KIBRIS ve MGK
Tarih: 2.05.2004 Saat: 14:05 Konu: Siyaset
Kıbrıs aynen Girit adasını kaybettiğimiz usuller çerçevesinde kaybedilmek üzere.Ve ben iddia ediyorum bu kayıp *****huriyetimizin de parçalanmaya başladığı milât olacaktır. Beni hayrete düşüren, bu ülkenin güvenliğinden sorumlu kişi ve kurumların adeta sinik bir vaziyette kalmaları, pasifize edilmeleri daha da önemlisi bu durumu sineye çekebilmeleridir. Şu anda bu yazıyı okuyanların; "İyide beyfendi daha ne yapsınlar, aylardan beri gerektiği kadar konuşup MGK toplantılarında kararlar almıyorlar mı, neticede burası demokratik bir ülke değil mi" dediğini duyar gibi oluyorum. Evet yapılacak bir şey daha var, bunu sizlerle paylaşmak istedim.
Bakın sayın Denktaş son MGK toplantısına ilişkin olarak Genel Kurmay Başkanı'na ne diyor; "Nasıl olurda bu meseleyi ortada bırakan bir karar metni çıkartırsınız"... Yani diyorki Denktaş; " Böylesine haklı olduğumuz bir ulusal davaya nasıl tarafsız kalabilirsiniz". Gerçekten de şayet MGK bu ülkenin iç ve dış güvenliğinden sorumlu bir kurum ise eğer, bu konuya sahip çık(a)mayacakta hangi konuya sahip çıkacaktır ? Son Genel Kurmay brifinginde sayın Hilmi Özkök'ün tüm kamuoyuna hitaben sarfettiği şu sözler ibret ve hayret vercidir; "Bizim - yani TSK'yi kastediyor - her konuda tavır almamız beklenmemelidir". Peki söylermisiniz Kıbrıs konusu herhangi bir konumudur, yani lâlettayin bir konumudur Kıbrıs meselesi ? Şimdi de *****hurbaşkanı sayın Ahmet N. Sezer'in 14 Nisan günü Harp Akademilerinde yaptığı konuşmaya kulak verelim; "MGK’nın 23 Ocak 2004 tarihli toplantısında iki tarafın anlaşamaması sonucu doğacak boşlukların BM Genel Sekreteri’nce doldurulup metnin bu durumuyla iki toplumun onayına sunulması benimsenmemişken; 24 Ocak 2004’de Davos’ta Genel Sekreter’le yapılan görüşmede bu hususun Türkiye tarafından kabul edildiği, BM Genel Sekreteri’nin görüşmelere davet mektubundan ve bunu doğrulayan Davos tutanağından öğrenilmiştir. Böylece, Kıbrıs konusunda taraflar geri dönüşü olmayan bir süreç içerisine girmişlerdir". Yani diyorki sayın A.N.Sezer; MGK'da yok Davos'da var! Yine sayın Denktaş kendisine işbirlikçi TV kanalında sunucu tarafından kasten ve alaycı bir tavırla yöneltilen; "...peki bütün bunları kabul etmeyecektiniz de otomatik bir süreç olan New York toplantısına niye katıldınız o zaman" sorusuna üzüntüsünden kahrolarak: "Kandırıldım da ondan" demek zorunda kalmış ve ilave etmiştir: "Ankara'da bana olmazssa olmazlar hususunda teminat verip razı ettiler"... Yani Ankara'da var New York'da yok! Bütün bu gerçeklere rağmen Recep T. Erdoğan 18 Nisan da basına hitaben aynen şu beyanatı verme cesaretini gösterip MGK'yı nasıl da komik bir vaziyete düşürebiliyor: "Hükümetimiz, Genel Kurmay Başkanlığı ve *****hurbaşkanlığı Kıbrıs konusunda tam bir mutabakat içerisindedir herkesin gönlü rahat olsun"! Ve daha da acı ve hayret verici olan husus ise bu "tam mutabakat" iddiasına ilgili makamlardan hiçbir tekzip haberi gelmemiş olmasıdır. Halbuki bilindiği üzere gerek Genel Kurmay brifinginde gerekse sayın *****hurbaşkanı tarafından verilen demeçlerde Annan plânına ilişkin çekinceler özellikle de deregasyonlara dair kritik hususlar dile getirilmiş, olmazssa olmazlar açıkça ifade edilmişti. O zaman nedir bu suskunluğun sebebi ? Tabiiki demokratik çizgide kalarak AB' ye ters düşmemek ve insiyatifi hükümete bırakmak ! Bu gelişmeler ışığında ben şu sonuca varıyorum: Şayet MGK artık göstermelik bir kurum konumundaysa, yani alınan kararlar - evet biliyorum bunlar tavsiye niteliğindedir - göstermelik ise yani bunlara uyulmayacaksa MGK derhal ve ivedilikle kendisini tasfiye edip tarihe karışmalı bu teklifide hükümete ve meclise bizzat askerler yapmalıdır. Böylelikle hem kendi itibarlarını kurtaracaklar hemde AB yolunda devamlı eleştirilen bir kurum olan MGK'nın ortadan kaldırılmasıyla başta AB ve onların içimizdeki gayrimilli uzantısı olan işbirlikçi çevrelerinden başta TUSİAD olmak üzere on üzerinden yıldızlı on alarak AB yolunda son derece tarihi bir adım atıp ülkemizin AB'den tarihin tarihini alma konusunda önünü açmak suretiyle büyük bir hizmet ifa etmiş olacaklardır!!! Ve ben iddia ediyorum, böyle bir öneri hükümet tarafından güle oynaya kabul edilecek meclisde de ayakta alkışlanacaktır ! Aksi takdirde herşeye rağmen toplumumuzda halen en saygın konumda olan Türk Silahlı Kuvvetleri Süleymaniye’de çuvallanan kredisini hızla yitirecektir. Evet eğer MGK'da Kıbrıs gibi hayati ve stratejik öneme haiz bir konuda alınan kararlar hiçe sayılarak tam aksi istikamette ve tamamen gayrimilli bir yol izlenecekse artık bu toplantılar komedyasına derhal bir son verilerek MGK bizzat askerlerin girişimiyle lâğvedilmeli yada askerler bu toplantıları protesto ederek bu oturumlara katılmamalı ve devletin en önemli kurumu olan TSK'yı ve kendilerini daha fazla kullandırıp gülünç duruma düşürmemelidirler. Toplantıların amaçsız ve anlamsızca sürmesi halinde ise hükümet dışındaki diğer kurumlar olan TSK ve *****hurbaşkanlığı makamları ileride çıkacağı hemen hemen kesin gözüyle bakılan vahim sonuçlardan doğacak tarihi sorumluluklardan kendilerini asla kurtaramayacak aksine suç ortağı konumuna düşeceklerdir. Ayrca bu MGK toplantıları ve burada alınan kararların tam aksi yönünde izlenen politikalar Türkiye *****huriyetini dış aleme zaaf ve acz içerisinde gösterip ülkemizi adeta rezil etmektedir.
Şimdi sözlerimi yazımın başında sayın Hilmi Özkök'ün Denktaş'ın sorduğu "MGK'da Kıbrıs'ı neden ortada bırakan bir karar aldınız" sorusuna verdiği; "Anayasal sınırlar içerisinde bu kadar" sözüne dair görüşümle kapatmak istiyorum: Böyle bir görüş asla kabul edilemez. Çünkü o zaman ben de sayın Hilmi Özkök ve diğer MGK üyelerine hitaben yüksek müsadelerinizle şu soruyu yöneltmek istiyorum: Birgün, hatta çok yakın bir gelecekte meclisden AB'nin talebi doğrultusunda Güneydoğu'daki Kürt bölgesine özerklik verilmesi yahut Fener Rum Patrikanesinin ekümenikleşerek Vatikan benzeri devlet içerisinde devlet olmasına olanak sağlayan kararlar çıksa bunlara da mı evet diyeceksiniz ? Bu kararlara da demokrasinin gereği ve anayasanın bize verdiği yetki bu kadar, binaenaleyh kabul ettik gitti mi diyeceksiniz? Sakın böyle bir şey olmaz demeyin. Zira AB'nin talepleri arasında bunlar da var ve bunu herkes biliyor. Evet beyler ne diyeceksiniz, zira Kıbrıs'dan sonra sıra bu konulara gelecek!
Saygılarımla.
|
|