FENER Rum Patriği ve manevi Bizans İmparatoru haşmetli (!) Bartholemeos cenapları, gazetelere geçen bir beyanatına göre, Fener Rum Patriği'nin Türk vatandaşı olmak şartının kaldırılmasını istemiştir.
Bu isteğinin gerekçesi olarak da Türkiye'de, Rum Ortodoks cemaatinin sayısının çok düştüğünü, seçim için gerekli metropolitlerinin kalmadığını, bu sebeple Türkiye dışındaki metropolitlerin de seçilebilmesi için Türk vatandaşlığı şartının kaldırılmasının zaruret haline geldiği gerçeğini ileri sürmüştür.
Patrik Efendi'nin beyanı doğrudur. Türkiye'de artık kaale alınacak sayıda bir Rum Ortodoks cemaati kalmamıştır. Patrikler bu sebeple, aslı astarı olmayan, hayali metropolitlikler ve metropolitler icat ederek yapılan seçimlerle, yani gayrimeşru yollardan işbaşına gelmektedirler. Elbet de, bir din adamına ve müessesesine hiç yakışmayacak bir durum. Elbet de bu müessese bu durumdan kurtarılmalıdır.
Ne var ki, eğer bu gerekçe üzerinde biraz dikkatle durulursa görülür ki, sadece bir vatandaşlık şartının değil, Fener Rum Patrikliği'nin tamamının kaldırılmasının da sağlam bir gerekçesidir. Zira bu gerekçe, patrikliğin artık işlevini, işlev sahasını ve dini manasını kaybettiğini, bir fosil haline geldiğini göstermektedir. Bir iki bin Rum Ortodoks'un dini hizmetlerini karşılamak için bir patriklik pek fazladır ve belki bir iki kilise ve birkaç ayazma bu işe fazlasıyla kafi gelecektir.
Cemaat olmadığına göre
GÖRÜLMEKTEDİR ki rahip sayısı belki cemaatten bile fazladır. Hem dünyada kaç tane Ortodoks Patriği olmalı ki... ABD'de var, Moskova'da var, bir de yine Türkiye'de Türk Ortodoks Patrikliği var, kısacası Ortodoks Patriği'nden bol ne var?
Yani Fener Patrikliği, fiilen tarihi bir hatıradır. Ancak tarihi hatıraların yeri ise müzelerdir. Bakın biz nasıl Ayasofya Camii'ni müze olarak ancak gezebiliyorsak bundan böyle İstanbul'u ziyaret eden Ortodokslar da, Ayasofya'dan sonra Fener Patrikhanesi'ni, öylece, müze olarak ziyaret edebilirler. Ben de bilmekteyim ki Patrikhane Lozan Antlaşması'na dayanmaktadır. Ama, Patrik Efendi ve etrafı, yıllardır Lozan Antlaşması'nın hükümlerini ufalamakla meşguldür. Ama öte yandan, Batı Trakya'daki Türkler'in Lozan Antlaşması'ndan doğan haklarını, Patrik Efendi'nin ekümenikliği için çırpınan ve ona bağlılığını dile getiren Yunan Kilisesi bütün gücüyle önlemeye çalışmaktadır. Ortodoks Kiliseleri, başta Fener Patrikhanesi olmak üzere hep birden Sevr'in hortlatılması politikasının peşindedirler. Mezbuhana bir gayret içindedirler.
Deli dana gibi...
SAYILARI azaldıkça ekümenik olmak iddiasına yapışmaktadırlar. Bu nasıl bir mantıktır? Senin cemaatin kalmasın. Sen daha da büyümeye çalış, Fener değil, Dünya Patriği olmaya kalk... Türkiye'mizin ne moral, ne ekonomik, ne politik durumu böyle bir kavganın platformu olabilir. Aslında Patrik cenaplarını Allah söyletiyor. Evet, bir din ocağından çok, bir siyaset yuvası olan Fener'in patronunu Allah söyletiyor. Çünkü söylediklerinden şu çıkıyor; ekümenlik sevdasındaki Fener Patrikliği kendi cemaatini ve görevini yitirmiş, boşlukta kalmıştır. Görevini yitiren her organ bir fazlalıktır. Bulunduğu vücuda zarar verecektir. Bundan böyle Fener Rum Patrikliği, Türk- Yunan ilişkilerinin daha da kötüleşmesinden başka bir şeye yarayamayacaktır. Miadını doldurmuş, dünya ve hele Türkiye için bir lüks haline gelmiş bulunan Fener Rum Patrikliği kaldırılıp tarihi yerine intikal ettirilmelidir.
Ergun Göze /H.Tercüman