Katil Apo'nun temsilcileri Başbakanlık'ta /Ergun Göze
Tarih: 14.06.2004 Saat: 12:38
Konu: Basın-Yazarlar


GAZETELERE bakılırsa, tahliyeden sonra Zana ve arkadaşları, Tayyip Erdoğan’ın yokluğunda, Başbakan’a vekalet eden Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ü ziyaret etmişler. Fesüphanallah...

Powell, Mehmet Ali Talat’ı ’Sayın Başbakan’ diye karşılamıştı da, AKP yanlısı gazeteler ’Kıbrıs tanındı’ diye neredeyse takla atacaklardı. Acaba Sayın Gül, otuz bin kişinin katilinin ’temsilcilerim’ dediği kişileri nasıl karşıladı? ’Sayın Başkan’ın temsilcileri’ diye mi? Anlaşılmaktadır ki, AKP iktidarı Avrupa Birliği’ne girmek şehvetini cinnet haline getirmiş ve her türlü milli duygu ve endişeyi bir tarafa bırakmıştır. Nitekim sızdığına göre, Sayın Gül, ’Şu sıralarda AB sürecini bozacak bir şey yapmayınız’ demiş onlara.
AKP, Kıbrıs’ta akıl almaz ve affedilmez fedakarlıklar yaptıktan sonra, artık her şeyi göze alacak hale gelmiş ve otuz bin vatandaşımızın katili Osman Öcalan’a ’Sayın Başkan’ diye hitap etmekten çekinmeyen bu kadının tahliyesi öncesi mahkemelere emir vermeye kalkan AB çevrelerini müsamaha ile karşıladığı gibi, şimdi de otuz bin şehidin ruhunu muazzep eden sevinç gösterilerine tebessümle bakmaktadır. Bu ise milletin vicdanını yakmaktadır. Kimdir bunlar, bunların bu dış destekli bölücülüklerinden ve otuz bin insanımızın ruhuna saygısızlıktan başka ne gibi özellikleri var ki, Başbakanlık’ta kabul görüyorlar? Bu da mı Avrupa normlarının bir gereği?
Jandark benzetmesi
Bayan Zana’yı bizim ’yavru-tip’ler Jandark’a benzetmeye çalışıyorlar. Jandark, vatanının düşman istilasına uğramaması için ayaklanmış ve milletini de ayaklandırmıştı. Bu ise vatanını bölmek, kendisini Meclis’e kadar getirmiş bir devleti taksit taksit yıkmak ve bunu dış güçlerle birlikte ve alenen yapmak istediği iddiasıyla on yıldan beri hapse konan ve bu esnada hep dış patronlarından yardım gören bir tiptir.
Ne kadar cahiller arasında kaldık!.. Diyorlar ki, Zana ’Barış istiyormuş’. Efendiler anlamıyor musunuz, size Zana’nın ağzıyla dedirtiyorlar ki ’Savaş da yapabiliriz’ öyle ya Barış isteyen savaş da isteyebilir. En azından bunun pazarlığını yapabilir. Bu noktada bu Başbakanlık’taki resm” kabul milletin midesini bulandırsa yeridir. Bakınız işte Güneydoğu’da kan akmaya başladı, bombalar patlamaya başladı. Bunlar tesadüf mü?
Aslında manzarayı çözümlemek çok basit. Avrupa senelerdir kültür, ekonomi, siyaset ve terörle kaşımasaydı ortada hiçbir şeyin olması mümkün değildi. Zana’nın patronu Öcalan’ın Avrupa emperyalizmi ve ırkçılığının bir maşası ve kiralık katili olduğu kaskatı bir gerçektir. Ve bugün devletini korumak için dağlarda eşkıya karşısında harikalar yaratan Korkut Eken hapistedir, fakat otuz bin şehidimizin katili Öcalan’ın vitrini Zana ve arkadaşları dışarıdadır.
Hatırlatayım. Avrupa’nın kiralık katili olduğu Öcalan’ın önce İtalya’ya, sonra Yunanistan tarafından Afrika’ya kaçırılmasından da belli değil mi? Hatırlayınız kaçırıldığı gün otuz canı almakta bir an tereddüt etmeyen herif, kendi canı söz konusu olunca nasıl süt dökmüş kediye dönmüş, bu sefer de Türk devleti için çalışabileceğini öne sürerek canının bağışlanması için yalvarmıştı... Ama imdadına AB idam cezasını kaldırtarak yetişti. Şimdi ne oldu ki hepsinin tavrı tekrar değişti. İçerden direktif dışardan pazarlığa, tehditlere kalkıyorlar. Çünkü Avrupa Birliği öyle istiyor. Ne yazık ki, başımızdaki AKP iktidarının bunları anlayacak idraki, görecek gözü yok, alacak tedbiri yok.
ċşığa Bağdat sorulmaz
AKP aşıktır, ona Bağdat bile sorulmaz, u*****ları aşıp gider ama bırakan olursa.
Zana ve arkadaşlarının tahliyesi haberini duyan birisi de Diyarbakır’da, rahmetli büyük alim Profesör Muharrem Ergin’in Boğaziçi yayınlarınca çıkarılan ’Osmanlıca Dersleri’ kitabını yakarak kutlama yapmış. İşte seciyeleri budur, seviyeleri bu kadardır: Kitap yakmak. İşte yönleri bu kültür düşmanlığıdır ve bir başka kültürün kölesi olmaktır.
Çok sevdiğim Ömer Lutfi Mete ekranda, ’Bölünmeyi de konuşalım, bölsünler bakalım’ diye meydan okudu. Mete, Karadenizli’dir. Bu meydan okuyuş bana bir Temel fıkrası hatırlattı. Temel, gezerken esen rüzgar hoşuna gitmiş ’Es arslan Temel’in bağrına’ diye göğsünü açmış... Rüzgar gittikçe sertleşmiş, Temel birkaç ’Es arslan Temel’in bağrına’yı tekrarladıktan sonra, bakmış ki rüzgar kendisini götürecek, ’Ha şu zavallı Temel’i öldüreydin daaa!’ diyerek bağrını kapatmış. Şu AB samyeli olmasaydı, Mete haklıydı... Milli meseleler devletin ırzı gibidir, şakası bile olmaz. Herkes, bilhassa baştakiler bunu bilmeli. 

Ergun Göze /H.O. Tercüman






Bu haberin geldigi yer: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Bu haber icin adres:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2263