 |
|
|
|
Konu Basın-Yazarlar
Türkiye'de gazetelerin köşelerini işgal eden yazarların büyük bölümü, ortaokul düzeyinde bilgi sahibidir.
Bunlar; okumazlar; eskiden öğrendiklerini allayıp pullayıp sofraya getirirler.
Alın milliyetçilik konusunu...
Son zamanlarda, milli değerleri ayaklar altına alındığı için, milletimizin haklı olarak gösterdiği tepkiyi, getirip milliyetçiliğin şahlanışı, hatta kafatasçılık olarak göstermeye uğraşanlar var.
Kafatasçılık, kabaca, milletleri kafataslarının yapılarına göre ayırmak demektir. Kafatası benzerliği ortak kökten gelen topluluklarda (kabileler, kabile federasyonu) görülür. Eğer bir kabile, belli coğrafi sınırlar içinde kalmış, orada çoğalmış, devlet olmuş ise, onlarda kafatası ölçümü ile benzerlikler bulmak mümkün olur. Almanya ve İtalya başta olmak üzere Avrupa'da 20. yüzyılın başlarında kafa tasları, kemik yapıları üzerinde çok yoğun araştırmalar yapılmış idi; bunlar hala devam ettiriliyor.
Gel gör ki, dünyada hiçbir millet; Türkler kadar bu ölçünün dışında kalamaz.
Yani, Türk dışında bütün milletleri, kafatası ölçümüne almak mümkündür ama Türk milleti o ölçüye uymaz.
Türk tarihini iyi incelerseniz şunu görürsünüz: Büyük Türk Hakanlığı (Göktürkler), 6. yüzyılın ortasında kurulduğunda, yönetici Türküt (Türkler) Açina (Asil kurt) kabilesi olmasına karşın, Altay eteklerine saçılan birçok Türk dilli kabile de orada yer almıştı. Ayrıca doğuda Kıtanlar, mağlup Ju-janlar, en batıda Bulgarlar, Peçenekler bile Türk kimliği altında yaşıyorlardı. Batıdaki On Oklar (10 büyük kabile) doğudaki Dokuz Oğuz (9 Uygur Kabilesi), Üç Oklar (Üç Kırgız Kabilesi) ile eski Hun Türklerini oluşturan kabileler de Türk yönetiminde, büyük Asya bozkırlarında harmanlanıyorlardı. 8. yüzyılın başlarındaki büyük Türk kahramanı Kültegin, hala Moğol tipli idi.
Bugünkü Türk tipi de Çinli-Moğol tipinden daha çok Hint-Avrupa tipine evrilmiştir...
İşte bu değişimin içine Türk kabileleri bilerek, gönüllü girmişler; hiçbir zaman kafatasçı anlamda hareket etmemişlerdir.
Milliyetçilik-kafatasçılık konusunu getirip Türklere de yamamaya çalışan bu cahil köşe yazarlarına, hatta uyduruk tarihçilere de bir önerim var: Açsınlar, Türk tarihini büyük Rus tarihçilerinin kaleminden okusunlar. Bütün dünyada üstat kabul edilen Gumilev, Türkler için aynen şunu yazıyor: 'Türkler hiçbir zaman şovenist (ırkçı) olmadılar.'
Şimdi eline kalemi alan, 'Türkiye'de ırkçı milliyetçilik yükseliyor!' diye döktürüyor.
***
Faşizm ve ırkçılık, Avrupa coğrafyasında değişmeden kalan veya az değişen kapalı kabile toplumlarının icat ettiği bir değerlendirme yolu, siyaset biçimi ve yaşama modelidir. Batı, kendi hayatından ürettiği terimleri, dünyayı da anlatmada kullanmakta, diğer ülkelerin bilinçsiz aydını da (sömürge aydını) onlara hayran olduğundan batıdan gelen terimleri ve yorumları olduğu gibi kopya etmektedir.
Batı faşist kafalı ise Türk de faşist kafalı olmalıdır; hatta Türk'te bu kafa yapısı daha fazla olmalıdır; diye düşünür sömürge aydını.
Cahil yazar; Türk topmunun en başından beri askeri demokrasi ile yoğrulduğunu bilmez; askeri yapıyı, faşizm sanır. Faşizmin büyük tekelci sermayenin dünyayı sömürme siyaseti olduğunu ise belki bir yerlerde okumuştur ama anlamayaz; belki de anlamak işine gelmez.
Tekrar edelim: Dünyada, en fazla fiziksel değişime uğrayan millet, Türk milletidir. Gel gör ki fiziki değişim, kafa ve yüz şeklini değiştirse de onun genetik gücünü azaltmamış; dayanıklılığını yok edememiştir. Dünyanın en dayanıklı milleti Türk milleti olduğundan en az üç kez cihanşumül imparatorluk (küresel devlet) kurabilmiştir.
Bu yüzden; Türkiye'de kafatasçılıktan söz etmek, cehalet denizinde kulaç atmaktan öteye gidemez.
MHP Mİ?
Başbakan Erdoğan'ın, 'aya ve yıldıza kurban olacak' bir dönüş içinde olması sevindiricidir. Bu dönüş; milli kimliği daha kuvvetli biçimde vurgulamak demektir. Gel gör ki milliyetçiliği kafatasçılık olarak göstermek ne kadar yanlış ise; kafatasçılığın bulunmadığı bir iklimde bunun olduğunu söylemek ayrı bir yanlıştır.
Herhalde o söz, MHP'ye bir gönderme idi.
Fakat, MHP kadrolarına, hele hele yönetici kadrolarına baktığımızda, orada Türkler kadar başka etnik kökenlerden (kabilelerden) gelme insanların olduğunu, hatta o kesimin, nüfus oranının tersine, daha ağırlıklı olduğunu görüyoruz. En Türkçü görünen siyasi yapılarda bile Türklerin azınlıkta kalması, Gumilev'in sözlerini bir kez daha hatırlamamıza sebep oluyor.
Eğer kafatasçı aranacak ise, bunu bugünkü Avrupa'da arayın; her yerde bol bol bulabilirsiniz.
Rıza Zelyut / Güneş
|
|
|
| |
|
|
| Giriş |
| Hala hesabınız yok mu? Hemen buradan açabilirsiniz. Kayıtlı bir kullanıcı olarak yorum ayarları ve isminizle yorum gönderme gibi birçok avantajlara sahip olacaksınız. |
|
|
|
| Haber Puanlama |
Ortalama Puan: 5
Toplam Oy: 2
|
|
|
Haber :
Üyeler :
Servisler :
İletişim :
Dökümantasyon :
