Türkiyede dört yıldır sessiz sessiz rüzgâr ekenler, bu tohumların mahsulü olan fırtınalar yavaş yavaş kendini hissettirmeye başlayınca şaşırdılar..

Erken esmeye başlayacak fırtına, ev sahibinin uyanmasına ve önlem almasına yol açacak diye korkuyorlar..


İktidar, başta kalabilmek için ABD desteğinin devam etmesi gerektiğini ,özellikle AB hayalini öldürmemek zorunda olduğunu biliyor ve bunları birer sigorta olarak görüyor..Ne yazıkki ABD ve AB de iktidarın böyle düşündüğünü biliyor..Bu sebeplede Türkiyede yaptırmak istediklerini peşpeşe dayatıyorlar, hazır fırsat ellerindeyken Türkiyeyi kendi kafalarına göre bir kuşa çevirmeye çalışıyorlar..

İktidarın başı ”Mazlum” efendi, o kadar çok odağı (Türkten başka) memnun etmeye çalışıyorki, ellerinde biriken birçok ipin ucunu kaçırmamak için sonsuz gayret sarfediyor..Şansından odakların isimleri farklı olsada ”Türkiyeyi zayıflatıp, parçalayabilmek” paydasında hepsi birleşiyor…



Mazlum efendi, kendisine oy verenlerin çok büyük çoğunluğunun , ona haksızlık yapılmış olduğunu düşünen Anadolunun saf Müslüman Türk köylüsü ve ekonomik zorluklardan bunalarak, denize düşenin sarıldığı gibi kendisine sarılan memur tabakası olduğunu biliyor…



Bu iki zümreyede, daha önce alay ettikleri Mazlumu ”tek çare” olarak lanse edip, milletin beyinlerini yıkayanların ise Uluslararası sermayenin güdümündeki medya patronları ve sanayiciler olduğunun da farkında…



Hem dış destekçileri, hemde iç destekçileri memnun etmek zorunda..



AB ye şirin gözükmek için ,”Türkiyede kürt meselesi vardır” incisini döküyor.Gidiyor doğuda isyan provası yapanlara ”türk-kürt alt kimliktir, biz Türkiyeliyiz ” diyor. Misyonerlerin önünü açıyor, hiç hristiyan olmayan yerlerde ,mantar gibi killiselerin ortaya çıkmasına göz yumuyor,Bugüne kadar Türk düşmanlığıyla meşhur olmuş yerli yabancı şahıslarla çok samimi görüşürken Türkiye Türklerindir diyenlere müthiş sinirleniyor,

Aradabir millet uyanmaya başlayınca, ortaya şü veya bu şekilde başörtüsü meselesi sürülüyor, Mazlum efendi yine çok fotojenik suratıyla kameraların karşısına geçerek, boynu bükük bir şekilde başörtü yasağının Türk milleti için nasıl bir zulüm haline geldiğini anlatıyor…Millet tekrar rahatlayarak uykuya yatıyor..Yani Mazlum ABD ve AB den sonra başörtüyü üçüncü bir sigorta olarak daima hazır tutuyor..

Hiç kimseninde ” Yahu anayasayı değiştirecek gücün var, niçin bir defa olsun bu yasağı kaldırmayı denemiyorsun” diye sormak aklına gelmiyor..

Böyle bir yasak kaldırma denemesini ise Mazlum efendi, tüm umutlarının tükenip, sonunun belli olduğu güne , son bir hamle olarak saklıyor..



Türkiyede inananlara hoş görünebilmek için, Peygamber efendimize terbiyesizlik eden bir Danimarka gazetesinden dolayı Danimarkayı eleştiriyor, Danimarka başbakanının kendisini, bu meseleyi AB’nin temel değerlerinden olan basın ve ifade özgürlüğü zeminine çekerek sıkıştıracağını anlayınca da, bir yıl önce Brükselde yaptığı basın toplantışındada bulunan bir gazeteciyi bahane ederek basın toplantısından kaçıyor..Bu ricatı da Türkiyede kahramanlık olarak lanse ediyor…

PKK’lı televizyonun kapatılması içinde, Bağdatta, Kerkükte PKK bürolarının faaliyetlerine göz yuman BUSH’tan yardım istiyor..

Gürcistan ziyaretinde büyük bir gururla ,kendi soyununda gürcü olduğunu söylüyor, Ama Türkiyede içinden gelerek bir Türküm diyemiyor..



Irakta kürt aşiretleri, Kıbrısta rum kesimi, Israil, ABD, AB, Ermenistan Türkiyenin gidişatından çok memnunlar..Hele Mazluma…Çok büyük adam, çok büyük siyasetçi diyorlar..



Mazluma kalsa Kibrısta, Irak Türkmenleride bizi hiç ilgilendirmez diye ilan edip, hem minnet borcunu ödeyecek, hemde ikidebir sıkıntıya düşmekten kurtulacak..



Ama Türk milletinin cevabının çok sert olacağını biliyor, bundan korkuyor..



Türkiyede bölücüler, işbirlikçiler, ortodoks kilisesinin gücünü hortlatmak isteyenler, Türkiyeyi hristiyanlaştırmak isteyenler, Türkiyenin su havzalarında gözü olanlar ve Türkiyeyi milli yapısından

uzaklaştırmak isteyenler gittikçe cüretlerini artırıyorlar, olmayacak hayâllere iyiden iyiye kendilerini kaptırıyorlar….



Bu arada Türk milletide yavaş yavaş kendine geliyor, Tehlikeyi hissediyor..Siyasi farklılıklar yerini Türk milleti ve vatanını savunma refleksine bırakıyor..



Allaha çok şükür bölücüler ve hainler, mütareke basınının propoganda ettiği kadar güçlü değil..



Türk milleti ise kendine geldiği gün, Edirneden Şırnağa kadar istese kuş uçurtmayacak kadar güçlü..



Mazlum efendi siyaset hayatının en zor geçidinde…Bu geçitte hem papazı hem imamı memnun etmek zorunda..Hem Mekkede hem Kudüste hacı olması gerekiyor…



Ama tarihte bunu deneyen çok dönmenin sonunu gördük..



Sonunda ne papaza yaranabildiler ne imama…Mekkeden de Kudüstende kovuldular…



Ama papaz her zaman papaz, imam her zaman imam olarak kaldı…



Başımızdaki bu belanın bir an önce kaybolması duasıyla………



İlhan Esen…