AHMET KABAKLI' NIN ARDINDAN
Tarih: 12.02.2006 Saat: 19:21
Konu: Sizden Gelenler



Dileğimiz o dur ki, bir an önce ÜLKÜ OCAKLARI GENEL MERKEZİ hazırlamış olduğu internet sitesinde ABİDE ŞAHSİYETLER bölümünde Ahmet KABAKLI hocamıza yer verir. Zira O, geride bıraktığı “Türk Edebiyatı, Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Kültür Emperyalizmi, Bürokrasi ve Biz, Mehmet Akif, Yunus Emre, Mevlanâ, Ejderha Taşı, Bizim Alkibiades, Ecurufya, Muhayyelât-ı Aziz Efendi, Sohbetler I-II, Temellerin Duruşması, Güneydoğu Yakından, Şiir İncelemeleri, Doğu’dan Doğuş, Sultanu’ş-Şuarâ Necip Fazıl, Şair-i Cihan Nedim” gibi bir çok eserle bunu çoktan hak etmiştir.


1995 yılıydı sanırım. Karadenizli hırçın arkadaşım Tevfik ile beraber Çemberlitaş’ tan Sultanahmet’ e doğru inerken, sanki görünmez bir el bizi ardımızdan itiyordu. Yürümüyor adeta koşuyorduk. Ve tarifsiz bir heyecan vardı her ikimizde de.

Zira biraz sonra TÜRK EDEBİYATI VAKFI’ na gidecek ve hepsinden önemlisi yazılarından feyz aldığımız, adeta kutsal bir ırmaktan Kevser içercesine her makalesini, her kitabını tekrar tekrar okuduğumuz, Türk Milliyetçiliğinin kalelerinden, “Şeyh’ül Muharririn” Ahmet KABAKLI hocamızı görecektik. Bu duygu ve düşünceler içerisinde heyecanımızı biraz olsun dağıtma gayretiyle arkadaşım Tevfik ile şakalaşarak Türk Edebiyatı Vakfı’ nın tarih kokan binasına girdik.

Önce Gazi Bey ağırladı bizi. İki demli çay eşliğinde yaptığımız kısa hasbihal sonrasında doğrusu bizde heyecandan eser kalmamıştı. O kadar sıcak ve samimi bir hava vardı ki, kendimizi evimizde hissettik. Ve çaylarımızı yudumladıktan sonra hep birlikte Ahmet KABAKLI hocamızın yanına gittik. Öylesine mütevazı ve candan davrandı ki, bir baba şefkatiyle bizi karşılayışı ve kucaklayışı halen dün gibi hatırımda ve ruhumuzu okşayan sesiyle verdiği o nasihatler kulaklarımda çınlıyor her dem.

O günden sonra müdavimi olduk Türk Edebiyatı Vakfı’ nın. Aradan bunca yıl geçti, işlerimizin yoğunluğu ve hayat meşakkati bizi o çok sevdiğimiz ve müptelası olduğumuz Çarşamba sohbetlerinden biraz olsun uzaklaştırsa da, gönlümüz, yüreğimiz hep “SES BAYRAĞIMIZ TÜRKÇEMİZ” için mücadele eden TÜRK EDEBİYATI VAKFI ve Vakfın hâdimi ağabeylerimizle oldu hep.

“Şeyh’ül Muharrirîn” Ahmet KABAKLI hocamız bir 8 şubat günü, bundan tam beş yıl önce, 2001’ de Hakk’ a yürüdü. Türk ve Doğu Türkistan bayrağına sarılı tabutu, 10 Şubat 2001 günü Fatih Camii’ ne getirildiğinde büyük ALPEREN AHMET KABAKLI Hocamızı uğurlamaya gelen yeminli onbinler ardından tekbirler getirerek, adeta “ÖLÜRSE TENLER ÖLÜR, CANLAR ÖLESİ DEĞİL” sözünün tecellisi olurcasına metanetle, “varız buradayız, emanetçiniz” diyorlardı.

“UNUTMAK TÜKENMEKTİR” diyen gönüldaşları, hiç unutmadı O’ nu.. Dost sohbetlerinde, edebiyatın, şiirin, vatanın, bayrağın, ülkünün konuşulduğu her yerde rahmetle yâd ettiler.

Sene 2006. Yanımda arkadaşım Tevfik yok. Ama ben yine aynı heyecanla ve ilk kez gidiyormuşçasına yarın inşallah saat 11.00’ da, Eyüp Sultan’ da, Piyer Loti Kahvesinin önünde bulunan kabristanına Fatihalar sunmaya gideceğim. Ahmet KABAKLI hocamızı tüm sevenler, yokluğunu hissedenler gibi..

Ve yine yarın uzun zamandır yapmak istediğim bir şeyi daha yapacağım. Saat tam 17:00’ da TÜRK EDEBİYATI VAKFI’ nda “ÇARŞAMBA SOHBETİ” ne iştirak edeceğim. Prof. Dr. Sadık Kemal Tural, Yavuz Bülent Bakiler, Altan Deliorman, Servet Kabaklı ve daha nice Alperen’ in, yüreklerinden dökülenlerle dolduracağım gönül kırbamı. Yudum yudum, kana kana içmek üzere..

“Tesadüf inançsızların kadere taktığı isimdir” der bir Fransız düşünür. Ahmet KABAKLI hocamızın beşinci seney-i devriyesinin bir Çarşamba gününe gelmesini de hoş bir teva***** olarak görüyorum.

Bu vesile ile yeri gelmişken yazmadan edemeyeceğim. Merhum Ahmet KABAKLI Hocamız, dünya görüşü ne olursa olsun, kendini yakından tanıyan herkes tarafından “Türkiye’ye, Türkçe’ye ve Türk insanına gönülden bağlı, bıkıp usanmaz araştırmacı, vefalı, yardımsever, haklının ve mazlumun yanında yer alan, halkla iç içe yaşayan gerçek aydın, kadirşinas, kalemini menfaat için kullanmayan, hayatını milletine ve tarihine adayan bir şahsiyet olarak” tanınır, tanımlanır.

Ahmet KABAKLI, kalemi ve ölümsüz eserleriyle yaşadığı devrin ALPEREN’ i olma arzusunu her dem haykırmıştır. “Benim bugüne kadar ki hasretim ve gelecekte yapmak ve anılmak için özlediğim şey, birçok yazılarımda anlatmaya çalıştığım alperen ahlâkı, alperen yaşayışı, alperen hürriyeti, milletimin her varlığını kuşatan alperen sevgisidir. Alperenlik hasreti ile yiğitliğe sarıldım. Her güzelliğin zaferi için çalışmaktan zevk aldım... İşte ben, Çanakkale’den Bolayır’a, Rumeli’ye sallarla geçip kırk mübarek atlı ile Üsküb’ün, Belgrad’ın kalelerini fetheden kahramanlarla birlikte yaşadım.”
Diyerek bur arzusunu en yüksek perdeden ve her fırsatta dillendiren “Şeyh’ül Muharrirîn” den başkası değildir.

Ve yine bu büyük kalemi tanıyan herkes üzerinde mutabıktır ki; “O , sevgi yüklü olmasından dolayı Alperen’e, eserlerinde ciddî olması, doğruluğu ve dürüstlüğü ele almasıyla Yusuf Has Hacib’e, Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi için gösterdiği çabalar ile Kaşgarlı Mahmud’a, bilgeliği ve otoriter yönüyle Dede Korkut’a, her çağrılan yere koşmasıyla da Evliya Çelebi’ye” benzemektedir.

Hal böyle iken ve binlerce ÜLKÜCÜ’ nün yetişmesinde, fikrinin olgunlaşmasında büyük pay sahibi iken ÜLKÜ OCAKLARI’ nın bu yiğit kalemi görmezden gelmesi, bu yiğit kalemi gelecek nesillere tanıtma gayreti taşımaması üzücü ve üzücü olduğu kadar da düşündürücüdür. YÜKSEK VASIFLI BİR TÜRK ve KABINA SIĞMAYAN, SATILMAYAN, SATMAYAN MİLLİYETÇİ BİR KALEM olarak AHMET KABAKLI, Türk Milletinin gönlünde ve vicdanında ABİDE ŞAHSİYET olarak yerini almıştır.

Dileğimiz o dur ki, bir an önce ÜLKÜ OCAKLARI GENEL MERKEZİ hazırlamış olduğu internet sitesinde ABİDE ŞAHSİYETLER bölümünde Ahmet KABAKLI hocamıza yer verir. Zira O, geride bıraktığı “Türk Edebiyatı, Müslüman Türkiye, Mabet ve Millet, Kültür Emperyalizmi, Bürokrasi ve Biz, Mehmet Akif, Yunus Emre, Mevlanâ, Ejderha Taşı, Bizim Alkibiades, Ecurufya, Muhayyelât-ı Aziz Efendi, Sohbetler I-II, Temellerin Duruşması, Güneydoğu Yakından, Şiir İncelemeleri, Doğu’dan Doğuş, Sultanu’ş-Şuarâ Necip Fazıl, Şair-i Cihan Nedim” gibi bir çok eserle bunu çoktan hak etmiştir.

Selamlar, dualar ve aminler “Şeyh’ül Muharrirîn” e…


07.Şubat 2006






Bu haberin geldigi yer: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Bu haber icin adres:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2714