 |
|
|
|
Konu Basın-Yazarlar
KIBRIS'ta görüşmeler başladı. Mihver yine Rauf Denktaş. Bu sefer, şimdilik, iki büyük yenilik ortaya çıkıyor. Birincisi Şeffaflık... Her toplantıdan çıkışta Denktaş, gazetecilerin karşısına çıkıyor, madde madde neleri konuştuklarını neleri konuşamadıklarını, Rumlar'ın hangi noktada bulunduklarını büyük bir açık kalplilikle, açık sözlülükle ortaya koyuyor.
Eskiden öyle değildi. Denktaş açıklama yapamazdı, bundan da Rum tarafı istifade eder, tekzip yemeyeceğini bilmenin rahatlığıyla istediği propagandayı yapardı. Şimdi Sayın Denktaş 'El bende' diyor ve bu elini halkıyla milletiyle paylaşmak için uzatıyor. Bu şimdiye kadar hele dış politika meselelerinde nail olamadığımız bir bahtiyarlık. Devamında sonsuz faydalar olacaktır.
Diplomasiyi bilmek İKİNCİ husus, ilk defa sanırım 1963 ile 1974 arasında Türkler'in uğradığı işkence, katliam, sürgün, tehcir dolayısıyla doğmuş haklarının tazminini istemesidir. Bu acıları ve çekilenleri, uğranılan zararları en iyi bilen sayın Denktaş'tır. Hatta Güney Kıbrıs'ta kalan Türk-İslam vakıfları vardır. 'Hala Sultan' vardır. Hala Sultan kısmı Türkler'e bırakılmalı ve Türk Vakıfları'nın yüz milyarlarca Kıbrıs Lirası tutan bedeli Türkler'e ödenmelidir.
Birçokları Denktaş'ı bilmedikleri kadar diplomasiyi de bilmiyor. Ne güzel söylüyor Denktaş... 'Diplomaside küsmek gücenmek olmaz'. Nitekim Sayın Denktaş'ın anlattığına göre, New York'ta da De Soto ile karşılaşınca tokalaşırken demiş ki, 'Siz beni bertaraf etmeye uğraştınız beceremediniz, ben de sizi bertaraf etmeye uğraştım beceremedim. Bir daha böyle yapmayınız.'
De Soto cevap vermiş:
- Siz de yapmayın.
Ve Denktaş'ın kıvrak zekasından şu cevabı almış:
- Ben politikacıyım. Ben yaparım.
Evet sözü bağlayalım, atalarımız ne demişler, 'Barışmasını bilmeyen kavga etmesin'. Denktaş istediği kadar edebilir.
AKP Basın Odası
ASLINDA NTV'deki bir programın adı bu, Basın Odası. Ama adını değiştirip AKP Basın Odası denmesi daha uygun olur. Çünkü, bu Basın Odası'nın işi gücü Kıbrıs konusundaki AKP politikasını desteklemek, cilalamak, yenilir yutulur hale getirmek.
Efendim bir kanal, bir partiyi tutamaz mı, ona ekranlarını açamaz mı, onun politikasını destekleyemez mi? Niçin yapamasın?
Elbette bütün bunları yapabilir, yapar da. Bu onun hakkıdır. Kimse karışamaz. Ama bunu meslek ahlakına uygun bir şekilde yapar.
NTV öyle yapmıyor: Ekseriya dört kişilik bir kadroyla yürüttüğü bu programda daima 3'e 1 taktiğini uyguluyor. Yani AKP görüşünü temsil eden üç aktörle (Mehmet Barlas, Fehmi Koru, Tarhan Erdem) ile aksi yönde düşünen 1 kişiyi karşılaştırıyor. Yani güreşçi tabiriyle çıvgar çıkarıyor. Bu 1 kişiyi de ekseriya ılımlılar arasından seçiyor. Ancak o zaman bile çok kere batıl davaları yine çıkmaza girince Sayın Mehmet Barlas 'gözlerini belerterek' ve öyleyse dünyaya savaş ilan edelime gelen laflarla, uğradıkları bozgunu örtmeye çalışıyor.
Bu işin raconu, ikisi aksi görüşü savunan dört kişiyi bir araya getirir eşit şartlarda konuşturursun, seyirciye ve gerçeğe saygı, haber ve meslek ahlakına değer vermek ancak böyle olur. Bu bazen yorumlar için daha fazla geçerlidir.
Böyle yapmayınca o zaman yapılacak şey bu programın ismini NTV Basın Odası değil de açıkca AKP Basın Odası koysalar ve hatta üç değil, dört AKP'liyi veyahut taraftarını konuştursalar meslek haysiyetine daha uygun ve daha şerefli bir iş yapmış olurlardı.
Kimse de hiçbir şey diyemezdi.
Ergun Göze / H.O. Tercüman
|
|
|
| |
|
|
| Giriş |
| Hala hesabınız yok mu? Hemen buradan açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi birçok avantajlara sahip olacaksınız. |
|
|
|
| Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 3.71
Toplam Oy: 7
|
|
|
Haber :
Üyeler :
Servisler :
İletişim :
Dökümantasyon :
