TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ SUÇLU İLAN ETMEK HAYASIZLIKTIR
Tarih: 24.01.2007 Saat: 21:45
Konu: Ülkücü Tavır


MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Türk milliyetçiliğini suçlu göstermeye çalışanların sarıldıkları yalan ve iftira silahıyla, son suikastta kullanılan silah arasında özde hiçbir fark olmadığını söyledi. Devlet Bahçeli, milliyetçilik tehdidi paranoyası yaratarak samimi milliyetçileri potansiyel suçlu olarak ilan etmenin hayasızlık olduğunu kaydederken, sözde aydınları son cinayet vesilesiyle Türk Milliyetçiliğine karşı “Haçlı Seferi” başlattığını söyledi.  Bahçeli, geçen hafta açıklanan “Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu” nedeniyle de TÜSİAD’ı çok sert bir dille uyardı.  Bahçeli, “TUSİAD’ın “Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu”nda yer alan Türkçe dışındaki anadillerin seçimlik ders olması ve etnik temelde siyaset yapılmasına imkan verilmesi önerileri, TUSİAD’ın da PKK’nın siyasallaşma projelerine sahip çıktığını göstermiştir” dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Hrant Dink cinayetinden sonra devlete ve milliyetçiliğe yönelik saldırılara tepki göstererek, "Türk milliyetçiliğini suçlu göstermeye çalışanların sarıldıkları yalan ve iftira silahı ile son suikastta kullanılan silah arasında özde hiçbir fark yoktur" dedi.

Bahçeli, Dink'in katledilmesiyle, Türkiye'de siyasi bölücülüğün zemin kazanması için yürütülen faaliyetler, Kuzey Irak'tan kaynaklanan güvenlik tehditleri ve Kerkük'te ağırlaşan şartların ikinci plana itildiğine dikkati çekerek, "Şehit cenazelerinde ve taziyelerinde Türk milletinin mensubu olarak hiç görülmeyen bu çevrelerin, şimdi mağdurun etnik mensubiyeti üzerinden slogan geliştirmeleri, izaha muhtaç bir garabettir" değerlendirmesinde bulundu.

"Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu" ile Türkçe dışındaki anadillerin seçimlik ders olması ve etnik temelde siyaset yapılmasına imkan verilmesini öneren TÜSİAD'ı hedef alan Bahçeli, TÜSİAD'ı 'PKK'nın siyasallaşma projelerine sahip çıkmakla' suçladı. TÜSİAD'a bir öneride bulunan Bahçeli, "Eğer PKK'nın siyasi hedeflerini benimsiyorlarsa, bunları siyasi bir program haline getirip bir siyasi parti çatısı altında örgütlenerek Türk Milletinin önüne çıkmalarıdır" diye konuştu.

Bahçeli, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gelişmeleri değerlendirdi.

Türkiye'nin son bir hafta içinde esef verici bir dizi olaya ve gelişmeye sahne olduğunu belirten Bahçeli, bu dönemde yaşananların, bir bataklığın içine çekilmek istenen Türkiye'nin üzerinde haince oynanmak istenen oyunların açık ve örtülü amaçlarını gözler önüne serdiğini kaydetti.

Ermeni asıllı Türk vatandaşı Hrant Dink'i hedef alan insanlık dışı cinayetin Türkiye'yi derinden sarstığını ifade eden Bahçeli, "Dink'in katledilmesi, her şeyden önce insan olma onurunu kaybetmemiş olan herkesin lanetleyeceği menfur bir cinayettir. Bunun vicdanlarda ve yüreklerde doğurduğu infial, bu sınırlar içinde kaldığı sürece, tabiatıyla insani ve ahlaki bir tepki olarak görülecektir. Bu cinayette tetiği çeken zanlı ve temasta olduğu düşünülen şahıslar adalet ve emniyet makamlarımızın elindedir. Bu suikastın, varsa siyasi bağlantılarını, azmettirenlerini, yardım ve yataklık yapanları ve örgüt ilişkilerini ortaya çıkarmak devletin görevidir" şeklinde konuştu.

Soruşturma ve yargı sürecinin sonunda bütün gerçeklerin ortaya çıkacağını ve bağımsız Türk yargısının hükmünü vereceğini söyleyen Bahçeli, şunları kaydetti: "Bu aşamada hepimiz bu süreci izlemek ve sonuçlarını beklemek durumundayız. Bu noktada bir hususu özellikle dile getirmek istiyorum. Türkiye *****huriyeti, evrensel imparatorluklar kurmuş büyük bir kültürün ve tarihin mirasçısıdır. Osmanlı İmparatorluğu, farklı etnik kökene, din ve dile sahip bütün halkların hoşgörü ve karşılıklı saygı ortamında huzur içinde bir arada yaşadıkları büyük bir medeniyetin adıdır. İmparatorluğun dağılması sonrası kurulan Türkiye *****huriyeti, Osmanlı'nın bu hoşgörü ve bir arada yaşama kültürünü de tevarüs etmiştir. Lozan Antlaşmasında belirlenen esaslar içinde Türkiye'de yaşayan gayrimüslim dini azınlıklar, Türk devletinin ve milletinin şefkat ve himayesine emanet edilmişlerdir. Milliyetçi Hareketin temsil ettiği Türk milliyetçiliği fikriyatı, bu imparatorluk mirasına bütün unsurlarıyla sahip çıkma anlayışına dayanmaktadır. Kaderini ve geleceğini, Türk milletinin kaderine ve geleceğine bağlamış olan Türk vatandaşı gayrimüslim azınlık mensupları, Türk toplumunun eşit hak ve sorumluluklara sahip onurlu bireyleridir. Bunlara sırf etnik kökenleri nedeniyle yabancı nazarıyla bakmak ve dışlamak, Türk milliyetçiliğinin vatan ahlakı anlayışıyla bağdaşmayan bir bühtandır. Bu bakımdan, Türk milletini ve milliyetçilik duygularını aşağılayarak, azınlık istismarı siyaseti yapanların bu gerçekleri çok iyi anlamaları gerekir. Konunun insani, ahlaki ve hukuki yönlerine ilişkin düşüncelerimiz bunlardır".

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ AZMETTİRİCİ OLARAK İLAN ETTİLER

Bahçeli, Türkiye'de cereyan eden her olaydan sonra devleti peşinen suçlu ilan etmenin ve devlete güven duygusunu yıpratmaya yönelik bir linç kampanyası başlatmanın çok tehlikeli bir alışkanlık haline geldiğini belirterek, "Bu senaryo son olayda da aynen sahnelenmiştir. Saldırının hemen akabinde devleti peşinen mahkum eden komplo teorileri piyasaya sürülmüş ve idrak ve insaf sahibi herkesi derin bir endişeye sek eden şu gelişmeler yaşanmıştır. Cinayetten hemen sonra ellerinde seyyar hedef tahtaları ve siyah bayraklarla sokaklara dökülen gruplar, saldırının failini hemen bulmuşlar ve 'katil devlet, hesap verecek', 'işte devlet, işte soykırım' haykırışlarıyla devleti suçlu ilan etmişlerdir.

Bunu takiben, televizyon ekranlarında ve gazete sütunlarında, bu sıfatı eğreti bir etiket gibi yakalarına iliştiren bir grubun öncülüğünde sözde aydınlar ve düşünürler mahkemeleri kurulmuştur. Bu zeminlerde, hiçbir ahlaki sınır tanımadan çok geniş bir suçlu profili çizilmiş ve peşinen verilen mahkumiyet kararının sütunlarda ve ekranlarda infazı için harekete geçilmiştir. Polis, savcı, hakim ve infaz memuru yetkilerini, kendileri için doğal bir hak olarak gören bu çevreler, çizdikleri bu geniş kapsamlı suçlu profili içinde, Türk yargısını, Türklüğe hakaret fiilini düzenleyen Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesini,
Türkiye'nin milli onuruna, haysiyetine, milli birliğine ve kardeşliğine çıkma anlayışını simgeleyen sahip Türk milliyetçiliğini, sefil bir tetikçiyle özdeşleştirerek bu cinayetin arkasındaki azmettiriciler olarak suçlu ilan etmişlerdir. Bütün bunlardan da önemlisi, bu olayı siyasi amaçları için kullanmak zilletine düşen bazı çevreler, ezik ve suçlu bir Türk toplumu portresi çizmek için birbirleriyle melanet yarışına girmişlerdir. Bu maksatlı linç ve karalama kampanyasının bütün aşamalarında altında toplandıkları slogan da, ne gariptir ki "Hepimiz Ermeni'yiz" sloganı olmuştur. Bu slogan'ın duygusal bir ortamda, bireysel düzeyde bir dayanışma ifadesi olarak görülmesi belki mümkündür. Ancak, bu sloganın Türkiye'nin kabuk değiştirdiğinin göstergesi olduğunu söyleyen çevreler için bunun ne anlam taşıdığını herkes kendi vicdanında takdir edecektir. Türkiye, 1984 yılından bu yana PKK terörü ile mücadelede büyük acılar çekmiş ve sayısız şehitler vermiştir. Şehit cenazelerinde ve taziyelerinde Türk milletinin mensubu olarak hiç görülmeyen bu çevrelerin, şimdi mağdurun etnik mensubiyeti üzerinden slogan geliştirmeleri, izaha muhtaç bir garabettir. Bunun da ötesinde, güvenlik güçleri mensuplarımızı ve masum vatandaşlarımızı alçakça katleden PKK teröristleri için siyasi af çıkarılmasını demokratikleşme adına savunanların da aynı çevreler olması, üzerinde ayrıca durulması gereken bir hastalık semptomudur" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, gerçek manada Türk milliyetçiliği ülküsünün, bu linç kampanyasının merkezine oturtulması, ima ve yakıştırmalarla bu son cinayetin manevi azmettiricisi olarak gösterilmeye çalışılmasına tepki gösterdi.

Türkiye'nin bugün içinden geçtiği ateş çemberinde herkesin nerede durduğunun ve ne yapmak istediğinin daha iyi anlaşılması bakımından, bazı gerçeklerin bu maksatlı kampanyanın sahiplerinin yüzlerine vurulmasının elzem hale geldiğini savunun Bahçeli, Milliyetçi Hareket'in siyasi temsilcisi olduğu birleştirici ve kucaklayıcı Türk Milliyetçiliği'nin, Türkiye'nin milli birliğinin temel harcı olduğunu söyledi.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ SUÇLU İLAN ETMEK 

Büyük Türk milletini bir bütün olarak kucaklayan bu milli şuur ve anlayışın, Türkiye'nin kardeşliğinin sigortası olduğunu ifade eden Bahçeli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Türkiye'nin milli birliğini yıkmak isteyenlerin, her vesileyle Milliyetçi Hareketi ve Türk milliyetçiliği şuurunu ortak hedef haline getirmeleri bu bakımdan bir tesadüf değildir. MHP'nin seslendirdiği Türk milliyetçiliği anlayışını, iç huzur ve güvenliği tehdit eden bir tehlike gibi göstermek, Türkiye'nin milli birliğine kastetmek isteyen bedbahtların değişmeyen stratejisi olmuştur. Bugün Türk Milliyetçiliğine karşı başlatılan suçlama, aşağılama ve karalama kampanyası da aynı zincirin yeni bir halkasıdır. Burada, fikri namus sahibi herkes şu gerçeği görmek durumundadır. Türk milliyetçiliğini suçlu göstermeye çalışanların sarıldıkları yalan ve iftira silahıyla, son suikastta kullanılan silah arasında özde hiçbir fark yoktur. İkisi de, kullananların karanlık ruhunu yansıtan, adi ve alçak birer suikast silahıdır. Son cinayet vesilesiyle Türk Milliyetçiliğini hedef alan bu karalama ve saldırı kampanyasının amacı, yalan ve iftiralarla kolektif suçluluk psikolojisi yaratmak ve Türk Milliyetçiliği ekseninde etrafında bir "yasak alan" oluşturmaktır. Türk milliyetçiliği duygularını başlı başına bir suç işleme dürtüsü olarak göstermeye çalışmak ve milliyetçilik tehdidi paranoyası yaratarak samimi milliyetçileri potansiyel suekçlu olarak ilan etmek en hafif tabiriyle hayasızlıktır. Türk milliyetçiliğini ucuz hedef tahtası haline getirmeye yeltenen bu gafiller; Türkiye'ye karşı hazırlanan tezgahlarda kimlerin amaçlarına hizmet ettiklerini ve kendilerini hangi oyunlarda ucuz bir piyon olarak kullandırdıklarını çok iyi düşünmelidir. Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine karşı, kökleri çok derinlere giden kronik husumet sahibi bu çevreler başta olmak üzere, herkes şunu çok iyi anlamalıdır: Kuru gürültü ve bilgi kirliliği yaratarak Türk milletini aşağılamaya çalışmak, demokratik ve insani değerler açısından geri kalmış sorunlu ve hastalıklı bir toplum olarak göstermek ve geçmişle yüzleşme hezeyanlarıyla Türkiye'nin tarihini ve milli değerlerini karalamaya yeltenmek, hiç kimsenin, ama hiç kimsenin haddi değildir. Hiç kimse Türk milletinin milli benliğinden, milli şuurundan ve tarihinden kopmuş bir halk yığınına dönüştürülebileceği gibi ham bir hayal peşinde koşmamalıdır. Büyük medeniyetlere vücut vermiş Türk milletinin tarih sicili, her zaman iftihar ettiği milli ve manevi değerlerinde saklıdır. Bunu sorgulamak gafletine düşecek olanların yapması gereken, önce bunu okumak ve çok iyi anlamaya çalışmak olacaktır. Milliyetçi Hareket'in temsil ettiği çağdaş, akılcı ve yüceltici milliyetçilik anlayışı ve bugüne kadar sabırla izlediği sağduyu çizgisi ortadadır. Milliyetçi Hareketi ve Türk Milliyetçiliğini bunun dışındaki şablonların içine oturtmaya çalışmak nafiledir. Milliyetçi Hareket'in mensupları, kin, nefret ve husumetten beslenen ihanet saldırıları karşısında, Türkiye'nin milli birliğini ve kardeşliğini korumaya ve Türk milliyetçiliği şuurunu sonsuza kadar yaşatmaya kararlıdır".

TÜSİAD, PKK PATENTLİ ÖNERİLERİ 'UZLAŞMACI YAKLAŞIM' OLARAK NİTELENDİRİYOR

Bahçeli, son dönemde Türk Milliyetçiliğini 'sakıncalı fikir' olarak göstererek, bunun etrafında bir "yasak alan" yaratma çabalarıyla eş zamanlı olarak, siyasi bölücülüğün gündemini ilerletecek bir "meşru alan" oluşturma faaliyetlerinin hız kazandığını öne sürdü.

Doğu ve Güneydoğu'da etnik bölücülüğün siyasi odağı olan bir partiye mensup belediyelerde başlatılan 'çok dilli belediyecilik hizmetleri' uygulamaları, "Türkiye Barışını Arıyor" adı altında PKK'nın siyasallaşma projelerine sahip çıkılan konferansları örnek gösteren Bahçeli, TÜSİAD'ın hazırladığı, "Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu" ile siyasi bölücülüğün amaçlarına hizmet ettiğini iddia etti. Bahçeli, şöyle devam etti: "Türkiye'nin bölünme modellerinin ele alındığı ve demokratikleşme kisvesi altında bölünme reçetelerinin açıkça tartışıldığı konferanslar, PKK'nın siyasallaşma stratejisinin geliştirilmesinde ana yüklenici haline gelmiştir. Son menfur cinayet vesilesiyle Türk Milliyetçiliğine karşı adeta bir 'Haçlı Seferi' başlatan sözde aydınlarla, bu konferanslarda ön safta yer alanların, aynı kişiler ve çevreler olması, her iki siyasi kampanyanın gerçek amaçlarına ışık tutmaya yetecektir. TÜSİAD'ın da son olarak bu kervana katılması, her bakımdan ibret verici bir gelişme olmuştur. TÜSİAD'ın geçen hafta açıklanan 'Güncelleştirilmiş Demokratikleşme Raporu'nda yer alan Türkçe dışındaki anadillerin seçimlik ders olması ve etnik temelde siyaset yapılmasına imkan verilmesi önerileri, TÜSİAD'ın da PKK'nın siyasallaşma projelerine sahip çıktığını göstermiştir. Bu konuları Türkiye'nin gündemine getirip tartışmaya açmanın, çoğulcu ve demokratik yapının oluşması için yararlı olacağını söyleyen ve PKK patentli bu önerileri uzlaşmacı yaklaşım olarak nitelendiren TUSİAD Başkanı, kurumun bu yeni misyonunu, bu sözlerle ortaya koymuştur. Bizim TÜSİAD'a öneri ve tavsiyemiz, eğer PKK'nın siyasi hedeflerini benimsiyorlarsa, bunları siyasi bir program haline getirip bir siyasi parti çatısı altında örgütlenerek Türk Milletinin önüne çıkmalarıdır. TÜSİAD'ın sahip olduğu imkanlarla partileşme konusunda maddi kaynak sıkıntısı çekmeyeceği açıktır. Bu bakımdan, siyasi platforma çıkmak, sutre gerisinden demokratikleşmeye katkı adı altında siyasi fetva vermek kolaycılığından çok daha dürüst bir yol olacaktır. Bu bahsi geçmeden önce TÜSİAD raporunda da yer alan Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi üzerinde de kısaca durmak istiyorum. Hepinizin bildiği gibi, Türklük değerlerine hakaret fiilini düzenleyen 301. madde, son dönemde yapılan demokratikleşme tartışmalarının odağı haline getirilmiştir. Türklük değerlerine hakaret edilmesinin serbest kalmasını batılı, medeni ve demokrat bir toplum olmanın vazgeçilmez ölçüsü olarak gören çevrelerin bu yöndeki çabaları her zeminde sürdürülmektedir. Nitekim, 301. madde son menfur cinayetin azmettiricisi ve bunun arkasındaki örgütsel bağın bir unsuru olarak suçlu ilan edilmiştir".






Bu haberin geldigi yer: Bozkurt NET
http://www.ulkuocagi.net

Bu haber icin adres:
http://www.ulkuocagi.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2834