Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - MÜTHIS GÖZALTI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 7 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Per Tem 03, 2008 8:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Ergenekon zanlısına ölüm döşeğinde tahliye
Fırat KESKİNKILIÇ- Ali Can ZEREY- Belma ALTUNCU/EDİRNE, İSTANBUL, (DHA)

ERGENEKON soruşturması kapsamında, ‘örgüte finansal destek sağlamak’ suçlaması ile tutuklanan, ancak sağlık sorunları nedeniyle 1 Temmuz'da tahliyesine karar verilen reklam şirketi sahibi 60 yaşındaki Kuddusi Okkır, Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşam mücadelesi veriyor. Hastanenin Onkoloji Servisi’nde, ‘Akciğer kanseri, beyin ve kemik metastası’ teşhisiyle tedavisi gören Kuddusi Okkır’ın yanından eşi Sabriye Okkır biran olsun ayrılmıyor. Hastane yönetiminin tahliye tarihinden sonrası için tedavi giderlerini Adalet Bakanlığı yerine kendisinin ödeyeceği tebligatı üzerine, eşi Sabriye Okkır çaresizlik içinde para aramaya başladı. Eşine yargısız infaz yapıldığını iddia eden Sabriye Okkır, “Ben sağlıklı olan eşimi istiyorum. Ben onlara ölmekte olan bir insan vermedim. Eşim kahrından bu hale geldi. Kendisini savunamadan gözü açık gidiyor” dedi.

Ergenekon soruşturması kapsamında ‘Çeteye finans sağlamak ve silahlı örgüt üyeliği’ suçlarından 20 Haziran 2007 tarihinde tutuklanarak önce İstanbul Bayrampaşa Cezaevi'ne konulan, 10 gün sonra da Tekirdağ F Tipi Cezaevi'ne gönderilen Kuddusi Okkır, mayıs ayından bu yana hastalığı nedeniyle Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi görüyor. ‘Akciğer kanseri, beyin ve kemik metastası’ tanısı konulan Okkır’ın bilinci kapandı. Konuşamayan ve hareket edemeyen Okkır’a sadece yaşamını uzatabilmek için ilaç tedavisi yapılabiliyor.

“EŞİMİ SEDYEDE YATARKEN BULDUM”

Eşinin Tekirdağ F Tipi Cezaevi'nde tek kişilik hücrede tutulduktan sonra ‘majör depresyon’ tanısıyla önce Bakırköy, ardından ciğerlerindeki rahatsızlık nedeniyle Bayrampaşa Devlet Hastanesi'ne sevk edildiğini belirten 57 yaşındaki Sabriye Okkır, şunları söyledi:

“Eşim daha sonra Bayrampaşa ve Haseki Devlet Hastaneleri ile Yedikule Göğüs Hastalıkları Hastanesi arasında defalarca dolaştırıldı. Çünkü, hiçbir hastane kabul etmedi. Bu süre içinde eşimin rahatsızlığı hakkında hiçbir bilgi alamadım, kendisiyle temas kuramadım. Uzun uğraşlardan sonra eşimin izini buldum. Bir koridorun köşesinde, bir karış yerden yüksek yer sedyesinde yatıyordu. Beslenemediği için kendisi tanınmaz haldeydi. Savcılığın devreye girmesiyle Tekirdağ Cezaevi'ne ve Tekirdağ Devlet Hastanesi'ne sevk edildi. Daha sonra Trakya Üniversitesi Hastanesi'ne sevk edildi. Bilinci kapalı ve konuşamıyor. Ciğeri su toplamış durumda. Hastalık ciğerden kemik iliklerine, oradan da beyine sıçramış. Doktorlar hastalığın çaresi yok diyor. Vücudu da kemoterapi tedavisi kabul etmiyor.”

‘BEN SAĞLIKLI OLAN EŞİMİ İSTİYORUM’

Önceki gün cezaevinin ikinci müdürünün yanına gelerek eşinin tahliye edildiğini söylediğini belirten Sabriye Okkır, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Eşim tutuklandıktan sonra depresyona girdi ve sağlık sorunları ortaya çıktı. Bütün sıkıntılarını da içine atınca bu hastalıklar ortaya çıktı. Eşimin hastalığı nedeniyle tahliye edilmesi için mahkemeye başvuru yaptık. Ancak mahkeme bu talebimizi reddetti. Daha sonra üst mahkemeye gittik ve oradan da talebimize ret cevabı aldık. Önceki gün eşimin tahliye olduğunu söylediler. Ancak bu karara sevinemedik. Çünkü eşimin sağlık durumu hiç iyi değil. Eşime yapılmış bir haksızlık var. Benim eşim cezaevine girmeden önce sağlıklıydı. Ben sağlıklı olan eşimi istiyorum. Ben onlara ölmekte olan bir insan vermedim. Eşim kahrından bu hale geldi. Kendisini savunamadan gözü açık gidiyor. Savunma şansı vermediler. Sorgusuz ve yargısız mahkum ettiler. Ülkemizde idam kararı bile kaldırıldı, idamı hak eden bir insanın hüküm giymiş olması gerekiyor. Bunun hesabını bana versinler.”

“MADDİ GÜCÜMÜZ YOK”

Eşinin cezaevine girmesinin ardından işlerinin bozulduğunu ve maddi güçlerinin kalmadığını, sıkıntı çektiklerini belirten Sabriye Okkır, “İşlerimiz iyi olmadığı için eşim Bağ-Kur primlerini ödeyemedi ve sağlık karnesini kullanımıyoruz. Bu nedenle de hastanenin bize çıkartacağı ücreti ödeyecek durumumuz yok. Ben sigortalıyım, ancak eşim benim üzerimden faydalanamıyor. Ne yapacağımı şaşırdım” dedi.

Eşi Kuddusi Okkır’ın cezaevine girmeden önce sağlıklı olduğunu belirten Sabriye Okkır, “Ancak şu an eşim ölümle pençeleşiyor. Ben de bu ihmalin nedenini araştırıyorum. Gerekli suç duyurularında bulunacağım ve hakkımızı arayacağım. Eşimi kendi elimle sağlıklı teslim ettim. Bana hastanede koma halinde geri verdiler. Eşim niçin bu hale geldi. Niçin yargısız infaz yapıldı. Madem çok önemli deliller vardı, neden bir yıldır beklediler. İdam cezası kalktı ama, onu sorgusuz sualsiz idam etmiş oluyorlar” dedi.

DOKTORLAR: DURUMU İYİ DEĞİL

Kuddusi Okkır’ın bilincinin kapalı olduğunu belirten Trakya Üniversitesi Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi Onkoloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç.Dr. Hakan Kadragöl, “Hastanın şu an bilinci kapalı. Konuşamıyor ve hareket edemiyor. Aşırı derecede zayıflamış durumda. Yapılan kontrollerin ardından akciğer kanseri, beyin ve kemik metastası tanısı konuldu. Hareket edemediği için de vücudunda yaralar oluştu. Tedavisini sürdürüyoruz. Ancak durumu iyi değil. Acı çekmesini önlemek için ilaç tedavisi yapıyoruz” dedi.

TAHLİYEYE KADAR FATURA BAKANLIĞA

Edirne Tıp Fakültesi Hastanesi yetkilileri, hastanın 10 Mayıs günü kendilerine geldiğini ve 1 Temmuz tarihi ile tahliye edildiğini söyleyerek, “Tahliye tarihine kadar olan tedevi giderleri 8 bin 660 YTL tuttu. Bu ücreti Adalet Bakanlığı’na fatura edeceğiz. Ancak tahliye tarihinden sonra tedavi masrafı bugün itibari ile 570 YTL oldu. Taburcu olana kadar oluşacak masrafları ailesi ödeyecek. Sosyal güvencesi olmadığı için ücretli hasta konumunda yatıyor” dedi.

BİLİŞİM VE REKLAM ŞİRKETİ VARDI

Soruşturma kapsamında tutuklanan ve Kuvayımilliye Derneği’nin bir gecesinde çekilen bir fotoğrafta Oktay Yıldırım, Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm, Muzaffer Tekin ile birlikte görüntülenen Kuddisi Okkır, Teknopark Elektronik Bilişim Danışmanlık şirketinin sahibiydi.

Kuddusi Okkır, Orion yapımcılık, Orion Reklam ve Markam Danışmanlık şirketinin de ortağıydı.

milliyet.com.tr



BUNUN ÜSTÜNE YORUM YAPMAYA GEREK YOKTUR !!!

HERŞEY AYAN BEYAN ORTADADIR !!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Tem 03, 2008 11:00 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

hüriyet den alıntı:
Alıntı:
Bahçeli'den Cumhurbaşkanı'na çağrı 3 Temmuz 2008


A.A



MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) haklarının ve itibarının psikolojik karalama kampanyaları karşısında korumasız bırakıldığını ve bunun bir yönetim zafiyeti olduğunu ifade ederek, “Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir” dedi.


Bahçeli, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye'nin ağır siyasal, ekonomik ve sosyal sorunlarla boğuştuğuna dikkati çekerek, “özellikle son aylar içinde yaşanan vahim gelişmelerin neden olduğu güvensizlik ve gerginlik ortamının, toplumda endişe ve kuşkuların giderek artmasına yol açtığını” ifade etti.

“Ergenekon” soruşturması kapsamında yapılan son gözaltına alma uygulamalarının kamuoyunda geniş ve haklı yankı bulduğunu ifade eden Bahçeli, MHP'nin, hukukun üstünlüğüne inanan, demokrasi ve insan hakları gibi vazgeçilmez ilkeleri savunan bir siyaset çizgisinin temsilcisi olarak adaletin ve meşruiyetin herkese lazım olduğuna yürekten inandığını belirtti. Bahçeli, şunları kaydetti:

“Türkiye'nin yaşadığı bunalımın derinleştiği bir ortamda, gerekçesi ne olursa olsun demokrasimize, huzur ve güvenliğimize tehdit olan bütün yasa dışı oluşumların tespiti ve ortaya çıkartılması; mahkemelerde yargılanması ve davaların da makul bir süre içinde sonuçlandırılması, toplumumuzu rahatlatacak adımların başında gelmektedir.

Ancak huzur ve esenliğimize musallat olan bu yapıların ortaya çıkarılması adına yürütülen soruşturmalar esnasında, hakkında suç isnat edilmeden, henüz bir iddianame hazırlanmadan görevi, mevki ve adresi belli olan şahısların adalete intikal şekilleri ve yöntemleri ile bunların medyada yer alma ve yorumlanma biçimleri tartışmaya açıktır.

Demokratik sistemin bir unsuru olarak önemli bir kamu hizmeti veren basın ve yayın kuruluşlarımızın sayfa ve ekranlarında yer alan haber ve yorumların maksadını aşarak objektif olmaktan uzaklaştığı, şahıs ve kurumları zan altında bırakacak, cepheleşmeleri körükleyecek, hukuki süreçleri etkileyecek, toplumu gerçeklerden ve sağduyudan uzaklaştıracak bir anlayışın hakim olduğu görülmektedir.”

“Mahkemelere, emniyet makamlarına, istihbarat birimlerine veya haberleşme kurumlarına ait olup mahremiyet taşıması gereken konu, belge ve evraka, devlet ciddiyeti ile bağdaşmayan zafiyetler sonucu karanlık odaklar tarafından nüfuz edildiğini” savunan Bahçeli, “Basın hürriyeti adı altında bu sızma haberleri yayınlamaya meyyal olan medya kuruluşlarına taşındığı ortadadır” dedi.


“TSK'YA YÖNELİK KARALAMA KAMPANYASI”


“Özellikle son zamanlarda, içte ve dışta yürütülen sistematik bir karalama kampanyasının, vazgeçilmez anayasal kurum olan TSK'ya yöneldiğine dair kanaatlerimizin arttığı bir dönemde, bazı emekli mensupları hakkında başlatılan hukuk sürecini kullanarak bu kurumumuzu zan altında bırakacak yorumlardan kaçınılması ahlak ve sorumluluk gereği olmalıdır” görüşünü ifade eden Bahçeli, şunları kaydetti:

“Terör örgütü ile kahramanca mücadeleyle geçen yılların ardından binlerce şehit ve gazi vermiş ve halen en zor şartlar altında bölücülükle mücadelesini sürdüren bu kurumun haklarının ve itibarının psikolojik karalama kampanyaları karşısında korumasız bırakılması düşünülemeyecek bir yönetim zafiyetidir. Bu konuda görev öncelikle Cumhurbaşkanlığı makamına, ülkeyi yöneten siyasi iradeye ve sonra siyaset kurumuna düşmektedir.

Hakkında yapılan açıklamalar, haberler ve ithamlar karşısında, yalnız bırakılmaması gereken Türk Silahlı Kuvvetlerinin kendisini savunmaya mecbur kalacağı bir sürecin bu köklü kurumumuzu yıpratabileceği, çok kritik bir dönemde yürütmekte olduğu vatan hizmetini ve terörle mücadele azmini etkileyebileceği anlaşılmaktadır.”

MHP'nin, TBMM çatısı altında yürüttüğü yapıcı, dengeli ve çözüm öneren siyaseti ile dün yaşananlar karşısında şahısları ve olayları değil ilkeleri savunduğunu ifade eden Bahçeli, MHP'nin bugün de yaşanan dönemi, aynı ilkeli tavırla; hakkaniyeti, adaleti, insan haysiyetini ve hürriyeti önceliğine alarak tam bir demokrasi ve ahlak duruşu gösterdiğini belirtti. Bahçeli, şunları kaydetti:

“Beklentimiz, suç ve suçlu ararken, masum insanların şeref ve haysiyetlerini incitecek davranışlardan uzak durulması, uygulamaların hukuki ancak insani çerçevede ele alınmasıdır.

Aksi tutumların devamı halinde adalet siyasetin ve ideolojik çekişmelerin gölgesinde kalarak güven kaybedecek ve kamuoyu sözde 'rövanş' almak isteyen odakların kısır çekişmeleri karşısında, demokrasi dışı kurtuluş yollarına hoşgörü ile bakmaya başlayabilecektir.

Dileğimiz, ülkemizin bütünlüğü, milletimizin kardeşliği, devletimizin dirayeti açısından beka düzeyinde yüksek tehditlere maruz kaldığımız bu dönemde, herkesin acilen sağduyu göstermesi, siyasi kutuplaşmaların ve gerginliklerin aziz Cumhuriyetimizin ve büyük Türk milletinin hasımları dışında kimseye bir yarar sağlamayacağının idrak edilmesidir.

Yapay tartışmaların ve çatışmaların bulandırdığı puslu hava dağılarak üzerine örttüğü gerçek gündem ortaya çıktığı zaman, Türkiye'nin çok ciddi bir bölünme ve ayrışma tehlikesini yaşamaya başladığı anlaşılacak ve umarız ki geç kalınmış olmayacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi, devlet ve millet kaynaşmasının temsilcisi olarak, ülkemizin sorunlarına demokratik nizam içinde müdahil olmayı, yaklaşan tehlikeler karşısında herkesi uyarmayı ve Cumhuriyetimizin temel değerlerinde buluşma çağrılarını sürdürmeyi büyük Türk milletinin kendisinden beklediği milli bir sorumluluk ve görev olarak görmektedir.”



Tesbitler son derece doğru ve yerinde.Biz de genel başkanımız gibi düşünüyoruz.Ama boşuna bir çağrı bu.Çünkü bu;siyasi kimliğinden ve düşünce yapısından tamamen arınmış bir Cumhurbaşkanına yapılacak bir çağrıdır.Şu andaki Cumhurbaşkanı eğer böyle bir kişi olsaydı,iş zaten bu boyutlara gelmezdi.Şu anda Başkomutan; ordusunun yıpratılmasını,yandaş basının hayali ve sorumsuz masallarla milleti Tsk dan tiksindirme çabalarını bizim gibi seyretmek den başka bir şey yapmıyor.Star sabah gibi satılmış medya maymunları 7 temmuzda İskender Büyük ün yaptığı gibi olaylar çıkartılacağını utanmadan,sıkılmadan,işkembeden yazabiliyorlar.Herkes konuşuyor.
Yorum yapıyor,rte açıkça taraf olmuş sonuna kadar gitmekle tehdit ediyor.BülenT arınç denilen kişi,bağırsakların kurtulmasından bahsediyor.
Konuşmayan sadece Cumhurbaşkanı!Oysa eski Cumhurbaşkanlarını bilirim.Bir konuşurlar,ortalık süt liman olurdu,kıyamet kopardı.
EVET TESBİT DOĞRUDUR.ORTALIK BİRBİRİNE GİRMİŞ TOZ DUMANDIR.
İKTİDAR BÜYÜK BİR SORUMSUZLUK VE AYMAZLIK İÇERİSİNDEDİR.
BUNA KİM DUR DİYECEK?SİLAHLI KUVVETLER,TOPLARI TANKLARI ÇIKARTIP MECLİSİ KUŞATACAK MI,YOKSA BAŞKOMUTAN OLAYA EL KOYUP,HERKESE HADDİNİ BİLDİRECEK Mİ?
Biz bugünleri önceden gördüğümüz içindir ki şimdiki Cumhurbaşkanının özde tarafsız bir cumhurbaşkanı olamıyacağına itiraz ettik.
Sesinin çıkmamasına rağmen,iktidarın yalan yanlış getirdiği her yasayı imzalaması zaten bu durumu apaçık ortaya koyuyor.
Bugüne kadar hiçbir Cumhurbaşkanının imzalamadığı şeyler,bu dönemde imzalanmış,yasalaşmıştır.İşte vakıflar yasası,işte toprak satışları,şunlar ,bunlar.
Hangi cumhurbaşkanı nı göreve davet ediyor sayın Bahçeli?
Bir Cumhurbaşkanı görev,sorumluluk ve yetkilerini bilip de olayları seyreder,bir muhalefet liderinin ikazına muhatap olur,bu çağrıyı yaptırır mı?Bir cumhurbaşkanı,dış ülkelerle iş bağlamak için değil;böyle günler için vardır.Cumhurbaşkanı,bilen,deneyimli,devlet gelenlerinden haberdar bir insandır.Cumhurbaşkanı,milletin çaresiz kaldığında ne söyleyecek diye ağzının içine baktığı,güvenilir,tarafsız bir kişi,ve bu ordunun başkomutanıdır.Bu ordu ,bu millete devlete lazım değil mi de hayali masallarla saldırıya uğratılıp,her gün yeni bir çuval giydiriliyor başına?
Bu kaçıncı çuval oldu?Şu anda iktidar resmen tsk ile harp ediyor.Peki Cumhurbaşkanı bu savaşın neresinde?Ben bilmiyorum,anlamıyorum!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Cum Tem 04, 2008 7:16 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bu dava hakkında herkes konuşuyor, herkes fikir beyan ediyor.Bu kadar söylenen sözün arasında operasyonun Türklerin en büyük destanlarından, efsanelerinden olan ERGENEKON'un adının verilmeside eleştirildi.Ancak bu eleştiriler o kadar lafın arasında kayboldu gitti.
İsim üzerinden yapılan bu kara propagandaya öncellikle Türkçü-Milliyetçi dernek, vakıf, ocak ve partilerin sert ve net bir çıkış yapmaları gerekirdi.
Şimdi bazıları "ne yapalım gücümüz yok" "işte bir iki açıklama yaptık ya" tarzında savunmaya geçeceklerdir.Fakat bu iş bir iki lafla geçiştirilecek bir şey değildir.Türk tarihinin en bilinen efsanesi sonu nereye varacağı belli olmayan ve iktidar yanlısı medya tarafından terör örgütü olarak lanse edilmesine engel olunmalıdır.Emniyet tarafından "Ümraniye Soruşturması" olarak adlandırılan operasyona ERGENEKON ısrarında art niyet vardır.Bu art niyet mahkemeden alınacak bir kararla durdurulmalıdır.
Aşağıda bu konuyla ilgili bir haber daha okuyacaksınız.
Saygılarımla...

Alıntı:

4 Temmuz 2008

Yalçın BAYER
ybayer@hurriyet.com.tr

’Bizler vatan haini değiliz’


SON Harekat/ Kod Adı: Yahuda, İhaneti Gördüm ve Ya Gazi Paşa Duyarsa adlı kitapların yazarı, emekli Jandarma Kd. Albay Erdal Sarızeybek dün Habertürk ve NTV’de çarpıcı açıklamalar yaptı.

Ergenekon operasyonunu yöneten Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün tarafsızlığını yitirdiğini ve görevinden alınması gerektiğini savunan Sarızeybek, "Ergenekon terör örgütü ise PKK terör örgütü değil midir?" diye sordu. Kitabının bazı gazeteler tarafından aleyhte kullanıldığını belirten ve "Bizler vatan haini değiliz" diyen Sarızeybek’in ilginç sözleri özetle şöyle:

" Kitabımda darbe ile ilgili bir şey yoktur... Jandarma’nın bir iç disiplin soruşturmasıyla ilgilidir. Bu işe yetkisiz olarak karıştırıldım, yargıya verildim, sonra beraat ettim.

Türklerin kutsal değerleri ayaklar altına alınmıştır. Bir kere operasyona Ergenekon isminin verilmesi hukuki değil. Adalet Bakanlığı’nın böyle bir uygulaması yok. Ergenekon ismi verilerek; terör, şiddet ve Türk tarihi bir araya getirmiştir. Bu olay, askerlerin Süleymaniye’de Türk askerlerinin başına çuval geçirilmesiyle aynıdır. İkinci çuval olayı Dağlıca, üçüncü de ’Ergenekon’ olayıdır.

Ergenekon, Amerikan ve İsrail’in Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin direncini kırmak, onurunu ayakları altına almak ve toplumu etkisiz bırakarak İran’a müdahalesini sağlamaktır.

’Ulusalcılığın’ da tehdit olarak önümüze sunulması; ayrı bir çelişkidir. Polisin öyle bir yetkisi yoktur. Böyle bir yetki sadece Milli Güvenlik Kurulu’na bırakılmıştır.

Bir yıl süren soruşturmadan sonra bir bakıyorsunuz, tekrar gözaltılar yaşanıyor. Bunun anlamı nedir biliyor musunuz? Olayı muvazzaf (halen görev yapan asker) generallere götürecekler. Sıra sermaye ve medyaya gelecektir.

75 askerimizin katili Osman Öcalan’ın evlenmesi ’peşmerge damadı’ diye sunulmuştur.

Türkiye’nin varlığı küçültülmek istenmektedir.


Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
orhan3307
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Aug 03, 2007
İletiler: 241

İletiTarih: Cum Tem 04, 2008 7:25 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Aynı konuyla ilgili 5 nisan tarihinde mecliste Ergenekon adını kim verdi tartışmalarından dolayı başka bir başlıkta yazdığım yazı ve alıntı aşağıdadır.
Ama bugüne kadar değişen hiç bir şey olmamış.Tek çözüm mahkeme kararı ile bu ismin kullanılmasına yasak koydurtmak.


Alıntı:

Ülkemizde her zaman bu oyun oynanmıştır.Örtülü propaganda ile milli ve manevi kavramlar kötü gösterilmeye çalışılmıştır.Bunun son örneği boyalı basının "Ergenekon" adını verdiği operasyondur.Elbette suçlu varsa cezasını çekmelidir.Ama yüce kavramlarla suçun yan yana getirilmesi art niyetlidir.Bu konuyu Meclis'e taşıyan milletvekilerine teşekkür ediyorum.
Quote:

'Ergenekon'a kimse sahip çıkmadı 4 Nisan 2008


Saygı ÖZTÜRK / ANKARA



Operasyona "Ergenekon" adının verilmesine MHP ve CHP'nin tepki gösterip konuyu TBMM'ne getirmeleri üzerine İçişleri ve Adalet Bakanlıkları yetkilileri "Operasyona Ergenekon adını biz vermedik. Gözaltına alınanlar kendi aralarında bu adı kullanıyor" dediler.


Kaçakçılık ve organize suçlar ile istihbarat dairelerinin koordinesinde yürütülen operasyonlara isim verilmesi eskilere dayanır. İşte o dönemin de öncesinde operasyonlara isim vermeyi gazeteciler yapar, böylece “isimli” operasyonlar “daha önemli” diye kabul edilir ve o yüzden gazetelerde de geniş yer alırdı.

Sadettin Tantan’ın İçişleri Bakanlığı döneminde ise operasyonlara isim verilmesi öyle bir yaygınlaştı ki, hemen her operasyon isimleriyle anılmaya başlandı. Bunun ilk örneği de Kilis ve Gaziantep’te gerçekleştirilen “Paraşüt” operasyonu olmuştu. Helikopterle Gaziantep’e giden Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Dairesi’ne bağlı ekipler, dönemin Gaziantep Valisi Muammer Güler’in de haberi olmadan operasyonu gerçekleştirmişti. Aslında bu ilk operasyona Kaçakçılık Dairesi’nde “Güney” adı verilmiş, ancak Tantan “Paraşüt” olarak değiştirmişti…

Tantan’ın her önemli operasyona isim vermesine öyle alışılmıştı ki, gazeteciler bakanın “imalı” her konuşmasının ardında “operasyon adı” çıkartmaya çalışıyordu. Bakan, Kırıkkale gezisini izleyen gazetecilerin kebapları iştahla yediklerini görünce, “Arkadaşlar yediğimiz ete dikkat etmemiz lazım” dedi. Kimse ne olduğunu anlamadı. Bir gün sonra “Bufalo Operasyonu” başlamış. Tonlarca kaçak etin Türkiye’ye kaçak sokulduğu ortaya çıkarılmıştı. O gün kebapları yiyen meslektaşlarımız, bakanın verdiği mesajı alamamıştı.

“İNSAN HAKLARINA AYKIRI”

Operasyonlara isim verilmesi ve son operasyonda ise "Ergenekon" adının kullanılmasına tepki gösterilirken, Adalet Bakanlığı yetkilileri, operasyonlara isim verme uygulamalarının olmadığını söylediler. Emniyet'in bazı operasyonlara isim vermelerini bazı yetkililer "şov" diye nitelerken, Hakimler ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, "şüphelilerin isimli operasyonlarla gündeme getirilmesi insan haklarına da aykırıdır" dedi.

Türklerin milli destanı olan Ergenekon'un, son operasyonda adının kullanılmasına MHP'liler tepki gösterdi. MHP Milletvekili Tuğrul Türkeş, bu konuda soru önergesi verirken, CHP'de operasyonlara isim verilmesinden duyduğu rahatsızlığı TBMM'ne taşıdı.

Eski İstanbul Emniyet Müdürü MHP Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, "Operasyonla isim verilmesine ilişkin genelge, yönerge, talimat yok. Belli bir dosyaya gelen evraklar (X) dosyada toplansın diye isim verilir. Genelde operasyonlara istihbarat birimi isim veriyor. Son operasyonun adının Ergenekon konulması da uygun bir isim değil. Mutlaka isim verilecekse bu konuda daha özenli davranılması gerekir. Operasyonlara isim verilmesinde kötü niyet olduğunu da sanmıyorum" dedi.

Eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Kamil Tecirlioğlu da, operasyonlara isim verilmesi konusunda şunları söyledi:
"Bize ne polis kolejinde, ne polis akademisinde operasyonlara isim konulacağına ilişkin bir şey öğretmediler. Kaçakçılık Dairesi Başkanlığı yaptığım dönemde de operasyonlara isim vermiş değilim. Operasyonlara isim vermek doğru değil."

KENDİLERİ KULLANIYOR
Yürütülen "Ergenekon Operasyonu" konusunda Adalet Bakanlığı yetkilileri de, soruşturma ile ilgili yapılan açıklamalarda "Ergenekon" adının, gözaltına alınan bazı zanlıların kendilerine böyle bir isim vermesinden kaynaklandığını belirttiler. Elde edilen bazı belgelerde "Ergenekon Lobi Örgütlenmesi" denildiğini kaydeden yetkililer, bu adın gözaltına alınan şüphelilerden bazılarının kullandığını öne sürdüler.
Adalet ve İçişleri Bakanlıkları, son operasyona "Ergenekon" adını kendilerinin vermediğini, kendilerinin yaptıkları açıklamalarda da "kamuoyunda Ergenekon Operasyonu diye bilinen" nitelemesinde bulunduklarını belirttiler, operasyon adına sahip çıkmadılar.

CHP VE MHP’DEN ERGENEKON SORULARI

CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, son dönemlerde emniyet güçlerinin örgütlü suçlara karşı yaptıkları operasyonları gündeme getirdi. Anadol, bu operasyonlara "Balyoz, Balina, Bufalo, Beyaz Enerji, Neşter, Simsar, Atabey, Küre, Sauna, Ergenekon" gibi isimler koyduklarını belirtti. Operasyonlara isim koymanın yasal bir zorunluluktan mı kaynaklandığını soran Anadol, şu soruları yöneltti:
*Eğer operasyonlara bu tür adlar koymayı zorunlu kılan bir yasa yoksa, emniyet örgütümüz hangi gereksinimi karşılamak için operasyonlara isim koymaktadır? Operasyonları bu şekilde baştan isimlendirmenin, dava aşamasında yargıyı etkileyeceğini düşünüyor musunuz?
*Operasyonlara isimlerini, emniyet örgütünün içindeki hangi yetkililer ya da makam koymaktadır? Bu tür operasyonlara isim konulurken hangi yöntem izlenmektedir? İsimler neye göre seçilmektedir?
*Yukarıda adı geçen ve benzer birçok operasyonla gözaltına alınan sanıkların çoğu yargı aşamasında aklanmıştır. Ancak haksız yere baştan suçlanan yurttaşlarımızın, söz konusu operasyonun adıyla damgalanmalarından kaynaklanan mağduriyetleri ortaya çıkmaktadır.Operasyonlara konulan isimlerle masum vatandaşlarımızın damgalanmasına yol açanlar hakkında şimdiye kadar bir işlem yapılmış mıdır?
*Suçsuz vatandaşlarımızın operasyon isimlerinden kaynaklanan bu mağduriyetleri nasıl önlenecektir? Suçsuz yurttaşlarımız, operasyon adıyla damgalandıkları için gerçekten mağdur olduğuna göre, bile bile operasyonlara neden isim konulmaktadır?

MHP: BU ADI KİM VERDİ?

MHP Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş de, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, operasyona Ergenekon ismini kimin verdiğini sordu.
Türkeş, "Ergenekon"un, Türk Milletinin, milli bir destanı, olduğunu, "Yeniden dirilişimizin efsaneleşmiş anlatımı” olduğunu belirtti ve bakana şu soruları yöneltti:

"Milletimiz için böylesine kutsal bir ismin bir çete operasyonu çerçevesinde basit, alaycı, küçük düşürücü tarzda kullanılıyor olması doğru bir uygulama mıdır? 'Ergenekon' ismi Emniyet birimlerince mi tercih edilmiştir? Operasyona bu ismin verilmesinin gerekçesi nedir? Operasyona Ergenekon ismi verilirken, bu ismin Türk Milleti üzerinde uyandıracağı hassasiyet neden dikkate alınmamıştır? Son dönemde Emniyet tarafından yürütülen operasyonlara isim verilmesi hukuki açıdan doğru bir uygulama mıdır?"

Ergenekon yalnız ismiyle değil, önümüzdeki dönem yapılacak açıklamalarıyla da hayli tartışılmaya devam edecek.



Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Cum Tem 04, 2008 9:46 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Altemur Kılıç ın 4.7.2008 tarihli " gün uğursuzların!"adlı köşe yazısından alıntı bir bölüm:
Alıntı:
Gerçekler
Bu kalın sisli hava içinde belli olan iki şey var: TSK ve dolayısıyla Atatürkçülük, hayâsız bir saldırı bir kuşatma altında!
Ve - iki gündür, birilerinden bana gelen e-posta mesajları! Bunların özeti “TSK ne g... şimdi sırada ” Atanız “ ve sen varsın... Hodri meydan” ! Daha açıkça, aynen nakledemiyorum, ama bugünkü duruma sevinenlerin, ortak cephesi belli oluyor! Bilcümle düşmanlar, Türk ordusu saf dışı kalacak diye sevinçle ellerini ovuşturuyorlar! Lagendijk mı, Lagendalak mı, bir AB Komiseri, çok memnun; “Ergenekon’un büyük balığında” diyor... Fakat aslında, istedikleri oluyor: Yabancı gazeteler “Türkiye çökmek üzere” yorumları yapıyorlar! Dış düşmanların asırlardır yapamadığını, içimizdeki asıl “derin” güçler, Türk ordusuna - milletimizin “Aşil” “topuğuna” vurarak, yapmaktalar!

Hangi onun bunun çocuğu; 1924 doğumlu,bugün 84 yaşına gelmiş; görmüş geçirmiş,bu yaşta bile milliyetçiliğini vatan sevgisini kaybetmemiş
bir insan,TSK VE ATATÜRK HAKKINDA BUNLARI YAZABİLİR?
Yukarıdaki yazıda orhan3307 nin yana yakıla yazdığı ve son derece haklı olduğu meseleyi ortaya atan ve alkış tutanların kafa yapısı işte bu!
Türk tarihinin en büyük simgelerinden birisi olan ERGENEKON VE BOZKURT a hakaret eden,bu isimleri çete ile özleştiren insanların Türk kanı taşımadığı,soysuzun en aşağılığı olduğu ortada değil mi?
Türk tarihinin kesin bir bütün olarak devamını sağlamış Büyük Önder Başbuğ Mustafa Kemal Atatürk hakkında ;Tsk ya bunları yazan onun bunun çoçuğuna diyorum ki;çok yakında ebenizin örekesini görecek,senin deyiminle kimin kime .eçirdiğini anlayacaksın!Böyle cibiliyetsiz,onun bunun çocuları bu ülkenin kimliğini ve vatandaşlık unvanını taşıdığı sürece
bu ülkede bu olaylar bitmez.Bunları yetiştirip de kuduz it gibi ortaya salan milli görüşçülerin ve onların uzantıları olan sözde yenilikçi sahtekarlara da ,münasip bir taraflarına sürmekleri için bol miktarda kına gönderiyorum!Güle güle kullansınlar.Bu olayları başlatan ,hikayesini yazan,kurgusunu yapan fethullah ve yandaşlarının da hal ve hatırlarını hassaten ve bilhassa soruyorum!TÜRK ÜM!BOZKURT UM!ERGENEKON DAN ÇIKIP GELDİM!ATAM KÜRŞAT!
ATSIZLARIN,BAŞBUĞLARIN MİRASCISI VE KAVGALARININ DEVAMCISIYIM!TÜRK TARİHİNİN REDDETTİĞİM TEK BİR BÖLÜMÜ,MASALI,EFSANESİ,TÖRESİ, İNANIŞI YOK!var mı ulan bir diyeceğin?
TANRI TÜRK Ü KORUSUN!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kocakurt_adil
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 104

İletiTarih: Cum Tem 04, 2008 9:55 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sarızeybek'ten şok iddia
'Zekeriya Öz bana psikolojik baskı uyguladı, TSK aleyhine ifade istedi'

04.07.2008 10:37
Sarızeybek HABERTÜRK'te Faruk Demirel'in sorularını yanıtladı:

En son yazdığınız kitap çok önemli Ya Gazi Paşa Duyarsa.. Bu kitapta bahsedilen bazı olaylar var. Bugün de bir gazeteye konu oldu bu olay. Bir dinleme isteğiyle ilgili bir olay. İşin ilginci orada bahsedilen kişiler bugün Ergenekon'da gözaltına alınan isimler. Olay nasıl oldu? Nasıl yaşadınız?

Şu an gerçekten çok zor günler yaşıyoruz. Geçmişte de çok zor günler yaşadık. Çanakkale'de 250 bin, Allahuekber Dağları'nda 90 bin şehit vermişiz, onlara yanmıyorum minnet duyuyorum. Onlar şehit oldular bu toprakları bize vatan olarak verdiler. Biz göreve başladık. 1978'de PKK'nın ortaya çıkan yıllar. 5 binden fazla vatan evladı şehit oldu. Terör bitmiyor, şehit vermeye devam ediyoruz. Onca yıllar... Biz bu terörle mücadeleyi sürdürdüğümüz zaman evlatlarımız güvende olacak. Ülkemiz huzurlu olacak. Biz bunu düşünmüştük. Bugün bakıyorum onlarca yıllarımız sanki boşa gitmiş. Yanıyoruz ve sanki sırtımızdan bıçaklıyorlar bize. 2005'te bir kitap yazdık, emekli olduk. Biz emekli olduğumuzda şehit haberleri biter. Özellikle 90'lı yıllarda Hakkari bölgesinde yaşadığımız acı olayları hiç unutamadık. Her gün televizyonda bir şehit haberi var. Halkımıza o yaşadığımız günleri anlatalım belki ders çıkartılır dedik. Sınır geçişleri oldu, bu teröristler sınırı nasıl geçiyordu? Hesaplaşma isimli bir kitap yazdık. Sonra kendi anılarımızla ve şehitlerimizin acısıyla gelecek yılları sakince bir köşede geçirelim dedik. TSK'ya çok bağlıyım ama ayrılmak durumunda kaldık. Neden büyüğümüz emekli oldu diye sorarlarsa onlara tarihi bİr belge olsun diye o kitabı yazdım. Şehriban Oğhan diye bir muhabir var. Dediler ki kitabınızdan haber yapmak istiyoruz. O dönemde Bülent Arınç Meclis Başkanı'ydı. O kitapta Arınç'ın irticai faaliyetler nedeniyle annesinin evinde arama yapmaya ilişkin bir konu söz konusuydu. Onu da yazmıştım. Dediler ki kitabı konu yapacağız. Dedim ki yapın. Kitapta yazdıklarım doğrudur. Ertesi gün Hürriyet'te bir haber. "Bu esrarengiz kadın kim?" Biz öyle birşey demedik diye 50 tane tekzip gönderdik. Düzeltilmedi. O zamanlar 'İhaneti gördün mü' diye bir kitap daha vardı. Yeni Şafak, bombacı komutan diye manşet attı.
Şanlıurfa Alaya Komutanı'yken Yalçın Tanfet isimli bir üç kağıtçı dolandırıcı komutanlarımızı da kandırmış, onlara yanlış bilgi vermiş. Bunların içinde Veli Küçük de var. Ama Küçük bana "Bu adam yalancıdır ona inanma" dedi. Biz de "Tamam komutanım" biz gereğini yaparız" dedik. Bu adamı yakaladık. Adam 10,5 sene ceza aldı, cezaevine girdi. O sırada cezaevinden bir şikayet mektubu yazdı. Mektupta "Erdal Sarızeybek, Şener Eruygur için aüaç diker, çiçek diker, jandarmacılığı bilmez" dedi. Levent Paşam, Levent Ersöz geldi soruşturmaya, o dönemde de bizden istemiş olduğu numaralar vardı. Ben buna karşı çıktım. Siz soruşturma yapıyorsanız, siz yürütün bizi karıştırmayın dedim. Olay askeri bir iç soruşturmaydı. Askeri suçtu. Ben buna karşı çıkınca Levent Paşa ile karşı karşıya geldik. Rapor yazdı, rapor askeri yargıya intikal etti ve bu dava 4,5 sene sürdü.

Soruşturmaya temel teşkil eden emir de zannediyoruz Yalçın Tanfer isimli şahıs...

Bir de benim bu telefon tespitime karşı çıkma olayı

Orada zaten iş gelip düğümleniyoır. Tespitlerin istendiği telefonlardan birinin de dönemin genelkurmay başkanına ait olduğu söyleniyor...

Yalan. Nasılsa bizim hakkımızda "bombacı komutan" diye manşet atanlar bu kez de böyle bir iddia ortaya atıyorlar. Amaç gerçekleri çarpıtmak, halkımızın nezdinde terörle mücadele etmiş insanları küçük düşürmek

Sizden 9 tane telefon numarasının tespiti istenmiş. O numaraların kimlere ait olduğunu araştırdınız mı?

Zaten bu sonrasında askeri soruşturmaya dönüştü. Levent Paşa Yalçın Tanfer'le ilgili soruşturmayı sürdürürken, askeri savcılık da öbür yönde soruşturma yaptı. 4 yıl sürdü. Biz aklandık. Bizi Ankara'da uzman jandarma alay komutanı yaptılar. Hatta Şener Eruygur paşanın Bursa'ya bölge komutanlığına gittiğinde demiş ki Erdal'a haksızlık yaptık. Darbeyle alakası yok bu olayın. Yok Tansu Çiller, yok Hilmi Özkök dinlenmiş. Böyle birşey yok. Biz gazetelere çığlık çığlığa tekzip gönderdik, ne yayınlıyorlar ne de çıkartıp konuşuyorlar. Sizlere teşekkür ediyorum. Bu gerçeğin kamuoyuna ulaştırılmasında bana yardımcı oldunuz. Star gazetesi de bir manşet atmış. Manşeti de şöyle "Emekli Albay Erdal Sarızeybek, savcı Zekeriya Öz'le görüştü. Darbe planlarını anlattı" Öyle bir boyuta sokmuş ki olayı...

ZEKERİYA ÖZ BANA PSİKOLOJİK BASKI UYGULADI

Emekli orgeneraller, Levent Ersöz, Atilla Uğur gözaltında bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Birincisi savcı Zekeriya Öz, bu görevinden alınmalı ve hakkında soruşturma açılmalıdır. İkincisi de bu soruşturma tüm içtenliğimle söylüyorum. Türk milletinin ve ordusunun başına geçirilmek istenen üçüncü çuval hadisesidir. Birinci çuval 4 Temmuz yani bugün yıldönümü olacak 2003 yılında Süleymaniye'de Amerikalı askerler tarafından Barzani peşmergelerinin video kamerası önünde başlarına çuval geçirilmiştir, elleri kelepçelenmiştir bu peşmergelerin görüntüleri tüm dünyaya yayınlanmıştır. İkinci çuval hadisesi 21 Ekim Dağlıca karakol baskınıdır. Üçüncü çuval hadisesi de bu son soruşturma. Savcı Zekeriya Öz soruşturmadan alınmalıdır dedim. Bundan 2 ay önce herhalde 26 Nisan'da beni cep telefonumdan aradı. "Emekli albay Erdal Sarızeybek siz misiniz" dedi. Ben de "evet" dedim. "Ben de Zekeriya Öz" dedi. Savcı olduğunu anladım buyrun dedim. Sizinle görüşmeliyiz dedi. "Hayırdır savcım" dedim. Korkumuz olmadığı için rahat rahat konuşuyoruz. "Veli Küçük" dedi.. "Benimle ne ilgisi var" dedim. "Onun bir telefon görüşmesinde sizin adınız da geçiyor. Kayda alınmış. O kaydı bulduk. Size de sormamız gerekiyor." dedi. "Tamam, nezaman görüşürüz" dedi. "İstanbul^da işlerim olacak o zaman" dedik. İçime de kuşku düştü. Herkes korkuyor. Herkeste bir tedirginlik var. Kimseye de söylemedim. Ertesi gün Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'ne ve "bizi böyle birisi aradı. Zekeriya Öz olduğunu ve benimle görüşmek istediğini" söyledi. Bu bir oyun olmasın bir araştırın dedim. Zekeriya Öz'ü aramışlar o da "evet ben aradım" demiş. 31 Nisan günü İstanbul'a gittim. Beni birkaç kez daha aradı. Geç kalınca neden geç kaldınız diye aradı. Benim yerim 4. Levent'te, Ek Adliye binasında dedi. Bir sürü zorluk çektik yeri bulmak için. İstanbul'u tanımıyoruz. Odasına gittik.

Odasında başka biri var mıydı?

Badem bıyıklı bir savcımız vardı. Ama adını bilmiyorum. Hafif göbekli, biraz da kısa boylu. Dedi ki siz iyi bir subaymışsınız. Yurtdışında ateşelikleriniz olmuş. Sizi general yapacaklarmış yapmamışlar dedi. Soruşturmayla bunun ne alakası var dedim. "Soruşturma yapmışsınız Şanlıurfa'da" dedi. "Evet yaptık. Mahkemeye intikal etti, 4 sene uğraştık, aklandık" dedik. "Soruşturma yapılırken istihbarat kadroları sizin müdahalenizle değişmiş" dedi. "Allah allah neden değişsin" dedim. O zamanlar İener Eruygur Paşam jandarma komutanıydı. Onun emriyle istihbaratta atamalar yapıldı. Özellikle söylüyorum Şener Eruygur Paşam'ın emriyle atamalar yapıldı ve dsaha sonra ilk askeri şurada, Eruygur Paşam askeri şuraya girdi ve Levent Ersöz Paşamı sordu. O girdi, Levent Ersöz Paşa'nında Bilecik Tugay Komutanlığı'na çıkmasıyla Şener Paşa'dan" "Yok onları Fevzi Türkeri yapmış" dedi. "Bir yanlışınız var. Şuraya giren Şener Paşa, atamaların yapıldığı dönem de Mart'tı gene Şener Paşa vardı. Fevzi Paşa ondan sonraki dönemde" dedim. "Bu haberler medyaya yansıdı, röportaj yaptılar benimle. Bir bant kaydından bahsettiniz. O neydi?" dedim. "O Veli Küçük Paşa, Yalçın Tanfer'le görüşme yapmış. Soruşturmada haklı olduğunuzu söylemiş" dedi. Badem bıyıklı bir savcı daha geldi o sırada. Zoruma giden 30 sene zorluk yaşamışsınız. Oraya gelip 'sizi general yapmamışlar, harcamışlar' demeleri oldu. Bu ne demek?

Bu da bir soruşturma tekniği olabilir.

Bu değil. Bu bir insandan silahlı kuvvetlerden ayrıldın yok haksızlığa uğramış olmanın öfkenin var ise o öfkeyi harekete geçirerek TSK aleyhine eğerki bildiğim birşey varsa anlatacağım, onlar da yazacaklar. Varsa birşey söyleyin, biz gereğini yapalım dediler. Biz o dönem alay komutanıydık. Zaten yapılacak birşey olsaydı olaya el konmuştu yapılırdı. Bana sordu: "Sizin ilginiz yok mu Ayışığı, Sarıkız'dan?" "Hayır, ben Urfa'da alay komutanıydım o zaman." Beni kapıya kadar götürdü, götürmeden önce de vakit geç olmuş, katip evine gitmiştir, ifadenizde önemli birşey yok. Yazmasak da olur dedi. Uğurlarken de tekrar etti, general yapmamışlar, biz gereğini yaparız dediler. Bu gözaltıların olacağını biliyordum

31 Nisan.. 2 ay önce

O zaman kararı verilmişti.

Bu görüşmenin ardından Eruygur'a bilgi verdiniz mi?

TSK aleyhine benden psikolojik baskı uygulayarak bilgi alma istekleri üzerine Jandarma komutanlığı istihbarat merkezini aradım, savcı Zekeriya Öz'ün beni çağırdığını, bu şekilde bir baskı uyguladığını, ifademi tutanağa geçirmediğini söyledim. Gazetelere de maille gönderdim. Soruşturma taktiği
gözaltıların olacağını bildiğim için gözaltılar başladığında Erdal Sarızeybek gizlice savcının yanına gitti, gizli biçimde onunla konuştu sonra gözaltılar başladı diyeceklerdi. Nitekim bakın Star gazetesinde Erdal Sarızeybek Zekeriya Öz'e darbe planlarını anlattı yazmışlar. Böyle birşey yok. Sitemizde 2 aydır yayınlıyorum bu görüşmeyi. Bütün gazetelere yazıyorum, yazın bunu diyorum. Kimse bunu kabul etmedi. Kendimi de kurtarmak için bunu vurguladım.

Neden Öz'ün görevden alınması gerekir?

Çünkü bir, tanık psikolojik baskıya maruz kalmaz, iki, tanığın yazılı ifadesi alınır. Size tanık geliyorsa, olay anlatılır, cevabı tutanağa alınır.

Dinleme olmaz mı?

O da aykırıdır usüle. Gizli bant kaydıyla yapılmaz. Israrla psikolojik baskı uygulayarak "size haksızlık yapmışlar, terfi ettirmemişler" gibi oyunlara girerek, TSK aleyhine birşeyler söyletmek, usül olarak ifade alma yöntemine de aykırıdır.


--------------------------------------
bağlantıları
Darbe günlüklerinin yazarı Örnek'in oğullarının Çalık Grubu ile ilişkisi ne? Başbakan'ın oğlu Burak Erdoğan ile Örnek ve oğullarının yolları nerelerde kesişti?

04.07.2008 11:27
İLGİNÇ "TESADÜF"LERİ FATİH ALTAYLI YAZDI...

Ergenekon soruşturması, hepimizin artık öğrendiği üzere Oramiral Özden Örnek’in Nokta dergisinde yayınlanan günlüklerindeki iddialar temel alınarak yürütülüyor.
Özellikle işin “Generaller”le ilgili kısmında Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinin rolü büyük.
Soruşturma kapsamlı bir şekilde yürütülüp, ilgi alanı sürekli genişlerken, günlüklerin sahibi Özden Örnek’in şimdiye kadar, en azından bilindiği kadarıyla savcılığa çağrılmamış ve günlüklerle ilgili fadesine başvurulmamış olması, aralarında benim de bulunduğum pek çok kişi tarafından “İlginç” bulundu.
Bu gibi olaylarda tesadüflere çok da inanmadığım için, küçük çaplı bir soruşturma yaptım.
Ve Oramiral Özden Örnek’le ilgili çok ilginç bazı bulgulara ulaştım.
Biliyorsunuz, Oramiral Özden Örnek’in kamuoyunca tanınan bir oğlu var.
Yönetmen-yapımcı Tolga Örnek.
Tolga Örnek bir dönem çektiği film-belgesellerle halkın önüne çıkmıştı.
Tolga Örnek’in çektiği en bilinen iki film-belgesel 2003 yılında gösterime giren Hititler ve 2005 yılında gösterime giren Gelibolu’ydu.
Oramiral Özden Örnek’in oğlu Tolga’nın çektiği Hititler filminin sponsorları arasında İMKB, Çalık Holding, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, THY, İstikbal ve Nur İnşaat gibi kuruluşlar yer alıyordu.
Amiral’in oğlu Tolga Örnek’in diğer filmi Gelibolu’nun sponsorları arasında dikkat çekenler ise şöyleydi: Çalık Holding ve İstikbal.
Şimdi diyeceksiniz ki, “Ne var canım bunda. O filmlerin başka sponsorları da vardı.
Doğru.
Bu yüzden soruşturmamı biraz daha derinleştirdim.
Ve çok ilginç başka bir bulguya daha ulaştım.
Çalık Holding yani kamu bankalarının parasıyla Sabah ve ATV’yi alıp iktidarın emrine tahsis eden grup, 2004 yılının Mayıs ayında Çalgaz Doğalgaz Dağıtım Pazarlama Taşımacılık Sanayi ve Ticaret A.Ş. adında bir şirket kurmuştu.
Şirketin ortakları Çalık Enerji, Ahmet Çalık, yine Çalık’a ait Altındağ Yatırım, Aksel Goldenberg, Ruben Goldenberg ve Aşer Goldenberg yer alıyordu.
Büyük bölümü ve yönetimi Çalık Grubuna ait Çalgaz A.Ş., 20 Haziran 2005’te adını değiştirdi ve Naturelgaz Sanayi ve Ticaret A.Ş. ünvanını aldı.
Ve sıkı durun şirketin yönetim kurulu üyeliğine Çalık Enerji’yi temsilen Oramiral Özden Örnek’in diğer oğlu, Burak Örnek getirildi. İlginç bir buluşma değil mi?!
İlginçlik bu kadarla da sınırlı değil.
Aynı şirkette Başbakan’ın damadı Berat Albayrak 1. derece imza yetkisiyle danışmanlık yapıyor.
Nokta Dergisi'nin eline nasıl geçtiği hala anlaşılamayan “Darbe günlükleri”nin yazarı Oramiral Özden Örnek’in oğulları, iktidar tarafından medya sahibi yapılan ve bu dönemde rafineri lisansı almayı başaran Çalık Grubu’nun şirketleriyle son derece içli dışlı.
Doğrusunu isterseniz ilginç bir “Tesadüf”
Tabii başka tesadüfler de var ama bence bunlar kadar önemli değil.
Mesela Başbakan Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan Kasımpaşa Deniz Hastanesi’nden askerliğe elverişli değildir raporu aldığı sırada Oramiral Özden Örnek bu Hastane’nin bağlı olduğu Donanma Komutanı.
Ve yine Başbakan’ın oğlu, Tolga Örnek’in Kalendar Orduevi’nde yapılan düğününün davetlileri arasında(Bu bilgi o dönem basına da yansımıştı).
Değerli okurlar Türkiye’de çok garip şeyler oluyor.
Hem de çok garip


-------------------------
Bu operasyon soroscuların, DOLARA TAPANLARIN İŞBİRLİĞİ
İLE ALAKALI ahlaksız ilişkilerin eseridir
yinede Türk milletini teslim alamayacaklar
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cum Tem 04, 2008 11:27 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
AKP'li belediyeye baskın 4 Temmuz 2008


Turaç TOP/İZMİR, (DHA)



İzmir'in Buca İlçesi'ne bağlı Kaynaklar Beldesi Belediyesi'ne Jandarma'nın yaptığı baskında AKP'li Başkan Mustafa Karagülmez'in de aralarında bulunduğu 38 kişi gözaltına alındı. Belde halkı 400 jandarmanın katıldığı baskın karşısında büyük şaşkınlık yaşadı.


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İzmir ziyareti sırasında düzenlenen toplu katılım töreniyle Anavatan'dan AKP'ye geçen Kaynaklar Belediye Başkanı Mustafa Karagülmez hakkında çok sayıda şikayet dilekçesini göz önüne alan İzmir Cumhuriyet Savcılığı'nın bir süredir yürüttüğü soruşturma tamamlandı.

Cumhuriyet Savcısı'nın talimatıyla harekete geçen jandarma sabah erken saatlerde Kaynaklar Belediyesi'ni bastı. 400 jandarmanın katıldığı baskında belediyedeki ihale dosyaları, bilgisayarlar, belgelere el konuldu. Başkan Mustafa Karagülle ile birlikte aralarında belediye meclis üyeleri, belediye çalışanları ve vatandaşların da bulunduğu 38 kişi gözaltına alındı. Jandarma daha sonra Başkan Mustafa Karagülmez'in evini de aradı. Operasyonun ‘Yolsuzluk, silah kaçakçılığı, ihaleye fesat, rüşvet, görevi kötüye kullanma’ suçlamalarıyla yapıldığı öğrenildi.


Baskın sırasında bazı gerginlikler de yaşandı. İzmir'in güney bölgesinde Buca'nın bitişiğindeki orman içindeki Kaynaklar Belediyesi son zamanlarda arazi rantının en fazla yükseldiği yerler arasında gösteriliyordu.



Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 10:08 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Reuters yorumu: Yaşlı adamların uyduruk örgütü 5 Temmuz 2008


DIŞ HABERLER



Türkiye’yi sarsan Ergenekon operasyonu kapsamında yapılan tutuklamaları değerlendiren İngiliz Reuters haber ajansı, söz konusu örgütlenmenin uyduruk olduğunu savundu.

Reuters ajansının güvenlik uzmanı İstanbul muhabiri Gareth Jenkins, konuyla ilgili olarak, "Ergenekon bir suç örgütü olabilir ve soruşturulmalıdır da. Ancak böylesine uyduruk bir örgütlenme ve başında da yaşlı adamlarla çok ciddi bir şey olarak görülmesi, hayli şüpheli bir durum yaratıyor" diye konuştu.

Türkiye’nin uzun bir süredir ideolojik ve dinsel çizgilerle bölündüğünü öne süren Reuters, modern Türkiye’yi Osmanlı’nın külleri üzerine kuran Mustafa Kemal Atatürk’ün, din ile devlet işlerini ayırdığını hatırlattı. Ajans, "Laik elitler" diye adlandırdığı, generaller, yargıçlar ve profesörlerden oluştuğunu iddia ettiği kesimin, ülkenin laik yapısını korumayı görev edindiğini ve şimdi de AKP’yi, laik yapıyı bozmaya çalışmakla suçladığını yazdı.

’Stenti’ kontrol edildi

ERGENEKON soruşturması kapsamında tutuklanan ve geçen 21 Nisan’da kalbine stent takılan emekli Tuğgeneral Veli Küçük, dün sabah Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne getirildi. Kardiyoloji Servisi’ne alınan Küçük, saat 10.30’da Kandıra F Tipi Cezaevi’ne götürüldü. Hastane yetkilileri, Veli Küçük’ün şu anda sağlık probleminin bulunmadığını, stentlerin periyodik kontrollerinin yapıldığını belirtti.
hurriyet.com.tr dan alıntıdır



Yine yabancılar çözdü olayı, bizimkiler hala çözemedi, benim kafamı meşgul eden konu şu; Büyükanıt nerede? Neden çıkıp konuşmuyor? Ordu eski bile olsa Paşalarını birilerine yem ettirirmi? Yoksa herkes görev değişiminimi bekliyor? Başbuğ gelip masaya vuracakmı?

Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 10:26 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Evet, Türkiye bağırsaklarını temizliyor....


Türkiye bağırsaklarını temizliyormuş..

Senelerdir sömürdükleri din anlayışından bile yoksun AKP tayfasının sözcülerinden Bülent Arınç efendi buyurmuş bu sözü.

Televizyonda haberleri seyrediyorum. Ergenekon yalanı ile tutuklanan ilklerden bir işadamı serbest bırakılmış. Gerekçe kanser hastası olması ve şu anda ölüm döşeğinde yatması. İddianamesi bile olmayan bir davada bir senedir boşu boşuna yatan ve şu anda komada olan bir hasta ve onun durumunda olan diğer suçsuz mahkumlar için Bülent Arınç´ın ifadesi ise insanlık adına utanç verici ´Türkiye bağırsaklarını temizliyor´

Evet Bülent Arınç, haklısınız;

Türkiye bağırsaklarını temizliyor. Ancak adı şanlı Türk tarihinin bir destanı ile bilerek ve kasten anılan Ergenekon olayı nedeni ile değil, bizzat AKP kapatma davası ile.

Takiyeci, din istismarcısı, şeriat yanlısı, Amerikan uşağı sözde hükümet olmuş ama iktidar olamamış AKP iktidarından kurtulmanın sancıları bunlar. Türkiye´nin bağırsakları dün söylediklerini tekrarlayacak cesarete bile sahip olmayan, Atatürk düşmanlığını sergilemekten bir an bile çekinmeyen bir iktidardan kurtulmanın sancılarını yaşıyor.

Evet ülke olarak bağırsaklarımızı temizliyoruz...
Kendi oğluna trilyonluk gemicikler alırken, , vatan uğruna canını veren şehitlere kelle diyebilen bir zihniyetten kurtulmanın sancılarını yaşıyor bu ülke. Çocukları ´fakirlere´ yardım eden bir işadamı tarafından Amerika´da okutulurken, vatandaşın çocuğunu çöp kutularını karıştırır hale getiren iktidardan ve halk düşmanı tutumundan kurtulmanın zevkli sancılarını yaşıyor bu ülke.

Bağırsağında ki ´parazitleri´ temizliyor Türkiye..
Yıllardır Türkiye´yi sömüren, iktidara gelmeden önce Atatürk´e, laikliğe, Türkiye Cumhuriyeti´ne en ağır hakaretleri ettikten sonra ´değiştik´ diyerek utanmadan Anıtkabir ziyareti edenleri içinden söküp atmanın sancılarını yaşıyor Türkiye.

Eşi Türkiye´yi Avrupa´ya şikayet edebilecek kadar Ergenekon destanından ve diğer destanlarımızdan bihaber yaşayanları, milli takımın zaferleri bildiği tek Türk destanı olanları içinden atmanın sıkıntısını yaşıyor, yeniden doğuşun sancılarını yaşıyor bu ülke.



Kendi adına karar veremeyip AB-D nin hizmetkarı olanlara yargı tokadı atmanın sıkıntısını yaşıyor Türkiye. İşçiye memura yüzde bir nokta bilmemkaç zam yapanların, onurları ile çalışıp ailelerini geçindiren tekel işçilerine terörist muamelesi yaparken, gerçek teröristlere af çıkartıp televizyonlarında, TBMM´de onurlu insan muamelesi yapanların cezasını vermenin sancıları bunlar.


İçimizdeki tüm ´irinden´ kurtuluyoruz...
Devletin malını, Türkiye´nin taşını toprağını özelleştirme adı ile yabancılara ve yandaşlarına peşkeş çekenlerden yakında kurtulacak olmanın verdiği rahatsızlık bu. Kendisine muhalif olanların yok olmasını sağlamak için hertürlü kanunsuzluktan çekinmeyenlerin yok olma sancıları bu yaşananlar.


Bağırsaklarımızı temizliyoruz...
AB ile birlikte satın aldığı Pamukların, Altanların, Birantların, Tayyarların, Ilıcakların, Türkönelerin ve bir yığın yalakanın ve ikinci cumhuriyetçinin Türkiye´yi bölme çalışmaları nedeni ile, cumhuriyeti yıkma çabaları nedeni ile ´adam´ sayıldığı, ancak iddianamesi bile olmayan bir suç nedeni ile sabahın beşinde evlerine kapıları kırılarak girilen Türk ordusunun terör örgütüne karşı senelerce dağlarda savaşan onurlu paşalarının, onurlu gazetecilerinin, onurlu siyasetçilerinin ise terörist muamelesi gördüğü bir sözde davanın yaratıcılarından kurtulmanın sıkıntısını yaşıyor bu ülke.

Bülent Arınç´dan ve onun temsil ettiği düşünce yapısının bayağılığından basitliğinden, eski usul mafya tarzı ilişkilerden, Erdoğanlardan, Çalıklardan, Albayraklardan, Taraf´dan, Zaman´dan, Fetullah´dan, Dengirlerden kurtulmanın sancıları bunlar.

Yaşananlar sırasında arada gözyaşları da olabilir. Acılar da olabilir. Ancak bunlar sizi yanıltmasın onlarda gelecekte Türkiye´yi yoketmek üzere olan bir güruhtan kurtulmanın yarattığı mutluluk gözyaşları...
zdburak@mynet.com
Burak Özdemir






Bülent arınç haddini aşan sözleri söylemeye devam ediyor, ulan edepten nasibini alamamış adam sen kimsinki? Bu Ülkede Generallik yapmış kişilere bok kelimesini yakıştırırsın? hadsiz çapsız şahsiyetten yoksun kişi, neyse bu adama (adamda denmez ama) söylenecek o kadar söz varki benim ahlakım bunun seviyesine asla ama asla inmez....

Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 11:40 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Recep'in Tavuğu tesadüfü!




Hürriyet gazetesi yazarı Yılmaz Özdil, Sabah'ın Ergenekon kapsamındaki darbe iddialarını bir GSM şirketinin "Recep'in Tavuğu diyo ki" başlıklı reklamıyla eleştirdi...
Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, önceki gün Sabah gazetesinde yayınlanan ve Ergenekon iddiaları kapsamında 7 Temmuz tarihinde kaos ortamı yaratılacağı ve darbe için zemin hazırlanacağı yönündeki iddiaları ilginç bir dille eleştirdi.

Özdil, aynı gün Sabah gazetesinin birinci sayfasında tam da bu haberlerin üzerinde yer alan bir GSM şirketinin "Recep'in Tavuğu" başlıklı ilanıyla örtüştürdü.Özdil, iddiaları şöyle eleştirdi:

"Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının çalıştığı şirket tarafından satın alınan Sabah gazetesi, yazıyo...

7 Temmuz kaos planı.

Buhran ortamı yaratılacaktı.

Kalkışma başlatılacaktı.

İzinsiz mitingler yapılacaktı.

Polisle çatışmaya girişilecekti.

Halka ateş açılacaktı.

30 tetikçi suikastlar yapacaktı.

Tetikçi, albayla bağlantılı...

Bombacı, generalin ekibinde...

Sinan Aygün aktif rol aldı.

Yüksek Askeri Şûra ertelenecekti.

Darbe için düğmeye basılacaktı.

*

Recep Tayyip Erdoğan’ın damadının çalıştığı şirket tarafından satın alınan Sabah Gazetesi’nin bunları yazdığı gün, kadere bakın ki, Sabah logosunun üzerinde dokuz sütuna şu reklam var:

"Recep’in tavuğu diyo ki..."

*

E inanmak lazım.

Folluktan bildiriyor çünkü."



Buda güzel.........

Saygılarımla
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 12:48 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Kürt platformunda tarihi itiraf
05 Temmuz 2008 Cumartesi 10:38
Abant Platformu Kürt sorununu masaya yatırdı. Herkes eteğindeki taşları döktü. Bunlar arasında Bolu valisi de vardı.
Abant Platformu'nun düzenlediği "Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak" sempozyumuna, Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar damgasını vurdu.

Doğu ve Güneydoğu'da 9 yıl görev yaptığını hatırlatan Akpınar, Kürt sorununun halkın değil elit bürokrasinin sorunu olduğunu belirtti. Akpınar, toplumdaki ayrışmanın 12 Eylül'ün eseri olduğunu öne sürerek, "Bu dönemde Türkiye'nin her yerinde birçok insan işkenceden geçti. 500 bin kişi gözaltına alındı, yüzlerce kişi faili meçhullerle kayboldu. Hukukçunun değil hukukun hâkim olduğu bir ülkede yaşamak istiyorum" diye konuştu.

AYRILMAK İSTEYEN AHMAK YOK

Valilik yaşamındaki 19 yılın 9'unu Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da geçirdiğini söyleyen Halil İbrahim Akpınar, "9 yıl boyunca ayrı devlet kurmak isteyen bir kişiye rastlamadım. Ağrı'da bir kahvehane toplantısında karşılaştığım bir amca dahi 'Bunu isteyen bir ahmak yok.' diyor." şeklinde konuştu.

DTP'Lİ VEKİLLER GELMEDİ

Sempozyuma, davetli olmalarına karşın DTP katılmazken, AKP'den 3 milletvekili geldi

Gazeteci-yazar Ali Bulaç: Din faktörü, Türkler ve Kürtler arasındaki en güçlü ortak payda. Din faktörü, etkisini evliliklerde de gösteriyor. Türkiye'deki istatistiklere göre bugüne kadar etnik kökenden dolayı bir boşanma görülmemiştir.

Prof. Dr. Levent Köker: Demirel, 1990'lı yılların sonlarında 'Herkes birinci sınıf vatandaş olacak', 'Kürt realitesini tanıyoruz' demişti. Üzerinden yıllar geçti, Türkiye'de hâlâ bir mesafe alınmış değil. Türkçeden başka dili öğretebilirsiniz ama anadilde yapamazsınız deniyor.

Gazeteci-Yazar Şahin Alpay: Bizim meselemiz Kürt meselesi değil, kimlik sorunu. 1930'larda, o zamanın şartlarına uygun olarak geliştirilen kimlik politikaları artık iflas etti. Kimlik politikaları, laiklik ve kültür üzerinde yükseliyor. Çok kültürle başa çıkan ülkeler var. Bizim de başa çıkmayı başarmamız gerek.

HAK-PAR Onursal Başkanı Abdülmelik Fırat: Biz yorgun savaşçıyız. Ben yalnızca 50 sene bir zulme düçar kalmadım. Aile olarak 9. kuşaktan gelen bir zulmün son halkası olarak konuşuyorum. Türk aydınları, demokratik bir anayasa ortaya çıkarmazsa Kürtlere hiçbir şey veremez.

Yazar Mehmet Metiner: Güneydoğu'da yaşayanlar kesin bir çözüm beklentisinde. Din olgusu, sorunun çözümünde etkili olur, ancak yalnızca din üzerinden çözüm arayışı çözümsüzlükle sonuçlanır.

Eski Milletvekili Haşim Haşimi: Devlet, çözüm önerilerinde bulunan hiç kimseye güvenmiyor. Sorunu çözecek olan siyasi irade, kararlı olmalı.




VEEEEEEEEEEEEE MUTLU SONA BİR ADIM DAHA !!!!

GÖRÜNEN KÖYÜ HEP ANLATTIK HEP ANLATILDI, ERGENEKON FOSTUR, ERGENEKON BİR İNTİKAM ALMADIR VS VS VS ..... ERGENEKON ABD NİN KÜRT DEVLETİ İÇİN ATILAN BİR ADIMIDIR VS VS SÖYLEYE SÖYLEYE DİLİMİZDE TÜY BİTTİ, ADAMLAR TOPLANIYORLAR PLATFORM YAPIYORLAR, HEPSİ BİR YANDAN ATIYORLAR TUTUYORLAR, KÜRTLERE ŞU OLDU BU OLDU??? YAHU KARDEŞİM BİRDENBİRE NASIL ÇIKTINIZ SİZ ORTAYA? SİZİ KİM FİNANSE EDİYOR? SİZ KİMSİNİZ? NESİNİZ? NECİSİNİZ?

VE TABİ PARALI MEDYA ŞİMDİ BUNU POMPALAMAYA BAŞLAYACAK, KÜRTLERE ŞU OLDU BU OLDU, ASLINDA ÇOK İYİDİRLER VS VS AMAÇ BELLİ ABD DEN GELEN TALİMAT GEREĞİNCE KÜRTLER HAKLI ÇIKARILACAK VE HER ZAMANKİ GİBİ MİLLETİMİZ BUNU YİYECEK VE KÜRT DEVLETİ KURULACAK !!! TIPKI PAŞALARIN TUTUKLANMASINA SESİNİN SOLUĞUNUN ÇIKMAMASI GİBİ !!! YA KARDEŞİM ADAM ÇIKAR ŞUNU SÖYLER TAMAM BUNLARI GÖZALTINA ALDINIZ PEKİ NEDEN AKEPELİ BELEDİYELERDE DÖNENLERDEN DOLAYI HİÇ KİMSE BİRŞEY YAPMIYOR? DÜN BİR ARKADAŞIN ANLATTIĞI OLAYI ANLATAYIM, YA BİR DÜKKAN SAHİBİ VARDI SON BEŞ YILDA ALDI YÜRÜDÜ, BENDE MERAK ETTİM SORDUM, YA İŞLERİN ŞÜKÜR İYİ, NASIL YAPTIN BECERDİN?

CEVAP : PARTİMİZ SAĞOLSUN

BUNUN ÜSTÜNE SÖYLENECEK LAF YOKTUR....

SAYGILARIMLA
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kocakurt_adil
Amatör Üye
Amatör Üye



Kayıt: Jan 27, 2006
İletiler: 104

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 2:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Abant (feto) Gurubu ve Ortakakıl pılatformu,akp,azınlık(Rum,Ermeni ,Yahudi soylu) Eski marksistler ve pkk kolkola hedeflerinde ilerlemektedirler biz Türkleride BAŞÖRTÜSÜ,ERGENEKONLA oyalamakta
sindirmektedirler .yinede ben şahsen onları fazla önemsemiyorum acaba diyorum DEVLETİ KORUMAK VE KOLLAMAKLA GÖREVLİ RESMİ GÖREVLİLERİN NASIL BİR HAMLE YAPACAKLARINI GÖRMEMİZ LAZIM
DİYE DÜŞÜNÜYORUM (12 eylüldede vatan nerdeyse sovyetleşekti ?)fakat
beş general vatanı koministten kurtardılardı da tarafsızlık yapıp SİZEMİ DÜŞTÜ VATANI SAVUNMAK DİYE MHP VE ÜLKÜCÜLERİ AZARLAMIŞLARDI
bence yinede beklemekte faydavar resmi görevi olmayan bir işten bizler sorumluluk alamayız .eğer bize işdüşecekse MİLLET MHPYİ TEKBAŞINA İKTİDAR YAPAR SORUMLULUK ÜSTLENEREK BU KÖTÜ GİDİŞE DUR DERİZ
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 9:32 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Kürtçe resmi dil olsun!
05 Temmuz 2008 Cumartesi 16:32
Abant platformunda gazeteci Cengiz Çandar'dan cesur bir öneri geldi. Ancak bu çıkışında farklı bir nokta var.
HADİ ÖZIŞIK-İNTERNETHABER/ABANT

Cengiz Çandar Kürt nüfusunun yoğun yaşadığı bölgelerde Kürtçe'nin resmi dil kabul edilmesini önerdi. Ayrıca trafik levhalarının da Kürtçe yazılmasını istedi.

Abant Platformu'nun ''Kürt Sorunu: Barışı ve Geleceği Birlikte Aramak'' konulu 17. toplantısı, Prof. Dr. Mehmet Altan'ın oturum başkanlığında yaptığı ''Geçmişin Muhasebesi'' adlı oturumla devam etti.

Gazeteci Cengiz Çandar ise toplantıdan çıkan sonuçların formüle edilerek, gerek Hükümete gerekse Genelkurmaya somut çözüm önerileri sunulmasında fayda olacağını kaydetti.

Çandar, AK Parti'deki Kürt kökenli milletvekillerinin Hükümetin soruna yaklaşımı konusunda nasıl bir katkı sağladığını bilmek istediklerini de dile getirerek, Kürt yoğun bölgelerde Kürtçenin resmi dil olarak kabul edilmesi ve hatta trafik levhalarındaki uyarıların Kürtçe ve Türkçe olarak birlikte yazılması önerilerini savundu.





İŞTE BU KADAR, SATILMIŞLAR TEKER TEKER ORTAYA ÇIKIYOR, BİRTAKIM GÖRÜŞMELER YAPILMIŞ, FİNANSLAR SAĞLANMIŞ VE UYGULAMAYA GEÇMEYE BAŞLAMIŞTIR. CENGİZ ÇANDAR DENİLEN GAZETECİ BOZUNTUSU BU ÜLKEYE BU MİLLETE AKIL VERMEYE BAŞLAMIŞTIR, İCAZETİ KİMDEN ALDI ACABA? KAHIR BAĞRIMIZI DELDİ GEÇTİ BİLE, LANET OLSUN İÇİMİZDEKİ HAİNLERE!!!

SAYGILARIMLA
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
tamerr
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Feb 27, 2006
İletiler: 416

İletiTarih: Cmt Tem 05, 2008 9:36 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:
Bütün Türkiye Kürdistan'dır!
05 Temmuz 2008 Cumartesi 15:46
Araştırmacı yazar Mustafa Akyol, bu sözleri Abant'ta söyledi. Peki Akyol ne demek istedi?
HADİ ÖZIŞIK-İNTERNETHABER/ABANT
Abant Platformu'nun, "Kürt sorunu: barışı ve geleceği birlikte aramak" konulu tartışma programının ikinci günün ikinci oturumunda araştırmacı yazar Mustafa Akyol konuştu. Mustafa Akyol özetle şunları söyledi:

"Çok satan bir gazetenin logosunun hemen yanında "Türkiye Türklerindir" ifadesi var. Bu hangi anlama geliyor. Oradaki ifade Türk ifadesinden Türkiye'de yaşayanlar kastediliyorsa bu malumu ilama ne gerek var. Türkiye, Çinliler'in olmayacak elbette. Bir başka konu da Kürdistan ifade. Tarihimizde Kürdistan bölgesi var olageldi. Güneydoğu ve Kuzey Irak'ın bulunduğu coğrafya, "Bilad-ı Etrak" olarak anılıyordu. Kuzey Irak'taki yapılanmaya Kürt yönetimi derseniz, Türkmenler itiraz ediyor. "Biz de varız bu yönetimin içinde" diyorlar. "Kürdistan" diyecksek, bana göre ütün Türkiye Kürdistandır, İstanbul Başkent'tir. Çünkü en büyük Kürt kenti İstanbul'dur. Bütün Türkiye aynı zamanda Türkistandır. Çünkü hepimiz kardeşiz, ayrı olmamız mümkün değil"




SÖYLEMLER HAVADA UÇUŞUYOR, AĞZI OLAN KONUŞUYOR, DEVLET NEREDE? YETKİLİLER NEREDE? BUNLAR NE YAPMAYA ÇALIŞIYORLAR?

UYAN ARTIK TÜRK EVLADI UYAN !!!

SENİN BAŞBAKANIN NE MUTLU TÜRKÜM DİYEMEDİ !!!

BAK ADAMLAR NELER SÖYLÜYORLAR !!!
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 7 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4, 5, 6, 7  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1