
Aydınlarımızın ihaneti / Ergun Göze
Tarih: 9.08.2003 Saat: 11:35 Konu: Basın-Yazarlar
JULİAN BENDA bu konuyu Fransa'da bir kitapla işlemişti taa geçen asırda. Meseleyi günümüze ve Türkiyemize çekersek şöyle bir perspektiften davayı ele alabiliriz. Türkiye'de sol aydın dindar olduğu, sağ aydın da dindar olmadığı için, aydın özelliğine ihanet halindedirler.
Açalım... Sol aydın, 18 ve19 asrın dine karşı aydınlanma hareketinin dümen suyunda sahneye çıkmıştır. Yani dine ve dini inanış, davranış ve biçimlerine baş kaldırarak... O'nun en büyük düşmanı dogmalar yani naslardı. Bugün bile sol aydınımızın ideolü olan Nazım Hikmet bakınız dini inanç ve düşünceye nasıl saldırmaktaydı: Zekeriya zikrini bir derin aha verdi, Doğdu İsa, bikr'ini Meryem Allah'a verdi, Çalışan esirlere İsa, Musa, Muhammed Sade bir kuru dua, bir tütsü buhur verdi, Hayal cennetlerinin yollarını gösterdi Din düşmanlığı din mi? BU SALDIRI, Onsekiz ve Ondokuzuncu Yüzyıl'ın dini tamamen reddeden görüşünün Yirminci Yüzyıl'daki bir ifadesidir ve tamamen dogmatiktir. Zaten Nazım 'Hafız-ı Kapital olmak istiyorum' mısrasının da sahibidir. Böylece bütün sol aydınlar, bu sefer de bu inançsızlığa bir inanç, bu din düşmanlığına, bir din gibi sarılmışlar, marksizmin ve komünizmin en müteassıp sofusu olup çıkmışlar, Rusya'daki temizliklere, Polonya'nın faşist Almanya ile bölüşülmesine, Macar gençliğinin Rus tankları altında ezilmesine, Çekoslavakya'nın işgaline hep bir kör taassubun kuyusundan gözleri kapalı, görmeden bakmışlar, boyun eğmişlerdir. En büyük düşünce ataları Sartre'ın 'Faşizmi yaptıklarıyla, sosyalizmi vaad ettikleriyle ölçmeli' yavesine yatmışlar ve ancak Sovyetler'in bile kendi içlerinden yıkılmasından sonra kısmen susmuşlardır. Komünizmi bir din, Komünist Manifestinosu'nu da kutsal bir kitap gibi göre göre, Komünist Partisi'nin kanlı katil liderlerini de birer aziz bilmiş ve onlara tapınmışlardır. Nitekim, Nazım Hikmet Moskova'ya indiği gün Beni Stalin yarattı demiş, Stalin öldüğü gün de İlkönce kim kime başsağlığı dileyecek kardeşim şiirini yazmıştır. Örneklemeyi uzatmayayım, fakat otuz senedir her gün bir derece artarak ve musırren, tam bir dindarlıkla marksizmi işleyen ve çalışma esnasında 'Ruslar bizden Kars'ı ve Ardahan'ı istemediler... ABD, İngiltere ve Fransa Ruslar'ın isteğine karşı çıkmadılar, biz kendiliğimizden NATO'ya girdik' diye gerçekleri çarpıtacak hale geldikten sonra, askerlerle de irtibata geçip beraberce hapishanelere düşen İlhan Selçuk da tam bir marksizm dindarı olduğu ve Sovyetler'in çöküşünü bir türlü değerlendirip açıklayamadığı, Marksizm'den dönmeyi de kalemine yediremediği için 'Devlet eliyle sosyalizm devri bitmiştir, şimdi özgür iradelerle sosyalizm devri gelmiştir' diye yazarak kendisini ve okuyucularını teselliye çalışmıştır. Bir kişi de çıkıp 'Şunu daha önce söyleseydin de bu kadar genç sokağa kalaşnikoflarla çıkmasaydı' dememiştir. Gerçeğe ihanet SAĞ aydın ise dindar olamamıştır. Çünkü dindar olmanın deruni şartlarına hiç dikkat etmemiş, aslında tenkit ettiği laiklerin davranışını aynen tatbik etmiştir. Hedefe varacak her vasıtanın inancına uygun olup olmadığına bakmamıştır. Halbuki dindarlığın temelinde ahlak yatar. Ahlak ise kaideler külliyatı değil, yaşanan kaidelerdir. Dini ahlak olmadan din olmaz. Dini ahlak ayrı, dini törenler ayrıdır. İslam Dünyası'nda, cihat yaparken önderlerin büyük çoğunluğu (bilmiyorum bunlara aydın denilebilir mi?) hasımlarının silahını kullanmak yolunu seçmiştir. Nitekim, terör İslam'a, İslam'ın adaletine, tamamen zıt bir şeyken bugün bu davranış, İslam” terör yaftasıyla, İslam Dünyası'nın yakasına yapıştırılmış bulunmaktadır. İşin politik yanı, bir tarafa bunun İslam'a ne kadar zıt olduğunu, dini ve felsefi bakımdan ortaya koyan aydın da yoktur. Bugün Engizisyonları, Haçlı Seferleri'ni unutturan bir Hıristiyan Dünyası karşısında, teröre bulaşmış gösterilen bir İslam Dünyası görülmektedir. Ne kadar acı. Bunun bir sebebi de, sağ aydının siyaseti öne alıp sekülerleşmiş olmasıdır. Sol aydın ise zaten oldum olası din meselesiyle ancak menfi şekilde meşguldür. Sol aydın seküler bir davayı din, sağ aydın ise (bunlar geniş ölçüde teknokratlardır) dini bir davayı seküler hale getirerek ihanetlerini tamamlamışlardır. Bu ise sağ aydını da sol aydını da aynı noktada birleştirmiştir: Gerçeğe ihanet !
|
|