halledilebilecek bir durumdur.

Aslında Doğu Türkistan olayı dünyanın içinde bulunduğu "küreselleşme" sürecinde karşılaşacağımız a-simetrik mücadelelerden sadece bir tanesidir. Önümüzdeki yıllarda bunların artmasına ve Asya sahnesinde diplomasinin çok daha farklı uygulandığını görmeye hazır olmalıyız.

Asya ülkelerindeki gelişmeler, zaman içinde olumlu etkiler meydana getirebilir. Yine güçlü ve zengin bir Çin zamanla hem komşularına karşı hem de içindeki azınlıklara karşı, daha ılımlı ve destekleyici bir gelişim gösterebilir. Konjonktürel gelişmeler zaman içinde kendi dengesini oluşturacaktır

Tepkiler ve Sebepler:

Doğu Türkistan'da gerçekleşen olaylar asimetrik bir mücadelenin en canlı örneği. Bir tarafta koskoca bir Çin Komünist Halk Cumhuriyeti, diğer tarafta ona karşı Çin'in en uzak Kuzey Batı bölgesindeki bir avuç "DoğuTürkistanlı"nın "özerklik" mücadelesi.

Hemen belirtilmelidir ki, Uygurların çoğunluğu bağımsızlık iddiasında değillerdir. Bunun olamayacağını bilecek kadar gerçekçidirler. Uygurların isteği ve talebi, kendi yurtlarında daha çok söz sahibi olmak, o yurdun yeraltı ve yer üstü zenginliklerinden daha çok pay almak ve herkes kadar iyi yaşamaktır.

Doğu Türkistanlılar kendi insanlarının, kendi yurtlarında iş bulmasını, kız ve kadınlarının uzak bölgelere gönderilmemesi ve bu ekonomik kalkınma sürecinde ana yurtlarına, dışardan gelen grupların kendilerinden daha hâkim ve üstün bir sınıf meydana getirmesini istememektedirler.

Kendi dinlerini ve kültürlerini her zamanki gibi yaşayabilmek, Uygur benliğini yaşatmak istemektedirler.

Olayların karşısında dünya devletlerinin ve milletlerinin tepkisi gözden geçirilmeye değer.

a- Büyük devletler ve özellikle Batılı ülkeler:

Her fırsatta "insan hakları", hak ve hukuk üstünlüğü" iddiası ile ortaya çıkan bu ülkelerin hiç bir tanesi dikkat edilecek bir tepki ortaya koymamıştır. Bunun nedeni daha çok ekonomik ve siyasidir. Artık Çin bir dünya ekonomik devidir. Muazzam bir nüfusa ve etkileyici bir kalkınma hızına sahiptir. Bir nükleer güçtür. Ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyesidir. Yani veto hakkına sahiptir.

Ne ABD ve ne de Rusya Federasyonu şu sıralarda Çin'i karşılarına almayı düşünmemektedirler. Her ikisi de Çin'le iyi geçinme politikası içindedirler.

Asya'da Japonya veya Endonezya ve Malezya gibi ülkelerle Çin'in bir çekişmesi yoktur. Pek çoğunda Çinli nüfus büyük azınlıklar halinde bulunmakta ve onların ekonomisine büyük katkılarda bulunmaktadır. Kendi ülkelerinde pek çok sayıda faal azınlık grupları olan bu devletler, Çin'le uğraşmak istememektedirler.

b- Asya komşuları:

Pakistan ses çıkartamamaktadır. Pakistan ve Çin arasında stratejik ortaklık mevcuttur. Kaldı ki şu günlerde, ABD bir taraftan Swat vadisini vururken, diğer taraftan Rusya ve Hindistan'la işbirliği içine girerken, ekonomik olarak, yatırım ve altyapı inşaatları ile Pakistan'a yardım eden tek ülke Çin'dir. Kırgızistan ve diğer orta Asya Türk Cumhuriyetleri zayıf ve korumasızdır. Yeraltı zenginlikleri çok ama nüfusları azdır. Dolayısı ile Çin'e karşı taraf tutacak durumda değildirler.

c- Diğer Ülkeler:

Diğer Arap ülkelerinin pek çoğu Çin'le büyük ticaret ilişkisi içindedir. Hemen yanlarındaki Filistinlilere yardımcı olamıyorlar. Mısır, zaten Gazze'de süre giden abluka olayına yardımcı olmaktadır.

İslam Konferansı Örgütü bu konuda öne çıkabilecek tek kuruluştur. Onun da telkinleri sadece insan hakları, yaşam hakkının korunması, demokrasinin gelişmesine izin verilmesi gibi konularda uzlaşmacı bir yaklaşımla mümkün olabilir.

Çin gücünün farkındadır. Çin, etrafındaki herkesle başa çıkabilecek durumda olduğunu da bilmektedir. Girdiğimiz yüzyılın Asya yılı olacağını çok iyi bilen Çin, oradaki avantajlarından tekini bile feda etmeye niyetli değildir. Bugünkü şartlar altında Çin'in bileğini bükecek veya ona dur diyebilecek ve de böyle bir çatışmayı isteyecek bir gücün mevcut olmadığını da tartabilmektedir.

Bugün Çin tekrar eski emperyal tutumuna bürünmüş olup, komünist rejimin getirdiği katılık ve sertlik içinde hedefine doğru ilerlemektedir.

d- Türkiye'nin tutumu:

"Mazlumun " yanında yer almış tarihi bir misyonun mirasçısı olarak Türkiye haklı olarak Uygurların katliamına sert bir tepki göstermiş bulunmaktadır. Bu ölen, ezilen ve baskı altında işkence ve eziyet gören kendi insanlarımız, soydaşlarımız ve dindaşlarımızdır.

Türkiye haksızlık ve zulme karşı sesini yükseltmeyi bilmiştir. Nitekim Saadet Partisi tarafından organize edilen 12 Temmuz 2009 Çağlayan Mitingi de bunun en güzel örneği olmuştur. Orada partili ve partili olmayan ama tüm Türkiye'nin çeşitli kesimlerini temsil eden gruplar bulunmuş ve haksızlık karşısında yekvucut hissiyatlarını belirtmişlerdir.

Türkiye'nin de bazı açmazları mevcuttur. Mesela, daha çok kısa bir süre önce Türkiye Cumhurbaşkanı Çin'i ziyaret etmiş ve iki ülke arasında yeni anlaşmalar yapılmıştır. Bu yapılan 19 önemli anlaşma ile Çin, 230 milyon dolarlık Türk malını almayı taahhüt etmiştir.

Çin'den ucuz mal getirerek geçimini temin eden ve bunlardan yararlanan büyük bir kesim de mevcuttur. Şimdi bu öfke dalgası içinde büyük bir "Çin malı boykotu" yapıldığı takdirde kimlerin zarar göreceği de doğru hesap edilmelidir. Çin'in 2009 yılı dünya ticaret hacmi 2.6 trilyon dolar meblağındadır. Aynı dönem içinde Türkiye ile olan ticareti ise 13 Milyar dolar tutarındadır. Herkes bu boykota katılsa bile, bunun Çin üstündeki etkisi ne olabilir, bu düşünülmeye değer. Bugün, IMF bile kısa dönem için Çin'den borç almış bulunmaktadır.

O halde varılan nokta maalesef tamamen küreselleşen ve kapital düzenin hâkim olduğu günümüzün dünyasında, Çin gibi bir ülkeye kolay, kolay bir şey yapılamayacağı ve onun da bundan pek etkilenmeyeceği hususudur. Sadece, İtalya'da yapılan G-8 veya zengin ülkeler toplantısında sergilenen fütursuzluk, ve Çin'e tek söz söylememe durumu, olayı anlatmaya yeter.

Nükleer denemelerini de Doğu Türkistan'da gerçekleştiren ve oradaki insanların sağlığı ve genetik yapısı ile ölümcül şekilde oynayan Çin'e yine kimse bir şey söylememektedir. İran için sürekli plan ve gürültü çıkartanların Çin için benzeri bir eylem girişimi henüz vaki olmamıştır.

İşin içine bir de 1998-99 arasında imzalanan Duşanbe Deklarasyonu olayı da girmektedir. Bu da işin hukuki yönünü izah etmektedir. Çin bu deklarasyona imza atmadan önce, şöyle bir maddenin yazılmasında ısrarcı olmuştur:" Çin'in mevcut sınırlarının tanınmalı ve Sincan bölgesi dahil ( Çince Kazanılmış, fethedilmiş topraklar demektir) iç işlerine karışılmayacağına dair taahüdün verilmelidir. Bu madde eklenmiştir. (Bu, Çin için yeni bir uygulama değildi)

Bunun üzerine Rusya da benzer bir madde ile Çeçenistan işini garantiye almıştır. Böylece her iki Asya gücü de en az Güvenlik Konseyi'nde herhangi bir müdahale girişimine karşı iki oyu garantilemişlerdir. Bunu diğer ülkelere kabul ettirmişlerdir çünkü bu durum diğerlerinin de işine gelmiştir.

Daha sonra, 1999 yılında Ecevit'in Moskova ziyareti sırasında imzalanan "Teröre karşı mücadele anlaşması" içine bu deklerasyon maddeleri yerleştirilmiştir.

Şimdi, bir çok kişinin merak ettiği ve acaba "Çeçenlere neden daha çok yardım etmiyoruz?" veya "Uygur Türkleri için neden daha büyük bir mücadele yürütmüyoruz?" ve de onlara "neden kolay vize vermiyoruz?" suallerinin pek de konuşulmayan hukuki yapıları ve gizli cevapları ortaya çıkmaktadır.

Sonuç:

Durum ve güçlükler veya engeller ne olursa olsun, dünya bu kadar gaddarlığa ve haksızlığa sessiz kalmamalıdır. Dünya kalsa bile, biz kalmamalıyız ve vicdanımızın sesine göre akıl çerçevesinde birşeyler yapmalıyız.

Çin'e karşı yürütülebilecek en etkili politika "kapalı veya gürültüsüz diplomasi" yolu ile yapılmalıdır. Kapalı diplomasi, daha çok evrensel değerler üstünde durarak yapılan vurgu ve talepler daha iyi dinleyici bulur ve daha etkili olabilir.

Türkiye, Uygurlar için yaptığı Çağlayan Mitingi'nde toplumun sesini yansıtmış ve kamu vicdanını konuşturmuştur. On bir maddelik bir eylem planı ortaya konmuştur. Bu önemlidir. Halkların ne düşündüğü ve ne hissettiği de bilinmelidir. Bunun yanı sıra çeşitli baroların, meslek odalarının, spor klüplerinin, tcaret odalarının, sivil toplum kuruluşlarının göstermiş olduğu tepkiler de fevkalade önemlidir.

Türkiye'nin yanı sıra İran'da da birçok dini otorite böylesine mezalime karşı sessiz kalınmaması hususunda çağrı yapmışlardır.

İslam Konferansı Örgütü genel sekreterliği bir bildiri yayımlayarak itidal, insan haklarına saygı ve demokrasi konularında Çin'i daha hassas olmaya davet etmiştir.

Bütün bunlar devam etmeli ve dostluk bağları koparılmadan, dostluk çerçevesi içinde yardımcı olmak konusunda her fırsat değerlendirilmelidir. Bu iş tehditten ziyade ikna yolu ile halledilebilecek bir durumdur.

Aslında Doğu Türkistan olayı dünyanın içinde bulunduğu "küreselleşme" sürecinde karşılaşacağımız a-simetrik mücadelelerden sadece bir tanesidir. Önümüzdeki yıllarda bunların artmasına ve Asya sahnesinde diplomasinin çok daha farklı uygulandığını görmeye hazır olmalıyız.

Asya ülkelerindeki gelişmeler, zaman içinde olumlu etkiler meydana getirebilir. Yine güçlü ve zengin bir Çin zamanla hem komşularına karşı hem de içindeki azınlıklara karşı, daha ılımlı ve destekleyici bir gelişim gösterebilir. Konjonktürel gelişmeler zaman içinde kendi dengesini oluşturacaktır.
www.kerkukfeneri.com alıntı



Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Gokcebala
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Dec 20, 2008
İletiler: 172

İletiTarih: Pzr Ekm 11, 2009 2:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir Sevda Masalı

“Uygur erkeklerini sonsuza kadar kölemiz yapalım, Uygur kadınlarını da asırlar boyunca fahişemiz.”
Çinlilerin Uygur Türklerine bakış açısı…
Sessizce boyun büktü, Doğu Türkistan. Garipliği, çaresizliği tüm zerrelerinde hissederek..öz kardeşlerinin aldırmayan nazarlarında, kabuğunun içinde küçüldükçe küçüldü.. oysa o cılız bedenlerinde iki cam vardı ki; bir baksa kardeşi o cam gözlerde kendini görecekti..
Gecelerde bir kız çocuğunun feryadını duyarsanız bilin ki; Doğu Türkistan da sırf kız olduğu için ölüme mahkûm olan Ayşelerin, Fatmaların, Zeyneplerin sesidir.
Türk kim dersen, bil ki menem.
Esaret yurdunda, garib bencileyn...
'90 yaşındayım gözlerim görmüyor, ama mücadele azmimden ve vatana bağlılığımdan hiç bir şey kaybetmedim'
İsa Yusuf Alptekin.
Doğu Türkistan’ın sesi, soluğu, canı, babası, anası… Doğu Türkistan davasının anlatılması için ömrünün sonuna kadar, her türlü zorluğa rağmen mücadele verdi..
Bir sevdaydı Doğu Türkistan, nazlı gelindi Gök Bayrak…
Nazlı gelini dalgalanacaktı bir gün Al Bayrağın yanında…
Ve o gün gelmişti. Türkiye de bir programda, nazlı gelini Gök Bayrak
dalgalanıyordu Al Bayrağın yanında.
Hıçkırarak ağlıyordu koca adam, görmeyen gözlerine inat. Gök Bayrak mahsun, değildi, kardeşinin yanında korkusuzca dalgalandıkça dalgalanıyordu…
Bu yüzdendir belki de bir konuşmasında aynen şöyle demişti;
'Gönül arzu eder ki, Türkistan meselesinin halledilmesi davasında öncülük şerefi, Türkiye'nin hakkı olsun...'
Önce el ve ayaklar çivilenir,
Daha sonra ise saatlerce çıplak ayak buz üstünde durdurulur
El ve kollar donar
Ve sonra kesilir
Yaşayan bir ölüdür artık Müslüman Türk kardeşimiz…
Ya Nükleer Denemeler, sırf Müslüman olduğu için yapılan katliamlar…
Ezana hasret kaldı kulaklarımız
Kuran’a hasrettir hep gözlerimiz
Garibtir dinimiz, imanımız
Bir bilsen neler çekir gardaşın…
Ayrılık vakti gelmişti. Son yolculuğunda eşlik ediyordu al ve gök bayrak.
Çin Halk Cumhuriyeti Xin Hua Haber Ajansı Halk Gazetesi (Ren min ribao)’nin 18
Aralık 1995 tarihindeki sayısında Alptekin’in dünyadan ayrılışını “Çin’in düşmanı öldü” başlığıyla çok önemli bir haber olarak dünya kamuoyuna duyurmuştur.
...Men Türkistanlın…
Ey gardaş!
Bir bak hele Türkistanlına
Gökyüzü ağlar gök bayrağa.
Kominizmin tasması vurulmuş
Müslüman gardaşının boynuna…
Mene zülüm, mene işkence, bilmez misen?
Seccademin boynu bükük
Ezanlar susmuş minaremden…
Kursaklara aş diye olmuş balam
İffetimize haram değmiş. Haram..!
Sessiz çığlıklarım, yeri göğü inletir.
Ey gardaşım! Sen duymaz mısen nedir! !
Bir bak hele, ağlayan gözlerime.
Sen esaret nedir bilir misen?
Öz yurdunda, garib bir guş
Kanadın kırık uçamırsen..!
Ey gardaşım!
Cesedimi kucaklayıpta
Getirsem öz yurduna…
Men Türkistanlın desem
Sarılıpta,gucaklar mısen gardaşım..? !
ALİNTİ GökBayrak.com

Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Pts Ekm 12, 2009 12:53 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Çin Urumçi için 6 Kişiyi Asacak

Urumçi'de Geçtiğimiz Aylardan Yaşanan Olaylarla İlgili Altı Kişiye Ölüm Cezası Verildi. Kanlı Olaylarda 200 Kişi Hayatını Kaybetmişti.

Çin'd, ülkenin basındaki Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin başkenti Urumçi'de geçtiğimiz aylardan yaşanan olaylarla ilgili altı kişiye ölüm cezası verildi. Temmuz'da Urumçi'de yaşanan kanlı olaylarda 200 kişi hayatını kaybetmişti.

Çin devlet Xinhua Haber Ajansı, Urumçi mahkemesinin 6 kişiye ölüm cezası verdiğini duyurdu. Mahkeme sanıkları Urumçi olaylarında adam öldürme ve diğer cinayetlerden suçlu buldu. Xinhua ayrıca yedinci kişinin de müebbet hapis cezası aldığını da aktardı.

Ölüm cezaları Urumçi olaylarına doğrudan ilişkilendirilen mahkeme kararları oldu.

Çin resmi makamlara göre, 5 Temmuzdaki olaylarda 197 kişi ölmüş, 1700'den fazla kişi de yaralanmıştı.

(CİHAN) (Cihan Haber Ajansı)



Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Çar Ekm 14, 2009 10:01 am    ileti konusu: Rabia Kadir: Uygurların Öfkesi Artacak Alıntıyla Cevap Gönder

Rabia Kadir: Uygurların Öfkesi Artacak



Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin Merkezi Urumçi'de 5 Temmuzda Meydana Gelen Olaylarla İlgili Olarak 6 Uygur'un Ölüm Cezasına Çarptırılmasının Uygurların Öfkelenmesine Neden Olacağını Belirtti.

Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabia Kadir, Çin'in Sincan Uygur Özerk Bölgesi'nin merkezi Urumçi'de 5 Temmuzda meydana gelen olaylarla ilgili olarak 6 Uygur'un ölüm cezasına çarptırılmasının Uygurların öfkelenmesine neden olacağını belirtti.

Yeni Zelanda'da bulunan Kadir bir radyoya yaptığı açıklamada, "Bu durumun bölgede istikrar ve barış ortamı yaratılmasına katkıda bulunmayacağını, Uygur halkının öfkesini arttıracağını" kaydederek, tüm dünyadaki Uygurlar için üzüntülü bir gün olduğunu söyledi. (Anadolu Ajansı)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Çar Ekm 14, 2009 11:42 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

URL; http://www.youtube.com/watch?v=W0Cjy2OCaUM


<embed src="http://www.youtube.com/v/W0Cjy2OCaUM&hl=de&fs=1&" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Çar Ekm 14, 2009 11:51 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Gencler özellikle sizin icin...


URL; http://www.youtube.com/watch?v=lMOqQbNAdR8



<embed src="http://www.youtube.com/v/lMOqQbNAdR8&hl=de&fs=1&" type="application/x-shockwave-flash" allowscriptaccess="always" allowfullscreen="true" width="425" height="344"></embed>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Gokcebala
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Dec 20, 2008
İletiler: 172

İletiTarih: Per Ekm 15, 2009 6:28 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder


[/b]Doğu Türkistan Uygur Özerk Bölgesi’nde AIDS’li şırınga saldırılarının ardından başlayan protesto gösterileri şiddete dönüştü.

Başkent Urumçi’de Han Çinlilerinin daha sıkı güvenlik önlemi talebiyle yaptığı protesto eylemlerine polis müdahale etti. Nanhu Meydanı’na girmeye çalışan binden fazla göstericiyle polis karşı karşıya geldi. Göstericilerin dağılmaması üzerine, polis göz yaşartıcı gaz kullandı. Yaklaşık 100 kişilik ikinci bir gösterici grubu da kentin başka bir kesiminde eylem yaptı. Protestocular, tutuklanan bir Han’ın serbest bırakılmasını istedi. Urumçi Belediye Başkanı Yardımcısı Zhang Hong, “Eylemde 2’si masum 5 kişi öldü, 14 kişi yaralandı, yaralılar tedavi için hastaneye sevkedildiler” dedi. Zhang’ın ‘masum’ nitelemesiyle neyi kastettiği açıklık kazanmadı. Urumçi’de son olaylarda binlerce Han Çinlisi gösteri yapmış ve şırıngalı saldırılardan Uygurları sorumlu tutmuştu. Sincan’da 476 kişiye şırıngalı saldırı düzenlendiği açıklanmıştı. Neden düzenlendiği belli olmayan saldırılara maruz kalanlarda ise herhangi bir virüse rastlanmadı.
Müslümanlara suçlama
Çin Kamu Güvenliği Bakanı Meng Jianzhu, Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde şırıngayla düzenlenen saldırılardan ‘Müslüman ayrılıkçıları’ sorumlu tuttu. Urumçi’yi ziyaret eden Meng, hükümetinin, “Saldırıların ayrılıkçılar tarafından, bölgeyi karıştırmak amacıyla düzenlendiği” şeklindeki tezini yineledi.
Şırınga nöbeti


URUMÇİ’ye şırınga olaylarının ardından çok sayıda güvenlik görevlisi sevkedildi. Bölgede kamu güvenlik biriminden izin alınmadan, açık havada ya da diğer kamuya ait alanlarda, yollarda tüm toplantı, yürüyüş ya da protestoların yasaklandığı belirtildi.
alinti
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Pzr Ekm 18, 2009 12:22 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Frankfurt'ta Çin protestosu



Doğu Türkistan'ın başkenti Urumçi'de Müslüman Uygur Türklerine karşı yapılan katliam dolayısıyla Frankfurt'ta Çin'i protesto yürüyüşü düzenlendi.

Frankfurt tren istasyonunda buluşan Uygur Türklerine çok sayıda Türk vatandaşı da destek verdi. Olaysız geçen yürüyüşte Çin Konsolosluğu'na siyah çelenk bırakıldı. Türk ve Uygur bayrakları ile Türk vatandaşlarının da destek verdiği eyleme az sayıda Alman da destek verdi.



Yürüyüş olaysız geçerken kortejin geçtiği yol boyunca Doğu Türkistan'da yaşanan dram dövizlerle sergilendi. Alman polisinin geniş emniyet tedbirleri aldığı protesto gösterisine Dünya Uygur Kongresi Başkanı Rabiya Kader de katıldı.


Türkiye'ye teşekkür eden Kader, "Zulmün duyurulmasında Türkiye'nin büyük emeği var. Yetkililere teşekkür ediyoruz. Davamızda haklıyız sonuçlanana kadar devam edeceğiz" dedi.



YUSUF TÜRKÖZ / FRANKFURT

IHA.COM.TR
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Pts Ekm 19, 2009 11:19 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Doğu Türkistanlılar Çin Konsolosluğu önünde katliamı kınadı



Doğu Türkistanlılar, Çin hükümeti tarafından bir hafta içinde 13 Uygur gencinin idam edilmesini protesto ederek Türkiye ve dünyanın katliama sessiz kalmamasını istediler





Çin Konsolosluğu’na çelenk bırakan Doğu Türkistan Gençlik ve Kültür Derneği Başkanı Tebet Yücetürk, tüm kitle iletişim araçlarının kullanımının yasaklandığını söylediği Doğu Türkistan’ın açık hava hapishanesi haline getirildiğini belirtti.

Doğu Türkistanlı yaklaşık 90 kişilik bir grup, Tarabya’daki Çin Konsolosluğu’na yürümek istedi. Konsolosluğa 100 metre mesafede polisin güvenlik çemberi önünde kadar tekbir getirerek yürüyen grup, "Mazlumlar burada, insan hakları nerede", "Yaşasın bağımsız Dogu Türkistan", "Türkistan Türk’tür Türk kalacak" sloganları attılar. "Bir ölür, bin geliriz" yazılı dövizler taşıyarak bağımsızlık yemini eden ve Çinliler tarafından katlediklerini öne sürdükleri şehitlerinin isimlerini okuyan grup adına basın açıklaması yapan Doğu Türkistan Gençlik ve Kültür Derneği Başkanı Tebet Yücetürk, "Çin hükümeti son olarak altı Uygur kardeşimizin idamını gerçekleştirirken dünya insan hakları beyannamesini yok saydığını ve bunun yanında 21. yüzyılın en kanlı terör devleti olduğunu bir kez daha gözler önüne sermiştir. Doğu Türkistan bugün açık hava hapishanesi haline getirilmiştir. Doğu Türkistan’da telefon, internet, uydu ve diğer kitle ileşitim araçlarının kullanımı yasaklanmıştır" dedi.

5 Temmuz olaylarının bağımsızlık yolunda kırılma noktası olduğunu dile getiren Yücetürk, Türkiye ile birlikte diğer İslam ülkeleri ve insan hakları savunucularının katliama gözyummamalarını istedi. Açıklamanın ardından Tebet Yücetürk ile birlikte altı kişilik bir grup, Çin Konsolosluğu’na siyah çelenk bıraktılar. Burada bir açıklama yapan Doğu Türkistan Maarif ve Dayanışma Derneği Başkanı Hidayet Oğuzhan da Çin’in 60 senedir dini ve milli asimile politikası güttüğünü belirterek 26 Haziran ve 5 Temmuz’da "etnik katliamların" yapıldığını hatırlattı.

Oğuzhan, olaylar sırasında on binlerce gencin katledildiğini, yüzbinlercesinin ise tutuklandığını ifade ederek bir hafta içinde 13 gencin idam edildiğini söyledi. Oğuzhan, şiddeti lanetlediklerini ifade ederek başta Türkiye olmak üzere dünya devletlerinden Çin’deki soykırımın sona ermesi için kendilerine destek olmalarını istedi. Açıklamanın ardından tekrar polisin güvenlik çemberine giren grup, burada Çin bayrağı yaktı. Ancak eylem burada da sona ermedi. Bu kez de kadın protestocular, konsolosluk önünde açıklama yapmak istediler. Polisin izin vermemesi üzerine kadınlar, güvenlik için konulmuş demirleri tekmelediler. Kadınların tepkilerini engellemeye çalışan Tebet Yücetürk’ün polisten izin alması üzerine bir grup kadın da konsolosluk önünde açıklama yaptı. Gözyaşlarına hakim olamayan kadınlar da, Doğu Türkistanlılar için yardım talebinde bulundular. Grup, daha sonra tekbir getirerek dağıldı.

Milliyet.com.tr

Özden ATİK / İSTANBUL, (DHA)
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Gokcebala
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Dec 20, 2008
İletiler: 172

İletiTarih: Çar Ekm 21, 2009 2:11 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder


Sincan'da 9 Uygur Türkü idam edildi

Sincan'daki son olaylardan sonra 11 Uygur Türkü idama mahkum olmuştu. Bunlardan 9'unun infazı gerçekleşti.

Uygurların sürgündeki lideri Rabiya Kadir, Çin'in Sincan bölgesindeki olaylardan sonra 9 Uygur'un idam edildiğini bildirerek, Pekin'le görüşme çağrısını yineledi.

Çin'deki etnik azınlıkların ve kadınların yaşam koşulları konusunda Japonya'da 10 gün sürecek bir dizi konferansa katılan Kadir AFP'ye verdiği röportajda, "idama mahkum edilen 11 Uygur'dan 9'u (cezası) infaz edildi" dedi.

Kendilerine ulaşan bilgilere göre, 5 Temmuz ve 1 Ekim arasında 10 binden fazla Uygur'un gözaltına alındığını ve hapsedildiğini söyleyen Rabiya Kadir, ancak kaç kişinin öldüğünü ya da öldürüldüğünü, kaç kişinin hala cezaevinde olduğunu kimsenin bilmediğini kaydetti.
Kadir, "Çin hükümeti bize bir otonomi vermeli, ama ulusumuzu, eğitimimizi, dinimizi, ifade özgürlüğümüzü yok ediyor" dedi. Çin hükümeti dün Kadir'in Japonya'ya ziyaretini protesto etmişti. Sincan makamları, bir süre önce yaptıkları açıklamada, özerk bölgenin başkenti Urumçi'yi sarsan 5 Temmuzdaki olaylardan sonra 12 kişinin idam cezasına çarptırıldığını belirtmişti.

Resmi bilançoya göre, olaylarda Müslüman ve Türkçe konuşan Uygurların yaşadığı bölgede başlıca azınlık olan Hanların çoğunluğunu oluşturduğu 197 kişi öldü.

HRW: "43 KİŞİ KAYIP"

Öte yandan, merkezi New York'ta bulunan İnsan Hakları İzleme Örgütü (Human Rights Watch-HRW), Sincan bölgesinde bu yaz çıkan olaylarda, aralarında çocukların da bulunduğu 43 kişinin ortadan kaybolduğunu açıkladı. Bölgede yaşayanların tanıklıklarına göre, başkent Urumçi yakınındaki tüm semtleri kuşatan Çin makamlarının, olaylar sırasında evlerinde bulunmayan ve yara izi taşıyan tüm erkekleri tutukladığını belirten HRW'nin açıklamasında bir bölge sakini, "herkese evlerinden çıkmalarını söylediler. Tüm kadın ve yaşlıların bir duvara, 12 ila 45 yaşındaki erkeklerin de bir başka duvara dizilmelerini istediler.

Bazı erkekler elleri sırtlarında tahta sopalarla bağlı halde diz çökmeye, bazıları da elleri başlarında yere yatmaya zorlandılar" dedi. HRW Asya Bölde Direktörü Brad Adams, bu kayıpların dünyayı yöneten ülkeler arasında yer almak isteyen bir ülkeye yakışmadığını ifade ederek, ABD, AB ve uluslararası toplumu, Sincan'da kaybolan bu kişilerin başına ne geldiği konusunda açık yanıt vermesi için Çin'e baskı yapmaya çağırdı.

www.etikhaber.com!









Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Per Ekm 22, 2009 2:19 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kadir: 9 Uygur İdam Edildi



Uygurların Lideri Rabiya Kadir, Çin'in Sincan Bölgesindeki Olaylardan Sonra 9 Uygur'un İdam Edildiğini Söyledi. Afp'ye Konuşan Kadir, "İdama Mahkum Edilen 11 Kişiden 9'unun Cezası İnfaz Edildi. 10 Binden Fazla Uygur Gözaltına Alındı, Kaç Kişinin Hala Cezaevinde Olduğunu İse Bilmiyoruz" Diyerek Çin'e Tekrar Görüşme Çağrısı Yaptı.


Haberler.com
Kerkukfeneri.com
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Vuslatim
Forum Yöneticisi
Forum Yöneticisi



Kayıt: Nov 02, 2004
İletiler: 3121
Şehir: Turan/Almanya

İletiTarih: Pts Ekm 26, 2009 10:55 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

<embed src="http://d.yimg.com/static.video.yahoo.com/yep/YV_YEP.swf?ver=2.2.46" type="application/x-shockwave-flash" width="512" height="322" allowFullScreen="true" AllowScriptAccess="always" bgcolor="#000000" flashVars="id=14830241&vid=5655709&lang=es-mx&intl=e1&thumbUrl=http%3A//l.yimg.com/a/p/i/bcst/videosearch/10344/90507096.jpeg&embed=1" ></embed>
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Gokcebala
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Dec 20, 2008
İletiler: 172

İletiTarih: Cmt Kas 07, 2009 9:32 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Kızıl Çin, “Sarı ırk”ın zaferi için dün olduğu gibi bugün de Türk’e yapmadığını bırakmadı, bırakmıyor!

Sevgili Çin dostları, isterseniz önce “Mankurt” hikayesini yeniden bir araştırın, okuyun; sonra dostlarınızla gurur duyun!

Ama inanıyorum ki, aşağıda sıralayacağım feryatlardan sonra “Mankurt”luğu kabul etsen de yine o Çinli katil dostlarını sevemeyeceksin!

Sahi, Çin Doğu Türkistan’ı neden yıllardır kuşatma altında tutuyor?

Neden, bu kuşatma ve soykırıma dünya seyirci kalıyor?

Neden, Uygur Türkleri, anavatanları Doğu Türkistan’da aşamalı olarak yok ediliyor?

Sizler kabul etseniz de etmeseniz de, yıllar yılı Doğu Türkistan'da soykırım, tehcir, işkence, tarihsel kimliği ortadan kaldırma, çocuk ve insan hakları ihlalleri yaşanıyor, yaşanmaya devam ediyor.

Siz; 1947’deki nüfus sayımında Doğu Türkistan'da Çinli nüfus oranı yüzde 3 iken, bugün yüzde 47'ye ulaştığını biliyor musunuz?

Siz; yeni yerleşim yerlerinin hiçbirine Uygur Türk gardaşlarımın kabul edilmediğini ve Doğu Türkistanlılar'ın göçe zorlandıklarını biliyor musunuz?

Ve, siz Çin dostları; size biri kalkıp da “Sana 1 çocuk yeter!” dese, gözün gibi baktığın çocuğunuzun anasını zorla kürtaja zorlasa ne yaparsınız?

Evet; Çin yönetimi, Türk ailelerin ikinci çocuk edinmesine izin vermiyor. Türk anneler, doğuma birkaç gün kala bebekler kürtaj yoluyla alınıp ölüme terk ediliyor.

Sıkı durun; hiçbir Türk çocuğu kardeşiyle büyüme hakkına sahip değil!

Türk çocukları, beslenme ve eğitim alma haklarından yararlanamıyor.

Doğu Türkistanlı kızlar ve kadınlar doğdukları topraklardan alınarak fabrikalarda zorunlu çalışmaya mecbur bırakılıyor.

Daha bitmedi!

İsterseniz bir de İstanbul’dan yükselen son çığlığa kulak verin.

Sürgündeki Doğu Türkistan Hükümeti Sözcüsü İsmail Cengiz’in düzenlenen mitingdeki şu feryadına kulak verin:

“…Ana karnında iki aylık, üç aylık ceninler yüksek paralarla en lezzetli yiyecek olarak zengin sofralarına satılmaktadır…


İnfazı gerçekleştirilen mahkûmlarımızın organları, kişinin rızası alınmadan ve ailelerden habersiz olarak alınmakta ve organ ticareti yapılmaktadır. Yetmiyormuş gibi, enselerine kurşun sıkılarak yargısız ve keyfi idam edilen kardeşlerimizin ailelerinden dalga geçer gibi “kurşun vergisi” dahi alınmaktadır.


Çin’de uyuşturucu kullanan, satan bir Çinli idam edilirken, benim vatanımda Uygurlara uyuşturucu satanlara göz yumulduğu gibi, uyuşturucu kullananlara karşı hiçbir cezai önlem alınmayarak adeta teşviki yapılıyor... Yasalardan eşit ve adil yararlanma hakkım kısıtlanmış durumda... Özerklik Bölge Kanunları ve Azınlık Yasalarında tanınan hak ve hukuklar pratikte uygulanmıyor...


Yeryüzünde cehennem hayatı yaşayan 30 milyon soydaşımız, dindaşımız imdat diyor… İmdadımıza kulak verin kardeşlerim, Zehirli Çin mallarını almayın boykot edin, satanları, ithal edenleri de boykot edin…”


Görüyorsunuz değil mi? Doğu Türkistan’da yaşananlar sadece bir ırk ya da insan hakları sorunu değil. Bir halk, bir kültür ve tarihsel miras ortadan kaldırılıyor.

Bu vahşet karşısında çocuk ve insan hakları savunucularının seslerinin niçin çıkmadığı konusu üzerinde herkesin düşünmesi gerekiyor.

Unutmayın ki, dünyanın herhangi bir yerinde küçük bir sıkıntı yaşansa hemen harekete geçen Birleşmiş Milletler Teşkilatı, bakın hala uyuyor. Özellikle de, UNICEF denen kuruluş, Doğu Türkistan'da yaşananlar karşısında henüz hiçbir açıklama yapmadı ve bölgeye de insani yardım göndermemiş durumda. Sahi bunlar sizleri ne kadar düşündürüyor.

Fazla söze gerek yok!

Bugüne kadar Gökbayrağımızın ağlayışını ve haykırışını çook yazdık! Yazmaya da devam edeceğiz.

Şimdi daha fazla mankurtlaşmayın ve soykırıma uğrayan Türk Eli’ne Doğu Türkistanlı kardeşlerimize el verin!

Tanrı, Türk’ü korusun...

Ramazan Durmuş

ulkucu.org
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Turkmeneli
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 22, 2004
İletiler: 459
Şehir: Nijmegen

İletiTarih: Pzr Kas 08, 2009 12:22 pm    ileti konusu: Doğu Türkistan'da vahşet var! Alıntıyla Cevap Gönder

Doğu Türkistan'da vahşet var!
Kocaeli Aydınlar Ocağı'nın önceki akşam yapılan kasım ayı yemekli toplantısında "Doğu Türkistan'da Neler Oluyor?" konusu ele alındı. Toplantıda konuşan Sürgündeki Doğu Türkistan Parlamentosu Başkanı Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı, "Doğu Türkistan'da vahşet var" dedi

Otel Asya'da gerçekleştirilen toplantının açılışında konuşan Kocaeli Aydınlar Ocağı Başkanı Ahsen Okyar; “Doğu Türkistan’da kardeşlerimiz yaşıyor, ancak Türk insanının gündeminde Doğu Türkistan yok... Türkiye'nin yüzde 95'i, Doğu Türkistan'ın nerede olduğunu, haritada bile gösteremez. 1950'lerden itibaren, neredeyse her 5 yılda bir direniş hareketlerine de sahne olan Doğu Türkistan, sokak katliâmlarının yaşandığı, sokaklarında kanların aktığı bir coğrafyaya dönüşmüş bulunmaktadır. Doğu Türkistan’ı bilmek ve ilgilenmek zorundayız” dedi.


BASKI VE ZULÜM


"Sahip olduğumuz yer altı ve yer üstü kaynaklarımızı Çin’liler sömüyor" diyerek sözlerine başlayan Sürgündeki Doğu Türkistan Parlamentosu Başkanı Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı; “Özellikle 19. yüzyılda Çin ve Rus etki alanında kalan ve işgale uğrayan Doğu Türkistan toprakları, 1949 yılında Komünist Çin'in işgaline uğramış ve büyük zulümler ve katliâmlara maruz kalmıştır. Bu baskı ve zulümler, genellikle, etnik merkezli değil, din merkezli olmuştur. Çin işgalindeki Doğu Türkistan'da nükleer denemeler, zorunlu kürtajlar ve Çinlilerle evlilik zorlamaları, mecburi göçler, toplu kıyımlar şeklinde dünyanın gözü önünde sürdürülen dini temizlik ve Türk nüfusu yok etme örnekleri pervasızca devam etmektedir” dedi.


60 YILDIR SÜRÜYOR


"Dünyada böyle vahşet görülmedi. Önce katliam, sonra da organ hırsızlığı yapıyorlar" diyen Doğu Türkistan Vakfı Genel Sekreteri Hamit Göktürk; ”Katliamların 60 yıldır sürdüğü Doğu Türkistan’da; Göçmen yerleştirilken, Uygurlar köylerde oturmaya zorlanmakta, 11’i yer altı olmak üzere 44 nükleer deneme, 200 binden fazla ölü, 20 binden fazla özürlü çocuk, Türk nüfusunun sayısında çarpıtma ve sahtekarlık, komünist taktik ve fuhuşu teşvik, genç kızlara ahlaksız sürgün ile 16-22 yaşlarındaki genç Uygur kızlarının iç bölgelere göçe zorlanmaları, eşi hamile olan kocaların işten atılmaları gibi gerçekten Çin işkencesi gören kardeşlerimizin varlığını biliniz. Vahşete kulak kabartınız. Çünkü Doğu Türkistan’da ışık Türkiye’den gelir” dedi.


yükkanber ve eşleri katıldı.


PLAKET VE HEDİYE


Yoğun ilgi gösterilen toplantı sonunda Prof. Dr. Sultan Mahmut Kaşgarlı’ya plaketini son Bekirpaşa Belediye Başkanı Abdullah Köktürk, hediyesini Derince Belediye Başkanı Dr. Aziz Alemdar, Hamit Göktürk’ün plaketini son Hereke Belediye Başkanı Esener Maçil ve hediyesini de Bursa Mustafakemalpaşa Belediye Başkanı Sadi Kurtulan takdim etti.

Kocaeligazetesi
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 10. sayfa (Toplam 13 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3 ... 9, 10, 11, 12, 13  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1