AKP’NİN İSTİKAMETİ

Irak konusunda resmen çuvallayan, bu savaş nedeniyle zaten uğradığımız zararların telafisi fırsatını kaçırmak bir yana, Kuzey Irak’taki tehlikeler ve çıkarlarımız konusunda ABD‘nin, daha acısı Peşmergelerım müsaade ve insafına kalmış olmamızın ve ABD'nin nezrinde ağırlığımızın kalmamış olmamamızın da müsebbibi AKP İktidarı, anlaşılan, şimdi dengeyi, bir taraftan an İran-Suriye ekseninde ve de, daha fazla, "büyük" AB "projesinde" arıyor. Ama bu arayış ta muhakkak hüsranla sona erecektir.

Gerçek şu: AB bizi hemen üye almayacak. Açıkça her ağızdan söylüyorlar; " tarihinizle, kültürünüzle coğrafyanızla ve milli değerlerinizle, sizi "hazmedemeyiz'" En iyi ihtimalle bütün istediklerini kendi hassasiyet ve çıkarlarımızı, onların "kriterlerine uyarak" feda edersek 2005 yılı başlarında –belki müzakere süreci başlatılacak veya gene tarih için tarih verilecek, sonra da 10-11 yıl devam edecek bu süreçte, ağzımızla kuş tutsak, yeni engeller çıkaracaklar, -yeni ev ödevleri dayatacaklar, "kaşımızın altında gözümüz" var diye bekletecekler..Bekletecekler, çünkü başka hedeflere kaymamızı istemezler.

TÜRK KORKUSU

Acı ve değişmez hakikat şudur; "ata irkil ve de güncel" Türk Korkusu". Daha evvel de yazmıştım; 1919 tarihli, yanı Osmanlının yenik düştüğü Türklüğün en zayıf döneminde yazılan bir gizli İngiliz istihbarat raporunda, benim dahi bilmediğim Türk boyları sayıldıktan sonra şu neticeye varılıyordu; "Türkler şimdi mağlup ama birgün toparlanır birleşirlerse Avrupa için, bizim için en büyük tehlike olurlar". Nitekim, ondan sonra Doğu bölgelerine ajanlar göndererek Kürt isyanlarını tahrik etmelerinde, Ermeni arzularını desteklemelerinde hep bu korku vardır. Türkiye’yi, olsa olsa, hazemedilebilir lokmalar haline getirdikten sonra AB ne – o da belki – üye veya başka bir statü ile alırlar ve müstakbel Dışişleri Bakanlarımız da AB "aile fotoğrafının" bir köşesinde yerini alır. Bu gerçeği görmeyenlere görmek istemeyenlere ne demeli. Gafil mi, hain mi? Siz karar veriniz!

AVRUPA SÜRECİ

Sivil ve asker, hepimiz adeta amentü gibi tekrarlıyoruz…"AB ne üye olmaya taraftarız" Üzerimizdeki AB manevi baskısı öylesine ki, AB’ne karşı olmak, aleyhinde konuşmak adeta günah haline gelmiş..

A.B., eğer gerçekten, Atatürk’ün bize hedef olarak gösterdiği "Batı çağdaş uygarlık düzeyi" ise, üyesi olmaya, tabii taraftarız. Ama öyle mi? AB bugünkü durumu ve kriterleriyle, Atatürk’ün anlamımda, çağdaşlık düzeyi mi? Bizim kendi geleneksel, milli kriterlerimize, özel konumuzdaki ihtiyaçlarımıza cevap veriyor mu? Biz, Brüksel sevdalıların istedikleri gibi, AB komiserlerinin dayattıkları kriterlere, aynen uymalı mıyız? A.B. şablonunu aynen ülkemize uygulamalı mıyız? Uygulayabilir miyiz? Böyle olursa ülkemizin, milletimizin tarihi dokusu ve birliği zarar görmez mi?

SEVR İLE YAPAMADIKLARINI…

Görülmüyor mu ki, yüzyıllardır ve son zamanlarda, Sevr'le Türkiye’yi, Türk milletini, bölüp parçalamayanlar bu kriterleri dayatarak bunu yapmak istiyorlar. Kendi içimizdeki İkinci *****huriyetçiler de komünizmle yıkamadıkları *****huriyeti AB ile yıkmak istiyorlar.

AB’nin kurucu üyeleri, milletlerinin tarihi süreci içinde ve kendi çıkarlarına göre kriterlerini geliştirmişlerdir. Bu kriterler arasında bizim de çıkar ve ihtiyaçlarımıza göre benimseyeceklerimiz vardır. Atatürk döneminde, AB meydanlarda yokken, Onun vizyonu ve direktifleri ile çağdaş uygarlık düzeyine, kendi şartlarımıza göre erişmek için büyük mesafeler aldık. Bu süreç sekteye uğramış - uğratılmışsa, bunu vebali beceriksiz politikacılara aittir. Bundan sonra, gerçekten ihtiyacımız olan reformları ancak Avrupalıların iteklemeleriyle ve sopaları ile yapacaksak, bu da tarihte nice devletler kurmuş bir millet için züldür. AB süreci diye bu kadar gayret sarf edeceğimiz yerde, reformları kendimiz ,kendi çıkarlarımızı ve kriterlerimize göre, yapmaktan herhalde aciz değiliz!

TÜRK BİRLİĞİ

TÜRKÇÜLER Bayramını kutladık. Acaba Avrupa Süreci uğruna sarf edilen gayretleri Türk Birliğini gerçekleştirmek için sarfetse idik, bu daha onurlu ve e gerçekçi olmaz mı idi.