Milli çıkarlardan, değerlerden, inançlardan ve kaynaklardan "bize bir şey olmaz" aymazlığı içinde taviz vermeye hazır olanlarla; bu konularda esnemenin dahi "felaket" olduğunu düşünenler arasındaki gerilim ***huriyet tarihinde hiç olmayacak biçimde artmıştır.
Kıbrıs, egemenlik, kimlik, bağımsızlık, vatan, toprak ve milliyetçilik kavramları konusundaki görüş farklılıklarının derinliği ülkede büyük bir kırılmanın yaşandığını göstermektedir. İnsanlar; milli hassasiyetler ile haysiyetsizlik; vatan duygusu ile boş vermişlik ideolojisi; "ne olacak yani!" cıvıklığı ile "vatan elden gidiyor" sarkacının bir ucundan öbürüne gidip gelmektedir. Bu sonucu bireysel çıkar, özgürlük ve tatmin ile milli değerlerin karşıt hale getirilmesi üretmiştir. Hâlbuki milli değerlerine, tarihi birikimlerine ve yeteneklerine gerekli önemi vermeyen toplumlarının geleceğinin olmayacağını yaşananlar kanıtlamış bulunmaktadır. Bir toplum kendisini var eden, özgür kılan, bağımsız yapan değerlerine övgü yerine sövgüyü esas almışsa o toplum meşruiyetini tartışılır kılmış demektir.





TÜRKLÜK´TE TOPRAĞI, KADINI VE VATANI KISKANMAK ESASTIR



Tarihin başlangıcından bugüne kendi çıkarlarına öncelik vermeyen, doğal kaynakları kendi toplumu yerine başkalarının kullanmasını isteyen herhangi bir toplum yoktur. Toplumlar aşiret, klan, feodal, ticari, sanayi ve bilgi toplumu gibi çeşitli değişikliği yaşamışlardır ama çıkarlarına öncelik vermek konusunda ilk insandan bugüne hiçbir değişiklik yaşamamışlardır. Tarih boyunca kendi topraklarını, kaynaklarını ve kültürünü yabancıdan kıskanmayan herhangi bir toplum olmamıştır. Türklerde toprağı, kadını ve vatanı kıskanmak tarihi bir gelenektir.

Toplumlar bağımsızlıklarını ve egemenliklerini bir takım ülke ya da birliklerin dostlukları ya da iyi niyetleriyle ilişkilendiremezler. Bağımsızlık ve egemenlik her şart altında var olmayı esas alan bir irade sorunudur. Bunun tasarruf ve tavizi olmaz. Yine bağımsızlık asla ihmal, inkâr ve israfı kaldırmaz.



TEDBİRLİ, UYANIK VE GÜÇLÜ OLMAK ESASTIR!



Eğer "etrafımız düşmanlarla dolu", "Sevr hortlatılmaya çalışılıyor", "komşularımız bizi yok etmek için plan üstüne plan yapıyor"u paranoya şeklinde birileri ortaya koyuyor ise bu yanlıştır. Ama ihanet ölçüsünde yanlış olan bir başka algı biçimi de; "bize bir şey olmaz" aymazlığı ile "Sevr paranoyadır", "günümüzde egemenlik ve bağımsızlık önemini kaybetmiştir" gibi hiçbir temele dayanmayan ihtiyatsız söylemlerdir. Bu sözler bir anlamda da tedbir almanıza, ihtiyatlı olmanıza gerek yoktur anlamına gelmektedir. Tedbire gerek yok diyenler gerçekte ağyarın ekmeğine yağ sürenlerdir.

Tarih boyunca Türk atalarının söylediği "Titre ve kendine gel", "Su uyur düşman uyumaz" gibi sözlerinin birer ihtiyaçtan kaynaklandığını hiçbir zaman unutmamak gerekir. Bu durum Türk milletinin zaman zaman kendinden geçtiğini, düşmanları konusunda da çok da uyanık olmadığını göstermektedir. İç ve dış düşmanların niyetlerini zamanın kavrayamayarak ihtiyatsız davranmanın bedelini Türkler son olarak; Balkan Savaşlarında çok ağır biçimde ödemişlerdir.

Türkiye güçlü, hazırlıklı, sağlıklı ve yeterli olduğu zamanlar düşmanların yaptığı Sevr planları ya da bölücülük girişimleri anlamsız lakırdılar olmaktan ileriye gitmezler. Ancak bu durum size saldırmaya cesaret edemeyenlerin sizin ile ilgili planların olmadığı anlamına gelmez.

Savaş ile barış, dostluk ile düşmanlık, bütünlük ile bölücülük arasında güçlü bir ilişki vardır. O bakımdan ülkelerin standart ve sürekli dostları ya da düşmanları olmaz. Düşmanlık ya da bölücülük yoktur, düşmanlığa bölücülüğe uygun ortam ve şartlar vardır. Düşman davranış ancak müsait şartlar ve imkânlardan doğar. Saldırmaya gücü yetmeyenlerin dost görünmek gibi bir mecburiyetlerinin olduğunu bilmek gerekir.



UYKUSUNA KIYMAYI BECEREMEYENLER MİLLETİ YÖNETEMEZ



Milletler varlıklarını dostlarının ya da düşmanlarının yardımlarına ve iyi niyetlerine bağlayamazlar. Düşmanlarından daha yüksek teknolojiye, basirete, ferasete, ihtiyata ve tedbire sahip olmayan milletlerin kaderlerini düşmanları tayin eder.

Türkiye´de yönetim ve iktidarı elinde tutanlar artık şunu anlamalılar: Türkiye gibi imparatorluk bakiyesi bir ülkeyi yönetiyorsanız, bazı komşularınızın topraklarınız üzerinde tarihi iddialarda bulunuyorsa, topraklarınızı bölmek üzere silahlı mücadele veren örgütler varsa ve bunlar büyük güçler tarafından destekleniyorsa, Deniz ve hava sahanızda hala it dalaşları yaşanıyorsa; sizin bırakın gaflet içinde bulunmaya uyumaya bile hakkınız yok demektir.

Türk milletine yönelik stratejik tehdit ve fırsatların dahi farkında olmayanların ise; bu büyük milletin kaderi üzerinde söz söylemeye hakkı olmadığı bilinmelidir. Uykusuna kıymayı beceremeyenlerin milletin tepesinde yeri olmamalıdır!



PROF.DR. ÖZCAN YENİÇERİ