VİCDAN MESELESİ DEĞİL EGEMENLİK MESELESİ / NECDET
Tarih: 23.07.2003 Saat: 06:33 Konu: Basın-Yazarlar
Her Türk evlâdının ürpererek okuyacağından emin olduğum aşağıdaki itiraf; tarihe, Aliyye Divânı olarak intikâl eden sıkıyönetim mahkemesinin zabıtlarından alınmıştır. İtiraf, ayrılıkçı ve aynı zamanda terörist arap hareketinin elebaşılarından Refik Rızzık Sellum'a aittir. Sellum, hâkim huzurunda diyor ki:
“- Ben fransız mekteplerinde okudum. Bugün, Suriye, Irak, Lübnan eşraf ve âyânın evlâtları cizvit (*) mekteplerinde okur. Öteki arap diyarlarında ise ingilizce hâkimdir. Onlar ya ingiliz mekteplerinde yada amerikan kolejlerinde okurlar. Hepsinin gâyesi Türkler hakkında benim sahip olduğum bilgileri telkin etmektedir. Hepsi için müşterek düşman Türkler'dir. Bu sebeple arapları mâlum hattâ gayrimâlum gâyelere sevketmek emelinde olanların ele alacakları yegâne mevzuu Türk düşmanlığıdır!”
Sellum'un itirafı uzayıp gidiyor, fakat bu kadarı bile misyoner mekteplerinin de genel olarak misyoner faaliyetlerinin de müslümanları hıristiyanlaştırmaktan çok, siyasî hâkimiyet aracı olarak kullanıldıklarını açıklamaya yeter. Bugün Arap Dünyasını yöneten kral, şeyh ve emirlerinin Türk aleyhtarı olmalarının ve adetâ birer ingiliz ve amerikan valisi gibi çalışmalarının sebebi de budur. Devrin “gizli servisi” demek olan Teşkilât-ı Mahsusa, eğer Şam'daki Fransız Konsolosluğu'nu basıp, birçok belgeyi elegeçirmeseydi, biz bu bilgilere sahip olamayacaktık. Fakat bu konuda elimizde yüzlerce belge bulunduğu ve misyoner tahrikleri sebebiyle bu milletin evlâtları yaklaşık 800 yıldan beri himâye ettikleri müslüman kardeşleri tarafından kızgın çöllerde bir yudum suya hasret bırakılarak öldürüldüğü hâlde, Türkiye haçlı propagandasını daima bir inanç meselesi olarak görmeye devam etmiştir! Divân'da defalarca gündeme getirdiğimiz gibi; misyonerler çoktan beri kürtleri ve alevîleri hıristiyanlaştırmakla meşguldürler! Doğu Karadeniz bölgesinde ise pontus propagandasının altından yine onlar çıkmaktadır.
Mozaikçi Turgut'un, teşkilâtın başına bir monşeri getirmesinden sonra, genellikle meyveli sütünü içmeden, başını kuştüyü yastığa koymayan hanım evlâtlarının doluştuğu anlaşılan MİT'in, Fransız veya Amekiran Konsolosluğu'nu basmasına lüzum yok. Zâten, “Bas!” emrini verecek bir babayiğit de yok. Ama istenirse, bırakın Millî İstihbarat elemanını, herhangi bir karakol polisi bile ayrılıkçı kürtlerin arkasında bir protestan kilisesinin bulunduğunu tespit etmek için fazla mesai harcamayacaktır. Bir şartla.
Eğer hükûmet misyoner faaliyetlerini bir egemenlik meselesi olarak kabul ederse. Etmiyor. Çocuklara Kur'ân-ı Kerîm öğretmek için Uludağ'ın bilmem hangi izbesine gizlenmek zorunda bırakılan hocaefendiyi bir mücrîm gibi tâkip edip, “Enselemekle” iftihar edenler, Kadıköy Camii'ne girip, imam efendiye hıristiyan propagandası yapan cür'etkâr misyonerden nedense habersiz. Ben “devamı yarın” demekten hoşlanmam ama bu yazı burada bitmeyecek. Kısmet olursa yarın görüşelim.
(*) Bir katolik târikatı.
Necdet Sevinç / Yeniçağ Gazetesi
|
|