Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
alt1
Basın-Yazarlar: AKP, ‘KÜRTÇÜ’ PARTİ Mİ OLDU? / M. GÜRAY DEĞERLİ
Gönderen:: Bozkurt
alt1
Konu Basın-Yazarlar
Adalet ve Kalkınma Partisi, İslami, çoğulcu demokratik sistem partisi mi, yoksa, Türkiye’nin üniter devlet yapısını değiştirmeye çalışan sınıfsal ve etnik ayrımcılığa kayan bir parti mi?

3 Kasım’dan bu yana yaşanan gelişmeler ve Türkiye *****huriyeti Devleti’nin hızla değiştirilmeye çalışılan temel değerleri bu soruyu sormanın gerekliliğini çok acil biçimde ortaya koyuyor.
Aslında sorunun kaynağı da yanıtı da AKP Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bizzat kendisinde.
Erdoğan’ın ‘Siyasal İslam’ odaklı ideolojik biçimlenmesi büyük ölçüde meselenin çerçevesini çiziyor. Dolayısıyla, Erdoğan’ın ‘Türklük üst kimliğini benimsemeyen; milliliğin aksine ümmetçi’ felsefesi ve bu yapıyı çok iyi kullanan kadroları sorunu da yanıtı da içinde barındırıyor.
Ancak burada çok önemli bir ayrıntı gözlerden kaçıyor; Erdoğan, kendisini ve hitap ettiği kitleleri her zaman ‘Türk milleti ya da Türk halkı’ olarak tanımlamak yerine onlara ‘Türkiyeli’ demeye özen gösteriyor. Erdoğan’ın kalın ve derin hatlarla oluşturduğu bu çizgisi öyle anlaşılıyor ki; parti içinde ‘baskıcı bir egemenlik’ sağlamış kadrolarında tehlikeli algılama ve yönelimlere yol açan çelişkili bir durum yaratıyor.

AKP’DEKİ AYDINLAR PASİFİZE Mİ EDİLDİ?
Gelinen durum şu; Erdoğan’ın ısrarla kullandığı Türkiyeli ifadesiyle ortaya çıkan ‘ulusal – siyasal’ boşluk, en başta ‘Büyük Kürdistan’ hedefli Kürtçülerce dolduruluyor. Bunun sonucu olarak, Erdoğan, ‘Ulusallık ve Ulusçuluk’ gibi kavramlardan kaçınırken öte yandan, partiye, yasama, yargı ve yürütmeye hakim pozisyona gelen egemen kadrolarının Kürtçülüğü’nün yörüngesine girmiş bulunuyor.
AKP’deki bu ‘baskıcı – egemen’ sapma, içerdeki, milli birlik beraberlikten taviz vermeyen, ‘ulus - devleti benimsemiş partililerin pasifize edilmelerine’ yol açıyor. Parti içindeki bu aydın kadroların ortaya çıkan durumdan rahatsız oldukları bir gerçek. Ancak seslerinin duyulmaması da ayrı bir konu.
Elbette, çok iyi kurgulanmış bu siyaset, Türkiye *****huriyeti’nin tam bağımsız ulus – devlet esaslı sistemiyle çatışan ABD – AB eksenli bir payandayla oluşturuluyor. Daha da ötesi örtüştürülüyor
Peki, neden Kürtler?
Irak ve sınırları Hazar’a Azerbaycan’a taşınan Ortadoğu merkezli ‘Yeni Siyasi Coğrafya’ eskizlerinde ortaya çıkan resimde en net görülen çizgiler ‘Kürdistan’ı işaret ediyor. Konjonktürü çok iyi değerlendiren taraf hiç şüphe yok ki; Sevr’den ve Mahabad Kürt *****huriyeti denemelerinden önemli dersler çıkaran Kürdistancılar ve / veya Kürtçüler.

KÜRDİSTAN KİMİN İŞİNE YARIYOR?
Irak’ın kuzeyi, Türkiye – İran - Suriye üçgeninin yumuşak karınlarına uzanan, Amerikalıların saldırıya uğramadıkları, bilakis varlıklarının desteklendiği ve memnuniyet duyulduğu tek bölge. Bu bağlamda, ‘Kürt Piemont’u planları merkeze oturtuluyor.
Yahudi ve Petro – Dolar eksenli NeoCon / Yeni Muhafazakar Amerikan siyasetinin ‘PNAC / Yeni Amerikan Yüzyılı Projeksiyonu’ doğrultusunda Ortadoğu şekillendirilmeye çalışılıyor.
Makro açıdan değerlendirildiğinde bu adımlar, önümüzdeki 200 yıllık Amerikan ‘stratagem’in en önemli halkalarından birini oluşturuyor. Ancak, enerji ve su yollarının ‘kilit – anahtarı’ Türkiye *****huriyeti Devleti’nin çizilmeye çalışılan bu resme uymadığı çok açık biçimde göze çarpıyor. Resmin diğer köşesinde ise İran ve Suriye var. Bunlar da kuşkusuz ne ‘Anglo – American’lara ne de aynanın arkasındaki İsrail’e uyuyor.

HEDEF TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ

Oldukça hassas bir dönemeçte bulunduğumuz şu günlerde, 1950’lerde başlayan üniter devlet yapısını bozmaya yönelik stratejilerden sonuç alındığı görülüyor. Bunun parametrelerinden biri, Avrasya coğrafyasına model olacak; adına ‘Yeşil Kuşak’ da denilen ılımlı İslami yapıydı. Diğeri ise etnik, siyasi ve ekonomik zaafiyete uğratılmış ‘Kontrollü İstikrarsız’ devlet yönetimiydi. Mevcut duruma bakıldığında Türkiye’de bu yönde hayli mesafe alındığı kuşku götürmüyor. Fakat, henüz bu direnç kırılabilmiş değil.
Gücünü Türk Milleti’nden ve Atatürk Devrimleri’nden alan, Türkiye *****huriyeti Devleti’ni korumak ve kollamakla yükümlü Türk Silahlı Kuvvetleri söz konusu direncin beynini ve motor gücünü oluşturuyor. Bu sebeple de emperyalist amaçlı ‘Post Yeni Dünya Düzeni’nde taşlar yerine oturtulamıyor.

ABD, PKK – KADEK, KDP, KYB
AKP iktidarıyla geçirilen evrelerde, 1 Mart 2003’te ‘Irak’a Asker Gönderme ve ABD’ye Türkiye Topraklarını Kullanma İzni’ni içeren tezkerenin reddi önemli bir kırılma noktasıydı. .
Hatırlanacağı üzere, AKP, Meclis’teki oylamada 100 kadar fire verdi ve tezkere geçmedi. Fakat, Irak’ın kuzeyindeki asıl fotoğraf dikkatlerden kaçıyordu. Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren bu fotoğrafın baş oyuncuları Peşmerge liderler Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani ve Kürdistan Demokratik Partisi Başkanı Mesut Barzani ile Kandil Dağı’nda Başkanlık Konseyi’nce yönetilen, halen Abdullah Öcalan’ın Genel Başkanı olduğu PKK – KADEK’ti.
Her üç grup da Türkiye’nin Türk Silahlı Kuvvetleri’yle bölgeye girişinin de bir anlamda önü kesildiği rahat nefes aldılar ve durumu en iyi şekilde lehlerine çevirecek zamanı da kazanmış oldular.

‘AKP’DEKİ 70 KÜRTÇÜ’

PKK – KADEK, yayın organları MEDYA TV, Özgür Gündem ve Öcalan’ın başyazar olarak halen yazdığı Özgür Politika gibi gazeteleri aracılığıyla tezkerenin AKP içindeki 70’e yakın etkin Kürtçü milletvekilleri sayesinde reddedilerek Kürdistan hedefi doğrultusunda büyük bir başarıya imza atıldığı duyuruluyordu.
Örgüt liderleri Osman Öcalan, Murat Karayılan, Cemil Bayık, kendilerini sürgündeki Kürt parlamenterler sıfatıyla tanımlayan Remzi Kartal gibi isimlerin yanı sıra, Türkiye’den Koray Düzgören gibi gazetecilerin de bulunduğu katılımcılarıyla dikkat çeken MEDYA TV’deki ‘Sela Sor’ programı bunlar içinde en belirleyici olanlardan biriydi.
12 Eylül kaçaklarından gazeteci Cahit Mervan’ın Türkçe yayınlanan ‘Sela Sor’ adlı programında tezkerenin reddi, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin önünü kesen, Türkiye’deki Kürt hareketinin ve Kürdistan’ın kuruluşuna yönelik geriye dönüşü olmayan bir aşama” şeklinde yorumlanıyordu.

KÜRTÇÜ ‘YEDEK GÜÇLER’
Öte yandan, her yerde “Avrupa Birliği sayesinde siyasi açılımların kazanıldığı, yeni yasalarla sürecin daha da ivme kazanacağı, artık belirleyici pozisyonda olan PKK – KADEK merkezli Kürt hareketinin Washington’da da realite olarak kabul edildiği ve örgütle görüşmelerin yürütüldüğü” üzerine basa basa söyleniyordu.
“AKP’nin hazırladığı Topluma Kazandırma Yasası’nın Öcalan’ı ve lider kadrosunu da kapsayacak ‘Genel Af’fa dönüştürülmesi gerektiği” üzerinde duruluyordu. “Bu sürecin, AKP içinde aynen ‘Yedek Güçler’ olarak adlandırılan milletvekileri ve parti tabanıyla gerçekleştirileceği” ifade ediliyor, içerdeki “PKK – KADEK’lilerin baskılarını yoğunlaştırılmasının gerekliliğine” işaret ediliyordu.
Nitekim olayların akışı, yapılan tüm bu yorumları gösterilen açık hedefler yönünde doğruladı.
Irak’ın Kuzeyi’nde Kırmızı Hatlar daha aşılmadan Türkiye’ye bayrağını yakarak, küfürler ederek ağır hakaretlerde bulunan Barzani ve Talabani’ye gerekli yanıtları veremeyen, bölgeye, Kürtlere ve en önemlisi Türkmenlere yönelik yeni açılımlar gösteremeyen Ankara bir anlamda sınanıyordu.

KÜRDİSTAN DENİZE MERSİN’DEN AÇILIYOR
Barzani’nin savaştan önce 177’ye ulaşan şirketlerinin sayısı bugün 200’ü aştı. Büyük Kürdistan haritalarında Diyarbakır’ı da sınırları içinde gösteren KDP ve KYB güneydoğuda da örgütlenmeye başladı. Kaldı ki; sadece Barzani, hem bu şirketleriyle hem de işbirliği içinde bulunduğu PKK – KADEK’e doğrudan ve dolayı olarak çalışan Kürtçü organizasyonlarla Mersin Serbest Ticaret Bölgesi ve İskenderun Limanı’na hakim durumda.
Büyük Kürdistan’ın denize çıkışını sağlamakla birlikte finans kaynağını oluşturan bu yapılanmalara ilişkin alınması gereken tedbirlerden hala eser yok. Çünkü, ulusal tehdit boyutuna varan bu plana karşı politika ve önlem geliştirecek kurum olan Meclis’e kadar sızmış milletvekilleri var. PKK – KADEK’in ‘Yedek Güçler’ olarak değerlendirdiği bu milletvekilerinin elde edilen ranttan pay aldıkları, ilgili bakanlıklara yerleşmiş kadrolar aracılığıyla aynı gruplara ihaleler dağıttığı ve bazılarının gizli ortak olduğu da biliniyor.
Ayrıca, ayrılıkçı ‘Kürt Kolonizasyonu’ oluşturma stratejisi doğrultusunda Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Tarsus, Mersin, ve İskenderun’a kadar uzanan bölgede çok disiplinli şekilde örgütlenmiş olan PKK – KADEK’i, HADEP’i, KDP’yi ve bunlarla ilişkili bazı sivil toplum kuruluşlarıyla yerel yönetimleri dikkatle izlemek gerekiyor. Aynı kesimlerin ‘Yerel Yönetimler Yasası’nda neden ısrarcı oldukları, bu bilgiler ışığında daha iyi anlaşılıyor. Dışarıdan bölgeye yatırım amaçlı gelenlerin tehdit edildiği, haraç istendiği yönünde bilgiler de mevcut.
Tüm bunlar bilindiği, devletin ilgili birimlerinde kayıtları ve raporları bulunduğu halde, konuya el koyması gereken bakanlıkların, kurumların harekete geçmemesi ya da geçirilememesi ise ayrı bir soru ve sorun teşkil ediyor.
ABD Büyükelçisi Robert Pearson’un giderayak verdiği; “Irak’ın Kuzeyi ve Türkiye’nin güneydoğusu ekonomik olarak bir bütündür” mesajı, Washington’da tezgahlanan ve sınırları Diyarbakır’ı da içine alan ‘Büyük Kürdistan’ın ön fikir alıştırmalarıydı. Talabani’nin işgalin daha başında “Türkiye Kürt devletini engellemeyi bahane ederek bölgeye gelirse biz de Diyarbakır’ı gündeme getiririz” sözleri de aynen böyle tepkisiz ve yanıtsız bırakılmıştı.

ÖCALAN’IN GAZETECİLERİ VE TEHDİTLERİ
Bunlara mukabil neler mi yaşandı? İmralı’daki Öcalan her hafta avukatları ve Özgür Politika gazetesi aracılığıyla mesajlar gönderdi. Genel Af çıkmaması halinde yeniden kan döküleceğine dair açık / kapalı tehditte bulunan Öcalan, sürgüne gönderilmesi gerektiğini söyleyebilecek kadar kendisine uygun zemin buldu.
Bu arada, Türkiye’nin egemen medya kuruluşunun etkin ve ‘çok uluslu’ gazetecileri Abdullah Öcalan’la röportaj için haber yollayıp, PKK – KADEK’e, Kürtlere yol haritası çıkardılar. Ne ilginç bir tesadüftür ki; bu isimlerin çoğu AB Türkiye Temsilcisi Karen Fogg’un da listesindeydi.
Aynı isimler Savunma Bakanı Donald Rumsfeld’in emrindeki Pentagon’un şahinlerinin sözcülüğünü de yaptılar. Türk Silahlı Kuvvetleri’ni hedef alan planda gazetecilik görevlerini fazlasıyla yerine getirdiler. Ancak önemli bir detayı atlamamak gerekiyor; gazetecilik başarısı olarak gösterilen o malum ve meş’um, Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz görüşmesini bir hafta kadar önce ABD’ye giden Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı Cüneyt Zapsu ayarlamıştı.

ABD’DEKİ ILIMLI İSLAMCI, KÜRTÇÜ MERKEZLER

‘Karanlıklar Prensi’ olarak anılan Savunma Bakanlığı eski Danışmanlarından Richard Perle, CIA’nın Ankara’daki eski İstasyon Şefi ve Rand Coorporation adlı ‘Think Tank / Düşünce Kuruluşu’nun başındaki ‘Yeşil Kuşak’ın mimarlarından Graham Fuller, CSIS / Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Dr. Bülent Ali Rıza, Zeyno Baran, Yahudi Kuruluşu JINSA, Washington Institute’tan Türkiye Uzmanı Alan Makowsky, Henry Barkley, James Woolsey, gibi isim ve kurumlar bu gazetecilere ve ekranlarına sık sık konuk oldu. Aynı isim ve kuruluşlar incelendiğinde, Türkiye’nin özellikle son 30 yılında aktif rol üstlenmişler, bugün gelinen ‘Ilımlı İslamcı, Kürtçü dönüşümde’ büyük pay sahibi olmuşlardı.

OYUNA GETİRİLEN TSK
Sınamalar ve Türkiye üzerinde engin deneyimleri olan yukarıda sözünü ettiğimiz kadroların elde ettiği sonuçların ABD, AB, AKP, PKK – KADEK - Öcalan, Barzani ve Talabani tarafından çok iyi analiz edildiği yadsınamaz bir gerçek.
Hal böyle olunca, Bush yönetimiyle AKP arasındaki tezkerenin reddinden kaynaklanan gerginliğin sorumluluğu, Irak’taki yeni oluşumlara müsaade etmeyen Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ustaca bir plan dahilinde yüklendi.
AKP içinde tezkerenin onaylanmamasında etkili olan aktörlerin Pentagon ve Beyaz Saray’la yürüttükleri aktif siyaset, Türk Ordusu’nu hedef haline getirdi.
‘Psikolojik Harp’in tüm unsur ve araçlarıyla geliştirilen plan, paralel biçimde dış ve tekel haline getirilen iç medya tarafından Türk halkına adeta dayatıldı. Ardından, Süleymaniye’deki İrtibat Birimi’nde görevli Özel Kuvvetler Komutanlığı’na bağlı 11 Türk subayının aşağılayıcı biçimde gözaltına alınması olayı yaşandı. Kudretini ’Milli Güç’ unsurlarından alan Türk Silahlı Kuvvetleri’ne duyulan güven bu yolla ciddi biçimde sarsılmaya çalışıldı.
Üzerinde dikkatle durulacak bir diğer ayrıntı, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kararlılığında, Irak’ın Kuzeyi’ndeki PKK –KADEK’li 5000 teröristin etkisiz hale getirilmesi vazgeçilmez bir neden. Fakat, Pentagon, orta vadeli planında yer alan ‘Büyük Kürdistan’ stratejisini bozmamak için inisiyatifin Türk Ordusu’nda olmasını istemiyor. Barzani ve Talabani de Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyi’ndeki varlığını ABD’den aldığı cesaretle reddediyor.
ABD, sınırları çiziyor; sadece içine düştüğü bataktan bir an önce kurtulmak için kendi askerleri yerine Bağdat, Musul, Tıkrit gibi çok kayıplar verilen bölgelerde Türk askerinin görev yapmasını istiyor. Pentagon, PPK – KADEK’le yürütüğü görüşmelerde de dağ kadrosunun Türkiye’ye dönmelerini, çıkartılacak aftan yararlanmaları yönünde baskı yapıyor.

PKK – KADEK AF’LA RESMEN SİYASALLAŞIYOR
Amacından saptırılarak çıkartılan ‘Topluma Kazandırma Yasası’nın PKK – KADEK’in silahlı dağ kadrosunu dağdan indirmek yerine cezaevlerini boşaltan bir şekle dönüştürülmesi de AKP içindeki egemen Kürtçü – İslamcı grubun bir eseri. Özellikle Doğu ve Güneydoğulu milletvekili ve bakanların baskıları sayesinde ortaya çıkan yeni durumda; PKK – KADEK silahlı gücünü dağda tehdit olarak tutuyor, içerde ise cezaevlerinde siyasi ve askeri eğitimlerini tamamlamış kadroları dışarı çıkartılıyor.
Bu kadroların neler yapabileceğini kestirmek pek de zor değil, partilerinde aktif siyaset yapmakla birlikte, bir kısmının bölgede görev yapmış güvenlik elemanlarına yönelik intikam eylemlerine girişecekleri daha şimdiden belli.
Bu arada, AB sürecinde Kopenhag Kriterleri’nden sonra nihai adım atılarak 6. ve 7.Uyum Yasaları çıkartıldı. Türkiye’deki hakim medyayla birlikte tüm Avrupa ve Amerikan basınında “En Büyük Devrim” manşetleriyle duyurulan 7. Uyum Paketi’yle MGK’nın ve dolayısıyla askerin siyaset üzerindeki etkisinin ortadan kaldırılarak “Türk devlet yapısının kökünden değiştirildiği” vurgulandı. Beklentilerin ötesine geçen gelişmeler Washington, Brüksel ve Atina’dan TSK’yı rencide edici ancak AKP’yi cesaretlendirici karşılık gördü. Daha önce olduğu gibi ne Başbakanlık, ne Dışişleri, ne Milli Savunma, ne Adalet ne de İçişleri bakanlıkları gibi ilgili kişi ve kurumlardan bunlara yanıt verilmedi.

UYUM YASALARI VE PKK – KADEK
Kopenhag Kriterleri’ne uygun Uyum Paketleri’nin içindeki yasalar, azınlıklara, Türkiye içindeki farklı dini, etnik, siyasi gruplara düşünce ve ifade özgürlüğü getiren ve bunları güvence altına alan değişikleri öngörüyor.
PKK – KADEK ise bu yeni düzenlemelerin Öcalan’ın İmralı’dan gönderdiği bildirilerle resmen ilan ettiği Türkiye’yi dönüştürecek ‘Demokratik *****huriyet’ açılımıyla örtüştüğünü belirtiyor. Ayrıca, çıkartılan ve çıkartılacak yasalarla nihai hedefi Kürdistan olan Kürt hareketinin siyasallaşması yönünde büyük ilerleme sağlanacağı değerlendiriliyor.
Kaynak : M.Güray Değerli, M5

alt1
alt1
 
alt1 alt1
alt1
Giriş
Üye Adı

Şifre

Hala hesabınız yok mu? Hemen buradan açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi birçok avantajlara sahip olacaksınız.

alt1 alt1
alt1
İlgili Bağlantılar
· Daha fazla Basın-Yazarlar
· Haber gönderen Bozkurt


En çok okunan haber: Basın-Yazarlar:
Erdoğan'ın yeni uyutma taktikleri


alt1 alt1
alt1
Haber Puanlama
Ortalama Puan: 4
Toplam Oy: 10


Lütfen bu haberi puanlamak için bir saniyenizi ayırın:

Mükemmel
Çok İyi
İyi
İdare Eder
Kötü


alt1 alt1
alt1
Seçenekler

 Yazdırılabilir Sayfa Yazdırılabilir Sayfa


"AKP, ‘KÜRTÇÜ’ PARTİ Mİ OLDU? / M. GÜRAY DEĞERLİ" | Hesap Aç/Yarat | 0 yorum
Yorumlar yazarlarına aittir. İçeriklerinden biz sorumlu tutulamayız.

Misafir kullanıcı yorum yazamaz, lütfen kayıt olun
News ©
alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1