Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - Kazım Karabekir'e "Yahudi" İddiası
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
cCcBilgecCc
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Mar 14, 2003
İletiler: 326

İletiTarih: Sal Eyl 11, 2007 1:01 pm    ileti konusu: Kazım Karabekir'e "Yahudi" İddiası Alıntıyla Cevap Gönder

1965 yılında New York'ta kurulan Sefarad Kültürü Araştırmaları Merkezi'nin (FASSAC) resmi internet sitesinde Kazım Karabekir Paşa'nın isminin zikredilmesi tartışmalara yol açtı. Tarihçi İlber Ortaylı iddialara tepki gösterdi..

--------------------------------------------------------------------------------

1965 yılında New York'ta kurulan Sefarad Kültürü Araştırmaları Merkezi'nin (FASSAC) resmi internet sitesinde Yahudi soy isimleri bölümünde yer verilen Türk ve Osmanlı Yahudileri listesinde Mareşal Kazım Karabekir'in de adına yer veriliyor. Yüzlerce ismin alfabetik sıraya göre sıralandığı listenin hazırlayıcısı ise Prof. Dr. Daniel Kazez adında İstanbul kökenli bir Yahudi. Kazez, Sefarad Kültürü Araştırmaları Merkezi'nin resmi internet sitesinde kaynağı olarak da Türk Musevi Yusuf Besalel'in Osmanlı ve Türk Yahudileri kitabını gösteriyor.

YAZAR: BENİMLE İLGİSİ YOK
Kitabın yazarı Yusuf Besalel ise kesinlikle Kazım Karabekir'in Yahudi olduğuna ilişkin hiçbir bilgiyi kitabına koymadığını açıkladı. Besalel, Prof. Dr. Kazez'in kuzeni olduğunu ancak onun hata yaptığını söyledi ve "Kazım Karabekir Paşa'nın Yahudi olduğunu yazmadım. Ayrıca da kitabımda böyle bir bilgi yok. Kazez'in kişisel tasarrufu. Doğruyu yansıtmıyor." Tarihçi Naim Güleryüz, "Bu ihtimal benim Çinli olma ihtimalim kadardır" derken, Karabekir'in kızı Timsal Karabekir ise SABAH'a şunları söyledi: "72 millete aynı gözle bakan insancıl bir insandı. Kendisi öz be öz Türk." Sefarad Kültürü Araştırmaları Merkezi'nin Yahudi listesinde yer alan diğer isimler: Uzeyir Garih, Ziya Gökalp, Naim Güleryüz, Cem Hakko, Vitali Hakko, Leyla İpeker, Cefi Kamhi, Jak Kamhi, Vivet Kaneti, Bilge Karasu, İzzet Keribar, Sami Kohen, Jan Nahum, Nedim Saban, Sabetay Sevi, İshak Alaton, Rifat Bali.
KURTULUŞ Savaşı'nın kahramanlarından biri olan Kazım Karabekir, Karamanlı ve Kırım Gazisi Mehmet Emin Paşa'nın oğlu. 1882'de İstanbul'da doğdu. Gerek Osmanlı subayı olarak cephelerde gerekse de Kurtuluş Savaşı yıllarında önemli başarılar elde etti. Emekliye ayrılınca siyasete atıldı. 1938'den 1946'ya kadar Büyük Millet Meclisi'nde, İstanbul milletvekili olan Kazım Karabekir, 1946 yılında Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na seçildi. Bu görevde iken öldü. Karabekir'in özellikle Kafkas cephesindeki savaşlarda gösterdiği üstün sevk ve idare kabiliyeti ile kahramanlığı, harp tarihinde seçkin bir yer almasını sağladı.

'Ne alakası var soyu bellidir'

TARİHÇİ Prof. Dr. İlber Ortaylı, Kazım Karabekir'in Yahudi olup olmadığı konusunda, "Zannetmiyorum, yanlıştır. Babası da paşa onun. Selanik dönmesi değil, Müslümandır. Selçuklu'ya kadar götürüyorlarsa kökenini, şecere kimse çıkaramaz Selçuklu'ya kadar, o palavradır ama Karabekir Yahudi değildir, zannetmiyorum" açıklamasını yaptı. Gazeteci Murat Bardakçı ise "Ne alakası var. Mümkün değil bu. Soyu bellidir Karabekir'in. Azınlıklar herkesi kendilerinden yapmaya bayılırlar" dedi.

(Sabah)


.................................

Ne kadar TURK buyugu varsa yahudi ermeni demeye basladi her onune gelen,kimler hangi kokenden? sayin hallacoglu ne zamana kadar susacaksiniz aciklayin bildiklerinizi!...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tolonbey
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Oct 15, 2007
İletiler: 4

İletiTarih: Sal Ekm 16, 2007 5:50 pm    ileti konusu: Yahudi Inancindaki Türkler Alıntıyla Cevap Gönder

Evvettt

Yahudi inancindaki Türklerlere,nedense Müslüman inancina sahap Türkler yamuk bakmaktadirlar.Onlari Türk gözüyle görmemektedirler.

Aslinda bu cok yanlis bir düsüncedir.
Macar vatandasi Yahudi inanisinda bir türk Ankaraya Dünya Türkleri toplantisina katilmak icin gelir.Bu kardesimiz Budapeste üniversitesinde Türkiyat bölümünde hocadir.
Densiz bir gazataci sorar,sen Yahudisin,ne isin var butoplantida?Kardesimiz söyle yanit verir.Ben Türküm.her Türk gibi bende bu toplantiya katilma hakkina sahibim.
Türkiye,LAIK bir ülkedir.Laiklik genele hitab eder,dinlerse özele.
Evetttttttttt,Türk olmasada ben Türküm deyen veya Türkiyede yasayan,Türk vatandasi olan ve Türk yasalarina saygili olan herkes,Türk kökenli olmasa bile Türk sayilir.

Dünya yüzünde milyonlarca Türk vardir,bunlarin icinde cesitli dinlerden kardeslerimiz vardir.Bunlar müslüman deyil diye bunlari itmek,kabul etmemek usun kabul edebileceyi birsey deyildir.
Iste kizil derililer bir örnek olarak gösteriyorum.

Mutlu,kutlu,umutlu geleceklere
tolonbeg
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Sal Ekm 16, 2007 7:10 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Kazım Karabekir (1882 - 1948)



Kurtuluş savaşı komutanlarından Kazım Karabekir İstanbul'da doğdu. Mehmed Emin Paşa'nın oğludur. İlköğrenimini İstanbul, Van, Harput ve Mekke'de tamamladıktan sonra, 1896'da İstanbul Fatih Askeri Rüştiyesi'ni, 1899'da Kuleli Askeri İdadisi'ni, 1902'de Harbiye Mektebi'ni ve 1905'te de Erkân-ı Harbiye Mektebi'ni bitirerek yüzbaşı rütbesiyle orduya katıldı.

İki yıllık kıta stajını Manastır'da yaptı. İttihat ve Terakki'nin Manstır örgütünün kurulmasına katıldı. 1907'de kolağası (önyüzbaşı) rütbesi alarak İstanbul Harbiye Mektebi, tabiye öğretmen vekilliğine atandı. İttihat ve Terakki İstanbul örgütünün kurulmasında görev aldı.

II. Meşrutiyet'ten sonra Edirne'de II. Ordu 3. Fırka (tümen) erkân-ı harfliğine (kurmaylığına) atandı. 31 Mart 1909 ayaklanmasında Hareket Ordusu'nda görev aldı. 1910 Arnavutluk ayaklanmasının bastırılması harekâtında çalıştı. 14 Nisan 1912'de binbaşılığa yükseldi. Balkan Savaşı'nda Trakya sınır komiseri olarak görev yaptı. 1914'te kaymakam (yarbay) rütbesiyle Birinci Kuvve-i Seferiye komutanlığıyla İran ve ötesi harekâtıyla görevlendirildi. Bir süre sonra İstanbul Kartal'da 14. Fırka komutanlığına atandı ve Çanakkale'ye gönderildi. Kerevizdere'de Fransızlar'a karşı üç ay savaştıktan sonra miralaylığa (albay) yükseldi. Buradan, İstanbul'da I. Ordu erkân-ı harbiye başkanlığına, sonra Galiçya'ya gidecek ordunun ve ardından Mareşal Von der Goltz'un erkân-ı harbiye başkanlığına atanarak Irak'a gitti. 1916'da Kutü'l-Amare'yi kuşatan 18. Kolordu komutanlığına getirildi ve burayı aldıktan sonra Irak'ta İngilizler'le çarpıştı. 1917'de Diyarbakır'daki 2. Kolordu komutanlığına getirildi ve Van, Bitlis, Elaziz (Elazığ) cephelerindeki II. Ordu komutanlığına vekâlet etti. 1918'de Erzincan ve Erzurum'u Ermeniler'den ve Ruslar'dan geri aldı. Ardından Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini ve Karakilise'yi (Karaköse) kurtardı. Aynı yıl mirliva (tümgeneral) oldu.

Mondros Mütarekesi sırasında sadrazam olan Ahmed İzzet Paşa'nın erkân-ı harbiye-i umumiye reisliği (genelkurmay başkanlığı) önerisini kabul etmeyerek Anadolu'da görev almak istedi. Önce Tekirdağ'daki 14. Kolordu komutanlığına, ardından da Erzurum'daki 15. Kolordu komutanlığına atanmasını sağlayarak Nisan 1919'da göreve başladı. Hazırlıkları yapılan Erzurum Kongresi'nin toplanmasında önemli rol oynadı. Kurtuluş Savaşı'nda Edirne milletvekilliği ve Doğu cephesi komutanlığı yaptı. Ermeniler'in eline geçen Sarıkamış, Kars ve Gümrü kalelerini geri alarak 15 Kasım 1920'de Ermeni ordusunu kesin olarak yendi. Ermeni hükümetiyle Ankara hükümeti adına Gümrü Antlaşması'nı imzaladı. Kars'ın alınmasıyla ferikliğe (korgeneral) yükseldi. Rus Sovyet Sosyalist Federe Cumhuriyeti ve Kafkasya hükümetleriyle Kars Antlaşması görüşmelerini yürüttü. Kurtuluş Savaşı'nın bitiminden sonra I. Ordu müfettişliğine atandı, 1923'te İstanbul milletvekili oldu. 1924'te, TBMM'deki Dörtler Grubu'nu destekledi. Ardından askerlikten ayrılarak Halk Fırkası'ndan istifa etti. 17 Kasım 1924'te kurulan Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın başkanlığına seçildi. Parti 3 Haziran 1925'te Şeyh Sait ayaklanması nedeniyle kapatıldı. Karabekir Mustafa Kemal Paşa'ya karşı yapılan İzmir suikasti ile ilgili görülerek bazı partililerle birlikte yargılandıysa da beraat etti. Siyasi yaşamına on iki yıllık aradan sonra, 6 Ocak 1939'da İstanbul milletvekili olarak devam etti. 1946'da TBMM başkanlığına seçildi ve bu görevde iken öldü (26 Ocak 1948).










Her zamanki gibi din tacirlerinin Türk'lüğe balta vurabilmek amacıyla oynadıkları oyunlardan biri, dikkat edin internette hiç bir olumlu cümleleri yok, özellikle fettulahçılar oynuyor bu oyunu dikkat edin dikkat edin dikkat edin !!! Bu çakal tayfası Atatürk'e bile bir yerlerinden uydurarak iftira atma cüretini gösteriyorlar, mason localarını kapatan Atatürk e bile, lafı eviriyorlar çeviriyorlar, bir bakmışsın mason localarını tarihin karanlıklarına gömmek üzere kapatan Atatürk ü bile mason ilan ediyorlar, bu ne ahmaklık bu ne aymazlık, bunların ağzı güzel laf yapıyor, tıpkı başımızdaki hatip gibi ağzıyla kuşları yakalıyor, yine tekrarlıyorum bunlara dikkat edin dikkat edin dikkat edin.......

Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tolonbey
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Oct 15, 2007
İletiler: 4

İletiTarih: Çar Ekm 17, 2007 4:31 pm    ileti konusu: Kazim Karabekir Alıntıyla Cevap Gönder

Evvettt

Kazim Karabekir,ne olursa olsun,ait oldugu ülkeye,millete en üst seviyede
hizmet etmis deyerli bir insandir.

Asli Türk olupda,Türklüge ihanet edenleri bu millet cok görmüstür.Türk olup Yahudi dininden olanlarin disinda,pek cok Israil Yahudisi Türklüge dönmüs ülkemize cokda büyük faydalari dokunmustur.
Atamizin iki doktoruyda Dönmelerdendi.

Türk milliyetcileri teorisyenlerinden Tekin Alp (Mois Kohen)adli bir Yahudiydi ve Atatürkün hem doktoru hemde arkadasiydi.

Araplar gibi yatip kalkip bilgisizce Yahudi düsmanligi yapmanin hicbir anlami yoktur.Deyerli kardeslerim.

Mutlu,kutlu,umutlu günlere
tolonbeg
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tolonbey
Yeni Üye
Yeni Üye



Kayıt: Oct 15, 2007
İletiler: 4

İletiTarih: Çar Ekm 17, 2007 5:14 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Cumhuriyet Döneminde Yahudi Lobiciliği

Türk Yahudilerini biraz taniyalim.Araplarin Yahudi düsmanligi dolduruslarina gelmeyelim.
Aslinda ,Araplar Yahudilerden yüz defa daha Türklük icin zararlidir,
Bunu demekle her Yahudi Türkün dostudurda demek istemedigimi umarim anlamisinizdir

Önceleri Selanik'i kendilerine çalışma merkezi edinen yahudilerin ve onların kimliklerini gizleyen kanatları durumundaki Dönmelerin önemli bir kısmı Cumhuriyet'in kurulmasından sonra Türkiye'ye özellikle de İstanbul'a taşınma yolunu seçtiler. Bu göç ise 1924'te gerçekleştirilen Ahali Mübadelesi işlemiyle oldu.

Yahudiler lobi faaliyetlerini Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu tamamlamasından sonra da yoğun bir şekilde sürdürdüler. Bu faaliyetlerde öne çıkan isimlerden biri Türk milliyetçiliğinin teorisyenlerinden olan Munis Tekinalp idi. Tekinalp, Dönmeler yani Sabetaycılar kesimine mensup bir ailedendi ve asıl adı Mois Kohen'di. Kohen'ler Dönmeler içinde tanınmış bir ailedir.


İşte Mois Kohen de bu aileye mensuptu. Belirttiğimiz üzere bu kişi Türk milliyetçiliği ideolojisinin fikir babalarından olduğundan dolayı Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ideolojisi üzerinde de önemli tesiri vardı. Çünkü kurulan yeni cumhuriyet bir milli devlet niteliği taşıyordu ve milliyetçiliği de resmi ideoloji olarak benimsemişti. Mois Kohen aynı zamanda Mustafa Kemal'in özel doktorlarındandı.


Bu dönemde öne çıkan yahudi lobicilerinden biri de yine Mustafa Kemal'in özel doktorlarından olan Abravaya Marmaralı'ydı. Bu kişi aynı zamanda Meclisi Mebusan'a milletvekili olarak girmişti. Öne çıkan bir diğer yahudi lobici de yedinci dönem milletvekillerinden Avram Galanti'ydi. Avram Galanti Osmanlı döneminde de İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin aktif ve ileri gelen elemanlarından biriydi.


Türkiye Cumhuriyeti ilk dönemlerinde yahudilerin Avrupa'daki nüfuzlarından yararlanmak istedi. Bu amaçla Türkiye'deki yahudilerin ileri gelenlerine ve özellikle de Osmanlı devletinin parçalanmasını hızlandıran hareketlerde rol almış olanlara çeşitli yetkiler verdi. Cumhuriyet yönetimi yahudilerden ithalat, ihracat alanlarında ve dışarıdan borç bulma konusunda da yararlanmak istedi.

Cumhuriyet yönetimi bazı yahudilerin ekonomik alanda ilerlemelerine ve bu alanda önemli birtakım pazarları kapmalarına da fırsat tanıdı. Ayrıca siyasi ve sosyal alandaki bazı reformlar ekonomik alanda atak yapmaya çalışan bazı yahudilerin işlerini kolaylaştırdı. Örneğin önceleri İstanbul'un Mahmutpaşa semtinde ve Kapalı Çarşı'sında tezgahtarlık yapan Vitali Hakko, Şapka Kanunu sayesinde büyük kazançlar elde etmiş ve bugün tekstil ve konfeksiyon sanayii alanında bir dev haline gelmiştir.

Çünkü Şapka Kanunu çıkarılınca Vitali Hakko, Has Şapka markalı bir şapkayı piyasaya sürdü. Şapka Kanunu'na göre erkeklerin şapka giymeleri zorunlu kılındığından Vitali Hakko'nun Has Şapka'sı da büyük satışlar gerçekleştirdi ve bu sayede o büyük kazançlar elde edebildi.

Yahudiler, cumhuriyetin kuruluşu aşamasında ve ilk yıllarında yürüttükleri lobi faaliyetleriyle önemli köşe başlarını tutmayı başardılar. Bu köşe başlarını tutmaları onların sonraki dönemlerdeki lobi faaliyetlerini kolaylaştırdı. Tabii bu arada Avrupa ülkeleri nezdinde elde etmiş oldukları siyasi kazançlarını ve elde ettikleri statüleri de Türkiye'deki konumlarını sağlamlaştırmak için çok iyi değerlendirmişlerdir.

Bu çalışmaları onların ekonomik alandaki güçlerini artırmalarına da imkan sağlamıştır. Örneğin 1954 yılında Galata'da yahudi işadamları Üzeyir Garih ile İshak Alaton'un beş bin lira sermaye ile kurdukları Alarko Holding'in bugünkü gücüne ulaşmasında, 1958'de dönemin başbakanı Adnan Menderes'in kendilerine Ankara'da kurulacak olan bir para matbaasının havalandırma tertibatının ihalesini vermesinin önemli rolü olduğunu kimse inkar edemez.

Elektirifikasyon ve elektrik malzemelerinin satışı ile piyasaya giren yahudi Burla Biraderler'in de gerek devletten aldıkları ihalelerle ve gerekse Türk işadamlarıyla yürüttükleri ortak çalışmalarla kısa zamanda büyük güce ulaştıkları ortada. Bunlar sadece birer örnek. Bunların dışında daha pek çok örnek sıralamak mümkündür.

Cumhuriyet döneminde yahudiliklerini açığa vuranlar daha çok ekonomik alana ağırlık vermiş, Dönmeler ise sadece bu alana ağırlık vermekle kalmamış zaman zaman siyasete de girmiş ve muhtelif devlet kademelerinden görevler almışlardır. Bu duruma dayanılarak yahudilerin devlet kademelerinde görev almadıkları kanaatinin hakim kılınmasına çalışılmıştır. Oysa "Dönmeler" diye bilinen akıma mensup olanlar da aynı amaca hizmet etmişlerdir. Bu vesileyle cumhuriyet döneminde devlet kademelerinde görev alan dönmelerden bazılarından söz etmekte yarar görüyoruz:

Süleyman Kani İrtem: İstanbul eski valisi

Muvaffak Benderli: İstanbul eski baro başkanı

Ahmet İsvan: İstanbul eski belediye başkanı

Ali Kenan Gökart: Emekli büyükelçi

Cavit Yenicioğlu: Emekli general

İsmail Toker: Emekli Amiral

Coşkun Kırca: Emekli büyükelçi. Kırca şimdi bir gazetede köşe yazarlığı yapmaktadır.

İsmail Cem İpekçi: Eski TRT genel müdürü halen Dışişleri bakanı. İsmail Cem İpekçi'nin 1974'te TRT genel müdürlüğüne getirilmesi özel bir kanunla sağlanmıştır.

Bunlar sadece öne çıkan birkaç isim. Bunların dışında da Dönme kökenli birçok kişi değişik devlet kademelerinde görev almıştır.

Yazı ve Fikir Alanında Dönmeler

Cumhuriyet döneminde Dönmeler yazı ve fikir alanında da öne çıkmaya çalışmışlardır. Bu alanda öne çıkan isimlerden biri daha önce adından söz ettiğimiz Munis Tekinalp'ti. Bu kişi aynı zamanda Türk milliyetçiliğinin teorisyenlerinden ve fikir babalarından biri olarak bilinir. Diğer bazıları da şunlardır:

Ahmet Emin Yalman: Dönmeler'in yazı ve fikir alanındaki önemli elemanlarındandı. Milletlerarası Basın Enstitüsü'nün Yönetim Kurulu üyeliğini yaptı. Bir dönemin etkili gazetelerinden olan Vatan gazetesinin sahibi ve başyazarıydı. Yalman yazılarında Dönmeler'i savunmasıyla ün kazanmıştı. Bu yüzden adı Dönmeler'le özdeşleşmişti. Hicivleriyle ünlü Neyzen Tevfik'in onun hakkında yazdığı şu dörtlük oldukça anlamlıdır:

"Şu bizim dönme dolap Ahmet Emin,
Milletin din ü imanına çatmadadır.
Ağrımaz başım etsem de yemin
Vatanı on kuruşa satmadadır" (24)

Cumhuriyet döneminin öne çıkan yazarlarından bayan Halide Edip Adıvar da Dönmeler'dendi. Halide Edip Adıvar özellikle Cumhuriyet ideolojisinin fikri yönden oturtulması ve topluma mal edilmesi için hikaye, roman ve hatıra türü kitaplar yazmasıyla ün kazanmıştı. Halide Edip Adıvar'ın kendisi gibi yazar olan eşi Ahmet Adnan Adıvar da Dönme kökenliydi.

Yine tanınmış yazarlardan olan Abdi İpekçi de Selanik göçmeni Dönmeler'dendi. 1964'te Ahmet Emin Yalman'dan Uluslararası Basın Enstitüsü Yönetim Kurulu üyeliğini devralan Abdi İpekçi, Milliyet gazetesinde uzun yıllar köşe yazarlığı yaptı. Abdi İpekçi, Papa II. Jean Paul'e suikast girişiminde bulunmasıyla ün kazanan Mehmet Ali Ağca'nın gerçekleştirdiği cinayetle öldürülmüştür.

"İzmir'de düşmana ilk kurşunu atan kişi" olarak tarihe geçen gazeteci Hasan Tahsin de Dönme kökenliydi.

Dönme kökenli tanınmış yazarlardan biri de Zekeriya Sertel'dir.

TRT'de yöneticilik yapan Emin Galip Sandalcı da medyanın Dönme kökenli elemanlarındandı.

Yine Batı yanlısı görüşleri toplumda yayma yönünde çaba sarf etmesiyle ün kazanan Ahmet Ağaoğlu da Dönme kökenli yazarlardandı.

Halen Milliyet gazetesinde Dış Politika üzerine makaleler yazan Sami Kohen de Dönme kökenlidir. Bu kişi Amerika'da da Sam Kohen adıyla yazı yazmaktadır.

Bunlar yahudi ve Dönme kökenli gazeteci ve yazarların Türkiye çapında ün kazanmış olanlarından bazıları. Ancak hepsi bu kadar değil tabii ki. Yahudi ve Dönme kökenli yazarların ve fikir adamlarının çalışmaları iyi tahlil edilirse özellikle Cumhuriyet döneminin ideolojik ve fikirsel alt yapısının oluşturulmasında ve bunun topluma kabul ettirilmesi çalışmalarında önemli rol üstlendikleri görülür.

Dönmeler sadece yazı yazmakla ve fikir üretmekle yetinmemiş medyada patron olarak etkin olmaya da çalışmışlardır. Bu amaçla muhtelif yayın organları çıkarmışlardır. Günümüzde de başta Türkiye'nin en çok satan gazeteleri arasında yer alan Sabah gazetesi olmak üzere birçok yayın organı çıkaran ve atv adlı bir televizyon kuruluşu bulunan önemli bir medya holdinginin sahibi durumundaki Dinç Bilgin "Dönme" kökenli medya patronlarından biridir.

Eğitim Alanında Dönmeler

Dönmeler" adı verilen grup normalde yahudiliklerini gizleyen ve kendilerini Müslüman olarak lanse eden cemaat olmalarına rağmen gizli inançlarını koruyabilmek ve bu inançlarını yetişen nesillerine de aynen aktarabilmek için kendi eğitim kurumlarını kurmaya büyük özen göstermişlerdir. Dönmeler'in eğitim alanındaki üstatlarından biri daha önce kendisinden söz ettiğimiz Selanikli Şemsi Efendi'dir.


Şemsi Efendi, kendi imkanlarıyla Selanik'te ilkokul seviyesinde bir eğitim kurumu kurmuştu. Kendisi de bir Dönme olan Ilgaz Zorlu'nun "Evet Ben Selanikliyim" adlı kitabında Şemsi Efendi ve okulu hakkında verdiği bazı bilgileri aktarmakta yarar görüyoruz: "Bu çabaların (yani Sabetaycı neslin eğitimi için verilen çabaların) hiç kuşkusuz ki en önemlisini o yılların aslında bilgin bir Kabbalisti (Kabbala yorumcusu) ve din adamı olan Şemsi Efendi (Şimon Zwi) yapmaktaydı.

Cemaat gençlerinin ne denli bir sorunla karşı karşıya kaldığını gören Şemsi Efendi, bir müddet sonra kendi düşüncelerini Sabetaycı topluluk içinde duyurma çabasına girişti. Bu çaba bir anda o denli taraftar topladı ki insanlar adeta onun fikirlerine yapıştılar. Ancak kendisi tamamen kendi imkanları ile Selanik'te ilkokul seviyesinde bir kurumu da kurdu... Almış olduğu Batılı eğitimin etkisiyle bir süre sonra okulu Selanik'te önemli başarılar kazanmıştır.

Atatürk de sadece cemaat üyesi kişilerin kabul edildiği bu okulda bir süre okumuş ve orada verilmeye çalışılan Batılı anlayıştan etkilenmiştir; bunu daha sonraki fikirlerinde de görmekteyiz."(25)

Dönmeler Selanik'teki eğitim kurumlarının yanı sıra İstanbul ve İzmir'de de önemli eğitim kurumları kurmuşlardır. Bunların başta geleni ise İstanbul'daki Feyziye Mektebi idi. Feyziye Mektebi'nin de temeli aslında Selanik'te atılmıştır. İlk olarak 1885'te Selanik'te Feyzi Sıbyan adıyla bir okul kuruldu. Balkan Harbi sırasında ekonomik krize giren bu okulu, Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra iş başına gelen hükümette Maliye Bakanı görevini alan Cavit Bey'in yardımları kurtarmıştır.

Bir Maliye bakanının bu okulu kurtaracak yardımları ise devletin hazinesinden yaptığı şüphe götürmeyecek bir gerçekti. (Bu Cavit Bey daha sonra Atatürk tarafından idam ettirilmiştir). İstanbul'daki Feyziye Mektebi bugün Işık Lisesi adıyla faaliyetini sürdürmektedir. Feyziye Mektebi'nin ve onun yerine geçen Işık Lisesi'nin asıl amacı Dönmeler'in çocuklarının Müslümanların çocuklarına karışmalarını ve böylece gizli olarak sakladıkları Sabetaycı (gizli yahudi) inançlarını korumalarını sağlamaktı.

Bugün halen varlığını sürdüren Ulus Musevi Lisesi ise özellikle yahudilerin yani yahudiliklerini açığa vuran azınlığın çocuklarının okuduğu bir eğitim kurumudur.

Ekonomik Alanda Yahudiler ve Dönmeler

Türkiye yahudilerinin ve onların gizli kanatları durumundaki Dönmeler'in en çok ağırlık verdikleri alan ekonomik alandır. Bu alanda hem yahudiliklerini açığa vuranlar hem de bu kimliklerini gizleyerek "Dönmeler" kitlesi içinde yer alanlar etkin faaliyet içine girmişlerdir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde onlara bu sahada bazı kolaylıklar sağlandığını daha önce belirtmiştik.

Cumhuriyet döneminde ekonomik alanda önemli noktalara gelen yahudi ve Dönme kökenlilerin bazıları şunlardır:

Üzeyir Garih ve İshak Alaton: Alarko Holding'in ortakları. Her ikisi de yahudi kimliklerini açığa vuran kesimdendir. 1954'te küçük bir sermaye ile kurulan şirketleri Alarko Holding ise devletten aldığı ihalelerle bugün büyük bir dev firma haline gelmiştir. Garih - Alaton ikilisi aynı zamanda aşağıda sözünü edeceğimiz "500. Yıl Vakfı"nın kurucularındandır.

Alarko Holding'in başkanı Üzeyir Garih'in otuzdan fazla vakıf ve derneğe üye olduğu bizzat kendisiyle yapılan bir röportajda dile getirilmişti. Bu vakıf ve derneklerin tümü Türkiye'deki yönetimi etkileme, Türkiye-İsrail ilişkilerini güçlendirme, Türkiye'deki yahudi azınlığın çıkarlarını koruma, Türkiye'den İsrail'e menfaat sağlama gibi muhtelif lobi faaliyetleri yürütmektedir.

Garih, Panorama adlı bir ekonomi dergisinin kendisiyle yaptığı röportajda, üyesi olduğu kuruluşlar yoluyla bir çıkar elde edip etmediği sorulunca şu cevabı vermişti: "Tabii üyesi olduğum kuruluşlardan çıkarım var. Dernek yoluyla sesimi son merciye kadar duyururum" demişti. (26)

Jak Kamhi: Profilo Holding'in yönetim kurulu başkanı. Profilo Holding, Türkiye'nin beyaz eşya (buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi vs. gibi ev aletleri) üreten en önemli sanayi kuruluşlarından biridir. Jak Kamhi aşağıda sözünü edeceğimiz 500. Yıl Vakfı'nın kurucu başkanıdır. Kamhi'nin aynı zamanda uluslararası siyonist teşkilat B'nai B'rith'e üye olduğu çeşitli kaynaklarda dile getirilmiştir. Jak Kamhi, İktisadi Kalkınma Vakfı'nın da başkanıdır. Onun bu kuruluş vasıtasıyla da önemli lobi faaliyetlerinde bulunduğu bilinmektedir.

Haftalık 2000'e Doğru dergisi Kamhi'nin koruma görevlilerinin MOSSAD ajanı olduklarını iddia etmişti. Kamhi, Türkiye'deki yahudi lobiciliğinin başını çekenlerden biridir. O bu konuda bazı uluslararası oluşumlarla ve devlet yönetimleriyle olan irtibatını da çok iyi değerlendirmektedir. Kendisine eski Fransa cumhurbaşkanı François Mitterand tarafından Legion d'Honneur (Onur Madalyası) ve "Chevalier (şövalye)"lik payesi verilmiştir. Kamhi, Marie Claire dergisine yaptığı açıklamada: "İsrail'e karşı bağlılığım var" (27) ifadesini kullanmıştı.

Haftalık 2000'e Doğru dergisinin 28 Haziran 1992 tarihli sayısında çıkan bir habere göre Jak Kamhi'nin sahibi olduğu Profilo Holding Genelkurmay başkanlığına yeni bir elektronik haberleşme sistemi satma teklifinde bulundu. Ancak daha sonra bu sistemin MOSSAD tarafından da dinlenmeye müsait olduğu ortaya çıkınca teklif reddedildi. Jak Kamhi'nin oğlu Cefi Kamhi yahudi kimliklerini gizlemeyenlerin geleneklerini bozarak Meclis'e giren kişidir.


Çünkü Dönmeler Meclis'e girerek ve devlet kadrolarında görev alarak yönetimde söz sahibi olma yollarına giderken yahudi kimliklerini gizlemeyenler genellikle ekonomik alanda kalarak lobi faaliyetleri yürütmeyi tercih etmektedirler. Cefi Kamhi bu geleneği bozarak bir dönem DYP listesinden parlamentoya girdi. Jak Kamhi'nin kardeşinin MOSSAD ajanı olduğu International Herald Tribune gazetesinin 24 Mayıs 1993 tarihli sayısında iddia edilmiştir.




Jak Kamhi hakkında 1983 yılında toplu kaçakçılık yapma suçundan dava açılmıştı. Bunun sebebi ise onun sahip olduğu Tüpko adlı şirketin Türkiye'ye kaçak yollarla televizyon tüpü sokmasıydı.

Vitali Hakko: Vakko adlı konfeksiyon şirketinin sahibi Vitali Hakko, Şapka Kanunu sayesinde büyük primler yapmıştır. Önceleri İstanbul'un Mahmutpaşa semtinde ve Kapalı Çarşı'sında tezgahtarlık yapan Vitali Hakko, şapka giyilmesini zorunlu kılan Şapka Kanunu çıktıktan sonra çıkardığı Has Şapka ile büyük gelirler elde etti.

Vakko bugün Türkiye'nin en zengin konfeksiyon kuruluşları arasında yer almaktadır.
Vakko'nun ürünlerini de daha çok zengin kesim giyebilmektedir. Çünkü lüks ve pahalı ürünler piyasaya sürdüğünden fakir ve orta tabakanın onun ürünlerini satın alması zor olmaktadır.

Bezmenler Ailesi: Bu aile Dönmeler kesimine mensuptur ve Türkiye'nin oldukça zengin ailelerinden biridir.

Eczacıbaşı Ailesi: Bu aile de Dönmeler'dendir. Türkiye'nin en büyük ilaç sanayi kuruluşu olan Eczacıbaşı İlaç Holding bu aileye aittir. Bu ailenin en tanınmış ismi ise Eczacıbaşı İlaç Holding'inin kurucularından olan Nejat Eczacıbaşı'dır. Nejat Eczacıbaşı da aşağıda sözünü edeceğimiz 500. Yıl Vakfı'nın kurucularındandır ve aynı zamanda uluslararası siyonist kuruluşlardan Bilderberg'in üyesidir.

Bunlar Türkiye'nin zengin tabakası içerisinde yer alan yahudi veya Dönme kökenlilerin sadece bir kısmını oluşturuyor. Biz sözü fazla uzatmamak içen özellikle büyük sanayi kuruluşlarının sahibi olanlardan söz etmekle yetinmek istedik. Ancak bu kişilerin Türkiye yönetiminin üzerinde önemli bir etkinliklerinin olduğunun bilinmesinde yarar görüyoruz.

Yahudi Kökenlilerin Cumhuriyet Döneminde Çektikleri Bazı Sıkıntılar

Türkiye yahudilerinin ve Dönmelerin Cumhuriyet döneminde her zaman çok rahat oldukları da söylenemez. Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı dönmelerle yönetim arasında birtakım problemler de yaşanmıştır. Örneğin II. Abdülhamid'in hal'inden sonra iş başına gelen hükümetin Maliye bakanı Cavid Bey, Mustafa Kemal döneminde idam edilmiştir. Bu sürtüşmenin sebebi yahudilerin ve Dönmelerin kontrolü tümüyle ellerine alma çabası içine girmiş olmaları olabilir.

Hatta Cumhuriyet döneminde Sabetaycı kökenlilere yönelik baskılar hakkında kendisi de Sabetaycı kökenli olan bir yazar şu iddialarda bulunmaktadır: "Sabetaycılara yönelik baskılar genel olarak Cumhuriyet ile beraber olmuştur. Gariptir ki Osmanlı Devleti'nin dinsel kurallarının en katı uygulandığı dönemlerinde bile cemaat (yani Sabetaycı cemaat) üyelerine karşı resmi bir tavır sergilenmemiştir...

Yine ilginçtir, Sabetaycılara karşı en yoğun baskılar kendilerinin de kuruluşunda önemli rol üstlendikleri Cumhuriyet Türkiyesi'nde olmuştur. Nitekim bunun en somut örneği 1946'da yaşanan Varlık Vergisi olayında görülmektedir. (Varlık Vergisi'nin başlama tarihi 1942'dir. Kitapta bu tarih yanlış yazılmıştır.) Kendilerini tamamıyla Türk addeden Sabetaycı aileler "D" sınıfı altında belirlenmişler, Bezmenler, Atabekler, Dilberler gibi bilinen aileler korkunç parasal miktarlar ödemek durumunda bırakılmışlardır." (28)

Varlık Vergisi ve Türkiye'den Filistin'e Yahudi Göçü

Yukarıda da belirttiğimiz üzere 1942'de başlayan ve yahudi kökenlilere karşı uygulanan bir Varlık Vergisi olayı dikkatimizi çekmektedir. Bu uygulamaya göre yahudilerden ve Dönmeler'den Müslümanlardan alınan verginin iki katı alınıyordu. Görünüşte bu vergi yahudilere yönelik bir baskı uygulaması niteliği taşıyordu.

Ancak gerçekte yahudilerin Filistin topraklarına göç etmelerini sağlamak için konulmuş bir vergi olabilir. O zamanın cumhurbaşkanı İsmet İnönü'nün ta Lozan görüşmelerinde yahudilerin başhahamlarıyla bir dostluk ilişkisi içine girdiğinden daha önce söz etmiştik. Onun bu kez yahudileri ve Sabetaycıları ekonomik yönden sıkıntıya sokacak katı bir vergi uygulamasına başvurmasında onları göçe zorlama amacının bulunuyor olması hiç de ihtimal dışı değildi.


Bilindiği üzere aynı dönemde Avrupa ülkelerinin çoğunda yahudiler sistemli bir baskıya maruz bırakıldılar ve bu baskılar Filistin topraklarına göçü hızlandırdı. Bu göç sayesinde Filistin topraklarında bir "yahudi devleti" kurmaya yetecek insan potansiyeli oluşturuldu. Eğer söz konusu zorlamalar olmasaydı, yahudiler genellikle bulundukları ülkelerde kalmayı tercih edecek, bu yüzden de Filistin'e göç az olacak ve hedeflenen "İsrail devleti"nin kurulması için yeterli insan potansiyeli oluşmayacaktı.

Buna binaen yakın tarihi incelediğimizde bir dönem yahudilere yönelik olarak uygulanan sistemli baskıların sadece siyonizmin amaçlarına hizmet ettiğini görürüz. Bu açıdan bakarsak 1942'de başlatılan Varlık Vergisi uygulamasının da siyonistlerin Filistin'e yahudi göçünü hızlandırma amacına yönelik olması ihtimalini göz önüne almamız gerekir. Söz konusu vergi uygulamasının sebep olduğu göç olayı da bu kanaati doğrulamaktadır.

Çünkü söz konusu göç sebebiyle çok sayıda yahudi Filistin topraklarına göç etmiştir. Özellikle İsrail işgal devletinin kuruluşunun ilan edilmesinden sonra azımsanamayacak sayıda Türkiye yahudisi işgal altında tutulan Filistin topraklarına göç etmiştir. II. Dünya Savaşı'na kadar Türkiye'de toplam olarak 150 bin civarında yahudi yaşadığı tahmin ediliyordu. Ancak günümüz Türkiye'sinde bu sayı 25 bine düşmüştür. İşte bu azalmanın sebebi işgal altındaki Filistin topraklarına göçtür. Göçün en hızlı şekilde gerçekleştiği dönem ise Varlık Vergisi'nin uygulandığı yıllardı.

500. Yıl Vakfı ve Günümüz Türkiye'sinde Yahudi Lobiciliği

Türkiye yahudileri, yahudilerin İspanya'dan sürülüp Osmanlı topraklarına kabul edilmelerinin 500. yıldönümünü kendi açılarından bir fırsat kabul edip bu fırsatı iyi değerlendirmek amacıyla 1989 yılında 500. Yıl Vakfı' nı kurdular. Vakfın kurucuları arasında yahudi olmayıp da yahudilerle yakın ilişkiler içinde bulunanlar da vardı. Ünlü işadamlarından Sakıp Sabancı, Anavatan Partisi İstanbul milletvekili Bülent Akarcalı, eski dışişleri bakanı Vahit Halefoğlu'nun eşi Zehra Halefoğlu, gazeteciler Nezih Demirkent, Yavuz Donat, Altemur Kılıç, tiyatro sanatçısı Yıldız Kenter, emekli amiral A. Sezai Orkunt 500. Yıl Vakfı'nın yahudi olmayan kurucularından bazıları.

Vakfın yahudi kurucularının bazılarının adları da şöyle: Jak Kamhi (Profilo Holding'in başkanı), İshak Alaton (Alarko Holding'in ortaklarından), Üzeyir Garih (Alarko Holding'in ortaklarından), Vitali Hakko (Vakko'nun sahibi), Eli Acıman (Manajans'ın sahibi), Sami Kohen (gazeteci, Milliyet gazetesinin yazarlarından). Vakfın başkanlığına yahudi işadamlarından Profilo Holding'in sahibi Jak Kamhi getirildi.

500. Yıl Vakfı'nın yetkilileri amaçlarının 500 yıllık tarihin ve Türklerin tanıtımını yapmak ve böylece Türkiye'ye olan minnet borçlarını ödemek olduğunu ileri sürüyorlardı. Ancak vakfın kuruluşunu gerçekleştirdikten sonra başlattığı, özellikle de İspanya yahudilerinin kovuluşunun 500. yılı olan 1992 yılı içinde yürüttüğü faaliyetler asıl amacın daha farklı olduğunu ortaya çıkardı.

Vakfın kuruluş amacı hakkında Jak Kamhi'nin şu sözleri önemli fikirler vermektedir: "500. Yıl Vakfı projesini ortaya koyan hahambaşılıktır. Bu proje çok daha önceden hahambaşılık tarafından düşünülmüştü. Bunun bir vakıf tarafından yürütülmesi hahambaşılık tarafından benimsenmiş ve bu şekilde bir yol çizilmiştir. Bu işin de esas patronu hahambaşı ve hahambaşılıktır. Bu itibarla bizim hahambaşılıkla herhangi bir fikir ayrılığımız yoktur. Etkinliklerin ise büyük bir çoğunluğu zamanında hahambaşılık tarafından düşünülmüş etkinliklerdir." (29)

Bizce 500. Yıl Vakfı'nın en önemli amaçlarından biri siyonist İsrail yönetiminin izlediği ırkçı politika ve gerçekleştirmiş olduğu gayri insani uygulamalar dolayısıyla gerek Türkiye gerekse dünya kamuoyunda oluşmuş olan siyonizm ve yahudi aleyhtarı imajı tamamen silmek veya en azından hafifletmekti. Tabii ki bunun gerçekleştirilmesi ikinci önemli amacın yani Türkiye-İsrail ilişkilerinin geliştirilmesi amacının gerçekleştirilmesine zemin hazırlayacaktı.

Vakıf da bu amacını gerçekleştirebilmek için Osmanlı hoşgörüsünden söz etmeyi insanlara yanaşmak ve onların ilgilerini çekmek için bir vasıta olarak kullandı. Vakfın bütün programlarında, konuşmacıların Osmanlı hoşgörüsünü dile getiren yapmacık cümlelerini sürekli şekilde yahudiyi hoş ve sevimli göstermeyi amaçlayan konuşmalar izliyordu. Bu arada 1492 sürgününden ve yahudilerin Ortaçağ Avrupa'sında görmüş oldukları zulümlerden özene özene söz edilmesi de gönüllerde yahudiye karşı bir acıma duygusunun oluşturulması amacına yönelikti.

Yıllarca İsrail yönetiminin güçlenmesi için büyük maddi fedakarlıklarda bulunmuş olan yahudi trilyonerleri ve milyarderleri bu kez İsrail ve siyonizm aleyhtarı imajı silmek için her türlü maddi fedakarlık göstermekten çekinmediler. Dolayısıyla 500. Yıl Vakfı'nın önceden belirlemiş olduğu programların uygulamaya konulması konusunda herhangi bir aksama olmadı.

500. Yıl Vakfı, belirlemiş olduğu amaç doğrultusunda yürüttüğü umuma açık kültürel faaliyetlerin yanı sıra çeşitli lobi faaliyetlerinde de bulundu. Bu lobi faaliyetlerinin en büyük başarılarından birisi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Kasım 1975 tarihinde kabul etmiş olduğu, siyonizmi bir ırkçılık olarak değerlendiren ve bu yüzden kınayan kararın geri alınmasını sağlamak oldu. Bu kararın geri alınmasında ABD başkanı Bush'un seçim hesapları dolayısıyla çeşitli ülkelere baskı yapmasının rolünün büyük olduğu inkar edilemese de, 500.


Yıl Vakfı'nın böyle bir baskının yapılabilmesi için şartları oluşturduğu da bir gerçektir. İşin gerçeğinde 1975 İsrail'i ile 1992 İsrail'i arasında ve bu süre içinde siyonizmin amaçlarında herhangi bir değişiklik olmamıştı. İsrail'de hala "vatandaşlık", "yahudi olmak" olarak tanımlanıyor ve dünyanın hangi ülkesinden gelirse gelsin "yahudi" olan bir kişi İsrail'de vatandaşlık hakkına sahip olabiliyordu. Bunun yanı sıra İsrail yahudi olmayanlara hala hor bakıyor, işgali altındaki topraklarda yaşayanlardan yahudi olmayanlar üzerindeki baskı ve zulüm uygulamalarını aynen sürdürüyordu. Kısaca İsrail "Korku Devleti" özelliğini aynen koruyordu. Bu "Korku Devleti" özelliği de birinci derecede ırkçı anlayışına dayanıyordu.

Bütün bunlara rağmen Birleşmiş Milletler'in ABD başkanı Bush'un da baskıları ile 10 Kasım 1975 tarihli ve 3379 sayılı, "siyonizmin bir çeşit ırkçılık ve ırk ayrımı olduğu" yolundaki kararını geri almasında 500. Yıl Vakfı yoluyla yürütülen çalışmaların ve dünyadaki çeşitli güç merkezlerine yakınlıkları ile bilinen yahudi lobilerinin önemli rol oynadığı bir gerçektir.

Gerek Türkiye'de ve gerekse Türkiye dışında basın - yayın organları üzerinde küçümsenemeyecek bir etkinliğe sahip olan yahudi lobileri için 500. Yıl Vakfı'nın çalışmaları iyi bir propaganda malzemesi olarak kullanıldı. Mesela Türkiye'de çok sayıda yayın organı, bu vakfın kuruluşu ve yürüttüğü çalışmalar dolayısıyla yahudilerden övgüyle söz eden dizi yazılar ve makaleler yayınladılar. Bu yazı ve makalelerde Osmanlı hoşgörüsünün vurgulanmasından çok yahudinin sevimli gösterilmesine çalışıldığı hemen dikkat çekiyordu.

500. Yıl Vakfı ve Türkiye Yönetimi

Türkiye yönetimi, 500. Yıl Vakfı'na gerek kuruluşunda gerekse programlarını uygulamaya koymasında her türlü kolaylığı gösterdiği gibi maddi yönden destek de sağladı. Türkiye hükümetinin böyle bir maddi destek sağladığı bizzat vakfın başkanı Jak Kamhi tarafından şu şekilde dile getirilmişti: "Devlet desteği yalnız uluslararası tanıtım vb. faaliyetlerde oluyor. Tabii bu arada bütün dünya yahudi liderlerini bir araya getirip bir konser adı altında 'Evrensel Yahudi İttifakı' girişimleri de bu faaliyetlerin arasında yer alabiliyor."

Türkiye hükümetinin 500. Yıl Vakfı'na bu desteği sağlamasında Türkiye'deki yahudi azınlığın ve Dönme kökenlilerin lobi faaliyetlerinin yanı sıra, bu vakfın Türkiye adına dünya çapında lobi faaliyetlerinde bulunacağı ümidinin de önemli rolü olmuştur. 500. Yıl Vakfı' nın şartnamesinde, vakfın amaçlarından:

" Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlık vasıflarını her türlü olanaktan yararlanarak tüm dünyaya tanıtmak, din ve vicdan hürriyetlerini korumak için bağnazlık ortamından kaçarak Türk toprağını vatan seçen yahudilere kucak açan Türk milletinin insancıl yaklaşımını en geniş şekilde yurtiçinde ve yurtdışında duyurmak ve Musevi yurttaşlarımızın şükran ifadelerinin açıklanmasına yardımcı olmak..." şeklinde söz edilmesi hükümeti oldukça memnun etmişti.

Osmanlı hoşgörüsünün, Osmanlı'nın yüce tuttuğu manevi değerlere sırt çeviren mevcut Türkiye yönetimine mal edilmesi de bu yönetimin hoşuna gitmekteydi. Bu yüzdendir ki söz konusu vakfın en faal olduğu iki yıl içerisinde üç hükümet değişikliğine gidilmesine rağmen Türkiye yönetimi 500. Yıl Vakfı'nı destekledi ve birbirini izleyen bu üç hükümetin söz konusu vakıfla ilgili politikalarında herhangi bir değişiklik olmadı. Bu tutum sonraki dönemlerde de aynen devam etmiştir ve hükümet değişiklikleri adı geçen vakfın konumunu değiştirmemiştir.

500. Yıl Vakfı'nın Türkiye'nin siyonizmi ırkçılık olarak kabul eden BM kararının geri alınması konusuyla ilgili tutumunu etkilediği de söylenebilir. Bu etkinin bir sonucu olarak Türkiye, söz konusu kararın geri alınması konusunda çekimser kalmayı tercih etti. Başbakan Süleyman Demirel konuyla ilgili açıklamasında, İsrail'in barış masasında tutulabilmesi için eski kararın iptalinin gerektiğini söylemiş, o zamanki Dışişleri bakanı Hikmet Çetin de: "Bizim farklı bir durumumuz var, en makulü çekimser kalmaktı" demişti.

O zaman birbirlerinin ellerini sıkmayan cumhurbaşkanı Turgut Özal ile başbakan Süleyman Demirel'in, İsrail cumhurbaşkanı Haim Hertzog'un Türkiye'yi ziyareti esnasında gerçekleştirilen "500. Yıl Vakfı'nın Galası"nda bir araya gelebilmeleri de bu vakfın gücünün ve Türkiye'deki yönetimin bu vakfa verdiği önemin bir göstergesiydi.

Dipnotlar:

1) Süleyman Kocabaş, Türkiye ve Siyonizm, sh. 52, Vatan Yayınları, İstanbul, 1987
2) Süleyman Kocabaş, a. e., sh. 52
3) Bilim Araştırma Grubu, Yehova'nın Oğulları ve Masonlar, sh. 62-63, Araştırma Yayıncılık, İstanbul, 1993
4) Yakın Tarih Ansiklopedisi, C. 1, sh. 15, Vakit Yayınları, İstanbul, tarihsiz
5) Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma, Birkaç Sahife Tarih, sh. 225, Selam Yayınevi, Konya, tarihsiz
6) Cemal Topuzlu, 80 Yıllık Hatıralarım, sh.18, İstanbul, 1939; İhsan Süreyya Sırma, aynı eser, sh. 225-226
7) Aynı eser, sh. 69
8) Büyük İslam Tarihi, C. 7, sh. 246, Çağ Yayınları, İstanbul, 1990
9) Ömer Faruk Yılmaz, Masonlar ve İngilizlerin Tertibi 31 Mart Hadisesi, Akit gazetesi, 15 Nisan 2000, sh. 2
10) Angelo Jacovella, Jöntürk-Mason İşbirliği, Tarih ve Medeniyet dergisi, sayı: 63, sh. 28, Haziran 1999
11) Doç. Dr. Şükrü Karatepe, Meşrutiyet ve Anayasa, sh. 84-85, Yeni Şafak Yayını, İstanbul, 1995
12) Başbakanlık Osmanlı Arşivi, YEE; 18, 525/622, 128, 30
13) Sultan II. Abdülhamit, Siyasi Hatıratım, sh. 76, Dergah Yayınları, İstanbul, 1984
14) Lütfi Simavi, Sultan Mehmed Reşad Han'ın ve Halefinin Sarayında Gördüklerim, sh. 1
15) Ali Uğur, Dünya Siyonist Kongreleri ve Türkiye, sh. 72-73, Ocak Yayınları, 1986
16) Doç. Dr. Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, sh. 543, Rehber Yayınları, Ankara, 1990; G. Scholem, Doenmeh, Encyclopedia Judaica, VI/150-151
17) A. N. Ölçen, Osmanlı Meclis-i Mebusanı'nda Kuvvetler Ayrımı ve Siyasal İşkenceler, sh. 49, Ankara, 1982
18) Eski Bahriye Vekili (Deniz Kuvvetleri Bakanı) Topçu İhsan, Resimli Tarih Mecmuası, Haziran 1991, Sayı: 18, sh. 780,
19) Bilim Araştırma Grubu, Yehova'nın Oğulları ve Masonlar, sh. 65; Haydar Kazgan, Galata Bankerleri, sh. 45
20) Ilgaz Zorlu, Evet Ben Selanikliyim - Türkiye Sabetaycılığı, sh. 17-21, Belge Yayınları, İstanbul, 1999
21) Dr. Rıza Nur, Hayat ve Hatıratım, C. 3, sh.1049-1050, Altındağ Yayınevi, İstanbul, 1967
22) Feridun Kandemir, Hatıraları ve Söyleyemedikleri İle Rauf Orbay, sh.96-97; Hasan Hüseyin Ceylan, Büyük Oyun, C. 2, sh. 22-23, Rehber Yayınları, Ankara, 1995
23) H. Hüseyin Ceylan, a. e., C. 3, sh. 36; Çetin Özek, Türkiye'de Gerici Akımlar, sh. 31-34, Varlık Yayınları, İstanbul 1964
24) Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, sh. 544
25) Ilgaz Zorlu, a. e., sh. 115-116
26) Bilim Araştırma Grubu, Yehova'nın Oğulları ve Masonlar, sh. 692
27) Marie Claire, Ocak 1992, sh. 38
28) Ilgaz Zorlu, a. e., sh. 132
29) Şalom, 22 Mayıs 1991

Kalin saglicahla
tolonbeg
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Pzr Ekm 21, 2007 3:57 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bana durup dururken sataşmana katlanırım ama bu salakça yazını okumamıştım,buna katlanamam.Sen kim oluyorsun da burada yahudi propagandası yapacak cüreti kendinde buluyorsun.Bu yazını okumamıştım,iyi ki durup dururken;ismime taktın da seni incelemek fırsatı buldum.Sen buraya hır çıkarmaya ve yahudi prıpagandası yapmaya gelmişsin.Burası bunun yeri değil başka kapıya!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
polat_38
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 641

İletiTarih: Pzr Ekm 21, 2007 9:26 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ayni konuyu ben söyleyecekdim ama hadimi asmak istemedim
zaten icimden gecirmisdim kadir veya vuslat abilerim gerekeni yapar diye
bence cok dogru bir tespit yapmisin kadir abi



saygilarimla



NE MUTLU TÜRKÜM DIYENE
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
_kendim
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 03, 2006
İletiler: 130
Şehir: Türkiye

İletiTarih: Pts Ekm 22, 2007 10:37 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Moiz Kohen Türkçülüğe satkınlık etmiş bir soysuz idi. Atatürk'ün ölümünün Türk olmayan doktorların elinden olduğu da kesin.

Böylelerini Türk diye yutturma. Sen canını sıkma biz arapları da sevmeyiz. Düşman yalnızca 'müslüman olmayanlar' değil. Ancak senin gibi gerçekleri çarpıtanlar da düşman bir bakıma.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder Kullanıcının web sitesini ziyaret et MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1