Bozkurt NET{ Bozkurt NET
  Tıklayın kayıtlı kullanıcı olun
Ana sayfa ::Hasabınız :: Forumlar :: Makaleler :: İndir :: İletişim :: KURALLAR
alt1 alt1 alt1
alt1 alt1
alt1
Atatürk
Başbug
Atsız´ın Mektupları
Bozkurt
Tarihte Türkler
Osmanlı Sultanları
3 Mayis
Türk İslam Ülküsü
Ülkücü Hareket
İslam
Türk Büyükleri
12 Eylül
Dokuz Işık
Kızıl Elma
Doğu Türkistan
Türk Dünyası
Şiirler ve Marşlar
Ülkücü Şehitler
Ülkücüye Mektuplar
Sorular ve Cevaplar
Komünizm
Videolar
Müzikler
Postakartı

alt1 alt1
alt1
 Haber :
 Haber Ekle
 Haber Arşivi
 Arama
 Konular
 Baskıya hazırla
 Üyeler :
 Hesabınız
 Günlük
 Üye Listesi
 Özel İletiler
 ICQ Servisi
 Servisler :
 Kur'an-ı Kerim Meali
 Resim Galerisi
 E-Kart
 Dosyalar
 Müzikli Postakartı
 Cep Melodileri
 İletişim :
 Forumlar
 Bozkurtlar 100
 Bize Ulaşın
 Bizi Önerin
 Dökümantasyon :
 Makaleler
 Fikir ve Tarih Dünyası
 Kısa Nükteler
 Şairler ve Şiirler
 İzlenimler
 Ansiklopedi
 Dosyalar
 Dosya Ekle
 Popüler
 İlk 10
 Bağlantılar
 

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1
AB'YE HAYIR

alt1 alt1
alt1
Makaleler
·Meluncanlar ve Biz
·Türk Tarihi ve Türk Adı
·Amerikan Genç Hristiyanlar Cemiyeti (Y.M.C.A.) ve Amerikan Kolejleri
·SEVR YASALARI MECLİS’TEN GEÇİRİLEREK TÜRKİYE YENİ BİR KURTULUŞ SAVAŞINA BAŞLAMAK MECBURİYETİNDE BIRAKILDI!
·ABD, Alenî Bir Düşman Haline Gelmiştir!
·Dedelerimiz Oğuzlar Çıkmış Yola Aral Kıyısından
·Avrupa Birliğine neden hayır.. Jeopolitik Yaklaşım
·Noel Üzerine
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -1-
·Siyasi Konjonktürde Irak Türkmenleri
·Gümrük Birliği Anlaşmasının Anayasanın Başlangıç Kısmına Aykırılığı -2-
·Kıbrıs'ın Türkiyesiz AB üyeliği mümkün mü?
·Avrupa Birliği ve Kıbrıs Konusu
·Internet mi, İnternet mi?
·DİLDE, FİKİRDE, İŞTE BİRLİK (Gaspıralı ve Türkistan)
·İSMAİL GASPIRALI'NIN FİKİRLERİ
·Türkler ve İslamiyet
·Alparslan Türkeş'in Din Anlayışı ve İslama Bakışı
·Gök Tanrı
·Şamanizm Meselesi
·Ruhban Okulu neden açılmamalı?
·Ruhban Okulu
·Çanakkale Savaşları
·Türk Kültüründe Nevruz ve Milli Birlik-Beraberlik
· Sovyetler Birliği’nin Çöküşü ve Yeni Rusya Çeçen Mücadelesi
·Türkçenin Anadil Olarak Dünyadaki Yeri
·Masonların Kirli İşleri
·Gümrük birliği mi; sömürge antlaşması mı?
·17 Ağustos 1999 Depremi ve gizlenen gerçekler

alt1 alt1
alt1

alt1 alt1
alt1

alt1
Bozkurt NET :: Başlığı Görüntüle - AB GERCEGI
  Link 1Ana sayfa | Link 2
Arama       


Bozkurt NET
Bozkurtların Yuvası
 

Forumlar Gruplar Gruplar Hesap Aç Oturum Aç  

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki »  

Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 4 sayfa)
« Önceki başlık :: Sonraki başlık »  
Yazar İleti
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 3:05 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Cok bilmis medya neden bu gorusleri yayinlamaya cesaret wswmiyor? Halk uyanirmi diye?

İlk isyan paşalardan


Gazetemizin dünkü “Asker konuşsun” manşetine
ilk cevap emekli paşalardan geldi.

AB markalı Türkiye’yi parçalayıp yoketme planına en sert tepkiler emekli paşalardan geldi. Hepsinin ortak görüşü: KKTC’den asla taviz
verilmemeli ve sırtımızın sıvazlanmasının rehavetine kapılıp dönüşü olmayan hatalar
yapılmamalı.

Em.Korgeneral Necati Özgen: Ordu Kıbrıs’tan çekilebilir

Em.Korgeneral Altay Tokat: KKTC’den asla ödün verilemez

Em.Tümgeneral Osman Özbek: Yoketme planının parçası

Em.Tümgeneral Rıza Küçükoğlu: Kurallar ortaya konmalı


Karamanın koyunu
sonra çıkar oyunu

EMEKLİ Korgeneral Necati Özgen, AB Çerçeve Belgesi’nde değişen bir şey olmadığı gibi, Türkiye aleyhine ilave edilmiş yeni şartların da bulunduğunu söyledi. Müzakere çerçevesinde dikkat çeken en önemli hususlardan bir tanesinin üstü kapalı olarak ifade edilen Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO’ya üyelik meselesi olduğunu belirten Özgen, “bizden kabul etmediğimiz Kıbrıs Cumhuriyeti’nin NATO’ya girmesi için onay vermemizi istiyorlar. Kıbrıs NATO’ya girdiği zaman ABD orada üs kuracak. NATO’nun 5.maddesine göre Kıbrıs Cumhuriyeti NATO’ya girdiği taktirde Kıbrıs’taki Barış kuvveetlerimizin durumu farklı bir konum kazanacak. Bunun sonucunda da Türk ordusunun Kıbrıs’tan çekilmesi gündeme gelecek” diye konuştu. Bu nedenle Türkiye’nin NATO’daki veto hakkını mutlaka kullanması gerektiğine işaret eden Özgen, Kıbrıs’ın NATO’ya girmesi halinde adadaki barış kuvvetlerimizin tamamıyla soyutlanacağını ifade etti ve buna kesinlikle müsaade edilmemesi gerektiğini bildirdi. Hava sahasının ve limanların, Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne Gümrük Birliği kapsamında açılmasının da bir diğer önemli taviz konusu olduğunu anlatan Özgen sözlerini şöyle tamamladı: “2006 yılı içinde ya da 2006 yılına kadar limanların ve hava sahasının açılmasını görmek istiyorlar. Müzakere çerçeve belgesinin karşılığı kısaca “Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu” atasözünü anımsatmaktadır. Mütareke basını milleti yanlış yönlendiriyor. Kendilerine bu atasözünü hatırlatıyorum”

İyi polis,
kötü polis

Müzakerelerin oylanması sırasında Avusturya’nın çıkışının da tamamen bir senaryo olduğunu anlatan emekli Tümgeneral Osman Özbek, “Öte yandan İngiltere’nin de iyi polisi oynaması bu senaryonun bir parçasıdır. Ancak basınımız, televizyonlarımız bunları halkımıza anlatmadığı için insanlarımız kuşkuda kalıyor.” dedi. Özbek şöyle konuştu:” Avrupa Birliği, birlik ve beraberliğimiz adına bize hiçbir şey vermiyor. TSK’nın Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması bile söz konusu. Bunlar neden açıklıkla konuşulmuyor. Bunun kabul edilmesi Türkiye’de, Atatürk’ün, milliyetçiliğin, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tasfiye edilmesidir. Ancak bu iktidarın da, AB’nin de işine geliyor.”

AB anayasası
esas alınmalı

EMEKLİ Tümgeneral Rıza Küçükoğlu, AB’nin diretmelerinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Küçükoğlu ,”Türkiye’nin AB ile müzekerelere başlaması, Türkiye’nin, dünyada, gözardı edilemeyecek bölgesel bir gücü olduğunu bir defa daha kanıtlamıştır. AP içindeki egemen güçler, yani daima Türkiye ve bölge üzerindeki çıkarları olan egemen güçlerin diretmesi olduğuna inanıyorum. Sonuçta Türkiye AB ile müzekere süreçlerini yürütürken AB anayasasını esas almalı. Aşırı diretilirse AB hayal olacaksa kayıplara göz yumulur. Herşey gözden çıkarılır ve elimizdeki bölgesel güç olma uygulamalarını sergilemek durumunda
kalabiliriz ” dedi.

Asla ödün
verilmemeli

EMEKLİ Korgeneral Altay Tokat, Türkiye’nin çok çetin bir müzakere sürecine girdiğini söyledi. Tokat, başta Kıbrıs olmak üzere Güneydoğu Anadolu bölgesine yönelik insan hakları ve demokrasi konusu ile Ege’ye yönelik bir takım sorunların çözülmesine ilişkin dayatmaların bu müzakere sürecinde tek tek Türkiye’nin önüne getirileceğini belirtti. Tokat, “Bu soruların müzakere edilmesi Türkiye’nin ulusla güvenliği ve üniter yapısı açısından son derece önem taşımaktadır. Müzakere sırasında AB üyelik şansımızın azalması gündeme gelse dahi bu konulardan asla ve asla ödün verilmemeli. Mevcut durumu başarı olarak değerlendirmenin hiçbir anlamı yoktur” dedi.

Mevcut şartlar çok ağır

EMEKLİ Tümgeneral Armağan Kuloğlu, şu andaki mevcut şartların Türkiye için çok ağır olduğuna dikkat çekti. Kuloğlu, “Çerçeve belgesinde ortaya konan şartlar iyileştirilmezse Türkiye masadan kalkabileceğini ima etmeli, Avrupa Birliği’nden vazgeçtiğini üye ülkelere hissettirebilmelidir” dedi.

Göz boyayıcı zafer

Emekli Albay Atilla Çilingir de şöyle konuştu: Bugünkü göz boyayayıcı zafer naraları atanlar ve onları destekleyen yalakaları, 15 yıl sonrasının gerçeğini şimdiden göremiyorlar ise, tarihin derinliklerindeki sayfaları bir kez daha karıştırsınlar. En anlamlı cevap Kemalizmin ilke ve inkilaplarındadır.”
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 3:13 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin Hasan Demir NTV' de kendini bilmez baska bir Avrupa usaginin sozlerine dikkat cekmis. Sozde aydinlar hocalar resmen anayasaya aykiri aciklamalar yapiyor!



Benim işte bu gücüme gidiyor


NTV''de Avrupa Birliği ile "Tarama Sürecinin" başlaması kastedilerek Emre Kongar''ın sorduğu, "Ne değişti?" sorusuna Mehmet Barlas, "Çok şey değişti. Artık generaller siyasi açıklamalarda bulunamayacak. Siyasiler de ırkçılık ve kökten dinci mesajlar veremeyecek!" diye cevap veriyor.
İnsan duyduklarına inanamıyor ve tabi böyle düşünen bir Mehmet Barlas olsa mesele kalmayacak ve yazı konusu edilmeye de değmeyecek.
Ama mevcut hükümetten tutunuz da, rütbelilerin bir kısmı, bürokratların pek çoğu, dini cemaatler, siyasetçiler ve sivil toplum örgütlerinin ekserisi Türkiye''nin AB ile müzakerelere başlamasını işte böyle değerlendiriyor.
Ve benim de işte bu gücüme gidiyor. Çünkü bu hal ve bu akıl AB''yi oluşturan İngiltere, İtalya, Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum kesimi gibi diğer Avrupa ülkelerinin Türkiye''yi terbiye etmesine baştan rıza olmak, hatta bunu çok çok istiyor bulunma hal ve aklıdır.
Demek ki bu millet yahut bazıları için askerin konuşması Türkiye''nin iyiliğine değildir. insan düşünce irkiliyor. Dün Türk milletini bu Batı karşısında yok olmaktan kurtaran Türk ordusu nasıl bu hale getirildi yahut bu ordu hangi saik ve sebeplerle birileri tarafından bu topraklarda yaşayan insanlar için bir "tehlike" olarak algılanır oldu?
Biz bu hallere niye düştük?
Ya siyasetçi niçin vardır?
Millet zengin, mutlu ve güçlü etmek, vatan ve rejimi korumak ve geliştirmek için değil mi?
Öyleyse, Türk siyasetçisinin şu veya bu şekilde konuşması Türkiye için tehlike arz eder mi olmuştur da AB onları, "sakın şunları söyleme ağzına biber sürerim ha!" diye tehdit etmektedir ve elin gavurunun bu tehdidi benim insanımı sevindirmektedir?
Türk insanı kendi siyasetçisinin şerrinden kurtulmak için ne olmuştur da dün bu vatanı işgal eden ve şu an Türkiye''nin servetini borsa oyunları, özelleştirme ve IMF''nin transferleriyle cebine indiren, Ermeni soykırımını dayatan, PKK''ya hamilik eden ve vatanın bir bölgesinde Kürdistan isteyen ülkelerin siyasetçisine sığınır hale gelmiştir?
Ne kadar utanç verici bir haldir bu hal!
"Ben askerime güvenmiyorum, darbe yapar" diyen, "ben siyasetçime itimat etmem, dinci yahut ırkçı olur" şeklinde düşünen, "ben bürokratım asırtımı dönemem, hortumcudur" zilmiyetinde olan ve bütün bunlara karşı çareyi kendinde, kendi insanında, kendi değerlerinde, kendi tarihinde aramayıp da yönünü zalimlere dönen, avucunu "Müslümanlar da Hıristiyanlığın üstünlüğünü kabul etsin" diyen Berlisconi''lere açarak onlara hak verdirten yani aklını onların aklından az, iradesini onların iradesinden zayıf kabul eden bir kişi, ister Atatürkçülük ister demokratlık, ister Mümin''lik iddiasında bulunsun bu benim anlayabileceğim, bu benim onaylayabileceğim bir akıl, bir karakter, bir yol, bir metot değildir; olamaz, olmayacak...
Neymiş efendim dünya globalleşiyormuş, bunun dışında kalınmazmış...
Yahu adam kendi çıkarına bir hukuk oluşturuyor, bu hukukun arkasın ateknolojisini, askeri gücünü ve parasını da koyup, sana. "Gel buna uy, yoksa seni perişan ederim!" dayatmasında bulunuyor. Sen de tutuyor emperyalistin bu dayatmasını bu millete iyi bir şeymiş gibi pazarlıyor, demagoji yapıyor. Akıl bulandırıyorsun. Sanki bizim gibi düşünenler Türkiye kabuğuna çekilsin, kimse ile görüşmesin, ticaret yapmasın istiyorn. Türkiye elbette her oluşumun içinde yer alabilir ve Türk insanı aklıyla, Türk kültürü de zenginliği ile onların insan ve kültürüyle yarışır ve fersah fersah geçebilir.
Daha dün biz öndeydik, onlar arkadaydı
Biz zirvelerin yabancısı değil, sahibiyiz..
Ama yol bu değil.
Şu anda Irak''ı işgal etmiş ABD İngiliz, İtalyan, İspanyol şu anda dünya petrol ve doğalgazlarını sömüren, şu anda yeryüzündeki değerli madenlere bir şekilde el koymuş emperyalizm kendi verdiği akılla o servetime musallat olduğu kültür ve ülkelerin kendini geçmesinin yolunu açar mı?
İstemez, bu eşyanın tabiatına ve onların karakterine aykırı. Olar almak için Kızılderili''yi toptan yok ettiler, onlar birmiş bir savaşta korku salmak için iki atom bombası kullandılar, onlar daha 1994''te Ruanda''da 2 milyon insanı katlettiler, onlar Bosna''da yüz binleri sırf Müslüman oldukları için katlettiler, onlar aynı şeyi Irak''ta yapıyor. AB''nin itirazı var mı, yok? Ama Orhan Pamuk''u savcılık ifadeye çağırınca Amerika''dan Bürüksel''e kadar yer yerinden oynuyor. Yani bir celp kağıdına gösterilen tepki mesela Irak''ta en az 200 bin kişinin katledilmesine gösterilmiyor.
Onlar işte bunlar...
Bu yüzden onların verdiği harita ile yola düşen eninde sonunda kendini onun tarlasında ırgat, askerini onun sınırında nöbetçi, servetini onun kesesinde depolanmış olarak bulur.
Bu hep böyle oldu, şu an böyle oluyor, yarın da böyle olacak.
İşte onun için AB ile tarama sürecinin başlanmış olmasını kendi askerinin, kendi politikacı ve kendi bürokratının şerrinden korunmanın bir vesilesi olarak gören ve kabul eden akıl ve ikinci sınıf bir kişiliğin aklıdır, haritasıdır. Bu akıl ve harita Hz. Muhammed (s.a.v) ve Atatürk akıl ve haritasından uzak bir akıl ve haritadır. Birileri varsın oluversin, benim şöyle referanslara ihtiyacım yok diyebilir, ama bu millet bu iki referanstan vazgeçmez, vazgeçemez.
Kaldı ki aklı hür, vicdanı hür hiç kimse rekabet halinde olduklarının aklı ile yarışı kazanabileceğine inanmaz.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
gelibolulu
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Jun 25, 2005
İletiler: 750
Şehir: TÜRKİYE-Çanakkale

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 7:17 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Yüreğine, eline, aklına sağlık adigek ülküdaşım...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 9:44 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Bir kaynak daha




http://www.byegm.gov.tr/default.htm
http://cfd.me.umist.ac.uk/cgi-bin/tshop/trec.cgi?baseurl=http://cfd.me.umist.ac.uk/ercoftac/forums/case74&submit=View+Message&msg_num=1
http://
www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=9066
http:// www.hakimiyetimilliye.org/modules.php?name=News&file=article&sid=9066

http://turkishforum.org/archives/wa.cgi?A2=ind0501d&L=grassroots&F=P&S=&P=522

http://www.haberturk.com/news/200545.html





devami geliyor


En son kurtoglu1919 tarafından Per Ekm 06, 2005 10:16 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 2 kere değiştirildi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kadir45
Site Yöneticisi
Site Yöneticisi



Kayıt: Jun 03, 2004
İletiler: 3100

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 9:59 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Alıntı:

Bu nedenleri anlamak istemeyen AKP ve medya Ingilizler bizi kara kas kara gozumuz icin bu kadar desteklemedi.

Bu sözlere eklemek istediğim bir şey var.İngilterenin,tüm avrupa ve abd dışında geleneksel bir ortadoğu politikası var.
İngiltere ortadoğuda nüfuz olarak abd den çok daha güçlü.Göstergesi mi?Talabaninin Irak Cumhurbaşkanı olması.
Talabani resmen ingilizlerin adamıdır.İsrail ve abd BOP için çok istekliller.Ama ingiltere abd nin Irakta altını çaktırmadan oyuyor.İngilizlerin Irakta bir şey yaptıkları falan yok.Onlar abd yi izlemeye geldiler.Olay meydanı abd ye bırakmamak.
İngilizi hafife almayın.Onlar kadar siyaseti bilen bir ülke yok dünyada.Bu nedenle iddia ediyorum BOP asla gerçekleşmeyecek.İngiliz orayı öyle bir karıştırıyor ki,yakında israil de abd de almanya ile fransa da bu işin altında kalacaklar.Bizim için en tehlikeli rakip ingilizlerdir.Görüyorum ki Rte kolunu ingilizlere kaptırdı.Asıl tehlike budur.Abd nin yüzüne bulaştırmadığı bir dış müdahale politika yok.Bu nedenle biz asıl ingiliz tehlikesini görmeliyiz.Bizim iş bilmez iktidar ingilizin yemini yuttu.Ortadoğuyu bu güne kadar bu kadar karıştıran bu adamlardır.Bunların koluna girmek cinnetten başka bir şey değildir.Bunların çok tarih okuması lazım.İngilizi hesaba katmadan,ya da hafife alınarak yapılan bir siyaset,rezil olmaya mahkumdur.Keşke Bozkurt Mustafa Kemal yaşasaydı da şu ingilizleri rte ye anlatsaydı.İngilizlerin ortalığı karıştırdığı bir coğrafyada bizim gücümüzü ortadoğuya koyamamamız çok acı.Tam Mustafa Kemalin günüydü bu gün.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 10:38 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Anasayfa
06.10.2005
Vatikan: Müzakere doğru değil


Vatikan Papalık Konseyi Kültür Bölümü Başkanı Kardinal Paul Poupard, Türkiye’de ‘Hıristiyanların ikinci sınıf vatandaş’ olduğunu iddia ederek müzakerelerin başlamasını eleştirdi.

Kardinal Poupard, ‘Türkiye’nin çözmesi gereken çok fazla iç sorunu olduğunu’ belirterek, ‘Din özgürlüğündeki eksiklik ve Hıristiyanların ikinci sınıf vatandaş gibi tanınması, gelecekte AB üyesi olacak bir ülke için saçmalık. Eğer müzakerelerde bu konularda da bir anlaşma olursa memnun olurum. Ama bu anlaşma çok somut olmalı ve sadece görünüşte olmamalı’ görüşünü savundu. ‘Türkiye ile Avrupa arasında çok az ortak nokta var’ diyen kardinal, AB’nin Türkiye’yi içine almasının ‘büyük hata’ olacağını iddia etti.




arkadaşıma yolla arşivime ekle yazıcı için




Yorum Sayısı: 3 / 140 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>


HASAN SAGUN 06.10.2005 - 18:08
KARDINAL EFENDI SEN SONUNA KADAR HAKLISIN.ESSEKLIK BIZDE KARDESIM ADAMLAR KOVDUKCA BIZ YAPISIYOZ PACALARINA ALIN BIZI DIYE .ADAMLAR KONUŞMAKTA HAKLI ADAM BELKI 100 KISININ GUNAHLARINI BAĞIŞLAMANIN RAHATLIĞIYLA CIKMIŞ KONUŞUYO.



hakan ates 06.10.2005 - 18:01
Arkadaslar vatikana aldirmayin onlar bize nasil aldirmiyorsa, sizler moreliniz bozuldukca onem verdikce dovul caliyorlar turkiyede olay yaratilmak isteniyor oyuna gelmeyin birakin konussunlar onlarda gercekleri biliyorlar hic onemli deyil ,araba gibi patanaj cekip duruyorlar bu arada tekerlek y...devamı



tufan özsarı 06.10.2005 - 17:58
Vatikan zaten hiçbir zaman türkleri istemeyecek.Yeni papa Benedict te aynı görüşte.Geçmişi unutamıyorlar.Bununla ilgili olarak Hasan Sabbah ı.Alamut Kalesini ve Alamuta Dönüşü okumanızı öneririm.Şu anki papanın nereden geldiğini anlayacaksınız.Hristiyan din adamları bzileri sindiremiyorlar.


Yorum Sayısı: 3 / 140 Yorumlarınızı Yazınız diğer yorumlar >>>
http:// www.hurriyetim.com.tr/haber/0,,sid~1@w~1@nvid~640629,00.asp#
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
drmfk
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Jun 03, 2005
İletiler: 361

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 10:39 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

kadir21 demiş ki:
İngilizi hafife almayın.Onlar kadar siyaseti bilen bir ülke yok dünyada.

Muhterem Kadir21 Bey;
Verilebilecek en önemli mesajlardan biridir bu.

Bu gün kendini kamufle etmiş bir imparatorluk, dünya siyasetine 200 yıllık bir dönemdir hükmeden yılanın başı...
Öyle bir yılan ki, dünyanın gelmiş-geçmiş,en uzun ömürlü hanedanı olan üç kıtaya hükmetmiş Devlet-i A'li Osmani'nin tarih sahnesinden silinmesinin baş mimarıdır ingilizler. Kurdukları müstemlekeler bakanlığı ile adım adım uygulamaya koydukları projeleri bir bir hayata geçiriyorlar.

Önce hedefleri doğrultusunda 50bin -dile kolay 50bin- sahte din adamı ingiliz ajanını şeyh seyyid kisvesi altında bugün ki Ortadoğu,Türkiye'nin Doğusu ve Güneydoğusuna gönderip, Milletin samimi ve doğru inancı olan ehl-i sünnet akaidini bozmaya gayret ettiler. Bir haylide başarılı oldular.Öyle ki Necdli Muhammed Abdulvehhab denen aklı evvel, gerizekalılıar padişahına vehhabilik denen sapık fırkayı kurdurdular ve Arap dünyasını Osmanlıya düşman etti ve isyan ettirdiler, arkadan vurdurttular. Ardından Türk'ün bağrında yüzlerce yıl yaşamış bir topluluğu, Millet kavramıyla özdeşleştirip Türk'e düşman grup oluşturdular.tarihi sürec içerisinde bölünmüşlüğün doğal sonucu olarak zayıf ve köksüz devletçikleri istedikleri gibi idare etti, yönlendirdi ve faydalanabilecekleri ne kadar kaynak varsa sömürdüler.
Bu gün kendi çıkarları doğrultusunda ne gerekiyorsa yapmaktalar.

Uyumamalıyız, uyanık olmalıyız, düşmancıkları ön plana çıkaran da onlardır.Perdenin arkasını görmek ise bizlerin vazifesidir.Zira feraset sahibi olmakla yükümlüyüz.

Selametle...
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 11:18 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin Kadir, Drfmk abilerim,
buu konu acilmisken bu diplomasi politika uzmanii ingilizlerin ABye girme olayina degincem izninizle.
Bildiginiz uzere AB fkri 17yuzyilda Roma konderansiyla baslamis, fakat Ingilizlerin sayesinde Ingilizler isteyene kadar kurulmamistir. ingillizller daima bekle gor politikasi izlediginden kaybetse dahi keybetcegini en aza indirmistir. Ukemizdeki AB hayranlari arastirsinlar neden ingiltere AB ye 83de girdi ve neden AB o tarihten bu tarihe yilda £3.5 milyar oduyor? Bizimkilerde AB'denmuzakere almak icin her seyi verdi, fakat ABnin onlara verecegi seyler ise, atani inkar et! Milletine cektir, teroristlere bal kaymak, kendi ekonomini bizim emrimize ver. Kirisi ver vs. Ingiltere bu sebeblerden bu kadar ugrasti.
Soruyorum zamaninda Ingilizler padisaha asiri saygili, buram buram yag kokan mektupla Kibrista sozde ortak guvenlik icin biz caskerimizi yerlestirelim demedimi? Bayrak toreninde Kibris pasasi acikca aglamadimi tabi yuce milletimizle birlikte(Rumlarda bayram yapti.) 150 yil gecti hala topragimizi malimizi vatanimizi alamadik. Kimin sayesinde?
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Per Ekm 06, 2005 11:24 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

drmfk demiş ki:
kadir21 demiş ki:
İngilizi hafife almayın.Onlar kadar siyaseti bilen bir ülke yok dünyada.

Muhterem Kadir21 Bey;
Verilebilecek en önemli mesajlardan biridir bu.

Bu gün kendini kamufle etmiş bir imparatorluk, dünya siyasetine 200 yıllık bir dönemdir hükmeden yılanın başı...
Öyle bir yılan ki, dünyanın gelmiş-geçmiş,en uzun ömürlü hanedanı olan üç kıtaya hükmetmiş Devlet-i A'li Osmani'nin tarih sahnesinden silinmesinin baş mimarıdır ingilizler. Kurdukları müstemlekeler bakanlığı ile adım adım uygulamaya koydukları projeleri bir bir hayata geçiriyorlar.

Önce hedefleri doğrultusunda 50bin -dile kolay 50bin- sahte din adamı ingiliz ajanını şeyh seyyid kisvesi altında bugün ki Ortadoğu,Türkiye'nin Doğusu ve Güneydoğusuna gönderip, Milletin samimi ve doğru inancı olan ehl-i sünnet akaidini bozmaya gayret ettiler. Bir haylide başarılı oldular.Öyle ki Necdli Muhammed Abdulvehhab denen aklı evvel, gerizekalılıar padişahına vehhabilik denen sapık fırkayı kurdurdular ve Arap dünyasını Osmanlıya düşman etti ve isyan ettirdiler, arkadan vurdurttular. Ardından Türk'ün bağrında yüzlerce yıl yaşamış bir topluluğu, Millet kavramıyla özdeşleştirip Türk'e düşman grup oluşturdular.tarihi sürec içerisinde bölünmüşlüğün doğal sonucu olarak zayıf ve köksüz devletçikleri istedikleri gibi idare etti, yönlendirdi ve faydalanabilecekleri ne kadar kaynak varsa sömürdüler.
Bu gün kendi çıkarları doğrultusunda ne gerekiyorsa yapmaktalar.

Uyumamalıyız, uyanık olmalıyız, düşmancıkları ön plana çıkaran da onlardır.Perdenin arkasını görmek ise bizlerin vazifesidir.Zira feraset sahibi olmakla yükümlüyüz.

Selametle...

Sayin Drfmk hocam,
o zamanin en unlu basarili ajanlari sahte seyh olmus ajanlar, yazdiklari kitabblarinda bir hususun ustunde ortak kanida bulusmuslardir. Turkleri mertlikle savasla yenemeyiz, anca iclerinde fesatcilik, ortamcilik, ve degisik din yorumculari olursa yenebiliriz! Bunuda basardik derler.
Saygilar.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
adigek
Deneyimli Üye
Deneyimli Üye



Kayıt: Aug 25, 2005
İletiler: 474

İletiTarih: Cum Ekm 07, 2005 12:26 am    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Sayin gonuldaslarim lutfen okuyun.
Devlet Bahçeli'ye göre müzakere belgesi İHANET BELGESİ ve bu belge Tayyip Erdoğan'ı YÜCE DİVAN'a götürecek

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında Türkiye-Avrupa Birliği müzakerelerinin başlamasını değerlendirdi.
(6 Ekim 2005 Perşembe)

Bahçeli, Müzakere Çerçeve Belgesi’nden "ihanet belgesi" olarak söz ederken, gazetecilerin Başbakan Erdoğan’ın kendisini hedef alan Kızılcahamam konuşmasını hatırlatması üzerine Erdoğan’a çok sert karşılık verdi.

Bahçeli şöyle dedi: "Sayın Başbakan, önce MHP’nin basın toplantıları, açık hava toplantılarında Türkiye’yi hangi tehlikeli sürece soktuğuna dayalı sorularımıza cevap versin. Polemikle kaçmasın. Eğer sayın Başbakan bunun hesabını sormak istiyorsa Abdullah Öcalan denen haini niçin asmadığım için beni Yüce Divan’a göndersin.
Bu gelişmeler karşısında herkes bilsin ki, milletin hür iradesi güç verdiği takdirde sayın Başbakan’ın Yüce Divan’dan kurtulması da mümkün değildir."

"AB’NİN DAYATMALARI AŞAĞILIK"

Bahçeli, bir gazetecinin "AB’ye hayır mı diyorsunuz" sorusunu yanıtlarken ise "AB-Türkiye ilişkilerinde belirlediğimiz hususlar çok açıktır. Biz onurlu bir AB üyeliğinden yana olduğumuzu söyledik. Şimdi AB’nin bu haksız ve aşağılık dayatmaları karşısında en hızlı AB lobiciliği yapanlar dahil onurlu bir üyeliğin gerçekleştirilmesi şansını aramaktadır. Yoksa AB’ye üyelik için hayır anlayışı Türk milletince gittikçe benimsenmektedir" dedi.
Hükümetin 3 Ekim’e gidilen süreçte son ana kadar hedef saptırmaya çalıştığını ileri süren Bahçeli, Müzakere Çerçeve Belgesi’ni ise "ihanet belgesi" olarak niteledi.


Bahçeli, bu belgeye kılıf ve sahte ambalaj arayışı için seferber olunduğunu iddia ederken, "Bu şekilde Türkiye’nin 42 yıllık AB macerası amacı ve hedefi kalmayan bir çıkmaz yola itilmiştir. 3 Ekim süreci, içi boşaltılmış böyle bir hayal yolculuğunun sanal bir ara istasyonu olmuştur. 3 Ekim’de yeni bir aldatmaca oyununun perdesi açılmıştır" diye konuştu.

"AKP SİYASİ KAMBUR"

Bahçeli, 3 Ekim’in tarihinin Türkiye’de erken seçim sürecini hızlandıracağını belirtirken, erken seçim tarihi konusunda ise "AKP’nin sayın Başbakanı’na bırakmakta yarar vardır. Böyle bir tercih hakkı olsun" yorumunda bulundu. Bahçeli, bazı işaretlerin AKP’nin AB endeksli bir erken seçim planı ve stratejisi üzerinde durduğunu gösterdiğine işaret edip, "Ancak Türkiye’nin AKP siyasi kamburundan kurtulmak için kaybedeceği zaman yoktur" diye konuştu.

Bahçeli, çerçeve belge ile Ege sorunlarının Kopenhag kriterleri ile eşdeğer bir kriter haline getirildiğini, Türkiye’den sahte Kıbrıs cumhuriyetini hukuken, kayıtsız ve şartsız tanınmasının istendiğinin, Türkiye’nin deniz ve hava limanlarını Rumlara açması şartının getirildiğini anlattı.

Bahçeli, çerçeve belgede çok tartışılan Rumların NATO’ya üyeliği konusunda ise şu değerlendirmede bulundu: "Rumların NATO ile ilişkileri konusu karar için NATO Konseyi’nin önüne geldiğinde Türkiye’nin de ABD ve diğer ülkeler gibi oy ve veto hakkı vardır. Ancak, Türkiye bu veto hakkından peşinen vazgeçmiştir. NATO’nun otonom karar organında diğer üyeler Rumların üye olmasını isterse Türkiye buna karşı çıkmayacak ve Rumlar NATO’ya üye olacaktır. Rumların NATO yolunu açmakla Türkiye’nin nasıl bir tuzağa çekildiğinin farkında mısınız? Bu yaptığınız Rogers anlaşmasından da beterdir. Kıbrıs’ta garantörlük hakkından vazgeçen Türkiye, Kıbrıs’a askeri müdahale hakkından da vazgeçmiş sayılacaktır."

Türkiye’nin risklerle dolu tehlikeli bir yola sokulduğunu ileri süren Bahçeli, "AKP, siyasi geleceğini kurtarmak, siyasi ömrünü biraz daha uzatmak ve 3-5 ay zaman kazanmak için bile bile ülkeyi bu yola sürüklemiştir. Bitkisel hayata giren AKP suni teneffüsle yaşamaya çalışmaktadır. Ülkenin onuru ve milletin hukukunun korunmasından bahseden Başbakan, siyasi gelecek hesabıyla ülkenin geleceğini tehlikeye atmıştır. Milletin hukuku AKP rant hukukuna kurban edilmiş, Türk milleti çok ağır bir ipotek altına sokulmuştur. Hükümet AB’ye her mana teslim olmuştur. Şimdi tahsilat dönemi başlamıştır. Vadesi gelen bu faturalar Türkiye’nin önüne taksit taksit getirilecektir" dedi.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cum Ekm 07, 2005 4:40 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Anasayfa Son Güncelleme 16:56
07.10.2005
Erdoğan: Müzakere sürecini hazmedemeyenler var
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliği (AB) ile müzakere sürecini Türkiye'de hazmedemeyenlerin olabileceğini belirterek, “Müzakere sürecini ülkemizde hazmedemeyenler olabilir. Ama ben inanıyorum ki, milletimin kahir ekseriyeti bu müzakere sürecinin Türk milleti ve Türkiye için dünyadan her noktada bir açılımın en önemli adımı olduğunu fark etmiştir ve aklıselim buna evet demiştir” dedi.


Başbakan Erdoğan, Eyüp Belediyesi'nce düzenlenen “12. Eyüp Sultan Kitap ve Kültür Şenliği”nin açılış töreninde yaptığı konuşmada, şenliğin açılışına katkıda bulunanlara teşekkür etti.

Şu anda AB ile 3 Ekim müzakere sürecinin hemen ertesinde bulunduklarını, bu sürecin de ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyen Erdoğan, şunları kaydetti:“Müzakere sürecini ülkemizde hazmedemeyenler olabilir. Ama ben inanıyorum ki, milletimin kahir ekseriyeti bu müzakere sürecinin Türk milleti ve Türkiye için dünyadan her noktada bir açılımın en önemli adımı olduğunu fark etmiştir ve aklıselim buna evet demiştir. Bunu yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarında da görüyoruz. 2 kere 2 4'tür. Bunun 5 olması mümkün değil, 3 olması da mümkün değil. Mevsimlerin değişikliğine göre de bu rakam değişmiyor. Hep 2 kere 2 4, ama bunu 5 yapmaya, 3 yapmaya zorlayanlar var. Olabilir. Biz onlara da bütün bu matematik yanlışına rağmen saygı duyarız. Niye? Karşımızdaki insandır. İnsanın düşüncesine yanlış da olsa saygı duymak zorundayız. Fakat bu süreç, farklı bir süreç. Bu süreci görmemezlikten gelmek, Türkiye'nin 15-20 yıl önceki durumuna dönmektir. Biz demokraside, özgürlüklerde, güçlü bir ekonomiye sahip olacaksak, insanımızın yaşam standartlarını daha da yükseltebileceksek, bu müzakere sürecinin içerisinde yerimizi almamız gerekiyordu. Bunu hamdolsun başardık.”

“TERÖR KARŞITLARI MEDENİYETLER İTTİFAKINI İSTİYOR”

Başbakan Erdoğan, bunun ülke için bir kazanım olduğunu, ancak AB'nin de bu süreçte bir kazanımının olacağını vurgulayarak, “Buraya dikkat edin, o da şudur; artık dünya medeniyetler çatışmasının arzusu içinde olanlar ile medeniyetler ittifakının gerçekleşmesi arzusu içinde olanların yarışını görüyor. Teröre evet diyenler 'medeniyetler çatışmasını', teröre hayır diyenler de 'medeniyetler ittifakını' istiyor” dedi.

Medeniyetler ittifakının ülkenin kendi medeniyetinden vazgeçmesi anlamına gelmediğine de dikkati çeken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Tam aksine, medeniyetimizin gücünü ve kuvvetini kullanarak farklı medeniyetlerle biraraya gelinebileceğini ortaya koymaktır. Bu medeniyetler arasında bir dayanışmadır. Siz kendinizi iyi bileceksiniz, iyi tanıyacaksınız, medeniyetinizi iyi savunacaksınız, ama diğer medeniyetle de dayanışma içinde olacaksınız. Bu bizim tarihimizde var. Ama şimdi bir kopukluk oldu. İşte bu kopukluğu da BM Genel Sekreteri'nin önderliğinde, İspanya Başbakanı ile şahsım olarak ben medeniyetler ittifakını başlattık. Buna şu ana kadar 17-18 ülke destek veriyor. Bunlar bizimle birlikteler. Bu süreç, dünyadaki medeniyetler ittifakının da adresi olarak AB'yi göstermede, Akdeniz havzasında yeni bir havanın esmesine vesile olmada bizler için çok önemli fırsattır. Şu anda bu çalışmayı başlatmış bulunuyoruz.”

YÜCE DİVAN

Başbakan Erdoğan, vatandaşları da aklıselime davet ederek, özellikle kadınlar mutfağı çok iyi bildiği için şu anki durumu 3 yıl öncesiyle karşılaştırmalarını istedi.

Erdoğan'ın “3 yıl önce asgari ücretle kaç kilo ekmek alıyordunuz, bugün kaç kilo ekmek alıyorsunuz?” şeklindeki sorusu üzerine kalabalıktan yaşlı bir kadın, “O zaman ne ekmek bulduk, ne yağ” dedi.

Bunun üzerine kadına “Allah razı olsun” diyen Erdoğan, ”muhalefetin yaklaşım tarzı nedeniyle bunları söylediğini, çünkü Halep orada ise arşının da burada olduğunu” kaydetti.

“Kurusıkı atmakla bu işin olmadığını” ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:“Anamuhalefet lideri veya diğer marjinal gruplar kendilerine göre bazı şeyler oluşturuyorlar. Artık yetişemedikleri için üzüme... Bundan sonra kendilerine göre işte 'bu yol Yüce Divan'a çıkar' diyorlar. Bir yerden kendilerini tatmin edecekler. Başka çareleri kalmadı. Biz siyasetin ne olduğunu çok iyi biliriz. Biz siyasetin dilini çok iyi bilir, anlarız. Bu yola çıkarken, biz bunun bedelinin ne olduğunu bilerek çıktık. Bunda bir endişemiz yok. Şu ana kadar hortumları kesmeseydik, benim vatandaşım 3 yıl önceki asgari ücretle aldığı ekmeği bugün yüzde 47 artıramazdı.”

Erdoğan, 3 Ekim müzakere sürecinin başlamasıyla birlikte Körfez'in en önemli holdinginin dün İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile gayrimenkul yatırım ortaklık işbirliği protokolü imzaladığını hatırlatarak, holdingin İstanbul'a ilk etapta 5 milyar dolarlık yatırım hedeflediğini bildirdi.

Holding yöneticilerinin İstanbul ile kalmayıp daha sonra bunu Türkiye geneline yaygınlaştıracağını anlatan Erdoğan, “İşte bu, AB sürecinin getirisidir. Bu, güvendir, istikrardır. Bu güven, istikrar olmasa kimse kapınızı çalmaz” dedi.

Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından İstanbul Valisi Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Eyüp Belediye Başkanı Ahmet Genç ile birlikte şenliğin açılışını yaptı.

Açılışta Ahmet Genç, Erdoğan'a şenliğin tarihçesini anlatan bir kitap hediye etti.

BASIN MENSUPLARI TARTAKLANDI

Bu arada açılış öncesi Başbakan Erdoğan'ı görmek isteyen vatandaşlardan dolayı alanda izdiham meydana gelirken, Başbakanlık korumaları ve Çevik Kuvvet polisleri de Erdoğan'ın çevresinde kordon oluşturdu.

Bu sırada, görevlerini yapmaya çalışan basın mensupları ile bazı Çevik Kuvvet polisleri arasında arbede yaşandı. Söz konusu polislerin, aralarında Anadolu Ajansı foto muhabirlerinden Gürsel Eser'in de yer aldığı bazı gazetecileri darp ettikleri görüldü.

Gazeteciler, Başbakan Erdoğan'ın şenlik sırasında yaptığı konuşmayı izlemeyerek ve Erdoğan şenlik alanından ayrılırken çıkış güzergahında yere kamera ve fotoğraf makinelerini bırakarak olayı protesto ettiler.
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cum Ekm 07, 2005 8:25 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ANA SAYFA




Etyen Mahçupyan


--------------------------------------------------------------------------------

etyenmahcupyan@gazetem.net



Küresel terör ve Batı

Küresel terörün Afganistan’dan yönlendiriliyor gözükmesi inandırıcı gelmediği ölçüde, olayın Batı komplosu olduğu tezi de sıkça duyulmakta. Ama bu sadece teknoloji açısından bir akıl yürütme değil. Birçok Batılı da Afganistan’daki Müslümanların dünyanın öbür ucunda şiddet eylemi yapıyor olmalarını ‘rasyonel’ bulmuyor. Nre var ki küreselliğin anlamını kavradığımızda, bu durum epeyce doğallaşıyor. Çünkü bugün Batı medeniyeti tüm ürünleri, gündelik alışkanlıkları, adetleri ve değerleriyle dünyayı ablukaya almış durumda. Diğer bir deyişle coğrafi uzaklık bizleri Batının dışına çıkarmıyor... Bugün en ücra köşedeki bir köylü bile son kertede ‘Batı’ dünyasının içinde yaşamakta. Dolayısıyla da modern Batı kentlerinde kendilerini dışlanmış hisseden kişilerle, Afganistan’daki eylem plancıları arasında ‘ideolojik hissiyat’ olarak pek bir fark yok. Batının ve modernliğin dünya yüzeyinde küreselleşmesi ise, yine küresel çapta modernlik dışı bir tepkiyle yanıtlanmakta.

Bu tepkinin şiddeti tercih etme zorunluluğu tabii ki yok... Küresel bir modernlik karşıtlığının barışçı siyaset içinde tasavvur edilmesi mümkün. Ama otoriter zihniyetin gücünü koruduğu bir tarihsel dönemeçte, şiddetin de küreselleşmesi bizleri şaşırtmamalı. Hele modern Batılıların buna hiç şaşırmaması lazım, çünkü otoriterlik onların da halen paylaştığı ve sistemleştirdiği bir zihniyet. Öncelikle liberalizmin otoriterliğe ne denli yatkın olduğunu kavramakta yarar var: Birincisi liberalizm kendi bakışının ima ettiği bir dünya halini ‘doğal’ saymakla kalmayıp, ‘doğallık’la özdeşleştiren bir ideoloji. Bu nedenle de liberalizme karşı çıkmak bir anlamda doğal olana karşı çıkmayı ifade etmekte. Böylece düzen değişikliğine yönelik siyasi talepler felsefi anlamda ‘şiddeti’ çağrıştırmakta, bu tür çabaların bizatihi şiddet olduğu fikri zımnen paylaşılmakta. Ne var ki bu yaklaşımın kendisi de otoriter... Liberalizm kendi yaklaşımını ideoloji üstü konuma çekerken, farklı anlayışları da baskı altına alma istidadı göstermekte... Bu bağlamda liberalizmin özgürlükçülüğü de kuramsal söylemin dışında fazla bir anlam taşımıyor. Çünkü bu ideolojinin esas koruduğu şey özgürlükler değil, düzen. Güvenliği öne çıkaran bu kaygı, otoriter zihniyetin işlevsel olduğu bir ‘özgürlük’ rejimi ima etmekte. Nitekim şiddet eylemleri karşısında Batılı ülkelerin içgüdüsel asayişçiliği bu ruh halini iyi yansıtmakta.

Böyle bir ortamda yaşayan ‘yabancı’nın veya küresel dünyada Batı karşısında yabancılaşan kimliklerin ruh hali ise epeyce farklı. Bunun temel nedenlerinden biri Batı medeniyetinin ‘yabancı’ algısıdır. Batılı için yabancı, bizde olduğu gibi tam bir birliktelik oluşturmasak da katlandığımız bir komşuluk haline gönderme yapmaz. Aksine kendisiyle empati kurulan, acısı paylaşılan, ama günü geldiğinde kesinlikle gidecek olan bir ziyaretçiyi ima eder. Batılı için gelip kalan ve yabancılığından feragat etmeyen biri anlaşılır ve kabul edilebilir değildir... Dolayısıyla da ‘yabancı’nın ya asimile olması ya da terketmesi beklenir. Diğer taraftan bu yaklaşım hem Batılıda hem de yabancıda ‘asimilasyonun imkansızlığı’ algısını üretir; çünkü özellikle Doğu kökenli bir Müslüman’ın, Batılının içine sinecek kadar asimile olması son derece güçtür. Sonuç ise birbirini besleyen bir yabancı düşmanlığı ile ‘evsahibi düşmanlığıdır’... Diğer taraftan asimile olamayacak yabancıların ve yabancılığın artması, bir tehdit olarak algılanacak; bu ise güvenlik ihtiyacını artırarak toplumsal ayrışmayı hızlandıracaktır. Küresel terör bu sosyopsikolojik ortam içinde anlam kazanıp şekilleniyor. Şiddeti kınamak doğru... Ama Batının biraz da kendi zihniyetine bakması gerek.




02 Eylül 2005

Yorum Ekle

ANA SAYFA
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cum Ekm 07, 2005 8:30 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

ANA SAYFA

AB ile Türkiye'nin yol haritasını oluşturan belge, müzakerelerin kuralları, özü ve prosedürü olarak üç bölümden oluşuyor

Müzakere Çerçeve Belgesi
MAHMUT GÜRER

ANKARA - Avrupa Birliği ile Türkiye arasında yürütülecek müzakerelerde yol haritasını oluşturan müzakere çerçeve belgesi, üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde müzakerelerin kuralları, ikinci bölümde özü, üçüncü bölümde ise prosedürü yer alıyor. Müzakerelerin kurallarıyla ilgili bölümde, Türkiye'den beklentilerle birlikte, müzakerelerin ilerlemesi ve askıya alınmasına ilişkin koşullara, ''Müzakerelerin Özü'' adlı ikinci bölümde ise Türkiye'nin AB müktesebatına ilişkin sorumluluklarına yer veriliyor. Belgenin ''Müzakerelerin Prosedürü'' adlı üçüncü bölümde de, AB'nin müzakereler sürecinde atabileceği adımlara yer veriliyor. Dışişleri Bakanlığı tarafından henüz resmi olarak tercüme edilmeyen belgeler şöyle:

Müzakere çerçeve belgesinin ilk sayfasında yer alan AB Dönem Başkanlığı Deklarasyonu: ''Yasal Dönem Başkanlığı ile konseyin işbirliğinde, Müzakere çerçeve belgesinin 7. paragrafında (5. madde) uluslararası organizasyonlara ilişkin olarak ortaya konulan durum, bu kuruluşların karar süreçlerine AB'nin müdahale edeceği anlamına gelmez. Bu organizasyonlar ve üyeleri serbestçe karar vermekte özgürdür.''



TÜRKİYE İÇİN MÜZAKERE ÇERÇEVE BELGESİ

'MÜZAKERELERİN KURALLARI'

1 - Müzakereler Türkiye'nin kendi şartlarına göre temellendirilecek ve müzakerelerin ilerleme hızı Türkiye'nin üyelik için gereksinimleri karşılamasındaki ilerlemeye bağlı olacaktır. Başkanlık ya da komisyon uygun olduğu ölçüde, konseyin durumu düzenli olarak inceleme altında tutabilmesi için konseyi tam olarak bilgilendirecektir. Birlik tarafı, zamanı geldiğinde, kendi bölümü adına, müzakerelerin sonuçlanması için gerekli şartların karşılanıp karşılanmadığı hususunda karar verecektir. Bu, 6. bentte listelenen gerekliliklerin Türkiye tarafından yerine getirildiğini teyit eden komisyon raporu temelinde yapılacaktır.

2 - Müzakereler AB Konseyi'nin Aralık 2004 doruğundaki şekilde yapılır ve AB anlaşmasının 49. maddesini temel alır. Müzakerelerin ortak hedefi katılımdır. Bu müzakereler ucu açık bir süreç olup, sonucu önceden garanti edilemez. Kopenhag kriterlerinin tam değerlendirmesi, AB'nin hazmetme kapasitesi de göz önüne alınarak eğer Türkiye'nin tüm üyelik yükümlülüklerini tamamen üstlenecek konumda olmadığını ortaya koyarsa, Türkiye'nin mümkün olan en güçlü bağ ile Avrupa yapılarına bağlanması sağlanmalıdır.

3 - Genişleme, birliğin ve üye devletlerinin katıldığı sürekli entegrasyon sürecini güçlendirmelidir. Birliğin uyum ve etkinliğini korumak için her türlü çaba sarf edilmelidir. 1993 Kopenhag AB Konseyi toplantısının sonuçlarına uygun olarak birliğin bir yandan Avrupa'ya uyumlaşma sürecini korurken öte yandan Türkiye'yi hazmetme kapasitesi, hem birliğin hem de Türkiye'nin genel menfaatı açısından göz önüne alınması gereken önemli bir noktadır. Komisyon müzakereler sırasında bu kapasiteyi 2004 Ekim kararlarına uygun olarak izleyecektir.

4 - Müzakereler, Türkiye'nin 1993'te Kopenhag'da AB Konseyi'nce belirlenen siyasi kriterleri, özellikle de daha sonra AB Antlaşması madde 6/1'de kabul edilen ve temel haklar şartında ilan edilen kriterleri yeterli ölçüde karşılamasına dayanarak açılmıştır. AB, Türkiye'den reform sürecini sürdürmesini ve ilgili Avrupa içtihadı da dahil olmak üzere özgürlük, demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarına ve temel özgürlüklere saygı ilkeleriyle ilgili olarak daha fazla iyileşme sağlanması yönünde çabalamasını, özellikle işkence ve kötü muameleye karşı mücadelede sıfır tolerans politikasıyla ve ifade özgürlüğü, din özgürlüğü, kadın hakları, sendika haklarını içeren ILO standartları ve azınlık haklarıyla ilgili hükümlerin uygulanmasında mevzuatı ve uygulama tedbirlerini pekiştirmesini ve genişletmesini beklemektedir. Birlik ve Türkiye, yoğun siyasi diyaloglarına devam edecektir. Bu alanlarda, özellikle temel özgürlükler ve insan haklarına tam saygı konularında kaydedilen ilerlemelerin geri dönülmezliğini ve tam ve etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak için, ilerlemeler komisyon tarafından yakından izlenmeye devam edecek olup, komisyon yıllık rapor ve 2004'teki raporu da göz önüne alarak düzenli aralıklarla bu konudaki raporlarını konseye sunmaya devam etmeye çağrılmaktadır.

5 - Birliğin temelini oluşturan özgürlük, demokrasi, insan haklarına ve temel özgürlüklere tam saygı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin Türkiye'de ciddi ve ısrarlı bir şekilde ihlal edilmesi durumunda, komisyon, kendi inisiyatifiyle ya da üye devletlerin üçte birinin talebi üzerine, müzakerelerin askıya alınmasını önerebilir ve müzakerelerin tekrar başlaması için karşılanması gereken koşullara yönelik tekliflerde bulunabilir. Konsey, Türkiye'yi dinledikten sonra, müzakerelerin askıya alınıp alınmaması ya da müzakerelerin yeniden başlaması için aranacak koşullarla ilgili bu tür bir öneriyi nitelikli çoğunluk esasına göre kararlaştıracaktır. Üye devletler, Hükümetlerarası Konferans'taki genel oybirliği şartından bağımsız olarak Hükümetlerarası Konferans'ta konsey kararına uygun olarak hareket edeceklerdir. Avrupa Parlamentosu'na bilgi verilecektir.

6 - Müzakerelerdeki ilerlemeler ekonomik ve sosyal birleşme çerçevesi içinde Türkiye'nin katılım için hazırlıklarındaki ilerlemeler tarafından yönlendirilecektir. Bu ilerlemeler özellikle takip eden gereklilikler doğrultusunda ölçülecektir. Üyelik için oluşturulan Kopenhag kriterleri:

* Demokrasi, hukuk devleti, insan hakları, azınlıkların korunması ve haklarına saygıyı garanti edecek kurumsal yapının istikrarı...

* Fonksiyonel bir pazar ekonomisinin varlığı ve birlik içindeki rekabetçi baskı ve pazar güçleriyle baş edebilecek kapasitenin varlığı...

* Siyasi, ekonomik ve parasal birlik amaçlarına bağlılığı içeren üyelik yükümlülüklerini üstlenme yeteneği ve müktesebatı etkili bir şekilde uygulayacak ve gerçekleştirecek idari kapasite...

* Türkiye'nin iyi komşuluk ilişkileri konusunda sarih kararlılığı ve Birleşmiş Milletler şartı doğrultusunda uyuşmazlıkların ve önemli sınır uyuşmazlıklarının gerekirse Adalet Divanı'nın zorunlu yetkisini de içeren, barışçı yollarla çözülmesi...

* Kapsamlı bir uzlaşmaya elverişli bir iklim yaratmaya katkıda bulunacak adımlar ve Kıbrıs Cumhuriyeti'ni de kapsayacak şekilde Türkiye ve bütün üye ülkeler arasındaki çok taraflı ilişkilerin normalleşmesinde gelişme de dahil olmak üzere Türkiye'nin Birleşmiş Milletler çatısı altında ve birliğin temel aldığı ilkeler doğrultusunda Kıbrıs sorununda kapsamlı bir uzlaşmaya varma yönündeki çabalara devam eden desteği...

* Türkiye'nin; ortaklık anlaşması ve bu anlaşmayı tüm yeni üye devletlere teşmil eden ek protokolden özellikle Türkiye-AB gümrük işbirliği ilişkisinden ve aynı zamanda düzenli olarak gözden geçirilen katılım ortaklığı belgesinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmesi...

7 - Türkiye'nin, müzakereler sırasında, tüm AB üyesi ülkelerin uluslararası kuruluşlara ve anlaşmalara taraf olması da dahil olmak üzere üçüncü ülkelere ve uluslararası kuruluşlarla politikalarını yakınlaştırması gerekmektedir.

8 - Katılım müzakerelerine paralel olarak, birlik Türkiye ile yoğun bir siyasi diyaloğa ve sivil toplum diyaloğuna girecektir. Kapsamlı sivil toplum diyaloğunun amacı, halkları bir araya getirmek yoluyla karşılıklı anlayışı arttırmak olacaktır.

9 - Türkiye müzakereler sürerken, başka ülkelerle müzakerelere başlanmasını kabul eder.

'MÜZAKERELERİN ÖZÜ'

10 - Katılım, birliğin sistemine ve kurumsal yapısına bağlı olan ve birlik ''müktesebatı'' olarak bilinen hak ve yükümlülüklerin kabulü anlamına gelir. Türkiye bunları katılım gerçekleştiği andaki şekli ile uygulayacaktır. Ayrıca, mevzuat uyumlaştırmaya ek olarak katılım, uyumlaştırılan mevzuatın zamanında ve etkin bir şekilde uygulanması anlamına gelmektedir. Müktesebat sürekli değişim halinde olup aşağıdaki hususları içermektedir:

* Birliği kuran anlaşmaların kapsamı, ilkeleri ve siyasi hedefleri...

* Anlaşmalar uyarınca kabul edilen mevzuat ve kararlar ve Adalet Divanı'nın kararları...

* Yasal olarak bağlayıcı olsun ya da olmasın, kurumlar arası anlaşmalar, kararlar, deklarasyonlar, tavsiyeler, kılavuzlar gibi birlik çerçevesinde kabul edilen diğer işlemleri...

* Ortak dış ve güvenlik politikası çerçevesindeki ortak eylemleri, genel görüşleri, deklarasyonları, kararları ve diğer işlemleri...

* Adalet ve içişleri çerçevesinde üzerinde uzlaşılan ortak eylemleri, ortak görüşleri, imzalanan sözleşmeleri, kararları, bildirileri ve diğer işlemleri...

* Topluluklar, üye devletlerle müşterek olarak topluluklar, birlik ve birliğin faaliyetleriyle ilgili olarak üye devletlerin kendi aralarında imzaladıkları uluslararası anlaşmaları... Türkiye'nin katılımdan önce makul süre içinde mevzuatın çevirisini yapması gerekecek ve katılımı için AB kurumlarının gereği gibi işleyişinde yeterli sayıda tercüman ve çevirmeni eğitmesi gerekecektir...

11 - Türkiye'nin sonuçta bir üye devlet olarak sahip olacağı haklar ve yükümlülükler, Türkiye ile topluluklar arasındaki mevcut tüm ikili anlaşmaların ve Türkiye'nin taraf olduğu üyelik yükümlülükleri ile bağdaşmayan diğer tüm uluslararası anlaşmaların sona ermesini gerektirecektir. Ortaklık anlaşmasının topluluk müktesebatına aykırılık teşkil eden bir maddesi, katılım müzakerelerinde emsal olarak değerlendirilemeyecektir.

12 - Türkiye'nin, müktesebattan kaynaklanan hakları ve yükümlülükleri kabulü, müktesebata spesifik uyarlamaları ve istisnai olarak, katılım müzakereleri sırasında tanımlanacak geçici önlemleri gerekli kılabilir.

Gerekli olduğunda, müktesebata spesifik uyarlamalar, müktesebatı kabul ederken üye devletlerin uyguladığı gibi müktesebata özgü prensipler, kriterler, parametreler temelinde ve Türkiye'nin spesifik özellikleri dikkate alınmak suretiyle kabul edilecektir.

Süre ve kapsam açısından sınırlı olmaları ve mevzuatın uygulanmasına yönelik açıkça tanımlanmış aşamaları içeren bir planla birlikte yapılmaları halinde, geçici önlem ler için Türkiye tarafından yapılacak teklifleri birlik kabul edebilir. İç pazarın genişletilmesi ile bağlantılı alanlar için, düzenleyici hükümler hızlı bir şekilde uygulanmalıdır ve geçiş süreleri kısa ve az olmalıdır; büyük miktarda finansal giderleri de içeren ve önemli çaba gerektiren uyarlamalara ihtiyaç vardır; gerektiğinde, devam eden, detaylı ve bütçelenmiş mevzuat uyum planının bir parçası olarak, uygun geçici düzenlemeler öngörülebilir. Her durumda, geçici düzenlemeler, birliğin politikalarında ya da kurallarında değişiklikler ihtiva etmemeli, işleyişlerine engel olmamalı ya da önemli ölçüde rekabetin bozulmasına yol açmamalıdır. Bu noktada, birlik ve Türkiye'nin çıkarları dikkate alınmalıdır.

Uzun geçiş süreleri, muafiyetler, özel düzenlemeler ya da koruma önlemlerine daimi olarak dayanak oluşturabilecek hükümler gibi kalıcı koruma hükümleri düşünülebilir. Komisyon, bu hükümleri, uygun olduğu takdirde, kişilerin serbest dolaşımı, yapısal politikalar ya da tarım gibi alanlardaki tekliflerine dahil edecektir. Ayrıca, kişilerin serbest dolaşımının nihai olarak sağlanmasıyla ilgili karar alma süreci, her bir üye devlete maksimum ölçüde rol tanımalıdır.

Geçici düzenleme ya da korumalar, rekabet ya da iç pazarın işleyişine etkileri açısından gözden geçirilmelidir.

Mevzuata yapılacak detaylı teknik uyarlamaların, katılım görüşmeleri sırasında sabitleşmesine gerek bulunmamaktadır. Bunlar, katılım tarihinde yürürlüğe girmelerini sağlayacak şekilde, Türkiye ve birlik kurumları tarafından işbirliği ile zaman içinde hazırlanacaktır.

13 - Türkiye'nin katılımının mali yönleri, uygulanacak finansal çerçeve belgesinde yer almalıdır. Bu nedenle, Türkiye'nin katılımı özlü mali sonuçlar doğurabileceğinden, müzakereler, sadece, 2014 yılı ve sonrası dönem için geçerli olacak finansal çerçeve belgesinin hazırlanarak yürürlüğe girmesinden sonra ve muhtemel önemli mali reformları takiben sonuçlandırılabilecektir.

14 - Türkiye ekonomik ve parasal birliğe, üye bir devlet olarak katılım üzerine bir istisnayla birlikte dahil olacaktır ve bu bakımdan gerekli şartları yerine getirmesinin değerlendirmesi temellerinde bir konsey kararını müteakip Avro'yu ulusal para birimi olarak kabul edecektir. Bu alandaki geriye kalan müktesebat katılımdan itibaren tamamen uygulanacaktır.

15 - Özgürlük, adalet ve güvenlik alanı bakımından, Avrupa Birliği üyeliği, Türkiye'nin katılımı üzerine Schengen müktesebatı dahil olmak üzere, bu alandaki tüm müktesebatı tam olarak kabulünü gerektirir. Bununla birlikte, bu müktesebatın bir kısmı Türkiye'de ancak, iç sınırlarda kişiler hakkında kontrollerin kaldırılması bakımından Türkiye'nin hazır olmasına ilişkin uygulanabilir Schengen değerlendirmesi temellerinde alınan bir konsey kararını müteakiben uygulanacaktır.

16 - AB nükleer güvenliğin tüm yönlerini de kapsayan, yüksek düzeyde bir çevre korumasının önemine işaret eder.

17 - Müktesebatın tüm alanlarında, Türkiye hem ulusal hem bölgesel düzeyde, müktesebatı etkin bir şekilde uygulamak ya da hal öyle olabilir ki, katılımdan önceki bir zamanda müktesebatı etkin bir şekilde uygulayabilmek bakımından kurumlarını, yönetim kapasitesini ve idari ve adli sistemlerini birlik standartlarına getirmelidir. Genel olarak, bu verimli ve tarafsız bir kamu hizmeti üzerine inşa edilmiş iyi işleyen ve sağlam kamu yönetimini ve bağımsız ve etkin bir adalet sitemini gerektirir.

'MÜZAKERELERİN PROSEDÜRÜ'

18 - Türkiye ile müzakereler Hükümetlerarası Konferans altında üye ülkeler ve diğer aday ülkeler tarafından yönetilir.

19 - Komisyon, tarama olarak adlandırılan, mevzuatın resmi incelemesi işlemini; Türk makamlarına bu süreci açıklamak, spesifik alanlarda müzakerelerin açılması için Türkiye'nin hazırlık durumunu değerlendirmek ve müzakerelerde gündeme gelmesi muhtemel konularla ilgili ön izlemeleri elde etmek amacıyla üstlenecektir.

20 - Tarama sürecinin ve bunun ardından gerçekleştirilecek görüşmelerin amaçları bakımından mevzuat, her biri spesifik bir politika alanını içeren bir dizi bölüme ayrılacaktır. Ekte, bu bölümlerin bir listesi bulunmaktadır. Türkiye ya da birlik tarafından müzakerelerin spesifik bir bölümü hakkında yapılabilecek herhangi bir görüş, diğer bölümlerle ilgili benimsenebilecek pozisyonlar için önceden hüküm verilmesine yol açmayacaktır. Aynı şekilde, müzakereler esnasında spesifik bölümler üzerinde varılan anlaşmalar, kısmi anlaşma olsalar dahi, tüm bölümler için genel nitelikte nihai bir anlaşmaya ulaşılıncaya kadar nihai nitelikte kabul edilemeyecektir.

21 - Konsey, komisyonun önerisi üzerine oybirliğiyle; Türkiye'nin katılım konusunda kaydettiği gelişmelere ilişkin olarak hazırlanan ilerleme raporları ve özellikle tarama sırasında edinilen bilgilere dayanarak konu başlıklarının (bölümlerin) geçici olarak kapatılması ya da uygun olduğu takdirde açılması için ölçütler getirebilecektir. Birlik bu tür ölçütleri Türkiye'ye iletecektir. Bölüme bağlı olarak bu ölçütler, özellikle, işleyen bir pazar ekonomisine, müktesebatla mevzuat uyumuna, yeterli bir idari ve adli kapasitenin varlığını gösteren müktesebatın temel unsurlarının uygulanmasında tatmin edici bir yol kaydına işaret edecektir. İlgili olduğu durumlarda referans noktaları, ortaklık antlaşması altında, AB-Türkiye gümrük birliğine ve müktesebattan akseden gereksinimlere ait olan taahhütlerin ifasını da içerecektir. Müzakerelerin fazla bir zaman dilimini kapsaması ya da yeni müktesebat gibi yeni unsurların eklenmesi amacıyla bir bölümün ileri bir tarihte yeniden ele alınması halinde mevcut ölçütler güncellenebilir.

22 - Türkiye'den, müktesebatla ilişkili olarak tutumunu belirlemesi ve ölçütleri karşılamadaki ilerlemesini bildirmesi istenecektir. Elverişli idari ve yargısal yapılar aracılığıyla, etkili ve verimli uygulamalar dahil olmak üzere, Türkiye'nin müktesebatı doğru aktarması ve uygulaması müzakerelerin ilerleme hızını belirleyecektir.

23 - Bu amaçla, komisyon Türkiye'nin tüm alanlardaki ilerlemesini, komisyon adına ya da komisyon tarafından mahallinde uzman incelemesi yapmak dahil, kullanılabilir tüm araçlarla yakından izleyecektir. Komisyon, ''AB Ortak Tutum Taslağını'' iletirken Türkiye'nin herhangi bir alandaki ilerlemesini konseye bildirecektir. Konsey, bu değerlendirmeleri o bölüm hakkındaki müzakerelerle ilgili atacağı adımlar sırasında göz önünde bulunduracaktır. Birliğin müzakere konusu olan her bölümle ilgili talep edebileceği ve Türkiye tarafından konferansa sağlanacak bilgilere ek olarak Türkiye'nin mevzuatın birlik müktesebatı ile uyumlaştırılması ve müktesebatın etkin olarak uygulanması konusunda düzenli olarak detaylı yazılı bilgi sağlaması, bölümün geçici olarak kapanmasından sonra bile istenecektir.

Özellikle Türkiye'nin önemli ölçütleri karşılamada ya da taahhütlerini uygulamada başarısız olduğu hallerde, bir bölümün geçici olarak kapanmasından sonra da komisyon, kapanan bölüm hakkında müzakerelerin yeniden açılmasını tavsiye edebilecektir.



05 Eylül 2005

Yorum Ekle

ANA SAYFA
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
kurtoglu1919
Kıdemli Üye
Kıdemli Üye



Kayıt: Dec 03, 2004
İletiler: 940
Şehir: AVUSTURYA/VIYANA

İletiTarih: Cmt Ekm 08, 2005 7:34 pm    ileti konusu: Alıntıyla Cevap Gönder

Müzakere sürecinden mütareke sürecine - İbrahim Berk
Tür: Avrupa Birliği
sazende tarafından gönderildi: 05.10.2005 günü, 04:12:23
--------------------------------------------------------------------------------
3 Ekim öncesi gerek ekranlarda, gerek gazetemizde uyarmıştık: “Estirilen havaya, gerilimli atmosfere bakmayın. Her şey önceden kararlaştırıldığı gibi gelişecek. Türkiye’ye AB’nin istediği şekilde müzakere tarihi verilecek.”
Öyle olmadı mı? Türk halkına Avusturya üzerinden ölümü gösterip, 24 AB ülkesi sıtmaya razı etti.
Neymiş efendim Avusturya imtiyazlı ortaklıkta diretiyormuş da AKP iktidarı bu ifadelerin müzakere çerçevesine, metnine girmemesi için direniyormuş.
3 yıldır kapalı kapılar ardında sözler verilmiş, AB dayatmalarına boyun eğilmiş, 17 Aralık’ta Türkiye’ye fiilen imtiyazlı ortaklığın önünü açan maddeler metne serpiştirilmiş.
--------------------------------------------------------------------------------

Türk kamuoyu AKP iktidarı tarafından hiç bir kıymeti harbiyesi olmayan tek yanlı, içe dönük nota ve deklarasyonlarla uyutulmuş değil miydi?
Peki son gece koparılan fırtına, kelime oyunları, medya taarruzları da neyin nesiydi öyleyse?


Bilirsiniz; ata çok düşkün ağanın atı ölmüştür. Kimse korkudan atın öldüğünü ağaya söyleyememektedir. Cin fikirlinin biri ben söylerim diye ortaya atılır. Ağanın huzuruna çıkar. “Ağam senin at var ya uzanmış yatıyor” Ağa iyi iyi der. Köylü “Ağam senin at kulaklarını da yere sermiştir.” Ağa demek keyfi yerindedir der. Köylü “Ağam ayaklarını da oynatmıyor”. Ağa kendine gelip kükrer “desene oğlum at öldü”. Kurnaz köylü “ağam ben demedim sen dedin” deyip huzurdan sıvışır.
İngiliz kurnazlığı, köylü kurnazlığını arattırırcasına Avusturya üzerinden Fransa ve Almanya’yı ikna ederek satır arasına serpiştirilen,”AB’nin hazmetme kapasitesi”, “AB kamuoyu desteğinin alınması” “Ucu açık müzakere süreci”, “Türkiye’nin müzakereler kesilirse AB kurumlarına demirlenmesi, serbest dolaşıma kalıcı engeller konulması” vs. vs. gibi ifadelerle Türkiye için imtiyazlı ortaklığı tescillendirdiler.
Yani Türkiye için AB’nin öldüğünü millet hariç herkes bilmektedir.
Nitekim AKP Milletvekili Ramazan Toprak bu gerçeği Meclis’te ağzından kaçırıyor; “AB, alacakmış gibi, biz de girecekmiş gibi yapıyoruz.”


Hikayenin özü bu. Hedef Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi değil, AB üzerinden Türkiye’nin birliğinin bozulması. Bu gerçeği azıcık basireti, firaseti olanlar anlar. Anlamayanlara en azından şunu hatırlatmalı; AB’nin bu uyduruk müzakere tarihini vermesi için yırtınan, çırpınan güçlere bir baksınlar.
PKK bu uğurda silahlarını geçici de olsa bırakmadı mı?
Patriği, papazı, hahamı ile bilumum azgınlıkların kaynağı azınlıklar mektup üstüne mektup döşemediler mi?
Hortumcu medya, rantiyeci finans çevreleri AKP iktidarının sırtını sıvazlamadılar mı?
Peki bu teröristinden gayrı müslimine, hırsızından arsızına kadar herkesi bir hoş eden müzakere süreci, milletimizi nasıl memnun edebilir?
Onlar sevinmekte haklı çünkü bu bir mütareke süreci...




Kaynak: http://www.yenimesaj.com.tr/index.php?sayfa=yazarlar&haberno=9296&tarih=2005-10-05
Kullanıcı bilgilerini göster Kişisel ileti gönder E-Posta gönder MSNM
Yeni Başlık Gönder   Cevap Gönder 3. sayfa (Toplam 4 sayfa)

Sayfa: « Önceki  1, 2, 3, 4  Sonraki »  


 
Forum Seçin:  
Bu forumda yeni konular açamazsınız
Bu forumdaki iletilere cevap veremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizi değiştiremezsiniz
Bu forumdaki iletilerinizisilemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © 2001, 2005 phpBB

alt1
1998-2007 Bozkurt NET
alt1
1998-2010 BOZKURT NET
--------------------------------------
Web sitemiz PHP-Nuke (© 2003) kodlarına sahiptir. PHP-Nuke GNU/GPL lisansı altında dağıtılan ücretsiz yazılımdır.
alt1